@handelendin
|
Sığınaktan dışarı çıktılar. Evlerin arasından geçip kasaba meydanına doğru ilerlediler. Kalabalığın sesi eskiden olan her Allah’ın saatinde kasabalılar dışarıda olurdu şimdi ise sadece gündüz vakitleri haricinde sokak sessizliğe bölündü. Renksiz rengi soğumuş evlerin arasından geçmişti, Hanlarda bile kahkaha sesleri duyulurdu, ozanların neşeli şarkıları ortamı neşelendirir ve tüm yorgun gezgin misafirlerin eğlendiği meyhaneler şimdi yoktu. Yine aynı hanın önünde geçmek zorunda kaldılar ama neyseki ortalıkta gölgenin izi olmadığını sevinen iki dostu pencereden dışarıya izleyen gölge odadan çıkıp iki arkadaşı takip etmeyi başladı gözüne şüpheli göründü, üst üste başları kapalı pelerinli gezginleri görmeye başlamıştı. Liana bir anlık arkasını bakma gayretinde bulunmuş gölgenin peşlerinde olduğu kanısına varınca “ And ayrılma vakti ahırın nerede olduğunu biliyor musun önümden kalabalığın içinden oraya uğraş ben arkandan gelirim” “ Tamam dikkatli ol Liana” Liana gülümsemişti. Liana ondan ayrılıp gölgeyi peşine taktığını görüp dediğini yaptı. Önden gidip kalabalığın içine karışıp onların arkalarından ilerleyip ahıra doğru uzaklaşmıştı. Rahat nefes aldı sonunda Lianayı bekleyecekti ahırın kapısında durmuştu ki telsizden Liananın sesini duydu “ And sen vardıysan ahıra gelmeyim şu gölgeyle oyunlar oynamaya başladım peşime bırakması için” Andrea telsizin düğmesini basıp “ Ahırın önündeyim seni bekliyorum ama gelemeyeceksen yolumu devam edeyim” Liana soluk soluk kalmış nefesiyle “ Tamam benim görevim burada son buluyor gerisi sana kaldı and” “ Tamam “ deyip düğmeyi basılı parmağını çekip kemerini taktı. Derin bir nefes alarak ahırın kapısını itip içeriye seslendi “ Ahırcı burada mısın” “ Geliyorum” diyen sesini duyup gülümseyip beklemişti. Ahırcı pelerinli Andrea tanımamıştı ne istediğini sormuştu. Andrea “ Bir at istiyordum kanunsuzların atlarından bir tane” “ Ancak kanunsuzlar o atları sahip olabilir gezgin adam” Andrea anlayışlı davrandı sebebinin farkında olacağı için o yüzden mührü ahırcıya gösterip şapkasını çıkarmış kendini tanıttı. Andrea seni buralarda göremediğim için mazur gör” “ Sorun değil ahırcı farkındaydım en sonunda bir adım atmam gerektiğini düşündüm " " Tamam sana buranın kanunsuzların atlarından getiriyorum” “ Çabuk ol ahırcı az vaktim var” ahırcı emri algılamış hay hay demişti. Kanunsuzlar için eğitilmiş atlardan birini getirmiş vermişti. Andrea gülümsemişti üzengiyi basıp eyere oturup uzun süre ata binmemiş gibi hissetti hatta karargaha gitmeye baya olmuştu. Yolu hatırlayabilecek miyim. Emin değildi yutkundu. Sezgilerini ve hafızasını güvenecekti.
Telsizden anons gelmişti ustası tarafından yolu bulabilmesi için nereye bakacağını söyler gibi konuşuyordu. Ormana vardığında, Alexin dediği gibi ürpertici ve kasvetli bir havası olduğunu gördüğü gibi şahit oldu. Yerde dökülmüş kurumuş ağaç dalları ve yaprakların sesinin çatlama sesleri arkasını baktırdı. Kuru ağaçlara damlayan damlaların bıraktığı sesle buradan o kadar çabuk çıkmak isteğini bastırarak Canonun yön tarifiyle biraz daha hızlandı. Ormanın sakinliğini kanmıştı ki bulutların birbirine bağırma sesiyle yerinden zıpladı. “ Karargaha ulaşmak istiyorum bir yandan ustanın dediklerini uyuyorum ama zor oluyor yağmur başladı ve kızgın bulutlar ben niye atıldım ki bu işe” Korkma , ne kadar korkarsan yol o kadar uzar Gaipten sesler duymaya başladığını düşündü, seslenecekti ama son anda ormanın güvende olmadığı aklına geldi ki sustu. Atı tekrar konuştu göklere arama kanunsuz aşağıya bak Aşağıya baktı, Bir an atın konuştuğunu düşündü sonra bu fikirden uzaklaştı. Doğru bir at konuşuyor hemde senin atın “ Şaka yapıyorsun ya da ben korkudan bilincimi yetindim” At durdu neden durduğunu anlamaya çalıştı sonra darılmış olacağı hiç farkında değildi. “ Özürlerimi sunuyorum sayın at ilk defa konuşan bir at gördüm” At kişneyip konuştu Sorun değil kanunsuz darılmadım ve sana güveniyorum Yürümeye devam etti. Atın güveni neye yarar ki diye düşüncesi vardı sonra telepatik yoluyla konuştuğu aklına gelip olumlu düşünceleri kafasında barındırıp iyice uzaklaştıktan sonra Karargahın önü yeşillikle dolu olduğunu hatırladı , oraya eskiden belli korumak için çalıştıkları günler gelmişti. Yağmurlu bir havada ıslanmış şekilde karargaha yaklaşmıştı, atına biraz hızlandırdı kapıya görene kadar hızlı adımlarla at sürmüş sonrada durdurup attan inmemişti yola çıkması lazımdı. Telsizi eline aldı “ Usta ben kapının önündeyim atı varsa yanıma gelsin” “ Tamam birazdan çıkıyor” dedi biraz daha bekledi o bekleyişte atıyla sohbet etti. “ Sen benim ustam mı olacaksın şimdi çok heyecanlıyım” yağmurun altında bunu söylemişti çırağı karşısında