Yeni Üyelik
15.
Bölüm

BAK BURADA KÜÇÜK BİR KIZ ÖLMÜŞ

@handsimy

Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:

Esra'nın yanından ayrıldıktan sonra kendimi biraz toparlayıp sorgu odasına doğru yürüdüm. Daha demin şahit olduğum olaylar yüzünden içerideki kıza nasıl davranacaktım bilmiyorum. Bu yola içerideki kız gibi masumların kullanılacak birer eşya gibi olup, kullandıktan sonrada bir kenara atılmasına karşı çıktığım için başlamıştım. Bizler birer tek kullanımlık eşya değildik; bizler her şeyden önce bir insandık. Hayallerimiz, yaşanılanlarımız, umutlarımız, isteklerimiz , sorumluluklarımız vardı bu hayata karşı. Kimsenin bizim hayatımızı mahvettiği tek bir saat, gece ya da günden bağımsızdık. Hiç kimse bize böyle korkunç bir şeyi yaşatamazdı. Bu iğrenç bir davranıştı. Bu yüzden kadın, erkek fark etmeksizin bu illeti işleyen bütün varlıkları bu dünyadan kaldırmaya çalışıyordum elimden geldikçe. Tanınırlık, ünlülük ya da insanların benden beğeni ve hayranlık ile hakkımda konuşmalarını umursamıyordum. Ya da ne bileyim sadece ünlüleri, tanınan kişiler ya da erkek diye öldürdüğüm kişileri ayırmıyordum. O pis ellerini izinsizce masumların üzerine süren ve sırf kendini tatmin etmek için karşıdakinin hayatını hiçe sayan mahluklara acımıyordum. Hiç kimse, kimsenin bedeninde zorla hüküm süremezdi. O yüzden şuan sorgu odasının kapısında kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Çok dikkatli davranmam gerekiyordu içerideki kızcağıza. Ona acıyan gözlerle ya da umursamaz gibi bir tavırla yaklaşamazdım. Onu anlıyormuş gibi de davranamazdım. Bunu çok iyi biliyordum. Bunu sadece yaşayan bilirdi. Ben asla bu kızın yaşadıklarını anlayamazdım ama ona yardım edebilirdim. Ona bunu yapanın cezasını ellerimle verebilirdim. Derin bir nefes alıp kapıyı açıp içeri girdim. Önümdeki sandalyede ağlayarak oturan kız gelişimle bana bakmaya başladı. Dikkatli adımlarla oturmam gereken tek boş sandalyeye geçip oturdum. Onlara ne yaptınız diye sordu cılız ve kısık sesle karşımdaki kız. Kime annen ve babana mı? Annem ve babam değil onlar benim! Tamam, tamam. Özür dilerim. Seni üzmek için söylemedim. Buradalar şuan. İkisi de ayrı ayrı başka odalarda sorgulanıyorlar. Niye sorguluyorsunuz onları? Bana inanmıyorsunuz sizde değil mi? Ağlaması biraz daha şiddetlendi. Neden kimse inanmıyor bana? Neden herkes yalan söylüyormuşum gibi hissediyor? Hey, bana bak diye seslendim. Sana inanmıyorum demedim. Sadece olayları daha fazla hakim olmamız için bu gerekli bir prosedür tatlım. Senin ifaden elbette öncelikli bizim için. Lütfen yanlış anlama olur mu güzelim. Sustu o an. Konuşmadı bir süre sadece ağladı. O kadar çok istedim ki birinin bana yardım etmesini, onu durdurmasını ama kimse gelmedi kimse duymadı beni. Hiçbiriniz yoktunuz. Herkes kulaklarını kapattı o an, ellerini kollarını bağladı ve durduramadılar onu. Neden? Kendime çok sordum ben. Neden bunları yaşamak zorunda kaldım ben. Neden beni seçti? Benden ne istedi? Çok yalvardım ona. Ama dinlemedi beni. Benimle işi bitince çıktı gitti odamdan. Kalkamadım bir süre yatağımdan biliyor musun. Ağlayan gözlerimle öylece tavanı izledim. Çok üşüyordum ve titriyordum. Ölmek istedim ben ya! Çok yalvardım Allah'a. Allah'ım lütfen bugün şu an, şu saat, dakika ve saniyede benim canımı al çünkü ben artık yaşamak istemiyorum. Öldüm ve bedenim kaldı bu dünyada. Lütfen beni yanına al diye. Ama ölemedim işte. Kendi konuşmayı başlattığı için susana kadar anlatsın istedim içindekilerini. O gün sabaha kadar gözümü bile kırpmadan tavanı izledim sadece. Bedenimi hissetmiyordum. Soğuktan mı yoksa kaybettiğim aklımdan mı bilinmez orada sadece