@handelendin
|
Alex düşünüyordu, bizim işimizi neden baltalamak istesinler, riski atsınlar, anlamıyorum, onların bizi küçük düşürmenin bir cezası olacak, kesin. Acaba kraliçe ya da cadıdan emir alm- düşüncelerini kesen gölgenin sinyali olmuştu. ' Sanırım ortak bahsettiğin izi buldum ve o adamların nerede provoke ettiği yeri de, her yerde ama danışman olduğu kısım ilgi çekici olabilir ' " Bir etrafı sorup soruştularım ne dersin. " ' iyi fikir derim. " dedi gölge. Alex atı Alakon'un yanına yürüyüp üzengiye basarak dizgini tuttu. " Ben yola çıkıyorum, kasabanın içine dalmaya, Karl sende ormanı ye yut izleri bul ya burada ya da değiller ama mutlaka kokusunu hatta takılma izlerini bul !" Karl bundan çok emin değildi. Koca ormanın neresini arayacağını düşünemedi bile. Alex, Karl'ın konuştuğu sıra çoktan yola koyulmuştu. Gölge. işaretlediği ize göre Alex'e yönlendiriyordu. Koca kasabada, o adamları nasıl bulacağı konusunda Karl kadar endişeleniyor, hatta tedirgindi. Ama bulmaları şart oldu. Kim oldukları bilmek istediği kadar kralın izini bulma yolunda bir adım ilerlemiş olacakları farkındaydı ve ellerindeki bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Bu ada yaşıyor, ne yapmış etmiş adayı kurtarmaya başarmış gibilerdi. Etrafta koşuşturan çocukların gülme sesleri, kaybolmaları söyleyen ebeveynlerin durmalarını söyleyen endişe dolu ses tonları. Leziz yemek kokan meyhanenin önünden geçip gitti. Evlerin boyanmış ve bakımlı halleri ve penceleri neşeyle açan kasaba halkının selemı. Burası çok işlek bir kasaba olduğu kendini gösteriyordu. Tabak çatal sesleri, meyhane ve hanlardan gelen kahkaha sesleri kanıtı. Demircinin önünden geçti. Çeşit çeşit kılıçlar, baltalar ve diğer metal eşyaları gördü. Liana'nın dediği gibi demir ve maden işlerin adası demişti. Bu görev bitimi sapasağlam buraya gelirlerse, kraldan parayı aldığı ilk iş ekibine; en iyi kaliteden silahlar alacaktı. Gölge, burada durmasını, burada görüldüğü işaret etti. Alex eyerin üstünden kalkıp yere indi. Dizgini direği bağlayıp etrafa bakış attı. Gelen giden ya da kimse var mı diye. Karl gibi onunda gölge izleme gücü olduğu için şanslıydı. Yere eğildi, gölgelerini gördü. Buradan geçip duran gölgeleri, burada duran iş yapan tüm kasabalının gölgeleri, hatta bulmuştu burada gürültü çıkaranların seslerini bile duyuyordu. Doğruldu eğildiği yerden, ellerini çırparak dizgini çözüp elinde tuttu, yakın bir ev yada tezgah çalışanları var mı diye bakındı. Gözüne giren ilk evin kapısını çalmıştı. Evin içinde koşuşturma olduğu duyuldu. Kapıya açan bir çocuktu " Anne kapıda bir yabancı! " var demişti. Annesi çocuğun içeri geçmesini söyleyip bana döndü " Kime bakmıştınız ? " " Buralarda bir grubu gördünüz mü, kendilerini kanunsuz diyen türden," " Evet gördüm ama duymamak için her yeri kapattım hatta takmadık bile ne için sormuştunuz ? " " Bir görev için geldim, kralın danışmanı bulma neyse onlar kaçılmış olacağını düşünüyoruz en son buralarda görülmüş sanırım, " " Bilmiyorum." dedi gözleri ailesine zarar vereceğim diye korkuyordu. " Korkmanıza gerek yok hanımefendi size ya da bu kasabaya kinim ve zararım olmaz. " " Anladım eğer işiniz bittiyse, " Alex çoktan komutu almıştı. Bir işe yaramadığı için yine de sorularını cevapladığı için teşekkür edip evleri bakmayı sonraya bıraktı. O çevreye yakın açık dükkan var mı diye bakındı. Kepenkleri kapatılmış dükkanları görünce burada aramak sanki zaman kaybından başka birşey olmayacağı kanısını vardı. Karl ise koca ormana bir bakış attıktan sonra kaos ile yavaş yavaş ormanın içinde gezintiye çıktı. Nasıl bulacağını emin olmadığı gibi öylece düz gitti. Ağaçları bakıyor, dalları takılan bir nesne var mı diye attan inip ezilmiş toprak ve çimen kalıntısı var mı diye koklayıp hissediyor. Kamp alanından baya uzaklaşmıştı. Böyle olmayacağını düşündü, ağaçlara tırmanıp görünmeyeceğini bildiği için kendini şanslı hissetti. " Kaos sen burada kal! " demişti kaos