Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7📜: Aşkın Zamansızlığı

@handelendin

Morlis - Korunaklı Mağara


2 gün öncesinde mağaraya nasıl buldukları ise davet yollamıştı. Kardeşim biliyordu hissetti bana hatta “ 5 gün sonra bir düelloyu çağıracaksın” ve dediği oldu.

Davette yazan şuydu “ Morlis Zast, Gölge Kralı sizi saklı düello alanından sizi bekliyor. Güneşin gölgeye dönüştüğü vakitte olacak.” gerçekten çok açıklayıcı.

Kardeşimin sesini duydum “ Leydini kavuşacağın için çok heyecanlısın. Ama haksızlık değil mi? Senin kusurunu bilmiyor ama sen onun kusurunu öğreneceksin.”

“Mektupta açıklayacağım sırrımın şair yanlılığımla Mel” dedim. Hepimizin bir kusuru vardı. Mel’in kusuru bedel ödeyerek geleceği ve geçmişi görebilmek benimki ise zamanı geldiğinde ortaya çıkacağını söylemişti ve o zaman leydinin anlayacağını söylemişti. Nasıl olacağını öğrenmek için kardeşimi zorlayamazdım. Daha fazla acı ve bedel olamazdı.


Mel’in içtenliğine göre “ O leydiyi seveceğimi inanıyorum. Bizim gibi kusurları var. Kimsenin canını yakmak istemediği yazmıştı, mektubunda kardeşim Morlis.” dediğinde. Gülümsedim. Evet gözlerindeki sakladığı sırrı bugün öğreneceğim beni karşılayacağı kişinin yanında alınan o hizmetçisi Nyla’ydı değil mi ?


Şimdi çıkarsam onla saklı düelloyu ve saraya giderim. Burası Veridia bölgesinden baya uzak hatta ıssız bir alanda saklı.

Nasıl gidecektim, tabii sadık atım beni o yola kadar eşlik edecek. Issız dediğime bakmayın! Sessiz ve korunaklı olması için bazı vatandaşlar burada kalıyor. Mağara onlardan çok uzak, sarmaşıklarla sarılmış bir ağaçtan yapılmış sığınak gibiydi.

Atımın üzenginin üstüne basıp eyerin üstüne binip korunaklı mağaramdan çıkmış uzun neşeli ortamlardan çorak topraklardan geçtim.


                                                    🖤


Ben Gölge Sarayını bu kadar yakından görmemiştim. Tabii düello alanına girmeden leydim den kutsama almak için sarayın yakınlarından Nyla isimli yardımcısını arıyordum. Etrafta kimse yoktu.

O sıra biri bana seslendiğini duyup arkama baktım. Hizmetçilerin giydiği mavi desenli beyaz önlüğü fark edip yanına ilerledim.

“ Buraya gel zırhlı şövalye, leydim birazdan gelecek yanınıza,” dedi ve peşinden takip ettim. Sarayın içini girmeden beni duvardan yapılmış bir kapının içinde bırakıp gitti. Herhalde burası diye düşünürken burası karanlık ve sürekli yanan mumlarla doluydu. Kimsenin engeli diye karşılaşmayacağım için mutluyum.

Mumlara doğru yürüdüm bir mumu alacaktım sonra içerden tatlı beni sesiyle mest eden leydimin sesini işittiğimde arkama döndüm.

“ Onları dokunma! Büyülü onlar.” dedi ve tamam deyip leydimi yürüdüm karşısında durdum.

Önünde eğilip ondan kutsamasını istedim.

“ Almadan önce tanışalım olmaz mı Bay gizem?”


“ Doğru Leydim, Ben Morlis’ Mo’ derler bana, şapkalı ve bay gizem oluyorum.”

“ Gerçekten şapkalı mısın sen ?”

“ Miğfer giyiyorum bana öyle sesleniyorlar.”


Leydimin güzel sesi kalbime kazıdım. “ Puff. Pardon! Şapkalı diyeceğim sana, ben Lita, buranın talihsiz leydisiyim.”