silik bir ruhum varmış gibi hareketsiz kaldım saatlerce. Kimse gelmedi odama. Yalandan bir gülümseme belirdi yüzünde. O gece o olay yaşanırken annem de evdeydi biliyor musun. Çok bağırdım, çığlık attım ama o duymadı, hissetmedi beni. Sabah okul saati gelince kapatmadığım alarmımın sesine geldi biliyor musun. Gözleriyle bana bakmaya tenezzül bile etmeden sadece komodinin üstündeki telefonumu alıp çalan alarmımı kapattı ve bir daha bu alarmını ben gelmeden önce kapat baban duymasın uyuyor. Uykusunu bölme adamın dedi ve gitti. Gitti! O beni düşünmek yerine kocasını düşündü, kocasını! Bu ne demek bilir misin sen polis abla! Gözlerini gözlerime kenetledi. Şimdide karşıma geçmiş annen ve baban ı diye sorma bana! Her karnına can parçası düşen anne olamıyor maalesef! Doğurup attıranlar ve ne hali varsa görsün diyen iğrenç kadınlar var polis abla! O kadın bunlardan biri işte. O sadece kendini düşünen pisliğin teki. Eğer beni de düşünseydi babam ölür ölmez ilk hafta eve kolunun arasına yeni kocasını takıp karşıma geçerek bu senin baban demezdi bana. Daha evde cenaze için başsağlığına gelen misafirlerin önünde kim böyle bir şey yapar ki? Bu kadın yaptı. Çok yalvardım, çok ağladım niye yaptın diye. Niye evlendin? Hiç mi beni düşünmedim. Hiç mi ölüye saygın yok dedim ama o sadece suratıma bıkkınlıkla bakmayı seçti ve yanımdan çekti gitti her seferinde. İçli bir nefes bıraktım dışarıya doğru. Öncelikle başın sağ olsun kızım. Sana seni anlıyorum diyemem çünkü dediğim anda bu sadece lafta kalır. Geçmişi değiştirebilip yaşadıklarını önlesem ama bunu da yapamam. Sabret içindeki acı geçecek ve unutacaksın zamanla. Zaman her şeyin ilacıdır da diyemem çünkü her ikimiz de biliyoruz ki zaman sadece yaşananlara, yaşanmışlıklara saydam bir set çeker. Unutturmaz. Bu yüzden yaşadıklarını düşünme zamana bırak düzelir de diyemem sana ama şunu gayet iyi biliyorum güzelim. Yaşadığın şey cezasız kalmaz, yapanın yanına kalmaz. Elbette sende ya bu dünyada ya da öteki dünyada ikisinin de hak ettikleri cezayı aldıklarını görürsün kesinlikle. Ben bunu savunanlardan biriyim. Buraya bana. karakola gelmek ile çok doğru bir karar vermişsin. Kesinlikle seni yalnız bırakmam artık. Onların da gereken cezayı aldıklarından emin olacağım buna hiç şüphen olmasın. Biliyorum. Şu an karşımda oturup da yaşadığın korkunç olayları tekrardan yaşaman çok dehşet verici ama bugün buraya gelerek çok büyük bir cesaret gösterdin. Sen çok cesur ve güçlü bir kızsın güzelim. Artık korkma sana hiçbir şey yapamaz ikisi de ama sana birkaç soru sormak durumundayım. Sorularımı sorarken sadece işimi yaptığımı bilmeni isterim tatlım. Birazdan sorduğum soruları cevaplaman çok zor olabilir ama lütfen yanında olduğumu bil olur mu? Kesinlikle seni üzmek için sormuyorum. Sadece seni biraz daha iyi anlamak istiyorum tamam mı tatlım? Islak gözlerle bana baktı. Gerçekten bana yardım edebilir misin polis abla? Sorduğu soru ile içim acıyarak gülümsedim. Tabii ki de. Yeter ki sen iste. Artık yalnız değilsin. Teşekkür ederim. Sana sarılabilir miyim polis abla? Ayağa kalktım sorusuna cevap vermeden. Kollarımı açarak yanına gittim ve kollarımı kıza sardım sıkıca. Onu korumak ister gibi. Tabii ki de sarılabilirsin güzelim. Her zaman. Sesli bir şekilde iç çekerek kollarını sırtıma doladı genç kız. Gözlerim ağlamamak için zor duruyordu ama ona belli etmemek için tutup yaşlarımı. Kollarımı serbest bırakarak kızı tekrar yerine oturttum. Aç mısın yemek yedin mi? Yemedim ama aç değilim. Tamam o zaman çıkışta karnını doyuralım olur mu? Gerçekten gerek yok. Yiyemiyorum zaten. Tekrar deneriz. Olmaz mı? Israr etmedi. Tamam demekle yetindi.

