@handelendin
|
Kral ne yaptı etti. Benim herşeyimi katlanan Nyla’mı izne mi gönderdi yoksa bir yere mi kapattı ama bilmiyorum. Geçen günün çilesini bugün Natasha tarafından çekiyor oluşum, sinirimi bozuyor. O ise bunun bir ödül olacağını düşünüyor. Beni uyandırmak için kibarca değil, bir kova suyun üstüme dökülmesiyle uyandım. Islaklıkla. Şaka gibi, günüm böyle başladığına göre daha kötüleri olacaktır. Yazgım böyleyse elimde bir şey gelmez. Islak şekilde uyandım şimdi beni kim üstümü değiştirecek. “ Natasha maden göreve başladın. Nyla’nın yaptığı hizmeti senden istiyorum.” Dedim. Bana dik dik baktığını hissettim. “ Ben mi hayır asla seni giydirmem.” Dedi ben güldüm. “ Tabii ki sen yapacaksın, ne için hizmet etmek için göreve başladın.” Mırıldandığını duyuyordum ve içimden bir his hiç yapmak istediğini söylemedi. Ben iç sesimi güvenirim ve bu hiç hoş olmayacak onun için. “ Neden leydim, giyinmek istemiyorsunuz neden bize söylüyorsunuz.” Şaka mı bu gerçek mi. Neden mi? “ Giyinemem çünkü gözlerimi açarsam sen varken delirmeye başlarım burası güvenli bölge değil.” “ Ben ben-” “ Nyla benden korkmayan ilk kişiydi ve sen benden nefret edenlerden oldun. Kralın sana bu görev verme amacı ne bilmiyorum belki gözlerimi açmamı sağlayacağını düşündü.” Gerçekten anlam veremiyorum. “ Bu gözlerinizde ne varda açamıyorsunuz.” Bana doğru geldiğini fark ettim. Sert adımlarla bana gelip kulaklarım maskeme doğru elleri yaklaştığını hissetmiştim. Maskemi açmayı çalıştı ve ben yine izin vermedim. Zorla gözlerimi açtıracak ama yine izin vermedim. Kral gitti sen mi başladın. “ Leydim fazla zorladınız şansını açın gözlerinizi.” Bana yaklaşan ellerini elimle vurup çekilmesini sağladım. Kalkanı aktife ettim büyümle bana bakıp büyü yaptığımı ilk defa mı gördüğünü fark ettim ve sanırım ilk defa gördü. Küçük bir gülümseme oluştu dudaklarımda. “ Çok merak ediyorsun biraz göstereyim belki kraldan bu korkunç fikirden uzaklaştırmış olursun kim bilir.” Dedim maskemi gözlerimin önünden alıp gözlerimi açtığımda bana bakarak donup kalmıştı. Birden ona titreme geldi. Gözlerinde korkusunu gördüm. Yere düştüğünde onunla aynı hizada durup “ Merakınız sonu olacak.” Dediğimde ayağa kalkarken bacağıma tutundu “ Lütfen bunu durdurun leydim.” Kahkaha attım sonra o sesi duyduğumda gözlerime maskeye takıp biraz sakinliğimi geri döndüm. Maskemi taktığımda korkusu geçip gitmişti. Hepsi bir yalandan ibaretmiş bunu anladım. “ Üstümü giydirecek misin yoksa gözlerimi açmamı istiyorsun?” Diye sorduğumda dolabın açılma sesini duydum. Korkuyor o da korkuyor bende ve gitmek istiyor ama yapamıyor. Gölge Kralının zorunluğu ile korkusunu içine atıyor. “ Krala gözlerimi açtığımı söyleme sakın ona o gün gelince sürpriz yapacağım.” Dedim. Sessiz kaldı ve ben devam ettim. “ Odama kilitleyip duruyorsun, kilitleme ayrıca bana bakmak için odama girmeni istemiyorum bir de beni yürütmen lazım