Yeni Üyelik
37.
Bölüm

✴️31✴️

@handelendin

Alex yine aynı duruma geldi. Beynine sancı girmesiyle duvara tutundu. Yakın bir zamanın görüleri, kendini göstermeye başladı.

 

Canon, her zamanki gibi hazırlığını yapmıştı diğer ustalar ve dostlarla birlikte. Tahminleri vardı ve kralın orada bulmayı beklemişti. Tacı ancak kral bilebilirdi.

Canon ‘ Ya tac kralla birlikte ise ya da saklamış bir yerin içinde, arasında olabilir’ kafasında iki seçeneği değerlendirmek istedi. Birinden olmasa diğerinde olabilir.

 

Atın dizginini demirden çözüp üzenginin üstünden atladı. Karl, ustasına saklı limanın haritasını ve anahtarını vermişti.

Bulmaları için.

Diğer ustalar ve iki dost onla birlikte çıkmıştı. Karargaha öğrencilerinden birine emanet etti.

“ Nereye gidiyoruz böyle peki ?”

 

“ Dediğim yere saklı limandan, gölge gemisini alacağız.”

 

“ Sonra ne olacak. Aldık diyelim ne kadar yolumuz olacak.”

 

“ Kaptanla görüşeceğim bu konuyu!” Demişti. Canon haritaya bakarak saklı limanın kapısını, hangi tarafta açılacağını tahminde bulundu.

 

“ Senin güney ekibinde öğrencilerin bu limanı nasıl buluyorlar ?”

 

Canon güldü bu soruyu soran ustalara “ Bulmaları gerek yok. Herhangi bir geçit açılırsa direk orada olurlar ama genelde geçidi kasaba içinde değilde limanda açıyorlar ve bizde o limana gidiyoruz.” Demişti. Sonra çaktılar. Saklı ormanın içinde limana giden yol birkaç mesafeden çok değildi. İkisi aynı yere açıldığı için böyleler.

 

“ Beni direk buraya getirdiler, hiç kasabanın içine girmemi izin vermediler.”

 

“ Kasabanın halini görmek bile istemezsin bile,” dedi Canon ve diğer ustalar onayladılar arkadaşına. Yol boyunca geçit kapısını aradıklarında bir ışık hüzmesiyle birlikte denizin tuzlu kokusu burunlarına gelmişti ki gün ışığını ve manzarasını tanıklık ettikten sonra gemilerle dolu limana gözleriyle gördüler.

 

“ Bu ekibinin gemisi ne demiştin ismi?” diye soran diğer kralın ikinci adamının cevabına gemiyle yeni dönen Alvin “ Gölge deniyordu, gölge sembolu vardı bayraklarda.” demişti arkasında “ O ekiple geri döndüm o yüzden,” dediğinde ağızlarını açmamalarını sağlamıştı. Tüm gemi bayraklarına bakarak gölge işaretli bir bayrağı aradılar. Gemilerin önünde atlarla geçerek bayraklarına bakarak hangi gemi onların ya da öğrencilerinin gemisi diye düşünerek sonunda seyahat gemisinin yanında duran yıldızlı bir bayrağı görüp durdurdu atını ve üzengiye basarak yere inip kaptanı aramaya koyuldu.

Alvin, onlara doğru gelen kızı tanıyıp attan inerek Canon’un yanına yaklaştığında “ Ben bu kızı tanıyorum, Aylin, görev esnasında Alex’in yandaşı olan esir onu özgür bırakıp gemide görev yapmayı seçti.” dedi sonra Alvin elini sağlayarak onlara gelen kıza el salladı seslenerek “ Aylin buradayız bir bakar mısın ?” demişti.

Aylin onlara doğru koşarak gelmişti “ Alvin burada ne işin var, gemiyle işiniz mi var ?” diye sorusunu Canon yanıtladı “ Evet birini bulmaya gidiyoruz, kaptan burada mı ?” diye sorusuna soruyla yanıt verdi.

