Yeni Üyelik
40.
Bölüm

³⁴↓

@handelendin

“Rahat bir yatakta yatmak iyi geldi. Ayakta uyuyacağım diye boynum tutulmuştu ama bu iyi geldi,” dedi Nora, yatağın rahatlığını özlemişti.

 

Andrea gülümsedi. “Nora, sen bugün buradasın. Görevini başarıyla yerine getirdin sonuçta.”

 

“İşe yaradığımı görmek sevindirici. Geçen sefer sarayda olduğu gibi olmadı bu iş, en azından başarıyla tamamladım,” diye yanıtladı Nora, gözlerinde bir parıltı ile.

 

Andrea, Nora’nın gözlerine bakarak gülümsedi. Tam o sırada, tüm gün lordla nasıl konuşacağını düşünüp uykusuz kalan Stefan odadan çıktı. “Gün daha aymamış olsun. Çünkü içimde bir uğursuz his ile uyumak hiç iyi değil,” dedi, yorgun bir sesle.

 

Nora, Stefan’ın yanına gidip elini omzuna koydu. “Yaparsın, en azından engel unsuru ortadan kalktı. Biz de şu mutantı nasıl zayıflatırız diye düşünüyorduk ve bizimkilere rapor verelim,” dediğinde Stefan gülümsemek zorunda kaldı.

 

Andrea, “Kale senin yerin, giriş hakkını kazandın değil mi? Böylece istediğin gibi Batı lorduyla bir konu üzerinde konuşabilirsin,” dedi, Stefan’a güven vererek.

 

Stefan, biraz tereddütle, “Şöyle mi yapsak Andrea, benimle birlikte gelip lordla konuşan sen olsan?” diye önerdi.

 

Andrea başını salladı. “Olmaz, bir yabancıyı getirdin mi diye sorgularlar.”

 

Stefan, Andrea’nın dediğini haklı bulmuştu. “Evet, haklısın. Ama yine de biraz desteğe ihtiyacım var,” dedi, içten bir şekilde.

 

Nora, Stefan’a cesaret verici bir bakış attı. “Endişelenme, Stefan. Biz buradayız ve seni destekliyoruz. Lordla konuşmak zor olabilir ama sen bunu başarabilirsin,” dedi.

 

Andrea, Nora ve Stefan’a dönerek, “Şimdi, bu iş artık bugün ve yarın bitsin. Batı tehlikesinden kurtularım. Güney’e doğru yola çıkalım.”

 

Nora’ Andrea’nın bu şeylerden bıktığını gözlerinde görmüştü. Ve ortamı dağıtmak ve yumuşatmak için “ Bu görev bitince benimle yürür müsün sokaklarda.”

 

“ Güvenli, cadının olmadığı sokaklarda tabii ki, ben ustaların kralı bulma işinde nasıl ilerlediği acaba merak ediyorum.”

 

Nora’da merak etmişti. Kral ile kayıp prensesin tacını buldular mı diye kafasından geçirdi.

 

Stefan sesli bir iç bırakarak tüm dikkatleri kendi üstüne çekti “ Ne bahane edip gireceğim ki ben o kalenin içine,”

 

“ Çok basit bir önerim var. Karga kuklacısından kurtulmanın bir yolunu ve kargalardan bıktığını söyleyip bir önerim var diyeceksin.”

 

“ Sence içeri alırlar mı ?” Almazlar, bir ressamı neden alsınlar diye içinden bu cümleler geçip durdu. Sıkıntılı bir iç bırakıp yapacaktı mecburi bir şeydi.

 

“ Tamam olmazsa beni suçlamayın.”

 

“ Lordun havası hiç iyi değildi bence bu fikir biraz düşündürüp akşam karar çıkacağı kesindi.” Nora, kalede gözlemlediği kadarı Lordun halleri bunu göstermişti.

Her şeyden bıkmıştı. Kargalardan ve bu düşmanlarla yaşamaktan.

 

“ Pekala ben gidiyorum o zaman kalenin yoluna kadar.”

 

“ Sana güveniyoruz Stef, bizde ekibe durumu izah edelim.”

 

Stefan kapıdan çıktığında sığınakta kalan Nora ve Andrea telsizi açarak tüm ekip üyelerine durumu anlatmıştı. Karga sorunu çözülmeye başladığını haber verdi.

 

“ Çok iyi bir bölge kurtaracak bizde ise adamları kuzey dağlarını yolladık. Onların gelip ne gördüklerini anlatmalarını bekliyoruz. Bir gün kalıp bakındık ama bir tahminden başka bir durum olmadı.”

