Yeni Üyelik
45.
Bölüm

³⁹↓

@handelendin

Andrea zeki konuşmuştu böyle durmalarının yerine Alex uyandığında Beyaz Adanın neşeli halini görmek istediğini dile getirmişti onlara.

 

“ Alex bir süre daha uykuda olacak o yüzden dün yapılan planı uygulamaya geçelim. Ben Nora ile şimdi Doğu adasına gidiyorum. İlk defa orası nasıl bilmiyorum.”

 

Nora “ Andrea festivalde birlikte takılalım mı?”

 

Mike olanları izlemişti. Karl, Mikeya gülerek konuşmuştu diğerleriyle “ Bence Alex uyandığında ilk işi infaz etmek olacak ya da Gölge Lordu mühürleme yapacak sonsuz boşluğa hiçliğe yollayacak. Ortağı onu infaz edemez ama kim bilir.”

 

Mike’ya döndüler Gölge Kralı hala burada eli bağlı durduğunu görmüştü sahte Mike’yı.

 

“ Andrea doğru söyledi öğrencilerim, iş başına boş boş durmayın. Karl hepsini tek tek yerine kapsama alanını almayı bir dene ondan sonra kuru ağaçları küle çevir bunu sarayın yakınında yap ki harabe olacak yer orası olsun.”

 

Karl, ustasını dinlemişti ve odadan çıkarak atını binmiş Beyaz yıkık saraya doğru yol aldı. Violetta odadan çıkmadan pansumanını yenilemek istedi. Derin yara kabuk bağlayana kadar merhem sürüp pamuklu bezi salgı beziyle sarıp temizlemişti. Baş ucundaki tütsüyü yenilemek için mutfağa gidip gelmişti.

“ Liana, tadı biraz acı olabilir ama ağrılarını iyi gelir bu otun suyu, kaynatıp vereceğim sana.”

 

“ Acı otu bana içeriyorsun zaten.”

 

Violetta gülmüştü. Tütsüyü değiştirip odadan kralı ile diğerlerini çıkarıp arkada kapatmıştı.

Otu kaynatıp bardağa koyup Liana'ya içirdi. Dili yandı ayrıca daha fazla içmek istemedi. Midesini bozduracak bu acı tat yüzünden geri itti.

“ Bir yudum işe yaramaz, burnunu kapatıp içmeyi dene.”

 

“ Kokuda sorun yok tadı kötü.”

 

“ Direk iç tat almadan.”

 

Liana öyle yapmıştı ve midesi yandı. Arkasından bir bardak su içip biraz yakıcı tadı geçirdi ama birazcık. Tükürmek, kusmak istedi ama yuttu.

“ Alex içer mi bilmiyorum ama tadı berbat.”

 

“ Kokusunu alıştıysa içer bence,”

 

Güldüler.

 

Violetta, odadan Liana’nın yanından ayrılıp çantasını hazırlayıp sığınaktan çıkıp atını atlayıp tüm binaları tek tek ziyaret ederek bakım ve tedavilerini başladı.

 

Nora ve Andrea doğu kanunsuzlar ile buluşup müjdeli haberleri söylediğinde hepsini gölge yoluyla Beyaz Adaya yolladı, hepsini.

Nora, gölge boyuyla kapsam altına aldı. Andrea ise tüm ağaçları ve çalıların köklerinden topraktan ayrılıp gölge boyuyla Karl’ın yaktığı ağaçların yerine yerleştirmişlerdi. Şimdiden gözükmeye başladı. Andrea gülümsemişti ağaçları ölü ağaçların yerlerini dikerken “ Başlarda nasılsa yeniden öyle huzuru kavuşmak gerçekten çok güzel.”

 

“ Alex eğer inkar ederse prenses olduğunu nasıl ikna edeceğiz acaba.”