 

“ Kaptan ana güvertede, beni takip edin.” demişti Aylin. Canon’un peşinden takip ettiler atlarından inerek güverteye çıkan merdivenden geminin içine ilerledikten sonra Aylin, kaptana seslenip yanına çağırdı.

 

“ Ne oldu Aylin!” diye gelen kaptanın karşısında kanunsuz ustalar ve kralın iki yandaşını görüp selamladı “ Kaptan sen misin seninle bir konu konuşmamız lazım ?” dediğinde kaptan anında kabul edip toplantı odası olan odaya doğru yürütüp içeriye geçmelerini buyurdu, sanki kendi gemisi gibi.

 

Kaptan gemisine gelen misafirleri görünce güler yüzle karşıladı. Bir iki tanıdık yüzü görmüştü.

Canon, kaptanı tanıdı “ Kaptan Ash siz mi bize götüreceksiniz ? Öğrencilerim bunu söylemedi ama sevindim.”

Kaptan Ash gülümseyerek başını salladı “ Evet kanunsuz Canon, geminin kaptanı benim peki hedefimiz neresi ?” Canon bile o adanın nerede olduğunu tam emin değildi. Hiç adadan bu kadar uzakta görev yapmadığı için adanın neresinde veya ne kadar uzakta olduğunu hesaplaması zorluğu farkındaydı.

 

Canon yerine kralın iki sadık dostu olan Alvin ve Çınar daha önce o adaya ziyaret ettikleri için ve ejder kaptanı az çok bildikleri için kaptan Ash’in sorusuna yanıt olmuştu cevapları.

“ Biz biliyoruz nerede olduğu bir harita var mı kaptan.” Demişti Çınar.

Kaptan Ash iki yabancıyı bakıp sonra Canona baktı.

Canon başıyla onaylayınca Kaptan Ash “ Beni takip edin beyler, geminin çalışma odasında büyük bir harita asılı duvarında orada gösterirsiniz.” Dedi.

Takip ettiler Canon ile birlikte geminin büyük odasına vardıklarında Ash kapıyı açarak içeri aldı, en son kendisi girmişti. Haritayı gösterdi.

 

Canon, masanın üstünde kağıtları görünce kimin burada olduğunu fark etti. Alex dört lordluk anıtına gitmek için hazırlık yaptığı günü hatırlayıp gülümsedi.

 

Alvin öne çıktı. Az çok bildiği bilgiyle nerede olduğunu parmağıyla gösterdi.

“ Bir iki kez gitmiştim ejder doğan adasını ama batı körfezinin hemen yanında olduğu biliyorum. “ Dedi. olacağı konusunda uyardı. Oraya bir kez gittiğinde gemi harap olduğunu hatırladı.

“ Orada ne olduğunu biliyorsunuz değil mi ?” İmalı sormuştu.

Çınar başını evet olarak sallamıştı. Orada çok zaman geçirdiği zamanı hatırladı. Korsanlarla birlikte geçirdiği o günlere gitti.

 

Şimdiki zamana döndüğünde başıyla kaptanı onayladı ama başka yolu yoktu. Gidilecek o vahşi adaya ve körfeze.

“ Orada ne olduğunu biliyorum ama kral orada saklanıyor korsanların arasında belki esir belki onların liderleri bilmiyoruz ama krala kızının yaşadığını söylemek vazifemiz.” Demişti Alvin.

Herkes Alvin’i baktı. Prenses yaşayıp yaşamadığını nasıl bu kadar emin şekilde söylediğini merak ettiler.

“ Bu kadar emin olman ne güzel de prensesin yaşadığını nasıl eminsin.”

 

Bir an emin olduğu şeyler karışıktı. Tereddüt etti ama hafızası yanılmaz demişti kendisine “ Gördüklerim ve duyduklarım dan yola çıkıyorum. Beyaz Kraliçe, sesiyle ünlü yani öyle bir yeteneği vardı. Kraliçe, kızına, prensese söylediği şarkıyı aynısı gemide adaya gelirken Alex’in söylediğini duydum. Ayrıca şu lord meselesine gelirsek. Gölge Lordun halefi Prenses Alexxa değil miydi sizce isimlerden benzerlik yok mu ?” Diye onlara sormuştu.

