@handsimy
|
Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla: Yaşanan büyük katliamın ardından 3 gün geçmişti. 3 gündür gözüme uyku dahi girmiyordu. Gözümü ne zaman kapatsam aklıma deniz kenarına dizilen cesetlerin görüntüsü geliyordu. Türkiye bu büyük katliamla sarsılmıştı. Yetkililer henüz bu olayın katilini açıklama girişimine girmemişlerdi ama herkes katilin o olduğunun farkındaydı. 5 yıl önce onun için yapılan protestolar yine gündemde yerini korumaya devam ediyordu ilk sırada. Halk elindeki pankartlar ile İstanbul'un çeşitli semtlerinde protestolara başlamıştı yine. Ölmesini, yok olmasını istiyorlardı onun. Yakalanıp tekrardan hapse gönderilmesini değil. Çünkü artık onun için dünyanın en tehlikeli hapishanesi bile bir çözüm sunmuyordu. Gelmişti, geri dönmüştü. Gelmesiyle tüm Türkiye'ye adından söz ettirmesi bir olmuştu zaten. Her yerde onu arıyordum ve arıyorlardı. Şuana kadar gören, duyan, haberdar olan kimse yoktu. Kesinlikle ona yardım eden birileri vardı. Buna emindim. O şekilde saklanıyordu ve bu yüzden rahattı. Asaf ile her gün düzenli görüşüyordum. Merkezde işler yoğun olunca yanına gidemeyip telefon ile konuşmuştuk. Oda her yerde deniz katilini arıyordu. Bulduğumuz an onun işini bitirecektik. O katili yaşatma gibi bir niyetimiz yoktu. O yaşadıkça diğer herkes ölecekti ve bunu göze alamazdım. Onu bizzat kendi ellerimle öldürecektim. Bu arada Asaf dediği gibi bana yardım edeceği sözünü de tutmuştu. Nazlı Başaran ve sevgilisinin tüm foyaları ortaya dökülmüştü. Bunu verdiğim bilgiler ile Asaf medyaya sızdırmıştı. Şuanda kayıp olarak biliniyordu ikisi de. O gece restoranda büyük bir olay çıkmaması için Asaf Nazlı'nın sevgilisi Murat Gümüş'ü de öldürmüştü ve ikisinin de cesetlerini kendince halletmişti. Sevgilisi de tekin birileri değildi zaten. Bunu Asaf, Murat Gümüş'ü öldürmeden önce bizzat kendisinden öğrenmişti. Kendisi bizzat Nazlı'nın pis işlerindeki büyük ortağıymış. Murat, sokaktaki kimsesiz çocukları onlara iyilik yapar gibi kendi yurtlarına koydurup Nazlı'ya sunuyormuş. Nazlı da artık canı o gün hangisi ile birlikte olmak isterse o kimsesiz çocuklardan birini seçip onları tecavüz ediyormuş. Bunu bizzat Murat ölmeden önce ondan öğrendiği için Asaf Murat'ı o sinirle çekip vurmuş. Deniz katilinin gündeme oturmasından bir gün önce tüm haber kanalları bu haberleri paylaşıp duruyordu. Paylaşılan haberler ile varlığım bir anda tüm Türkiye için bilinir bir hale gelmiş oldu böylece. Aslında tam olarak tanınırlığım öldürdüğüm ünlü milletvekili Baran Yanlı ile başlamıştı bu da onu destekleyen bir gelişme olmuştu da denebilir. Kahraman olarak bahsediyorlardı benden. Hoşuma da gitmiyor değildi açıkçası. Böyle tanınmayı seviyordum. İnsanların beni sevmesini, desteklemesini, el üstünde tutması gururumu okşuyordu. Henüz Nazlı ve sevgilisinden sonra kimseyle ilgilenmemiştim öldürmek için. Radarımda tek bir kişi vardı: "deniz katili". Varımı yoğumu onu bulmaya