@handelendin
|
O kadar rahat uyumuştu ki yatakta kalkmak bile istemiyordu. Açık pencereden şahini içeriye uçmuştu. Mark adlı şahini jadeyi gagasıyla uyandırdı. " Tamam kalktım Mark " diyerek gözlerini açıp doğruldu. Tüylerini okşayarak " Bana haber mi geti-" derken kapı hızlıca açıldı. Jade kapıya baktı. Prenses ile küçük kardeşi prens parmağını Mark'a doğru uzattı " O kuş neden burada " korkuyor gibi gözükmeye başladı jadenin gözüne. Jade gülümseyip " O kuş benim haberci evcil hayvanım daha yavruyken sahiplendim sanırım diyardan bir mesaj getirdi " dedi şahinin ayağından kurdeleyi çözdü. Kağıdı açarak mesajı içinden okurken prenses " mesajda ne yazıyor " diye sormuştu. " Sanırım iblis lord benim evime ziyarete gidip karmaşa çıkarmış umarım annem iyidir " diye sesinden endişe ve korku vardı jadenin. Prenses jadenin yanına oturup " Bir şey olmaz endişelenme " diye moral vermişti. İçindeki korku ve endişeyle yataktan kalktı. Prens ve prenses odadan çıktılar. Jade alnını şahinin başına yaslayıp pencereye doğru yürüdü. Telepati yoluyla mesajı yolladı. Tüylerini okşayıp şahini havaya fırlattı. Kanatlarını açarak gökyüzünde süzüldü. Bugün sonunda gelmişti. Sıkıcı bir gün geçirmekten kurtulmuş ve kılıcını sallayarak avını adayacaktı. Ülkenin prensesine. Kollarını açarak esnetti. Yüzünü yıkamak için odadan çıkmasına gerek yoktu. Oda içinde kendine özel lavaboya sahipti. Yüzüne ilk defa kova su değilde. Musluktan yıkayacaktı. Her şey ona yeni görünmüştü. Lavabodan çıktı. Üstüne formasını giyip kılıcı kemerine bağlayıp saçlarını bağlayacak bir ip bulma umuduyla etrafa baktığında bir kutu gözüne çarptı. Masaya doğru ilerledi. Elini kutuya doğru götürdü, kapağını açtığında mücevher ve takılar gözüne parladı. O kadar parlaktı ki gözü alışana kadar bakamadı. Bir süre sonra gözleri parlaklığı alıştı. Kutunun içinde kendine saçlarını bağlamak için ip bulmaya başladı. Bir lastik ama çok parlak bir lastiği gördü. Eline aldı saçına takıp saçlarıyla süslerini örttü ve hazırdı. Odanın kapısını açtığında prensle karşılaştı. " Bende seni çağırmaya geliyordum" dedi. Jade baş salladı ve selamlayıp yanından geçip gitti. Prens jadenin arkasından avlanma saatini kahvaltıdan sonra başlayacağını belirtti. Jade elini kaldırıp tamam der gibi sallayıp prensesin yanına masaya ilerledi. Kral ve kraliçenin önünde reverans yaptı. Sandalye çekip oturdu. Kral jade bir soru sordu. Jade cevapladı. Soru cevap kahvaltısı gibi göründü gözüne. …. Jade önünden giden atlı muhafızları takip etmişti. Yanında prensi ve prenses vardı. Birbiriyle sohbet ederek avlanma yerine doğru atları yürüttü. Prens, lordun jade takık olduğunu birinden duyduğu gibi temin olmak için konuştu " Duyduğuma göre sizin lordunuz halkı yerine seni düşünüyor " Jade bu tür sohbetlere katılmamayı düşündü her zaman. Konuyu değiştirmeye kararlıydı. " Prensim bu avlanma yerinde ne tür canlılar var açıklar mısınız " demişti. Prens fark etti. O konu hakkında konuşmak istemediğini anlıyordu. Konuğu üzmemek için konuyu kapatıp jadenin sorusuna cevap söylemişti. Jade kafasında plan oluşturdu. Avlanma yöntemini düşündü. Ormana yaklaştıkça sesleri daha net ve yoğun miktarda kulağına geldi. Muhafızlar kenara çekildiler. Prens ve prensesi hatta jade yol açtı. Öne doğru yürüttü atını. Prens ve prensesin arkasından