“ Gözlerinizi bakabilir miyim leydim ?” dedim. Bir an korku gördüm davranışlarında ve konuştu “ Üzgünüm ama bunu yapamam.” dedi. Anlıyorum, bana zarar vermekten korkuyorsun.

“ Burası güvenli alan değil mi ?” dedim

“ Öyle ama korkuyorum.” dedi

“ Endişelenmeyin leydim, birbirimizin maskelerini çıkaralım. Benimde bir kusuru var.”

“ Nasıl istersen, kısa bir anlığına.” dedi gülümsedim.


Maskesini çıkardığında ben zırhımı sonra çıkaracaktım. Kardeşimin yaptığı büyü sayesinde etkisiz kılıyor.

“ Siz neden çıkarmadınız şapkalı ?”

“ Çıkaracağım leydim ama gözleriniz sanki içimi ısıtıyor.” dedim kapatacak iken “Yani iyi anlamda, büyülendim.” dedim ve leydimi güldürmeye başladım.

Sıra bana gelmişti. Miğferi çıkardığım da gözleri gözlerime buldu.

“ Okyanus gözlüsünüz ama güzel.” demişti. Ben onun gözlerine aşık oldum o benim kusurlu gözlerimin içine hapsoldu.

Bir adım yaklaşıp leydimin ellerine tuttum ve dudaklarıma götürdüm. Narin ve yumuşak tenini öpücük kondurdum. Gözlerim, leydime gitti, öpücüklerim ona kızarmasını sebep olmuştu.

“ Bana şapkalı deyin bende Lita sana Alev gözlüm derim. “

“ Anlaştım şapkalım.” dedi leydim maskeyi geri taktığında bende miğferi geçirdim başıma.

Önüne eğilip ondan kutsama almak için bekledim. Aşağıya düşen parlak ışıltılı parıltılar -bilmediğim toz tanecikler- başımdan aşağıya döküldüğünü fark ettim, leydimin ağzından çıkan büyülü sözler kulaklarıma büyüledi.

“ Bu leydinin kutsaması hep senin üstünde olsun.” dedi gülümsedim.


Geri çekilecekken beni kutsadığı elinden tutup gülümsediğimde o da gülümsedi benimle sonra zamanın geçtiğini hİzmetçisi Nyla “ Vakit geldi lordum.” dedi ve ayrıldım leydimden.


Alev gözlümün bana arkadan bakışları hasretle doluydu; benim gibi o da ayrılmak istemiyor. Nyla beni düelloya nerede olacağını ilgili yol tarif etti. Bende başımı sallayıp buraya iki kısa yol uzunluğunda olan saklı arenaya bulmak için yola çıktım.


Uzun olmayacak bir yolun sonunda saklı arenaya gelmiştim ki leydimde o kapıdan geçtiğinde beni hissetti ve göz göze geldik. O bana gülümserken bende ona gülümserken yanında kralı ve engelleyici biri olunca gülümsemem soldu.

Arenanın kapısından içeri girdiğimde kalabalık bir topluluğun içine adım atmıştım, attan inerek.

Gölge Kralı gözümün önünde leydimin yanaklarından bir öpücük bıraktığında yumruğu mu sıkmış öfkeyle bakıyordum krala, o ise bana gülümseyerek bakıyordu sinsi sinsi.


Gölge Kralı ile ben ikimiz birbirimize rekabet ve öldürücü, meydan okuyucu bakışlarımızı birbirimize yöneldi.

Kahkaha atarak kendinden emin şekilde “ Sen şu özel şapkalısın değil mi, bakalım senin şöhretin nereye kadar devam edecek.” parmakların, tırnaklarında takılı olan dikensi iğneleri bakıyordum, bana onlarla mı saldıracak, kim bilir ne tür zehirle kaplı o tırnaklar. Yutkundum ve hazırdım.


