@handsimy
|
Karakolun önüne gelmiştim. Ne kadar tuttu abi? 100 versen yeter kızım. Parayı uzattım. Sağ ol kızım. Taksiden inip karakola koşar adım girdim. Nihat abi girişteydi. Hah, geldin mi Sahra? Bende seni bekliyordum. Gel, hoş geldin. Hiç hoş gelmedim abi. Ne demek ikisini de salarlar ya. Kızcağız korunmak için bize geliyor. Korunacağı, güvende olacağı polis merkezine. Biz ne yapıyoruz abi? Gidip suçluları geri salıyoruz. Haklısın Sahra, haklısın da kamera kayıtlarını izle bir önce. Beni biliyorsun kızım, ben öyle elini kolunu sallayarak çıkmalarına izin verir miyim merkezden. Vermezsin abi vermezsin de gitmişler işte. Aynı dediğin gibi ellerini kollarını sallayarak, resmen gitmişler. Nihat abi elini sırtıma koydu. Gel, izle sen en iyisi... Kamera kayıtlarını izleyeceğim odaya gelmiştik Nihat abiyle. Nihat abi benim için görüntüleri açmıştı tek tek 1 saattir masa başında kamera kayıtlarını izliyordum. İzlediklerim görüntüler ile ağzım açık kalıyordu. İzlediklerime de inanmayıp başa sararaktan defalarca kez izlemiştim herhangi bir şey bulurum ümidiyle ama adam cidden 1 haftadır şehir dışında görünüyor gibiydi. Abisinin evine gitmişti ve 1 hafta boyunca abisinde kalmıştı. Bu da tek bir seçeneğe sürüklüyordu bizi. Gül yalan söylüyordu. Hayır buna inanmak istemiyordum. Neden böyle bir şey yapardı ki. Kendini bahçede öldürmeye kalkmıştı bu kız. Hadi bunu ona inanalım diye yaptığını farz edelim. Eee bugünkü sorgu odasında bayılmasını nereye koyacaktık o zaman. Kız gözlerimin önünde ölümden dönmüştü ya. Yok yok bu işte bir bit yeniği vardı mutlaka. Gül yalan söylemiyordu. Bu kamera görüntülerinde vardı her ne varsa. Adam bize bu görüntüleri vererek bir şeyleri gözden kaçırmamızı istemişti ama neyi? Sonunda hala ikna olmasam da görüntüleri izlemeyi bıraktım. Gözlerim ağrıyordu artık. Bir süre sonra görüntüler gözüme bulanık gelince şimdilik pes edip bırakmıştım görüntüleri izlemeyi. Görüntüler kaçmıyordu ya. Yarın düzgün ve daha dikkatli bir şekilde bakardım artık. Karakoldan çıkar çıkmaz taksi beklemeye başladım. Bir yandan da elimde telefonum Tuna'yı arıyordum. Tam kapanacağı an açtı telefonu. Uykulu bir sesle: Efendim Sahra. Bir sorun mu var? Uyuyor muydun? Ha, evet uyuya kalmışım. Telefonun sesine uyandım. İçim geçmiş oturduğum koltukta. Karakolda işim bitti benim. Taksi bekliyorum şu an. Yanına gelecektim. Yanıma mı? ha, hastaneye. Yok yok gelme sen. Taksiye bin eve geç. Yorgunsun zaten. Bugünde uyumazsan hastalanırsın bak. Git güzelce dinlen sen. Zaten saat de 12'ye yaklaşıyor. Ben dururum Gül'ün yanında bugün. Olmaz öyle şey, geliyorum yanına. Hem sen de yorgunsun. Ben gelince sen git eve asıl. Hastane köşelerinde uyuma öyle. Sabah kalktığın zaman her yerin ağrır. Kıkırdadı: Nereden biliyorsun sen? Duyan da her gün hastanede yatıp kalkıyorsun sanacak Sahra. Her gün hastanede yatıp kalkmıyorum elbette ama evde de pek yatağımda uyuduğum söylenemez. Bu sefer ben kıkırdadım: Geçen gün kendimi mutfak masasının üstünde buldum desem inanır mıydın? Bir kahkaha patlattı Tuna. Yok artık. Ciddi olamazsın Sahra. Yoo, gayet de ciddiyim. Uyurgezerim ben. O