Yeni Üyelik
6.
Bölüm
@handemonet

Hani tahta kurtları vardır ya tahtanın içini kemire kemire bitirir işte benim de içime düşen kuşku bunun gibiydi. Gece boyu düşünmemek için büyük uğraşlar versem de kendimi otel odasında düşünürken buldum. Aslında Sıraç'la Datça'ya gitmekten vazgeçmiştim ama içimden bir ses buraya kadar geldiysen tüm bunların muhakkak bir anlamı vardır dedi. Beliz'in bir anda bu oyundan neden vazgeçtiğini öğrenmem gerekiyordu o yüzden günün ilk ışıklarıyla yataktan çıkıp bavulumu hazırladım. Saat 7 gibi Yusuf Abi'yi arayıp her şey için teşekkür ettim ve Datça'dan sonra Bodrum'a geri dönmeyeceğimi belirttim. Yaşadığım tüm bu saçmalıklar sadece ruhumu değil bedenimi de etkilemiş olacak ki kemiklerim sızım sızım sızlıyordu. Saat 07.20'de anahtarı teslim edip lobiye geçtim ve kısa süre sonra Sıraç'ın korumalarının ona ait olduğunu düşündüğüm bavullarını dışarı çıkarttığını gördüm. Ayağa kalktım kapıya doğru ilerledim ve arabasının kapısına yaslanmış olarak duran Sıraç, beni görünce yüzüne inen kocaman bir tebessümle önüme doğru geldi.

"Teşekkür ederim beni kırmayıp geldiğin için"

Sahte bir gülümseme takınarak sadece rica ederim anlamında kafamı salladım ve arabaya oturdum. Hani bazen olur ya kimseyle konuşmak istemezsin, kimse sana soru sormasın, bakmasın, dokunmasın öylece yanından geçip gitsinler istersin o an yaşadığım duygu tam olarak buydu. Hiç tanımadığım ve daha düne kadar onu takip etmek icin yola koyulduğum adamla şimdi baş başa bir yola çıkıyordum hem de yine hiç bilmediğim bir yere giderek. Bir yanım deli gibi ondan kaçmak isterken diğer yanım onunla kalmak için çırpınıyordu. Sanki aramızda incecik bir bağ vardı ve biz o bağ yüzünden birbirimize sıkıca bağlı gibiydik. Ondan korksam bile yine de bana güven veren bir tarafı da vardı.Yol boyunca pek konuşmadık çünkü ben sadece susmak ve düşünmek istedim. O ise bunun farkındaymış gibi hiç üzerime gelmedi ama yüzünde ara ara beliren mutluluk ifadesine bakacak olursak onunla gitmeme çok memnun gibiydi.

Uzun bir yolculuğun ardından eski ama tamamen restore edilmiş taş bir eve geldik. Butik otel zannettiğim bu evin aslında onun evi olduğunu fark ettim. Bahçeden eve doğru ilerlerken erikten şeftalisine, şeftaliden limona kadar bir sürü ağaç ve sayısız çiçekler selamladı bizi. Sadece bahçeden yayılan bu kokular bile bana bir anlığına iyi geldi. Gözlerimi kapatıp derin bir nefesle o kokuları içime çektim.

"Bahçeyi çok beğendin sanırım?"

Gözlerimi açıp ona doğru döndüm;

"Evet, bana bir şeyler anımsattı. Güzel şeyler..."

Gülümsedi ve hadi diyerek önüme doğru geçip bana yol gösterdi. Eve girdiğimizde antika eşyaların, modern eşyalarla ince bir işçilikle dizayn edildiğini fark ettim kendimi bir an sarayın içinde gibi hissettim.

Ona bir sürü soru sormak istesem de bir şeyler beni susturuyordu bana gösterdiği odaya girdim kapıyı kapattım. Karşımda rüzgardan uçuşan bembeyaz perdenin arasından yansıyan deniz, bahçeden odaya yayılan o muhteşem çiçek kokuları yine aynı işçilikle hazırlanmış küçük bir oda. Korkumu, endişemi hatta tüm telaşlarımı unutturacak kadar güzel bir yerdi burası. Kendimi o güzelliğin içerisinde kaybetmiş olacağım ki bir an Sıraç'ın kapının dışından duyulan sesiyle irkildim.

"Ben bahçeye geçiyorum, sen de üstünü değiştirip gel beraber yemek yiyelim"

Benim anlamadığım tek bir şey var bu adam beni hiç tanımadan, kim olduğumu bilmeden bana nasıl güvendi ve beni buraya kadar getirdi. Şayet kime diyorsam ben de onunla gelmeyi tercih ettim sonuçta.

