@handelendin
|
Pelin
Gözüme giren güneş ışınlarına yine maruz kaldım. Murat ağabey, uyandırmak için beni sinir ettin ya, inanamıyorum sana. Zorunlu kalktım, heyecanlı değildim. Ablam hayatta mı, hayatta ise ne yapıyordu diye düşünüyordum. Kesin benim gibi o da beni özlüyordur, hatta beni bulmaya çalışıyordur. “Abla, beni bulmanı istiyorum, birlikte yaşayalım,” diye içimden geçirdim. Dolaba yürüdüm, elime parlak bir elbiseyle soket çorap alıp pijamamla değiştirdim. Telefonu elime alıp tweet paylaştım: “Yeni bir iş görüşmesine, müzik fakültesine😉” Enfes kokuyla mutfağa yürüdüm. Yine döktürmüş Murat ağabey, özel bir kahvaltı ha. Yanına koşup kocaman bir öpücük kondurdum, silmedi, izi kaldı yanağında. Masaya geçmeden bir şeyler atıştırdım, sonuçta derse geç kalmıştım. Kapıdan hızlıca çıktım. Pencereden bakana el sallayıp arabayla değil de otobüsle gittim. Ben de halktan biriydim ama tanıdık yerine yabancı oluyordum. Böylece şarkı yazabilecektim fakülteye ulaşana kadar. Pencereye yaslanıp defterimi açtım, bir şeyler karaladım. Aklıma gelen birkaç sözü geçirmiştim. Mırıldanıyordum bir şeyler: Birisine tutuldum, Onun o gözleri beni benden alıyor, Kim bilir bu sevda nerede, Kime göre saf, Kime göre bilmece, Kara sevdalı bir gönül… Parayı unuttuğum için “Şuradan bir kişilik,” diye uzattım şoföre. Teşekkür etti, ne kadar kibar bir ağabey. Etrafa bakındım, gelmiştim. Kampüsün önünde otobüsü durdurdum, inerken “İyi günler,” deyip indim. Koşarak sınıfa girdim, henüz kimse gelmemişti. Çantamı kenara koyup uygun fon müziği seçip yazdığım birkaç sözü uygun hale getirmeye çalışıyordum. “Birisine tutuldum, Onun o gözleri beni -” şarkımı yarıda kesen bir bakışla ona baktım. Bana doğru yürüyordu. Kulaklığı çıkarıp kayıt odasından çıkıp çantamı alarak şarkıyı silip ondan uzağa yürüdüm. Bir daha karşıma çıkmazdı, değil mi? Onu görünce onunla geçirdiğim zamanı hatırlayıp ağlıyordum. Beni başka bir kızla aldatmıştı. Bir karar vermiştim: aşk yok. Dersimiz müziğin anatomisi. Öyle bir ders duymamıştım gerçi. Yanıma Gülcan koşarak geldi, hoca gelmeden rahatladı. Hoca gelmeden sohbet ediyorduk. Kapıdan ses gelince hoca geldiğini sandım ama o geldi. Bana “güzel ünlü” lakabı takmıştı. Sakin oldum. Kendini bir şey sanan erkeklerden nefret ederim. Ablam yanımda olsaydı, seni doğduğuna pişman ederdi. Hocanın sesiyle yerime geçtim, dersi dinledim. İki ders müzik konusunu işledik. Teneffüs zili çaldığında içimden bir “oh” çektim İki kız bahçeye çıktık, rahat ve temiz havayı içime çektim. Gökyüzüne baktım, ablamı düşündüm; beni bulabilecek mi, şu an ne yapıyor, nerede gibi sorularla ablamı düşünüyordum. Gülcan’a sorduğumda cevabı “Bence seni bulmuş olması mümkün,” oldu. Öyle mi düşünüyorsun, beni bulmaya çok yakın olduğunu mu? Ders zili çaldı. Okulun içinden uzun koridorlardan müzik sesine, yani sahne salonunun kapısından girip özür dileyip dans edenlere ve şarkı söyleyenlere baktık. Hoca beni çağırdı, sahneye çıktım. Doğaçlama yapacaktım çünkü dansım tam olmamıştı, şarkım da yarım kalmıştı. Müziği açıp dans ettim, doğaçlama sunuyordum ama ben hissediyordum. Müzik bittiğinde durdum, Meltem hoca alkışladı beni ve beni dans kaptanı ilan etti. Ne güzel bir gün olmaya başladı. Biri içeriye girdi, Meltem hoca onu sahneye yanıma gelmesini istedi. Demek adın Ali Karayel’di, benim şarkımla koreografi yapmama yardım edecekti. Bunu duyan Murat ağabeyim ne yapar bilmek veya görmek istemiyorum. Elinde küçük bir kağıt parçası uzattı, gizlice açıp baktım. Notta “Yarın akşam 11’de evime gel,” yazıyordu. Doğrusu onun evinin neresi olduğunu bile bilmezken bana verdiği notta gelmemi istemesi mantıksız değil mi? Bence de biraz mantıksız. Teneffüs zili çalmıştı, ona ev adresini soracaktım ki sahneden inip gitti. Gülcan’a söyledim, “Ben biraz daha burada