ilerletti. Etrafına bakındı. Alev ormanıyla bu ormanı karşılaştırırsa, en güzeli buranın olduğunu söyleyebilirdi. Prensin arkasından takip etmişti. Kral daha erken ormana girdiğini biliyordu. Çıkmadan önce önden biz gidelim diye çocuklara söyleyip ormandaydı. Jade prensin arkasından attan inip atları ağaca bağlayıp ilerledi. Krala doğru geldiklerinde prens ile jade kralın önünde diz çökmüştü. Kral konuştu " Değerli konuklar ve yarışmacılar yırtıcılar çıktığında muhafızlar borazan üfleyene kadar hazırlıklarınızı bitirin " dedi. Jade çöktüğü yerden doğrulup prensesin ve diğer leydileri yanına gitti. Av yarışması başlamadan jade küçük tüyolar vermişti prenses … jade dikkate almıştı. Kimlerle yarışacağını bakındı. Hep leydiler seyirci olarak gelmişti. Tek jade kendisi yarışmayı katıldığını düşündü. Borazan örttüğünde jade leydilerin ve prensesin yanlarından ayrılırken prenses yaptığı düğümü jadenin kılıcına bağlarken " Bu düğüm yarışmaya katılan sevdiklerimizi veririz benim dostum olduğun için sana veriyorum, boyutunu ve cinsini bakmam sadece eğlenmeni istiyorum ve erkeklere göster bizim gücümüzü " dedi. Jade başıyla onaylayıp yanlarından uzaklaştı. Ormanın içine doğru yürüdü. Sesleri duydu vahşi ve öfkeli yırtıcıların seslerini. Diyarda bu sese çıkaran bir tür görmemişti. Emin olmak için havaya sıçrayıp bir ağacın dalından diğer ağaca doğru atlaya atlaya sese yakınlaştı. Durdu. Yakından geldiğini fark etti. Öteki ağacı atlamaya denedi ama uzakta olduğu için düşmüş ve ayağa kalktı kılıcını saplayarak destekle doğruldu. Yürümeye karar verdi. Görünmeden yürümeyi tercih etti. Tek yırtıcının sesi duymamıştı. Yanında birinin olduğu ve kaçarak savaştığı duyduğu için arkadan saldırı yapmak daha iyi düşündü. Hem denemeye can attığı arada sırada kullandığı bir tekniği kullanmayı düşlemişti ama fırsat bulamadığı için kullanamadı. Ayağına bu fırsatın gelişini o kadar sevinmişti ki jade ağacın arkasından saklandı. Diyardan farklı bir yaratıkla karşı karşıya. Türü ya da cinsini ne olduğu çözemedi. Adını tam olarak anımsamıyordu, hatırlamayı başka zamana erteledi. Yakından gelen hırlama sesini duyduğu an kafasında plan kurmuş ve ikisini aynı anda halletmeyi düşünüyordu. Ağacın dallarına tırmandı, yaprakların arasında avını bekleyen bir yırtıcı gibi beklemişti. Diğer avcıya zorluk çıkardığı için kötü hissetti ama diğer yandan rakibi bir şeyden yapmadan işi bitirecekti. Jade, Angienin kullanmaması için koyduğu yasağı çiğneyeceği için şimdiden özür dileyip eline geçtiği fırsat bir daha ne zaman geleceğini… şimdi olsun bir daha olmasın sözüyle kemerinden hançerleri çıkarmış büyüyle saklamış kafasında tasarladığı alana doğru ustaca fırlatıp ‘ tam isabet’ diye sırıttı. Tuzağa çekmeye başarmış ki etraflarına kapan koymuştu. Saklandığı yerden yere atlayarak inen Jade açığa çıktı. Avına doğru yürüdü yürüdü ağzından emir sözleri karışık büyü mırıldandı. Gül yaprakları yırtıcıların üstüne uçarak yere indi. Kılıcı yere sapladı. Emin miydi sırt iki yırtıcı için canını feda etmeye. Bir kez olacak kullanacak sonuçta, işe yarıyor mu bilmek istemişti. Ne zaman kullanmayı kalksa Angie onu bulup durduruldu. Kararlı haliyle kemerden bıçak çıkarıp avucuna ufak çizik attı, kanayan avucuyla kılıcı kabzasından tutup çekip doğrulttu. Avına doğru koşarak kapandan