@handsimy
|
Nasıl yani? Adamın ikizi mi var diyorsun? Aynen öyle diyorum abi. Hatta net eminim. Gül yalan söylemiyor. Nihat abi elindeki telefonu cebine koydu. Tamam, madem öyle diyorsun bunu bir araştıralım bakalım işin aslı var mı diye. Eğer dediklerin doğruysa adam ile kadın hakkında derhal tutuklama kararı çıkartmamız lazım. Abi, vakit kaybetmemeliyiz. Gül bu durumdayken o suçluların bu şekilde dışarıda elini kolunu sallayarak gezmesine göz yumamayız. Lütfen bir şey yap. Elini omzuma koydu: Sen hiç merak etme Sahra. Ben senin için bu konuyla alakadar olacağım en acilinden. Şimdi karakola gitmem gerekiyor. Dediğin gibi adam ikiz çıkarsa hakkında tekrar tutuklama kararı çıkartırız muhtemelen. Sen Gül'ün yanında bekle. Aile buraya gelebilir. Pek sanmam ama. Ben seni çıkan sonuçtan haberdar ederim. Tamam abi. Haberlerini bekliyorum o zaman. Ne olur çabuk ol. Merak etme. Gidiyorum şimdi. Dikkat et kendine. Sende abi... Nihat abi gidince koridorda volta atmaya başladım yine. Stres ve endişeden yerimde duramıyordum. Adam resmen bizimle oynayıp elimizden kaçmıştı. Nasıl salarlardı onu dışarıya. Adam elimizdeyken şimdi kaçırmıştık. Eğer olur da bulamazsak ne yapardım bilmiyorum. Telefonumun çalmasıyla kafamdaki sorulardan bir nebzede olsa kurtulup arayan kişinin telefonunu açtım. Efendim Tuna. Sahra ben eve vardım şimdi. Gidince haber ver demiştin ya o yüzden aradım seni. Hah, vardın mı? İyi o zaman şimdi güzelce dinleniyorsun Tuna. Telefonun ardından Tuna'nın gülme sesi duyuldu. Emredersiniz Sahra komiserim. Şimdi üstümü değiştirip, derhal yatağıma geçiyorum uyumak için. Aferin sana. Sen ne yaptın? Nihat abi yanında mı hala? Karakola geçti şimdi. Neden, senin yanında durur zannediyordum. Bir sorun mu çıktı? Tuna buldum. Neyi buldun? Adamı. Adam ikizmiş yani ben öyle tahmin ediyorum. Nihat abi de adamı kontrol etmeye gitti gerçekten ikizi var mı diye. Eğer dediğim gibiyse adam ve kadın hakkında tekrar tutuklama kararı çıkartacağız. İkiz mi? Oha, çok mantıklı. Ben düşünemezdim doğrusu bak. Helal olsun valla. Nasıl aklına geldi? Nihat abinin eşi kız kardeşinin torunu olunca onun yanına gitmiş. Nihat abide doğan çocukla elçin ablaların çekilen fotoğraflarını gördüm. Elçin abla ile kız kardeşi Türkan hanım tek yumurta ikiziymiş. Bunu görünce o zaman kafama dank etti işte. Gül yalan söyleyemez Tuna. Benim önünde az daha ölüyordu kız. Sende gördün. Doğru söylüyorsun. Peki o zaman Nihat abi haber verirse bana da haber ver olur mu? Tamam, veririm. Uyu şimdi sen. Çok yoruldun zaten kapatıyorum şimdi görüşürüz. Görüşürüz Sahra. Telefonumu kapatıp cebime koydum. Koridoru kontrol ettikten sonra tuvalete gitmek için yürümeye başladım. Saat daha 10'du. Doktoru gelmezdi herhalde. Tuvaletten çıkmadan önce yüzüme bir su çarptım. Hala biraz uykum vardı dün geceden kalma. Şuan uyumamam gerekiyordu. Birkaç adet peçete alarak yüzümü kuruladıktan sonra tuvaletten çıktım. Tuvalet Gül'ün olduğu katın iki kat üstünde bulunuyordu. Merdivenlerden aşağı indim. İnerken birkaç hemşire bana çarptı koşarak. Hafifçe yana savruldum. Herhalde acil bir durumları vardı. Kendimi toparlayarak hemşirenin bana çarpmasını sorun etmeden merdivenleri tekrar inmeye devam ettim. Gül'ün olduğu kata geldiğimde birkaç