 

Hepsi özellikle Canon bu konuyu düşündü. Benzerliklerini düşündü.

 

Kaptan Ash “ Eğer prenses bizim Alex ise hafızasını kaybetmiş olabilir. Lordlara onun için gitmedi mi.” Diye sordu.

 

Canon, eğer bu konuşma böyle devam ederse zamanın daralacağını düşünerek “ Beyler ve kaptan tamam ilk konu neydi nasıl gideceğiz konusuna gelirsek fikri olan var mı ?” dedi Casus Çınar yolu nereden nereye varacağına gösterirken dikkat edilecek noktaları üstüne basa basa anlattı. Kaptan kafasından rotayı tasarlayıp baş salladı.

 

“ Yüce denizler bizi korusun o zaman yola koyulma zamanı, mürettebat ipi çözün açık okyonusa doğru gidiyoruz, yelkenleri açın demiri çekin baya yolumuz olacak.” demişti.

Canon sonunda gitmeye hazır olduklarında derin nefes bıraktı dışarıya.

 

 

                                       

 

 

Sakin denizden çıktılar, okyanusun kalbi denilen büyük kasırgaların oluştuğu yönde ilerlediklerinin farkındalardı ama kralı bulma umuduyla ve rol yapmaya hazır oldukları gerçeğiyle yollarını şaşırmadan devam ettiler. İlk fırtınanın kalbine doğru büyük kasırgaların içinden dikkatli geçmeleri gerekiyordu. Yelkenleri ve gemiyi sağ salim oradan geçmeleri gerekecek.

 

Alvin bir konuda endişeliydi “ Ejder doğan adasına gittiğimizde bir kötüye uyandırmamaya özen gösterebilir miyiz ?” diye sormuştu bunu Çınarda destekledi, endişesini anlamıştı.

Canon “ Büyük tehlike dediğiniz kralın kardeşi olan ejder doğan mı ?”

 

“ Aynen ama size öyle kolay gibi gelebilir aslı o kadar kolay değil. Ejder doğanların kalbine doğru gidiyoruz. Duyduğuma göre prenste amcasının yanında,” demişti ne anlamaları gerektiğini bilemediler.

 

“ İki günlük yolu nasıl bir güne kısaltabiliriz kaptan Ash.” diye sormuştu Canon.

 

Kaptan Ash “ Kısaltmanın yolu varda benim mi haberim yok. Aslında kısa sürer bu yol ama tehlike ve engeller bunu uzatıyor.” Demişti.

“ Nasıl bir tehlike,” diye sorusu şimşekleri görünce yutkundu “ Bunun gibi doğa tehlikeleri olan.”

 

Çınar “ Dua edelim şans eseri karşılaşalım korsanlara adaya ulaşmadan buluruz.” demişti bunun demesinin sebebi vardı; korsanların av ve baskını en çok gittiği yerlerden birisine gittikleri için en iyi saklanma yerleri olan sislerden çıkıp deniz canavarın yuvasında olmalarını umuyordu.

 

Kaptan dümeni kaybetmeden fırtınanın içine girmişti. “ Sıkı tutunun beyler , mürettebat yelkenleri açın rüzgar bizi çıkaracak.” diye emirle koşturan denizciler yelkeni tümüyle açıp rüzgarın yoluyla fırtınanın kalbinden çıkmayı ümit ettiler.

“ Beyler içeri geçin ben burada olacağım” demişti Kaptan Ash.

Canon ve diğerleri büyük salonda toplantı yapmaya karar verdiler.

 

“ Alex hakkında konuşalım beyler, neden öyle bir düşünceyle lafa girdin Alvin.” Bu soruyu canon merak etmişti.