 

“ Alex hafızasını kaybetti ve kendi anılarını başkası gibi görüyor garipseyecek ama zamanla kendini farkına varacak. Düşünsene Nora, prenses olduğunu biri söylese sende bilmesen geçmişini nasıl inanırsın. Kimse doğuştan kraliyete çıkmaz direk. Kolayca evet ben prensesim demez, kendini bulmasına yardımcı olacağız. Kendini bulduğu anda kendinde o gücü bulduğunda taht’a çıkmaya karar verecek ama zamanla,”

 

“ Haklısın ve çok zeki olmaya başladın bu aralar.”

 

Son bir çalı ve ağaç düzinesini Beyaz Adanın boş kalan yere dikme işini bitirip biraz rahat bir nefes almıştı. “ İlk defa uzak bir nesneyi uzağa taşıdım. Alıştırma oldu bana, ben kendi ailemi düşünüyorum. Alex yavaş yavaş ailesine ne olduğunu hatırlıyor ama peki benim ailem, beni bir yere bırakmışlar usta buldu beni. Vio ise ailesi eğitim görsün diye ustaya emanet ettiler. Ailesi hala hayatta ve görüşüyor. Alex hatırlıyor, Karl hangi soydan geldiğini bilmiyor benim gibi Liana ise o da aynı durumda.”

 

Nora, Andrea'ya gülümseyip “ Hadi gidelim ve burada yeni bir aile edindin zaten.”

 

Andrea başıyla onayladı. El ele tutuşup gölge boyuyla Beyaz Adaya ayak bastılar.

 

Karl yeni eklenmiş ağaçları baktı. Tutmaları zaman alacaktı ama tutacaklar. Son bir saray işi kalmıştı. Tüm gücünü yıkılmış saraya yolladı. Parçalara ayrılan saray yavaş yavaş küle dönüşüp uçup gidişini izledi.

 

“ Baya geç olmuş ve Alex’e büyük bir sürpriz olacak.”

 

Sığınağa doğru yol aldı. Yemyeşil ağaçların arasında yürümek istedi. Yakında buraya hayvan sesleri ile bir orman olacaktı. Karl, kafasına o elfi bulma fikri doğdu.

 

Karl, yakından gelen kuş cıvıltılarını duydu ve ağaç dallarına konanları fark etti.

“ Kuşlar, hayvanların habercisi gibiler. Ama hayvanlar burayı nasıl gelecekler bilmiyorum.”

 

Temiz havayı ciğerlerine çekerek kasaba meydanına görününce uzaklardan gelen neşeli ortamı şahit oldu. Daha da yaklaştıkça pencerelere asılmış süsler ve birbirine yardım edenler ve sağlıkları yerinde olan köy halkının sohbetleri, gülme seslerini duyuyordu kulakları.

İçinden “ Biz bunun için bu kadar uğraştık ve değdi.”

 

Sığınağa kadar yavaş yavaş kasabayı izleyerek yürümüştü ve kapıda durup derin bir nefes alarak kapıyı tıklattı.

İçerden koşma sesleri duydu. Kapıyı soluk soluğa kalan Andrea açtı.

“ Bir su iç. Açmak için koşmasaydın.”

 

Andrea gülümsemişti.

 

Alex, karanlık bir geçmişin anılarını görüyordu. Mağara ama ona tanıdık gelen mağaradaydı ve silik bir yüze sahip bir çocuk ve ona doğru gelen hafıza siliceler. Alex bunları neden görüyordu, anlamak istiyordu. Onun olan ama o olmadığını düşündüğü için bilmek istiyordu.

 

Alex bir buçuk gün sonra gözlerini kırpıştırarak açtığında, etrafına baktı. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Amelius, Alex'in gölgesinden uzayarak çıkıp Alex’e bakarak gülümsemişti.

Bir sağa bir sola baktığında Amelius’un gülümseyen yüzüne gördü.

“ Kara Lord ile hesaplaşma bitti mi ne oldu”

 

“ Biraz zorladı ama bitti ve nedenini öğrendim. Kıskançlık ama neyimi kıskandı ki. Mühürledim. Halefini bulana kadar bir süre sonsuz uykuda kalacak ve biri sonunu bekliyor içerde, yapabilecek misin peki.”