adamıştım şu son 3 gündür. Onun hakkında araştırmalarıma devam ediyordum ama pek ilerlediğim de söylenemezdi. Masa başında iyice uykum geldiği için terasa çıkmaya karar verdim. Biraz hava almak iyi gelebilirdi belki... Terasta Selim ve Mirza ellerindeki kahveler ile hararetli bir konuşmanın ortasındaydılar. Beni görünce ikisi de susup terasın korkuluklarına yaslandılar. Onların yanına gittim merak ederek. Hayırdır? Ne konuşuyordunuz öyle hiddetli hiddetli? Selim: Sorma Sahra başkan ya. Şu kalın kafalıya bir türlü laf anlatamıyorum işte. Haksızsın oğlum haksız. O yüzden anlamak istemiyorumdur belki de. Bu ihtimali hiç düşündün mü? Haklıyım bir kere Mirza tamam mı? Sadece beni sen anlamak istemiyorsun hepsi bu. Hop hop hop. Sakin olun bir. Mirza'ya döndüm. Ne oldu söylesenize. Sizi tanırım çocuklar. Eğer böyle zıt düştüyseniz kesin bir bokluk vardır o işte. Neymiş sizi zıt düşüren mesele? Selim sözü devraldı. Ya bak aslında mesele ne biliyor musun Sahra? Sus der gibi Mirza çevik bir hareketle Selim'in ağzını kapattı. Bu andaval arkadaşımız Mirza bizim Esra'ya köpek gibi aşık. Aşkından ölüp bitiyor Esra'ya bir görsen. Gözlerimi büyüterek açtım şaşkınlıkla. Nasıl... Mirza? Selim doğru mu söylüyor? Mirza utanç ve sinirle gözlerini kaçırdı bizden. Bak gördün mü nasıl da kıpkırmızı kızardı. Besbelli aşık işte Esra'ya ama kabullenmiyor işte salak. Mirza'nın kolundan tuttum yavaşça. Hey, bana bak Mirza. Aşık mısın sen Esra'ya? Mirza bana doğru döndü fakat cevap vermeden gözlerini kaçırmayı seçti. Lan oğlum konuşsana Sahra yabancı mı? O da bizden ulan. Selim dur bir Allah aşkına. Çocuk hassas işte. Köşeye sıkıştırmasana. Mirza bakar mısın bana lütfen? Mirza yavaşça başını kaldırdı ve bana baktı. Aşk utanılabilecek bir duygu değildir Mirza. Aksine hayran olunacak bir havası vardır. Kendini sana tekrar tanıtır aşk. Aşk ile birlikte yeniden doğarsın ve yeni seni tanırsın o süreçle. İşler ilerledikçe, kendini tanıdıkça iyi hissedersin bu sayede. Bu yüzden korkma ya da utanma aşık olduğun için sakın. Şimdi soruyorum tekrardan. Söylediklerim dikkatini çekmiş olacak ki beni pür dikkat dinlemeye başlamıştı karşımdaki adam. Esra'ya mı aşık oldun sen? Hani şu bizim deli kıza? Selim: Hah işte tam olarak o dediğinden. Fena olarak abayı yakmış durumda bizimkisi Sahracım. Bu durumu çözmemiz gerekiyor bence. Sabahtan beri dil döküyorum bu beyefendiye ama bana mısın demiyor. Bide sen konuş bununla ha gülüm. Mirza'ya seslendim: Mirza? Sıkıntılı bir iç çekti Mirza. Bilmiyorum Sahra, bilmiyorum. Kafam çok karışık şu sıralar. Arafta gibiyim resmen. Emin olamıyorum ona karşı ne hissettiğimden. Aşk böyle bir şey mi ki Sahra. Hep karmakarışık mı ilerliyor böyle? Aslında daha önceye kadar hiç aşık olmadım Mirza. Bu yüzden sana sadece aşk hakkında anladıklarımı betimleyebilirim sadece ama yine de aşkın sadece bir karmaşadan ibaret olduğunu da düşünmüyorum açıkçası. Aşk özeldir. Kişiye, kişilere