Alvin merakını anlıyordu, uzun zamandır yanında kendi kızı gibi büyüttüğü çırağının geçmişini merak etti “ Bize geldiğinde yani ben bulduğumda hiçbir şey hatırlamıyordu.” demişti Canon.

 

“ Alex’ten duyduğum şarkıdan bahsedelim gemide iken söylediği ve kulak misafiri olduğumdan; Alex bir vizyonda gördüğünü söyledi, bir anne ile birlikte söylediği o şarkı bir zamanlar Beyaz Kraliçe bir bahçede o şarkıyı prensese söylemişti. Eğer vizyon olarak gördüğü geçmişteki olan anılar öyle geliyorsa, büyük olasılık kayıp prenses Alex olabilir.” demişti Alvin.

 

Alvin konuşmaya devam etti “ Alexxa veya Alex isimlerin benzerliği tamam herkeste o isim olabilir ama ben prensesi bizim yanımızda olduğunu düşünüyorum.”

 

“ Bu kadar bilgeyle çırağım Alex prenses olduğunu kanıtlamaz ki!” diye dile getirdi Alvin.

 

Diğer usta arkadaşı lafa girdi “ Asıl önemli noktaya bize Kral söyleyecek. Kraliçe ile konuşmalarında bir şey çıkabilir ayrıca taç olayı da var.” demişti hepsi bu karara onayladı. En önemli bir noktayı bilmedikleri için olayın içinde olan kralla görüşme yapıp öyle emin olacaklarına karar kırılmıştı.

 

Kaptan dışarıdan onlara seslenerek “ Şu an güvenli alandayız havanın durumuna göre bir kaç saat sonra sakinleşir bulutlar, açsanız mutfağa gelin Aylin güzel yemekler yaptı.” dedi.

 

“ Tok karna düşünelim beyne besin gitsin değil mi ?” demişti herkes bu düşünceye gülerek büyük odadan çıkıp aşağıya mutfağa indiğinde “ Gemiyi güzel düzenlemişler çıraklarım” demişti ortaya attı bunu.

 

Mutfağa giden koridorda nefis kokular yayılmıştı etrafa “ Siz bu kızı nasıl buldunuz ?” Bu sorunun cevabını sorulmayacak kişiye sormasına garip garip bakanlar oldu. Canon ellerini kaldırıp pes etmişti “ Biliyorum sorumum cevabı şu an esir düştü cadının elinde.” dedi gülümseyerek. Mutfağa girdiklerinde sofraya tanık olmuştu. Koca bir tavuğu ve yanında sebzelerle birlikte büyük tabağa hazır olmuştu.

Yanında bir sıcak içecek ve tavuk büyük ikili “ Sen bu yemekleri nereden öğrendin.” Diye sordu Canon.

“ Esir düştüğümde benden bu yemekleri istediler bende büyük isimleri size yemek yapmak istedim.” Dedi gülümseyerek içecekleri koyduktan geri çekildi. Bize bizbize bıraktı.

 

Olacakları konuşuldu. Korsan gemisini görmemek isterlerdi insanlar ama işleri o gemide olacakları için çabuk karşılaşma gibi durumları olmasını istediler.

 

“ Hala aklıma almıyor biliyor musun? Bizim Alex, kayıp prenses olma ihtimali.” Aklı almıyordu. Diğer ustalarda başlarını salladı.

 

2 saat sonra…

 

Hava kendini toparlamayı başlarken kaptan dümeni eline alıp fırtına ortamından o kadar çabuk çıkmıştı. Hafif dalgalanmalar oldu. Ama güvenli bölgede bir süre durduktan sonra fırtına dinince o alandan çabuk çıkmayı düşündü.

Biraz sakin denizde ilerlerken Canon ve diğerleri yorgunluğunu esir düşmüştü.

 

Kaptan Ash denizde bir şeyleri onlara uyutmayı çalıştığını düşündü. Hiç bilmediği bir bölgede ne tehlikeler bulunacağı bilemezsin.