-İlk olarak sana adını sormama izin ver güzelim olur mu? Adın ne?

- Gül.

- Ne de güzel ismin varmış. Tanıştığıma memnun oldum Gül.

- Kaç yaşındasın Gül?

- 15.

- Peki okula gidiyor musun?

- Evet, şu anda lise 1'e gidiyorum. Durdum biraz. Sonra sorularıma devam ettim.

- Öz baban ne zaman öldü Gül?

- Ben 11 yaşındayken.

- Üvey baban sizinle mi kalıyor peki?

- 4 yıldır bizimle yaşıyor.

- Nasıl bir adam, sana karşı tutumlarından bahsedebilir misin bana biraz? Ondan konuşmasak? Bunu cevaplamak zorunda mıyım? Masadaki tırnaklarını geçirdiği ellerini tuttum. Bir an korkuyla geri çekecek gibi oldu ellerini ama ona gülümseyince tedirgince izin verdi elini tutmamı. Rahatsız bir şekilde konuşmasına devam etti.

- Çok konuşan, çok gülen, yersiz şakalar yapan birisidir. Sürekli annem aracılığıyla benimle konuşmaya çalışır kendisi. Ben ona cevap vermeyince de annemi doldurup üstüme salardı. Annemle aramız bu yüzden iyi değildi. Yanlarında da pek oturmazdım zaten. Sürekli kendisi anneme sırnaşırdı. Onların bu sahnelerine şahit olmamak için odama giderdim hep. Bazen odama gelip yanımda dikilip dikilip giderdi işte. Asıl soracağım sorunun zamanı gelince tedirgince yerimde kıpırdadım.

- Olay... tam olarak.... ne zaman yaşandı Gül? Kendimi zorlayarak sormam gereken soruyu zorda olsa sormuştum. Elimin altındaki eli titremeye başlamıştı genç kızın. Gözleri dolu dolu yere bakıyordu. Sustu cevap vermedi. Tam soruyu tekrarlayacağım amda zor da olsa konuşmayı başardı.

- 1 hafta önce. Ona soracağım son bir soru daha kalmıştı ama ne ben sorabiliyordum o soruyu ne de o cevaplayabilecek gibi görünüyordu. Allah'ım bana yardım et dedim içimden.

- Olay gecesi tam olarak... ne oldu Gül? Sorduğum soruyu duyunca gözlerini kapattı kız. Gözlerinden yeniden yaşlar akmaya başlamıştı. Titremeleri gözle görebileceğim şekilde artmıştı. Hızlıca elimin altındaki elini kucağına çekti. Uzun tırnaklarıyla eline işkence etmeye başladı. Ayaklarını sürekli yere vuruyordu genç kız. Hey, Gül! Sakin ol! Gül bana bakar mısın güzelim? Gül! Karşımdaki kız kriz başlangıcındaydı sanki. Yerimden kalkarak yanına gittim apar topar. Özür dilerim, özür dilerim Gül! Bana bak! Bana bakar mısın? O artık burada değil! Sen o anın içinde değilsin! Şuan buradasın, güvendesin! Bana bak! Karşımdaki kız boğulur gibi nefes alarak başını havaya kaldırdı. Gül! Bana bak! Hızlıca sorgu odasının kapısını açıp bağırmaya başladım. Yardım edin! Ambulans! Biri ambulansı çağırsın hemen!