geçip yırtıcıları biçip geçti. Bacaklarını kesti sonra kafalarını bedenden ayrıldığı sıra kıyafetine yaratığın kanı bulaşmış bir yaratığın başını tutuyordu. Diğer yarışmacı durumu daha kavrayamamıştı ki jade hayvanın kafasını yere düşürdü, sendeledi. Kılıcı saplayıp destek güç aldı. Yardıma koştu diğer avcı " iyi misin " demişti. Jade iyiyim demek için ağzını açtı ve yere kan kustu. Adam korkmaya başladı " iyi değilsin görüyorum seni başlangıcı götüreyim " diye teklif etti. Bir grup insanın seslerini duyduğunda, büyük bir yaratıkla karşı karşıya kaldıklarını emindi. " İyiyim birazdan toparlarım " dedi. Adam tamam dedi. Jade elini toprağa koydu, boyut açarak ganimetini oraya taşıdı. Biraz daha kendine toparlamıştı. Angienin haberi olursa, jade yiyeceği azarla birlikte endişeyi düşünmek bile istemedi. " Benimle gelmek ister misin yoksa burada avını beklemek mi istersin " bir teklif sundu diğer avcıya. Rakibi olan yarışmacı teklifi kabul etti. Diğerlerin seslerine takip etti. Dağa çıktı, mağaraya doğru yürüdüklerinde ses daha yakından gelmişti. Kaçanları şahit olmuştu. Mağaranın girişinde devasa boyutta bir yılanı gördü. Yılana doğru giderken erkeklerle ilgili pek iyi bir düşünceye kapılmadı. Bazıları duruyor savaşıyor ama diğerleri kaçıp başka avları yöneldiler. Jade kılıcını kınından çekip yılanın karşısında durdu. Diğerleri şaşkınlıkla baktılar. Jadenin arkasından. Yılan öldürecek gibi jade baktı. Jade geri duymadı. Koruduğu şeylere bir bakış atmıştı. Yılanla savaşmadan anlaşma yapabilir mi emin değildi. Ona bakan sarı gözlere dik dik baktı. Öğrendiği kavradığı ve iyi konuştuğu dillerin arasından yılan dilinde ismini sordu. Yılan " Beni anlayabiliyor musun insan " tısladı. Jade " Evet seni anlıyorum ve konuşuyorum bana ismini söyler misin " diye rica etti. Yılan " Sende diğerleri gibi benim canımı almaya mı kalkacaksan ismimin ne önemi var " tıslayarak konuştu. Jade öğrenmek için inatlaştı yılanla " Benim için önemi var seni öldürmek istemiyorum " demişti diğer yırtıcıları öldüren. Yılan jade yaklaştı. Burnuyla koklayıp tısladı " Üstünde kan kokusu var sende onlar gibisin " Kuyruğuyla saldıraya geçti. Jade kalkan yaparak saldırıyı engelledi. Öldürmek istemiyordu bir anlaşmaya varmak istemişti. Diğer yırtıcılarla anlaşma yapılamazdı, öldürmeyi istekli yırtıcı türlerden ikisiydi. Yılan ona bir şey yapmamıştı. Konuşmayı denedi jade " Bana bir zarar vermedin ki neden seni öldürmek isteyim biliyorum sen yaşlandın artık ölmek istediğin açık ama bir çıkar yolu buluruz belki " dedi. Yılan saldırıyı kesti. Kulağın dibine gelip " Yaşlı olduğumu ve ölmek istediğimi nerden öğrendin " tısladı. Jade " Korumayı devam ettiğin eşyalar artık pas tutmuş eskimiş olduğunu görüyorum tahminde bulundum " demişti yutkunarak. Yılan geri çekildi. Jade barışçıl bir yolla kılıcını geri soktu kemere. Yılana doğru yaklaştı. Yılan aynı bir hareket yaptı. Jade pes etmedi. Yılanın başını elini koydu " Senle bir anlaşma yapalım ne dersin " Yılan " Beni öldürmek istemiyor musun ben seni zehirleyip öldürebilirim " diye tısladı. Jade " Öldürmeyi denedin ama öldürmedin sende savaşmaktan bıkmışsın " dilinde konuştu. Yılan " Senle anlaşma yaparsam benim çıkarım ne olacak " diye tısladı. Jade yılan bile çıkarını düşünüyor diye konuşup güldü. Jade " Hak ettiğin