@handelendin
|
Alarmın bu saatte çalıp sinirimi bozmasından geçtim uykumun içini etmesinden dolayı yataktan istemeyerek kalktım. Uyku sersemi olan ben kendimi aynada göz attım. Durumum berbattı, banyoya koştum çeşmeyi açıp yüzümü yıkayıp kapattım. Sonunda kendimi gelmiştim rutin işlerimi halledip tam çıkacaktım ki banyodan altımda ıslaklığı fark ettim. Regl olmadığım inşallah yarım maçım vardı – olursam olayım ben bunla bile maç yaptım – korkarak açıp of dedim – odama gidip çamaşır kapıp geri banyoya koşup bir pet alıp işimi halledip – çamaşırımı yıkayıp astım kaloriferin üstüne.
Geri odama gidip üstüme çok beğendiğim iki parça kıyafeti giyip saçlarımı bağladım – banyodan petler alıp çantamın içine koydum. Çantamı kapatıp odadan çıkıp basamaklardan inerken telefonumun sesini işittim. Çantanın derinlerinden telefonu kapıp – ekranı bakarak açarak ( arayan Güldü) bana haberleri izledin mi diye sormuştu bende hayır demiştim açıp bakmamı söylemişti. “ Arabayı bindiğimde açarım neredesin seni alayım.” nerede olduğunu söyledi dolaptan bir şeyler atıştırıp kapıdan ayakkabımı giyerek çıkıp hala gülle konuşuyordum. Kapıyı çekerek arabanın kapısını açıp çantamı yanımı atıp arabanın içine binip radyoyu açtığımda muhabirin sesi geldi deponun adını ile saatini söylediğinde gülümsedim devam etti “ üniversite öğrencisi kağan öz kimlikli bir öğrenci ölü bulundu bir depoda polis memurları kimin yaptığını bulmayı çalışıyorlar” dediğinde ikimizde güldük “ kızım bu okulda duyulursa senden korkarlar” bunun için yapmıştım zaten bir taşta iki kuş hem kurtuluş hem ise korku sarmak içindi. “ Ben kapatıyorum yola çıktım seni almaya geliyorum.” dedim tamam dedi kapattık aynı anda. Yola çıktığımda trafikle karşılaştım Gülle mesaj attım “ gül ben biraz geç kalabilirim trafik var” iletildi işareti ile trafiğin açılmasını bekledim. Telefondan ses ve ışık belirmişti. Telefonu alıp baktım. Gönderen: Gül Tamam Miray ben beklerim 😊 ( 09.31) Telefonu geri koyup – trafiğin açılmasını bekledim. Trafiğin sebebi çıkmıştı arama çalışması polis memurlarını gördüm. Polis memuru camı tıklattığında pencereyi açıp benden istediklerini verdim, ruhsat ve ehliyetimi gösterdim sonra bana o soruyu sordu “ Kağan öz diye birini tanıyor musun ?” tanıyordum sonuçta onu öldüren bendim ama kendimi ihbar etmeyecektim. “ Tanıyorum memur bey aynı okuldaydık ama onu okuldan başka bir yerde görmedim.” dedim beni serbest bıraktı ehliyetimi ve ruhsatımı geri verdiklerinde kolay gelsin deyip yoluma devam ettim. Gülün evine geldiğimde arabayı koşup bindi sonra sürmeyi devam ettim. Okulun önüne park ettiğimde ders zili çalmıştı. Anahtarı çekip freni indirip ayakları çıkardım sonra kendim ile çantamı çıkarıp arabanın kapılarını kilitledim. Gülle birlikte sınıfa hoca gelmeden yetişmeyi çalıştık – okulun içine girdiğimizde yavaşladık sakin ve cool olarak sınıfın içine girip yerlerimizi geçtik. Hoca daha gelmemişti sıraya yayılarak gülle sohbet ederken kapının kapanma sesiyle bağırma sesiyle önümüze döndük “ susun artık!” tehditkar bir sesle sınıf sustu. Bizi korkutmayı çalışmıştı ama ben korkmadım aksine sinir oldum. Bize bakıyordu özellikle gözleri benim üstümdeydi – bize doğru yürüdüğünde sınıftaki arkadaşların gözlerinde olacakları bildiği şeyleri görüyordu. Karşıma geçip bağırdı beni tehdit etti “ Beni dinleyeceksin küçük hanım!” sinirlerimi hakim olamadım ayağa kalkıp gözlerinin içine baktım hocanın “Sen kimsin de seni dinlemem gerek hocasın ama hocalığını bil ve bir daha bana küçük hanım deme!” deyip geri oturdum. Onu azarladığım için haddimi bilmemi söyledi – ne yazık benim kim olduğumla ilgili hiçbir fikri yoktu ama ona kim olduğumu söylesem iyi olurdu değil mi ?