durmuş. Andrea haritayı açmış pusulayı önünde tutarak atı hareketlendirdi, atta Andreanın yönlendirdiği gibi ilerledi “ Sanırım ormanın içinden sağa doğru ilerleme yapacağız oradan dağlık patikaya geçerek yol alacağız” “ Kolay gelsin Andrea” diyen ustasına bakmış gülümseyip harita ile pusulayı eyerin içine koyup dizginleri eline alıp atı yürüttü arkasından atına yine binen ve peşine takılan çırakla birlikte yolda. Ormandan bir türlü çıkamadığı için bu işe lanet etti. Alex'in dediği gibi ismi yakışan bir orman olduğunu emin oldu. Çırak bir ağzını açtı o açış hiç susmak bilmedi ama bu iyi bir fikirdi. Başka bir yere odaklanmasına yardımcı oluyordu. " Senin ismin ne çırak böyle seslenmemi istemezsin değil mi " " Usta Andrea benim isim Stefan " çırağın ağzından usta lakabı bir tuhafına geldi. Çıraktan değil diye düşündü kendisine usta dendiği için mi böyle gelmişti. Hep ustasına usta demişti hiç kendisine dendiği duymadı. Ama tuhaf geldiği için " Ustayı at bana sadece Andrea de bir tuhaf oldu " " Anlaşıldı Andrea " çırak hemen olayı kavrayıp usta demeyi bırakıp ismini söyledi. " E Stefan senin ilk uzak görevin mi yoksa birçok sefer oldu mu " " Benimde ilk seferim daha dün geldim karargaha ve direk size verdiler bana " " Ben olmasam başka birini vereceklerdi ya da en yakın olan güneye bizimle olacaktın ama sığınak dolu yani böylesi iyi oldu belki ben geri döner sen doğuda gözüm kulağım olursun bir süre sonra " " Görev görevdir " dedi gülümsedi Andrea. Sonunda ormanın içinden atı sağa yönlendirdi. " Burası hep böyle kasvetli bir havası var mıydı " Andreada uzun bir aradan sonra dışarı çıktığı için sevinmiş bir o kadar ürpermişti. " Uzun zaman önce tabi beyaz adada huzur vardı bu ağaçlar canlı yaşıyordu hayvanların neşeli sesleri ormanı yaşatıyordu. Dediğimin aynısı batıya gittiğimizde göreceksin sanırım bir anlaşma yaptıkları için huzuru korumuş ama her bölgede bir adamını koymuş burada iki adamı kendisiyle birlikte orada tahminimce kargaları yöneten bir varlık ama kendilerini nasıl biri ya da zayıflığı ne bilmiyoruz " " Neden batı kanunsuzları bu işi el atmıyorlarda güneyde olan siz yapıyorsunuz " Andrea gülmüştü ama doğru bir yere parmak bastı. " Haklısın onlar neden yapmıyorlar aslında yapıyorlar orada tutmayı deniyorlar biz neden yapıyoruz cadının gücü koyduğu adamları kapsıyor eğer o adamların zayıflıklarını bulursak onları yok edip bölgeleri huzura bırakırsak cadı o kadar zayıflar biz cadıya en son bıraktık adayı kurtarmak için en iyi çözüm bu olur " dedi ve yol boyunca konuşmaları cansız ormanın içinden çıkarmıştı. " Çıktık ormanın içinden " Andrea başını evet olarak salladı. " Akşam bir yerde kamp kuralım batı yolunda dinlenir öyle devam ederiz. " Stefan başını onaylar gibi salladı. " Andrea sen nasıl kanunsuz oldun " Andrea düşündü nasıl kanunsuz eğitimi aldığını. " Valla baya olmuştu sanırsam burası neşeyle dolu olduğu zamanlardı. Yetim bir çocuktum o zamanlar yetimhane bende bir farklılık görmüştü ve direk karargaha yolladılar " " Nasıl bir farklılık peki " " Bizde olup diğer kanunsuzlardan olmayan bir farklılık " " Anlamadım diğerlerde ne yokta biz derken güney ekibi mi " Andrea evet olarak onayladı sorusunu. " Görev sırasında nasıl bir farklılık olduğunu anlarsın ama ekipteki diğerlerin güçlerini söyleyim. Mesele ekip lideri Alex'in gölgeyle ortak bir gücü var liana yardımcısı elektrik bükücü Violetta şifacı Karl tam bir kaos efendisi tam onun gücünü görmedik bir kısmını şahit olduk " dedi. Stefan özel güçleri olduğunu bilmiyordu ve görmek istiyordu kullandıklarını. İlk tanıklık olacağı için ekipten birini sevinmişti. Bu çırak çok meraklı birisi " Katılıyorum aynen öyle bir kişilik neyse ki yolu yarıladık " dedi ve Stefan baktı. Onla konuştuğunu sandı. " Garip gelecek ama atımla konuşuyorum " " Biraz garip " Andrea katıldı. Haritayı bakmak için durdurdu ve eyerin içinden pusula ile haritayı çıkarıp işaretlediği yere bakıp şu anda olduğu konuma baktıktan sonra dağlık patikaya daha var olduğunu gördü. Geri koyduktan sonra haritayı pusulayı bakarak hangi taraftan gideceğini baktıktan sonra atı yürütüp yola devam etti. Alex, çalışma masasında oturup haritayı çözmeye devam etti. Farklı farklı isimleri olan yerleri, kitaptan yerlerin anlamlarını lordların gizemini çözmeye çalışırken gemi sallandı. Alex sallantıya rağmen odaklandı ama odaklanmasına engel oldu. Alex kapıdan dışarı çıktı. Sallana sallana tutunarak güverteden dışarıya adım attı. " Bu sallantının sebebini ne kaptan " " Dedim ya tanık olmalısın burası gök kılan " demişti. Alex gökyüzüne bakarak gök kılanın neye benzediğini görüyordu. Geminin trabzanlarını tutarak dengesini korudu. Gök kılan adı gibi çıkmadığı için hayal