@handelendin
|
Koca bir hiçlikte ilerlediler arada durup ayakları yanarak soluklandı. Alex ayağına sokacak bir su istemişti, şişede su kalmamıştı, bitmişti ve yolları daha vardı. " Alakon bu kimsesiz çölden çıktığımızda sütunlara geldiğimizde yanımı almayacağım seni, sen burada duracaksın seni neden yanımı aldıysam." demişti Üstüme bin işe yaramış olayım Alakon alınmıştı. Alex yelesini okşamak istedi Alakon alındığını yana giderek okşamasını müsaade etmedi. " Tamam önce ben çıkıyım arkamdan ipi bağlayıp seni çekeyim olur mu?" Alakon olur anlamlı kişneyince Alex kıkır kıkır gülmüştü, karşıda vaha gördü sevinip oraya koştu Alakon Alex'in beklediği tehlikeyi fark etti. Uyarmaya çalıştı kişnedi ama Alex oralı olmamıştı. Vahanın yakınına gidip yüzünü su görünümlü kumla yıkayıp kıyafetlerini çıkarıp giyecekti ki yüzünün yandığını gördüğü rüyadan uyanıp gerçekliğe döndüğünde kapanan kapıları Alakon'un kişneyip ona doğru koştuğunu fark etti Eliyle durdurup yüzündeki ve ağzına aldığı kumu temizleyip tükürüp dev solucanın midesine gittiğini anında anlayıp eline kılıcını uzatıp kınından çıkarıp solucanın diline saplayıp acı içinde bağırdığı an ağzından dışarıya doğru atlayarak çıktığında solucanın devasa boyuyla karşı karşıya kaldığını idrak etmişti. Alakon, Alex'in yanına gelip dikkatsiz olman benim suçum değil seni uyardım " Suyumuz kalmadı birde yanıyoruz serap görmem benim suçum değil değil mi neyse karşımıza bir solucan ailesi var." demişti atına siper almıştı. Yükünü ata yükleyip savaşmak için boşta kalınca gözüne kestirdiği bir çöl solucanına dikmiş yeni aldığı tabancayı eline alarak gölgeyi mermiye dönüştürüp solucana tutup tetiğe çektiğinde acı içinde şaha kalktığını fırsat bilerek solucana doğru koşarak üstüne sıçrayıp solucanı biçti tek tek solucanları biçti arada hasar almıştı dişlerine maruz kaldığında ama dayanarak solucanın kanı üstüne sıçradı. "Biliyorum bölgeyi koruyorsunuz ama rahat uyusaydınız." demişti arkasında bırakıp kılıcı silkeleyip kınına geri koydu, haritaya açarak az bir yol kalmıştı kum tepelerine kadar düz yoldan sapmayarak sütunu ulaşacaktı. " Gölge suskun suskun duruyorsun senin için gidiyoruz ve halim bu!" Eğer kendim hakkında bilgi sahibi olamazsam senin içinde aynı olacak Alex bu durumdan pek hoşnut değildi yürümekten yorulmuş Alakon'un sırtına binerek atına görev verdi. Düz yolda ilerledi kum tepelerinin yanından geçip çöl tilkisini tepenin üstünde görmüştü etrafı inceliyor yukarıda uçuşan leş bekleyen akbabaların sesleri yol boyunca duyarak ilerlemişti hatta bir kaçını solucanların leşlerini yerken bile gördüğü oldu. Sonunda çölün sıcaklığından uzaklaşıp koca duvarı uzakta fark etti. " Yandık dostum nasıl çıkacağız şu duvardan herhalde ben çıkıp seni çıkaracağım. " Alakon, Alex'e yan gözle imalı bakış attıktan sonra Alex anlamıştı oraya doğru ilerledi Alakon. Gece gündüz demeden az dinlenerek sonunda büyük sütun girişini buldu. Alex dev duvarı bir bakış attı sonra çantasından tırmanma halatını sivri tokmağı yanına alarak ellerini ovuşturarak duvarın çıkıntılı olan taşların üstüne basarak tek tek çıktı bir adım bir adım demeden aşağıya baktı, korkmadığı için ne kadar çıktığını bakıp tırmanmaya devam etti. Ayağını diğer çıkıntıya basarken bir an boşluğa geldi kaydı tutundu eli terlediği taşların üstünden kaydı. Halatla bağlı değildi ve düşerse kurtuluş olmayacağı için tek elini taşın