@handsimy
|
DİP NOT: Bu iki bölümü bilerek aynı anda paylaştım. Bu bölüm bir önceki bölümde de dediğim gibi Kayra'nın ağzından anlatılacaktır. Sonda olayların daha iyi açıklanabilmesi için kendi anlatımımda bir paragraf bulunmaktadır. Bir önceki bölümün bittiği kısım bu bölümde anlatılmayacaktır. Şimdiden iyi okumalar... Olaydan 8 gün önce: Kayra Karaman'ın anlatımıyla: Abi, dediğin adamı buldum. Tam istediğin gibi biri. Çevreden duyduğum kadarıyla paraya tapan biri olarak bilinirmiş. 2. evliliğini yapmış ve şuan evlendiği karısı ve üvey kızıyla bir evde yaşıyormuş. Kumarbaz, içki içen, orda burada serseri gibi dolanan bir tip. 40 yaşında kendisi. Ne yapalım? Tamamdır Kadir. Bu adam nerelerde gezer, nerelerde takılır, şuanda ne işle meşgul araştırıver. O adam bana lazım. Bulur bulmaz getirin yanıma. Tamamdır abi. Hallediyorum hemen. Kadir'in gitmesi üzerine masada duran Türk kahvemden bir yudum aldım. Bugün hava yağmurluydu. Çiseleyen yağmur eşliğinde odamın balkonunda kahve içmek benim bu dünyaya gelme amaçlarımdan biriydi. Birkaç yudum aldım ve oturduğum sandalyeye geri yaslandım. Gözlerimi kapatıp yere düşen yağmurun sesini dinledim. Tüm işlerim yolundaydı. Deniz katiliyle anlaşmıştım. Ürettiğimiz ilaçlar çok iyi iş çıkarmıştı. Deneklerde herhangi bir sorun, yan etki bırakmadan yaptığımız bütün testleri geçmişti ki yakında piyasadaki yeni yerlerini yerlerini alacaktı. Kahraman'ın izini sürmeye devam ediyordum hala. Yakında onunla da ilgili planımı devreye sokunca deniz katili aracılığıyla onun da ipini çekecektim. Abimin intikamını ondan alacaktım sonunda. Azat benimle birlikte yaşamaya başlayalı 2 gün olmuştu. Pek fazla odasından çıkmayan bir tipti. Gizemli bir kişiliği vardı onun. Buda onu ilginç bir bulmacaya dönüştürüyordu gözümde. Elbet onu da çözecektim. Ölen üvey kardeşi Melek Erdemir onu çözmem için yeterli değildi. Evet, büyük bir ipucuydu ama daha fazlası lazımdı. Kardeşi sadece bulmacadaki açılan kare kutulardaki harften başka bir şey değildi. Çok daha büyük bir şey vardı Azat Deniz Erdemir'de. Mesela neden bir üvey kardeşi vardı? Onu nasıl üstüne almıştı? Ailesi nasıl dağılmıştı? Annesi, babası neredeydi? Azat neden evini terk etmişti ve sokaklarda yaşamaya başlamıştı? Çocukluğu nasıl geçmişti? Onu kim büyütmüştü? Denize özel ilgisi nereden geliyordu? ve şuanda en çok merak ettiğim şeylerden biri de neden tam ismini kullandığımda deliye dönüyordu? Aklımda onunla ilgili önemli önemsiz bir sürü soru vardı. Karmaşık biriydi ama zamanla yavaş yavaş çözecektim onu da. Geçenlerde ona verdiğim dozun çok başarılı bir şekilde üstesinden gelmişti Azat. Onu o halde görünce çok şaşırmıştım. Aklımdan birkaç kere acaba yediği yemeklerin içine ürettiğimiz ilaçlardan küçük bir doz karıştırsam mı diye geçirmiştim ama salak bir adam değildi. Kesin hemen anlardı. Ona ulaşmak oldukça maliyetli ve uğraştırıcı olmuştu benim için zaten. Bu riski göze alamazdım ama itiraf etmeliyim ki mükemmel bir denek olurdu kendisinden... Bitirdiğim kahvemi önümdeki cam masaya koyalı neredeyse yarım saat olmuştu. Hala balkonumda oturmaya devam ediyordum. Azat'ın bana seslenmesiyle kafamı hafif sağa çevirdim. Sanırım yanıma geliyordu. İki