Çan sesiyle birlikte düello başladı. Gölge Kralı, birden ortadan kaybolduğunda elimdeki kılıcın kabzasını sıkıca tutup seslere dikkat kesildim. Diğer duyuları mı kullandım ve ne kadar hızlı ve çelik olsa bile benim dikkatimden kaçmazdı. Kılıcımla iğne saldırısını engelledim.


Çeliklerin birbirinin çarpışırken, bizi izleyen insanların heyecanlarını duyuyordum. Bazıları Gölge Kralının tezahürat yaparken benim gözüm leydimin bana korkmuş ve endişeli bakışları gözümden kaçmadı, beni leydime bakarken gören Gölge Kralı bir an boşluğuma fark edip üstümdeki zırhı çizik atmayı çalışırken kendi tırnağına hasar verdiğinin farkına varamadı.

Geri çekilip parmağına bakarken bana “ Taştan bir zırh mı yaptın. Tırnağıma kıracaktı.” dedi en sonra iğneden vazgeçip başka bir aletle üstüme doğru saldırılarda bulundu. Ben her defasında o saldırıları savurdum ama artık atak sırası bana gelmişti.Bana vurulan her darbeyi bende ona karşı davrandım.

Ne zaman kılıçla saldırsam, Gölge Kralı, her atağımdan kaçmaya başarmıştı, öne düşüyordum. O her yerde bana saldırılar savururken kılıcımla dumanın içinden boşluğa saldırıp durdum.


Duman açıldı ve küçük bir soluklanma arası verdiler.

“ Baya iyi saldırıların var eğer leydime göz koymasaydın seni muhafızlarımın başını koyardım.” şaka gibi kral cidden.

Bakmasam bile sessiz ve sakinliğimi senin emrin altında mı bozacaktım.Hiç işim olmaz.

Kralın emrini girmeyi işim olmazdı.

“ Kısa bir ara verildi.” Dedi kral, farkındaydım zaten ara’nın verildiğine.

Ama ortalık bir an için sessizliğe bölünmüştü. Kraldan çekip tribünlerde benim için endişelenen leydime gitmişti. Göremese bile birbirimizi hissediyorduk.

İki elini birleştirmiş benim için dua edişini fark ettim, yavaşça korkutmadan leydime, alev gözlüme yaklaşırken önüme Gölge Kralı çıkmış leydimin ellerini tutup öptüğünü gördüm. Leydim, pek bundan hoşlanmadı, Nyla elindeki mendille leydimin ellerini silerken ben yanına yürürken fısıltıları duyar oldum.

‘ Acaba kim için gidiyor.’ veya ‘ Leydi için savaşan iki erkek’ diye hitap etmeleri hem leydimi hem benim için sinir bozucu seviyesinde.

Aldırış etmedim ve leydimin önüne diz çöküp benim için düşürdüğü mendili elime alıp uzattım "Bu düello," dedim devam ettirerek "ve bundan sonraki her zafer, sizin onurunuza olacak. Sizin güzelliğiniz ve cesaretiniz, kılıcımın keskinliği den daha etkili. Bu savaşı kazanırsam, zaferim tamamen size ait olacak.” dedim. Maskenin altından gözyaşları yağdı ve zırhlı elimle gözyaşlarını silerken elini elime koyup yanağında tuttu.

Biz birbirimize aitiz, kusurlarımız bir kaderimiz bir leydim.


Kısa bir ara, ne çabuk geçip bitmişti. Gölge Kralın elindeki alet veya siyah gözümde çok tehlikeli bir nesne gibi geldi.

Elindeki zararlı aletle bana meydan okuyan gözlerle bakınca gülümsedim. Kılıcımı hazır edip ikinci çan çalınca tüm şiddetiyle düello devam etti. Her çarpışmadan metal çınlama sesi, ölümün şarkısını söylüyordu. Leydimin verdiği sözü hatırladım ve tüm saldırılardan ya geriye kaçarak ya da karşılık verip savurarak kendimi korudum.