göremiyorum.” “ Başka istediğiniz bir şey var mıydı leydim?” Ses tonuna bakacak olursam, göremediğim için pek emin olamıyorum ama emir verdiğim için sevemedi beni bir türlü. Ve ne dediysem tersini yapacağı kesin. “ Bir şey yok ama yine de bunları sakın unutma!” Diye tembihledim. “ Tamam nasıl isterseniz.” Sesi inceldi birden. Üstümü giydirmeyi çalışmıştı, denedi ama gölgenin dediğine göre pek beceremedi. “ Natasha beni dışarıda bekle.” Dedim. İstenmeyerek mırıldanarak kapıdan dışarı çıktı. Gölge üstümü çıkarmam için yardımcı oldu. Elbisemin arkası öne geçmiş dediğine göre ön kısmı arkamda olduğunu, ben üstümü çıkardım. Gölgemin eli beni yöneltti ve doğru düzgün giydirdi. Gölge kulağıma “ Natasha’nın verdiği hizmeti krala göster, düzeltme,” dedi haklıydı da ondan kurtulmak için en iyi fırsat. Pelerini bağlayıp boynuma ve kolyeyi boynuma taktım. Acaba kendimi korumak için mücevheri yenilemek için kolyenin içine mi koysam ayrıca kitap okumak istiyorum. Natasha kitabımı hiç yapıp merakımı yarıda kestiğin için sana küçük bir oyun mu oynasam acaba. Bence de küçük bir hesaplaşmak diyelim biz ona. Ama ne yapsam diye düşünerek durdum. Bana yemekte yardım edecekti değil mi kralın önünde sinir mi etsem. Bakalım ne kadar katlanacaksın. Aha buldum. Küçük aksilikler silsilesi… Elbette bana yardım etmeyecek götürmek için ama bende bunu kullanayım. Bilerek düşerek aslında onun hatası gibi göstermek ayrıca akşam yemeği için kendi yemeğime tatlı bir zehir katıp Natasha’yı içirip yedirsem yemeğimi. Kralın gözünde itibarı, güveni yerli bir olsun. Benden kaçacak mısın yoksa kaçmayıp kalacak mısın? Gözlerimi gördün ve korktun. Aklını aldım senin ama kapattığımda aynı tavırla takılman iyi değil senin için. Neyse fazla oyalandım. Kapımı kıracak gibi vuruyordu. Oyalanmadan kapıya doğru yürüyüp açarken görmedi herhalde bakmıyordu ki demir maskemin yüzeyine vurdu eli. Ben bir şey yapmadan kendini zarar vermek, güldürdü. “Natasha çok dikkatsizsin, insan bir bakar çıkan kişiye.” “ Ne bileyim leydim,”kibar söyleyişi yaptı sanki. Koluma girip beni aşağıya doğru giden koridordan merdivenlere kadar eşlik etti. Büyük girişe kadar yürüttü. Burada ayağım burkulmayacaktı, gölge muhafızların olduğu yerde, herkesin gözü önünde numara yapacaktım. Acaba krala beni nasıl uyandırdığını mı söyleyim bilemedim. İn in bitmek bilmeyen bir çilenin bir parçasıydı ne yazık ki. Sonunda diyerek büyük giriş koridorda yemek salonuna ilerlerken bu sefer ben yapmadan herhalde kendini yardımcım gibi göstermeyi çalıştı. Bana çelme attı ve cidden ayağım burkuldu. Ağrı yavaş yavaş yayıldı tüm vücuduma. “ Leydim iyi misiniz ?” İyi numarası yap Natasha, son gülen iyi güler diyorlar bakalım. Ona istediğini vermedim. “ İyiyim ben, bir şey olmadı.”derken zonklaması dışında iyiydim. Yemek salonuna çaktırmadan gitmeyi düşünüyordum ama belki onun lehine olan şeyin aleyhine