@handelendin
|
Güney bölgesinde sığınakta durum aynıydı. Tek bir şey farklıydı. Kuzey ve Batı meselesi çözüldü. Kralı bulan ustaları ve diğer büyük isimler buraya doğru yolu çıktıklarını haber almıştı. Violetta ile Karl.
Mike yanlarında eli kolu bağlanmış bir şekilde etrafı bakınıyordu. Gölge Lordu Amelius konuştu “ Ben artık Alex'in kılıcını teslim etme vaktim geldi.”
Karl “ Götür ona Gölge Lordu Amelius, ikiniz bedel ödetin onlara.” Demişti. Gölge Lordu Alex'in odasına doğru yürüyüp duvarda asılı olan kılıcı gölge boşluğuna koymuş, odadan çıkmıştı.
Mike konuştu “ Alex, kesinlikle beni serbest bırakacak, izleyin ve görün.”
Amelius güldü bu kadar emin konuşan bozukluk gölgeye doğru “ Seni buraya getirdiğinde serbest bırakmadı değil mi ? Ayrıca onun kolunu parçalara ayrılan bir bozukluğu affeder mi ? Gölge kılıcı seni emip yutacak bunu unutma. Kılıca doyurucu bir yemek olacaksın.”
Karl, Gölge Lordu Amelius'un bu kadar sert konuşacağını düşünmezdi ama hak ettiğini çok iyi biliyordu. Kılıcın yemeği kafasını karıştırmıştı. Görüyordu bir şey yutup güçlendiğini ama yeme olayını bilmiyordu. “ Kılıcın ağzı mı var ne demek istedin Gölge Lordu Amelius.”
“ Alex'in gölge kılıcı infaz edilen gölgeleri ve ruhları yiyor ve büyük bir sürgün olayı yaşanıyor. Cadıdan sonra birde bozukluk Mike onun bir yıl boyunca yemesini tıkayacak bir yemek olacaksın, tatlı menü olarak.” Konuştuğu sıra Alex'in ilk kilidini açtığını sezdi içindeki huzursuzluktan.
“ Cadının ve Kraliçenin neden laneti istediğini bilmiyorum ama istemelerin bedeli çok ağır olacak.”
“ İçine hapsettiğin ilk bozukluktan mı bahsediyorsun. Kendi bilim adamları tarafından üretilmiş bir kötüden.”
“ Tam üstüne bastın. Bir kuralı çiğnediler. Kardeşimin benim büyü defterimi çalmayı çalıştığı gibi önceden baktığını fark ettim ama ona uyarmama rağmen yaptı ve beni lordluktan attırmayı başardı. Hafızamı silerek.”
“ O kural neydi Gölge Lordu.”
“ Gölgeyi anca gölge lordu yaratır. Nedeni açıktı çünkü her lordun farklı yetenekleriyle yeniden doğmuştu. Biz öksüz çocuklar, dışlanmış farklı kardeşlerdik ama bizi bulan kainat tanrıçası bizi yanına aldı. Her birimize bir yer ve unvan ayrıca özellik verdi.* Benimkisi gölgeleri yaratmak ama bunu yapmak için bir yer istemedim. Bilgileri olan ormanın gizli alanında bir kütüphane istemiştim. Ben ilk gölgeleri elflerden yapmayı başladım. İstekli olan tüm elfleri, öğrendiğim ve emin olduğum bilgiler ışığında yaratmıştım. Ve hepsini o kütüphanenin çalışma odamda sadece gölge izi olan biri açabilirdi. Sıradan bir gölge izi değil. Benim halefim olacak ve benim ruhumun izi olacak biri tarafından.”
Violetta'nın aklına ‘halef’ kelimesi düşmüştü. Kayıp Prenses de Gölge Lordun Halefi ve Alex, ortak. Kafası çok karıştı.
“ Kafam karıştı ama acaba Prenses bizim Alex olmasın mı ?”
“ Alex bile inanmaz ama bir haklılık payın var Violetta. Usta, Alex'i senle buldu mağarada. Ve ikinizin hafızası kayıptı. Sonra Alex başka birinin anılarını görüyordu. Küçük Prenses ile Kraliçenin. Kayıp Prenses Alexxa’nın kısaltması Alex olursa.” Violetta ve Karl’ın kafasına dank etmişti.
“ Bunu Kral gelince konuşursunuz ben ortağımı çıkış anahtarını götürüyorum.”