 

“ Stefan lordla konuşup ikna ederse biz yapmadan bir arena başlatıp kargalar sahiplerini yiyip geberecekler.”

 

Gülüşleri telsizden yankı yapmıştı. Karl telsize cevap verdi “ Cadının iki adamları sizin sayenizde yok edilecek. Ve Alex cadıyla savaşı çok erken bitecek.”

 

Liana böyle düşünmüyordu. Güney Bölgesi temizleniyor ama daha büyük düşmanları çıkacağını sezdi.

“ Hemen sevinmeyelim başımıza ne geleceğini bilemeyiz ama en azından Beyaz Ada huzuru kavuşacak.” Demişti ve iki arkadaş ve kuzey kanunsuzları başlarını olumlu sağlamıştı.

 

Violetta’nın sesi telsizden gelince iksirin işe yarayıp yaramadığını sormuştu “ Yaradı hemde öyle ki kendi silahıyla yemesini bekleyeceğiz. Çok eğlendim ama kargaları çıkarıyor bir süre ayakta durduktan sonra sıvı haline geliyor.”

 

“ Cidden işe yaradı inanılmaz. Eğlendiğini sevindim Prenses Nora,”

 

“ Gelmekle iyi yaptım. Planı hızlandırdım ben.”

 

“ Haklısın senin sayende batı düşmanını o kadar erken kurtulacağız.”

 

Andrea, Nora’nın mutlu ve neşeli olduğu havasını görünce gülümsemişti.

“ Yarın akşam her an orada oluruz. Sabah işi bitirir ve orada oluruz.”

 

“ Benim işim var biraz, şu an adamların gelip nasıl yeneceğimizi düşüneceğiz. Şu ağaç cadısından.”

 

“ Babamlar ne durumda merak ediyorum ben biraz,”

 

“ Herhalde hala korsanların eseri hali gelmiştiler.”

 

“ Seni bu zorlu yolda başbaşa bırakalım bizde son işi yapıp bitirip rahat edelim.”

 

Andrea doğru konuşmuştu. Liana’ yı fazla uzun süre tutmak istemedi.

Liana’ da anlamış ve dediği şekilde telsizden birbirini görüşürüz dedikten sonra kapandı.

 

 

Stefan korktuğu yere bu sefer tehlikenin azaldığını bilerek giriş muhafızlı kapıda durmuştu. İçindeki sesi güvenmek istiyordu ve bir o kadar lordun bu başarısız adamdan kurtulmak istediğini düşünüyordu bir yandan. Kapıda muhafızlar ona durdurmuş ve bir ressamın neden buraya geldiğini hatta çağrılmadığı bir kaleye geldiğini bilmek istediler.

 

“ Lordda bir teklif ile geldim bu yüzden buradayım. Hepimizin isteyeceği bir teklif ama lord kabul etmezse bir daha istekte bulunmayacağım bir istek.”

 

Bir muhafız lordda haber uçurması için muhafızlardan birini yollamıştı.

 

Stefan ya geri dönecek ya da kaleye girip isteğini lordda söyleyecekti. İzni çıkması için demir metal kapının önünde beklediğinde, kalenin kapısından çıkan muhafız, kapı muhafızın yanına gelip kulağına bir şeyler fısıldadı ve Stefan'a bakış atıp mızrak veya kılıçlarını çekerek “ Lord seni huzuruna davet etti.” Dediğinde rahat bir nefes vermişti ama en zor yanı ise lordu bu teklifi sunup olumlu bir cevap alma beklentisiydi.

 

Büyük kalenin kapısından içeri girdiler ve sessizlik sonra taht odasına gidilen uzun koridorlardan yürüdüğünde hiç fark etmediği tabloları fark etti.

 

Kendi yaptığı tabloyu bakıp gülümsemişti.

 

Taht odasının kapısında durmuştu. Lordda söylemek için giden muhafızın gelmesini beklemişti.

Uzunca beklemiş hatta karşı karşıya geleceği için biraz soğuk ter döktü. Neden bu tür işleri ben yapıyorum, der gibi milyonlarca söylendi.

 

Muhafız dışarı çıkıp “ Girebilirsiniz,” dediğinde büyük kapı açılmış ve lorda bakmadan lordun önüne, karşısına gelene kadar yürüdü yürüdü, geldiğinde durup başını eğip saygı gösterdi.

 

“ Kalkabilirsin, ressam sanatçısı!”