kişnedi. Karl kaosun yelesini okşayıp " uslu dur " uyarı yapmıştı. Sen uslu dur ben her zaman uslu dururum. Karl öyle mi diye bakış attı. Kaos başka yöne çevirince başını anlamıştı alındığını " tamam sen her zaman uslusun." diye pes etti. Kaos başını ona çevirip hep öyleydim. Karl daha fazla konuşmak istemişti atıyla ama görev mühim bir şeydi. Hep bilgi hem para hem de kendilerini temize çıkarma işiydi. Kaosu bağlamadan yakındaki bir ağacı tırmandı. Ağaçların üstünde örümcek ve böcek yuvalarını dikkat ederek kırık dalları basmamayı özen gösterip kalın dalın üstünden diğer ağacı sıçrayarak iz var mı diye bakındı. Duyularını kullandı. Gözlerini kapadı, kulaklarını açtı. Her sesi takip etti. Keşke diye iç çekerek sesin geldiği yerin geçmişini bakabilmeyi umuyordu. Ama yeteneği sadece dokunarak iz sürmesini izin vermişti. En azından hayvanların ayak izlerini duysa onların kamp kurdukları alanları gidip yol göstermelerini istedi. Kuşların seslerini kurtların ulama seslerini dinledi. Alex'in uydurduğu yalan aklına gelmiş, araştırma isteğini daha da kürekledi. " Alex kendi geçmişini araştırıyorsa neden bende araştırmayım değil mi ?" kendi kendi konuştu. Böyle olmayacak diyerek yere atlayıp dallara, çalılıkları baktı hatta yere, toprağa inceledi. Bir ipucu bulma umuduyla tüm detayları tek tek elleriyle elleyerek araştırdı. Fazla uzaklaşmıştı ki bir kumaş parçası gözüne takıldı, koşarak çalıya takılan kumaş parçasını alacaktı ki izlendiğini algıladı. Sesleri duyabiliyordu. Çaktırmadan yere çömeldi ve toprağı avuçlayıp kokladı. Görüyordu onları. Arkalarına bakıp duran adamları sonra bir şey daha fark etti, kralın sadık adamını benziyordu. Eli ağzı bağlanmış onu zorla yürüttüklerini. Bir tuzak hazırlamışlar sahte izler bırakıp tuzağa çekilen ya da kaçanları. Geleceklerini biliyorlardı o yüzden tuzak hazırlamışlar. Bir bez parçasını çalılığa bile bile takmışlar ki gözcüleri burada bırakıp haber uçursunlar diye korkutup kaçırmak için. Karl içten kahkaha atıp doğruldu. Arkasını dönüp bulduğu izi Alex'i anlatmak istedi ama ilk gizli bir işaret bırakıp öyle ayrıldı. Kaos'u bıraktığı yere doğru, ağaçtan ağaca atlayarak tam Kaos'un önünde bitti. At şaha kalktı. Karl atı severek " Benim, buldum bir şeyler hadi kamp alanına gidelim. " diye mırıldandı. Haber verseydin Karl! Karl gülümsedi " Benim hatam ama ne kadar çabuk varırsak bizim kaçtığımızı ya da bulamadığımızı düşünecek. " Kimden bahsediyorsun, anlamadım. " Bir tuzak kurduklarını söylüyorum, arkalarında gözcü bırakmışlar tuzağa basmamızı bekliyorlar." Demek öyle Demesiyle Karl yapmadan önce kaos hızını artırıp kamp alanına doğru koştu. " Bu kadar hız yapmanı gerek yok." Ama yinede varırsak, söylersin Alex'e " Haklısın ama biraz yavaşla! " demiş dizgini biraz çekerek koşma hızını düşürdü. Alex yol yol gezerek tüm tezgahlarla konuştu, o adamları nereye gittiklerini biliyorlar mı diye yokladı. Tüm kasabalı ya korkularından susuyor ya da ailesine zarar gelmesin diye üç maymunu oynadılar. Alex Karl'dan ümit beslemişti. Bir iz buldu mu diye. Dar sokakları gezerek evleri dükkanları sorarak bir cevap bulamadığı için acaba meyhaneci duymuş mu diye Alakon'un dizginini direğe bağlayıp tüylerini okşayarak" Sen burada dinlen ben gidip soracağım. " dedi. Alakon kişnedi. Alex bunu evet olarak yorumlayıp içeriye doğru yürüdü. Geldiği yer bu kadar neşeli değildi. Meyhaneye doğru ilerledi, kapıdan içeriye adım attı. Bir baktılar sonra kendi önlerine dönüp eğlencelerini devam ettiler. Görmediği bir içecek türü söylenmişti. Merak etti böylece duymuş olabilecek biri var mı diye soracaktı. Meyhane ustasının karşısına geçip oturdu. " Ne vereyim size hanımefendi." " Herkesin dilinde olandan küçük kupa lütfen! " " Çırak bir kupa soğuk çay!" ismi buydu soğuk çay ben ve adada bu çayı hiç duymadık ve içmedik hasret kaldık huzura neşeye buradaki gibi eğlenceye Meyhane ustası kupayı Alex'e uzatıp gülümsedi. " Bakar mısın burada