 

“ O burada mı ve gölge kralı bana mı bıraktı. Kılıcın son bir açlığı kaldı onu yiyip infazı gerçekleştireceğim içinden ama-” Alex doğrulmayı kalkışınca omzunda duran yarayı hatırladı ve açlıktan güçsüz düşmüştü.

 

“ İstersen ben sonsuz uykuyu yatırayım ömürlük bozayım.”

 

“ Hayır onla konuşmam lazım.”

 

“ Tamam onu buraya getireyim mi.”

 

Alex başıyla onaylamıştı. Gölge Lordu, Alex'in odasında çıktığında Liana, odasından çıkıp Alex'in odasına daldığında iki perişan olmuş arkadaş bakıştılar.

 

“ Tanrıya şükür iyisin Alex.”

 

“ İkimizde bocaladık.” Demişti komik şakalarını kaybetmediğini gördü Liana.

 

Nora ve Andrea işlerini bitirip sığınağa geldiğinde Karl’ da biraz sonra sığınağa varmıştı.

 

“ Bizde yeni geldik ve Alex'in sesini duyuyorum sanki, “ diyen Nora koşarak Alex'in yattığı odaya kadar koşar adımlarla içeriye daldığında Alex'in güler yüzünü gördüğünde içi rahatlamıştı.

Karl ile Andrea, Nora’nın arkasından içeriye girdi.

“ Ben ne kadar uyudum ?”

 

“ İki gün olmak üzere, akşam uyandın. Geldiğinde mahvolmuştun. Seni Gölge Lordu Amelius getirdi.”

 

“ Çalışmalıyım. Boş boş uyudum.”

 

“ Sen iyileşmek için uyudun. Senin yerine biz yaptık. Ben kuru ağaçları yakıp saray ile birlikte kül ettim. Kral izin verdi. Dahası o istedi. Nora ve Andrea doğu bölgesinde olanları buraya getirip oradan ağaçları taşıyıp diktiler. Violetta ise hasta bakımı yaptılar. Kasabada şenlik havası var. Biz düşündük ki, yarın doğuş festivali yapalım. Katılabilir misin. Halk ve kralın buluşması gibi bir şey bizde davetliyiz.”

 

Amelius'un sesi duyuldu “ Ortak bak burada kim var.”

Alex, Amelius'un önünde gelen elleri bağlı şahsa bakış atmıştı.

“ Senin yüzünden onca acı çektim. Sahte Mike, ne halde olduğumu görüyorsun. İnfaz edilmen gerek hemen şimdi. Liana, telsizden Gölge Kralını buraya çağır. İnfazı zevkle izleyecek.”

 

Andrea “ Ben çağırırım.” Çok istekli şekilde söylemişti. Alex fazla çocuğun üstüne gitmedi. Tamam dedi.

 

Karl “ Ben şu gerçek olan Mike’yı bulayım mı ? Aklıma takıldı bulma işini.”

 

“ Sen bilirsin. E sahte Mike, eğer cadıya prensesi ihbar etmeseydin ve planlarımızı bilmeseydin ne güzel olacaktı. Senin yüzünden kolumdan oldum.”

 

“ Alex, sana mavi gölgenin yeteneklerini öğreteceğim. Mavi gölge şifa ve diriltme gibi özelliği var. Ama normal insan gibi olmuyor. Gölgeye dönüşüyor.”

Bunu Nora ve Gölge Lordu birlikte söylemişti sonra güldüler.

Alex başıyla öğretmelerini izin vermişti.

Son bir çalı ve ağaç düzinesini Beyaz Ada'nın boş kalan yerine dikme işini bitirip biraz rahat bir nefes almıştı. “İlk defa uzak bir nesneyi uzağa taşıdım. Alıştırma oldu bana. Ben kendi ailemi düşünüyorum. Alex yavaş yavaş ailesine ne olduğunu hatırlıyor ama peki benim ailem? Beni bir yere bırakmışlar, usta buldu beni. Vio ise ailesi eğitim görsün diye ustaya emanet ettiler. Ailesi hala hayatta ve görüşüyor. Alex hatırlıyor, Karl hangi soydan geldiğini bilmiyor, benim gibi. Liana ise o da aynı durumda.”