yüzden pek yatağımda uyanmam sabahları. Her gün mutfak masasında da uyanmıyorum elbette şuan düşündüğün gibi. Hala gülüyordu Tuna. Hey, gülmesene. Tamam, tamam. Bir anda sen öyle söyleyince boşluğuma geldi. Bak ne diyeceğim. Söyle. Anlattıklarınla bayağı bir uykumu açtın. İstesem de artık sabaha kadar uyuyamam ben. Sen eve geç en iyisi. Tuna evde uyuyabileceğimi falan mı düşünüyorsun gerçekten. Aklım sizde kalır olmaz. Sahra itiraz istemiyorum. Eve geçip dinlenip sabaha geliyorsun hastaneye. Ama- İtiraz istemediğimi belirtmemiş miydim Kardelen Sahra Aktaş? Sağ elimi sanki Tuna görecek gibi başımın sağ tarafına götürüp "emredersiniz efendim". dedim. Çağırdığım taksi gelince ona bindim ve Tuna'ya iyi geceler diyerek kapattım. Nereye gideceksiniz diye soran taksiciye evimi tarif ettim. Gülümseyerek kafamı taksinin koltuğuna yasladım ve akan trafiği izlemeye koyuldum. Son günlerde en büyük teşekkürlerimi Tuna'ya ediyordum sanki. Bana çok yardımcı oluyordu ona gerçekten çok minnettardım...
Derinlerden gelen bir alarm sesi doldu kulaklarıma. Sanırım bir rüyanın içindeydim. Çalan alarm sesi kulaklarımda tatlı bir tını bırakıyordu. Huzurlu bir şekilde rüyalar aleminin içinde dolanıyordum öylece. Kulağıma gelen ses hala devam ediyordu. İçimden bir ses gelen sesin kulaklarıma huzurlu bir melodi gibi değil de sanki uyarıcı etkideki gürültücü bir ses duyman gerek diyordu bana. Bunun farkına varınca birden gözlerimi açtım. Çalan alarmımın iğrenç sesini rüyamdaki bir ninniye benzetmiştim adeta. "Ne vardı rüyamdaki gibi kalsaydın, ölür müydün be". diyerek isyan ettim çalan alarmıma. Nihayet sesi kesilmişti. Bunu fırsat bilerek komodinin üstündeki telefonuma uzandım ve alarmımı erteleyerek uykuma dönmeyi çok istesem de alarmımı kapatıp uyku mahmuru gözlerle yatağımda oturur pozisyona geçtim. O kadar yorgun bir şekilde evime gelmiştim ki dün gece. Gelir gelmez üstümü bile değiştirme zahmetine girmeden kendimi öylece yatağıma atmıştım. Gözlerimi açtığımda ise direk güne başlamıştım. Bu da ölü misali deliksiz bir uyku çektiğimi gösteriyordu bana. Saat 8'di. Yatağımdan zorla da olsa yalpalayarak kalkıp banyoya gittim. Hızlıca kıyafetlerimi çıkarıp güne dinç başlama amaçlı bende doping etkisi yaratan günlük duşumu aldım. Bir yandan yüzümdeki maskeyi yıkamak için kurumasını bekliyordum; bir yandan da dişlerimi fırçalıyordum. İşim bitince banyodan çıktım. Elime mutfaktan bir elma alıp giyinme odama gittim. Elmayı iştahlı bir şekilde ısırırken bugünkü giyeceğim kıyafetleri seçtim. Ekim ayı İstanbul'da baş gösterdiği için elbise ve etek giymeyi çok istesem de üşümemek amacıyla pantolon, gömlek, kaban kombinlerimden birini yapıp hızlıca giyindim. Sabah sabah kahvaltı yapmayı tercih etmediğim için kol çantamın içine telefonumu da atıp bej renkli stiletto ayakkabılarımı da giydikten sonra evden çıktım. Bahçenin kapısına vardığımda Tuna'yı ve arabasını kapının önünde görmeyi beklemiyordum elbette. Tuna diye seslendim şaşkınlığımı gizlemeyerek. Tuna esneyerek geldiğimi duyunca bana döndü. Günaydın Sahra. Bana gün aydı da sana pek aymamış anlaşılan. Benim yüzümden bütün gece uykusuz