Kaptan Ash’ın endişe ve korkusunu çözen kralın ikinci adamı yani eski casus, kaptanın omzuna elini koyup uykuya direniyordu.

“ Nerede olduğumuzu biliyorum.” Demişti. Kaptan Ash casusa bakıp “ Neresi peki burası?” Diye sormuştu.

 

“ Canavarların yuvasına ilk giriş olan rüyalar ve hayaller kıyısını bilir misin. Çok eski bir efsane vardır. Sirenlerle ilgili onların bölgesine giriş yaptık. İyi ve kötü insanlar olsalar bile sirenler karşı tarafın hayallerine girip esir alabilir.” Dedi.

Kaptan daha tembihli şekilde esneyip uykusuna karşı çıkmıştı.

 

“ Aylin hepimize uyku giderici sert bir kahve yapsın ki bu bölgede çıkana kadar kimse hayal ve -” konuşmasını yarıda kesen bir olay oldu. Bir denizci uyuyan gezer olmuş ve geminin iskelesine doğru gittiğini gören casus çınar denizciyi kendini atlamadan uyanmasını sağladı. Üstüne kova bir su dökerek denizciyi kendine getirdi.

Arkasını dönerek kaptana “ Söyle Ayline herkese sert kahve yapsın bu bölgeden çıkana kadar kimseye uyku yok “ dedi. Kaptan uyanan denizciye aşçıya söylemesini tembihledi.

 

“ Daha ne kadar tehlike var canavarların ininde.”

 

Çınar, kaptan Ash’a emin misin diye baktığında kaptan hiç emin olmamış gibi ‘unut gitsin’ demişti. Tehlikeli duyarsa geri dönüşü olmayacaktı kesin.

“ Girişi bedava çıkışı paralı zor yani nasıl adaya geri döneceğiz.”

Çınarın alt dudağı yukarı kalkıp gülümsedi “ Belki korsanlar çıkışı biliyordur.” Dedi.

 

Kaptan Ash, neden kendini bu işe uygun gördüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyordu.

Aylin herkese sert kahve dağıtmıştı.

Canon elindeki kupayla kaptanla ve sadık dostlarından biri olan Çınarın yanına yürüyüp konuştu “ Ne güzel uyumuşuz.”

 

“ Uyursun bir daha ama bu bölgeden çıkana kadar uyku yok bize,” sert konuştu.

Canon, hala rüyada olduğunu düşünüyordu. Geminin yanından tekneleri gördüğünde, bir teknede çok uzak bir geçmişte kaybettiği kız arkadaşını gördü.

 

Demirlikleri doğru yanaşıp seslendi “ İzara bu sen misin?” Diye sordu. Eğer bu bir hayal ya da rüyaysa uyanmak istemedi.

Onu bir kez daha böyle gülümsediğini görmek onu mutlu etti.

Çınar, Canonu kime seslendiğini merak edip bakınca ruh alemine giriş yaptıklarını anladı.

“ O kime sesleniyor böyle, biliyor musun?”

 

Kaptan Ash ve diğer ustalar hepsi biliyordu. Çünkü nasıl tanıştıklarını biliyordu ve nasıl ayrıldıklarını.

“ Canon eski kanunsuzlardan biriydi, biliyorsun işte bizim ustalarımızdan bir görev verilmişti. Göreve gitmiştik her şey güzeldi o sıra onunla tanıştı İzara, kadim büyücülerden biriydi. Birlikte gidip geldiler, dost oldular ondan sonra bir süre bize çıkmaya başladıklarını anlattılar. Sevindik. İlk defa yüzü gülüyordu.” Diye başladı eski kanunsuzlardan biri.

 

“ Sonra ne oldu,nasıl ayrıldılar.” diye sordu çınar.

 

“ İzara yufka yürekli iyi bir kalbi olan bir kızdı işte fedakar bir kız. Kendini feda etti Canon’u o enkazdan çıkarıp kendini attı.” Dedi.