 

Nora, Andrea'ya gülümseyip, “Hadi gidelim ve burada yeni bir aile edindin zaten,” dedi.

 

Andrea başıyla onayladı. El ele tutuşup gölge boyuyla Beyaz Ada'ya ayak bastılar.

 

Karl yeni eklenmiş ağaçlara baktı. Tutmaları zaman alacaktı ama tutacaklardı. Son bir saray işi kalmıştı. Tüm gücünü yıkılmış saraya yolladı. Parçalara ayrılan saray yavaş yavaş küle dönüşüp uçup gidişini izledi.

 

“Baya geç olmuş ve Alex’e büyük bir sürpriz olacak,” dedi.

 

Sığınağa doğru yol aldı. Yemyeşil ağaçların arasında yürümek istedi. Yakında burası hayvan sesleri ile dolu bir orman olacaktı. Karl, kafasında o elfi bulma fikri doğdu.

 

Karl, yakından gelen kuş cıvıltılarını duydu ve ağaç dallarına konanları fark etti.

“Kuşlar, hayvanların habercisi gibiler. Ama hayvanlar buraya nasıl gelecekler bilmiyorum,” dedi.

 

Temiz havayı ciğerlerine çekerek kasaba meydanına görününce uzaklardan gelen neşeli ortamı gördü. Daha da yaklaştıkça pencerelere asılmış süsler ve birbirine yardım edenler ile sağlıkları yerinde olan köy halkının sohbetleri, gülme seslerini duyuyordu kulakları. İçinden, “Biz bunun için bu kadar uğraştık ve değdi,” diye geçirdi.

 

Sığınağa kadar yavaş yavaş kasabayı izleyerek yürüdü ve kapıda durup derin bir nefes alarak kapıyı tıklattı. İçeriden koşma sesleri duydu. Kapıyı soluk soluğa kalan Andrea açtı.

“Bir su iç. Açmak için koşmasaydın,” dedi.

 

Andrea gülümsemişti.

 

Alex, karanlık bir geçmişin anılarını görüyordu. Mağara ona tanıdık geliyordu ve silik bir yüze sahip bir çocuk ile ona doğru gelen hafıza siliceler vardı. Alex bunları neden görüyordu, anlamak istiyordu. Onun olan ama o olmadığını düşündüğü için bilmek istiyordu.

 

Alex bir buçuk gün sonra gözlerini kırpıştırarak açtığında, etrafına baktı. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Amelius, Alex'in gölgesinden uzayarak çıkıp Alex’e bakarak gülümsemişti. Bir sağa bir sola baktığında Amelius’un gülümseyen yüzünü gördü.

“Kara Lord ile hesaplaşma bitti mi, ne oldu?” diye sordu.

 

“Biraz zorladı ama bitti ve nedenini öğrendim. Kıskançlık ama neyimi kıskandı ki? Mühürledim. Halefini bulana kadar bir süre sonsuz uykuda kalacak ve biri sonunu bekliyor içeride. Yapabilecek misin peki?”

 

“O burada mı ve gölge kralı bana mı bıraktı? Kılıcın son bir açlığı kaldı, onu yiyip infazı gerçekleştireceğim içinden ama...” Alex doğrulmaya kalkışınca omzunda duran yarayı hatırladı ve açlıktan güçsüz düşmüştü.

 

“İstersen ben sonsuz uykuyu yatırayım, ömürlük bozayım.”

 

“Hayır, onunla konuşmam lazım.”

 

“Tamam, onu buraya getireyim mi?”