kalacağım,” diye. “Peki,” dedi ve dışarı çıktı. Biraz daha prova yapmak istedim, müziği açıp dans ettim. Biri girdi, umursamadım, devam ettim dansa. Belimde bir el hissettim, diğer elini koluma tuttu, beni kendine yakınlaştırdı. Kulağıma “Hazır mısın?” sorusunu sordu. Yutkundum, gözlerimi kapatıp başımı salladım. Onunla birlikte dans ettik, o an gelmiş gibi hissettim. Dudaklarımız yakınlaşmıştı ki bir sesle ondan uzaklaştım. Ellerinden kaçıp müziği kapatıp yanına gittim. Sınıfa yürüdük, gülerek içeri girdim. Son ders olarak sıradan bir dersti, matematik. Onun da geçip gitmesini bekliyordum. Uykum gelmişti, sıraya düşecek iken çıkış zilini duyar duymaz çantamı toplayıp Gülcan’la birlikte dışarı çıktık. Onunla okul önünde ayrıldım. Bir adım attım, önümde bir araba belirdi. Kapıdan gözlüklü bir adam çıktı, bana bakıp gülümsedi. “Yıldızım, lütfen bu hayranınızın arabasına binin,” diye rica etti. Normal bir öğrenci gibi gidecektim, elim ayağım titredi, ne yapacağımı bilemedim. Bana yalvaran gözlerle bakınca kıyamadım, bindim. Yola çıktığında evimi tarif ettim. Yol boyunca konuşmadık. Durdu, “Ne oldu?” diye sorduğumda “Geldik,” dedi. Arabadan çıkarken bileğimden tutup dudağımdan öptü. Ne olduğunu anlayamamıştım. Eli bacağımdan yukarı çıkıp cebimden telefonumu alıp numarasını yazdı, bana uzattı. “Numaram sende, nasıl kaydetmek istersen kaydet güzelim,” dedi. Şaşırıp ürperme geldi içime. Ona baka kaldım, bakmamı kesen telefonum oldu. Ekrana bakıp içimden “eyvah” geçti. Arabadan hızlıca çıkıp konuşmaya başladım. “Alo Murat ağabey, eve geldim ben.” “Tamam kardeşlerin en güzeli, ben biraz geç kalacağım diye aradım.” “Tamam ağabey, bir şey soracağım. Sence ablam beni bulacak mı?” “Tabii ki bulacak, evde görüşürüz,” dedi ve telefonu kapattı. Eve girdiğim anda çantamı yere atıp bir duşa girsem diye düşündüm. Odama kadar yürüyüp üstümdekileri çıkarıp direkt banyoya koştum, sıcak bir duşa girdim. Tüm günün yorgunluğunu üstümden atmak için iyi bir fırsattı. Banyoda fazla durmadan havluyla odama gidip en sevdiğim pijamalarımı giyip mutfağa yürüdüm. Kendime akşam yemeği olarak salata hazırlayıp masaya yürüdüğüm an kapı zili çaldı. Kapıyı açtığım sıra Murat ağabey gelmiştir diye açmıştım ki karşımda Ali vardı ne işi vardı anlamadım bana1 içeri almayacak mısın ?" diye sorduğunda içeri aldım. Kapıyı arkasından kapatıp ayakkabılarını çıkar dedim çıkardı sonra ben mutfaktan yemek tabağımı alıp solana geçip oturdum – yanıma yaklaştı ona baktım bana gülümseyerek bakınca ne yapacağımı bilemedim dudakları dudağıma yapıştı sonra eli bacağıma değdi huylandım ne yapıyor benle uğraşmayı çok mu sevdi ama ben hiç sevmedim. Elimdeki tabağı orta sehpaya koydu beni yatırdı çok yürekten öpüyordu – bir şey yapamadım ağırlık çok fazlaydı eli tenime değdi altıma bakmayı korkuyordum gözlerimi kısıp baktım pijamamın içine girmişti o an boynumda ıslaklık hissiyle çok sıkıntı içindeydim biri beni bu durumdan kurtarsa diye düşündüm duam kabul gördü keşke diğer isteğimde gerçekleşse ablamla konuşabilsem ya da görüşme imkanım olsaydı – neyse anahtar sesi olamaz diye tüm gücümle onu ittim “ Ne oldu ?” “ Ağabeyim geldi seni görürse öldürür!” dedim onu saklayacak bir yer bulmayı çalıştım ama bana hiç yardımcı olmadı “ Ali hocam bir ilişkiden yeni çıktım, yani sizinle olamam.” dedim neden diye sordu onu balkon kapısından çıkarıp “ ben öyle istiyorum,” dedim onu evimden kapı dışarı ettim sonra kendimi çeki düzen verip kapıda karşıladım murat ağabeyimi gülümsedi bana bakıp sonra etrafı bakınıp geri bana döndü “ hoş buldum kardeşim,” deyip odasına yürüdü bir rahatlama girdi içime rahat olabilecektim değil mi uyumam lazımdı gösteriye çok az vakit kalmıştı onun için iyi bir uyku çekmeliydim. Telefonumdan gelen bir şans ver mesajını aldırış etmeden kapatıp güzel bir uyku çektim. |
0% |