doktorun daha koşturduğunu gördüm. Sanırım bu kattaki bir hastada sorun çıkmıştı. Gözlerimle koşan doktorları takip ettim ve olduğum yerde kalakaldım. Doktorlar ve hemşirelerin girdiği oda Gül'ün bulunduğu odaydı. Bunu fark eder etmez koşmaya başladım bende. Ne oluyor? Gül'e bir şey mi oldu? Neden herkes onun odasına giriyor. Acelesi olan hemşire cevap vermeden içeri girdi. Odaya giren bir hemşireyi daha durdurdum panikle. Ne oluyor? Ona ne oluyor? Hanımefendi lütfen burada bekleyin hastanın durumu kritikleşti. Zorluk çıkarmayın lütfen. Hemşirenin kolunu bıraktım. Ne zaman kötüleşmişti durumu? Sadece 5 dakikalığına bir tuvalete gitmiştim. Açık kapıdan içeri girdim. Oda bir sesle dolmuştu. Monitöre takıldı gözüm. Tek çizgiydi. Kalbi yine mi durmuştu ama nasıl? Doktorlardan biri elektroşok cihazını Gül'ün her iki göğsüne de yerleştirmişti. Nefesimi tuttum o an. Hadi Gül, yapabilirsin, dayanabilirsin. Doktor elektroşok cihazını çalıştırarak kıza elektrik verdi. Gül'ün bedeni yataktan hafif yükseldi. Biraz daha yükleyin diyen doktorun sesini duydum. Doktor şok cihazını tekrar kızın göğsüne dayadı. Monitöre baktım endişeyle. Yapma Gül. Daha çok gençsin be kızım. Monitörde bir değişiklik yoktu. Sanki telefonum çalıyordu ama umursamadım. Gözüm tek çizgi olan monitör ile Gül arasında gidip geliyordu. Bir daha denedi doktor, bir daha bir daha ve bir daha. Monitörden o iğrenç kulak tırmalayıcı ses yükselmeye devam ediyordu. Elim kalbimde, kulağım seste, gözümse monitördeki değişmeyen yeşil çizgideydi. Son kez yükleyin diye bağıran doktorun sesiyle içim parçalandı. O anda ölmek istiyorum diyen Gül'ün sesi yükseldi zihnimde. Yaşamak istemiyorum artık demişti bana. Ruhum öldü; cansız bedenim bu dünyada kaldı demişti o gece için. Gözümdeki yaşlar bu sözleri hatırlayınca daha da arttı. Yapma, ölme lütfen dedim ama sesimi duyuramadım. Gül'ün cansız bedeni son kez kalktı yattığı sedyeden. Zaman durdu sanki. Doktor elindeki şok cihazıyla ölen kıza baktı ve o acı sözleri söyledi. Ölüm saati 10:12. Elindeki şok cihazlarını bıraktı. Hayır diye bağırarak öne doğru atıldım. Bir kez daha deneyin lütfen! Daha çok küçük o! Yalvarırım onu yaşatın! Ölmek için çok genç! Söz vermişti! Bana söz vermişti o! Birlikte yemek yiyecektik daha! Ne olur bir kez daha deneyin! Ölmesin ne olur! Doktorun gözleri şok cihazı, monitör ve benim üzerimde gidip geldi. Yorgunca nefesini bırakarak bana doğru yürüdü. Başınız sağ olsun, hastayı kaybettik. Gül'ün cansız bedenine beyaz çarşafı örttüler. Giden doktorun ardından baktım yaşlı gözlerle. Telefonum çalmaya devam ediyordu. Hemşirelerden biri yanıma gelip kolumdan destek vererek zorda olsa beni odadan çıkardı. Çok üzgünüm tekrardan başınız sağ olsun deyip beni sandalyelerden birine oturttu ve gitti. Hala çalan telefonumu titreyen ellerimin arasına aldım. Arayan Nihat abiydi. Açıp, açmamak arasında kaldım. Sonra zorda olsa telefonu kulağıma götürerek alo demeyi başardım. Sahra? Kızım arıyorum arıyorum açmıyorsun. Haberler iyi. Adam gerçekten ikiz çıktı. Adamlar hakkında tutuklama kararı çıktı şimdi. Haber vereyim diye aradım. Ses etmedim. Sadece ağladım. Sahra? İyi misin sen? Cevap vermedim? Sahra? Ağlıyor musun sen? Ne oldu? Kızım cevap versene? Öldü diye