kaldın Tuna. Eee, sen buradaysan Gül'ün yanında kim var o zaman? Endişelenme Nihat abi sabah 7 gibi yanıma geldi. Seni alacağımı söyleyince Gül'ün başında beklemeyi kabul etti. Anladım, zahmet etmişsin buraya kadar keşke eve gidip dinlenseydin bugün biraz. Yorgun görünüyorsun. Esneyerek konuşmaya çalıştı Tuna. Sorun değil bin arabaya da gideceğin yere bırakayım seni. Arabanın kapısını benim için açtı Tuna. Açık kapıdan bindikten sonra kapımı kapatarak sürücü koltuğuna geçti esnemeye devam ederek. Nereye gideceksin? Merkeze mi yoksa hastaneye mi bırakayım seni? Hastaneye geçeyim önce. Tamamdır. Yolculuğumuz Tuna çok yorgun ve uykusuz olduğu için sessiz bir şekilde geçmişti. Hastaneye geliri gelmez arabadan indim Tuna'nın kapımı açması için fırsat vermeyerek. Tam arabasından inecekti ki kapısını geri kapattım. Arabanın kapısını zorlamak yerine camı açtı anlamayan gözlerle. Sen gelmiyorsun. Niye? Şu haline baksana Tuna. Bıraksam olduğun yeri sorgulamayıp direk uyuyacak durumdasın. Git evine dinlen biraz. Bütün gece buradaydın zaten. Olmaz seni yalnız bırakmam. Bırak kapıyı tutmayı da ineyim arabadan Sahra. Açık camdan içeriye kafamı soktum. Hayır efendim, bu arabadan inmiyorsun onun yerine doğruca evine gidip dinleniyorsun duydun mu beni. İtiraz da etme yoksa indiğim arabana geri binip seninle evine gelir uyuduğuna emin olunca geri gelirim hastaneye Tuna Aslan. Tuna sessiz bir şekilde yüzüme bakmakla yetindi. O an yüzümün yüzüne ne kadar yakın olduğunu hissettim. Biraz daha o ya da ben birbirimize doğru hareket edersek burunlarımız birbirine değecekti. Bunu fark ederek hızlıca geri çekildiğim esnada kafamı arabanın üstüne vurdum. Sahra iyi misin? Niye hızlıca geri çekildin ki. Bak kafanı çarptın. Elimi kapı kolundan çekmemi fırsat bilen Tuna kapıyı açıp arabasından indi. Sen iyi misin? Çok acıyor mu? Kafamı tutarak: Biraz hızlı çarptım sanırım, geçer birazdan acısı. Elimi kafamdan çekip belimin kıvrımına koydum. Sen neden indin arabadan. İnme demedim mi ben sana. Tuna'yı bir elim kolumdan tutup bir elim de sırtından tutup arabaya doğru çevirdim. İndiğin gibi geri bin şimdi. Sahra- Sahra falan yok. Bak çok ciddiyim dediğimi yapar, evine gelir, seni uyutur ve uyuduğuna emin olmadan başından ayrılmam. Şimdi ya arabaya binip kendin gidersin ya da seninle gelir, seni uyutup öyle giderim. Tuna tekrardan bana doğru dönüp hafifçe üstüme eğilerek: Normalde olsa bu teklifini seve seve kabul edebilirdim Sahracığım ama senin benimle gelmek yerine hastaneye Gül'ün yanına gitmen gerekiyor. Senin de arabana binip evine gitmen gerekiyor Tunacığım. Üzerime biraz daha eğildi Tuna. Şimdi biraz önceki gibi yakınlaşmıştık yine. Tuna'nın bakışları garip bir şekilde dudaklarıma kaydı ve beni izledi bir süre. Normalde olsa hemen onun bana bu kadar yakın olmasından rahatsız olup geri çekilirdim ama garip bir şekilde bana yakın olmasına izin verdim. İşin ilginç kısmı ise bundan asla rahatsız olmuyor oluşumdu. Tam benimde bakışlarım onun dudaklarına kaydığı anda Tuna gülümseyerek geri çekildi. Peki. gidiyorum şimdi. Eve varınca ararım seni olur mu? Beni orada bırakarak arabasına