kırıklığı uğramıştı aksine deniz kılan demesi mantıklı olurdu. " Neden gök kılan diyorlar ki denize olan oluyor " " Göklerin azabını uğradıklarını söylüyorlar denize çıkanlar öylece yazılı kaldı " Karl gülmüştü " Göklerin azabını uğrayan denizciler " " Bunlara geçelim gök kılandan çıksak iyi olur " " Sıkı tutunun. Denizciler yelkenleri sağa döndürün rüzgarı kullanacağız sıkı tutunun " demişti. Denizin gelgitleri gemiye salıyordu. Kaptan dümeni sağa kırdı ve rüzgar yelkeni güçlü üfledi. Alex denize bakma zahmetini buldu. Gemiye döven dalgalar sanki alt tarafı parçalayacaktı, geminin su dolup batıracağını hayal etti. Başını bu düşünceden hayalden uzaklaştırmak için sağlamıştı. " Atlara bir bak Karl " dedi Alex. Karl atları bakmaya denizcilerden biriyle iç güverteye yürüyüp kapıdan içeriye sonra iki merdivenden inerek atların yanına ahır bölümüne yürüyüp atları sakinleştirip saman ve su ihtiyaçlarını karşılayıp yukarıya çıkıp Alex'in yanına uğraştı sağ salim. " Gemi tutmadı ama sallantı midemi bulandırdı " dedikten sonra denize kustu. " Daha iyi misin şimdi " " İyiyim bu arada atlar biraz korkmuş ama sorun giderildi sakinleştirip besledim onları " " İyi. Kaptan çıkabildik mi bale " " Az kaldı kızıl gölge " dedi dümeni sola çevirip sakin denize doğru hızla ilerledi. " İşimiz bitince bir daha bunda geçeceğiz acaba görev sonrası kral bize bu yollardan geçmemiz için bir eşya verir mi " dedi Alex. Kaptan " Ne güzel olur değil mi öyle bir eşya kuşansa gölge gemisi " Alex " Keşke neyse güneşi görüyorum sakinliğini duyabiliriyorum. Ne kadar kaldı kralın adasına " " Yarın öğlen oradayız bir sorun çıkmazsa" " Bir yıkanalım böyle çıkamayız kralın karşısına. Karl ilk sen gir ben sonra girelim banyoya " dedi. Karl başını sallayıp tuvaleti bulmuştu denizciden yıkanmak için yerini göstermesini rica etti. Alex kollarını gemi trabzanını yaslanıp temiz havayı içine çekti. Nasıl temiz, anlatılmaz yaşatır… Gök kılanın kirli havası nefesini kesti. Ama yine de rüzgarı hissetmek dalgaların sesini işitmek iyi gelmişti. Martıların sesini işitti. Sakinliği dinledi ki kaptanın çıktık demesiyle anlamıştı. Andreanın durumunu düşündü acaba ne durumda olduğu birde ona verilmiş küçük bir çırağa emanet ettiler. Karl'ın sesiyle arkaya döndü. Saçında havlu ile üstü giyinmiş şekilde Alex'in yanına geldi. " Hava sıcak değil mi " " Sıcak o yüzden mi ıslak saçla çıktın dışarı " " Havanın nasıl olduğunu bakmadım ben ne yapıyorsun diye baktım " dedi güldü Alex. " Tamam anladım birazdan girerim yıkanmayı " Karl Alex'in yıkanma alanına tarif etti. Alex başıyla onayladı. " Gölge ben banyoya girdiğimde sen uyu " dedi gölge gülüp kabul etti. Uzun zamandır öyle yapmıyor muyum ortak Alex hak verdi " Söyleyim dedim o kadar " Alex biraz sakinliği ile huzuru dinledikten sonra iç güverteye yürüdü. Karl'ın anlattığı yol tarifiyle ilk banyoyu buldu sonra odasına geçerek günlük kıyafetlerini eline alıp banyoya yol tuttu. Adada olsa açık havada yıkanacaktı şimdi ise kapalı bir odada bir kovanın içinde su ile hamam gibi bir yer yapılmış herhalde ekip arkadaşların özel isteğiydi. Gemiyi onlar yaptı Alex olmadığı zaman diliminde yapılmıştı ve hazır beklettiler işleri çıkarsa şimdiki gibi. Alex üstünü çıkartıp taşın üstüne oturup üstüne sıcak ile soğuk karışımlı ılık suyu tasın içine doldurup üstten başlayarak döktü bir kez daha yaptıktan sonra oradaki sabunla ilk saçlarını yıkadıktan sonra bedenini sabunlayıp iki kez rahatlama gelmişti. Onca koşturmadan sonra böyle yıkanmak kasları açıldı, gevşeme geldi hiç kalkma isteği yoktu ama kalkıp kaldığı haritanın diğer bölgelerini bulmaya az kalmıştı haritayı bitirmeyi birkaç yeri bulmuş kitapta okumuş ama anlamamıştı. Üstünde kaç kez geçildi sayamadı kafası bile almıyordu tüm yeni bilgilerin hepsini. Bedenini havluyla kurulayıp kıyafetlerini giydikten sonra havluyla saçlarının nemini aldıktan sonra tarakla açarak kendi ateşiyle saçlarını yakmadan kurutup banyodan çıkmıştı. Çalışma odasına giden yolda yürüdü. Kapıda durmuştu Karl sesleniyordu Alex’e “ öğlen yemeği hazırlamışlar meyvelerle tatlı yapılmış hiç denemediğimiz şeyleri yiyorum gel katıl” “ Odama getir haritayı çözmeye az kaldı. Çözelim ben onu yazayım” “ Anlaşıldı birazdan elimde tabaklarla gelirim” dedi kapıyı açarak içeriye girip çalışma masasına ilerleyip açık olan haritaya bakış attı. Gölge alfabesini Karl’a böyle öğretmişti. “ Ben yolculuğa çıktığımda gölgelerin dilini çözmüş mesajı okuyabilirsin” “ Ama anlamadığım bir nokta var “ “ Nedir söyle açıklayım” dedi elindeki tabakları masaya koymasını bekleyen Alex. “ Şey gizli mesajı nasıl okuyabiliyorsun nasıl oluyor o döngü” “ Seninki de anma zahmetli bir soru oldu” Karl, sırıtıp kıkır