 

“ Üzüldüm şimdi ama ruh geçidine geldik. Burada bazı iyi ruhlar bazı kötü ruhlar bulunur.” Dedi çınar.

 

“ Sence bizim korsanlar burada takılıp kalmış olabilir mi ?”

Kaptan Ash bu soruyu onlara sordu.

 

Canon, İzara’ya elini uzatıp gemiye çekmeyi çalıştı ama hayatta iken nasıl fedakar ise ruh halinde bile fedakar.

“ Canon beni düşünerek kendini üzmüyorsun değil mi ?”

 

Canon, gözyaşlarını tutamadı ve yanağında süzüldü “ Senin için düşünmüyorum inan İzar, lütfen bana geri dön.”

“ Üzgünüm Can( kan) ama beni unutup görevine bakmalısın.” Dedi İzara’nın son sözleri oldu. Ortadan kaybolduğunda canon “ İzar, terk etme beni.” Demişti.

Omzunda konulan bir el “ Acını anlıyorum ama sözünü tutmalısın arkadaşının”

Canon burnunu çekip bir yudum kahve aldıktan sonra kaptanın seslenmesiyle o yöne döndüler.

 

“ Geldik sanırım canavarların inine çünkü önümüzde bir korsan gemisi var. Ejder doğan sembolü bu değil mi ?” Diye sordu bilen kişilere.

Alvin ve Çınar başıyla onaylamıştı “ Yanından hiçbir şey olmamış gibi geçeceğiz ki onları buraya çekelim. Baskın yapsınlar!”

 

“ Daha yeni tamir yaptık. Şimdi yeniden, of başım!” Dedi kaptan Ash.

“ Bir şey olmaz gemine.” Dedi moralini düzeltmek istedi.

Pek işe yaradığı denilmez ama Kaptan Ash akışına bıraktı duruma.

 

 

 

Ejder simgesi olan bir geminin yakınından geçtiklerinde kulaklarına yankılan tiz sesiyle sağır olmuştu.

Kulaklarını kapatıp dayanmaya çalıştılar ama kanat seslerini duyduklarında yukarıya baktıklarında kırmızı kanatları ve kertenkele kuyruğu, sivri uçlu kırmızı boynuzlu gözleri beyaz renkte saçları hafif dalgalı siyah renkli yüzünün iki yanında desenlerinin olduğunu gördüler. Deri ceketli elbise giymişti sivri tırnakları vahşiliğini gösteriyordu.

 

Çınar ve ejder korsanı birbirine bakıp alt dudağını kıvrılmış şekilde gülümsediler.

“ Seni tanıyor mu bu korsaniçe.” Demişti.

Başıyla onayladı.

 

Ejder korsanı gemiye iniş yapıp onlara doğru yürürken “ Bakın bakalım işe yarayan bir şey var mı .” dostlarına emir verdi.

“ Ne kadar zaman oldu. Çınar bey görüşmeyeli bana olan borcunu ödemeye mi geldin.”

 

Tüm gözler Çınar’ a baktı ‘ ne borcu’ diye çınar gülümsedi.

“ Onu da hallederiz ama bir ihtimal kral sizinle mi esir ya da lideriniz olarak.” Sormuştu bu soruyu.

 

Ejder kız gülümseyip “ Ne için aradınız yoksa kraliçenin emriyle mi ?”

 

Canon bir adım çıkıp ejder kıza bakış attı “ Adanın kurtarışına az kaldı ejder korsanı sadece beyaz adaya gerçek sahibini vermeye geldik hem tacı bulmaya.”

 

Kahkaha attı ejder korsanı “ Siz kim oluyorsunuz da -”

 

Alvin bu sefer tahminini söyleyince bakışlarını kendini çekti “ Ben sadık dostlarından biriyim Çınarla birlikte, kral sizinle ise bu haberi söyleyebilirsiniz herhalde, prenses yaşıyor ve yakında olduğunu”

 

Canon Alvin’e dürttü “ Ne demiştik emin olmadan -” sözü korsaniçe kesti.