dinlenmeyi alacaksın ne dersin " diye teklif etti. Yılan, istediğini kavuşacaktı jade ile anlaşma yaparsa. Yılan " Bana B… tanırlar insanlar senle anlaşmaya varım insan " tısladı. İsmi çok tanıdık gelmişti. Kocaman gözlerle yılana baktı. Yoksa bin yılda yaşamış yılanla anlaşma yaptığını inanamadı. Bıçakla avucunu kesip yılanın başına koydu yılan dilinde konuştu ruh anlaşması yapmıştı. Yılan küçülmüştü jade bile göremedi. Etrafı bakınınca biri ona seslendiğinde yere baktı. Küçük bir yılan jadenin ismini tıslamıştı. Jade eğildi ve yılanı eline alıp kaldırdı. Yılan " Beni kılıcına koy jade " Jade, anlamadı ama isteğini yaptı. Kılıcına bıraktı. Yılan sürünerek kılıcın kabzasına doğru süründü. Kabzayla bütün oldu. Jade kılıcın ikinci kez form değiştiğini şahit oldu. Yılanın sesini işitti " Benim gücümden yararlanmayı çalış ortak " Jadeye bir ulaş çıkmıştı. Sevindi. İşini bitirip arkasına döndü. Prensler ve lordlar jade şaşkın şaşkın baktılar. Jade onlara gülümseyip ilerledi. Arkasından takip eden biriyle aşağıya inip artık dönüş vakti diyerek geldiği yoldan ilerledi. Arada canavarlar çıkıyor karşısına kılıçla kesip geçiyor. Açıklığa doğru yürüdü ve çıkmıştı. İlk değilde sonda değildi. Ortancı sıradaydı. Kralı görmüştü ve avladığı yaratıkları cepten çıkardı ve kralı sundu. Dillerinde jade ve şok olmuş bakışlarına maruz kaldığını biliyordu ama aldırış etmedi. Kralın önünde diz çöküp " Benim için bir eğlence kaynağı ödülü diğer avlanan kişileri verin " demişti. Kral " Nasıl istersen ama yardım edebileceğimiz bir konu varsa seve seve yaparız " Jade hazır buradayken saray kütüphanesinden yararlanmak istiyordu " Aslında bir konu var kralım" Kral " Söyle jade " demişti. Jade başını kaldırdı ve " Sarayın kütüphanesini kullanabilir miyim acaba " diye rica etmişti. Kral " Ne kadar istersen kullan ama ne için kullanacaksın söylemeni istiyorum " dedi. Jade " Avlanırken bir yılanla ortak oldum onunla ilgili gücünü nasıl kullanacağımla ilgili bilgi edinmek istiyorum " Hepsinin ağzı açıldı. Kral sakinliğini bozmadan jadeye " Peki kızımla birlikte yarın kütüphaneye girmeni izin veriyorum " dedi kral. Jade tebessüm gösterip ayağa kalkıp reverans yapıp diğer leydilerin ve prensesin yanına uğradı. Prenses jadeye ayırdığı sandalyeyi gösterdi. Jade oturdu ve arkasını yaslanarak prensese teşekkür etti. " Çok eğlendim " dedi. İçinde kötü bir his oluşmuştu. Çok yakın olduğu birine bir şey olacak hissine kapılmıştı. Jade korkuyordu. Angieye bir şey olacak korkusu vardı. Yılan bile sezmiş ama kaynağı bilmediği bir histi. Emin olamamıştı. Jade endişe etmek istemediği için sessiz kaldı. Av yarışması bitmişti. Kral kazananı açıklayıp onurlu ünvan vermişti. Jade pek oralı değildi. İçeceğini içtiği sırada biri karşısına geçip kendini tanıtmıştı. Jade bakışlarını içeceğinden kaldırıp karşısına baktığında bir dük kendisiyle konuştuğunu fark etti. Hiç ilgilenmedi bile, içeceğini içerek leydiler ile prensese dikkatine verdi. Dük boşluğa konuştuğunu anlamış ve çekilmişti. Bir leydi jade soru sormuştu " Senle konuşmayı çalışan dük vardı ama sen ona yüz vermeyince bozulup çekildi " dedi. Jade fincanı masaya bırakıp arkasını sandalyeyi yasladı " Bıktım diyarda lord burada diğerleri beni boğan erkek sinekleri çevremde istemiyorum " dedi. Leydi … " Anlıyorum sen bilirsin " demişti jade. Jade ayağa kalktı " Ben artık dönsem artık " dedi. Prenses onay verdi. Atlara doğru eşlik etti prenses jade. Jade " Umarım kabalık etmiş olmam erkenden ayrıldığım için " Prenses " Hiçte bile bir duş alır rahatlarsın " dedi jade ' tamam ' der baş salladı ve ağaca bağladığı atın … eline alıp bir ayağa üzengiye basıp diğer ayağını eyerin üstünden geçirip oturdu. Ayağıyla dürttü. Prensese selam verdi ve saraya doğru at üzerinde yol aldı. Jadenin yüzüne yağmur damlası düştü. Sarayın önünde attan inip ahırda çalışan arkadaşlara teslim etti ve sarayın kapısından içeri koştu. Uşak jade ile birlikte ilerledi. Jade " Bir su hazırlayın yıkanmak için " dedi. Uşak anlamadı. Anlamadığı için tekrar etmesini rica etti. Jade fark etmişti saf saf baktığı için. Tekrar etti. Bu sefer anlayacağı şekilde söylemişti uşağa " Banyo suyunu hazırlayın demiştim " dedi. Uşak hemen kaptı ve emri yerine getirmek için bir iki hemşireyi görevi verip jade döndü " Birazdan hazır olur komutan jade " Jade böyle hizmeti özleyecekti. Eve döndüğünde ama burada iken ailesini ve arkadaşlarını özlemişti. Onlardan haber gelmeyince endişe duyuyor ve korkuyordu. Başlarına bir dert ya da kötü bir şey geldi mi haber gelmedi, bunu düşündü. Kalması için verilen odaya jade girdi. Kemerini çözüp çantanın üstüne bıraktı. Kılıcı onun üstüne koydu. Uşak banyonun hazır olduğunu söylemişti. Jade odadan çıktı. Uşağı ve hizmetçiyi takip etti, banyo kapısından geçtiğinde bir banyo mu yoksa kaplıca mı kafası karışmıştı. Uşak " Avdan yeni döndünüz yorulmuş olmalısınız bizde sıcak su hazırladık komutan jade " demişti. Prensesin aklından ne geçtiğini bilmeyen jade üstündeki kanlı zırhı ile gömleğini çıkarmış üstüne havlu sarıp kaplıca gibi bir yere adım atmıştı. Sıradan bir su bile ona yeterdi aksine. Havuzun içine ayağını değdirdi. Gayet ısısı yerinde diye havluyla birlikte içine yürüyüp oturdu ve kafasını çevirdiğinde sabunu ve kokuyu fark etti. Prenses jadeyi rahat hissettirmek için elinden geleni yapmıştı. Keşkelere daldı. Keşke diyarda böyle bir yer yapılsa ben hiç ayrılmam böyle bir yerde diye hayallere dalarak kendini bıraktı. Kemikleri çok zorlamaktan bitap düşmüş ki sıcak suyun etkisiyle geverken jade acı vermişti. Tatlı bir acı hissetti. " Kendimi çok zorluyorum farkındayım ama ne yapayım vazifem bu. Diyarda yaşayan her canlı için kanımı ve dişi mi takalım onlar vefa ve huzurla yaşasın diye kendi canımı feda etmeye razıyım " diye kendi kendine söylendi. Söylendiğini duyan prenses av yarışmasından dönmüş ve konuşarak yürüdü. Jade arkasını döndüğünde prensesi görmüş ve gülümsedi. " Lordun görevi ülkesini korumak ama onun görevini sen üstleniyorsun bu haksızlık " dedi. Jade haksızlık olduğunu biliyordu. Emir aldığı birkaç şey vardı ama diyarı korumak adına bir emir almadığı halde kendi iradesiyle diyar için her sorunu kendisi çözmüştü. Prenses havuzun içine girerken " Sırtında ve omzunda gördüğüm o yaralar senin nişanın kemik ağrıların ise bedelin olmuş jade " dedi. Omzuna dokundu. Onca savaşı annesiyle birlikte göğüs gelmişti. Angie çabasını görmüştü jadenin ve emekliye ayrılmıştı. Jade angie şu an ne yaptığını merak ediyor endişe duyuyordu, korkuyordu başını bir şey gelirse yanında olmadığı için kendini kızıp durdu. Bu sıcak suyla gevşeme ona iyi gelmişti. Güzelce