üstünde çekip üstünü telini silip geri tutundu tırmanmaya devam etti var mı yokluğunu hissedip sağlam taşa basıp kendini yukarıya doğru çekti. Bir kayıyor bir taş kırılıp aşağıya düşüyor ama Alex pes etmeyip en tepeye doğru tırmandı. Sonunda eli boşluğa gelip iki kolunu düzlüğe koyup kendini yukarıya doğru çekip sığ yerden geriye doğru giderek oturdu. Kolunun ve eli yara bere içindeydi ama umurunda bile değildi. Doğruldu, getirdiği sivri tokmağı taşın içine sabitleyip halatı tokmaktan geçirip atı için halatı bağlayıp aşağıya sarkıttı. Alex bağırdı " Alakon o boşluktan kendin geçir." Alakon'un gözünde tuzak gibi görünen halatı bakıp yukarıya baktı. Alex gölgeye emretti. Gölge Alex'in emrini yerini getirdi atı için bağladığı halatı atın gövdesine bağırıp Alex'in yanına dönüp ' bağladım çekebilirsin ortak ' " Birlikte çekelim! " dedi halatı tutup geri geri çektiler eli terlediği için elinden kayan halatı kaçırmayıp tekrar tutup kayıp geçse de eli yansa da halatı çekmeye devam etti. Sonunda atın başını görüp son kez çekip atı yanına getirmiş pop üstü düşüp rahatladı. " Çektik ama inmesi nasıl olacak aynı yerden mi yoksa başka bir kapı mı açılacak emin değilim. " dedi. Çantadan son kalan suyunu çıkardı bir atının bakışlarını fark etti bir de ellerinden kalan yaraları derin bir nefes aldıktan sonra atını içirdi kendi için elini rahatsız etmeyecek kumaşla sarıp yola devam ettiler. Dört büyük sütunun uzunluğunu fark etti. Devasal boyutta uzaktan böyle görünüyorsa içeriye ayak atsa ne hissedecek ve görecekti. Atın halatını çözüp çantanın içine geri koydu ve dizgini eline alıp yürüttü sütunların arasına doğru derken durdurdu büyük bir uçurum ve dev zincirler karşıda dört büyük sütun görünce Alex dili tutuldu. Uzaktan bu kadar olmadığını yakında görünce uzun bir yol alacağı farkına vardı. İlk Alex önden ilerledi arkasından atı birkaç gün uykusuz kaldı, sıcakta uyunur mu bilmiyordu bilmediği için uykusunu dinlemeden bu dev sütunlara doğru gelmişti bundan sonra bir akşam dinlenmeyi kafasına koydu. Alex buradan kaç gün geçilecek ya da nereye kadar ilerleyecekti birde havanın kararmasıyla yollar görünmeyecek düzeyde karanlık Alex kılıcını kullanarak ilerlemeye başladı yavaş yavaş. Kılıcını kınından çıkarıp sağa sola salladı ve alevi yanınca önden yürüyerek atın yolunun görmesini izin verdi. Büyük delikli zincirlerin kenarlarından ilerledi dikkatlice bir an ayaklarını kayıp düşecekti dengesini korudu. Hala gidecek uzun bir yolu vardı uyuklayarak devam etti. Gözleri kapanıyor alakon izin vermiyor uyumasını izin vermedi. Sütunların orada dinlenecek. " Biliyorum ama çok uykuluyum gideceğim kaç gün uykusuz kaldım bilmiyorum. " esneyerek devam etti. Kaç gün acilini gideremedi susuz kalmıştı suyu bitti. Hala devam ettiler. Zor gelse de yolları devam etti. " Sütunun orada dinlenelim ne dersin biraz kestirip yolu devam ederiz. " Akşam ve uyku demeden büyük zincirleri dikkat ederek yürümeyi çalışsa ayağı kayıyor alakon tutup çekiyor. Kılıcı düşeceği anda tutup ışık eşliğinde yoluna devam edip ilerledi esneyerek yola devam etti.
Gün ışığı gözlerine çarptı gözleri açılmadı alevi söndürüp kınama geri koyup sonunda sonunu ulaşmıştı bir adım attıktan sonra sütunun duvarını yaslanıp yorgunluğu üstüne bindi. Yaslanıp güneş olduğu vakit olsa bile pelerini üstüne örtüp biraz kestirmeye çalıştı. Alakon yere çöküp gözlerini biraz kestirdi.