çevirebilirim. Sonuçta ben bir şey yapmadan o yaptı. Kralın önüne çıkana kadar biraz sabrettim. Sonrası malum masaya gelene kadar toparlayarak yürüdüm. Numara yapmadan. Kral benim için deli olurken bana bir şey olursa yakıp kavuracak dünyayı. “ Ayağına ne oldu Lita.” Benden o sözleri beklediğini eminim ama bak ne yapacağım Natasha. “ Natasha bana pek yardımcı olmuyor, baba.” Baba dedim sinirleri hoplamıştır kesin. “ Nasıl yani yardımcı olmadı.” “ Şimdi gibi beni oturtup buz getireceğine beni ayakta tutuyor.” “ Natasha Litayı oturt ve mutfaktan buz getir.” Telaşa düştün değil mi Natasha. Beni sandalyeye kadar yürüttü ve buz getirmeyi gitti. “ Nyla nerede baba ?” “ Tatile gitti Lita,” yalan söyleme kral. Onu sen yolladın. Nyla benden uzaklaşmak istemiyordu. “ Natasha benden korkacak baba, o da diğerleri gibi sırf senin emrinle burada duruyor. Nyla burayı isteğiyle gelmişti ve benden kaçmadı diğerleri gibi ama sen onu yolladın.” Biraz sert çıktım sesim kesik kesik çıkıyor ağzımda. Ağlayacaktım. “ Leydim hangi ayağınız” dediğinde elbisenin altından hangi ayağım olduğunu göstermiştim kulağına eğilerek “ Her davranışın sonucu kötü senin için,” diye uyarı bırakmıştım. Yutkunma sesiyle bileğime buz koyup bir süre bekledi. Ben kahvaltımı hiç hoş yapmamıştım. “ Çok beceriksiz baba bu Natasha, hiçbir işi doğru yapamıyor.” Kral halinde memnun şekilde kahvaltısını ederken ben onu sinir etme çabalarım şahane. “ Sabah hoş uyanmadım. Bana karşı nefret tiksinme besliyor davranışları bunu gösteriyor.” “ Natasha öyle mi ?” Diye sormuştu. Bir hışımla eğildiği gibi kalkarken başını masaya geçirdi. Ben kahkaha attım. “ Leydim bu hiç iyi bir tepki değildir.” “ Ama ne yapayım. Komik bir görüntü,” Bileğimdeki buzu alıp başının üstüne koydu. Gülümsemem soğudu hemencecik. “ Öyle değil kralım, uyanması için yaptım.” Bunun demesiyle iştahım bile kesildi. “ Natasha beni odama çıkar. İştahım gitti!” Dedim. “ Hemen leydim,” deyip masadan kalkmaya yardımcı olurken kralın sandalyesi çekilme sesiyle bana gelen adımları duydum. Birden ayağa kaldırıldığımı ve o iğrenç kokuşmuş nefesi çok yakınımda hissettim. Beni kucağında çatı katına taşıyan sen değilde Bay gizem olmalı.
Çatı katına çıkana kadar verdiği her nefesi yüzüme doğru çarpışı midemi kaldırsa da dayanmak zorunda kaldım. Boğazımda o yanık asitli hissi yutkunup geçirdim.
“ Senin odanı taşıyalım artık. Çatı katı olmasın. Hep seni yoruyor hem de hizmetçi yardımcıları.” Benim için fark etmezdi. Hangi odalarında gizli odama çıktığımı biliyordum. Ben seçersem tabi sorun olmaz. Odama kadar geldiğinde,içeriye doğru adım atıp beni yatağa yatırdı. Sonra çekilip Natasha'nın elinden buzu aldığını işittim. “ Kendi kafan mı önemli yoksa hizmet ettiğin leydi mi Nat ?” Hizmetçiye Nat mi dedi. Ben mi yanlış duydum. Birbirinizi tanıyor musunuz? Herhalde yanlış duydum ve ayrıca beni neden ilgilendiriyor ki demesi. Bilmiyorum.