kıkır güldü. “ Onu anlatmak zaman alır yazarak anlatayım bana kağıt ver” dedi. Karl çekmecenin ve dolapların içinde kağıtları ararken Alex devam etti “ Bende ormanda iken gölge dilini çözmüş ama gizli mesajı nasıl anlarım diye sormuştum eğitmeni bana ne cevap verdi biliyor musun” “ Anlatmış olmalı nasıl anlayacağını” “ Sana gösterdiğim gibi anlattı” dedi ve Karl elinde kağıtla masaya yaklaştı. Alex kağıdı elinden alıp gölge alfabesiyle ismini yazarken belli olmayacak şekilde isminin gölgesinin içine lakabını yazıp Karl’ı uzatıp okumasını istedi. “ Alex yazıyor mesaj nerede peki” “ Gölge gibi düşün, insanların gölgesi olur bende kalemin bıraktığı tortunun içine gizledim iyice bak hatta ters çevirirsen görürsün” Karl isim yazılı kağıdı ters çevirdi ve o zaman fark etti lakabının yazılı olduğu mesajı “ Anlıyorum gölgesine kullandın peki bu sırrı gölgeler haricinde birileri biliyor mu yani bizden başka” “ Casus bilebilir ama kim olduğunu anlarsak onu yakalarız ve bilmiyorlar” “ Tamam meyveden ye ve devam ederim” Alex Karl’a bakarak bakmadan üzüm olduğunu hacmiyle anlayıp elini doldurup ağzına tek tek attı çiğnedi Karl ile birlikte haritanın sonlarına gelmişti. “ Turta müthiş yapmışlar yemelisin” “ Yerim işimize dönelim” Alex işini devam ederken konuştu. “ Alex şu yer sanki bir orman ismi ve şu anki konumla aynı acaba gölge lordu buradan çıkmış ve kendi yurduna mı yapmış olmalı” “ Olabilir ve daha merak ettim gittiğimde küçük bir defter alıp bazı sırları yazmayı istiyorum işimize yarayacak şeyleri” “ İyi olur kitapta ne yazıyor o ormanla ilgili” “ Pek fazla bilgi yok sanırım. Bir tahminim var lordların atası olan o lord seçilenleri bir dilek hakkı vermiş olmalı hepsi kardeş gibiymiş” “ Kardeş mi yani hepsini aynı anda seçmiş ve onların yeteneklerine göre mevki yükseltmiş demek istiyorsun o zaman kendi isimleri bile olmalı” “ Yüzde yüz diyelim elimizde o isimler bile yok sadece mevkiler belki gölge anılarını hatırlar oraya gidince sonra ben yavaş yavaş kim olduğum hakkında” gerçekten merak ediyordu yoksa andrea gibi bir yetimhane çocuğu muydu ama öyle olsa bile tanırdı onu. Sadece karargahta eğitimdeyken tanıştılar. Haritada tek tek bölgeleri sıraya dizmişti baktı ilk nereden başlayacağı hakkında bilgi edinmiş olurdu. “ Adaya vardığımızda bize bir araba ile karşılayacak mı acaba merak ediyorum” “ Bizi bilmediği için kral, kendimiz gidip tanıtacağız” “ Yazık olmuş nasıl krala gideceğiz saraya varacağız” demişti Alex oraya vardığında ne yapacaklarını düşünmüştü. Nasıl bir yol izleyeceğini kafasında kurdu. ‘Of’ bıraktı içinden. Başı ağrıdı, arkasını yaslandı gözlerini kapayıp gözlerini ovaladı “ İşimiz baya zor Karl, şu baş belası cadıyı adadan dışarı atarsak biraz azalır değil mi” Kafasını arkaya itip olta attı odanın içinde Karl, bu yükü nasıl atacaklarını düşünmüştü olta attığı sırada. Boynuna eğmiş madalyonu eline alıp sanki çok uzak gibi değildi onun varlığını hissediyordu ama o burada değilken bu nasıl bir duygu inan bilmiyordu. Bu duyguların ne demek olduğunu anlamaya çalışıyordu, dostluğu anlamıştı şefkati dostlarında buldu ustasında, katıldığı kanunsuzlarda ve gölgelerde ama diğer duyguların ne demek olduğu hala onun için biraz gizem olmuştu.
Demir parmaklıkları yaslanmış şekilde boşluğa bakıyordu. Martıların sesini dinledi temiz havayı içine çekip gözlerini yumarak rüzgarın yüzüne çarpmasına rahatsız olmadı. Bu huzuru arıyordu ve o huzuru kendi adasına ve dünyaya verecekti kendi elleriyle. Kaptanın “ Kara görüldü” sesiyle gün ışığına gözlerini açtığında karayı görmüştü. “ Karl geldik uzun yoldan sonra görev yerimize” “ Daha görev yeri sayılmaz sadece bir kısmına geldik daha uzun bir yolumuz var lider” “ Sonunda ayağımız temiz toprağa basacağız o yüzden sevindim” Karl temiz havayı içine çekerek “ Haklı olabilirsin lider ve asıl sorun bu kadar geç geldiğimizi sorarsa kral” Alex hazırdı cevabı için “ Bizde gezginiz deriz biliyorlar kızıl gölgenin ormanda ayrıldığı bir gezgini olduklarını illa adaya açılan geçit yok her yerden açılıyor ve anlaşmalı olduğu için adada olduğumuzu bilmezler kurt kabilesinden gelen yandaş” bunu gülerek söylemişti. Parmağıyla işaret edip “ Vardık gölge yandaş” demişti. Kaptanın gemiye limana yanaştığında emri çapayı denize atmalarını söyledi. Bir denizci çapayı atmış diğer denizci ise geminin ipiyle iskeleyi atlayıp ipi bağladı. Geminin kapılarını açmışlar merdiveni indirdi. Odalarına gidip dün toplanmış çantalarını ellerine alıp denizcilerin atlarına ellerine uzatmış Karl ile Alex dizginleri tutmuş atlarıyla gemiden indiler. Selam verdi kaptana ve limandan biraz uzaklaşınca nereye gidecekleri tam bilmediği için bilen birini sormaya akıl ettiler. Yük