 

Alex başıyla onaylamıştı. Gölge Lordu, Alex'in odasında çıktığında Liana, odasından çıkıp Alex'in odasına daldı. İki perişan olmuş arkadaş bakıştılar.

 

“Tanrıya şükür iyisin Alex.”

 

“İkimiz de bocaladık,” dedi. Komik şakalarını kaybetmediğini gördü Liana.

 

Nora ve Andrea işlerini bitirip sığınağa geldiğinde Karl da biraz sonra sığınağa varmıştı.

 

“Biz de yeni geldik ve Alex'in sesini duyuyorum sanki,” diyen Nora, koşarak Alex'in yattığı odaya kadar koşar adımlarla içeriye daldı. Alex'in güler yüzünü gördüğünde içi rahatlamıştı. Karl ile Andrea, Nora’nın arkasından içeriye girdi.

 

“Ben ne kadar uyudum?”

 

“İki gün olmak üzere, akşam uyandın. Geldiğinde mahvolmuştun. Seni Gölge Lordu Amelius getirdi.”

 

“Çalışmalıyım. Boş boş uyudum.”

 

“Sen iyileşmek için uyudun. Senin yerine biz yaptık. Ben kuru ağaçları yakıp saray ile birlikte kül ettim. Kral izin verdi. Dahası o istedi. Nora ve Andrea doğu bölgesinde olanları buraya getirip oradan ağaçları taşıyıp diktiler. Violetta ise hasta bakımı yaptılar. Kasabada şenlik havası var. Biz düşündük ki, yarın doğuş festivali yapalım. Katılabilir misin. Halk ve kralın buluşması gibi bir şey bizde davetliyiz.”

 

Amelius'un sesi duyuldu “ Ortak bak burada kim var.”

Alex, Amelius'un önünde gelen elleri bağlı şahsa bakış atmıştı.

“ Senin yüzünden onca acı çektim. Sahte Mike, ne halde olduğumu görüyorsun. İnfaz edilmen gerek hemen şimdi. Liana, telsizden Gölge Kralını buraya çağır. İnfazı zevkle izleyecek.”

 

Andrea “ Ben çağırırım.” Çok istekli şekilde söylemişti. Alex fazla çocuğun üstüne gitmedi. Tamam dedi.

 

Karl “ Ben şu gerçek olan Mike’yı bulayım mı ? Aklıma takıldı bulma işini.”

 

“ Sen bilirsin. E sahte Mike, eğer cadıya prensesi ihbar etmeseydin ve planlarımızı bilmeseydin ne güzel olacaktı. Senin yüzünden kolumdan oldum.”

 

“ Alex, sana mavi gölgenin yeteneklerini öğreteceğim. Mavi gölge şifa ve diriltme gibi özelliği var. Ama normal insan gibi olmuyor. Gölgeye dönüşüyor.”

Bunu Nora ve Gölge Lordu birlikte söylemişti sonra güldüler.

 

Alex başıyla öğretmelerini izin vermişti. Alex’in bakışları Mike’ya baktı. İçinden, çocukluk dostu ile ilgili tüm anıları silmek istemişti, sanki o yokmuş gibi ama gerçek Mike’ya haksızlık olurdu. Amacı neydi diye sorma gayretine düşünmedi. Bozuktan yapılmış olduğunu öğrendiğinde ve gölge ormanın onun yüzünden tehlikeye girmiş ise işte o zaman Mike için Alex'in hiç umutu olmazdı.

Violetta içeri girmişti. Herkesin Alex'in odasında toplandığını fark edip onların aralarından izin isteyerek geçerek uyanan Alex’i görüp gülümsedi. Alex birini baktığını fark etti ve kim olduğunu görmek için bakan tarafı yöneldiğinde ses çıkaracak iken sustururdu. “ Alex istedi. Kalkıp infazı yapıp yok etmek.”

 

Violetta endişeli gözlerle Alex’i baktı “ O yaralı bunu yapacak gücü yok.”

 

“ İlk dersi şimdi vereceğim. İçsel iyileştirme.” Demişti Nora.