bağırdım. Kız öldü! Geç kaldık! Çok geç kaldık! Bir kız daha sırf bu ülkedeki ahlak yoksunu pislik herifler yüzünden canından oldu! Daha kaç kadının, genç kızın, masum çocukların ölmesi gerekecek bizim bu lanet olası piçleri yakalamamız için. Kaç kişini daha hayatının mahvolması gerekecek abi? Bunların cezası ne zaman kesilecek? Hepsi hiçbir şey olmamış gibi elini kolunu sallayarak özgürce dolaşırken daha kaç masum, günahsızın özgürlüğü elinden alınacak? Gencecikti bu kız! Daha 15 yaşındaydı. Okula gidip arkadaşlarıyla sınavların, derslerin zorluğu hakkında konuşması gerekirken, babası denen o cani, ruh hastasına saatlerce yapma diye bağırmış bu kız! Duyamadık onu! O bu hayattan koparılırken hiç birimiz yardım edemedik ona! Gözlerimin önünde öldü bu kız abi! Tutuklanma emri çıkarılsa ne fayda? Soluksuz konuştuğum için nefesim kesilmişti. Sahra dedi Nihat abi titreyen sesiyle. Özür dilerim. Ben çok özür dilerim senden. Sana inanmadık, o kıza inanmadık hiçbirimiz. Özürün bir şeyi değiştirmez Nihat abi. Senin suçun değildi. Hepimiz suçluyuz. Affettiremeyiz artık kendimizi. Gül... artık huzurlu olacağı bir yerde. Adı gibi olan Gül bahçelerine gitti. Çok acı çekiyordu be abi. Acısı artık geçmiş midir artık? Geçmiştir Sahra. Sen suçlu değilsin abim. Hepimiz suçluyuz ama sen suçlu değilsin merak etme. Sen çok uğraştın Gül için. Eminim şu an mutlu ve huzurludur. Merak etme birlikte yakalayacağız Gül'ün katilini. Endişelenme sen. Gelip alayım mı seni hastaneden? Yok abi. Bugün karakola gelmeyeceğim. Beni idare edebilir misin? Hastanede mi kalacaksın? Abi soru sormasan? Tamam, tamam ben hallederim. Sağ ol abi. Sende sağ ol Sahram. Elimdeki telefonu sinirle sıktım. Sonra da telefonumu kendime çevirerek Asaf'ın numarasını tuşladım. Efendim Sahra, bir sorun mu var? Yardımın gerek. Tabii ne konuda? Telefonda olmaz. Boş musun, yanına gelsem? Araba gönderiyorum o zaman. Neredesin sen? Hastanedeyim şimdi. Ben sana konum atarım. Tamamdır, gönderiyorum hemen. Telefonu kapatıp cebime koydum. Huzur içinde uyu artık Gül'üm. İntikamın emin ellerde. Bizzat ben alacağım seni öldürenlerden intikamını. Endişelenme... Hastanenin önüne gelen siyah arabaya bindim konuşmadan. Arabadaki şoför Asaf'tan aldığı emir doğrultusunda arabayı çalıştırdı ve Asaf'ın evine doğru arabayı sürdü. Toplam 1 saat bir yol gittikten sonra Bordo renkli evin önüne geldiğimizde geldiğimi anlamıştım. Korumalardan bir tanesi kapıyı açarak inmem için bana yardım etti. Arabadan iner inmez eve doğru yürüdüm. Asaf kapının önünde beni bekliyordu. Bu ziyaretini neye borçluyum sevgili kahraman? Hoş buldum. Burada mı söyleyeyim direk yoksa içeri buyur eder misin Asaf? Tabii, pardon içeri geç lütfen. Geçmem için yol veren Asaf'a başımı eğerek onayladım ve içeri geçtim. Salona doğru yürürken arkamdaki adama bir soru sordum. Her yerin bordo renk olması seni gerçekten boğmuyor mu cidden? Güldü arkamdan. Gelen herkes ilk önce bunu soruyor biliyor musun? İlk geldiğinde senin sormadığına çok şaşırmıştım açıkçası. Bu soruyu taa o zamanlar bekliyordum. Zaman ne de hızlı geçiyor değil mi? Ne alaka? Çok alakası var Sahra. Neyse sorunun cevabını vereyim. Hayır, aksine benliğimi tazeliyor da denebilir. Bordo benim için çokça şeyin temsili. İnsanlar