 

Başını kaldırıp kodun gözlerine bakmıştı Stefan “ Size bir kurtuluş teklifi ile geldim. Bir kez teklif edip gideceğim. Batı lordu. “

 

“ Dinliyorum seni ressam.”

 

Stefan yutkundu “ Duyduğuma göre halkın rahatsızlığı bozan kargamsı şeyler var ve bunu yapan adam şu an esir alınmış ve kurtulmak istiyorsunuz.”

 

“ Eee bundan ne çıkarmak istiyorsun ?”

 

“ İşte teklifim şu hem halkın moralini düzeltecek hemde o işe yaramaz karga yaratıcısını ve canavarından kurtulacaksınız.”

 

“ Şöyle uzatmadan ressam?”

 

“ Tamam lordum. Bir düello düzenleyin bir taşta iki şeyden kurtulup rahatlarsınız. O karga kuklacısını kendi yaratığını ile karşı karşıya getirin ve birbirini yeyip yesinler böylece hem stresleri atmış olan halkınız hem huzuru kovuşan siz.”

 

“ İlginç bir teklif biraz düşündükten sonra düello haberi her yerde duyurur.”

 

“ Dediğim gibi bir kez teklif edildi. Fazla ısrar yok sizin kararınız.” Dedi başını eğerek çıkma izni istedi. Lord izin vermişti.

 

Stefan kaleden çıkmak için dış kapıya kadar eşlik eden muhafız “ Uzun zamandır bir düello veya arena yapılmamıştı güzel bir teklif ve o baş belası yarattıktan kurtulmak için en iyi teklif bence,”

 

“ Dediğim gibi ısrar yok. Bir kez teklif edildi fazla lordu sinir etmek istemedim. Yeteri kadar sinir olmuş birine sinirlendirmek yanlış bir hareket olurdu.”

 

“ Katılıyorum ressam. Benden bu kadar gerisi sana kalmış.” Sanki bir iş yapmış ve stefanı gerisini yapması için motive etmiş gibi söylediğinde Stefan anlamamıştı.

 

Stefan sığınağa geldiğinde lord ile konuşmasını anlatmıştı. Bir muhafızın teklifini katıldığını söylemişti.

 

“ Böyle duracak mıyız yoksa b planı için şu kasları öldürmeyi nasıl yapacağımızı mı çözeceğiz ya da planlayacağız.”

 

“ Çok doğru dedin. Kabul etmezse pes etmeyelim o kasları içeriden yok etmenin bir yolu olmalı.”

 

Andrea lordun kabul edeceğini düşündü. Bugün değil ama yarın bu işi bitmiş hatta gitmeden önce bir eğlenceyi izleyip bu görevin sonunu getirmek istemişti.

 

“ O gösteriyi izlemek istiyorsun değil mi And ?”

 

Nora, Andrea'nın gözlerinde gördüğü o gösteriyi izlemeyi can attığını görmüştü bakışlarında, iç çekişlerinde. Yalan söylemezdi cidden o gösteriyi izlemek ve en azından görevin bitirdiğini değmek istemişti.

 

“ Aklıma takılan bir soru var diyelim. Lord kabul etti arenaya peki kuklacıyı yediğinde mutant kargalar son darbeyi kim yapacak yani koca cüsseli bir mutantı o kadar zehir işe yaramaz.”

 

“ Benim becerim kılıç değil ama kas bağlarını koparacak bir şey atabilirim. Sivri bir şeyler veya ağır.”

 

“ Sen o mutantla dövüşeceksin inanmıyorum And.”

 

“ Ümit edelim zehir o mutantları yetsin aslında parçaları ayırıp zehri iki mutantı yemesini sağlamanın yolu olur.”

 

Andrea güldü ve katıldı bu düşünceyi. Ümit ediyorlardı. Bu sorun yarına kadar çözülmesini.

 

Andrea’ya uyku tutmamıştı. Bahçede otururken Nora yanına gelerek eşlik etmişti. “ Bugün için mi heyecanlısın ya da değilsin? “

 

“ Seninde mi uyku tutmadı Nora,”

 

“ Evet. Seni düşünmekten ?”

 

“ Beni mi düşünüyorsun ama neden ?” Diye sormuştu Andrea.

Bir kaç gün tanıştığı birine neden düşünmesin ki diye kafasından geçirmişti.

 

“ Bilmiyorum. Komik ve yardımsever bazen akıllısın ve sevdiklerini koruyorsun. Bu beni senin açından düşünmemi sağladı.”