Bağırmalarım bütün karakolda duyulunca birkaç kişi koşarak yardımıma geldi. İçerideki kızı gösterdim. Gül bayılmıştı. Gül'ü yere yatırdılar düzgünce. Nefes alıyor mu! Nefes alıyor mu! Sahra! Sahra ne oldu? Gelen Tuna'ydı. Nefes alıyor mu! Biri kızın burnuna parmağını yaklaştırıp. Korkuyla cevap beklemeye başladım. Eğer bu kız şuanda burada öldüyse kimseyi görmeyip babası olan o pisiği ellerimle öldürmeye giderdim nerede olduğumu sorgulamadan. Mahvetmişti kızı. Bitirmişti hayatını. Nefes alıyor mu biri bir şey söylesin! Kız... nefes almıyor. Kaskatı kesildim. Ne demek kız nefes almıyordu? Ölmüş müydü? Onu... ben mi öldürmüştüm? Tuna kalabalığı yarıp aceleyle kızın yanına gidip diz çöktü. Çekilin! Çekilin! Kızın kalp atışlarını kontrol etti. Zayıf atıyor! Kalp masajı yapmaya başlıyorum! Ambulansı aradınız mı? Aradık dedi içlerinden biri. Yolda geliyor. Tuna kalp masajı yapmaya başladı. Kapının önünde onu izliyordum endişeyle. Allah'ım lütfen ölmesin diyerekten dua ediyordum dudaklarımı oynatarak. Daha çok küçük. Lütfen yaşasın, ölmesin diye dua ediyordum kendimce...

Çok geçmeden ambulans gelince apar topar kızı ambulansa bindirdik. Yanında ben ve Tuna binmiştik ambulansa. Tuna Gül'e yaptığı kalp masajıyla kızı hayata döndürmüştü resmen. Ona bu konuda çok minnettardım gerçekten. Ambulanstaki görevliler kıza hastaneye gitmeden önce ilk müdahalesini yapmışlardı. Karakola en yakın hastaneye gidiyorduk ambulansın içinde. Gözlerim kızın solgun kapalı gözlerindeydi. Durumu iyi mi dedim ambulanstaki görevlilerden birine. Şuanda stabil ama ne olur bilmiyorum. Bir anda mı bayıldı demiştiniz? Evet, panik atak gibi bir şey geçirirken bir anda bayıldı ve kalbi durdu. Ne yapacağımı bilemedim. Elimle Tuna'yı gösterdim. Arkadaşım kıza kalp masajı yaptı. Görevli Tuna'ya dönerek. Tebrik ederim en doğrusunu yapmışsınız. Eğer müdahale etmeseydiniz biz geldiğimizde çok geç olabilirdi onun için. Benim yerime kim olsa aynısını yapardı. Yapılması gerekeni yaptım. Sağ olun yine de.

