Yeni Üyelik
39.
Bölüm

✴️33✴️

@handelendin

Alex rüyasında tekrar vizyon görmeyi başladığında nefes alamamıştı. Soluklanmayı çalışsada çok geçti. Andrea ile Nora’yı batı bölgesinde karargahta plan yaptıklarını konuşmalarını duyuyordu.

Şimdi ilacı nasıl koyacağız fark ettirmeden onu bulalım. Biri çıkıp o kargaları fark ettirmeden şişeyi değiştirmesi gerekiyor.”

Nora bir an düşündü, gerçekten kendisinin bir gölge olduğunu unutarak bunu düşündüğünde, aklına gölge olduğu geldi. Alnını vurarak cevapladı, “Bir gölge bunu yapabilir ve o gölge de benim. Hem görev yapmak istemiştim. Gözlemi ben yaparım, fark ettirmeden nöbet tutarım duvarların içinden.”

 

Andrea bu konuda pek emin değildi. Stefan gerçekten der gibi bakışlarında, Nora gülümseyerek yanıt verdi, “Ve ben o hain beni ifşa etmeden o kızın yerini aldım. Canlı canlı ama bu sefer daha az tehlikeli çünkü gölgeye döneceğim. Her yerde olacağım.”

 

Andrea, Nora’nın dediklerine katılmak zorunda kalmıştı. Onu buraya görev uğruna getirmişti. Öyle de yapacaktı. Cadının sarayında mı daha riskli yoksa batı kalesi mi diye düşünerek, cadının sarayında tehlikenin büyüklüğünü ön planda tuttu.

 

“Tamam ama dikkatli ol. Yol gösterme işi sende Stefan, ben de burada bir şey bulurum.” Nora’ya Violetta’nın yaptığı öldürücü iksiri eline uzattığında, “Bunu karganın odasındaki masanın ikinci kilitli çekmecesine koyup değiştir.”

 

Nora başını sallamıştı. Bir prenses olmadan savaşçı olmayı düşünüyordu. Alex ile Andrea gibi insanları düşünen bir savaşçı, koruyucu olmak istedi. Babası izin vermese de bu iş tam ona göreydi.

 

Nora kendi formuna döndüğünde, Andrea’nın ağzı açık kalmıştı, “Gerçek rengin mavi veya mor mu? Ama çok güzelsin.”

 

“Teşekkür ederim. Ama Stefan, gölge bir arkadaş ister mi?”

 

Stefan dilini yutmuştu. “Ta-ta tabii ki ister.” Hıçkırıklı sesiyle söylemişti.

 

“Stefan, kendini toparla çırak!”

 

Stefan yutkundu ve çavuşa selam verir gibi selam verdi. Andrea kahkaha atarak, “Hadi boşa zaman kaybetmeyin. Alex orada bizim işimizi bitirmemiz için esir olarak cadıyı oyalıyor.”

 

“Doğru söyledin And.” Nora katılmıştı. Stefan karargahın kapısından çıkarak Nora’nın gelmesini beklerken, “Endişelenme, ben iyi olacağım.” demişti. İlacı dikkatlice cebine koyup Stefan’ın yanına gitti. Atlardan birini alıp üstüne bindi ve yola koyuldular.

 

Yol boyunca canlı ağaçların arasında ilerlerken kargaları gözü kesti. Bir tuhaf olan kargalara, “Demek bu ilaç o tuhaf kargaların sonu olacak Prenses Nora.”

 

“Violetta öyle dedi, bu kargaların üretimini sonlandıracak bir iksir.”

 

“Bilen kişi öyle diyorsa tamam o zaman.”

 

“Stefan değil miydi ismin? Andrea nasıl bir usta oldu sana?”

 

Stefan sessizce kıkırdadı, “Geldiğinde tuzağa bastığı için tüm görevleri ben yaptım ama Andrea şey demişti, ‘Kanunsuz çıraklar görev üstünde öğrenir.’”

 

“Bilgece konuşmuş, peki öğrenebildin mi?”

 

“Hem de nasıl Prenses Nora, kılık değiştirip ressam oldum. Ressam olduğum için ünlenen ve kaleye girebilen biri haline geldim.”

 

Kaleye yaklaştıklarında durdular. Kalenin arka cephesine gitmek için önden gidilmeyeceğini bildiği için Nora’yı ağaçların olduğu yönden götürecekti ama Nora, bu fikirden yana değildi. Kargalar her yerde olabilir düşüncesiyle Stefan’ı durdurdu, “Arka cephe demiştin, neresi? Ben oraya gölge formuyla gideyim. Atlar bundan sonrası gitmesin. Çok göze batar.”