gündür sadece yemek masasında buluşuyorduk. Pek konuşkan bir tip olmadığı için sadece ona soru sorduğumda bana kısa cevaplar verip tekrardan susmaya devam ediyordu. Geldiğini bilerek beklemeye başladım. Birkaç saniye sonra balkonun kapısı açılınca geldiğini anladım. Daha ne kadar beklemeye devam edeceğim burada. Görende beni yanına gelinin olarak aldın sanır Kayra! Hop hop hop! Sakin ol bakayım ilk önce. Sorunun neyse karşımdaki boş sandalyeye oturarak anlatabilirsin Azat. Ben ılımlı bir insanım. Ne zaman bana bir sorun ya da öneri ile geldin ve ben seni geri çevirdim? Sana bir öneriyle gelmedim hiçbir zaman. Evet, bana bu zamana kadar bir öneri ile gelmedin ama bu gelmeyeceğini göstermiyor. Bize biraz zaman tanımalısın " deniz katili". Haksız mıyım? Yine boş boş felsefe yapmaya başladın. Bu saçma tavır ve konuşmaların sadece bana özel mi? Eğer öyleyse lütfen bana karşı davranışlarını ve şu konuşma şekillerini değiştir. Senin yanında kendimi sanki biraz önce annesinden gizli yaramazlık yapmış ve şimdide çaktırmadan haberi olmayan sinirli çocuğu canlandırıyormuşum gibi hissediyorum. Dedikleri üzerine bir esaslı kahkaha patlattım. Doğru bir tespit olmuş dedim gülerek. Aslında bana biraz güvenip, benimle anlaşmaya çalışsan bir anneden daha fazlası olduğumu da göreceksin. Çok beklersin. Öyle mi? Ne kadar daha beklerim tahminince? 3 gün? 1 hafta? 1.5 ay? E yok artık 2 ay 1 hafta da çok fazla canım. Gel ortada buluşalım; 3 hafta nasıl? Aslında benim için çok ama seni bildiğimden anca uyum sağlarsın bana diye düşündüm. Yanlış mıyım? Tip tip yüzüme bakmaya başladı. Senin şu zevzek zevzek lafların bende seni öldürme isteği uyandırıyor. Beni öldürmek mi istiyorsun? Hımm, ilginç. Bak bunu düşünmemiştim işte. Bu düşüncelerini kendine saklamanı istemek durumundayım. Maalesef senin aksine ölmeyi istemiyorum. Yaşamak daha çok ilgimi çekiyor. Yüzünü ekşitti. Bu hayatın tam olarak nesi ilgini çekiyor ki? Her şeyi. Aslında bu dünyaya düzgün gözle bakmayı bilirsen baktığın her şey dikkatini çeker ve bunun üstünde kafa yorarsın. Çözdükçe de bu sana zevk verir ve mutlu olursun. Sadece düzgün ve dikkatli bakman gerek "deniz katili". Ben gözlerimizde bir farklılık göremiyorum. Her şey nasıl bu kadar ilgini cezbedebilir ki? Hiç sevdiğin, merak ettiğin, huzur bulduğun ya da ne bileyim yapmaktan, seyretmekten, dinlemekten nefret etmediğin herhangi bir şeyin var mı "deniz katili"? Neden sordun? Bence sen bu soruyu daha önce hiç kendine sormamışsın "deniz katili". Nasıl bu zamana kadar canlı bir hayatta ölü misali yaşadın ki sen? Hiç yaşamadım Kayra. Ne öldüm ne de dirildim. Sadece buradayım işte. İlginç, gerçekten ilginç bir adamsın "deniz katili". Seninle konuşmayı, sohbet etmeyi sevdiğimi söylemiş miydim "deniz katili"? Hayır, bu yüzden bunun bir daha tekrarlanmayacağına emin olacağım. Hemen de mahvet zaten her şeyi. Neyse madem benimle sohbet etmeyi sevmiyorsun. Direk konuya gelelim o zaman. Hangi rüzgar attı seni odama? 2 gün oldu Kayra. 