binip kornaya bastı ve hastaneden uzaklaştı Tuna. Az önce ne yaşanmıştı öyle? Kendimi toparlayarak hastaneye doğru ilerledim bende. Gül'ün olduğu kata çıkınca Tuna'nın dediği gibi Nihat abiyi sandalyelerden birine oturup elindeki telefonla ilgilendiğini gördüm. Beni görünce elindeki telefonu bıraktı ve oturduğu sandalyeden kalktı. Hoş geldin Sahra. Tuna nerde gitti mi? Evine gönderdim dinlenmesi için. Bütün gece burada kaldı. Evet, bende gördüm geldiğimde. İyi yapmışsın Sahra. Gel otur şöyle. Bir haber var mı abi? Gül'den mi yoksa annesi, babasından mı? Her ikisinden de. Valla geldiğimden beri bir sıkıntı olmadı herhalde. İçeriye sadece bir hemşire girdi. Neden girdiğini sorunca da Serumu kontrol ettiğini söyleyip gitti. Aileye gelecek olursak kızlarını görmeye hastaneye teşrif etmediler henüz. Bir iz yok onlarla ilgili. Gece sen gittikten sonra da bende tekrar izledim kameraları ama fark ettiğim herhangi bir detay olmadı maalesef. Sandalyeye oturarak nefesimi dışarıya verdim. Neyse şimdilik Gül'ün uyanması öncelik bizim için. Aileyi sonra düşünürüz. Nihat abi de yanımdaki boş sandalyeye oturdu. Telefonuna gelen mesaj bildirimi ile eline telefonunu tekrar aldı. Gülümseyerek mesaj baktı. Bu gülümsemesini tanırdım. Bu şekilde sadece karısı Elçin ablaya gülerdi. Elçin abla mı abi? Aynen. Telefonunun ekranını bana doğru çevirdi bakabilmem için. Kardeşinin kızının çocuğu olmuş. Onun yanına gitti Elçin ablan. Ailecek fotoğraf çekinmişler bak. İlk önce bebeği gördü gözüm. Maşallah, Allah bağışlasın. Adını ne koydular? Ceren koymuşlar. Tek tek fotoğrafları eliyle kaydırarak bana göstermeye çalıştı Nihat abi. Şuan ki baktığım fotoğrafta da Elçin abla, doğan bebek ve Elçin ablanın kız kardeşi vardı. Aaa, Elçin abla ikiz mi abi? Duymadın mı sen? Onlar tek yumurta ikizi. Telefonu elinden aldım daha yakından bakabilmek için. Vay be, ne kadar da çok benziyorlar. Dişleri bile aynı neredeyse. Aklıma gelen düşünce ile elektrik çarpılmışa döndüm birden. Abi? Efendim Sahra. İkiz... Adam ikiz abi. Kim ikiz Sahra, anlamadım? Oturduğum yerden hızlıca kalktım. Abi Gül'ün babası, ikiz. Abisinin evine gitti dememiş miydiniz? İşte o görüntüler abisine ait, Gülün amcasına yani. Nihat abi de oturduğu yerden kalktı. Aslında adam hiç evinden ayrılmadı mı demek istiyorsun? Aynen öyle, eğer düğüne gitseydi hem abisini hem de kendisini görürdük. Yani demek istediğim, iki tane aynı adamdan görürdük. Neredeyse ezberlediğim görüntüler aklıma geldi o an. Kesinlikle emindim artık. Görüntülerdeki adam hiçbir zaman Gül'ün babasına ait değildi. Görüntüdeki kişi Gül'ün öz be öz amcasıydı. Evett, yine ben geldim. Uzatmadan tam da heyecanlı bir yerde bitmişken atmak istedim. Bir dahaki bölüme kaldı artık yazacaklarım. Bu arada ben sanırım Tuna ile Sahra'yı azıcık da olsa shiplemeye başlamış olabilirim sanırım egtrhyjuhgfdsadsfgrhytju. Neyse bir dahaki bölümde "umarım" yazacak bir şey bulamayıp aklımdaki bölümü yazabilirim. 3 bölümdür aklımdaki bölüm uzayıp duruyor tyjukkömjynhtbgvfcdb. O zaman bir dahaki bölüme dek hoşça kalın... Dip Not: Akşama belki yeni yeni bölümü atabilirim :) |
0% |