kasabayı rahatsız eden birileri olduğu duydum, onların nereye gittiklerini biliyor musun ya da bilen var mı ?" diye sormuştu kupanın içinde soğuk çayını ağzına alıp içerken bir an sustu. Sessiz kaldı meyhane ustası. " Gidip gittiler nerede olduklarını bilmiyoruz hanımefendi. " " Bilen birileri duyan birileri var mı burada peki? " bu soru karşısında korktu. " Ne için soruyorsunuz o adamları? " " Görev için geldik buraya, kralın ikinci danışmanını bulmaya çalışıyoruz onlarla son kez görüşmüş sonra hiç saraya gelmediğini kraldan duyduk. Şüphelerim var? " Meyhane ustası başını hayır anlamda sallamıştı. Kimse mi bilmiyor yoksa sessiz kalmaları için gözlerini mi korkuttular bilmiyordu. Bu gidişle uzun bir yola çıkacakları açıktı. Alex soğuk çayı bitirip kalkmadan " Adımı veresiyeye yaz parayı o zaman vereceğim! " dedi meyhane ustası deftere çıkarıp ismini sormuştu " Bana kızıl gölge derler " Meyhanede herkes Alex'i bakmıştı ilk defa bir gölgeyi böyle canlı canlı gördüler. Saçları ve gözleri kızıla boyanmış bir kızdı. Lakabı yakışan bir kızdı. Pelerinin altından kılıcı parladı. Alex onlara bir bakış attı ve kendi önlerine döndüler. Meyhane ustası hesabı söyledikten sonra Alex tamam deyip dışarıya adım attı. Alakonun dizginini çözerken meyhanede çalışan çırak bir şeyler duymuştu o adamların konuşmalarını kulak misafiri oldu. Alex dizgini eline aldı üzengiye basarak eyeri oturduğunda, çırak yanına geldi. " Sanırım bir şey duydum ama burada olmaz beni takip et!" " Tamam. " diyerek çırağın takip ederek kimsenin olmadığı bir sokakta durdurdu. " Kızıl gölge, ustam beni onlara hizmet etmek için yanlarına gönderdiğinde tam o sıra bir plandan konuşuyorlardı. Doğuya gittiklerini duydum. Sanırsam kamp alanları orada olmalı, beni gördüklerinde sustular." " Konumu duydun mu peki? " " Hayır ama sayılar hakkında konuşmaya başladıklarını biliyorum, tam emin olamadım. " Alex attan inmeden çırağın omzuna vurup " Yardım için sağol çırak arkadaş," dedi çırak gülümseyip ayrıldı. Bu da işe yarar bilgi sayarak çadır kurdukları ormana doğru at sürdü. Ne yakındı ne uzaktı. Karl'ı gördü kamp alanında attan indi Alakon'u yürüterek diğer atın yanına getirdi. " Telsizle konuşacaktım ama duyarlarsa diye korkumdan seni bekledim. " " Beklediğin iyi olmuş Karl, bir şey bulabildin mi?" Karl keşke diyerek böyle bir haberi söylemeyi ummadı. Alex meraklandı, ağzındaki baklayı çıkarmasını beklemişti. Karl yüzüne bakmadı bile " Sahte iz bırakıp arkalarına gözcü koymuşlar beni izlediklerini hissettim! " " Üzülme, kötü haber diye moralini bozma, tuzağına karşılık tuzak kurarız bizde sanki haberimiz yokmuş gibi girer avlarız." Karl sinsi sinsi sırıttı Alex'e bakış attı onda güzel haber duymak istedi. " Var ama meyhane çırağı doğuya gidecekleri söyledi ama tam konumu bilmediği için emin olamadı ama bu ilk bir ipucu olabilir, gözcülerden birini yakalayıp sorguya çekeceriz." Karl, adada olan gibi yemin ettirmiş olabilirler mi diye içinden geçti. " Söylemezse zoru kullanacak mısın ?" Alex kılıcını kınından çıkarıp eliyle dokundu " Kılıcı süs niyetinde getirmedik belki onları adımızı lekelediler diye ödetirim! " dedi kılıcıyla ilgilendi. " Nöbeti ben tutarım sen uyu Karl. Biraz talim yapacağım " Karl odun toplamaya gitti. Alex geçici olarak çadır kurmuştu iki çadırı takıp Karl'ı bekledi. Karl elinde odunlarla yanına yürüdü. Nedense içinde kötü bir his doğdu. Göğsünün tam ortasında bir his vardı sadık olanı bulmayı çalışırken bir sorun çıkacağı için, içine korku kapladı. Derin derin nefes aldı. Karl odunları yakmak için çabalar gibi davranıp yanmadığı için Alex'e kalmıştı. Alex, Karl'ın oynadığı rolü içinde tebrik etti. Oyunu bozmak hissi vardı ama iyice soğuyan havayı maruz kalma gibi isteği hiç yoktu. Odunların yanına çömelip eline bir dal parçasını aldı, boştaki elini yumruk yaparak sıkıp içindeki ateşi eline toplayıp bir kıvılcımla dalın ucunu tutuşturup dal parçalarını içine attı. Bir