2 gündür evindeyim istediğin gibi. Seninle bir anlaşma yaptık. Ben sana kahramanı öldüreceğimi söyledim; sende bana Asaf'ı bulacağını söyledin. Neden burada böyle boş boş oturmak yerine harekete geçmiyorsun artık? Burada boş boş oturduğumu sana düşündüren nedir? Kendi gözlerim. Şuan gördüğüm üzere boş boş oturup çene çalıyorsun. Ne zaman harekete geçmeyi planlıyorsun? Gözlerinin bir şeyi tam anlamıyla göremediğini sanıyordum " deniz katili". Şuanda da bunu doğrulamış oldun. Sandığının aksine burada böyle boş boş oturmuyorum Azat. Sana dediğim gibi bir planım var ve onun üzerinde çalışıyorum. Uygun adamları bulup planımı uygulamaya koymak sandığın kadar kolay bir iş değil ne yazık ki. Sen anladığım kadarıyla bugüne kadar hep planı yapan kısım olmak yerine, planı uygulayan taraf olmuşsun. Buda sende büyük bir yanılgı yaratmış. Önemli ve zor olan planı uygulamak değildir Azat. Asıl önemli olan planı kusursuz, eksiksiz bir şekilde hazırlamaktır. Bende bunun için uğraşıyorum. En kısa zamanda planımı tam olarak hazırladığımda harekete geçeceğimize emin olabilirsin. Bıkkınlıkla oturduğu sandalyeden kalktı. Umarım dediğin gibi planının en kısa sürede hazır olur Kayra. Aksi takdirde yapacaklarımdan sorumlu olamazsın... Olaydan 1 hafta önce: Abi adam geldi ne yapalım? İlk kattaki görüşme odasına alın. Geliyorum hemen. Adamı bulmamızın üstünden 2 gün geçmişti. Dün akşam saatlerinde Kadir yanıma gelerek adam hakkında son bilgileri bana aktardıktan sonra adamı ikna ederek yanıma getirdiler. Şimdi ise onunla konuşmaya gidiyordum umarım işime yarardı... Odadan içeri geçip adamın karşısındaki masaya doğru ilerleyerek sandalyemi çektim ve oturdum. Karşımdaki adam tam da böyle kendi akıllı zanneden, para için her şeyi yapacak bir adama benziyordu. Saçlarındaki kötü boyanın bazı yerleri akmış ve renk eşitsizliği yaratmıştı. Giydiği dar kot pantolonunun görünen bazı kısımlarında yağ lekesi bulaşmıştı. Tıraş olup gelmişti yanıma. Tıraş sonrası sürdüğü ucuz kolonya kokusundan anlamıştım. Ellerimi birleştirip masaya koydum ve gözlerimi adamın gözlerine kenetledim. Evet, Celil Pektaş. Neden buraya geldiğini az çok biliyorsundur ama ben yine de detaylıca üstünden bir geçeyim. İş her neyse yaparım. Siz ne kadar vereceğinizden bahsedin ilk önce. Hafifçe gözlerimi kıstım. Para senin için bu kadar mı önemli? Dalga mı geçiyorsun. Siz zenginler parasızlık nedir bilmediğiniz için bize para ile kafayı bozmuşuz gözüyle bakıyorsunuz. Yalan mı? Parayla kafayı bozmamış halin mi bu? Ne kadar vereceksiniz? Aldığım nefesi dışarı bıraktım acele etmeden. Ne kadar istiyorsun Celil Pektaş? 10 milyon. Ne yapacağını biliyor musun ki 10 milyon istiyorsun? Ya da şöyle sorayım. Sana 10 milyon verdiğim zaman benim için her şeyi yapar mısın? Adam pişkince sırıttı. Ona şüphen olmasın. Peki öl desem. Ölür müsün 10 milyon için Celil. Adam sırıtmayı keserek bana baktı. Ciddi misin adamım? Şimdi sırıtma sırası bendeydi işte. Gerçekten benden ölmemi mi istiyorsun? Peki ne için? Benim için. Azrail misin sen canımı almak istiyorsun be adam! Kabul ediyor musun? Kendi ölümümü mü? Delirdin mi sen? Niye senin gibi bir zengin için ölmeyi göze alayım ki? Tabi ki ölmem. Peki sana ne kadar teklif edersem benim için ölmeyi kabul edersin? Şaka mı yapıyorsun? Bunun için mi getirdiniz beni buraya? Adam oturduğu koltuktan kalktı bir hışımla. Ölmek falan istemiyorum ben. Senin için hayatım