                                      🖤

Pes etmedim. O tehlikeli sivri uçlu aleti üstüme üstüme doğru doğrultuğunda ya arkaya eğildim ya da kılıcımla engelledim ama peşpeşe gelen ani saldırıları engelleme olanağım çok düşüktü ve bazıları zırhıma çizikler atmıştı. Ne kadar dayanacağını bilmiyordum ama kılıçla onun çıplak bedenine doğru karşı ataklarımı anında yakalayıp kurtulmuştu.


Bitmek bilmeyen bu düello da, ben yorulmanın eşiğine gelmiştim hem de zırhımın büyüsünün gidişatı hiç iyi değildi derken Gölge Kralı açığı mı bulmuş ki demir zırhımın korumasını delip geçmiş ki zırhımı sıyırıp göğsüme küçük bir yara bırakmıştı. Dizimin üstüne çökmüş ve kan tükürdüm yere.


Pes etmek yoktu benim kitabımda, kılıcı yere saplayarak ayağa kalkıp kılıcı yerden çekip krala doğrulttum.

“ Takdire hak ediyorsun, diğerleri olsa pes ederdi. ” bunu bana mı söylemişti, bilmiyorum valla. Kesin bana söylediği gibi geldi.

Yaralı halimle öfke ve acıma duygusundan arınmış vaziyette kılıcımı sıkıca kavrayıp gözlerimi Gölge Kralının üzerine diktim. Her bir hareketim, yılların verdiği tecrübenin yansımasıydı.

Kralın karanlık güçleri barındıran, elinde tuttuğu silahı karşısında içimde beliren leydime olan sonsuz aşkım ve saygım daha da çoğaldı.

Bu düello sadece benim için değil leydime verdiğim söz için bir umut ışığı.

Gölge Kral’ın üzerime doğru atıldığında, onun hamlesini önceden sezmiş kılıcımla atağına karşılık verdim.

Bir çarpışma, iki çarpışma…ve sonunda o an boşluğuna gelip bende bıraktığı hasarların sonucunda kılıcımın soğuk çeliği pelerinin altında saklanan bacağına kesik atmıştım ki önümde diz çöktü.


Tribünde izleyenler bir şokla karşılaştı. Kral, zayıf bir insan olan benim önümde diz çöktü. Aşağıdan acıyla inleyen Kralın gözlerine bakış attığımda bana olan öfke, kin barındıran bakışlar bu düello şimdi bitse de son ermemiş gibiydi Krala göre.


Gözümün önünde şifacı ekibiyle gittiğinde ben kendimden geçmiş bir şekilde yere yığılacağım sıra Nyla isimli alev gözlümün hizmetçisi beni tutup buluşma alanımıza geri götürdü.


                                                🖤

Gözlerimi açtığımda koca kütüphanenin derin sessizliği, yalnızca ara sıra çıtırtılar ve sayfaların hışırtısıyla bölünüyordu. Yüksek tavanlı bu odada, mumların titrek ışığı, sonsuz raflarda sıralanan kitapların sırtlarına düşüyordu. Her bir kitap, bir zamanların bilgeliğini ve hikayelerini saklıyordu. Düello sonrası yaralarım ağrısa da, bu bilgi hazinesinin içinde huzur buluyordum.


resim 


Leydim, büyülü sözlerini fısıldarken, etrafımızdaki kitaplar, geçmişten gelen fısıltılar gibi hissediliyordu. Onun şifa büyüsü, kütüphanenin her köşesine yayılıyor, eski ciltler arasında kaybolan toz zerreciklerini bile iyileştiriyordu. Mum ışığının altında, leydinin elleri parlıyordu, sanki binlerce yıllık bilgelik onun parmak uçlarından akıyordu.


"Burada, zamanın ötesinde bir an yaşıyoruz," dedim. "Ve senin şifan, bu eski duvarların tanık olduğu en güzel sihir." Leydi, gülümseyerek başımı okşadı ve mum ışığının altında, onun gözlerindeki parıltı, tüm kütüphaneyi aydınlatan bir yıldız gibi parladı. Onun varlığı, kütüphanenin sessizliğini bile altın bir melodiye dönüştürüyordu.


