Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Karşılaşma

@handemonet

Uçağa ilk bindiğimde hem içimde tatlı bir heyecan hem de ucu karanlığa çıkan bir belirsizlik vardı. Neden Bodrum'a gittiğimi bilsem de beni orada nelerin beklediğini hiç bilmeden derin bir korku havuzunda kulaç atıp durmak tüm bedenime kramp girmesine sebep oldu. Uçağa binmeden bir kaç dakika önce gelen mesaj daha da korkmama sebep olsa bile bu hisle başa çıkmaya çabaladım. Aynı Volkan'la ayrıldığımız gece ansızın gelen konumlu mesajda yaşadığım tedirginliği yaşıyorum. Mesela o günde o mesajı Volkan'ın attığını düşünmüyorum yaşadığım şokla kaçıp gitsem de kendime geldikçe aydınlanma yaşamaya başladım. Volkan bile isteye bunu yapacak kadar aptal biri değildi, üstelik kafası gayet yerindeydi. Nereye gidersem gideyim biliyorum bu şüphelerde benimle gelecek.


Yine aynı şüpheyi Beliz'in attığı mesajda da hissettim.

"Merhaba Pelin, dün gece acil bir işim çıktığı için sana detayları yazamadım. Sanırım şu an uçağa binmek üzeresin veya bindin. Takip edeceğin kişi Sıraç Tekin ismini daha önce duyduğundan şüphem yok zaten. Kendisi 7 numaralı odada kalacak sen ise 6 yani hemen bitişiğinde ve lütfen çok dikkatli ol. Senin ne niyetle orada olduğunu fark ederse bu ikimiz içinde iyi olmaz. Senin şöförün olan Yusuf bey aynı zamanda sana göz kulakta olacak başına herhangi bir sıkıntı geldiğinde lütfen bunu onunla paylaş ve unutmadan her gün her saat bana yalnızca mesaj ile kısaca Sıraç'ın neler yaptığını haber ver. Kendine iyi bak tatlım"

Bu mesaj içerisinde yeterince belirsizlik varken birde takip edeceğim kişinin Sıraç Tekin olduğunu öğrenmek hiç iyi olmadı. Soyadı her ne kadar Tekin olsa da herkes bilirki bu adam asla tekin değildir. Ünlü iş insanı Haldun Tekin'in esrarengiz oğlu, babasıyla görüşmeyen türlü olaylara karışan ailesinin tüm imkanlarını reddedip Tekin Mühendislik holdingini kuran ve televizyon kanallarında babasına göğüs gösterisi yapan bir adam. İş yerindeyken dergide Tekin Mühendislik için çekim ve röportaj yapmak için Sıraç Bey'den 2 ay randevu bekledik. Geciktirdiği gibi üstüne üstlük son dakika röportajı iptal etti, böyle de umursamaz bir insan. Yani say say bitmeyecek kötü özelliği var. Saygın biri gibi gözükse de sanki insanlar ona korkudan saygı duyuyor gibi. Yani ben tek başıma bu adamı nasıl takip edip nasıl mücadele edebilirim ki? Yanında en az on tane korumayla gezen biri bu onlar olmasa etrafında sürekli iş insanları ve ünlü isimler olur. Tüm bunların arasından sıyrılıp nasıl dikkatini çekeceğim ki? Bu imkansız.

Uçaktan indiğimde kendimi derin bir boşlukta hissettim. Aslında yabancı değilim bu hisse, 26 yaşına kadar hep tek başımaydım. Hiçbir yere ait hissetmediğim için bir yerden ayrılmak bana hiç dokunmadı kendimi bir yere ait hissedebilmek için zaten türlü çabalar harcadım kendimce ama sonuç hep aynıydı ve ben tek başımaydım. Bu tanıdığım bir his olduğu için onunla nasıl savaşacağımı biliyordum ve benim savaşamadığım tek şey belirsizlik. Tüm bunları düşünürken yabancı bir numara tarafından arandım, telefonu açtığımda hiç tanımadığım bir ses bana "Merhaba Pelin Hanım" dedi.

"Merhaba buyrun?"

"Ben Yusuf sizi havaalanının çıkışında bekliyorum plakanın sonu 478 ile bitiyor" dedi.

Derin bir nefes aldıktan sonra kalabalığın arasında o plakalı arabayı aradım ve yanında duran ellili yaşlarında kır saçlı adamı görünce yanına doğru gittim. Yüzünde tatlı bir gülümseme ile karşıladı beni, bavulları da bagaja yerleştirdikten sonra yola koyulduk.
İlk başta derin bir sessizlik hakimdi ve bunu ilk Yusuf Bey bozdu

"Nasılsınız Pelin Hanım? Yolculuk nasıldı?"

"Ahh teşekkür ederim, çok güzel geçti rahat geldim. Peki siz nasılsınız Yusuf Bey" diyerek sohbet etmeye başladık. Ancak bir demokrat kadar resmî konuştuğumuz için konuşma asla ilerleyemedi hep tıkandık.

"Bana abi diye hitap edebilirsiniz" dedi ve o aramızdaki yüksek gerilim hattı bir anda çekildi. "Elbette çok memnun olurum, benimle de sizli konuşmanıza gerek yok sen diye hitap edebilirsin Yusuf Abi" dedim. Bu duruma memnun olmuş olacak ki hafifçe gülümseyerek kafasını salladı.