Kral gittiğinde Natasha ile yalnız kaldım. Onunda gitmesini istiyordum. Çalışma odamı gitmek için. “ Natasha çıkabilirsin ve dediklerimi unutma.” Dedim. Buzu bırakıp çekildi. Çıkınca rahat bir nefes alıp kendi klonumu yaptım. Çat kapı rahat vermeyeceği için beni aynı pozisyonda bulması için gerçekçi bir klon kopya mı yarattım.
Bileğimdeki ağrıyı, sızıyı hiçe sayarak dolabı çekerek, aşağıya merdivenlerden inerken parmaklarım da çıkan kıvılcımı meşaleleri yaktım. Alanı aktifleştirip rahat yürüyebilmek için maskeyi çıkarmıştım. Rahatlık hissi ve acı mı ne oluyor diye sormuştum kendi kendime. Son basamaktan inip kenarda duran çeşme ve aynanın yanına gidip gözlerimin neden acıdığını öğrenmek istedim.
Aynada bakınca cayır cayır yanan gözlerim bir volkan gibi patlamış ve lavları dağdan aşağıya indiğini benzettim. Maske gözlerimin alevini kapatmıştı ve bunu dayanamayan alevler gözlerimden taşarak hem canımı yakıyor hem taşmasını sebep olmuştu. Bir süre demir maskeyi takmayım. Sanırım yeni bunu benzeyen bir maske yapsam iyi olur. Çünkü yapıldığı günden baya zaman geçtiği için demiri eritmiş ya da paslanmış olup işlevi son bulmuş olabilir. Gözlerimi açık bırakacağım çünkü taşı alıp kenara koyduktan sonra metali eritip yeni metal ile karıştırmam lazım ya da birde en azından soğutma işlemi kısa sürüyor bir buzun içinde iki saat kalması yetiyor. O zamana kadar gözlerimi en azından açık bıraksam iyi olur ve gözlerimi. Mumlar o canavarın büyüsünden koruyor biraz olsun bitene kadar meşalenin içine koyduğum büyülü mumlar sayesinde burası en güvendiğim alan oldu. Belki odama da mum koymam lazım. Burayı inip çıkmak riskli. Bir mumu çıkarsam ne olur ki. Etkisi azalmaz. Tek bir sorun var biri o mumu söndürmediği sürece etkin olur. Kitaplığımdan aldığım kitapları tek tek açarak sayfa sayfa inceledim. Bir şey bulurum derdine düştüm. Bir yandan aklım hala Nyla’da kalmıştı. Ondan ne haber aldım ne de bana yazmadı mektupta ama içimde bir ses yarın ondan kesinlikle haber alacağı mı söylüyordu. Kitabın içine odaklanmış incelerken aklıma maskeyi eritip yenilensem daha iyi olur düşüncesiyle kazanın yanına gidip demir maskenin üstünde duran taşı çıkarıp kenara koyduktan sonra kazanı dokunmam yeterliydi. Elimin ve avuçlarım içinden dolanan alevi kazana yönelttim ve koymadan, boşta kalan elimle suyu getirip kazanı doldurduktan sonra kaynamasını bekledikten sonra maskeyi kaynar suyun içine bırakıp suyla karışmasını izledim. Aldığım taşlardan bir kaçını dövücünün içine koydum ilk o taşları ikiye ayrılıp birini yerine koydum her taşa aynı şekilde uygulayıp kullanacağım taşları kırarak içine şifalı bitkileri ile parçalayıp karıştırdım döverek ince taneleri oluşturduğunda kaşıkla karıştırıp