Mumların etrafında dönen gölgeler, leydinin büyüsüyle dans ederken, ben, şövalye olarak, bu anın, bu hikayenin bir parçası olmaktan onur duyuyordum. Yaralarım iyileşirken, leydimin güzel gülüşünü seyrediyordum.

Ayrılmak istemiyordum. Bir süre bu hoş mum ışığının altında leydimin eli göğsümün üstünde duruyordu ve sıcaklığı hem şifa veriyordu hem de kalbimi baştan çıkardı.


Bir elim leydimin yanağına koyduğum sıra leydimin gözlerini görmek istiyordum.

“ Lütfen gözlerini bir daha göreyim leydim içimi ısıtan o alev gözlerini,”


“ Üzgünüm şapkalım ama bunu yapamam.” dedi iyi peki dedim. Bir süre leydimin şifalı sözleriyle gülümsedim.


Ayrılmak istemesemde ayrılık vakti gelmişti. Leydimin kucağından kalkıp birbirimizi uzunca kalp gözüyle baktıktan Nyla beni kapıdan çıkarıp geçirdi. Keşke uzun bir gün geçirsek ama alev gözümle zamansızlık yaşamıştık.


Uzun yolun yarısında kardeşim portal açmıştı mağaraya gitmek için arkama bakıp vedalaşmadan, portalın içinden geçip mağaranın girişine açıldı kapı.


Kardeşim bende olan güzel değişimi ile zırhımın kesildiğini fark edip çıkarmamı istedi.

Bende çıkarıp yatağıma uzandım.


Bir gün yanımda alevlerini aşık olduğum leydim burada birlikte aynı yatakta birlikte yatacağımızı düşünerek geçirmiştim.


Bir süre boş taş tavanı bakıp düşündüm alev alev yandığım leydime, Lita’ya düşünerek zaman geçmez diye masa başına geçip leydime mektup yazmayı düşündüm.

-mektup


Seni düşünüyorum leydim.

Gözüme uyku girmedi.

Bana olan o samimi gülüşünü kalbimi sakladım.

Gözümün önünde sen geliyorsun.

Bana kucak açıp sarılıyorsun.

Alev gözlü leydime aşığım

Morlis


Arada beni şımarttığını düşünüyorum şapkalım.

Ama kes diyemiyorum çünkü senden başka biri bana böyle romantik sözler

demedi.

Hatırlıyorum da ilk yazdığında bana bay gizem de demiştin şimdi ise şapkalı bil dedin gerçek ismini asla öğrenemeyeceğim.

              Lita


Kendimi sende buldum leydim.

Gözlerini açtığında

korkum yoktu çünkü benimde bir kusurum var.

Bana kusurumu sormuştunuz yanınızda iken; kusurum senin güzelliğini göremiyor ama hissediyor.

Morlis


Kusurunuz gözlerde mi,

Benim gördüğüm o soluk mavi gözlerin bir sorunu mu var yoksa

soluk mavi gözler kusurdan mı

Dolayı…

Lita 


Maalesef öyle.

O yüzden korunaklı alanınızda bana bir şey olmaz deyip açtım.

Kardeşim bana zırh başlığı yaptı, görmemi yardımcı olmak için.

Morlis


Bende sana bir hediye yapmayı düşündüm ama ne yapacağımı bilemedim. Şimdi aklıma bir fikir geldi.

Lita 


Merak ettim leydim.

Bana ne hediye yapacaksınız?

Morlis


Bu bir sürpriz, ikinci buluşmamızda vereceğim

bir armağan Bay Giz- yine sana bay gizem diyecektim

şapkalım…

Lita   


Olsun Alev gözlüm leydim.

Bana her istediğiniz gibi söyleyebilirsiniz,

karışmam.

Morlis

Loading...
0%