kıvılcımın dalların nasıl tutuştuğunu, eğilip izledi. Karl sırt çantasının içinden elinizde olan son sandviçleri Alex'e uzattı. " Açıklığa çıktığımızda avlanalım, stok yapalım et yiyelim çünkü ilerde böyle bir kasaba olmayacağının kanısıyım. " Aşçıya minnet duydu yemeleri için meyve bile koyup almalarını istedi. Yanına soğuk kahvelerini aldıktan sonra bir ısırık sandviç ile bir yudum soğuk kahveyle karınları doydu. Karl uyumayı çekildi. Alex ise yarım kaldığı işi ve biraz talim yapmayı ayırdı akşamını. Gökyüzüne baktı. Karanlıkta parlayan ışıkları yıldızları fark etti. İçindeki huzursuzluğun sebebini bilmek istedi hemde çok. Ne rahatsız ediyordu neyden bu kadar huzursuzdu ne için kalbi sıkışıyor anlam veremedi. Tek tek planını gözden geçirdi. Düşmanı yok et, kralı bul prensesi bul ve kraliçeyi kurtar, kötü kraliçeden hepsini yapması zaman istiyordu. Gözlerini kapattığında bir vizyon görmeyi başladı. Bu ilk olmuştu. Ona çok yabancı hissettiriyor bir o kadar yakın hissi veriyordu. Aynı bu gece gibi dışarıda oturan bir anne kız resmiydi. Anne ve kızın yüzü belirsiz sesleri, silik silikti. Ama annesi kıza şarkı söylüyor, küçük kızın kahkahası, kulaklarına geldi. Bir ninni gibiydi yıldızların şarkısı. Kız annesine eşlik etti, birlikte söylemeye başladılar. Alex, kız ve annesine eşlik etti, ağzı kendilerinden, yıldızların şarkısını söylemeye başlayınca görü gitmişti. Şaşkındı. Bilmediği bir şarkıyı mırıldandığında. Bir şeylerle uğraşmak kafasını dağıtmayı yeterdi. Kılıç talimi aklına gelip çadırın içine koyduğu kılıcını kınından çıkardı, tenha bir yerde talim yapmayı ayırdı vaktini Toprakla yanan ateşi söndürdü. Ateş böcekleri, ona ışık oldu. Gözlerini kapadı. Karşısında düşmanı varmış gibi hayal etti, kılıcı dik tuttu, derin ve sakin bir nefes alıp verdi, sağa dönüp savurdu sonra sola, etrafında döndü bir sağa bir sola, öne yürüdü kılıcı savurdu arkaya bir adım atıp 180 derece dönüp arkaya savurdu, aynı şeyleri tekrar yaparak talim yaptı. Hayalinde cadıyı düşündü, tüm adamların zayıflıklarını bulup kılıcıyla sürgüne yolladığı zamanı, hayal etti. O kadar uzak değildi, yakın bir gelecekte hayal ettiği şeyi kavuşmayı iple çekiyordu. Huzuru ve neşeyi getirecekti adaya, bu düşmandan kurtulup gerçek sahibini tahtta yürüyüp oturduğu düşünerek gülümseyip hayalindeki cadıyı paramparça ettikten sonra kraliçeyi tümüyle adasıyla birlikte kaosun gücüyle haritadan ve konumunu dünyadan silip atacaktı. Kimse kraliçeyi hatırlanmayacak olması mutlu etti. Gözlerini açtığında fark etmemişti ağaçların hiçbir boşluk bırakmadığını ve yorulana kadar, tellediği hakkında. Burası sakindi. Çekirgelerin ve baykuşların sesi hariç hiçbir ses yoktu. Alex çadırına doğru yürüyüp kınına geri sokup kıyafetlerini değiştirdi, çadırın içinde sıcak olmayacak soğuk yeri rahat olmayacağı çimenlerin üstüne uyku tulumunun içine girerek kulaklarını açtı, dışarıdan gelen seslere karşı. Sessiz, sakin bir gecenin ardından gün onlara doğdu. Kuşların seslerini duymasına uzun zaman geçmişti ki böyle bir sabaha gözlerine açtığında içinde bir huzur duygusuyla uyandı. Doğrulup çadırın kapısına doğru emekleyip fermuarı açıp dışarıya bir göz attı. Karl eşyalarını topluyordu, Alex çadırdan çıktı ayağa kalktı, kollarını açarak açıldı " Günaydın bugün kahvaltı menümüzde ne var ?" " Soğuk haşlanmış yumurta yemek ister misin ?" " Yanında ekmek varsa sandviç yap o zaman!" dedi Alex, eşlik ederek çadırları kapatıp çantalarını koyup gözcüleri tuzağa düşürme planları yapıp birbirine anlatıyordu önlerinde uzun bir yol vardı. Karl Alex'i soğuk haşlanmış yumurtanın kabuğunu soyarak uzattı. Yerken konuştu " Yedikten sonra işaretli yeri sen önden git ben arkanda pusuda bekleyen avcıları avlarım!" Karl kabul etti, yumurtayı iki ısırıkta bitirip yanında getirdiği suyla midesini indirdi, lokmayı yuttu. Alex yavaş yavaş yumurtayı sindirdi sonra yakın bir nehre gidip avuçlarına su doldurup yüzüne su vurarak