taşıyan bir vatandaş gören Alex " Bakar mısın arkadaşım " Adam elindeki torbalarla arkasına döndü, iki atlı yabancıyı dönüp " evet ne oldu " " Saraya kralı görmeye gidiyoruz da daha kasabayı nasıl gideceğimizi bilmiyoruz da biliyorsanız tarif eder misiniz " Adamın gözleri açılmıştı. Bu şans demiş. O da kasabaya gidiyordu belki beni bırakırlar kasabaya diye düşündü. Hiç kötü bir yabancıyı benzemediklerini gördü. " Yabancı elimde torbalar var bende kasaba meydanına gidiyorum saraya gitmeniz için kasabadan geçmeniz lazım ben size eşlik etsem yoruldum " Alex ile Karl birbirine bakmıştı. Eğer almazlarsa kasabalılar yardım etmediği için adadan atacakları aklına geldi. " Karl torbaları sen al kasabalı dost benle gelsin " Karl ve Alex attan inip biri torbaları eyere bağladı. Karl " ağır bir yük özür dilerim " Sorun yok Karl biz bunlar için eğitildik. " Biliyorum eski dostum " dedi üzengiyi basıp ata bindi. Alex adamı ilk bindirdi yolu bilen biri öne geçmeli görerek söylemeli " deyip arkasına geçip dizginleri eline aldı. " Dostum iyi birisi olduğum için seni uyarıyorum, yabancının atını binmemelisin ne olacağını bilemezsin " " Anladım. Seni iyi birisi olarak farz ettim o yüzden bindim de siz kimsiniz " " İkigezginiz bir görev için buraya geldik " " Kralın sadık adamını bulmaya mı " Alex şaşırdı nasıl bildiğini " Söyler misin vatandaş nasıl anladın o göreve gideceğimizi " " Gezgin kardeş kasaba halkı her şeyi duydu kralımız çok sakin birisi olmadığı için duyulması şaşırtmaz " " Sakin biri değil dedin değil mi " Adam evet olarak başını salladı " Peki kralınızın sadık adamı ne zamana kadar yok adada kayıp yani " " Birkaç gün oldu. Herhalde size yeni gelmiş olmalı " " Yeni değil gezgin olduğumuz için denizden geldik " " Anladım. Tüm her yeri söylemiş olmalı kral ama hiçbiri bulamadan pes etti ya da yolda bir şey olduğunu tahmin ediyorum " bunu söylerken adam yolu tarif etmeyi unutmadı. " Burası hep böyle canlı mıydı " " Evet canlı tutmayı çok çalıştık biz kasaba halkı sizin gittiğiniz yerler nasıldı " " Bazı adalar canlı bazıları ise ölü, ölü adaları hiç gitmek istemedik görev bile olsa işimiz kötü oluyordu " Karl merakını yenik düştü " Acaba kanunsuzlar ile kralın arası neden kötü biliyor musun " Adam dondu. O lakabı duyunca Alex ile Karl' ı bakış attı arkasından sormaya bile korktu. Alex Karl'ı susmasını işaret edip konuştu " Meraklı bir arkadaş, korkma dostum biz onlardan değiliz ben gölge ormanından geliyorum o ise kurt kabilesinden ayrılan bir iz sürücü " Adam rahatladı. İki farklı ırkın ismini duymuştu. Neden bu kadar korktuğu ve endişeye kapıldığını anlamadı. " Buradan sola yöneleceğiz " konuyu değiştirip ne taraftan gidildiğini söyledi. Alex adamın tarifine göre sola yürüttü biraz daha hızlı olmak için dizgine iki kez vurup atı koşturdu. " Biraz koşsa iyi olur kral sabırsız dediğin için " " Siz nasıl bulacaksanız peki kralın sadık adamını " " O da bizde kalsın değil mi " kasaba meydanına görüyordu. İnsanların konuşmalarını ve ozanların şarkılarını uzaktan duyuruyordu. Beyaz adada tek hatırladığı kanunsuzlara katıldığında ada hala canlıydı ama şimdi ise ölü bir toprağa dönüşmüş olması. " Neye daldın gölge gezgini " gölgelerde olduğunu söylediği için adam ona bu ismiyle seslendi Alex'e. " Hiç öylesine dalmışım ne ala geldik yoldaşım " " Sohbet ederek ve biraz sohbetle ne ala geldiğinizi bulamazsınız bilemezsiniz de " Alex güldü. Koşturan insanları görmüştü. Yabancıları gören kasabalılar kendi aralarında bunlar kim diye konuştular. Beyaz ada keşke hep böyle canlı kalsaydı ama kraliçenin kardeşi adayı cadıyı teslim edince olanlar olmuştu. Adanın her bölgesine adamlarını koyan cadıdan bir o kadar sinir oldu ki ama kendini tutup evleri inceledi. Kendi adasıyla bu adayı karşılaştırdı canlı bir oda olarak kazanan bu ada olmuştu. Acaba beyaz adayı tek bölgesini karşılaştırma yapmak olmazdı. Adanın bölgelerine koruyan kanunsuzlar canlı kalmalarını sağladıkları için onlara şükretti ayrıca lordları cadıyla muhatap olmak istemedikleri için anlaşma yaptıkları gerçeği aklından hiç çıkmadı. Andrea acaba ne yaptı ulaştı mı batı bölgesine merak etmişti. Kralla görüşüp çıktığında kasabadan uzaklaşıp ormana ve adanın her yerini bakacakları sıra konuşacaktı ekibiyle. " Burada ineyim ben benim evim hemen şurası eğer saraydan çıktığınızda sıcak ve soğuk ev yemekleri yemek isterseniz hanımımla benim kapım açık " dedi adam. Adama inmesine yardım ettikten sonra Karl çuvalları adama nazikçe verip gülümsedi. " Burdan düz gidin sola dönün saray gözükmeyebilir buradan ama tünelden geçtiğinizde önünüze gelecek " " Saraya gitmek biraz zahmetli tek saray mı var tünelden sonra " " Kral'ın adamları sarayın yanında kalıyor