bordo rengini aşk, tutku, şehvet duygusu için kullanır çoğunlukla ama benim için daha fazlası bordo. Derin bir nefes alıp bıraktığını duydum arkamdan. Beni baştan aşağıya yenileyen ve canlı kalmamı sağlayan bir renk bordo. Siz gençler buna kendi aranızda fantezi mi diyordunuz? Bordo rengi senin için fanteziyi mi ifade ediyor? Evet sanırım öyle. İlginç. İlginç olan ne? Fantezinin bir renk olması? Neden, fantezi dediğiniz şeyin bir eylemden oluşması mı gerekiyor? Genellikle. Bordonun senin için bu kadar anlam ifade etmesine şaşırdım. İnsanlar herhangi bir şeye çok fazla anlam yükleyebilirler Sahra. Bu bazen bir eşya, bazen bir şarkı, bazen sıradan bir resim, bazen bir insana ve bazense benim yaptığım gibi renkleri takını haline getirebilirler yanlış mıyım? Haklısın diyerek bordo koltuğa oturdum. Arkamdan o da koltuğa oturarak gözünü bana dikti. Ne istiyorsun? Sana hangi konuda yardım edebilirim? Biri var. Öldürmeyi istediğim biri ama nerede olduğunu bilmiyorum. Bana onu bulabilir misin? Kim bu adam? Celil Pektaş. Adam birkaç gün önce benim çalıştığım karakola geldi üvey kızı ve karısıyla. Adam kıza tecavüzde bulunmuş fakat elimizden kaçtı şuan. Yardımına ihtiyacım var. Bu adamı bulmamda yardım eder misin? Elini çenesine koyarak düşünür gibi yaptı bir süre. Hımmmm, Celil... Celil Pektaş demek. Onu tanıyor musun? Hayır, tanımıyorum. Tamam, sana onu bulmanda yardım ederim Sahra. Teşekkür ederim. Ne zamana bulursun? Hemen mi lazım? Bulabileceğin en kısa sürede bulman benim için iyi olur. Hemen lazım yani. Davut buraya bir gel hele! Davut adlı koruma hemen Asaf'ın yanına geldi. Buyur beyim. Davut, Celil Pektaş'ın bu adamı bulun oğlum bana hemen. Emrin olur beyim. Koruma geri çekilerek gözden kayboldu. Aç mısın Sahra? Beklerken bir şeyler yiyelim istersen? Yok teşekkür ederim. Bir şeylerimi iç o zaman. Her geldiğinde kuru kuru ağırlıyoruz seni. Gönlüm rahat etmez. İzin ver bari içecek bir şeyler ikram edeyim sana. Peki, madem daha bekleyeceğim, bir şeylerini içerim o zaman. Oğlum! En yakınındaki korumaya seslendi. Aşçı kadına söyleyin bizim memleketten içecek bir şeyler getirsin bize. Tamamdır beyim. Hemen getirttiririm... İçeceklerimiz gelir gelmez bize ikram edildi. Tabii ki de bordo renkli bir içecekti. Asaf'tan ne bekleyebilirdim ki? Bu nedir diye sordum. İç bakalım beğenecek misin? Bir yudum aldım. Elma suyuydu içtiğim. Tekrar baktım rengine. Bordo rengini nasıl verdin? Elma kabuklarıyla. Nasıl hoşuna gitti mi? Bi yudum daha aldım tadını iyice alabilmek için. Çok taze ve ferah bir içimi var. Amasyalı mısın? Amasyalıyım. Bilirsin, bizim memleketin elmaları meşhurdur. Bizim memlekettin yöresel içeceğidir elma suyu. Bildiğim elma suları sarı olur genelde ama. Benden, sana sarı bir elma suyu ikram edebileceğimi nasıl beklersin? Güldüm. Doğru benimki de biraz aptallık, kusura bakma. Elma suyumun dibine gelirken Asaf'ın az önceki gönderdiği koruma tekrar geldi. Beyim adamı bulduk. Elimdeki bardaktan son yudumumu da içip masaya bıraktım. Neredeymiş? Beyim şu anda bir arabada İstanbul dışı bir yere doğru seyahate çıkıyor gibi görünüyor. Kaçıyor şerefsiz. Tam olarak nerede şuan? Davut denen koruma sorduğum soruya karşılık Asaf'a baktı. Asaf cevap vermesi için kafa salladı. Şuanda