Tahtaya çıkıp kendimi tanıtmak istedim - hocaya dönüp “ Hocam ben kimin tahminin var mı ? Ben katillerin en kötüsüyüm onca ölüm haberleri ben olmadan olmaz yani benle uğraşırsan senin sonun olur hocam.” dedim bana senin hiç mi vicdanın olmaz diye söylediğinde onu daha da yakınlaştım “ vardı hocam kül olup gitti beni bu hale onlar getirdi hocam” dedim ağladım. Güle bakıp dedi ki arkadaşını lavaboya götür yüzünü yıkasın – gül derhal yanıma gelip lavaboya birlikte gittik.
Yüzümü su tuttu sonra sarılmam için kollarını açtı sarıldım sımsıkı “ Geçecek kanka hani birbirimizi söz vermiştik ağlamak yok ağlatmak var.” doğru öyle bir söz vermiştik mezarda birbirimizi söz verdik çünkü öyle gerektirdi. Kendimi geldiğimde ondan ayrılıp tuvaletten işlerimi halledip çıktığımda teneffüs zili çalmıştı – bana bakıp iyi olup olmadığımı sordu bende iyi olduğumu söyledim ona “ kötülük iyisiyim” dediğimde gülmeyi başladı. Dışarıya çıkıp çardakta sohbet etmeyi başladık. “ Gül ne yapacağım hasta oldum maçım var.” “ Yaparsın kızım sen her şekilde yere serersin endişelenme hem o parayla köyde ev tutacağız, hem ev hemde ofis olacak orada planlar yapıp ölümler olacak peki kimden başlayacaz” dedi haklıydı orada bir depo kiralayıp işimizi orada görecektik. Kimden başlayacağız diye sorunca bende bilmiyorum babaannemin evinde kilitli çekmecemin içinde kara listemden bahsettim – tam zamanında zil çalmıştı.
Gülle birlikte sınıfa geri döndük. Konuşarak oturmuştuk “ Gül biliyor musun listeme kim eklendiğimi” omuz silkmişti ağzımdan laf almayı başladığında ona bende bilmiyorum demiştim ki hoca derse başlamıştı bölüm dersiydi tabi.
Demir derste iken bana bakıyordu – ilgilenmedim sıkıldığım için fark ettirmeden uyudum.
Gül beni dürttü teneffüs olduğunu söyleyince gözlerimi kırpıştarak açtım – ne kadar uyudum bir ders saatini mi diye sordum başını salladı bana not aldığını söyledi ona teşekkür ettim. Sınıftan birlikte çıktık kolumdaki acıyı hissedip arkamı döndüğümde onu gördüm – güle dönüp güle” biraz işim var sen git arkan-“ bana deki arkandakini görüyorum çardaktayız işini bitir gel dedi başımı salladım önden gitti.
Demirin kolumun bırakmasını bekledim – bırakmadı istedim isteğimi geri çevirdi daha sıkı tutup beni boş bir kenara çekip kıstırdı. Gözlerimin içine bakıp gülümsedi neden gülümsüyorsun merak ediyordum – birden dudaklarımı yapıştığında onu iterek kendimden uzak tutmayı çalışırken daha da sıktı – en sonunda pes edip ona katıldım.