ailesiyle böyle yaptırmak istemiş kasaba halkına kendi alanlarını vermek için " " Yardım için sağol kasabalı " " Sanada kolay gelsin gölge gezgini " demiş elinde çuvalla düz ilerledi kaldırım taşlarının üstünde yürüdü. Adamın tarif ettiği yolda yürüttü atları ikisi. " Karl bize ne dedi lonca lideri beyaz ada ile ilgili bir terim duymak istemedikleri hakkında " " Haklısın ama bir yabancı olarak beyaz adanın yabancısı olarak sordum adama " " Ama yine de kanunsuzlar ile ilgili bir kelime daha söyleme " kendi topluluğu dışlanmış bulundu bu adada. " Usta duysa Alex senden şüphelenmeyi başlardı " " Biraz dışladım değil mi " bu konuşma kasabadan uzaklaştığında başlamıştı. Düz yolda ilerletti atları kasabalının dediği gibi sola yönelti atları ve direk düz gittikten sonra bir tünelden bahsetmişti adam. Tüneli bir görüyor bir görmüyor gibiydi. Saklı mı diye düşünürken tünelin içine girdiğini fark etti. Kaybolmazsan bile çıkışa kadar parlayan elmas yolu sayesinde çıkışa rahat bulacakları içine doğdu Alex'in. " Kesin kapıdan geçmemiz için bir güvenlik kontrolü vardır " "Her sarayda o kapı olacak karl " " Alex kralla görüşme sırasında adı soracaklar ne diyeceğiz fikrin var mı " Alex düşündü. Güzel bir soruydu. Karl isimli o kadar çok vatandaş varki ama Alex isimli az kişi olduğu kanısını varmıştı. Gölgelerden o yüzden isim koymak yerine lakabını söyleyecekti. " Sen ismini söyleyebilirsin ama ben lakabımla gölge ormanında bilinir olduğum için benim sorunum yok ama kurt kabilesi olduğun yalanı için yaşayan birileri tarafından onaylanması gerek " " Çok merak ediyorum eğer söyleyeceğimiz yalan gerçek çıkarsa bende senin gibi ailemi bilmiyorum beni bulan ustaydı ama nerede nasıl bulduğunu pek hatırlamıyorum bile gerçekten kurt kabilesinden geliyorsam kayboldukları sıra ben bulunduysam " " Çok ilginç olur benim gibi araştırmanı tercih ederim kimin soyundan geldiğini " Karl gülerek ' tabi tabi ' demişti. Tünelden çıktığını havanın kararmasından anlamıştı. Elmas ışığını kullanarak lambalar yapılmıştı. Liananın dediği gibi mucit ile büyücüler burada çok çalıştığı kanıtı. " Eğer bulup beyaz adanın kralını bulma yolunda bu görev sırasında dostunu bulup kralın nerede olduğunu bilen biriyle konuşmak iyi olacak " " Katılıyorum ve bu kalabalıkta ne anlamadım ben kralı ziyaret eden onca kişi mi olur " " Biz göremedik için böyle mi hissettik " Alex dediği cümlede gülmüştü Karl ile birlikte sonra ciddiyetini geri kazanıp " Kayıp kağıdı yanında mı " demişti Alex. Karl çantasının içini açıp kağıdı çıkarıp Alexi uzattı. Sıraya girmek tuhaf hissettirdi biraz. Karl ile Alex pelerinlerin kapşonu başlarına takıp sıranın gelmesini bekledi. Yavaş yavaş ilerleyen sırada sıkılmaya başlamıştı. Çok yavaş ilerleyişi sinir olmuştu. Kendini hakim oldu. Varış yolu zahmetli geliş yolu daha da zahmetli şimdi ise kralla görüşme sırası sıkılmaya davet etti. Yavaş yavaş bile olsa sıra sonunda onları gelmişti. Muhafızlar ikisini durdurdu " Kimlik ve kralla görüşme için kağıt lütfen " Alex pelerinin içinden gölge kralın onay imzalı belgeyi çıkaracaktı ki muhafızlar elleri kılıçlara gitti. " Sakin olun sadece gölge kralın belgesini çıkaracaktım o kadar " demişti ve çıkarıp muhafızların birine vermişti. " Yanımdaki arkadaşın kabilesi uzun zamandır kayıp onu da izin kağıdı olacaktı ama kabileden ayrılalı çok oldu daha kaybolmadan önce kaçmış kendisi " " Hangi kabileden geliyor " " Anlıyorum sizi. Kendileri kurt kabilesinden bir iz sürücü olur " Muhafızlardan biri Alex'in dediğini doğruladı kaybolmalarını " Yıllardır kayıplar o kabile kim bilir neredeler " Alex'in belgesini geri vermiş lonca liderinin verdiği görev kağıdını uzatmıştı. " Lonca lideri gönderdi bizi bu göreve biz gezginiz " Karl sonunda doğru düzgün konuştu. Alex rahatladı. Görev kağıdını geri verip kapılarını açmıştı. Atları yürüttü. Sarayı görüyordu epey bir tepede kalan sarayı nasıl ulaşacakları hiç bilmiyordu şu an. Arkalarından muhafız " umarım kralın adamını sağ salim bulur getirirsiniz " demişti. Alex arkasına dönüp hay hay deyip saraya doğru giden yolda ilerleyip tepeye kadar çıkan atların hallerini üzüdü. Alex bize su borcun olsun " Anlıyorum umarım orada suluk olur " demiş atının tüylerini okşamıştı. Alakon kişnedi. Atını bu ismi vermişti. Kendisi gibi gizemli bir ismi olsun diye. Tepe bile at üstünde olanları yorulmaları sağlar mı anlamadı. Parlayan şey acaba atların içmesi için su mu diye düşünürken gördüğü şeyi doğruluğu için sevinmişti. Alakonun üstünden inip suluğa yürüttü ve bağlamadan Karl'ı bekledi. Karl atını kendi yeteneğin ismini vermişti. Yeteneği gibi atı da kaosu getirme becerisi olduğunu şahit oldu. İlk bindiğinde yerinde duramayan ata bu