 

“Galiba haklısın bu açıdan. Evet, arka cephe, kalenin arkası, üçüncü kat. Genelde orada karga gözcüsü bulunur ama biz yok ettiğimiz için yoktur. Yenisi gelmişse bilemem.”

 

“Buraya kadar yardım ettiğin için sağ ol, Stefan. Karargaha gidebilirsin, bir süre ben burada biraz dolaşacağım, bir yol var mı diye.”

 

“Tamam, dikkatli olun Prenses Nora!”

 

Stefan onu yalnız bırakırsa ustası Andrea tarafından azar yiyeceği için sanki gitmiş gibi yaparak görünmeyecek bir yerde durdu.

 

Nora attan çoktan inmişti ve gölgeye dönüşerek toprağın içinde gizlendi. Arka cepheye doğru gölge formuyla koşmuştu. Stefan’ın tarif ettiği gibi pencere bulduğunda, pervazın üstünde konaklamış bir kargayı fark etti.

 

“Dediği bu olsa gerek.”

 

Kalenin duvarlarının içinde süzülerek geçişler yaparak kuklacının odasına vardığında, burası onun gözünde deney alanı gibi gelmişti. Her yer karga tüyü veya parçalarıyla doluydu.

Nora, kuklacının odasında dikkatlice ilerlerken, her adımında gölge formunu kullanarak sessizce hareket etti. Odanın köşesinde, üzerinde çeşitli iksirler ve malzemeler bulunan bir masa gördü. Masanın ikinci çekmecesini açarak Violetta’nın verdiği iksiri yerleştirdi ve eski şişeyi aldı. Görevini başarıyla tamamlamıştı.

 

Tam o sırada, odanın kapısı yavaşça açıldı ve içeriye bir figür girdi. Nora, gölge formunda olduğu için fark edilmedi. Gelen kişi, kuklacıydı. Kuklacı, masanın başına geçip çalışmaya başladığında, Nora dikkatlice onu izlemeye başladı. Kuklacı, masanın üzerindeki şişeyi alıp içtiğinde, Nora derin bir nefes aldı. Plan işe yaramıştı.

 

Kuklacı, iksiri içtikten sonra bir süre odada dolaştı ve ardından zemin kata indi. Nora, gölge formunda onu takip etti. Zemin kata indiklerinde, Nora mutant kargaları gördü. Kargalar, normalden çok daha büyük ve vahşi görünüyordu. Nora, kuklacının bu kargalar üzerinde deneyler yaptığını fark etti.

 

Mutant kargaları neyle besleyip hangi parçasıyla büyüttüğünü anlamamıştı. Ona çok tuhaf gelmişti. Tüm bunlar.

Bir süre kuklacının hallerini izlemek için gölge kalarak takip etmişti.

 

✴️

 

Stefan ağacın gövdesinde sırtını dayamış gelen telsizi yanıtladı.

“ Andrea, Prenses Nora kalenin içinde bir süre duracağını söyledi. Gözlemlemek için benim gitmemi söylemişti ama senin azarın sayesinde ben görünmeyecek bir yerde bekliyorum.”

 

Andrea kıkırdadı telsizden “ Aferin çırak, Nora’ya bir şey olmasın hem kargaları gözlemle. Zehir bugün işe yaramaz ama yarın devreye girer. Kargalar enerjiyi kuklacıda alır üretemez veya kontrolü kaybeder. Kargalarda düşüş veya ölme sebepleri olur.”

 

Stefan, Andrea’nın dahici tahminini alkışlamak istemişti ama ses çıkarmadan veya görevi riski atmak istemediği için bu isteğini geri çekti.

 

“ Endişelenme Andrea. Prensesi yalnız bırakmadım. Karargaha birlikte gireceğiz hem buradan gözlem yapmak iyi fikir.”

 

“ Tamam iki gün bittiğinde karargahta görüşürüz.” telsizi kapatmadan son sözü bu olmuştu.

 

“ Nasıl tanıştıklarını merak ediyorum ustayla prensesin.”

 

Stefan bir gözü kaledeydi. Bir hareketlilik var mı diye bakındı.

 

✴️

 

Nora kuşların bir zayıflığı var mı diye gözlemişti. Bu mutant kargalar o kuklacının kas gücüne yer geçtiği aşikardı. Nora bu kasları nasıl ve ney zayıflatır diye düşünmüştü. Şu an hareketsiz kaldıklarında yorgunluk çökmüş olabilir kasları ama ya beslediği şeyler enerji verici bir et ise kasları dinç tutan madde katılmışsa diye düşünmüştü.