“ Tamam geç kalma artık bu adanın kurtuluşu olsun.” Karl'ın yanıtı bu olmuştu. Gölge Lordu, gölgeye dönüşerek sığınaktan çıkmış. Evlerin ve kasabanın içinden gölge formunda kuru ağaçların içinden geçerek demir kapıda durmuştu.
“ Bir kardeş hesaplaşması olacak Douglas.” Başsız süvari gölgesizlerin aralarından geçip Beyaz sarayın büyük kapısının içinden geçerek karanlık atmosferin içinden Alex'in tutulduğu üst çatı katına doğru merdivenlerden ilerleyerek kapının yakınından soytarıyı görüp tanımıştı. Gölge Formundan sıyrılarak soytarıya yaklaşarak yanından geçtiğinde “ Zaten her şeyi görmüşsün Alex, bu kılıç artık yemek istiyor.”
Ortağını böyle kötü halde görmek onun bunu yapanlara aşırı öfke besliyordu.
Soytarı konuştu “ Tüm esirler kurtuldu. Dışarıda güvenli bir alana gönderdim.”
“ Alex, ortağım ben Kara Lordla bir hesap ödetmem lazım.”
Soytarı konuştu tekrar “ Cadı ile ayrı yerlerde durmalarını sağladım. İkisi ayrı ise birbirine koruyamazlar.”
Alex bunu gördüğünde sevinmişti ve gülümsemişti. Artık uyanışın zamanı geldiğini biliyordu.
✴️ ( Ek sahne )
Batıdan ve Kuzeyden gelen arkadaşlarına kapı açmıştı Violetta. Liana'nın yanında Melih bile katılmıştı. Andrea ile Nora ile aynı anda gelmiştiler.
Violetta, Liana’yı dikkatli şekilde yatak odasına kadar yürüttü ve muayene etmeyi başladı.
Nora, Gölge Lordunu göremeyince sormuştu. “ Gölge Lordumuz nerede ?”
“ Alex’e kılıcını vermeye gitti.”
“ Sonlanıyor. Huzura kavuşuyor.” Karl,Nora’nın sözünü katılmıştı.
Andrea “ Kuzeyin Melihi, kuzeyde olman gerek miyor mu senin ?”
“ Liana’yı ben at arabasıyla buraya getirdim. Kırık kemiklerle buraya gelemez.”
“ Gitmeyi düşünüyor musun peki Kuzeye,”
“ Bölgelere ayrılma olmayacak yani hayır.”
Andrea ve Karl ağzı açık şekilde Melih'in ciddi olup olmadığını emin bile olamadı.
“ Doğru olmayacak neyse, bu arada Kralı bulmuşlar en geç yarın akşam burada olabilirler veya yarından sonraki gün.”
“ Sonunda bitiyor bu mücadelenin ilki,” demişti Nora.
Violetta, yatak odasında çıkarak Liana'nın sırt kemiklerinde ki son durumu açıklamıştı. “ Durumu gayet iyi sadece ağrı çekebilir. Cadının ordusuyla savaşa katılamayacak, dinlenmesi gerek bir süre ama zaten gerek olmayacak. Alex'in durumunu merak ediyorum.”
İçerden Liana seslendi “ Acımı düşünmemeyi çalıştım. Benden daha kötü olan dostumun hali olunca.”
“ Kütüğe bağladıklarında, yardım etme isteğim uyandı ama kendimi tuttum. Bize gülümsemişti. Dayanma gücünü olduğunu gösterdi.”
Nora, Karl, Melih, Liana, Andrea, Violetta, Alex'in ne kadar güçlü olduğunu tekrardan fark ettiklerinde sıkıntılı bir iç çekmişti.
Violetta, Melih'e bakarak “ Gitmiyor musun eğer gitmiyorsan, Liana'nın yanında kal. Ona yardımcı ol. Ne isterse ?”
“ Vio! Gerek yok ilgilenmesine.”
Violetta gülerek ikisinin arasında çekimi fark ediyordu. Ayrıca bu çekimi Andrea ile Nora içinde geçerliydi. Aradan çekilmişti. Karl telsizde ses gelince düğmeye basarak konuştu “ Evet güney bölgesinden Karl.”
“Kralla birlikte karargahta tacı alıyoruz.”
Karl anlamadı. Taç yakınlarında mı korunuyordu ama nasıl oluyor anlamadı.