Kısa kestirecekti ama yol yorgunluğu bir sabaha uyuyarak geçirdi. Çok güzel bir uykuyla kollarını açarak uyandı. " Yorgunluğu atmak değil mi kısa dedik uzun oldu. " dedi haritayı çantasını açarak sütunları olduğu yere işaretleyip " yine uçurum ama taş yol üstünde köprü gibi oradan başlıyoruz ilk yer ışık kentine yol alıyoruz oradan sonra bir engel daha, " demişti çantasından yiyecekleri çıkarıp atına elmayı uzattı. Alakon ağzını alıp bitirdi Alex ise yeni bir sandviçi poşetten açıp ağzına almıştı. " Birde suyumuz olsaydı. Gölge acaba hafızamı geri kazandığında senin kütüphaneden bu çöle geçmeden bir kapı bulur muyuz geçit kapısını, " Gölge omuz silkmişti. Alex ' ha ' diyerek inanmayarak gülüş sergiledi. Sandviçten bir ısırık alıp hem uykusunu ve hem açlığını alıp yola hazırdı. Ayağa kalktı pelerini üstünden atıp çantasını koydu. Alakonun toynaklarda hala bezlerin varlığını yeni kavramıştı. Zincirlerden kayıp düşmediğini şükredip artık gerek kalmayınca toynaklardan yırtık kumaş parçalarını çıkarıp rahatlattı. Dünya varmış Alex demişti Alex kıkır kıkır güldü. Çantasını toplayıp eyerin üstüne binip at üstünde gitti. Taş yoldan ileretti. Dev sütunların arasından çıkıp ortası taş yol olan uçurumdan yavaş yavaş adımlarla kılıcın aleviyle yola devam koyuldu. Yavaş yavaş taş köprüden karşıya yürüttü. Alex tekrar haritayı bir göz attı ışık kentine yakın olan avaros dik dağları görüp düz ilerleyecek ondan sonra büyük tepenin üstünde ışık saçan anka kuşunun izniyle içeriye adım atabilirdi. Taş köprüden karşıya geçtiği an yıldız yağmurları başlamıştı. Başını karanlık gökyüzüne kaldırdı ve ışık saçan yıldızlara hayran kaldı. Alevi söndürüp kınına geri soktuğunda gecenin gösterişini hayran kalarak düz patika yolda ilerlemişti. " Ne güzel değilmi bize yol gösteren yıldızların dansı! " Aynen öyle hem güzel hem yardım ediyorlar bize yol gösteriyor Alex başını sallayıp önüne döndü pusulayı kuzey batıya doğru yol alacaktı pusulaya baktı dizgini diğer elini alıp o yöne doğru dizgine çevirdi ve yol aldılar. Pusulaya baka baka yıldız yağan yolda ilerlediler bir iki saat sonra suyun sesini duymuştu derenin sesini. Biraz daha suyun sesine doğru yürütüp uyanmak için attan inip koşa koşa gidip serap olmayan suyun kokusunu alıp ıslaklığı hissetti. Alakonu baktı gerçek olduğunu inanıp yüzüne suyla yıkayıp yandığı gibi kollarını yüzünü ve ensesini sulayıp sıcaklığı üstünden alıp çantanın içinden su testisini alıp derenin içinde temiz suyu doldurup uzun yolculuk için su depolayıp çantanın içine koyup yola çıkmadan ayakkabılarını çıkarıp ilk küçük suyun içine sokmadan ellerini suyu alıp temizleyip öyle sokmuştu yandığı ayaklarını serinletti. Telsiz çektiğini fark edip kemerden telsizi alıp " Şu an neredesin lider! " Alex ayağını serin suyun içinde konuştu " Işık kentinin yakınında bir derenin içinde su depolayıp temiz ayakla serin suda yanığımızı soğutuyoruz. " " İyi dayandın biraz ara verdiniz değil mi lider. " Alex yıldızlara bakarak " bugün mola verdik sütunda biraz uyuduk akşama kadar şimdi biraz suda durduktan sonra yola çıkacağız. " Karl sevinmişti " İyi dinlendiğiniz için burada aynı prensesten haber bekliyoruz şu an bir durum yok." Alex merak etti liana ve Violetta şu an ne yaptığı nereye kadar ilerlediler. " Lia ve Vio haber aldın mı peki Karl " " Andrea konuştu saklı kente girmişler tek tek o kovboyu arıyorlar. " Alex gülmüştü. İyi peki deyip telsizi kapatıp biraz ayakları suyun içinde kaldıktan sonra ayaklarını çıkarıp kurulayıp serin serin ayakkabılarını giyip soğuk suya minnet duymuştu. " hadi gidelim mi? " dedi alakon başını bir yukarı ve bir aşağıya salladı. Alakonun sırtını binip dizgini tutup yollarını devam etti. Çanta yanında mı diye bakıp arkasında bıraktığı çantayı fark etti birde sıkıştığını fark ettiğinde küçük ara verip çayırın içine işini halledip yakıp temizledi. Derenin kenarında ellerini yıkayıp çantayı alarak Alakonun sırtında eyerin üstüne oturup dizgini tutarak yol aldılar kuzey batıya doğru ilerleme devam etti. Alex Alakonun ağzına çantadan elma alıp verdi. Kendisi içinde küçük bisküvi tarzı atıştırmalık ağzını atıp yola devam ettiler. Yaklaştığı dair ilk dağı gördü " yaklaştık dostum Avoras düz dağların birini gördük yolların kenarında bunları çok göreceğiz ve heykel gibi görünen ışık anka kuşunu görüp kente giriş yapacağız. Bale gelmişken tüm lordların haleflerini bakalım. " dedi alakon kişneyip onay verdi. Alex gülümseyip yola yavaş yavaş manzarayı izleyerek devam ettiler. Aceleleri bile yoktu. Alex'in aklına yine o şarkı gelmişti yıldızların yol gösteren şarkısı ağzına takıldı. Mırıldanarak yoluna devam etti. Dizgini çekip durdurdu atını ve bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Eyerden indi kayan yıldızların arasında o şarkıyı söyleyerek dans etti.