içine erimiş metalin bir parça döküp farklılaşma yapmamayı özen gösterdim. Aldığım akut demirinin küçük bir kısmını keserek onu da kazanın içine atarak karışım elde ettim. Dövücünün içindeki malzemeleri kazana döküp ince kaşıkla karıştırdım. Bildiğim bir karışım olduğu bana kolay gibi geliyordu. Biraz karışsın diye kaymasına beklerken biraz araştırma yaptım. Kitabın yarısını kalmıştım ve bitmesi gerek diyorum ki yeni kitabı geçeyim ismi neydi he söğüt ağacının rahibesi, umutsuz bir aşkları var kız gitmek istemiyordu açıklama kısmını gölge okumuştu. Biri geliyor çağıracağı sıra istemiyordu bile. Ama ne ve neden olduğunu anlamıyordum. Okumadığım için pek bilmiyordum kızın başından ne geçtiğini. Bir şeyler bulmuştum kitapta ama işe yarar mı bilmiyorum valla. Fokurdamaya yakın sesi işitip kazanın yanına gidip karıştırdığımda tam istediğim gibi olmuştu. Suyla kazanın sıcaklığını söndürüp kalıbı çekmecenin içinden çıkarıp kazanın içinden hazırladığım sıvıyı kazanı eğerek döktükten sonra soğuk dolabın kapağını açıp elimde kalıpla, dolaba doğru gidip dev buzun ortasına kalıbı koyduktan sonra kapattım. Bir süre gözlerimi açık bırakmak iyi geldi. Ferahlatıcı bir his. Keşke bunu her gün yapsam. Kaç yıl kapalı gezdim. Güneşi hissetmek. Denizi görmek istiyorum. Ufuğa bakmak istiyorum. Kitabı iyileştirecek bir kaç şey buldum. Yıpranmış kitabım için kazanda kıvılcım tozları işi yaradığı söylemişti. Bunu yapmak için mavi seminal çiçekler lazımmış onun yerine ben mi yapsam diye düşündüm. Bitki iksir kitabın içine o bitkiye denk taşı bulurken şansa bak o taş, bende oluşu. Mücevher kutusunun içine bir bakış attıktan sonra taşı parçaları ayırıp kitabın üstüne döküp bekleyeceğim sırada diğer yeni kitabı okumaya başlasam diye düşünmüştüm. Kitaplığımdan ismi neydi söğüt ağacının rahibesi ile ilgili bir aşk hikayesiydi. Acaba mutlumu yoksa mutsuz sonla mı bitecek.
Bir söğüt ağacı varmış kitabın ilk sayfalarında bundan bahsedildi ve bir uzak diyarlarda bir soylu bir adam. Bay gizem ile aramızda ilişkinin tam tersi o sıradan biri ben ise bir leydi veya prenses. Keşke sıradan biri olarak doğsam ya da öyle olsam. Neyse kitabı devam edeyim. “Bir gün bu soylu adam dinlenmek için bir ağaca yaslanır, o sırada bir kızın şarkı söylediği şarkı sesini duyar. Kızın sesini aşık olur. Adama şarkı gibi gelen aslında bir ritüelin büyülü yemini olduğunu bilmezmiş. Her kim söğüt ağacını yaslanır ya da altında oturursa o kız ortaya çıkarak insanları şarkı gibi gelen yeminleri mırıldanır.” Çok etkileyici bir giriş. Tam devam edeceğim sıra gölge, birinin bana mesaj yazdığını söylemişti. Saati baktım. Birazda durayım, yukarı çıkmadan önce maskenin olmasını bekledim. Maskenin işlenmesi gerekiyordu.