fazlasıyla değerli. Kendine senin için ölecek başka birini bul! Otur! Oturduğun yere. Daha başlamadım bile. Adam birkaç saniye kadar dikildikten sonra kaktığı koltuğa geri oturdu. Sadece küçük bir testti. Parayı ne kadar önemsediğini görmek istedim sadece. Beni bir test için mi çağırdın buraya. Hem evet hem de hayır. Öncelikle sana istediğin 10 milyonu vermeyi kabul ediyorum Celil Pektaş. Buna karşılık senden yapmanı istediğim bir iş var. Sen bunu kabul edecek misin bakalım? Senden karakola teslim olmanı istiyorum ailenle. Pardon? Merak etme. Gün içinde geri çıkacaksın hem de tamamen suçsuz bir şekilde. Neden dolayı karakola gireceğim? Üvey kızına tecavüzden dolayı. Karşımdaki adam gerildi. Bunu benden neden istiyorsunuz? Senden gerçekten üvey kızına tecavüz etmeni istemiyorum Celil. Kızı ikna et ve kızın seni şikayet etmesini sağla karakola. Merak etme dediğim gibi gün içinde tamamen suçsuz olarak hepiniz salınacaksınız. Madem karakolda bizi serbest bırakacaklar neden serbest bırakılacağımız yere gidiyoruz ki? Sen yapacağın iş ve alacağın paraya bak, soru sorma Celil Pektaş. Yapabilir misin, yapamaz mısın onu söyle bana. Biraz durdu düşündü karşımdaki adam. Tamam, yaparım. Oldu bil. Ne zaman gitmem gerek karakola. Gözlerimi kıstım. Bunu senden tek başına yapmanı istemiyorum. Karını ve üvey kızını da bu işe ikna etmeni istiyorum. Bunu yapabilir misin? Yaparım dedim ya diye atladı hemen. Gerçek bir tecavüze kalkışmayacağın için 1 hafta boyunca uzaklaşmanı istiyorum senden. Şehir dışına git. Seni tanıyan birilerinin yanına. Seni görsünler. Görünür bir yerde ol. Zaten bugün akşam bir akrabamın düğünü için şehir dışına gitmeyi planlıyordum. İyi, senden isteğim kalabildiğin kadar şehir dışında kalman tamam mı? Ne kadarlık bir süre 1 haftaya yakın İstanbul dışında olsan iyi olur. Bu senin karakoldan suçsuz bir şekilde çıkmanı sağlayacak. Peki öyle olsun. Bu arada düğüne tek başına git. Karını , kızını götürme. Kafa salladı onayladığını belirtmek amacıyla. Bu adama pek güvenmemiştim ama şuan daha da önemli işlerim vardı. Uygun adamı bulmaya vaktim yoktu. Uzun bir süre sonra ilk defa risk alarak kurduğum planda bu adamın rol almasına karar vermiştim. Umarım işler tahmin ettiğim şekilde, benim kontrolümde ilerlerdi... Olaydan 2 gün önce: Abi, piyasaya süreceğimiz ilaçlardan biri hariç hepsi yaptığımız testlerden başarılı bir şekilde geçti. Kalan bir ilacı ne yapalım? Ellerimi sıktım sinirle. Hangi ilaç, hangi testten geçemedi Kamil? AS-12 abi. Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Risk alamayız Kamil. O ilaç haricinde hepsini belirlediğimiz tarihlerde piyasaya sürülsün Kamil. Abi bide ilaç satışa çıkmadan önce bildiğin gibi lansman toplantısı var. Biliyorsun ki bu lansmanı biz organize ediyoruz bu sene. Onun hakkında ne yapalım? 