özel. Sol elimin işaret parmağını Mirza'nın sol şakağına doğru götürdüm. Aşk anlatılmaz, anlaşılmaz, yaşanır derler. O yüzden buranı değil; elini tutup kalbinin üstüne koydum: Burayı dinle. Cevabını yakın zamanda alacağına eminim. Mirza nutku tutulmuş gibi bana bakıyordu. Selim: Vay be. Ne de güzel konuştun kız. Anlayana artık değil mi Mirzacım? Mirza: Tavsiyelerin için çok teşekkür ederim Sahra. Mutlaka dediklerini dikkate alacağım. Bundan emin olabilirsin. Rica ederim yeter ki seni iyi ol. Yardım edebildiysem ne mutlu sana. Kapıda dikilip bizi izleyen Tuna ile göz göze geldim o an. Tuna yavaş adımlarla yanımıza gelip elindeki kahve bardağının birini bana ikram etti. Masana geldim yoktun. Bende burada olabileceğini düşündüm. Elindeki bardağı alarak gülümsedim. Doğru tahmin etmişsin teşekkür ederim kahve için. Selim, Mirza'yı kolundan tutarak terasın çıkışına doğru sürükledi. Bizim bir işimiz vardı Mirza'yla değil mi Mirza? Mirza dalgın bakışlarıyla Selim' e anlam veremeyerek bir bize bir Selim'e baktı. Selim Mirza'yı kolundan dürtünce Mirza bir anda aydınlandı. Aaa, aynen aynen. Biz nasıl unuttuk onu Selim? Kıymet komiserim keser valla bizi. En iyisi mi biz gidelim. Gidelim kardeşim. Siz konuşun konuşun bizi dert etmeyin sakın. Onlara anlamayan gözlerle bakış attık Tuna ile. Onlar ise çoktan kaçar adımlarla terastan çıkarak Tuna ile ikimizi yalnız bırakmışlardı. Tuna ile göz göze gelerek kahkaha atmaya başladık. Bu ikisi gerçekten anlaşılamayan iki deliydi... Niye geldin? Dedim ya sana kahve vermek için masana gelmiştim aslında. Son günlerde çok sık çalışıyorsun ve çok yorgun görünüyorsun bilmem farkında mısın Sahra? Tebessüm ederek: Teşekkür ederim Tuna. Evet, malum gündemdeki olaylardan sonra sıkı çalışmaya başladı herkes. Bende onlardan biriyim yalnızca. Maalesef öyle oldu gibi ama sen kendini yine de çok yormamaya çalış. Burnuma bir fiske attı hafifçe dokunarak. Sen bize enerjik olarak lazımsın; yorgun bir Sahra olarak değil. Sağ ol Tuna uyarıların için. İkimizde susup dışarıyı izlemeye daldık bir süre. Sonrasında karakolun önünden gelen bağrışmaları duyunca ikimizin de bakışları o tarafa doğru yöneldi. Bir kadın, bir genç kız ve bir adam kapının önünde bağırıyorlardı birbirlerine. Olaya müdahale etmek için kapıdaki polisler olaya dahil oldular hemen. Ne olduğunu öğrenmek için arkamı döndüm izlemeyi bırakıp. Kahve bardağımı hafifçe kaldırıp: Teşekkür ederim Tuna kahve için. Unutturma da boş olduğum bir gün bende sana ısmarlayayım. Hiç önemli değil Sahra. Karşılık beklemek için ısmarlamadım o kahveyi sana. Biliyorum ama yine de bir gün seninle bir kafede oturup kahve içmeyi isterim. Peki öyle olsun. Bekliyor olacağım. Kafamı sallayarak terastan çıktım. Kapının önündeki olayı görmek için hızlıca elimdeki biten kahveyi önüme gelen çöp kutusuna atarak yürüdüm. Kapının önünde ufak bir kalabalık grup oluşmuştu. 