 

Andrea kıkırdadı. Ani bir aydınlanma yaşamıştı. ‘ Nora benden mi hoşlanmaya başladı yoksa yok olamaz. Kim ne yapsın ki -’ düşüncelerini yarıda kesen bir eylem olmuştu. Nora, Andrea’nın elinin üstüne elini koyduğunda kocaman açılmış şaşkın bakışlarını Nora’ya yöneltip yutkundu.

 

“ Kral bizi böyle görürse kesin engel olur.”

 

Nora güldü “ Mike yani bozukluğu yanaştırmadı, sana izin verdi değil mi ?” Nora konuşmaya devam ederken Andrea’ya not yanaşmıştı. Aralarında ufak bir mesafe vardı.

 

Andrea bu soruyu sormaktan çok korkmuştu ama sormasa da içi içine yiyecekti.

 

“ Nora biraz aşırı kaçacak ama bu soru, sen benden hoşlanmayı başladın ?”

 

Nora düşündü biraz sonra Andrea’nın elini sıkıca tutmuştu ve gözlerine bakarak “ Olabilir And,”

 

“ Bence Nora, ilk birbirimizi tanıyıp öyle ilerleyelim.” Utandığı için farklı bir yöne çevirdi kafasını.

 

“ Çok haklısın biraz birbirimizi dost gözüyle bakıp tanıyalım ondan sonra ne olacaksa olsun.”

 

Nora utandı. Oturduğu banktan ayağa kalktı. İyi geceler deyip sığınağın içerisinde ona verilen odayı geçmişti. Andrea oturduğu yerden hızlıca kalkıp o da odasına girdi. Yatağa doğru koşarak yorganın içine girdi. Dışarıda olanları unutmak istemişti.

 

Stefan sokaklarda gezen bir ressam olduğu için her şeyde haberi olurdu.

O sırada lordun mesajlarını ileten ulağı sevindirici bir haber söylediğinde, Stefan gülümsemiş ve içindeki heyecanı sönmeden batı sığınağına doğru atla koşturdu.

 

“ Gitmeden önce Andrea bunu sevinecek en azından,” demişti. Batı sığınağına doğru patikadan girerek sağa doğru çekti dizgini o yöne doğru atı koşturdu. Büyük ormandan geçerek sığınağa vardığında attan zıplayıp sığınağın kapısına doğru koştu. Kapıyı yumrukladı.

 

O kadar hızlı koştu ki soluğu kesildi.

 

Kapıyı açan Stefan olmuştu “ neden nefes nefese kaldın sen, senin sokaklarda olman lazımdı”

 

Stefan nefesini düzenleyip “ Bu haberi duyman lazım. Lord teklifimi kabul etmiş ulağı her yere bu haberi yayıyor.”

 

Andrea’nın dudakları yukarı kalktı ve gülümsedi. Arkadan Nora “ Peki kabul etti ama ya ölmezse o karga mutantı onu nasıl yeneceğiz yaşarsa ?”

 

“ Telekinezi yeteneğimle Arenada bulunan mızrakları üstüne salacağım. Uzaktan seyirci gibi bir elimle kullanmak.”

 

Nora tatlı bir kahkaha atmıştı. Andrea, Nora’nın gülüşünü hayranlıkla izledi.

 

“ Bir iki saat sonra başlayacak arena gitmeden önce hazırlanın bence Andrea ve Nora.”

 

“ Sen gelmeyecek misin bizimle sonuçta görevi tamamladık.”

 

“ Ben görev yerimi seçtim. Burada sizin gözünüz ve kulağı olacağım.”

 

Andrea içeriden bir bardak su getirip Stefanı uzatıp “ Peki kanunsuz Stefanın çıraktan ekip üyesini geçiş yaptın.”

 

“ Sağ ol Andrea.”

 

Tebessüm gösterip uzatılan bardaktaki suyu aldı duvara yaslanıp suyu öyle içip geri uzattı.

“ Neyse haberi söyledim ben görev başına.”

 

Stefan yola düştü.

 

Nora Andrea'ya güneye gitmeden önce batıda biraz dolaşmak istediğini söylemişti. Biraz dolaştıktan sonra arenaya ziyaret etme fikri gayet makul gelmişti.

 

“ Dolaşalım peki biraz etrafa inceleyelim.”

 

Nora şaşırmıştı “ Sen hiç dolaşmadın mı görev sırasında,”

 

“ Bacak sakattı tuzağa bastığım için benim yerime Stefan yaptı. Ben ise burada bazı işleri yardım ettim. Dolaştım ama az çok.”