Bize bakan gözleri hissettim onu itip koşarak dışarıya çıkıp arkadaşlarımın yanına gittim. " Ne oldu sana kızım? " diye sorduklarında önemsiz bir şey diyerek geçiştirdim fazla takmadılar kafalarını havadan sudan sohbet ediyorduk berk maçımdan bahsettiğini duydum kulak kesildim tarihi belliydi değil mi ben unuttum gerçi olanlardan sonra hatırlamam normal olmazdı. Ama kafamda demirin her beni boş bulduğu zaman sürekli öpmesiyle doluydu. Bunu bir son vermem lazımdı hem de hemen diyerek bir şeyler düşünmeyi başladım işte. Sıkıntılı olduğumu anladılar bana ne yaptım bakışı attıklarında anlatmak zorunda olmadım onlara boş ver dediğimde zil çaldığında sınıfa birlikte yürüyerek girdik. Demirin bakışlarını maruz kalınca kapandım. Dersleri onun yüzünden pek dinleyemedim bana baktığı için rahatsız oluyordum - ara sıra teneffüste arkadaşlarla takılırken bile yakamdan düşmüyordu. Bana takık olduğunu görebiliyordum ama sinir bozucu olmayı başlamıştı. Çıkışta bile peşime bırakmamıştı - evime kadar takip etmiş sonra içeriye girdiğimde ayrılmıştı sonunda eve girmiş bir rahat nefes alabilmiştim bu iyi bir şey diye düşündüm bence de çok iyi. Biraz derslerime odaklanmak için odama çıkıp ders tekrarı ettim - tamam kötü biriyim ama üniversiteyi bitirip kurtulmak için her şey yaparım birde ben inek öğrenciydim eskiden yani derslerim iyiydi çalışkandım. Uykum gelince yatağa girdim yemek yemeden birazcık uyumak için. S Uyku tutmadı aç karnı yatılmıyor. Yataktan kalkıp aşağı inip kendime sandviç ve sıcak çikolata yapmak istedim karnıma sıcak bir şey içersem kendime gelirim diye düşündüm. Su koyup bardağın içine bir kaşık koyup sandviç içi peynir ve domates koyup doya doya yedim. Can sıkıntısıyla kitaplığa gidip kendime kitap seçtim – babamın bana hediye ettiği kitabı alıp dışarıdaki yerime koyup sıcak suyun tık sesiyle mutfağa girip bardağın içine boşaltıp kaşıkla birlikte sandalyeyi oturup bir iki sayfa açık okumayı başladım.
İlk sayfasında şu yazıyordu “ Belki bu dünya başka bir yerin cehennemidir.” anlamadım ne demek istediğini devam ettim okumayı sonra fark ettim ilerledikçe ismi ölümlü aşklardı çok saçma bir isimdi ama yazara ayıp olmasın diye kendime sakladım- düşüncelerimi. Bir yudum alıp devam ettim – çok güzel geldi içim ısındı. Kitabımı yarım kestim kapı çalmasıyla ayağa kalktım – kapıya doğru yürüdüm ve kapıda durup görüntüde ona bakınca neden geldiğini anlamadım sıkıntı çıkarmasın diye içeriye aldım. Koşarak karşıma geldi – soluklandı sonra doğruldu onu üstten aşağı sezip durdum “ ne için geldin” dedim ve direk lavaboya koşup işimi halledip ellerimi yıkayıp yanına geldim.
Beni yok sayıp balkona geçti kapıyı kapatmıştı çoktan – balkona çıktım elinde kitapla bana “ sen böyle kitapları okur musun ?” diye sordu “ Bu kitabı babam bana iyi bir kızken almıştı.” dedim. Demir ailemin adlarını sordu ona anne ve babamın isimlerini söylediğimde donuk kaldı – anlamadım neden donduğunu – bir şey oldu eli belime koymuş beni kendine çekip bana seni sevdiğimi söylemediysem şimdi söylüyorum seni sevdiğimi bu ne çok romantik ortam mı yaratıyordu. Dudaklarımı kapandı- kurtulma çalışmalarım işe yaramadı sonra onun mavi gözlerine esir oldum- ben onun gökyüzünde sığınan bir yıldız gibiydim.
Demir “ Bana da içecek verir misin ?” deyince kendimi toparlayarak hayır efendim ne diye geldin diyerek bağırarak geri çekirdim.
Demir yanıma gelip bana moral vermek istedi anlıyorum “ Ağlama kraliçem bu hemen olacak bir iş değil yavaş yavaş olacak.” dediğinde kendimi toparlayıp lavaboda yüzümü yıkayıp çıktım. Ona seslendim ne istersin diye benim içtiğimi söyledi işte aynısını yapıp yanına geldim bardağa uzattım. Ona ikinci şans vermek istedim herkes bir ikinci şans hak eder değil mi ? Ona bakıp bu şansı ona verdiğimi mi söylesem diye düşündüm bana bakıp “ Kitabımı okumamı ister misin ?” sordu başımı salladım kitabı açarak salıncakta yanına geçip oturdum.
Şimdi anlıyordum her şey daha yeni başlıyordu. Onun omzunda uyuya kalmıştım.
|
0% |