 

“ Prenses yaşıyorsa bunu ona söylememiz lazım.” Dedi kime söyleyeceğini bulamadılar.

 

“ Siz ikiniz geminin içinde durun kaçmasınlar siz üçünüz benimle gelin.” Dedi üç arkadaşa.

Ejderler üçünü gemiyi uçarıp bıraktıklarında korsan kız geminin kaptan bölümünü gidip o malum kişiyi söylemişti.

Birbirlerine bakıp ne olacaklarını emin bile değildi.

 

Zelana güvertede gözüküp “ Bana Zelana deyin bundan sonra sizinle görüşmeyi kabul etti” Üçü birbirine bakıp başıyla onaylayınca Zelena’ya takip ettiler.

 

“ Girin içeri sizi görmeyeli çok oldu eski dostlarım.” Dediğinde Çınar ve Alvin birbirine bakıp inanmayarak sormuştu “ Kral Erix bu sen misin gerçekten.”

 

“ Evet benim ve siz hiç değişmediniz.” İki dostuna kucak açan kral Erix gülümsemişti.

Yanlarında getirdiği misafire bakarak kim diye sorduğunda.

 

Canon kralın önünde eğilip “ Eski kanunsuz ustası Canon, kralım.”

 

Erix gülümseyip son durumu öğrenmek istedi. Alvin başladı ve yolculuğu ve başına gelen olayları sonra nasıl kurtulduğu hakkında. Yolculuk sırasında kraliçenin söylediği şarkının aynısını bir kızdan duyduğunu söylediğinde.

“ Ne diyorsun kraliçenin mirası yaşıyor mu?”

 

“ Öyle umuyorum o kız bu kanunsuzun öğrencisi ve çırağa.” Diye ekledi Alvin.

 

Canon aklındaki soruyu krala sormuştu “ Eğer benim çırağım gerçek prenses ise kralım, Beyaz Kraliçe, prensese bir lordun halefi yaptı mı?” Tek bir cevap tüm şüpheyi yok ederdi. Evet ve hayırdı.

 

Kral Erix kraliçeyle kavgasını ve kuralı çiğnememesi hakkında konuşmasını hatırladı.

“ Ben uyarmama rağmen dinlemedi beni ve dört ulu lorddan biriyle anlaşma yapmasını istedi.” Tüm cevaplar Alex'e yönlendirdi.

 

“ Hangi lordla anlaşma yaptı. Halef yaptı ?” Diye sormuştu üçü.

Kral ağzına açıp “ Gölge Lordu Ameleas ile yaptı. Işığın gölgesi olması için. Kraliçe kızının durumunu biliyordu. Tüm ailenin özel bir gücü veya yeteneği vardı ama prensesin yoktu. Korunması için halef yapma işini gitti.”

 

“ Peki bir lorda iki halef olabilir mi ? Ya da Lordun bir parçası.”

“ O konuda bilgim yok ama çırağın prenses olduğunu hatırlıyor mu ?”

 

Canon bu acıyı gerçeği söylemek zorunda kaldığı için pişman olacaktı “ Hayır hiçbir şeyi hatırlamıyor onu bulduğumda tek bir isimle mağarada beklemişti. Gölge beni tanıdı ama o da geçmişini daha yeni öğrendi, kim olduğunu.” Diye açıkladı.

 

“ Çırağın ismi ne Canon, kızımla aynı isme mi paylaşıyor” diye sordu kral Erix.

Canon yerine Alvin yanıtladı “ Kızın ismi Alex ve bir zamanlar sizde ona o isimle seslendinizi hatırlıyorum.”

 

Kral Erix ayakta duramadı. Zelana oturmasına yardımcı oldu.

“ Kızım yaşıyorsa buraya tek bir amaç için geldiniz. Tacın yerini söylemem ve beni götürmeniz için ama baldız

Loading...
0%