“ Usta güney sığınağa gelecek misiniz yoksa biz mi giderim. Liana yaralı döndü. Darbe aldı.”
Kanunsuz Canon “ İki öğrencim yaralı ben ne yapayım. Violetta onla kalsın.”
Violetta arkadan konuştu. “ Kuzeyin Melihi güneye göçtü usta, benim yerime o bakar Lia’yı.”
Liana konuşanları duyuyordu ve yanıtı “ Duydum seni Vio,”
Violetta sessiz sessiz gülüp “ Duyman için sesli konuştum.”
Usta Canon samimi güldü, telsizden sesi bile duymuştu.
“ Tamam o zaman çocuklar sapasağlam olanlar karargaha ilerlesin, sizlerle önemli bir konu konuşacağız. Liana’yı telsizden dinleyebilir isterse ya da sonradan söylersiniz.”
Liana, ustasının teklifini odadan cevap vermişti. “ Telsizden dinlerim ben siz gidin. Melih benle kalabilir. Karargahı biliyor ama onluk durum olmadığı için.”
“ Tamam usta, birazdan karargahta oluruz.”
“ Sizi bekliyoruz orada.” Dedi ustaları ve konuşma kesilmişti.
“ Melih, Liana ne isterse alıp ver tamam mı. Sende telsizi aç ki dinle.”
Liana yüksek sesle “ Tamam Violetta, geç kalmayın karargahta bekliyorlar.”
Karl hala aklına takılan soruyu sürekli dile döküp durdu “ anlamıyorum taç bizde miydi. Karargahta saklanmış bir taç.”
Andrea “ Bende şaşırdım ama gidip durumu öğrenelim.”
Sığınaktan çıkmak üzerinde olan diğerlerini durduran Nora “ şimdi atları almaya gidip yorulacağız. Gölge geçidi yapıp karargaha kapı açayım mı ?”
Kapıdan geri dönen diğerleri “ Bunu önceden yapsaydın ve at sırtında değilde direk burada biterdik.” Diyen Andrea, Nora ona kötü kötü baktığında Andrea susmuştu.
“ Tamam açıyorum.”
“ Direk karargaha değilde ahıra giden kapı aç ?” Demişti Karl.
Nora, denileni yapıp havaya bir şeyler çizerek en son parmağıyla çember çizip genişletti. Geçit, ahıra açılmıştı. Ahırı ve ahırcıyı görüyordu. İlk giren Andrea oldu sonra Karl, Violetta ve en sonda Nora girip geçidi kapattı.
Nora önüne baktığında, ondan önce gidenleri görüp seslenmişti “ Beni bekleyin!”
Önden giden üç kişi yerinde durdular. Nora, onları yetişmek için hızlıca koşup soluklandı. Tahta kapının önünde durup seslendiler. “ Ahırcı atları almaya geldik. Kaosu,... Gölge kabilesinin atını ve şifayı getir.”
Ahırcı duymadığı diye tekrar seslendiğinde yine ses gelmeyince Karl şüphelenmeyi ve kuşku duymayı başlamıştı. Tahta çitlerin üstünden atlayıp ahırın içini girdiğinde atları gördü ama ahırcı yoktu. Ahırcının evine yürüdü. Kapıyı çaldı. Yine ses gelmeyince kapıyı zorla kırarak girecekti ki Andrea kapıdan geçerek “ Bir hasar biz vermeyelim. Benim gücümle açalım.”
“ Sahne senin,” kapıdan uzaklaştı Karl. Andrea telekinezi yeteneğiyle kapı deliğin içindeki yuvayı sola doğru çevirerek tek tek kilitler açıldığında kapı açılmıştı.
Karl önden geçerek ahır sahibini seslendi, birkaç kez, ses gelmeyince tüm odaları tek tek baktığında yerde yatan ahır sahibini görmüştü. Violetta öne atıldı ve ahır sahibini kontrol etti. Yaralanma var mı diye bedenini baktığında elinde olan şişeyi fark etti. Şişeyi dikkatlice eline aldığında kokladı. “ Zehirlenmiş ve bu zehri kim ve nereden aldıysa hasar almış.”
“ Tedavi yapabilir misin peki ?”
“ Çok fazla ilerleme olmamış biraz daha geç kalsaydık felaket olurdu.”