temizlendi. Birbirine yardım ettiler. Prenses jadenin sırtını yıkadı. Jade prensesin sırtını yıkadı. Birbirin saçlarını tarayıp kuruttular. Akşam yemeğine kalmadı jade. Çok yorgundu. Yemeği odasına bırakmasını kral emretmişti. En azından odada yemek yedi. Prensesin içi rahat uyudu. Jade için durum farklıydı. Aklı dostları ve evinde kalmıştı. Eve gideceği için mutluydu ve o mutlulukta gözlerini kapamıştı. Jade kahvaltıdan sonra prensesin kraliyet kütüphanesinin kapısını açmasıyla birlikte içeri girmişti. Prenses jadenin istediği bölüme doğru yürüttü sonra bulduğu hayvanı göstermesini rica etti. Jade kılıcını çekti. Prenses geriledi. Jade " Prenses size neden kılıç çekeyim, yılan kılıcın kabzasında ki süsleme " dedi. Prenses gülerek öne yürüdü. Yılanın ismini mırıldandı. Süsleme hareket etti, süründü kılıcın metal kısmında. Prenses " Elime alabilir miyim yılanı" dedi yılan prensesin enerjisini hissetti. Uysal olmuştu. Prensesten pozitif enerjiyi algılamıştı. " Uysal gibi davranıyorsa mutlaka izin vermiştir, karşı karşıya geldiğimizde diğer rakip arkadaşlara düşmanca baktığını gördüm " dedi jade. Prenses kolunu uzattı. Yılan prensesin koluna sürüne sürüne tırmandı. Prenses bir yandan konuşurken diğer yandan yılanı seviyordu. " Yılan hakkında ne biliyorsun ona göre bakalım " dedi prenses. " Ortakla konuştuğumda yüzyıl önce var olmuş bir hazineyi koruduğunu söyledi parçalanmış bir hazine koruyucusu olduğunu düşündüm " dedi jade. Bir iki kitap almıştı. Prenses jade yılanı geri vermişti. Jade yarar sağlayacağını düşündüğü için kadim ya da yüzyıl hayvanların dönüşümleri yazan eski parşömenleri açığa çıkardı. Yılan jadenin omzuna tırmanıp orada durdu. Prenses jade o eski parşömen destesini kitapların üstüne koydu " Ben babama söylerim neleri aldığını çünkü bir yılanı eski formuna getirmek uzun zaman aldığı için evine gittiğinde devam etmeni istiyorum " dedi. Jade başıyla onayladı. Kütüphaneden çıktılar, jade ödünç aldığı kitaptır ve parşömen destesini odasına kadar götürüp koyarak prensesin yanına gelmişti. Krala selam verdi. " Kızım söyledi. Herhalde omzundaki yılan bunun kanıtı oluyor ismine koydun. " Jade kralın sorusuna yanıt verdi " Kralım size scar ile tanıştırayım " demiş yanına gelmek izin izin almıştı. Kral onay vermişti. Jade Scarı omzundan kolunu almış kralın önünde eğilmişti. Scar kralın yağdığı kadim yoğun gücün karşısında boyun eğmişti. Jade Scarı ilk defa birisinin tarafından boyun eğdiğini şahit oldu. Kral " Manayı hissedebilen bir yılan kaç yıl yaşadığı demiştin Jade " Jade kralın sorusunu tekrar yanıt buldu " Yüzyıldır yaşıyor kralım " dedi. Kral epey yaşlı bir yılan olduğunu düşünerek elini uzattı. Yılan itaat etti. Kralın eline sürüne sürüne tırmandı. Kral iyice baktı " Eski formuna getirmeyi ve sana verdiği armağanı öğrenmeyi çalışman gayet normal komutan jade, buradan istediğin bilgileri alıp götürmeni izin veriyorum. Sebepsiz bir şey yapmadığın açık " demişti. Kral tahttan kalktı. Önünde eğildiği jadenin omzuna yılanı geri bırakmış, geri oturdu. " Şimdi prensesle birlikte çalışmayı başla. Hem kızım biraz öğrenmiş olur " dedi. Prenses, kralın gözlerine baktı. Küçük bir kız gibi mızmızlandı. Jadenin gözlerini bakarak gülümsedi. Kral gitmelerini müsaade etti. Jade kralın önünden geri geri giderek çekildi. Kapıdan