uykusunu açtı. Yoluna devam ettiler kamp yerinde uzaklaştırdılar. Karl önden ilerledi, işaretlediği yere doğru peşine taktı. Karl iki yön ayrımına girmeden durdurdu, sezgilerini dinledi. Alex'e " Atları bırakalım ve gölgeye gir!" dedi emir verir gibi konuştu ama Alex takmadı ve takmazdı bu tür emirleri, yolu bilen kişiden almaktan zevk duyardı. Atları görünmeyecek yerleri dizginleri bağlayıp, Karl'ın gölgesine arkadaşlık etti. Karl derin bir nefes alarak arkasında onu bekleyen gözcüleri yokmuş gibi tuzağın içine balıklama atlayan bir aptal gibi görünüyordu gözcülerin gözünde ama Karl etrafı inceleyerek daha fazla iz bulma yolunda çalıların içine girip kumaş parçası varmış gibi davrandı yerde toprakta ezilmiş ya da basılmış yaprak var mı yere çömelip içindeki takip ediliyor hissini es geçerek devam etti. " Görebiliyorum arkada ağaçların yeşillikleri arasında, dalların üstünde hatta bir gölge gibi gölgesinde saklanıyor şu an," " Bizim işimizi çalmakla kalmayıp senide mi kopyalamışlar!" " Benim gibi olmayı çalışılmaz olunur." dedi Alex yerin altında gölgeleri aradı. Arkadan çıtırdama sesiyle paniklermiş gibi yaptı ama Alex kılıcını çekmiş hazır durumda bekledi. Karl uzaklaştı Alex gölgeden ayrılıp etrafı gözetledi. İzini bırakıp ağaçların gölgesine doğru süzüldü. İzini bulduğu avcıları gözcülerin yerini tespit etti. Gölge ve Alex, gölgenin işaretlediği yere süzüldüğünde, birini bulmuştu. Kaç tane gözcü bırakmış bunlar diye gölgelerini kesti kılıcıyla, gölgelerinden ikiye böldü, kılıcına hapsetti ' Bakalım, gölgeleri olmadan nasıl ilerleyebilecekler!' Ağacın dallarında saklanan gözcüyü fark etti, o ağaca doğru süzüldü, gölgesinden gövdesine uzayıp avcı ya da gözcü fark ettirmeden, saklananın gölgesini keserek, kılıcını hapsetti. Kılıca bir bakış attı çok az kalmıştı, kızıl rengin parlamasına ; hem silecek hem küle dönecek. Bu ve daha fazlası için bu onu daha da heyecanlandırıyordu, bu hissi hissetmek ve kılıcı onların üstünde deneme zevki verdikleri için minnet duyması, midesini bulandırdı. Fark etmeden gözcünün yanından sıvışarak daha fazlası var mı diye bakındı ama sadece iki gözcüyü bıraktıklarını emin olmuştu. İzini bıraktığı yerin altında durdu, telsizi eline aldı " Karl işaretlediğim yere doğru geri gel, tek tek hepsinin gölgeleri kılıca hapsettim." Karl etrafa bakarak telsize cevap verdi " Tamam seni görüyorum." diyerek arkasına dönerek işaretli yere doğru yürüdüğünde onu takip eden gözcülere bakmadı ama göğe bakarak gülümseyince gözcülerin sinirine dokunmuştu. Alex'in gölgesini bulmuş, gölgesinin girmesini beklemişti. Ağaçlardan atlayan birinin sesini işitti çimenlerin üstüne basılma izlerini, yanlarına geldiklerini çakmıştı. Ağacın arkasında saklanan gözcü, elindeki zehirle kaplanmış bıçağı, Karl 'ın üstüne doğru fırlattı. Alex anında fark edip gölgeden çıkıp kılıçla savurdu bıçağı, ağacın gövdesine saplandı. Birbirine bakıp hani tek kişi der gibi bakışları, Alex'in gözünden kaçmadı. " Anlaşılan tek sanıyorlardı seni," Karl gözcülerin aptallığına diyecek sözü yoktu sadece memnun memnun gülmeye yetindi. Alex Karl'ın suratındaki ifadeyi gördü. Sabır diledi. " Siz ahmaklar kendinizi ne sanıyorsun anlamadım ama bizim gibi olup milleti kandırmak ha! " yüksek sesle söyledi. Çıkmalarını sağlamak için onlara sözlü yem atmıştı. Ses çıkmayınca, Alex yerin dibine girip avladıkları gölgelerin sahiplerini göstermesi için kılıcındaki ışığı kullandı. Fazla uzaklaşmış olamazlar ya olmaz diyerek ağaçların gölgelerinden yararlanarak gözcüyü buldu. Bir kişi kalsa sorun olmaz diyerek gölgesinden çıkarak kılıcı sırtından bıçaklayıp çekti. Gölgesine yaptığı gibi kılıcın içine mühürledi. Kaybolup Karl'ın yanına gitmeden, diğer adamın gölgesinden yardım alarak onu bulmuştu. Çalının arkasında saklanıyordu haber uçurmak için mi yoksa diye düşündü sonra harekete geçmişti. Karşısında belirdi Alex. Adam nasıl diyerek korkuya kapıldı. Alex'e sağ lazımdı o yüzden