buraya pek de uzak olmayan bir yolda ilerliyor. Bana bir araba verir misin? Seç, beğen, al. Dükkan senin. Oğlum Sahra hanımı benim garaja götürün. İstediği arabayı onun için tahsis ediverin. Emrin olur beyim. Yardımların için çok sağ ol Asaf. En yakın zamanda karşılığını sana vereceğime emin olabilirsin. Bana yardım edeceğine şüphem yok kahraman. Günü geldiği zaman beni de kurtarırsın sen. Tebessüm ederek evin çıkışına doğru ilerledim korumayla. Koruma, Asaf'ın dediği gibi beni bir garaja götürdü. Araba seçmekle vakit kaybetmeden beyaz bir Mercedes'i aldım direk. Koruma arabanın anahtarını uzatarak bana verdi. Vakit kaybetmeden elindeki anahtarı aldım ve arabayı çalıştırdım. Adamın canlı konumuna ulaşmışlardı. Navigasyondan takip ederek arabayı sürmeye başladım. Bu gece seni geberttiğimden emin olacağım Celil Pektaş... Arabayla navigasyonun gösterdiği canlı konumu takip ediyordum yarım saattir toprak yolda. Ya adamın önüne çıkacaktım bir anda ki bu çok işime gelirdi ya da yolu uzatıyordum bu da işimi zora sokardı ki bunu istemezdim. İçimden ilki çıkması için dua ediyordum Allah'a. Şükürler olsun ki adam çok hızlı gitmiyordu. Büyük ihtimalle hakkında çıkan yakalama emrini duyduğu için şehir dışına kaçmayı planlıyordu. Yollarda radar olabileceğinden ötürü de hız yapamıyordu ki yakalanmasın. Ben ise ona göre kat kat hızlı gidiyordum. Gittiğim yol doğru düzgün bir yol bile olmadığı için radar olacağını pek sanmıyordum açıkçası. Hatta şuan kullandığım yolun, insanlar tarafından bilindiğini bile pek düşünmüyordum açıkçası. Gözüm navigasyondan ayrılmazken bir anda adamla aramdaki mesafe aşırı bir şekilde kısaldı. Bingo! Kullandığım toprak yol, kestirme çıkmıştı. Toprak yol sonunda bitmişti ve ben asfalta çıkmıştım. Adamla aramdaki mesafe 5 dakikalık bir mesafeydi. 5 dakika sonra adam buraya, yanıma gelecekti. Belimdeki bıçağımı kontrol ettim. Yanımdaydı. Genellikle bıçak kullanırdım cinayet işlerken. Kullanış açısından ve ele oturduğu için yaptığım hamleler açısından gayet iyi bir seçenekti benim için. Yolu kontrol ettim. Yollar şansıma bomboştu. Biraz daha bekledikten sonra nihayet bir araba ışığı gördüm. Asaf evden ayrılmadan önce aracın plakasını da verdiği için gelen arabanın direk plakasını kontrol ettim. Evet, beklediğim bu arabaydı. Yolun ortasına doğru yürüyerek arabanın bana doğru gelmesini bekledim. Araba beni görünce ilk başta kornaya bastı. Gülümseyerek yolun tam ortaya geldim ve arabanın önümde durmasını bekledim. Araba tamda tahmin ettiğim gibi ben yolun ortasından çekilmeyince durmak zorunda kaldı ve yavaşça fren sıkarak önümde durdu. Gözlerimi sürücü koltuğunda oturan adama diktim. Sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Camı açtı ve bana bağırmaya başladı arabadaki adam. Manyak mısın be kadın! Ne diye yolun ortasında duruyorsun, çekilsene! Canına mı susadın! İn aşağıya diye bağırdım bende. Aşağıya mı ineyim. Allah Allah, çattık ya. İşim gücüm, gidecek yerim var ablacım. Çekilsene arabanın önünden! İn aşağı Celil Pektaş. Adamın yüzü kireç gibi oldu adını duyunca benden. Kekeleyerek: Kimsin sen? Beni nereden tanıyorsun? Seni tanımalı mıyım Celil Pektaş? Hayır, bende onu soruyorum zaten. Beni tanımaman gerekirken niye beni tanıyorsun? Aslında