çıktıktan sonra prenses " Babama öyle dediğini bakma aslında biraz ilgimi çektiği şeyleri pek bakmam göz ucuyla " dedi jade anlayışla baş salladı. Prenses en uygun ortamı olan talim alanına muhafızların çalıştığı yerekadar yürüttü. İkisi girişten içeri daldı. Jade muhafızları çıplak gördüğü an arkasını döndü " Prenses burası dolu başka yere gidip çalışsak " dedi. Muhafızlardan biri konuştu " Komutan jade bize talim sırasında yardım edersiniz seviniriz " jade kabul etmek isterdi ama buraya bilgi öğrenmeyi ve dinlenmeye gelmişti. Çalışmaya değil. " Başka zaman olursa seve seve kabul edelim ama ben buraya başka amaç için gelmiş bulunduğum için taliminize karışmam imkansız" diye kibarca reddetti. Diğer muhafız bu reddetmeyi kabul etmediği için jadenin korkak bir kız olduğunu söyleyip durdu. Jade kendini tutuyordu. Küçük bir zarar verecekti. Bir şey olmaz diye düşündü. Ağzından o emir kelimesini çıkıp gitti. Muhafız ne dediğini anlamadan yerden sivri şeylerin çıktığını fark etti. Ayağıyla ezmeye kalkışınca acı içinde bağırdı. Kanlı Gül demesinin bir amacı vardı. Kanla büyüyen bir çiçek olduğu için bu ismi aldı. " Yaptığın çok büyük bir hata ayakla bastığın çiçeğe dikkat et diken çıkmasın ayrıca korkak değilim senin gibi acı içinde bağırmam hiçbir zaman " dedi jade. Prenses durmasını söylemişti. Onlar öyle düşünsün biz biliyoruz diye sinirini alçaltmaya kalktı. Prensesin haklı olduğunu biliyordu. Kılıcı araladığı gibi kınına geri soktu, ilizyon kayboldu. Muhafız ayağına baktı. Bir şey olmadığını fark etti ama gerçekten acı çektiğini hissetti. Jade muhafızlara döndü. Gülümsedi " En gerçekçi bir ilizyon sergiledim. Yani korkma ayağına birşey batmadı ayrıca bitkilere saygısızlık etme üstlerini basma senin canın yandığı gibi onların canı yanar " demişti arkasını döndü prensesi takip etti. Bir yer buldukları için içleri rahatladı. Jade Scarı geri çağırdı. Scar heykelden canlandı. Sürünerek jadenin eline ulaştı. Jade Scarı elinden yere bıraktı. Yere oturdular prensesle jade teker teker parşömenlerin üstünde tozları üfleyip ip elinde parçalandı. O kadar eskimiş ki ip bile dayanamadı kendini bıraktı. Dikkatlice yırtmamayı özen gösterip açtı. Semboller ve resimler dolu olan kağıdı baktı. Bazı kelimeleri anlayabilmişti. Anlamadığı kelimeleri kitabı açarak incelemeye koyuldu. Kılıcı çekti kağıtta yazılanları yapmayı çalıştı. Prenses talimat verirken jade dinliyor kılıçla birlikte yapmayı çalıştı ama Scarda bir değişiklik olmadı. Nedenini anlamıyordu. Akşama kadar yağmurun altında scarı büyütme çabası başarısız olmuştu. Pes etmedi sadece biraz ara verdi. Yarın denerdi. Son gün ama olsun. Yemeğini yedi ve yatak odasına doğru ilerledi. Scar " Başarı olacaksın hissediyorum " diye tıslamıştı kulağının dibine. Jade gülümsedi. Kılıcını bavulun üstüne koyup pijamaları giyinip yatağa uzanmıştı. Örtünün içine sokulup gözlerini kapadı. Sabahtan başladı kahvaltıdan sonra bir boşluğa prensesle birlikte kitapları inceledi, parşömenleri okudu. İçi bir garip olmuştu jadenin. Acı bir his dolmuştu kalbi. Jade angieye bir şey olduğunu düşündü. " Sana öyle gelmiştir yarın birlikte gideriz görürüz " dedi jade işine odaklandı. Bir kaç denemeden sonra bir fark yarattı. Çok büyümedi ama birazcık uzamış gibiydi. Doğru yolu bulduğunu sevinmişti jade. Prenses, jadenin