Everside Plus otelin önüne geldik o kadar lüks bir otel ki iki yıllık maaşımı komple yatırsam yinede kalamayacağım bir yer gibi. Yine de çok heyecanlandım bu beyaz şatoyu andıran otelde kısa bir süre bile olsa kalmak bana yeter de artardı bile. Yusuf Abi'nin eşliğinde odama kadar geldim. Kapıdan içeri girdiğimde belki de evimin iki katı olan odada jakuzi karşıladı beni. Wow benim banyomdan bile büyük ve yatağımın hemen karşısında adeta beni kendine çeken denizin maviliğine bakarak sonsuz bir rüyaya dalmak istedim ama ne mümkün. Benim için bir servet döken Belizciğimden mesaj geldi.


"Tatlım! Hazırsan başlayalım. Sıraç saat 18.00'de aşağı yemek yemeğe inecekmiş bir toplantısı varmış asistanından bilgi aldım. Bu da sana son kıyağım top sende"

Bari biraz dinlenseydim diye söylenerek kendimi duşa attım, jakuzi keyfi yapacaktım maalesef yalan oldu. Yanıma aldığım mini, tek omuzlu kırmızı elbisemi bavuldan çıkarıp askıya astım ve duşa girdim. Çıktığımda hazırlanıp bir yandan da saati kontrol edip durdum. Saat 17.00 ile 18.00 arası pek ilerlemiyormuş çıkardığım tek anlam bu. Daha fazla beklemeye yüreğim elvermediği için kendimi otelin lobisine attım. Bir süre orada takılıp geleni gideni kontrol ettim ama etrafta Sıraç'a dair hiçbir şey yoktu ben de dayanamayıp restoran kısmına geçtim. Saat 17.55'ti ve görevimin başlamasına tam tamına 5 dakika vardı. Aman Allah'ım kalbim yerinden çıkacak galiba. Kapıyı görebileceğim bir yere oturduğum için gelene gidene bakmaktan garsonu üç kez geri gönderdim. Saat 18.10 yani 10 dakikadır hala gelmedi o gelmedikçe benim nabzım daha da hızlandı.


Saat 18.40'ı gösterdiğinde nihayet takım elbiseli beş adam kapıdan içeri girdi telefonda açık duran fotoğraftan ve gelen adamlar arasından Sıraç'ı seçmeye çalıştım işte öyle bir acemilik benimki adamı sadece fotoğraflardan biliyorum. Acaba estetik mi yaptırdı da tanıyamıyorum derken adamların tam karşımdaki masaya oturduğunu fark ettim. Menüyle yüzümü kapatmaya çalısıp artık onuncuya gelen garsona sipariş vermek zorunda kaldım çünkü fazlasıyla dikkatini çektim. Garsona menüden siparişler gösterip kafamı kaldırdığımda tam karşımdaki masada ayakta duran takım elbiseli adamı gördüm ve telefona baktım.

Evet!!! Aranılan adam tam karşımdaydı ama o da ne cidden bu adam insan mı?! Uzun boyu, koyu kumraldan siyaha doğru dönen, düzgünce taranmış saçları, geniş omuzlarını saran siyah ceketi ve tüm bunlara eşlik eden kahverengi gözleri. Adam bir romandan fırlamışçasına karşımda duruyordu gözlerimi almakta hayli güçlük çektim ve bence çok tehlikeli bir durum bu kendisinin uyarı tabelasıyla gezmesi gerekir "Çok bakmayınız bağımlılık yapabilir" diye ahh ahhh.
Hemen Beliz'e mesaj atıp adamı daha da yakından incelemeye başladım. Yanındaki adamlar ona bir şeyler anlatıyor o da umursamazca kafasını sallıyor. Pek konuşmuyor ama geri planda da kalmıyor. Gözleri inanılmaz soğuk ve donuk bakıyor. Adam hiçbir şey yapmadan bile sınırını öyle koruyabiliyor ki bence muhteşem bir yetenek.

Yemeklerini yedikten sonra teras kısmına doğru gittiler ee tabi ben de. Beş adamdan üçü yanından ayrıldı ve üç kişi devam ettiler. Tüm bu bilgileri Beliz'e de detaylıca yazdım fakat Beliz okuyup cevap bile vermedi cidden bu kızda da bir tuhaflık yok mu?

Neyse saatlerce onları bir köşeden izledim ve uzun uzun bir şeyler konuştular. İki adam da gitti ve Sıraç tek başına kaldı. Acaba yanına gitsem mi? Merhaba desem mi? Offf çok acemice olacak napıcam ben? Sonuç olarak teras kısmındaki herkes gitti bir iki çift, ben ve Sıraç kaldık. Ama adam kafasını bir kez olsun kaldırıp benden tarafa bakmadı ben ise iki dakika telefona baktım ve evet kafamı kaldırdığımda masa bomboştu. Koşarak çıktım sonuçta odalarımız yan yanaydı belki kapım açılmıyor derdim ancak o da beklediğim gibi olmadı adam yalnızca iki dakika içinde sırra kadem bastı.


Loading...
0%