Kaldığım yerden devam ettim. “ Adam kafasını kaldırır ve ağacın dalında oturan kumral saçlı ve yeşil elbiseli şarkı söyleyen bayanı görmüş ve demişki ‘ sesiniz çok güzel leydim’ ve kız bunu duyup gülümsedi. Tek yaptığı buydu. Kız anlamıştı çoktan birini ağaca bağladığını, her kim ise bu yemini şarkı olarak duyarsa anlar ki, sonunda birini bağlamayı başardığı…” birkaç saat boyunca birkaç sayfayı bu gözlerle okuduğum için sevindim. Gözlerime ağrımaya başladığında kitabı, kaldığım sayfasına yaprak koyup masanın üstüne koymuş. Maskeyi soğuk dolaptan çıkarıp buzla birlikte çalışma masamın üstüne koydum. Buzun kapağını açıp kalıbı çıkardım. Donmuş olduğunu kanaat getirip kalıbından dikkatli ayrılıp bezin üstüne yerleştirip elime takı çekici alıp oyma aletiyle birlikte dikkatlice taşı koyacağım yeri oyarak pürüzsüz olması için törpü yapıp işleme yaptım. Taşı koymadan önce küçük işlemeleri yaparak ve başıma geçireceğim yanlarını kendi ateşimle demiri bükerek buzun içine tekrar koyarak ateşi söndürdüm. Bu da bitince yeni aldığım bir set dolusu duyu şifası olan taşlardan rahatlatıcı özelliği olan taşı oyulmuş yere koyarak yeni bir maske yaptığımı sevindim. Şimdi artık biraz yukarıya çıkıp mektup okuma vakti diyerek daha sonra inelim düşüncesiyle mumları açık bırakarak yukarı çıkıp kitaplık gibi görünen kapıyı kapatıp kendi kopyamı yok ederek hayret ettim. Yukarıda hiç ses gelmedi ya da gelip uzandığımı mı gördü sonra çekip mi gitti bilmiyorum. Ya da daha iyi bir şey yaparak korkusundan gelmedi mi. Masada duran parşömene doğru ilerledim. Yalancı mektup mu geldiğini mi düşündü gölge anlamıyorum ama mektup yoktu. Ben yazayım dedim. Ve ilk mektubu ben yazdım. Mürekkebi dokunup kelimelerimi kağıda döktü.
-mektup kısmı
Kalenin içinde esir günümün ikinci günü Bay Gizem ve yine Nylasız geçen ayrıca Natasha’nın nefret ve korku karışımı davranış ve bakışlarıyla uyandım.
Korkunuzu alıp götürmemi, tüm dertlerinizi sileceğim ki. Bu kadar zorluğu katlanmazsınız.
Zorluk çıkarıyorlar bana, istemediğim şeyleri yaptırmaya çalıştılar. Bana hiç rahat vermediler.
Rahat vermeyenlerin hazim sonu, felakete dönecek bir gün. O günü bekleyişiniz ve bana kavuşacağınızı hissediyorum. Size zorluk çıkaranın kim olduğunu söyleyin, yakınız dan çekip alayım.
Ben bu konuşmaya ne yazabilirim diye düşünürken bay gizem bana ikinci cevabını yazmıştı bile.
Seni uzaklarda aramak ve görmek, duymak için atan bu kalbimi Söz dinletemedim,dinlese uslanmaz şekilde seni istiyor. Kalbim sana hasta ve az sonra küçük bir hatırayı sana bırakıyorum
Bu ne demekti. Kalbi bana hasta mıydı ? Küçük hatıra derken diye soruyordum. “ Leydim bana söylediğiniz emri yerine getiremedim, bu gölge cini size bir şey vermek istedi.” Gölge cini genelde gölgelerden çıkmaz ama ne amaçlı çıkmıştı ki. Yoksa diyerek mektuptaki hatıra- Natasha var. ‘ Sanki emrimi yerine getirmeyi meraklısın.’ diye mırıldandı mı kesik kesik duymuş “ Bir şey mi dediniz?” Sordu. “ Yok. Çıkabilirsin.” Dedim ve kapı sesi duyduğumda emin olup gölge cini gölge dilinde bir şeyler fısıldamıştı ki çözmüştüm. Gölge dilinde ‘ Teşekkürler.’ demiştim. Elimde bir şey vardı. Hissetmeye çalıştım. Kısacık üstünde ses çıkaran zincirlerle kaplı başında demir zırh başlığı vardı. Aniden bir düğmeye bastığımda “ Güneşim” kelimesi çıktı. Gülümsedim. Kalbime ağrı girdi. İçimde coşturan o duygu neydi. Küçük bir gülümseme kıvılcım olup heyecana mı dönüştü. Duvara tutundum sonra o çınlama sesiyle dayanağım gitti. Daha sağlam tutunup bir yandan çılgın gibi gülümseyip delirmeye başlıyorum diğer yandan dayanmayı çalışıyorum. Acaba kendime küçük ilaç mı yapsam delirdiğim anda onu içip sakinliğimi koruyacak. Taş yerine belki bu işe yarayabilir.