2 hafta yok mu daha ona? Evet abi. 2 hafta sonra. Onun hakkında ne yapalım. Her zamanki yeri organize etmeye başlayalım mı? Gözlerimi önümdeki sisli ormana kenetledim. Yok Kamil. Bu sene daha farklı organize etmeyi planlıyorum. Şimdilik erken. Kafamda net olarak tasarladıktan sonra konuşuruz bunları. Tamamdır abi. İzninle başka bir diyeceğin yoksa gideyim mi ben abi? Elimi gitmesi için salladım. Gidebilirsin Kamil. Haa bu arada Kamil. Efendim abi. Bu seneki lansmana katılacak davetlilerin listesini bana en kısa zamanda çıkarıp getiriver aslanım. Emrin olur abi bu akşam üstü önüne getiririm. Sağ olasın. Kamil gider gitmez masadaki telefonumun titremesi ile telefonu elime alıp açtıktan sonra kulağıma dayadım. Abi dediğin gibi şimdi karakola geldi Celil Pektaş. Yalnız bir sıkıntı var gibi sanki abi. Onu haber edeyim diye aradım. Söyle aslanım. Abi... bu kızın hali hal değil. Hangi kızın Kadir? Celil'in üvey kızı abi. Sanki rol değil gerçekten tecavüze uğramış gibi. Oturduğum koltuktan kalktım bir hışımla. Ne dediğinin farkında mısın Kadir sen! Ne demek gerçekten tecavüze uğramış? Emin misin? Yaptığı rolün gerçekçi olmasına falan inanmadın değil mi? Abi... Kız... Ne olmuş kıza? Az önce intihar etmeye kaktı. Duyduklarımla beynimden vurulmuşa döndüm. Abi bu it kendi kızını gerçekten tecavüz etmiş olmasın? Normalde bunu başka bir adamım söylese inanmayı bırak ciddiye bile almazdım ama söyleyen Kadir'di. Kadir ve Kamil en güvendiğim 2 adamımdı. Bir şeyden şüphelendilerse mutlaka aslı vardır. Kadir o adam karakoldan çıktıktan sonra da peşini bırakma sakın. Ne yapıyor, ne ediyor her şeyi öğren. Karakoldaki olayları da takip et. Ne olup bittiğiyle ilgili haberim olsun. Tamamdır abi... Akşam olmuştu. Kadir beni her saat başa arıyordu. Kızın fenalaşması üzerine ambulans gelmişti karakola. Ambulansa 2 polis binmişti. Celil ve karısı sorguda olduğundan karakoldan çıkmamışlardı daha. Kadir'in yanındaki birkaç adamımı ambulansı takip ettirerek orada da neler olup bittiğini bana söylemelerini istemiştim. Kızın durumu iyiydi duyduğuma göre. Onunla birlikte gelen 2 polis memuru da kızın başındaydı. Celil ile karısı daha karakoldaydı. Şuan durum kontrolüm altındaydı. Adamlarım aracılığıyla takip etmeye devam ediyordum her iki tarafı da. Azat hemen odana gitmek yerine benimle bir kahve içmeye ne dersin? Her yemekten sonra odana gitmen gerekmiyor. Evimde sıradan bir misafir değilsin bunu biliyorsun. Kahveni kendin içebilirsin içmek istiyorsun Kayra. Yaptığın kusursuz ve yavaş ilerleyen planında ne zaman harekete geçmem gerekiyorsa söylemen yeterli. Onun dışında seninle konuşacak hiç bir şeyimiz yok. Arkasını dönüp odasına gitti Azat. Bende yemek masasından kalkıp salona geçtim. Afiyet olsun beyim. Herhangi bir isteğiniz var mı? Salona bir kahve getir lütfen Kamuran. Hemen beyim. Epey geniş olan salonumdaki koltuklarımdan birine geçtim. Çok geçmeden Kamil kahvemi ve lansmana katılacakların dosyasını getirdi ve önüme koydu. Kahvemden yudumlayarak tek tek katılımcıların listesine baktım. Çoğu geçen senelerden bildiğim katılımcılardı. Listenin ilk başına indiğimde ise gördüğüm isimle kaşlarımı çattım. Asaf Arşın. Kağıdı yüzüme doğru yaklaştırıp ismini tekrar içimden telaffuz ettim. Asaf Arşın. Demek tekrar sahalara dönmeye karar vermişti ha. Kendi ayaklarıyla yanıma geliyordu ünlü Erguvan mafyasının lideri demek. Gel bakalım Asaf Arşın bekliyor olacağım... Abi, karakolun önündeyim şimdi. Celil ve karısını saldılar. Ne yapayım. İndireyim mi ikisini de? Yok o işi bizim için başka biri yapacak. Adamı indiren biz olmayacağız