15-16 yaşlarındaki bir kız ağlayarak muhtemelen babası olan adama bağırıyordu. Hepsi senin yüzünden! Hayatımı mahvettin! Beni bitirdin! Ben nasıl insan içine çıkacağım bundan sonra! Pisliğin tekisin sen! İğreniyorum senden! Bakmayı bırakıp bağıran kızın yanına gittim apar topar. Hey, sorun ne? Sakin olur musun biraz. Elimle içeriyi gösterdim. Gel derdin neyse içeride konuşalım. Böyle karakolun önünde bağrışarak çözemesin sorununu. Beyefendi, hanımefendi sizde geçin lütfen içeriye. İçeride konuşalım sorununuz neyse olur mu? Kızın annesi olarak tahmin ettiğim kadın kızına ters bir bakış atarak: Bizim içeri gelmemiz için bir neden yok polis hanım. Bu kızı alın içeriye. Hasta bu kız. Şizofren. Dediklerinin bir doğruluğu yok. Ne diyorsa uyduruyor işte. Kıza baktım. Korkmuş, öfkeli bir şekilde titreyerek ağlıyordu. Yalancı! Yalancısınız siz! Sen nasıl benim annem olabilirsin ha! Eğer gerçekten kızını düşünen bir anne olsaydın bu adama güveneceğin yerde benim yanımda dururdun! Senden de nefret ediyorum, bu kocan olacak adamdan da! Bıktım sizden! Siktirip gidin hayatımdan! Hayatımı boka çevirdiniz zaten! Kızı kolundan tuttum. Biraz sakinleşir misin güzelim? Böyle annenle, babana bağırarak sorunlarını gürültüyle çözemezsin. Gel hadi içeri geçelim hep birlikte. Kadın ve adama da içeri geçmeleri için bir bakış attım. Sizde buyurun lütfen. Anlaşılan ortada çözülemeyen bir sorununuz var gibi duruyor. Bırakın derdiniz her neyse çözmenize yardım edeyim. Anlayamazsınız beni! Kimse yaşadıklarımı anlayamaz! Çevremdeki herkes boş konuşmaya devam ediyor sadece! Bana yardım etmeye çalışan kimse yok hayatımda! Kız cebinden çıkardığı küçük bir çakı bıçağını sağ bileğine dayadı çevik bir hareketle. Çok bekledim yardım etmenizi! Çok istedim dertlerime derman olmanızı ama kimse anlamadı beni! Kendimden de nefret ediyorum artık sayenizde! Öleyim de kurtulun! Kız elindeki bıçağı bileğine saplayacağı esnada bıçağı kendime doğru çektim. Bıçak kızın bileğinden biraz olsun ayrılmıştı. Bunu fırsat bilen diğer polisler de kızın kollarından tutarak ona engel olmaya çalıştılar. Kız elindeki bıçağı düşürür düşürmez bıçağı alıp bir polis memuruna teslim ettim. Derdin ne senin kızım diye bağırmaya başladım karşımda duran kıza. Kendini herkesin önünde öldürmeye mi geldin karakola? Ne diye intihar etmeye çalıştın az önce? Kız ağlamaya başlamıştı. Annesi ve babasına baktım. Annesi eliyle ağzını kapatmış sessiz bir şekilde ağlıyordu. Babası da korkmuş ve endişelenmişti kızı için. Ölmek istiyorum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu kız. Çıkmıyor, ne yaparsam yapayım çıkmıyor bu üzerimdeki leke. Pislendim ben! Temizlenemem artık hiçbir daha! Duyduklarım ile kan beynime sıçramıştı. Bu kız... Yalandan gülümsedi karşımdaki kız. Evet, düşündüğün şey geldi başıma. Avazı çıktığı kadar: Tecavüze uğradım ben bu adam tarafından! Elimle ağzımı kapattım şaşkınlıkla. Gözlerim doldu. Polisler kızın söyledikleri üzerine adamın yanına giderek hızlı bir şekilde kollarını