‘ Bak bu olabilir. Ama gözleri ve kulakları duymayıp görmezse bu kaslı mutant tuhaf yaratıklarının önüne kesebiliriz. Kolları ve bacakları kesildiğinde sadece bir gövde kalacak ve biz o gövdeyi diri diri yakıp buraya huzur getireceğiz.’ kendi kendine motive etmişti bir savaşçı benliğini kabullenmiş, sevinmişti.

 

Akşama kadar duvarın içinde saklanıp gözlem yaptı. Aşırı uykusu geldiğinde esneyip mutant kargaların yanından kuklacının yattığı odanın içine girip gölge formuyla düşmanın zayıflığını , nerden saldırmak gerektiğini düşünüp durdu.

          

Stefan, sabahın erken saatlerinde gökyüzünden düşen kargaları fark ettiğinde ödü kopmuştu. Üstüne o kargalardan biri düşeceğini düşünerek yerinden zıplayıp kenara çekildi.

 

"Demek zehir bayağı etkili. Acaba kalenin içinde durum nasıl?" diye düşündü, kaleye bakarak.

 

Nora, kuklacının camdan dışarı baktığını ve gökyüzünden düşen kargaları görünce sinirlenip daha çok karga çıkarmaya çalıştığını gördü. Ancak çıkardığı kargaların bozuk olduğunu fark etti. Her çıkardığı karga belirli bir süre dayanıp sıvı haline dönerek yere düşüyordu. "Kargalarıma ne oluyor acaba? Dün içtiğim ilaç işe yaramadı mı?" diye sinirlendiğinde, Nora bir o kadar mutlu oluyordu. "Zehrin etkisi bu. Bayağı güçlü bir zehir olmalı ki kuklacının işlevi pasif hale geldi," diye düşündü.

 

Kuklacı etrafı bulanık görüyordu. Görme yetisi zayıflamaya başlamıştı ve dengesini kaybetmiş gibiydi. Bir yere tutunmaya çalıştıkça düşüp duruyordu. "Sizden kurtuluşun ilk adımları gerçekleşti diyelim. Sizin devriniz tükendi," dedi Nora içinden.

 

Nora, ikinci gününü böyle mutlu bir şekilde gözlemlediği için sevinçliydi. Artık kör ve sağır olan bu karga kuklacısı, hiçbir şekilde onların işlerine karışamayacak hale geldiğinde büyük canavarın sonunu getirebiliriz diye düşündü.

 

Kapının dışarısında lordun çağırma emriyle gelen muhafızı duymadığında, muhafız odanın kapısından içeri girip kuklacının kolunu tutarak kaldırdı. Kuklacı, muhafızın yanağını tırnaklarıyla çizdi.

 

Nora, bu sahneyi çerez yiyip izlemek istiyordu ama kuklacının kolundan tutarak götürürken peşine takıldı. Kalenin sadece iki yerinde dolanıp durduğu için hiç kalenin diğer odalarını ve koridorlarını dolaşamamıştı.

 

Muhafız, kuklacıyı aşağıya kadar indirip büyük koridordan demir büyük kapıya kadar getirdi ve lordun önüne doğru fırlatarak attı. Nora, gülmemek için kendini zor tuttu.

 

Kuklacı ne duyuyor ne görüyordu. Tamamen lordun yanındaki konumunu kaybetmişti.

 

"Kuklacı, yaptığın kargalar düşüyor ve halk bundan çok şikayetçi. Ben de öyleyim. İnsanları korkutup kaçıracak derecede," dedi lord.

 

Kuklacı hiçbir şey duymamıştı. Duyamıyordu.

 

"Beni dinliyor musun kuklacı? Sana bir şey soruyorum," dedi lord.

 

Karga kuklacısından ses bile çıkmamıştı. Lord iyice sinirlenmişti. "Sağır ve kör mü oldun sen? Dediklerimi duymadın mı?" diye bağırdı.

 

Nora, bu gidişatın karga kuklacısının sonu olacağını emindi.

 

Batı Lordu, karga kuklacısının zindana kapatma emri verdiğinde Nora’nın kalenin içinde gözlem yapma süresi dolduğunu anlayıp duvarların içinden dışarıya doğru koşarak çıktığında derin bir nefes alıp bıraktı.

 

Stefan, Prenses Nora’yı dışarıya çıktığını fark edip atları yanına alarak saklandığı bölgeden çıkıp kendini gösterdi.