“ Violetta seni burada bırakmamız lazım. Ahır sahibinin yanında,”
“ Bırakın gidin. Ustalara geç kalmayın. Telsizden haberleşiriz.”
Karl başıyla onaylayıp dışarı çıktılar. Kendi atlarını alarak karargaha giden ölü ormandan geçtiklerinde artık o kadar ürkütücü bulmuyorlardı. Bu orman yakında yeni ağaçlar büyüyecekti. Kötü hava kaybolacağını biliyorlardı.
Saklı ormana giden patikadan ilerlediler. Ve karargahın önünde atlardan ayrılıp karargahta bekleyen çıraklara teslim ettiler.
Karargahta onları bekleyen ustalar, krallar ve iki sadık dostu görüp gülümsediler.
Usta Canon eksik geldiklerini farkındaydı ama biri daha gelmemiş olduğunu fark etti “ Violetta nerede ?”
“ O mu ahır sahibi zehirlenmiş ona iyileştirmek için yanında kaldı. Telsizden dinleyecek bize,”
“ Tamam.”
Kral, gizli yerden tacı aldığında elindeki tacı dikkatlice masaya koyarak konuyu başlattı. “ Öncelikle Size teşekkür etmeliyim. Bu adaya huzuru getirmek için canınızı feda etmeyi istekli olduğunuz için borçlandım.”
“ Bizim görevimiz Kralım,” demişti Andrea.
“ Biliyorum biliyorum. Prensesin kim olduğunu az çok tahmin ediyorsunuzdur veya fark ettiniz.” Masadaki dinleyenler sessizce dinledi. Kral Erix konuşmaya devam etti “ Tacı ben ustanızın ustasına saklaması için emanet ettim ve en güvenli yer, burası olduğunu biliyordum. Cadıdan burayı uzak tuttunuz ve ölü olmayan tek yer burası.” Kral Erix yutkundu ve telsizden Violetta konuştu “ Kral Erix, az çok Alex'in dört anıtlığa giderken araştırmasında fark ettim. Gölge Lordun Halefi Alex olduğunu düşünmeye başlamıştım.”
“ Kızımın o olduğunu söylediniz. Annesiyle söylediği şarkıyı hatırlaması veya başka birinin anılarını görmesi belki geçmişi ona başka birinin anılarını görmesini sağlıyordu.”
Canon “ Eğer Gölge Lordu ikinci halef seçmediyse tek bir halef ve çocukluğunda belli onlaysa-”
Karl, ustasının sözünü devam ettirdi “ Gölge Lordu öyle bir şey yapmayı istemez çünkü içinde sakladığı kötü bir şey ikinci halef seçilirse açığa çıkacak ve ancak bir şartla o olur prenses hayatını kaybetti ise ikinci halef seçilirmiş. Kara lord olayı bambaşka onun gerçek halefi nerede bilinmiyor.”
“ Gölge Lord, neyi mühürlüyor ?” Merak etmişti usta Canon.
Kral Erix ile Karl aynı anda yanıtladı “ İhanetin bedelini, Laneti mühürlü tutuyor.”
“ Ailemde tek bir kişi özel bir şeyle doğmadı belki doğdu bilemiyorum. Kraliçe, prensesi dışlamasınlar diye Gölge Lordda ısrar etmişti ama kabul etmedi. Nedenini kraliçeye açıkladığında yine de kızımızın, prensesin bunu engelleyecek gücü olduğunu söylemişti ve Gölge Lordu mecbur bırakırdı, halef seçti.”
“ Eğer Prenses Alex ise onu iyi tanıyorsam buna inkar edecek. Çünkü bildi bileli kendini kanunsuz olarak görüyor.” Telsizden Liana konuşmuştu.
“ Kralım, Alex'in durumu vahim onu gördüğünde eskisi gibi değil. Bir kolu o sahte gölge yüzünden kaybetti. Gölge Lordunu canlandırmak için kaybettiği kolunu feda etti. Her yeri yara bele yani onu gördüğünde tanıyamazsın.”
“ Gölge renklerini unutmayın. Kızıldan Maviye geçmesi zaman almaz. Lanetin kilidini açmaya razı geldiyse,” bunu Violetta demişti. Gölge Kralı katılmıştı.
“ Yavaş yavaş anlatacağız bunu, önce o buraya gelsin, ondan sonra.”
Hepsi bu konuda aynı fikirdeydi.
|
0% |