Kadir. Peki abi. Ne yapayım ben o zaman? Sen çaktırmadan ikisini de takip et Kadir'im. Gözüne çarpan herhangi bir detay olursa ararsın beni de. Tamamdır abi. Telefonu kapattım. Planımın yarısından fazlası tamamlanmıştı neredeyse. Son bir adım kalmıştı geriye. Kahraman polisimizin Celil'in peşine düşmesi. Tabii bunun için ilk önce Celil ve karısının karakoldan serbest bırakıldığını öğrenmesi lazımdı kahramanımızın. Çalan telefonum ile sanırım kahramanımızın kim olduğunu da telefonu cevapladıktan sonra öğrenmiş olacaktım Gülümseyerek telefonu açtım. Abi, hastanede kızın başını bekleyen polislerden biri apar topar hastaneden çıkış yapıyor şuan. Ne yapalım, takip edelim mi? Kim o polis? Öğrenin bana kim olduğunu derhal! Şuan hakkında tek bildiğimiz kadın olduğu abi. Şöyle sana birkaç saate gönderirim bütün bilgilerini. Tamam, kızın peşini bir an olsun bırakmayın sakın. Muhtemelen şuanda karakola gidecektir zaten. Takip edin o polisi. Sakın kaçırmayın. En geç 2 saate kadar o kadının bütün bilgilerini duymak istiyorum. Merak etme sen abi. Dediğin gibi en geç 2 saate kızın bütün bilgilerini sana aktarırım. Telefonu kapattım. Derinden gelen kahkahamı serbest bırakarak kahkaha atmaya başladım. Sonunda, sonunda bulmuştum onu. Planım işe yaramıştı. Kadın olmasını beklemiyordum. Bu beni biraz olsun şaşırtsa da sorun etmedim. Uzun uğraşlarımın sonucunda onu bulmuştum nihayet. Bu bana bolca yitip giden zamana ve bugüne kadar yaptığım en büyük kaçırma operasyonuna patlamış olsa da. Umurumda değildi şuan hiçbirisi. Kızın bütün bilgileri elime gelir gelmez kendisini "deniz katilinin " hünerli ellerine bırakmayı düşünüyordum. Ağıma düşerek kendi sonunu kendinin getirdiğinden haberi yoktu kahraman katilin ya da kahraman polis mi demeliydim? Kızın adı Kardelen Sahra Aktaş. Kendisi 25 yaşında bir polis memuru. Bekar bir kadın. Ailesinden ayrı İstanbul'da yaşıyor. Okulunu da İstanbul'da okumuş. Ailesi Ankara'da yaşıyor. 1 kardeşi var. Nihal Aktaş. 13 yaşında o da. Evinden işine, işinden evine gidiyor genelde. Düzenli bir hayatı var. Hakkında bulduklarım bunlar abi. Yeterli gelir mi şimdilik, yoksa daha derininden araştırayım mı kadını? Şimdilik bu kadarı yeterli. Kız hala karakolda mı? Yok abi. Taksiye binip evine geldi. Bizde evini görebileceğimiz bir yere park ettik arabayı. Evi gözetliyoruz. Tamamdır. Durun orda siz. Bir gelişme olursa haberdar edersiniz beni. Bu arada hepiniz orada değilsiniz değil mi? Hastaneyi boş bırakmadınız herhalde? Yok abi. 3 kişiyi de orada bıraktık. Şuan arabanın içinde 3 kişiyiz bizde. Kadir abide adamlarıyla Celil köpeğinin peşinde. İyi iyi. Her şey bilgim ve kontrolüm dahilinde olsun. Sakın benden habersiz bir şeye kalkışmayın. Endişe etme sen abi. O iş bizde. Burayı da halletmiştim. Kızı takip ettiriyordum şu anlık. Kız uyanmadan Celil'in peşine düşmezdi zaten. Şimdilik tahminimce Celil'i nasıl geri yakalayacağını düşünüyor olmalıydı Kardelen Sahra Aktaş. Kız uyanır uyanmaz ise Celil'in peşine hızlı bir şekilde düşeceğine adım gibi emindim. İşte tam o anda devreye "deniz katili " girecekti. Kahraman tam Celil'i öldürüp kazandığını düşündüğü anda aslında kaybettiğini anlayacaktı. İki katilin yüzleşmesi. İzlemesi