bayağı ünlüsün biliyor musun son günlerde? Seni bizzat görüp gerçekten tanışmak istedim bir daha görmeyecekmiş gibi. Ne diyorsun be! İşim gücüm, acelem var benim. Seni ezmemi istemiyorsan çekil kenara. Bak bu son uyarım ha! Öyle mi? Peki, çekiliyorum kenara. Sonuçta yolcu yolunda gerektir değil mi? Adam gülecek gibi oldu? Aynen aynen. Şimdi çekil kenara da yoluma devam edeyim. Yavaşça yürüyerek fark ettirmeden bıçağımı elime aldım ve adamın tarafındaki cama doğru ilerledim. Bir şey daha sorabilir miyim acaba? Adam sinirli gözlerle bana baktı. Yahu benimle derd- Bıçağı çevik bir hareketle boğazına dayadım. İn aşağıya. Adamın gözleri korkuyla büyüdü. Bak bir daha tekrar edersem sen inmeden ben indiririm seni. Adam yavaşça kafasını bana doğru çevirmeye kalktı. Bıçağı boğazına biraz daha bastırınca korkuyla inleyerek kapıyı açtı ve indi. Bir an onu bıraktığım için kaçmaya çalıştı ama kıskıvrak tekrardan yakaladım. Yürü şimdi. Adamı toprak yoldaki bir ağaçlara doğru sürükledim. Daha hızlı yürü. Gözüme kalın bir ağaç kestirip adamı kendime çevirdim ve sırtını ağaca yasladım. Şuan çok mutluyum biliyor musun? Adam ses çıkarmadan dediklerimi dinlemeye başladı. Neden diye sormayacak mısın? Adam korkuyla gözlerini kapattı. Aaa, aşk olsun insan kendi ölümünü de izlemez mi be. Sonuçta hepimiz insanız ölüm bir kere başımıza geliyor değil mi? Yalvarırım yapma. Ben kıydım, sen bana kıyma. Çok pişmanım ben yaptıklarımdan çok. Doğru kıydın. Bıçağı kalbine doğru iyice bastırdım. Daha 15 yaşındaki gencecik bir kıza kıydın sen! Üzgünüm, özür dilerim. Sarhoştum o gün. Kafam yerinde değildi. Onu gördüm eve gelir gelmez ve kendimi durduramadım. Duyduklarımla sinirlenip bir yumruk geçirdim yüzüne. Kafası vurduğum yumruğun şiddetiyle ağaca doğru sert bir şekilde çarptı. Sanırım burnunu kırmıştım. Kemiğin kırılma sesini yumruğumla birlikte duymuştum çünkü. Ne demek kendimi durduramadım lan! Senin kendini bilmezliğini, kafandaki iğrenç arzulama duygunu o kız çekmek zorunda mıydı lan orospu çocuğu! Ağlamaya başladı. Bilemedim. Kendime geldiğimde çok geç olmuştu. O geceyi tam hatırlamıyorum bile. Unuttum gitti ben. Belki o da unu- Yüzüne bir yumruğumu daha geçirdim. Ne unutması lan, ne unutması psikopat herif! İnsan lan bu! Senin yüzünden hayatı mahvolmuş, o gece ruhunu teslim etmiş bir kız yaptıklarını nasıl unutsun lan adi şerefsiz! Bir yumruk daha geçirdim yüzüne. Sonra da ellerini tutarak bağırdım. Hangi iğrenç elinle dokundun lan kıza! Söyle hangisi! Adamın ağlaması şiddetlendi. Yapma, kurbanın olayım kıyma bana. Giderim buralardan, bir daha karşına çıkmam. Dokunma bana. Seç çabuk! Hangi elinle dokundun Gül'e! Aceleyle ağlayarak, titreyen sol elini gösterdi. Bu mu! Cevap vermedi. Konuşsana lan bununla mı dokundun Gül'e. Adam sol elini bana doğru uzattı. Solu seçtiğine göre sağ elini kullanıyordu. Sağ elini tutarak bilek kısmını tam bıçakla kestim derin bir şekilde. Adam acıyla bağırdı. Ağzını kapattım elimle. Merak etme senin öldüğüne emin olduktan sonra o elini bileğinden tam ayıracağım. Hiç şüphen olmasın. Bıçağı gözümü bile kırpmadan defalarca kalbine sapladım. Bıçağı her saplayışımda içimdeki öfke daha da harlanıyordu sanki. Buna itafen daha hızlı sokup çıkardım bıçağı kalbine. Her tarafım kan olmuştu. Yüzüm, boynum, kıyafetlerim kan içinde kalmıştı. Eve gitmeden Asaf'a uğrar hallederdim artık bir şekilde. Adam daha fazla dayanamayarak yere yığıldı. Dizlerimin üstüne çöktüm ve adamın sağ bileğini tutup bıçağımla kesmeye başladım. Eli ful kan içinde olduğu için nasıl kestiğimi umursamadım. Sadece kestim. Kanın metalik kokusu burnuma geldi ama iğrenmedim. Kesilen kemiği hissettim ama tereddüt etmedim. Sadece kestim yorulmadan, usanmadan. 