yakışacağını düşündü. Alex ile Karl sarayın kapısından geçmesi için muhafızların izin vermeleri gerekiyordu. Görev kağıdı ile tekrar onay kağıdını çıkarıp muhafıza verdiğinde birlikte kralın yanına doğru yürüdü. O kağıdı geri alması gerekiyordu. Sarayın içi parlak taşlarla döşeli kralın odasına kadar uzanan koridor boyu gözünü alıyordu. Taht odasının kapısı altın ve metalin birleşimi göz alıcıydı. Zengin oldukları o kadar belli etmeleri hırsızlara yol açıyor olmalı. Taht odasına kadar eşlik eden muhafız elinde iki belgeyle kralın yanına gittiğinde Karl ile Alex kralın önünde eğildiler. Saygıdan yoksun değillerdi. Kral muhafızın elinden iki belgeyi bakıp onay vermişti " Kalkabilirsiniz gezginler " " Kral hazretleri ben gölge kralın belgesini alabilir miyim artık eğer onu kaybedersem gölge kralı beni vatandaşı olarak kovar ormandan " Kral gülmüştü. Muhafıza işareti verdi. Muhafız hangisi diye sordu. Alex direk gölge kralın onaylı belgesini tanıyıp muhafızdan almıştı. Koymadan emin olup pelerinin içine koydu. " Bu görev için gelenlerin hepsi ya korktu ya da kayboldu ya da öldüler. Siz nasıl bu görevi yapacaksınız merak ediyorum " " Kendi yöntemizle kralım eğer kaçırılma olduysa mutlaka haydutlar bir yerde dinleniyor olmalı " Kral orta yaşlı kirli sakallı kıvırcık saçlıydı. Sadık adamını kaybettiği için kaç gündür uyamadığı gözleri belli ediyordu. Göz altı morlukları ve göz çanakları kırmızıya dönmüştü. " Bize güvenin kral hazretleri ve kaç gün geçerse geçsin sizi sadık adamınızı sapasağlam getireceğiz endişe etmeyin " " Umarım onu bulursunuz kaç gündür uyku girmedi gözlerime" anlaşılmıştı zaten yorgunluğu. " Bugün burada kalın yarın yola çıkarsanız " " Olmaz kral hazretleri benim bir sözüm var, erken kalkan erken yol alır diye " " Tamam o zaman " " Bulmamız için sadık adamınızı hangi görev verdinizi söyler misiniz oradan başlayalım bakmayı " Kral danışmanı çağırıp bilgi vermesini emretti. Danışman kral hazretlerini emriyle en son çıktığı görevi Alex ile Karl'ı anlattı. " Yani diyorsunuz ki kasabaya gelen yabancıların yalanlarıyla gitmelerini için sadık adamınızı yolladınız. Bir süre bekledikten sonra ortada görülmedi peki yabancıların nereye gittiği hakkında bilginiz var mı " Kral maalesef der gibi başını sallamıştı. Alex bir düşündü herhalde uzaklaşmış olamazlar. " Kasabalılar biliyor mu peki o yabancıların nereye gittiklerini söylemiş duyulmuş olabilirler mi sizce " Kral " Söylemiş olabilirler " dedi danışanı baktı. " Bir şey hatırlıyorum kaybolmadan önce sadık dostum bana yabancıların sahte vaatler söylediği söyledi kasabalıyı kendilerini çekmek için " " Ne gibi vaatler acaba kendilerini ne gibi tanıttılar " Danışan kralı baktı söyleyip söylememek arasında kalmıştı. Kral artık sadık adamını geri almak istediği için söylemesini izin verdi. " Kendilerini beyaz adadan geldiklerini söyleyip kanunsuzlar olduğunu söyleyip adayı kurtarmak istediklerini söylediler haksızlığı dur deme gibi vaatleri " Alex çaktı köfteyi o yüzden adaya kanunsuzlara izin verilmiyordu. " Anladım işimiz zor kasabaya gidip nereye gittikleri hakkında bilgi edinmemiz lazım " " Yardımcı olacaksa dostumla ben kamp yerine gidip onlarla konuşmayı çalıştığımız yeri gösterebilirim size eşlik ederek " Kabul etti. Bir yerden başlamalıyız. Saraydan uzaklaşır uzaklaşmaz canonu arayıp soracaktı en son bu adaya gelen kanunsuz ekibi var mı diyerek. Saraydan çıktılar. Rahat bir nefes aldıktan sonra aşağıya giden yokuşa göz atıp danışanı beklediler. Kendi atını getirmiş ikisini bekledi. Yelesini okşayıp üzengiye basıp atlarını binip yokuş aşağıya yavaş adımlarla inip kapıya doğru koşturdular. " Genellikle mağaralarda kalıyorlar ormanlık alanları sevmediklerini gördüm " Alex'e tuhaf gelmişti. Kanunsuzların karargahı hep ormanın içinde çünkü kimse bulmasın diye ya kasabalının karanlık köşelerinde ya ormanın içinde kaldıklarını öğrenmişti. Gizli kalmaların sırrı bu olmalı diye biliyordu öyle öğretilmişti. Saraydan ve kasaba meydanından uzaklaşıp ormanın içine doğru at sürdü. Ormanda bir mağara mı vardı bilmiyordu. Olabilirdi ama karargah bir ağaç evden başka bir şey değildi. Kralın sadık danışmanı yabancıların kaldığı mağaraya kadar getirip ayrılmıştı. " Yardım için sağol " Danışmanın gitmesini bekledikten sonra uzaklaştığını emin olup telsizi eline alıp ustaya bağlandı. " Alex geldiniz mi adaya " " Geldik usta şu an görevin başındayız da sana şey sormak için aradım " " Sor hadi " " Hiç bu adaya gönderdiler mi ustalar kanunsuzlardan bir ekibi " " Ne için soruyorsun ki " Yutkundu " Kralın sadık adamını kaçıranlar kanunsuzlar diye tanıtıp kasabayı vaat ettiklerini söylemişler " " Bizden biri hiç o adada görev yapmadılar bile ama diğer