eğlenceli olacaktı. Yazar'ın anlatımıyla: Celil ve karısı Banu evlerine yeni gelmişlerdi. Kocasının anlaştığı adamın da dediği gibi gerçekten serbest bırakılmışlardı. Kocası bundan yaklaşık 1 hafta önce eve gelip tam 10 milyon kazandığını söylediğinde kulaklarına inanamamıştı. Sevinçten deliye dönmüştü resmen. Sonunda bu pis, rezil hayatından kurtulacaklardı fakat bir sıkıntıları vardı. Banu daha kocası Celil'e söylememişti bunu. Kızı Gül işin ucunda 10 değil 100 milyon dahi olsa böyle bir olaya dahil olmayı istemezdi. Banu bunu bildiği için kendi oyununu kurmaya başladı o andan itibaren. Kızı kesinlikle polis karşısında onların inanacağı bir rol kesmeyi beceremeyeceğinden Banu bu olayı gerçekten gerçekleştirmeye karar verdi. Hem böylece asi kızı sonunda bir işe yarayıp onlara yeni zengin yaşantılarının anahtarı olacaktı. Yaşı da küçük değildi. Her şey bittikten sonra kızını tedavi ettirirdi elbet. O parayla istediği her şeyi yaparlardı. Bunu bildiği için o gece planını uygulamaya koydu Banu. Eşinin gece geç saatlere kadar elindeki bira şişesiyle boş boş gezindiğini biliyordu İstanbul'un terk edilmiş, virane sokaklarında. Eve büyük ihtimalle her gün olduğu gibi sarhoş gelecekti. Geldiği gibi de yine kendisine sırnaşacaktı Celil. Bugün ise Banu buna izin vermeyerek Celil'i kızı Gül'ün odasına gönderecekti. Celil sarhoşken neler yaptığını bilmeyen bir adamdı zaten. İlk başta kendine geldiğinde böyle bir şeyi yaptığı için kendine kızacaktı ama Banu ona bunu bilmeyerek, istemeyerek, sarhoşken yaptığına ikna edince o da bunu kabul ederdi. Celil'in anlattığına göre bugün akşam abisinin oğlunun düğününe gidecekti ve 1 hafta eve gelmeyecekti. Anlaştığı adamlar ondan bunu istemişlerdi. Banu ise bu geceki yaptığı planının bozulmaması için Celil'i göndermeyecekti düğüne. Onun yerine abisi o işi hallederdi zaten. Abisi Celil'in aksine sıradan, normal bir adamdı. Düğünden ötürü izin almıştı çalıştığı iş yerinden. O yüzden 1 haftalığına evde olurdu muhtemelen. Giderse de sadece markete giderdi. Dikkat çekip onları yakalatacak herhangi bir iş yapmazdı. Abisi ile Celil tek yumurta ikizi olduğundan ötürü kameralardaki görüntüleri de dikkat çekmezdi kısa vadede. İyice araştırırlarsa işin aslını öğrenirlerdi ama o vakte kadar Banu, kızı ile kocasıyla yeni hayatına çoktan alışmış olurdu başka bir şehir hatta başka bir ülkede... O gece Banu aklında tasarladığı acımasız planını uyguladı. Kızının odasından yükselen tiz çığlıkları umursamadı. Oturma odasındaki televizyonu son sese dayayıp bütün kapıları da kapattı. Sabaha kadar sürdü kızının çığlıkları. Sabaha karşı kocası oturma odasının kapısını açtı ve yorgun olduğunu söyleyip uyumak için Banu'yu da kaldırıp odalarına geçtiler. Celil hemencecik sızmıştı yatağında. Anlaşılan kafası hala dumanlıydı aldığı alkol yüzünden. Banu birkaç saat sonra kızı Gül'ün alarmının ötmesi üzerine sinirli bir şekilde yatak odasından çıkıp Gül'ün odasına gitti. Kapıyı açıp yatağındaki çıplak kızını görmezden gelerek alarmını kapattı ve "Bir daha alarmını kendin kapat Gül. Baban yorgun uyuması gerekiyor, onu uyandıracaksın. Şimdi kalk okuluna git". dedikten sonra odadan çıktı. Kızını umursamamıştı. Kızı