kılıcın kabzasıyla kafasını vurdu. Bayıltmak için ve gölgesinin içine aldı. " Ortak onu göz kulak ol sende," O iş bende Alex gülümsemişti. Gölge formundan çıkıp eline telsize alıp " Karl iş tamam adamı bayıltım diğeri ise kılıcımın içinde," " Anlaşıldı bekliyorum seni lider, atları koyduğumuz yere, " Alex gülümseyip bir şey denemek istemişti. Işınlanmayı, denemekten vazgeçmemişti. Bu sefer yapacağı dair umutlar vardı içinde. Atları bağladığı yere düşündü, düşündü. Gözünün önünde kaos ile Alakon'un bağladığı ağacı geçti. Gözü kapalı o işareti yaptı ama gözünü açtığında düşündüğü yerde değildi. Kasabanın içine ışınlandı. Gölgeye dönüşerek ışınlan belki olur İyi fikir dedi ve gölge formuna dönüşerek Karl ile atların gölgelerini bularak bir çizgi çizmişti. Gölgelerine doğru söylenerek sonunda diyebildi. Gölgeden çıktı " Beni çok beklediniz mi?" " Yine mi ışınlanma!" Alex başını salladı, bir başarısız bir başarıyla karşılarında duruyordu. Atların bağladığı yer yerine bir nehrin yanında olduklarını daha yeni fark etmişti. Alex, Karl'ın suratına bakmıştı. " Uyandırmak için buraya seçtim." Alex, Karl dan nasıl beklenti bekliyorsa beklentinin tersi çıkmıştı. Neyse dedi ve gölgesinden adamı çıkarıp ağaca bağladı. İçi boşalmış su testisini içine, nehirden su doldurup yanlarına yürüyüp durdu. Testiyi adamın yanındaki arkadaşına uzatıp yüzüne döktü. Adam yavaş yavaş gözlerini açarak etrafa bakındı. Nasıl ve nerede olduğunu çakmıştı. En son Alex ile karşı karşıya sonra kafasına geçiren sert cismi hatırlıyordu. Kıpırdayım demişti ama eli kolu bağlı şekilde ağaca yapışmış olduğunu anlayınca pes etti. " Çabanı anlıyorum gözcü peki sana bir şans veriyorum, bize senin arkadaşların nereye konduklarını söylersen serbest bırakırım." Adam ağzını açtı ama konuşma niyetinde değildi, Alex'in suratına tükürdü. Kızmaya başlıyordu. Koluyla yüzünü silip adamın gözcünün hizasına eğilip gülümseyerek okkalı bir yumruk geçirdi. " Sinirimi dokunmadan, kolay yolda söylersin ya da zor yolla kafandan geçip bulurum!" " Bulamazsınız nerede olduğunu diğer arkadaş çoktan söylemiştir onlara, sizin geldiğinizi duyup devam etmiştir." Alex güldü. Adam neden güldüğünü anlamamış gibi saf saf baktı. " Hangi arkadaştan bahsediyorsun sen, öyle bir arkadaş burada bile değil!" Gözcü afalladı. Yanında biri daha vardı ağacın dalında saklanıyor olmalı. " Senin dostların,hem bizim işimizi baltaladıktan sonra serbest bırakacağımızı mı sanıyorsun!" Karl çıkıştı gözcüye. Gözcünün gözleri açıldı. " S siz ger gerçekten ka kanunsuzlar mısınız?" korkudan kekeleyip konuştu. " Öyleyse, ne yapacağın söyleyecek misin?" diye konuşmaya dahil oldu. Dilini yuttu ağzını tek bir kalem açmadı. Alex, arkadaşının durumunu öğrenirse konuşur diye devam etti sözünü " Bir varmış bir yokmuş gibi yok oldu arkadaşın bil bakalım sıradaki kimmiş!" pis pis gülümsedi. Gözcü, Alex'e dik dik baktı gözlerinin içine. Alex kılıcını çıkarıp sivri ucunu dokunup yere sapladı " Birileri çok aç, biraz kan biraz et istiyor, arkadaşın ve gölgeleriniz kılıcımın içinde hiç fark ettin mi gölgenin yokluğunu," Gözcü yutkundu. Aşağıya baktı gölgesiz olduğunu gördü. Gözleri yere saplanmış olduğu kılıca gitti tekrar yutkunup bu sefer Alex'e ve Karl'a bakılı kaldı gözleri. " Bu böyle olmayacak lider en iyisi onu yaparak bize daha fazla sıkıntı yaptırmadan işini bitir!" Karl fazla sabredemedi bu sessizliğe. Alex adamın korkmuş gözlerine baktı, ne yapacağını bilmeden bakıyordu gözlerine. Konuşmaması zamanını boşa harcadığı gibi onlara zaman kazandırdığını farkındaydı, keşke daha kolay olmasını istemişti. Zamanını boşa harcamadan ve sıkıntı yaratmadan teslim olmasını. Alex işaretli kolunu açığa çıkarıp adamın kulağına " Keşke söyleseydim diyeceksin gözcü,çünkü zor yol kolay yoldan daha acılı geçecek!" Adamın gözlerinde öfke ile korku belirdi. Alex adamın neyden korkup öfkelediğini anlamıyordu. İşaretli elini kılıcı tuttu diğer eli ise gözcünün