Hastaneye gelir gelmez Gül'ü müşahede altına aldılar. Tuna ile kapının dışında bekliyorduk bizde. İçimdeki öfke, korku ve Gül'e bir şey olur endişesi ile içim içimi yiyordu. Hastane koridorlarında bir oraya bir buraya volta atıp duruyordum. Tuna ise koridordaki sandalyelerden birine oturmuş beni izliyordu. Sahra. Sahra yeter artık gel otur şuraya. Tuna'nın bana seslenmesi ile durdum ve ona döndüm. Oturamam Tuna. Doktor daha içeriden çıkmadı. İçim rahat değil şuan. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi Tuna. Bir bahçeye çıkalım mı ne dersin? Ya da sana bir kahve alayım mı kantinden? Yok teşekkür ederim. Böyle iyiyim. Yorulma ayakta dikilip geç otur sen. İyi birlikte bekleyelim o zaman. Çıkmak üzeredir doktor. Kafa salladım onayladığımı belirtmek için. Tuna'yla ikimiz bir ileri bir geri dolaşıyorduk koridorda. Doktorun odadan çıkması ile koşar adımlarla doktorun yanına gittim. Peşimden Tuna da geldi. Gül Yıldırım'ın yakınları sizler misiniz? Evet bizleriz. Durumu nasıl doktor bey? Ne kadar yakınısınız? Ona göre size sormam gereken birkaç sorum olacak. Tuna ile birbirimize baktık. Şey... Tuna devraldı lafı benden. Gül bugün öğle vaktinde annesi ve babası ile karakolumuza geldi. Polisiz biz. Arkadaşım Sahra Gül'ün ifadesini alırken, Gül bir anda fenalaştı ve bizde hastaneye getirdik. Annesi ve babası nerede acaba? Annesi ve babası karakolda göz altındalar şuan. O yüzden biz geldik. Söyleyecekleriniz ciddi bir şey mi acaba doktor bey? Anlıyorum. Gül'ün durumu şuanda stabil ama geçirdiği atak son derece ciddi bir atak. Bu atakları her insan kolay kolay geçirmez. O yüzden sordum ne kadar yakınısınız diye. Gül kendisini etkileyen çok büyük bir olay yaşamış anladığım kadarıyla. Bu da vücudunda bu şekilde bir komplikasyona yol açmış. Bir psikiyatriye görünmesi onun açısından iyi olur. Hiç merak etmeyin. Dediklerinizi yapacağımızdan emin olabilirsiniz. Geçmiş olsun. Ben Gül'ün durumunu kontrol etmek için yine gelirim daha sonra. Peki doktor bey çok teşekkür ederiz. Gül'ün durumunun iyi olduğunu duyunca rahat bir nefes aldım. Bak Gül'ün durumu iyiymiş Sahra gördün mü? Her şey iyi olacak demiştim sana. Tuna'ya baktım gülümseyerek. Demişin Tuna, demiştin. Sürekli bana ve diğer herkese yardım ediyorsun. Söylesene bunu nasıl beceriyorsun? Bilmem, içimden geldiği gibi davranıyorum sadece. Yardım edebiliyorsam ne mutlu herkese. Bir anda Tuna'nın benden beklemeyeceği bir şey yaparak Tuna'ya sarıldım. Teşekkür ederim yanımda olduğun için. İyi ki yanımdasın Tuna. Tuna ilk başta şaşırdı ve sonra kendini toparlayarak kollarını bana sardı. Sende iyi ki yanımdasın Sahra asıl ben teşekkür ederim sana. Çalan telefonumun sesi kulaklarıma gelince Tuna'dan ayrıldım. Sol arka cebimdeki telefonu elime alarak arayan kişiye baktım. Arayan Nihat abiydi. Allah, Allah. Nihat abi neden beni arıyor ki? Gül'ün durumunu merak etmiştir belki de. Açta bekletme istersen. Telefonu açıp kulağıma dayadım. Efendim Nihat abi. Sahra neredesin? Hastanedeyim abi ne oldu bir sorun mu var? Tuna'da mı seninle şuan. Evet Nihat abi. Neden sordun? Sabahtan beri arıyorum. Telefonu sessizdi herhalde. Seni rahatsız etmek istemezdim kusura bakma ama bilmeniz gereken mühim bir durum var. Hayırdır inşallah abi? Sahra ilk önce bir sakin ol tamam mı? Çok sinirlenme. Çünkü birazdan diyeceklerim pek hoşuna gitmeyecek. Tuna'ya