 

“ Stefan olmasa sen bir görevde böyle ilerleyemezsin bence,”

 

“ Bence usta benim yanıma çırak değilde el vermiş oldu. Ama iyi ki verdi gözüm kulağım hatta elim oldu. Çıraktan kanunsuza çıkardım ödül olarak.”

 

Birbirine bakıp gülümserken birazdan çıkacakları için üstlerini sıradan kıyafetleri giyerek halkın içinde karışacaklardı. Biraz görevin yükünü üstlerinden atıp arkadaşlıklarını ilerletme yoluyla devam edecekler.

Sığınaktan çıkıp ağaçların arasında atlarıyla birlikte kasaba meydanına doğru yürütürken bir zamanlar sessiz olmayı çalıştığını hatırladı. O sıralar ağaçların dallarından konmuş garip kargalar belirmişti ve gökyüzünde nöbet tuttukları için o kuklacıyı söylerler diye çaktırmadan gittiği yolda gülümseyerek ve Prenses Nora ile birlikte at sürüyordu.

 

“ Güneyde böyle yeşillik bir orman olsa karargah çevresinde bahsetmiyorum, her yer böyle yeşilse.”

 

“ Biz zaten o plan için güneyi huzura sokturmak ve Beyaz Adayı özgürlüğünü vermek için çalışıyoruz. Biz bir düşmanı yendik zaten, doğu adası bağımsız ona karışmamış cadı bir tek.”

 

“ Harbi, ada bölgeden ayrıldı nasıl birleştireceksiniz yoksa bölgeler kalkacak sadece yön olarak mı kalacak ?”

 

Andrea olumlu bir soruya başıyla onaylayınca Nora şaşkınlıkla ona baktı sonra Gölge ormanı da böyle birleştirme plan yapacaklarını hatırlayıp ağzını kapatıp önüne dönmüştü.

 

Ormanlık araziden çıkmıştılar ve uzun kasabaya giden patikada devam ettiler.

 

“ En azından işe yaramadım demezsin son darbeyi sen yaparsın mızrakları atarsın mutanta,”

 

“ Ben merak ediyorum Nora, sen gördün ama kuklacının son durumu nasıl diye,”

 

Nora, o günü hatırlayıp eğlendiğini hatırlayınca güldü.

 

“ Galiba benle gelmekle iyi yapmışsın gibi görünüyor.”

 

“ Öyle mi görünüyorum, yok ya o görüntüyü görüp tanık olunca elimde çerez olmadığı için kendimi kınadım biraz. Karga yapıyor ve kısa süre dayanıp yere boyluyor ve ne gmrüyor ne duyuyor özellikle lord ile karşı karşıya geldiğinde lordun sinirlerini bozduğunu şahit oldum.”

 

Andrea, Nora’nın eğlendiğini görüp mutlu oldu.

 

Sohbetleri devam etmişti, kasaba girişinde atları ormana yakın bir ağaçlığı bağlayıp yürüyerek kasabanın içinde dolaşırken halkın mutluluğu, şarkılarla ve dansları ile görünüyordu. Birde herkese verilen Arena biletini dağıtan satıcı ile karşı karşıya geldiler “ Buyrun bugün büyük gün sizde katılın.”

 

Satıcının neşesini tanık oldu. İki arena bileti alıp parayı uzatırken “ Bugün halk günü, ödeme olmayacak.” dediğinde şaşırdılar.

 

“ Sanırım lord, kurtuluşun biletini kabul ettiğinde bedava olarak ayarladı bugünü,” demişti Nora.

Andrea, hak vermişti çünkü hem lord için hem onların için ilk adımı atılmış gibiydi. Bu bedava günde Nora ile birlikte tezgah tezgah gezip tatlı bir şeyler almış birlikte yürüyerek yemiştiler. Arenanın başlama saatini yaklaşmadan izlerken yiyebileceği iki fıstık paketi alarak renkli düzenli kasaba evlerinin önünden geçerek güneyin eskimiş evlerini hatırladı.

 

“ İlk işimiz şu güneyde cadının elinden kurtarıp binaları bakıma sokmak ve yenilemek, bak batının evlerini hayran kalırsın.”

 

“ Sana katılıyorum bence de en iyi mimarları toplayıp kasaba evlerini yenileme yapalım ve binaları tabi ki.”