Hareketsiz ve sessiz, fırtına öncesi sessizlik Altın ve elmas. Tahtın arkasındaki mücevherler, Geceye doğru, karanlığın dışında, Gökyüzüne kadar çıkarmak , Yıldızları kovalamak Tüm söylediklerimiz Olduğumuz her şey uçmayı bekliyorum bu başlangıç Saklambaç
Şarkı söyleyerek ellerini ikiye açarak yıldızların elini düştüğünü gördü. Ellerini yana oynattı düşen yıldızlar takip etti. Alex şaşırdı. Tekrar sağa oynattı takip etmişti yukarı kaldırdı tekrar sanki yıldızlar şarkıyı duyup takip etmiş gibilerdi. Alex Alvin'in dediğine geldi. Kraliçenin sesi büyülü şarkıları sihirli olduğunu. Alex kraliçenin halefi olduğu ilk lordunu görmeye gidiyordu sonra ikinci kardeşi olan kara lordun inine ondan sonra gölge kütüphanesine gölge lordun inine en sonlarda anıtlığa uğramayı unutmayacaktı. Haritaya tekrar baktığında ters çevirdiğini fark edip dizgini çekip Alakonu durdurdu " Üzgünüm dostum rota ters okudum ilk anıtlığın içinden geçip öyle ışık kentini uğrayacağız dört lordu görmeden gidemeyiz. " Yıldızları dalıp kafan karıştı kişnemişti. Alex haritayı bakarak topuğuyla alakonu geldiği yönden tersine yürüttü pusulaya bakarak güneye doğru ilerletti. " Biliyorum haklısın yıldızlar var hala bence bir yerde duralım yıldızlar gidince yolumuzu buluruz " demişti sığ bir yerde durdu eyerin üstünden inip yarım kalmış uykusunu yere kumaş serip diğer örtüyü yastık gibi kullanarak ateş yakmadan sabaha kadar uyudu.
Gün ışığı yüzünü çarptığında yattığı yerden doğrulup göğe baktı ve gitmişti yıldızlar. Karnı guruldadı. Yüzünü yıkamak için dere yatağına doğru ilerleyip yüzüne yıkayıp karşıya baktığında su içen hayvanı fark etti. Burada hayvan bulunup bulunmayacağını bilmiyordu. Hayvanı gülümseyip dereden uzaklaşıp atının yanına gelmişti. Hava da biraz esmeye başlamıştı sıcak bir şey içmek ve yemek istemişti. Odun toplayarak taşları daire biçimde çizip sığınaktan aldığı küçük cezveyi çantadan çıkardı çantadan kahveyi ve suyu çıkarıp az bir suyla kendine kahve yapmıştı ama nasıl içecekti onu bilmiyordu. Yanına bardak alıp almadığını hatırlamıyordu. Mecbur cezveden içecekti. Sandviçi çıkarmadan cezveyi havada tutup havanın serin esmesi rüzgarın çıkmasını beklediği için üstüne kalın pelerini giydi. Sandviçi çıkarıp paketini açıp pişen kahveyi dikkat ede ede yudum yudum içerek sandviç yedi. Karnını bir güzel doyurdu, alakon yattığı yerden kalkıp Alex'in yanına geldi. Alex çantadan iki elma çıkarıp yere koydu eli doluydu. Bir yandan sıcak kahvesini içiyor diğer yandan soğuk sandviçten ısırık alarak midesini doyduruyor. Koca bir lokma yutkunup kahve eritsin diye bir yudum alıp konuştu " Hava baya soğudu değil mi? " dedi alakon elmayı ağzının içinde çiğnemeye devam etti. Kahve ve sandviç bittiğinde bulaşığı üsten temizleyip derinin içinde çalkalayıp bahçeye fırlattı. Dere saf ve temizdi kirletmek istemiyordu. Çantanın içine geri koydu eyeri takıp üzengiye binerek harita ve pusulayı baktı. Kafasına almadığı bir şey vardı ilk anıtlığa gitmenin ne faydası olacaktı. Belki doğru yolda gidiyordu tek lordların olduğu çıktığı mekanların yakınına geçip öyle ulaşacağı için olabilir miydi. Kafası gerçekten karışıktı.
|
0% |