Dayan Lita. Çınlama sesi gidene kadar dayan sonra oyuncağı alıp korunaklı odama girip kendime ilaç yapacağım. Belki işime yarayabilir bir süre. Bir süre kendimi geldiğimde rahat bir nefes aldıktan sonra elime oyuncağı alıp aşağıya korunaklı odama gittiğimde aşağıya indim. Merdivenin bir basamağında oturup bay gizemin hatıra dediği bebeği dokunarak hissettim. Kulağıma dayadım kuklayı, her güneşim dediğinde geçen karşılaştığımız sese o kadar benziyordu ki sanki yanımda bana canlı canlı güneşim diyordu. O bana bir kuklasını verdiyse bende ona küçük bir serçe yollayabilirim. Ama onun için büyülü hayvanlar kitabını almam lazım. Nyla olursa yanımda ona söylerdim ama yok. Bu işin en kötü tarafı diyebilirim. Nyla acaba bu zamana kadar nerede saklandı ya da nerede kalıyor bilmiyordum. İçim içimi yiyordu. Gölge sarayın içinde dolanmak isterdim. Yakın bir zamanda özellikle kızıl güneş gününde bir gün sonrası bahar festivali olacak. Ben bahar festivalini biriyle gitmeyi hep can atmıştım. Şimdi ev hapsine kaldım. İyi mi oldu. Hiç iyi olmadı. Kuklayı bir kez basıp “ Güneşim.” Demesine gülümsedim. Güneşi görmek istemiştim. Tenimde hissettim ama görmek için can attım. Tüm güzellikleri. Ayağa kalkıp şu dengesizliği mi gidermek için akşama kadar kitaplara odaklandım. Gölge cinler bazı konularda yardımcı oldu. Malzemeleri bulmam açısında ben söyledim onlar getirdi ve iksir fanusunun içine koyduk bir bitki özünü ezip kaynatıp sıvı haline getirip buzluğa koymuştum. Benim uykum gelmişti. Akşam yemeğini odama istedim. Natasha elimde tepsiyle önüme koyup yedirmeyi çalıştı izin vermedim. “ Ben yerim sen gidip dinlen.” “ Pek fazla bir şey yapmadım leydim,” “ Natasha uykum var ve gidebilirsin.” deyip gönderdim. Yemeğimi yedikten sonra gölge cinler masaya koyup tepsiyi gölgeye çekildiler. Feneri söndürüp aklıma ilk gelen şeyi yapacaktım. Maskeyle uyumak istemiyorum ama kontrolü elimden bırakamam uyumadan aşağıdan bir mumu yanıma alarak yukarı çıkarken alanı devre dışı bırakarak yukarı çıktım. Mumu yatağın yanındaki komidinin yanına koyarak sonunda biraz ferahlıkla uyumak için demir maskeyi gözümden çıkarmıştım. Bana verdiği kuklayı bakarken kendisi de böyle görünüyor mu bilemedim. O gün gelsin ona bakmak istemiştim. O da bana bakar mı ya da söyler mi. Kesin o zaman tam tanışacağız seninle. Kuklayı sarılarak gözlerimi yumdum.
|
0% |