Hava çoktan kararmak üzereydi Sıraç yemek için bahçeyi hazırlattı. Ben de o sırada ağaçlardan meyveleri toplaya toplaya etrafı dolandım. Burası bana bir şeyi, bir yeri anımsatıyordu hatta çok iyi bildiğim ama unuttuğum bir hissi de. Bir süredir nedense bu oluyordu bana, unuttuğum bazı hisler aniden çıkıp geliyor sanki geçmişimde sakladığım hatta gömdüğüm ne varsa oradan çıkmak için adeta çırpınıyorlardı.

Yemeğimizi yedikten sonra kahvelerimiz geldi, Sıraç bana bir şeyler sormak istercesine bir süre yüzüme bakıp duruyordu.

"Sıraç, bana bir şey mi sormak istiyorsun?"

Bir kaç saniye düşünür gibi oldu;

"Aslında evet, seni biraz daha yakından tanımak istiyorum ancak özel olacağını düşündüğüm için sorup sormamak arasında gidip geliyorum"

Bu cümlenin arkasından gelecek sorudan korksam da merakıma yenik düşüp;

"Yo tabi ki sorabilirsin. Cevap verebileceğim bir şeyse elbett yanıtlarım"

Kollarını masaya koyup, elleriyle çenesini kafese aldıktan sonra;

" Ailen nerde ya da arkadaşların? Bu zamandır hiçbirinden bahsetmedin, anlatmadın ve hep tek başınasın. Üstüne işim var diye geldiğini söylediğin yerden her şeyi bırakıp benimle geldin. Telefonun bir kez çalmadı, sen birini aramadın yani kafamda oturmayan şeyler var"

Bu sorulardan anladığım üzere Sıraç bir şeyleren şüpheleniyor ve bence dostunu yakın tut düşmanını daha yakın felsefesiyle beni yanından ayırmıyordu.

" Aslından yakın bir arkadaşım ve hatta kedim şu an onunla kalıyor. Aileme gelecek olursam hiç tanımadım ama eğer gücenmezsen bu konuyu konuşmak istemiyorum ."

Yüzünde beliren anlamsız ama sorgulamaya benzeyen ifadeye bakacak olursak cevabımdan pek tatmin olmamış hatta onunla kafa bulduğumu filan da sanıyor gibiydi. Kaşlarını hafifçe çatmış, kahverengi gözleri bir anlığına simsiyah olmuş yüzündeki yumuşak ifade tamamen sertleşmişti. Masadan ellerini yavaşça çekti önce sandalyede dik oturur pozisyona gelip beyaz tişörtünü düzeltti sonra da gerinerek arkasına yaslandı. Her hareketini dikkatlice izliyordum ve bu hareketler beni yavaştan ürkütmeye başlamıştı. Kısa bir sessizlikten sonra kahvesinden bir yudum aldı ve;

"Hımm.. Ailen için üzüldüm elbette sen nasıl istersen Pelinciğim ama benim asıl merak ettiğim şey"

Eyvah! İşte şimdi korktuğum şey başıma geliyordu emindim o soruyu soracaktı bana "Neden beni takip ediyorsun?"

"Şeyy.. Neyse bir önemi yok zamanla konuşuruz bunları sahile inmek ister misin?"

Oh... Derin bir nefes alıp kafamı baya uyar dercesine salladım hızlıca toparlanıp yukarı çıktık. Benim odamın karşısında duş ve lavabo vardı onun odası ise koridorun sonundaki tek odaydı. Benim hemen yanımda kapısı diğerlerine göre daha eski gözüken bir oda vardı ve bu benim dikkatimi çekti kapının kulbunu tam tutuyordum ki Sıraç sert bir ses tonuyla bana seslendi.

"O odaya girmiyoruz yalnız"

"Aa pardon özür dilerim sadece dikkatimi çekmişti."

"Sorun değil orası ardiye ve kullanmadığımız eşyalar var üzerin tozlanabilir ama çok merak ettiysen gösterebilirim"

"Yok tamamen benim hatam kusura bakma tekrar" diyerek odama girdim. Aslında huyum değildir misafir olduğum bir yerde özel bir alana girmek evi incelemek filan bana çok ayıp bir şey gibi gelir ama nedense o odada beni içine doğru çeken bir girdap vardı sanki ve bir anlığına o girdaba kapılmıştım.

Bana hep yaz günlerini anımsatan, seneler önce bir sahil köyündeki teyzenin ısrarıyla aldığım beyaz, üst ksımı el örgüsü alt kısmı sade bir kumaş olan o uçuş uçuş elbisemi giyip bahçeye indim. Sıraç, yavaşça arkamdan geldi narince omuzlarıma dokunup;

"Ne kadar tatlı olmuşsun, üzerindeki çok beğendim" dedi.

Sen birde burdan kendine bak yunan tanrısı gibisin diyemediğim için "Teşekkür ederim" diyebildim sadece.

Arabaya bindik ve kısacık bir yolun ardından sahile geldik. Bu zenginler çok tuhaf cidden neredeyse su içmeye bile arabayla gidecekler diye düşünmedim değil içimden.