 

Alex'in saçları Maviye dönmüştü ve maviyle bir olan gözler ortaya çıktı.

 

Violetta hala içi endişeyle kaplıydı. Amelius fark edip “ yemekten sonra güçlenir biraz yemek verin ortağıma ve merak etme Violetta, Alex ile bir olacağım. İnfaz yapacak gücü şu an onda yok.”

 

Violetta biraz olsun rahat nefes almıştı. “ En azından Gölge Lordu ona yardım ediyor. Alex iyi misin ?”

 

“ Size teşekkür ederim. Ben uykuda iken çok iş yaptınız bugün.”

 

“ Alex, sözümüzü hatırladın mı ?”

 

Alex başıyla evet olarak sallayıp gülümsemiş arkasından “ Bu adaya huzur vereceğiz ve çalgıcı bizi anlatacak.”

 

Liana gülümseyip “ Başardık istersen bir çevreye gezelim yarın hem festival var. Ayrıca yarından sonra konuşulması gereken bazı noktalar var.”

 

“ Tamam konuşuruz sonra ve seve seve gezelim. Özlediğim bir hava sonuçta.”

 

Violetta mutfağa gidip gelmişti. Alex'in karın açlığını gidermek için sandviç yapmış yanına otun suyunu kaynatıp uzatmıştı tepsiyle.

 

“ Kral bulundu peki taç ?”

 

Sandviçten bir ısırık alarak konuşmuştu.

Karl “ Evet dünden önceki gün buluşup tacın nerede saklandığını öğrendik ve elimizde şu an prensesin tacı.”

 

“ Tek prensesin ortaya çıkmasını bekleyeceğiz.” Odadaki hepsi birbirine bakıp durdu. Alex tuhaflık sezmişti.

 

Mike tam konuşacağı sıra kapı tıklandı.

 

✴️

 

Gölge Kralı, Alex'in uyandığını gördü. Ayrıca Kral Erix, kızını güler yüzle gördü.

“ Adayı cadının elinden kurtardığınız için teşekkür ederim ve beni bulduğunuz içinde.”

Alex konuşanı ararken sudan bir yudum alma ihtiyacını girip içtiğinde tükürmesi ani oldu.

“ Bu acı be ben bunu içmem.”

 

“ Tatlı gelir diye düşündüm iki gündür baş ucunda kokusunu çekiyorsun.”

 

Alex komidinin üstünde yanan tütsüyü baktı sonra suyu kokladı. Aynı koku ama tadı bu kadar kötü olacağını düşünmedi.

 

“ Kemiklerini iyileştirir ağrılarını dindirir otun özellikleri,”

 

Liana araya girdi. “ Bende içtim.” Dedi.

 

Alex, içmek zorunda olduğunu farkına varmış ve bir dikişte ağzı yanarak bitirmişti. Sandvici sonuna kadar yeyip bitirdi. Karnı hala açtı ama en azından midesine kolay lokma girmişti. Aklı melekte ve soytarı ve diğer kadınlarda kaldı.

 

“ Melek ortada yok değil mi peki soytarı en son çatıda diğerlerini özgür bıraktığı sıra görmüştüm.”

 

“ Yolda geçerken birini rastladım. Soytarı kılıklı ve kendi mesleğini geri döndü.”

 

Soytarının iyi olduğunu duydu. İçi rahatladı. “ Bana çok yardımcı oldu o, aslında özü iyi biriymiş.”

 

Alex tepsiyi kenara koydu ve kalkmayı çalışırken Amelius, gölgesinin içine girmiş bekliyordu. Hazır.

Violetta, yardım etti ve kapının önünden çekildiler. Karl, Mike’nın iplerinden tutarak sığınağın dışarısına doğru çıkarttı. Alex kılıcını eline aldı.

Kızıla döndü elindeki küle, saçlarıyla gözleri kızıl oldu.

“ Boşalması gerekiyor.” Dedi sığınaktan çıktı. Kapı önünde hedef olarak görülen Mike’nın içi hiç rahat değildi. Zaten Alex bunu istiyordu.