Kargaların sonu geldiğinde ne gören ya da ne duyan olacağı için kendini açığa çıkarıp Nora’ya seslendi.

 

Nora, etrafına bakındı. Dizlerinin üstünden ellerini çekip doğrulup kuklacının son durumunu ve neler olduğunu onlara anlatmak için çok heyecanlıydı ve keyfinden yerinde duramadı.

 

“ Başardık sanırım kargalar yere düşüyorlar yağmur gibi.”

 

“ Detayını sığınakta söylerim ama şu an buradan gidelim.”

 

Atlara bindiler ve ormanlık yol boyunca batı sığınağa kadar at üstünde ilerlediler.

 

“ Ama iyi geldi. Eğlendim keyiflendim baya hatta o et kas yığını mutant kargaların yok etmenin yolunu tahmin yürüttüm.”

 

“ Nasıl yani ?”

 

“ Nasıl’ın açıklaması sığınakta söyleyeceğim. Baya rahat bir yatakta ve bir şeyler yemek istiyorum açıktım bir buçuk gün nöbet tutarken.”

 

“ Tamam nasıl istersen.”

 

Stefan sığınağa gelene kadar çatlayacaktı meraktan ama sığınağa doğru giden patikadan yol alıp güvenli ağaçların arasından sığınağın girişine kadar atların sırtından inmeden yürüttüler sonra atları alan ekiplerinden birini teslim edip tahtadan kapıyı tıklattığında açan Andrea olmuştu. Koşarak sarılmıştı Nora’ya.

 

Nora içeri geçip midesine bir şeyler attığında ana salonuna geçip gördüğü ve olan biteni anlatmaya başladı.

 

“ İzlerken çok keyif aldım valla. Neyse ilk gün ilaçları değiştirdim ve o ilacı yanımda getirdim.” Cebine koyduğu iksiri masaya koyarak çıkardı. “ Daha fazlası var mı bilmiyorum ama oraya ulaşamaz şu an odasından uzak bir yerde esir durumda, lord onu zindana hapsetti ve ne duyuyor ne görüyor.”

 

“ Bir iki organı işlevi yitirdi o zaman sadece o mutantlar var onu ne yapacağız.”

 

Nora işte birkaç tahmini ile ortaya attı “ Eğer kasları ise o mutant kuşlar onları enerjik bir şeyle besliyor olabilir hareketsiz kalmasın işlevi kaybetmesin diye olabilir.”

 

Hepsi başını bu konuda onaylamıştı.

 

“ Sende diyorsun eğer kuşların yemeğine bir şeyler katarsak hem zayıflatırız bize saldırmasınlar diye hem de içeride onları kesip biçeriz.”

 

“ Bende böyle düşündüm. Bu son aşamayı andrea sana bırakıyorum ben. Benle birlikte geldin göreve, sonunu sen getireceksin. Hem kuklacıyı hem mutantı.”

 

“ Zindanda mı yapacağız daracık bir alanda,”

 

“ Aslında aklımda bir arena yapmak geliyor saldırı geniş alanda yapılsa daha iyi olur hem kendimizi göstermiş oluruz. Onları unutmadığımızı hatırlatırız.”

 

“ İyi de benim dövüş gücüm yok ki ?”

 

Herkes Andrea’nın bu dediğini gülmüştü.

 

“ Aklıma daha iyi fikir geldi. Ya kasları kör adamı mutant olan kasları kendisini yeseydi. Bir taşla iki kuş vurmaz mıyız. Zehrin hala etkisi geçmez yani pan zehri içmeden değil mi ?”

 

“ Bu daha da mantıklı geldi. Stefan lordla yakın olan sensin bu fikri lordda iletmen lazım. Durumu düzeltmek için halkın moralini yerine getirmek için yapmasını ikna etmelisin.”

 

Stefan bu durumdan memnun olamadı. Alttan sıkıntılı bir tebessümle gülümsemişti ama tekrar lordun karşısına çıkmak.

 

“ Korkma bu sefer o karga efendisi yok .”

 

Bu olsun biraz moralini düzeltmesi mi gerekiyordu. Pek düzeltmediğini emindi ama görev görevdi ve çoğu biten bir görevdi. Ama bu fikri lordun karşısına çıkıp söylemek pek iyi bir fikir miydi bilmiyordu.

 

Stefan batı lorduna bu teklifi sunacak mıydı ya da batı Lordu kabul edecek miydi arena yapmayı.

 

Bir sonraki bölümde öğreneceğiz.

 

 

Loading...
0%