sevincini görünce mutlu oldu. Gün boyu çalışmalar yaptı. Biraz ara verdiler, bir şeyler içip konuştular. Tekrar bir çalışmayla günlerini bitirmiş, saraya elleri kitap ve parşömen dolu yürüdüler. Jade işe yarayan kitapları seçmişti. Gerisini prensese verdi. Kütüphaneye bıraksın diye. İçi hala bir garipti. Yakın birisinin kaybettiğini hissediyordu. Bir yandan prensese güvenmek istemişti. Bir şey olmadığını ummayı çok isterdi. Akşam yemeği sofrasında jade haberci şahinin sesini işitti arkasını döndüğünde kuşu gördü. Kolunu yana açarak kuşa iniş izni vermişti. Kuş alçalarak jadenin koluna konmuştu. Kral " Kimden haber geldi " diye sormuştu. Prenses jadenin haberi okuması için bekledi. Jade boşta duran eliyle kuşun ayağında bağlanmış kağıdın ipini çözerek sesli bir şekilde okudu. Okurken içindeki garip hissi hissetti. Gözleri dolmuştu. Bir kayıp yaşamıştı. " Jade derhal buraya gelmen lazım. Angie yatakta ölü bulundu. Cenaze ekibi seni bekliyor kaldırılması için " Prenses " Sabah hissettiğin his doğru mu çıktı. " Kral " Uşak at arabasını çağır jade sen önden git bavulun burada dursun yarın biz getiririz " demişti. Kağıt kalem istemişti. Dostlarına haber vermek için geldiğini yazmış ve kuşu uçurttu. Jade masadan kalktı. Ellerini yıkadı. Kılıcını yanında aldı diğerleri arkasına bıraktı. At arabasını binmişti. " Yanar diyara…çabuk sürer misiniz lütfen " demiş. Faytoncu baş salladı ve ata bir kaç kez vurup hızını arttırdı. ⚜️ Yol boyunca jadenin içinde garip bir his uyandı. Rahat bir nefes alamadı. Hızlanmasını söylemişti. Faytoncu bu kadar gidebildiğini söylemişti. Jade, kesin lorddan atları alacaktı. Vahşi atları alacaktı. Sonunda evin önüne yetişti. Evin önüne toplanan insanları görerek bir hızla arabadan inip koştu. İnsanların arasından geçerek kapıya ulaştı. Kapıdan yavaş adımlarla insan yolunu takip edip durdu. Ağır adımlarla yatağa doğru yürüdü. Dizlerinin üstüne düştü. Angienin cansız elini tuttu " Seni asla yalnız bırakmamalıydım anne, böyle olacağını bilseydim bırakmazdım. Kim sana kıydı " Maya " Maria iblis lordunu bir şeyler planladığını söyledi ilk bekçilik yaptık suikast girişimi oldu engelledik başarısız oldu pes ettiğini düşündük " Jade " kanıt var mı iblis lordunun yaptırdığını dair " diye sordu. Maya ve Mera başlarını salladı. Jade biliyordu. Kanıt olmadan lordu suçlama yapmayacağını yoksa kendisi suçlanacak. Vatan haini olarak. Bir şeyler düşünecekti. Kanıt bulabilmesi için. Jade ayağa kalktı. Mezarcılara teslim etti Jade şimdi bu koskocaman evde angie olmadan ne yapacaktı. İnsanlar ve diğerleri dağıldı evin etrafından. Olan biteni duymayı istemişti. Etrafta kimse olmayınca Maria olanları ne duyduğunu ve angienin verdiği sözü her şeyi anlattı. Yumruğunu sıkmıştı. Angieyi tehdit ettiğini pişman edecekti sırf izin vermediği için ölüm tehditleri söylediğini. Veda töreni yarın yapılacak ve o zamana kadar bir şeyler düşünmesi gerekiyor. Kanıt bulabilme umuduyla ne yapacağını düşündü. Maria " Ne yapmayı düşünüyorsun jade " diye sormuştu aynı soruyu maya ile Mira da sordu. " Bir süre yalnız kalmak istiyorum yarın düşünürüm " dedi jade. Üçü jade, evde tek başına bıraktı. Jade annesinin yatağına uzandı. Angienin kokusu sinmiş yastığını sarılıp kokuyu içine çekip sanki yanındao lduğunu farz ederek gözlerini yumdu. |
0% |