baktım. Meraklı gözlerle beni izliyordu. Söylesene abi ne olduğunu. Bugün öğlen karakolun önüne gelen aile vardı ya. Gül'den mi bahsediyorsun abi? Hah, evet Gül ve ailesi. Ne olmuş Gül'ün ailesine? Adam ile kadının ifadelerini aldılar karakolda. Senin yarım ifadeyi de incelediler. Evet, adamla kadını serbest bıraktılar Sahra. Bilmek istersiniz diye düşündüm. Duyduklarıma inanamadım o an. Ne demek serbest bıraktılar abi? Şaka mı yapıyorsun sen? Kimi serbest bırakmışlar diyen Tuna'ya boştaki elimi kaldırdım. İfadeleri incelediler ve adamın bir hafta önce denilen tarihte şehir dışında olduğu açığa çıktı. Nasıl açığa çıktı abi? Kız bugün neredeyse ölüyordu. Hatta doktoru biraz önce gelip açıklama yaptı yaşadığı ağır bir travmadan ötürü bu şekilde olduğuyla ilgili. Ne serbest bırakmasından bahsediyorsun abi? Sahra o gün, o tarihte adam bir yakınının düğünündeymiş. Düğün salonunda adama ait net görüntülere ulaşıldı. Adam o gece hiç eve gitmemiş. Ondan sonraki günler de zaten düğüne gittiği yerdeki şehirde kalmış ve bu sabah yeni gelmiş. Adamın kaldığı akrabasının apartmanında kameralar var. Adam 1 hafta boyunca sadece markete gitmiş oradan da eve geçmiş. Durum böyle olunca da adam ve kadını serbest bıraktık. Abi, bir yanlışınız var. Olamaz öyle bir şey. Kızı bugün hastaneye zor yetiştirdik Tuna'yla bana inanmıyorsan Tuna'ya sor. İmkansız bu dediklerin. Sahra kameralar adamın yüzünü çok net almış. Bende inanmak istemezdim ama durum bundan ibaret istersen gel kendi gözlerinle gör. Lafı daha da uzatmak istemedim çünkü Nihat abi bana sadece haber vermek amacıyla aramıştı. Peki abi. Sağ ol aradığın için. Ben geliyorum karakola şimdi. Tamam bekliyorum seni görüşürüz. Görüşürüz abi. Telefonu kapattım sinirle. Ne haltlar dönüyordu burada? Kimse buna inanmamı bekleyemezdi benden. Tuna'ya seslendim. Tuna benim acil karakola gitmem gerekiyor. Gül'ün annesi ve babasını serbest bırakmışlar. Ne demek serbest bırakmışlar? Kızın durumu, ifadesi ortada. Böyle bir şey yapamazlar ki. Bende aynısını dedim ama adama ait kamera kayıtlarını bulmuşlar. Yüzü kamerada net görünüyormuş adamın. O yüzden serbest bırakmışlar. Nasıl olur böyle bir şey Sahra? Kız yalan mı söylüyor o zaman. Ellerimi saçlarımın arasına aldım. Bilmiyorum Tuna. Gerçekten bilmiyorum. Nihat abi kamera kayıtlarını izlemem için merkeze çağırıyor. Tamam git sen o zaman. Ben Gül'ün yanında kalırım. Merak etme sen burayı. Sağ ol Tuna. Haberleşiriz yine. Tamam, git hadi sen.

Bir taksiye atlayarak merkeze doğru gitmeye başladım. Nihat abinin dedikleri gerçek miydi? Kameradaki adam gerçekten Gül'ün babası mıydı bilmiyorum. Bir işler dönüyordu ve ben bunu çözecektim. Çözmek zorundaydım...

 

Evett, bir tık uzun bir bölümle karşınızdayım tekrardan. Daha da uzatacaktım ama bu sefer de 40 dakikayı geçerdi büyük ihtimalle bölüm. Bilmiyorum ben sıkılıyorum uzun bölümleri okudukça bazı yazarlardan. Az olsun öz olsun benimkisi rythyjuılkjhgfsd. Neyse bakalım bundan sonra ne olacak. Olaylar ilerledikçe işler çıkılmaz bir hal alıyor. Gül yalan mı söylüyor? Kameradaki adam gerçekten Gül'ün üvey babası mı? Sahra bu durumdan nasıl çıkacak hep birlikte göreceğiz. Şimdilik bir dahaki bölüme dek hoşça kalın...

https://youtu.be/l_wiv0658kw

Bölümü yazarken dinlediğim şarkılardan biri. Dinlemek isterseniz diye şarkıyı buraya koyuyorum :) :) :)

 

 

Loading...
0%