“ Gölge Kılıcının infazla boşalması gerekiyor. Artık bir gölge değilsin ve seni infazla yok ederek sürgün edeceğim.”

 

Gölge Lordu Alex'e destek olmuştu. Alex kılıcı sürünerek Mike'ya yaklaşmıştı. Her bir adımda kılıcı kaldırmıştı. Mike yutkundu. Aralarında bir adım kalana kadar ilerledi, durdu. Kılıcı kaldırarak karnında saplamıştı. Mike’nın ağzından siyah kan aktı.

Kılıcı içten çevirdiğinde acı çektiğini görüp gülümsedi “ Gölge, boşaltım yapma zamanı. Doyana kadar ye ve içten infaz yap.” Alex kılıcı Mike'nın içinde bırakıp geri çekildi.

 

“ Bir alan yapabilir misin çünkü çok büyük patlama olacak.”

 

Nora “ bir karganın sonu bir bozukluğu böyle zevkle izliyorum.

 

“ Yarından sonra konuşulması gereken şeylerden seninle alakalı bir şey konuşacağım Nora.”

 

“ Tamam baba konuşuruz.”

 

Alex aralıksız bakıyordu. Ruhu çekilmeyi başlayan ve gölgesinin kayboluşunu sonra saplanan yerin alev alev yanmasıyla etrafı yayılmasını gülümseyerek izlemişti. Gölge Kılıcı yediği tüm gölgeleri ve ruhları tek birinin içini yiyerek yakarak kusuyor.

 

“ Nasıl acı çekmek, kötü değil mi ? Sana söylemeyi unuttum, gölge sahibinin ne kadar iskence ve acı karşılık ona zarar verene bin kat acı çektirir.”

 

Mike, dizlerinin üstüne çöktü. Kurumuş bedeni yavaş yavaş parçalara bölünerek yere döküldüler. Violetta hava gücüyle kuru tozları hava yoluyla uzaya yolladı. Kılıç yere tiz bir ses çıkarıp düştü.

 

“ Gölgenin infazı böyle,” kılıcına yürüyerek yerden kılıcını aldığında içindeki dolu boşluk boşalmıştı.

“ Alex iyiysen bir yıkan çünkü leş gibisin ve mikrop kapmaması için çok uğraştım.”

 

“ Aslında iyi olur.”

 

“ Aslında hepimiz bir kaplıcaya mı gitsek nasıl olur. Yorgunluğumuzu ve kemiklerimiz açılır.”

 

“ Güzel olur aslında hadi gidelim.”

 

“ Yeni kıyafetler bakalım ne dersin yarın için bizim terzi dükkanı için bahar havasında bir ortam. Ayrıca Kraliçe’yi buraya değmeyecek şekilde bir kalkan lazım.”

 

Alex başıyla onayladı.

 

Sığınaktan çıktılar. Kaplıca yoluyla Alex’i şimdilik yenilik yaptıklarını anlatmış ayrıca göstermişti. Kasaba insanların mutluluğunu dile getirdi. Kralın nasıl selamladıklarını anlattı.

 

“ Saray yıkıldı ve şu an nerede olacak Kral.”

 

“ Ben mi sizin dahi planınızı beğenmiş bir süre gizli yöneteceğim.” Alex’e ikinci defa hiç yabancı gelmeyen Kralın sesi, çok yakın olduğu birinin sesiydi.

 

Kaplıcadan içeri girip kız ve erkekler ayrı odalara geçtiler. Bir güzel günün yorgunluğunu atarak yarın için heyecan ve hazırlık yapmaları gerekiyordu. Alex, üstündeki cadının izlerini asla unutmayacaktı ve özellikle kara Lordun yaptıklarını ama onları hak ettiği cezayı vermişlerdi. Bunu bilerek gevşemiş ve bir güzel saç baş ve bedeniyle ruhu temizlendi.

 

 

Loading...
0%