ustaları sorayım ben. Eğer göndermedilerse kesin yalancı bir gruptan başkası değiller " " Canon usta sanırım neden adayı kanunsuzlara yasaklandığını anlamış oldum " " Eğer bu görevi başarırsanız üstümüzde ki lekeyi silmiş oluruz " " Böyle yapmayı düşünüyorum neyse de hiç duymadım mağarada kalan kanunsuzları acaba başka bir türü mü var kanunsuzların " " Olabilir neyse işinize dönün " dedi ve Alex'in yüzüne kapattı telsizi. Alex şaşırdı ama fazla düşünmedi bile. Karl kaosun üstünden inip iz sürme becerisini kullandı. Yere dokunarak hissetti nereye doğru gittiklerini " Fazla uzaklaşmış olamazlar ya bir yerde dinleniyorlar ya da saklanıyorlar. İzler bir yere kadar uzanıyor ama sonrası silinmiş " " İzler nereye kadar uzanıyor o yerde kamp kuralım etrafı kontrol eder iz var mı yok mu inceleriz " Karl başıyla onayladı ve Alex'e nereye kadar uzandığını söyleyerek kaosun sırtını binmiş o yöne doğru at sürdüler. Ormanda çadır kurmayı seçtiler. Beyaz adada olan ormanlar ve karanlık köşeden sakin neşeli ormanın içinde şırıl şırıl akan nehrin yanında kamp kurmak daha iyi diye düşünmüştü. " Karl ustaların bile haberi yok ekip gönderdiklerini biz nasıl bulacağız merak ediyorum. Kasaba halkını sormaya çalışacağım sende dağ taş demeden izleri sür nereye gittiklerini hakkında ipucumuz olsun " " Onları bulduğumuzda ne yapacağız peki Alex " Alex o sahtekar grubu ne yapacağı çok iyi biliyordu. Vatandaşı kandırmak ne demekmiş ve kendi çıkarları için başkasının işini günah keçisi yapmak bir suç sayıyordu gözünde. Alex sırıtarak güzel bir cezaya hak ettiklerini söylemişti. " Ne zaman başlıyoruz peki avlanmaya " demişti Karl. Alex gökyüzüne baktı havanın durumuyla ilgili tahminde yapmıştı ama bir aklı Andreada kaldığı için telsizi elini alıp batıya giden arkadaşını seslendi. Andrea bir nehrin karşısında atları özgür bırakmıştı. Telsizden anons sesini duyunca hemen açmıştı. Alex gülümsedi " And orada durum ne peki vardınız mı " Andrea bir gözü Stefanda diğer gözü atlara bakarak telsizi cevap verdi " Mola verdik bir yere kamp kurduk az kaldı şu an atları su molası çıkartık sizde durum ne " Alex buradaki durumu nasıl açıklayacağını düşündü. Daha yeni gelmiş olsalar bile bu adada kendi işlerini elinden alan bir grubun kralın sadık danışmanı el koyduklarını anlattı. " Bizim işimizi çalan soysuzlar ,ustayla bu konu hakkında konuştun mu " " Evet ustanın bile bu konuda haberi bile yok gönderme gibi durum olmadıklarını söyledi diğer ustalarla konuşmaya çalışacak " " Sana şey demeyi unuttum. Hani mola verdiğimizi söyledik ya aslında batı ormanında çadır kurduk burada durum biraz karışık Alex. Sanki biri bizi gözetliyor gibi hissediyorum her yerdeler sanki " Alex Andreaya korkulacak bir şey olmadığını gözetleyen şeylere karşı her zaman duyularını kullanmasını tembihledi. " Öyle yaparız sizde dikkatli olun orada " Alex, andreanın endişeli halini görmeye beklemedi, beklemezdi. " Tamam oluruz, şimdi görev başına " deyip güldürdü Andreaya. Andrea gülerek tamam deyip telsizi kapattı. Alex gülümseyip " Kralı bugünden başlayacağımızı söyledik sen ormanın içini dışını araştır kurt kabilesi iz sürücü arkadaşım ben ise gölge izini takip edip en son nereye gittiklerini hangi binaya girdiklerini sorup soracağım " Karl derin bir nefes alarak ormandan geçip gitmediklerini emin olamıyordu. Koca ormanı nasıl arayacaktı. İzleri çoktan silinmiş olabilir tahminiyle başlarsa bir çıkmaza gireceği açıktı. " Sen öyle buyurursan öyle olsun benim işim zor " dedi Karl iç bırakarak. Alex dostunun omzuna elini koyup " biz zor işlerin adamıyız Karl bunu unutma olur mu " Unutması imkansız bir şey söylemişti Alex. Kendisi bunun farkındaydı. Karl bir iyi yanına düşündü. Ölü orman yerine yaşayan ormanla karşılaşmak en azından içini su serpmişti. Her yere iz bırakmış olmayabilir olabilir diye düşündü. " Karl hazır mıyız peki ilk devriyeye " Karl hiç ümitli değildi bu avını bulma oyununda birkaç gün geçmişti izler kaybolmuş olacağı yağmur yağıp sileceği hatta takip edeceklerini düşünüp izlerini silip sahte iz bırakacakları aklında geçilmiş ama Alex'in dediğine gelmişti. Zor iş adamları gerçeği gün yüzüne çıkıyor o yüzden bu görevi direk almışlardı. Hem beyaz adanın kralının dostunu bulup bilgi almak işlerini gelecekti. Alex kasabaya uzaktan bakış attı sonra gözlerini yumup gölgeye emri vermişti. " Gölge kim olduklarını bilmiyoruz keşke danışmana sorsaydık ama sadık adamın resmi var bizde " dedi eğer sokakta durdurmayı seçtiyse o adamların yanında olmalı belki gölgesini hissedebilirim düşüncesiyle kralın sadık adamının geçmiş izini bulmasını emretti. Gölge, gölge izi alanını kasaba boyu uzattı ve geçmiş gölge izini sokak sokak taramaya başladı. |
0% |