başını koydu. Derin derin nefes aldı, gözlerini yumup belli bir zaman dilimine yolculuğa çıktı. Karl adamın gözlerinden çıkan ışığı fark etti sonra Alex'in bileğindeki işaretin dalları, kollarına kadar uzayıp kızıl rengini parladığını kılıçla birlikte uyumluydu. Sanki bilerek böyle yaptırmış gibiydi oysaki kılıçla birlikte işareti bırakan Gölge Kralından başkası değildi. Alex görüyor ve duyuyordu konuşanlarını. Tuzak kurdukları ana kadar gitti onca izci maceracı ve keşif ekibi hepsi tuzakları kanmış gibi avladıkları midesinde tiksinti vardı daha öncelerine gitti. Kanunsuzlar dedikleri ana kadar sesleri kulaklarına sağır etti. Sadık adamı nasıl sürüklendiği, elleri bağlı şekilde aç susuz bıraktıklarını,şahit oldu. Alanı genişletip konumu bulana kadar her yeri bakıldıktan sonra nerede durdukları sonuna kadar gitti ,onları bulmuş ama konumu bir türlü bulamadı. Kafasına ağrı girince elini adamın başından çekip geriye yaltalandı. Karl, Alex'i tutup sabit kalmasını yardımcı oldu. Karl'ın gözlerinin içine baktı " Gördüm ama konumu emin değilim ama haritada neresi olduğunu gösterebilirim." harita demişti. " Peki ya gözcüyü ne yapacağız ?" " Böyle birisini ne adada tutarsa ne de serbest bırakırsın, sürgüne yollayacağım, acıkan kılıcımı güzel besleyim sonra içindekileri onların üstüne atacağım!" bunu derken aklına sinsi sinsi düşünceler ve planlar sıralandı. Alex doğrulup gözcünün gözleri boş boş bakıyordu ne korku ne de öfkeden iz kalmıştı çünkü çektiği acıdan daha kötüsü olmayacağını biliyordu. " Demiştim değil mi uslu uslu söylemeni tercih ederdim, söyleyecek son sözün var mı?" Küfretti. Alex şaşırdı. " Canın cehenneme ikinizin!" deyip ölmeyi bekledi. Ama bunu yapmayacaktı kılıçla onu az acı çektirmeyecekti. Karl'a bakış attı, anlamadı neden baktığını sonra " Bu zevki sen yap hem gücünü denemiş olursun,sen kaosu hükmediyorsun! belki insanların üstünde etkisi olabilir." dedi. Karl pek emin olamadı ama denemekten zarar gelmez diye adama doğru bir adım atmıştı. " Küfür Etmeseydin belki kılıca yani dostunun yanına giderdin ama cayır cayır yanmak senin için daha iyi olur!" dedi geriye birer birer adım atıp uzaklaştı, uzaktan izlemek daha güvenli olacağını biliyordu. Adam ona neyin beklediğini bilmiyordu ya da neyle karşı karşı kalacağı dair hiçbir bilgisi yokken Karl'ın gözlerini boş boş bakıp seyretti. Karl, adamın kafasını sıkıca tuttu, hiç büyük bir miktarı çağrılmamıştı hep kafa karıştırmaları için rüzgarı çağrıldı ama şimdi içindeki büyük miktarda yok edici gücü, dışarıya çağırmayı denedi. Karl, gücü hissetti ölümün karanlığı ellerinden tuttuğu yöne doğru süzülerek adamın bedeninden doğru yükseldi. Adam kurtulmak için çırpındıkça alevler daha da yükseldi; etinin yandığını ve o ağır et kokusunu uzaktan bile aldı, yalvarışları için artık çok geçti haykırışları ormanda yankı yaptı en sonda sesi kesildi, boynu eğik bir şekilde bir rüzgarla küle dönen bedeni uçup gitti. Alex uçuşan kül parçacıkların gidişini izleyip iç çekmişti. " Küfretmeseydi,kılıcıma acısız yem olacaktı ama ne yazık ki acı kaderi teslim oldu." " Gölgelerden anlamlı sözler mi kaptın bu ne bilgice cümleler, " dedi Alex omuz silkip bilmem demişti bir kere. " E bir sonraki durak neresi nereye doğru," derken atın eyerinden çantasından dünya haritasını açıp olunduğu yere bakış attı sonra böyle olmayacağını bilerek " Bu ormandan çıkıp nerede olduğumuzu anlasak " demişti. Karl başıyla onayladı, atlara binip bu ormanın çıkışına doğru açıklığa doğru at üstünde yol aldılar. Yol uzadıkça uzadı ormandan bir türlü çıkamadılar, güneş tepede onları hem terlediler hem yoruldular bir ara ağacın gövdesinde durup su testisinden su içip içirdiler atları, yollarını devam ettikten sonra sonunda çıkmıştı ama ağaçlar seyrek yerlere dağılmış ağaçları çalılıklar ve yeşilliklerin huzuruna çıktılar. Kuşların seslerini işitti ormanda az duyduğu kuş sesleri burada çoğalmıştı. Kurtların uluma sesleri uzaktan