 

Birlikte farklı şeyleri denediler, eğlendiler ve en büyük eğlencesi olarak Arenanın girişine adım atıp biletleri verdi. Muhafız önlerini açarak geçmelerini izin verdi.

 

Ortalarda oturmaya karar verdiler. Hem fazla öne çıkmamış olurlar hem en güzel izlenebilecek yeri geçtiler.

 

“ En çok ben o sahneyi görmek istiyorum.”

 

“ Yenildiği mi yoksa ortaya çıktığı sahne mi ?”

 

“ Her ikisi ve karşımda ne görüyorum Nora,”

 

Nora, Andrea’nın baktığı yöne baktı ve karşıda dik durmuş mızrakları fark ettiğinde arkasını yaslanmış çerez paketini açarak başlamasını bekledi. Andrea, Nora’ya katılarak aynı şekilde paketi açıp arkasını yaslandı.

 

“ En azından eğlenmeden dönmüyoruz güneye,”

 

“ Aynen.”

 

“ Keşke diğerleri de görse bu sahneyi.”

 

Büyük kapı açıldığında herkes Lordun gelişini izlemişti, Lordun yapacağı başlangıç konuşmasını bekliyordu. Lord, altın işlemeli pelerinini savurarak arenanın ortasına doğru yürüdü ve yüksek bir platforma çıktı. Kalabalık sessizleşti ve Lord konuşmaya başladı:

“Sevgili halkım! Bugün burada, size rahatsızlık vereni yok oluş mücadelesini izleyecekseniz. Bu arenada bizlere rahatsızlık veren kargaların sonları gelecek. Hem bu stresi üstümüzde atıp eğleneceğiz hem bir özgürlük işareti olarak batı bölgesinin huzura varacağı dövüş olacak belki de kovalamaca, keyifle izleyin.”

Andrea, Lordun bu konuşmasını alkışladı Nora’da eşlik etti.

Lordun konuşması büyük bir alkışla karşılandı. Arenanın kapıları açıldı ve Karga Kuklacısı, zayıf ve güçsüz bedeniyle muhafızların ortaya doğru attığını görmüştü Andrea ve bu kadar güçsüz olduğunu düşünmedi bile. Kuklacının karşısında dev metal kapı açıldığında , devasa karga mutantların gözlerinde açlık belirtisini fark etti. Bu yaratıklar, karanlık büyülerle yaratılmış, korkutucu ve güçlüydüler.

Dövüş başladığında, karga mutantlar arenada hızla koşuşturmaya başladı. Kuklacı, sağır ve kör haliyle öylece dikilmişti. Karga mutantlar, arenanın dört bir yanında hızla hareket ediyor, pençeleriyle saldırılar yapıyordu. Kuklacının hiçbir şeyden habersiz şekilde öylece dikilmiş duruyordu. Mutantlara açık hedef halindeydi Kalabalık, bu beklenmedik gelişmeyi büyük bir coşkuyla karşıladı ve arena da yuh sesleri duyulmaya başlamıştı.

“ O kadar açık hedef ki, mutantları onunla oyun oynuyor gibi sertçe duvara atıp durdu ve sıkıldılar ki havaya atıp midesini indirdiğinde olaylar olmaya başlayacak.”

“ Ya olmazsa And,”

“ Telekinezi yeteneğim devreye girecek, o sırada üstüne mızraklarla kurtuluş.”

Andrea heyecanla mutantlarda yaşanan bedenlerinde bozukluklarını izlerken Nora ise Andrea'nın yandan profiline bakıyordu. Nora, Andrea’nın bu kadar çok tatlı gözüktüğünü ilk defa fark ediyordu yan profilden.

Sevinci ve heyecanını hareketlerini seyrediyordu. Andrea sanki büyük bir olay olmuş gibi gözleri açmış hiçbir şey kaçılmak istemediği için ağzına fıstıkları atarak seyretti.

 

Zehrin etkisi yetmeyince tek bir seçenek kaldığını anlayan Andrea, karşıda duran mızrakları kimseye fark ettirmeden havaya kaldırarak yeteneğiyle çılgını dönmüş haliyle duvarlara vuran mutant karganın üstüne mızrakları fırlatmıştı. Bir sağa bir sola çarpan dev mutant karganın sonu son mızrakla sönüp gidişini son fıstıkla sonlandırdı.

“ Bitti bu iş hadi güneye yolculuk edelim gezerek,” dedi Andrea, Nora, Andrea’nın elini tutarak arenadan birlikte ayrıldılar.

 

 

 

 

 

Loading...
0%