@handsimy
|
Azat Deniz Erdemir'in anlatımıyla: Ben Azat Deniz Erdemir. Bir diğer adıyla bir zamanlar Türkiye'nin gündemine damga vuran en tehlikeli "deniz katili" olarak da bilinirim. 1 Haziran 2019 tarihinde Melek'imin. denizimde melek olması üzerine polise teslim oldum. Beni gören polis memurları ilk başta bana inanamadılar. Her gün düzenli olarak denizimde insanların cansız bedenini buldukları için hiç teslim olacağımı düşünmediler. Daha sonra beni teker teker sorguladılar. Her şeyi anlattım, bir şey hariç. Sonra öldürdüğüm insanlarla anlattıklarım, işlediğim cinayetler, cinayet yerleri anlattıklarımla uyuşunca beni içeri aldılar. Türkiye için bomba bir haberdi benim yakalanmam. İlk başta kimse gidip kendi rızamla teslim olduğuma inanmamıştı tabi. Sonrasında ise işler karıştı. Halk benim yakalandığıma yavaş yavaş inanmaya başlayınca Türkiye'nin belirli bölgelerinde "Azat Deniz Erdemir hakkında idam" pankartlarıyla büyük bir ayaklanma çıkardı. Ayaklanmalar git gide büyüyünce konu meclise taşındı ve mecliste uzun süre hakkımda idam kararı verilip verilmeyeceği tartışıldı. 15 Haziran'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yaptığı açıklama ile idam kararımın onaylanmadığını öğrendim. Onun yerine meclis beni Türkiye dışında bir hapishane olan Dünya'nın en tehlikeli mahkumlarının kaldığı San Fransisco Körfezi'nde olan eski bir askeri kale üzerine inşa edilmiş olan Alcatraz Hapishanesi'nde ömür boyu müebbet cezasına çarptırıldığımı öğrendim. Pek umursamamıştım. Pişman değildim. Bu hayatta öldürmeyi reddettiğim biri yüzünden yeterince büyük bir acıyla baş başa kalmıştım. Onu benden almışlardı. Artık yalnızdım, yapayalnızdım. Bu açıklamalar karşısında bir kısım hakkımda alınan karardan memnun olup itiraz etmezken, bir kısım ise hakkımda idam kararı çıkarılmadığı için protesto yürüyüşlerine devam etti. Açıkçası idam kararım onaylansaydı bunu da umursamazdım. Dedim ya bu hayattaki tek varlığım da bu hayattan gitmişti. Ben Melek'imi kendi ellerimle gömmüştüm. Onun mezarını kendi ellerimle kazmıştım. Artık hiçbir şey gerçekten umurumda değildi, olamazdı da. 20 Haziran günü bir ticari gemi aracılığıyla gideceğim hapishaneye gönderildim. Kaldığım hapishane çok yüksek güvenlikli bir hapishane olup, etrafı surlarla çevrili bir adanın üstündeydi. Hiçbir şekilde kaçılması imkansız bir yerdi. Adanın etrafını çeviren denizde bile köpek balıkları vardı. Adayı çokça asker korurken, denizi de köpek balıkları koruyordu. Gittikten sonra Türkiye'de ne oldu öğrenemedim. Hakkımda çıkan protestolar ne zaman bastırıldı? Hakkımda neler dendi? Benim hiç hakkımda konuşuldu mu? Yoksa unutulup gittim mi bilmiyordum. Sadece bulunduğum bu hapishanede ölümümü bekliyordum. Günün 23 saatini hücremde geçiriyordum zaten. Kalan 1 saatimde de dışarı iznim oluyordu. Hayatım her gün bu şekilde geçip gidiyordu. Ta ki bir gece ansızın hücremin kapısı açılıp serbest kalana kadar. Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla: İstanbul'un yağmurlu bir gecesinde yürüyordum. Adımlarım sık ve düzenli bir şekilde bu geceki avıma gidiyordum. Baran Yanlı. 37 yaşında Türkiye'nin yer altı mafyasında adını yeni yeni duyurmaya başlamış bir adamdı kendisi. Ayrıca bir milletvekili olması da cabası. Kendi dokunulmazlığını o kadar geniş bir kapsamda gördüğü için yer altına bulaşmaktan çekinmemiş ve bu yerde yeni bir kimlik kazanmıştı. Fakat bu gece buradaki yerini boşaltacaktım onu öldürerek. Genellikle aynı mekanlarda takılıp duran bir tipti. Değişiklik sevmeyen olgun davranan bir tipti. Bu da işimi kolaylaştırıyordu aslında. Gideceğim yer pek göz çekmeyen, tenha, kıyıda köşede bir yerdeydi. Kendisi aynı zamanda bir milletvekili olduğu için tabii ki de yakalanması meclis ve halk tarafından pek hoş karşılanmazdı ama bu gece her ihtimalle herkesin gözünden düşeceği kesindi. Mekanın önüne gelince durdum ve bi göz atıp içeri girdim. İçerisi çok da kalabalık değildi. Kendime uygun bir yer bularak oturarak etrafı incelemeye başladım. İşte Baran Yanlı buradaydı. Yanında birkaç kız ve korumalarıyla tam karşımda oturuyordu. Bacaklarımı birbiri üstüne atıp derin bacak dekoltemi gözler önüne serdim ve kendime bir kokteyl söyledim. Kokteylimi yudumlarken asla gözümü Baran Yanlı'dan ayırmıyordum. Çok geçmeden beni fark etmiş olacak ki benimle göz teması kurdu. Birbirimize tahrik edici bakışlar atarken bir anda yanındaki korumalardan birini çağırıp başıyla beni işaret etti. Bunu gördüğüm anda oturduğum yerden kalkıp yanına doğru yürümeye başladım. Tam karşısına gelince kulağına doğru eğilip: Seni yukarı katta bekliyor olacağım deyip geri çekildim ve yanından yavaş adımlarla geçerek merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden çıkıp 2. Kattaki açık terasa çıktım. Dışarıda yağmur durmuştu. Yağmurdan geriye kalan cezbedici bir toprak kokusu ve hafif esintili hava dışarıda hükmünü sürdürüyordu. Biraz o şekilde anın tadını çıkardıktan sonra omuzuma dokunan elle yavaş bir şekilde önümü döndüm. Selam güzel bayan. Bu tanışmayı neye borçluyum acaba. Gelen tamda tahmin ettiğim gibi Baran Yanlı'ydı. Yüzümde kadınsı bir tebessüm oluşturarak cevap verdim. Sizce dikkat çekmeyecek biri gibi mi görünüyorsunuz bayım. Ahh lütfen sadece Baran deyin güzel bayan. Sende bana adımla hitap edersen neden olmasın Baran. Hay hay adınız nedir güzel bayan ? Sahra. Sahra Aktaş. Demek Sahra. Koluma elinin tersiyle dokunarak konuşmaya devam etti: Bu kavruk teninden anlamalıydım. Adını tam anlamıyla taşıyan bir kadınsın Sahra. Biraz daha yaklaşarak önümde durdu. Gözleriyle bedenimi arsızca incelerken kendiyle savaşıyordu adeta. Biraz daha yakınıma gelerek belimi tuttu. Başını biraz daha eğerek dudaklarıma doğru fısıldadı. Şu anda gözlerimi ayıramadığım dudaklarını bana bahşeder misin Sahra ? Gülümseyerek neden olmasın dedim ve tam o anda açık yırtmacımın arasındaki bıçağımı çıkararak karnına sapladım. Bir anda neye uğradığını şaşırarak birkaç adım geri çekilen adam acıyla yüzünü buruşturarak bana