duyuluyordu. Atları durdurdu Alex, Karl, Kaosu Alex'in atının yanına yürüttü, Alex'e dikkat kesildi. Alex parmağıyla nerede olduklarını işaret etti ve gözcünün anılarında gördüğü konumu gösterip yolun uzunluğunu hesaplayıp kaç gün ve kaç saat süreceğini söylemişti en az bir hafta içinde, onların bulunduğu konuma geleceklerini emindi. " Oraya vardık diyelim,nasıl sızacağız peki içlerine," " Yolda kaybolmuş birileri olarak gireceğiz hani kanunsuzlar ya görevleri, insanları yardım etmekti, onlarda bu fırsatı kaçırmayacaklar o yüzden onların içini sızıp uyuduklarında ortalığı araştıracağız." " Çok zekice planlar yapıyorsun içlerini sızmaya, ben merak ediyorum acaba Andrea ne yapıyor?" " Bende merak ediyorum, belki bizden önce batıya varmış olabilir." " Çok zekice davranması büyümüş olmasından kaynaklı olabilir." dedi Karl. Küçük Andrea'ya düşündü, nasıl tanıştıklarını hatırlıyordu ama neden ailesini hatırlamıyordu. Sıkıntılı bir iç çekerek haritayı eyerin cep bölümüne koyduktan sonra yollarını devam ettiler . Haritada bir vadiden geçeceklerdi iki dağın arasından araziye doğru eyerin üstünde saatlerce yol aldılar. Mola vermek isteseler bile yolu yarılamadan, mola vermeyeceklerdi. En azından adanın diğer kısmına geçene kadar onlara mola yasaktı. Arada su molası veriyorlardı kavurucu güneşin altında saatlerce atın üstünde yollarına baktılar. Karşıya geçmek o göletin üstünden geçmeleri gerek ancak öyle vadiye ulaşmaları... Hem atların su ihtiyaçlarını hemde acil bir tuvalet mevzusu olunca durmak zorunda kaldıkları bir gerçek. Nöbetleşe yaptılar ilk Karl gitti sonra Alex gidip işini yaparken çalıların arkasından ses gelince omzunun üstünde bakış attı. Küçük bir sincap elinde fındık ile uzaklaştı. Ne güzel değil mi ortak, beyaz adadan çok farklı. Alex bu farklılığı beyaz adada çok istiyordu. İşini bitirmiş fermuarı çekerken " sen işimi yaparken baktın mı bana!" Çok ayıp ne bakması, hem biliyorsun gölgeler şekil değiştirebilir yani sen işine yaparken ben kız oluyorum. " Kız olsan ne fark eder ki, yine de işimi yaparken bakmamalıydın ayıp!" diye direltti. Ellerini yıkamak için dere yatağına gidip ellerini suyla yıkadı, köpekler gibi sallayarak kuruttu. Atına bindi ve yola göletin üstünden geçerek düz patikadan sapmadan ilerlediler. ✴️ Vadiye ulaşmışlardı bir dağ çimenlerle kaplanmıştı diğer dağ saf taşla kaplı ortasına gelince nehir yatağına benzeyen yolda, su belirtisi olmayan yolda ilerlediler. Burada kayanın düşme olasılığı yüksekti. " Yolu yarıladık biraz mola versek olmaz mı?" İki dağ onların güneşini engellemesi ve rüzgarı getirmesi yollarını kolaylık sağlamıştı ama burada durup mola vermek sence güvenli olacak mıydı. Alex dizgini çekerek haritayı tekrar eline alıp kaldığı konumu gösterip nerede duracaklarını söyledi " Vadiden geçip yeşillik araziye geçtiğimizde mola vereriz kamp kurarız!" Karl bu fikir pek kabul etmesede yine de liderin Alex'in bildiği vardı. Karl dağlara baktı burada kamp kurduğunu düşündü ölme risklerini artacağını garantiliydi. Kıçlarına ağrı girmişti artık atların üstünden inip yürüdüler dizginleri tutarak açıldılar. İyi gelmişti ağrıları acıları dindirmeye. Vadi boyunca yürüdükten sonra vadiden çıkıp geniş arazide rahat bir nefes almışlardı ki telsizden Liana'dan acil anonsu almayı beklemediler. Durdular. Telsizi kemerden alıp düğmeyi basarak " Evet acil olan ne Lia!" Liana bunu söyleyeceğini emin değildi. Kötü haberi söylemeyi korktu, onca bu iş için yapılanların hepsi boşa gidince, yutkundu dili dönmedi bunu söylemeyi. Alex, ne oldu da söylemekten çekindiğini anlamadı " Kötü haberse söyle gitsin Lia!" Bunu Alex istemişti tam yolun ortasında bunu söyleyip daha da sinir olmak için. Liana yine söylemekten çekiniyor ağzını açıp söylemeyi kalkıştığı anda geri kapanmıştı. Alex arkadaşının bu sessizliği hiç iyiye yorumlamadı ve ne olduğunu çözmüştü bile. --------- Alex neyi anlamıştı veya kötü haber ne olabilir ? |
0% |