arkada birleştirdiler. Şaşkınlığımı biraz üzerimden atmaya çalışarak: Götürün adamı sorgu odasına. İfadesini alsınlar. Kızı tutan polislere: Kızı da götürün sorgu odasına. Üstü aransın dikkatli bir şekilde. Kızı bizzat ben sorgulayacağım. Polisler emrimi yerine getirerek 3'ünü de içeri götürdüler. Gözlerimi kapattım öfkeli bir şekilde. Yüzümü ellerimin arasına aldım. Esra koşarak geldi yanıma. Ne oldu! Ne oldu Sahra! Etrafı inceledi panikle. Biri bir şey mi yaptı sana? Endişeli gözlerle beni izliyordu. Sahra konuşsana yüzün kireç gibi olmuş. Bana bir şey olduğu yok, korkma. Ellerimi tuttu Esra. Titriyorsun Sahra. İyi değilsin. Geç oturalım şöyle. Beni bir banka doğru yönlendiren Esra'yı kolundan tutarak durdurdum. Şimdi değil Esra. Bir kızı sorgulamam gerekiyor. Kızı mı? Bağrışmaları duymadın mı? Duydum duymasına da burada her gün olur böyle şeyler. O yüzden dışarıya çıkıp bakma ihtiyacı hissetmedim. Kıymet Komiser seni çağırıyordu yanına. Onu haber vereyim diye gelmiştim. Derin bir nefes aldım ve verdim. Kıymet Komisere söyle biraz beklesin Esra. Şuanda önemli bir işim var. Karakolun kapısına çevirdi gözlerini Esra. Biraz önceki bağrışmalarla ilgili mi? Esra'ya baktım öfkeli gözlerle. Esra kız babası denilen şerefsiz tarafından tecavüze uğramış. Ne? Esra da şok olmuştu. Ona yardım etmem lazım. Biraz önce kendine zarar vermeye çalıştı kız Esra. Kendinde değil şuan anlayacağın. Ona yardım etmeliyim. Gözümden akan birkaç damla yaşı sildi Esra. Tamam kuzum. Sakin ol sen. İlk önce derin bir nefes al bakayım. Sonrasını da Allah'a bırak Sahram. Şimdi git yardım et kızcağıza. Yalnız bırakma onu. Esra'ya sarıldım. Teşekkür ederim Esra. Kollarından ayrıldım Esra'nın. Şimdi gidip kıza yardım etmem gerekiyor benim. Tamam sen merak etme Kıymet Komisere sorguda olduğunu söylerim ben. Karakoldan içeriye doğru yürüdüm sorgu odasına doğru. Eğer gerçekten doğru ise o adamı sağ bırakmama konusunda ne gerekiyorsa yapardım. Kendi ayaklarıyla kendi katiline gelmişti adam. Onu öldürmeyi seve seve kabul ederdim. Sonuçta ben bir kahramanım. Suçluların durdurulması için kahramanlara ihtiyaç vardır. Suçluları kahramanlar; kahramanı ise kimse durduramaz. Bu herkes tarafından böyle bilinir...
Evett, bir bölümün daha sonuna geldik. Aslında bir önceki bölümde de söylediğim üzere bu bölümü bayağı bir uzun yazmayı düşünüyordum. Tahminimden kısa oldu. Ama olayların gidişatı için bu şekilde bu bölümü bitirmeye karar verdim. Kayra planını bir önceki bölümde anlattığı üzere uygulamaya başladı. Bakalım Sahra ne yapacak? Azat, Sahra'yı yakalayabilecek mi? Hep birlikte göreceğiz. Şimdilik yeni bölüm gelene dek hoşça kalın... ( Dip Not: Bölümlerin şimdilik kısa olduğunu biliyorum. Buraya attığım bölümler eski bölümler olduğu için genellikle bu aralıkta. Kitabı ilk wattpad'de yazmaya başladığım için oradaki bölümler daha ileride arada 10 bölüm var. Son yazdığım 6-7 bölüm bunun 2 katı uzunlukta. ) |
0% |