baktı. Sen... Arkasından dolanarak bıçağı boynuna yasladım: Ben mi ? Ahh özür dilerim. Kendimi tam anlamıyla tanıtmadım. Ben Kardelen Sahra Aktaş. Bu gece senin ecelin olmaya geldim Baran Yanlı. Bıçağı boğazında kaydırarak boğazını kestim ve geri çekildim. İyi uykular Baran Yanlı. Yavaşça yanından geçerek terastan çıktım ve mekandan ayrıldım. Yine yağmur yağmaya başlamıştı. Üzerime dökülen damlalarından büyük bir haz alarak yürümeye devam ettim. Bakalım senin hakkında nasıl başlıklar göreceğiz Baran Yanlı. Evime gidip gecenin üstümde bıraktığı izlerden kurtuldum. Yatak odama geçerek yatağıma uzandım ve önümdeki televizyonumu açarak rastgele bir haber kanalında durdum. Geç kalmamışlardı. Onlara mekandan çıktıktan sonra gönderdiğim bilgileri yayınlıyorlardı. Baran Yanlı'nın tüm pisliklikleri herkesin gözü önüne serilmiş bir şekildeydi tam da istediğim gibi. Bugün yeryüzünden bir pisliği daha temizlemiştim. Bunun rahatlığıyla yatağıma yayılarak kahkaha atmaya başladım. Gündüzleri bir polis olarak işimi sürdürüyor geceleri ise bir katil olarak görev yapıyordum. Görevim karakoldan aldığım gizli bilgiler üzerine tüm pisliklere haddini bildirmekti. Polis olduğum için bilgilerini öğrenmek ve kurbanlarım hakkında araştırma yapmam da kolay oluyordu. Bütün işlerimi kendim yaptığım için de özgürce hareket ederek istediğimi yapabiliyordum. Birden televizyon ekranına gelen son dakika haberiyle gözümü televizyona çevirdim. Kanalımıza ulaşan önemli bir son dakikayı sizlere aktarmaktayım sevgili izleyiciler. Şu anda yetkililerin bildirdiği üzere dünyanın en ünlü hapishanesinde mahkumların hepsi hapishaneden firar etmiş durumda sayın seyirciler. Bu azılı suçlular için tüm dünyada şuandan itibaren bir seferberlik başlatılmıştır. Suçluların görüldüğü yerde yetkililere ihbar edilmesi istenilmektedir. Bu konuda bütün dünya halkından yardım istenilmektedir. Lütfen suçluları gördüğünüz takdirde yetkililere bildiriniz. Tek tek kaçan tüm suçluların fotoğrafları televizyon ekranına yansıtılmaya başlandı ve onu gördüm. İşte oradaydı. Bana bakıyordu gözlerindeki şeytanlıkla. Türkiye'nin en tehlikeli seri katili fotoğraf aracılığıyla da olsa tam karşımda gözlerimin içine bakıyordu. Gelecekti. Türkiye'ye kesinlikle tekrar gelecekti. Yaptığı katliamlara kesinlikle tekrar devam edecekti. Ama bu sefer karşısında küçük, korkak bir kız çocuğu yoktu. Gelecekti ve onu bu sefer bizzat ben karşılayacaktım Türkiye'nin en tehlikeli eski seri katiline karşı; Türkiye'nin en yeni seri katili olan ben duracaktım onun karşısında. Bir polis olarak gündüzleri onun soruşturmasına katılacak; geceleri ise bir katil olarak onu avlayacaktım. Azat Deniz Erdemir zamanında beni serbest bırakarak çok büyük bir hata yapmıştı ve ben bunun karşılığını ona verecektim. Bu sadece artık an meselesiydi. Gel bakalım Azat Deniz Erdemir bekliyor olacağım.
Evett, hikayemizin baş karakteri sahalara geri döndü. Kızımızın rol modeli Melisa Aslı Pamuk yani bizim hikayemizde Kardelen Sahra Aktaş.
|
0% |