Balıkçı teknesi olduğunu düşündüğüm bir tekneye geldik aslında geçen yaşananlardan sonra bu iyi bir fikir değildi benim için. Yine de kendimi anın akışına bırakarak umursamadan girdim içeri. Belki de mekanın en güzel masası olan o masaya oturduk hali hazırda önümüzde bulunan menülere bakıyorduk;

Sıraç bir anda "Numan Ustam" diyerek yerinden kalktı. Çok sevdiği ancak uzun zamandır görmediği bir yakını gibiydi tavrı.

"Yıllar oldu evladım, nerelerdesin sen?" hüzünlü bir ses tonlamasıyla söyledi bunu yaşlı adam. Cidden öyleymiş uzun zamandır görmediği biriymiş.

Sıraç, Numan Usta'yı masamıza davet etti o da daveti kırmayıp bize eşlik etti.

"Ee sen nasıl güzel kızım adın nedir bu arada, tanışamadık bu deli oğlan yüzünden.."

"Adım Pelin" dediğim an yaşlı amca hafiften kaşlarını çatarak Sıraç'a baktı fakat Sıraç bunun olacağını önceden tahmin etmiş gibi kafasını denizden tarafa çevirdi. Sanki yaşlı adam beni birine benzetti ya da zannetti bundan emin olmadım. Sonra Sıraç konuya dahil oldu ve kendi aralarında sohbet etmeye başladılar açıkçası ben de çok sıkıldığım için masadan müsade isteyerek kalktım ve Bilgi'yi aradım.

"Tatlım sen neredesin? Datça'ya geçiyorum dedin kaç saat oldu bir şey yazmadın"

"Anca vakit buldum ama zamanım az sana bir şey söylemem gerek."

"Tabi canım dinliyorum"

"Bilgi bir tuhaflık var hissediyorum. Sorsan anlatamam ama beni huzursuz eden bir şey var..."

"Ee dön o zaman hemen"

"Ya olmaz bunu çözmeden dönemem, Beliz'e ulaşabilir misin? O kesin biliyordur."

"Tatlım sana bir şey söylemem lazım ama sakin ol"

"Ne oldu? Gece'ye mi bir şey oldu"

"Yok hayır ama nasıl söylesem bilemedim."

"Ya çıldırtma insanı söyle çabuk"

"Pelin.. Şey... Beliz öldü, bu sabah defnettik"

"Ne!!!!!" başımdan aşağı kaynar sular döküldü bir anda, nutkum tutuldu. Ellerim ayaklarım resmen buz kesti olduğum yerde ki kaldırıma çöktüm.

"Nasıl öldü daha dün akşam bana mesaj attı söyledim sana da bitirelim oyunu Amerika'ya gideceğim diye nasıl olabilir???!!"

"İnan bende bilmiyorum ancak intihar diyorlar"

"Ya saçmalama onun gibi donanımlı, tanınan, sevilen bir kadın sence intihar eder mi?"

"Aşkım bilmiyorum işte, değişik bir kızdı zaten ama öyle değilse bile sen o adamdan uzak dur bak bir an önce buraya dön"

Tam Bilgi'ye cevap verecekken Sıraç'ın sesiyle irkildim ve telefonu kapattım.

"İyi misin Pelin? Ne oldu yüzün kireç gibi"

Derin bir nefes alıp yutkundum; "Bir tandığımın vefat haberini aldım" dedim az öfkeli ve şaşkın ifademle.

Yüzündeki ifade bir an şaşkınlığa döndü ve teselli edercesine kafamı okşadı ancak bu beni o kadar rahatsız etti ki bir hışımla yerimden kalkıp

"Artık gidebilir miyiz?" dedim.

Kafasını salladı ve Numan Usta'yla vedalaşıp arabaya bindik. Avazım çıktığı kadar bağırmak istedim korkumdan ama hiçbir şey belli etmeyip sakin kalmam lazımdı. Zaten soracak olsa bile ne diyecektim ki? Eski sevgilin beni senin peşine taktı, bunun için bana para verdi ve şu an onun öldüğünü mü öğrendim diyecektim çok saçma.

Eve gelir gelmez direkt odaya attım kendimi, ağzımı yastıkla kapatıp saatlerce ağladım belki de. Ya Beliz'in ölümüyle Sıraç'ın bir alakası varsa ve aynı hazin son benim de başıma gelirse. Bir an kaçıp gitmeyi düşündüm ancak gidersem daha kötü olacağını tahmin ettiğim için yanında kalıp onun suyuna gitmenin daha mantıklı olduğuna karar verdim. Bir şekilde onu bana zarar veremeyecek şekilde yanımda tutmam lazımdı ama en önemlisi Beliz'in neden öldüğü ya da öldürüldüğü benim için kocaman bir sır perdeydi ve bir an önce aralanması gerekiyordu.


Loading...
0%