15 dakika gibi bir süre sonunda adamın kesik eli elimdeydi. Yorgunca gülümsedim ve adamın kesik elini tutarak ayağı kalktım. Uzun bir süredir diz üstüne çökük bir şekilde oturunca ayağa kalkar kalkmaz sendeledim. Normalde yere düşmem gerekiyordu ama belime uzanan bir çift elle dengemi tekrar sağladım. Bir çift el? Hızlıca arkamı döneceğim esnada belimdeki ellerin sahibi beni yere öyle bir bastırdı ki kıpırdayamadım. Şaşırdın mı diye bana soru yönelten bir ses yükseldi arkamdan ve ben o sesin sahibini hemen tanıdım o an. Nasıl unutabilirdim ki? İşlediğin cinayetin her bir sahnesini izledim ve hayran kaldım açıkçası. Kimden öğrendin bu şekilde cinayet işlemeyi? Benden mi? Tekrar arkamı dönmeye çalıştım ama elleri belime o kadar çok baskı uyguluyordu ki dönemedim. Burnunu boynuma yaklaştırdı ve kokumu içine çekti derince. Hımmm, kokun... tanıdık geliyor. Söylesene seninle daha önce karşılaşmış mıydık kahraman? O konuştukça zihnimin derinliklerinde bir anı canlanmaya başladı o an. - Yaşamak istiyorum. Güldü. - İlginç. - İlginç olan ne ? - Bir kış çiçeğinin yaşamak istemesi. - Yani ? Kış çiçekleri kışa özeldir Kardelen. Kış ölümlüdür, herkese ölümü getirir kardelenler hariç. Kış herkesi öldürürken kardeleni yaşatır. - Ne demek istiyorsun ? - Yaşaman için herkesin ölmesi, ölmen için herkesin yaşaması gerekiyor Kardelen ve sen yaşamak istediği söylüyorsun. Madem yaşamak istiyorsun. Sadece bu gecelik bir istisna yapacağım kış çiçeği. Bir daha sakın karşıma çıkma. Gözlerim kapanırken ona dair duyduklarım bunlarla sınırlı oldu ve gözlerim kapandı. - Eğer olur da karşılaşırsak bu sefer senin öldüğüne emin olurum bende. Sonuçta ben bir kış çiçeğiyim yaşamam için ölmen gerekir değil mi "deniz katili"?
Evett, yemin ederim yazdığım açık ara farkla en iyi bölüm bu oldu bence. Bölümü yazarken hem ağladım, hem güldüm, hem üzüldüm, hem sevindim. Uzun bir bölüm oldu. Normalde bu kadar uzatmazdım Sahra'nın arabaya bindiği yerde bitirecektim bölümü ama e artık tanışsınlar demi yeter artık. fghjklhjgdfgasvdg Hem orda kessem diğer bölüm için bu bölümde eksik kalan birkaç detayı vermek istediğimi fark ettim. Mesela; Gül nasıl ve neden öldü? Azat neden Sahra adamı öldürdükten sonra geldi? Kayra'nın tepkisi ne olacak? Olaylar gerçekten bu noktaya kadar planlı bir şekilde mi gitti? Gül gerçekten tecavüze uğradı mı? Bu gibi noktaları belirtmem gerektiğini fark ettim ve o yüzden bu bölümü bu şekilde uzatarak bitirdim ki diğer bölüm yarım kalmasın. Diğer bölümde Kayra'nın ağzından bir bölüm gelebilir ufak bir spoiler olsun buda benden size. Neyse çok yazdım. Bir dahaki bölüme dek hoşça kalın... https://youtu.be/ENhwCv9yWuY https://youtu.be/ClY9TknCk_c Bölümü yazarken dinlediğim şarkılardan birkaçı dinlemek isterseniz diye koyuyorum :)
|
0% |