tam da 1 hafta sonra artık annesinin kayıtsızlığına dayanamayarak polis karakoluna gidip ihbar edeceğini söyledi ikisini de. Banu utanmazca gülümsedi. Karakola birlikte gitmeyi teklif etti kızı Gül'e. Karakola gittiler o gün. Hepsini sorgu odasına almışlardı. Banu kızının sorgu odasında fenalaştığını öğrendi. Kızı için endişelenmesi gerekirken her şeyi berbat ettiği için kızdı kızına. Çok geçmeden o gün içinde gerçekten de serbest bırakıldı Banu ve Celil. İkisi de kızlarının yanına gitmeye tenezzül bile etmediler. Aksine kızlarını arkalarında bırakarak ikisi birlikte refah içinde yaşamanın hayalini kurdular. O sabah Celil anlaştığı adamlardan parayı almaya gittiği an Banu da çıktı evden. Banu, Celil'den habersiz kızının kaldığı hastaneye gitti son kez. Kızının onların hayatına artık çelme takmaması için kızını öldürmeye karar vermişti. Kızı yoğun bakım ünitelerinden birinde kalmaktaydı. Zamanında bir hastanede hizmetli olarak çalışmıştı Banu. Üniformaları hala evde durduğu için onları giyerek gitti hastaneye. Hastaneye vardığında kendi kartının kaybolduğunu söyleyerek başka birinin kartını almayı başardı. Sonra da kızının odasını gözetlemeye başladı gizlice. Kapıda bir kadın bekliyordu kızını. Bekleyen kadını daha önce karakolda görmüştü Banu. Bu kadın kızını sorgulayan polis memuruydu. Kadının gitmesini bekledi Banu. Nihayet odanın önü boş kalınca aceleyle odaya girip kızının yanına gitti. Kızının yüzü solmuş bir Gül'e benziyordu adeta. Ben öldürmesem de öleceksin zaten sevgili kızım Gül dedikten sonra kızının kafasının altından yastığı çekip, ağzındaki maskeyi çıkardı. Sonunda senden kurtuluyorum diyerek kızın kafasına yastığı güçlü bir şekilde bastırıp nefesinin kesilmesini bekledi. Birkaç dakika sonra monitördeki bozulan değeri gördü. Monitördeki değerin tek çizgi olduğunu görene dek kendi kızını boğmaya devam etti. Sonrasında da yastığı ve kızının yüzünden çıkardığı maskeyi tekrar düzelterek doktorlar odaya gelmeden çıktı Banu. Son kez öldürdüğü kızının suratına bakmayı düşünmedi bile. Hızlıca hastaneyi terk etti. Banu sonunda istediğini başarmıştı. Kızı artık onlara engel olamazdı ama Banu'nun bilmediği bir şey vardı: Yapılan asla yapılanın yanında kalmazdı. Adalet elbet er geç yerini bulurdu. Evet, Banu'nun ve kocası Celil'in hayatı bugün yeniden başlıyordu ama onların hayal ettiği şekilde değil. İşte onlar bunu bilmeden kendi hayatlarını kendileri mahvetmişti ve bunu da en acısından öğreneceklerdi bugün...
Evett, aslında yarım bir bölümün sonuna geldik. Olayların %70,%80'ini anlattığımı düşünüyorum. Daha da yazardım ama bence bu bölüm tam da burada bitmeli artık diye düşündüm. Gül'ün hikayesini anlatırken bu kadar uzayacağını düşünmemiştim hiç ama hiç bir olayın da kafanızda soru işareti olarak kalmasını istemediğim için 5 bölümdür Gül'ün hikayesini yazmaya devam ediyorum ve daha bir bölümü daha var tam olarak bitmesi için. Bir dahaki bölümle birlikte artık olaylar daha da çetrefilli ve karışık bir hal almaya başlayacak benden söylemesi. İleriki bölümlerde Kayra'nın bahsettiği lansman partisini okuyor olacağız. Bunu da burada söylemiş olayım şimdiden. O zaman bir sonraki bölüme dek hoşça kalın...
|
0% |