Yeni Üyelik
11.
Bölüm
@handsimy

Azat Deniz Erdemir'in anlatımıyla:

Kayra ile karşılıklı olarak anlaştıktan sonra evinden çıktım. Kayra altıma siyah bir porsche vermek istediğini söyleyip benim için uygun olup olmayacağını sormuştu. İlk başta buna gerek olmadığını söylesem de eğer hoşuma gitmezse istediğim marka arabayı benim için tahsil edeceği önerisini sunmuştu. Bana verdiği arabayı alıp evden çıkmıştım. Peşine düşeceğim seri katil hakkında bütün bilgileri bana ulaştıracağını ve Asaf hakkında da acilinden araştırma yapacağını söylemişti bana. Ona güvenebilir miydim bilmiyordum ama başka şansım da yoktu şuan. Karşılıklı bir intikam için kanlı bir anlaşma yapmıştık. Arzuladığım intikamım için çabalamak zorundaydım. Bu sefer elimden kaçamayacaktı o piç kurusu. Onu bizzat denizimde öldürecektim. Ölümü bizzat denizim tarafından gerçekleştirilecekti. Boğarak öldürecektim onu. Şimdi ise Melek kızımın mezarına doğru gidiyordum. Onu aldıkları yetmemiş gibi bir de ondan kalan mezarı da çekip çıkarmışlardı ellerimin arasından. İçimdeki öfke krizlerini önlemeye çalışarak Melek kızımın mezarına doğru sürdüm arabayı. Gerçekten bulunan mezar onun mezarı olup olmadığını kendi gözlerimle görmek zorundaydım. 5 yıl boyunca içimde biriktirdiğim öfkemi, sinirimi, nefreti içimdeki sonsuzluğa atmayı iyi öğrenmiştim. Bir oyun kurmayı planlıyordum 5 yıldır. Olası sahnelerimi kafamda canlandırıp, zihnimin derinliklerinde Asaf'tan intikamımı alıyordum. Eğer Kayra'nın dediği gibi bulunan mezar gerçekten Melek kızıma aitse ve ben o deniz kıyısına gittiğimde mezarı boş görürsem yapabileceklerimi gerçekten tahmin edemiyordum...

 Eğer Kayra'nın dediği gibi bulunan mezar gerçekten Melek kızıma aitse ve ben o deniz kıyısına gittiğimde mezarı boş görürsem yapabileceklerimi gerçekten tahmin edemiyordum

Nihayet deniz kenarına gelince arabamı durdurup, aşağıya indim. Hava bulutluydu. Etraf her zamanki gibi tenhaydı. Denizime baktım. Kış ayının gelmeye başlamasıyla denizimin kıyıya vuran dalgaları hırçınlaşmıştı. Yorgunca gülümsedim. Demek sende sinirlisin ha. Kime ? Bana mı yoksa? Bana sinirlenemezsin denizim. Buna gerçekten hakkın olduğunu mu düşünüyorsun yoksa? Melek'imi benden almışken hem de? Onu senin sularında kaybettim ben. Melek'im senin içinde gitti benden. Şimdi söyle bana hala sinirlenmeye hakkın olduğunu düşünüyor musun denizim? Sustum. Öylece dikilip kıyıya çarpan sinirli dalgalarını izledim. Sonra aşağı Melek'imin mezarına doğru ilerledim. Korkuyordum içten içe. Evet, katiller de korkardı kaybetmekten. İçimdeki korku ve endişeyle ne yavaş ne de hızlı sayılabilecek şekilde adımlarımı atıp ona doğru gittim. Melek kızımın mezarı küçük bir ormanın içindeydi. Onu o küçük ormanın kumlarına gömmüştüm. Aslında bir orman değildi bahsettiğim yer. Sadece ağaçların hafif sık olduğu kumla kaplı bir alandı. Melek kızım küçük orman demişti o bölgeye. O yüzden orman diyordum bende. Yürürken görüş açıma mağaranın girmesiyle adımlarımı yavaşlatıp durdum. Melek'imi bu mağarada öldürmüşlerdi. Onun canına bu mağarada kıymışlardı. Rotamı değiştirerek mağaranın girişine doğru yöneldim. Sarı bir polis şeridi çekilmişti. Şeridi yırtarak mağaranın içine doğru yürüdüm. Yere eğildim. Melek'imin kurumuş kanlarının izi belli belirsiz, silik bir şekilde bana bakıyordu. Elimi sürttüm yere doğru. Geldim Melek'im. Senin için geldim. Ama şimdi korkuyorum Melek kız. Gözlerim dolu dolu gülümsedim. Hani sen küçükken karanlıktan korkardın bazı geceleri hatırlar mısın? Bende sana korkma yanında ben varım karanlık ne ki derdim. Sende bana hep: " Abi, abiler neden korkmaz hiçbir şeyden?" diye sorardın o zamanlar. Sana yalan söylemişim meğer Melek'im. Abiler de korkar. Hatta en çok onlar korkar. Neyden biliyor musun? Gözümden bir yaş damlası damlayıp yere, tam o neredeyse silinmiş kan lekesinin üstüne düştü. Kaybetmekten. Abiler en çok küçük kardeşlerini kaybetmekten korkar Melek kız. Yerden kalktım. Şimdi yanına geliyorum. Lütfen beni bırakıp gitmiş olma Melek'im. Bunu kaldıramam. Lütfen.

Mağaradan çıktım

Mağaradan çıktım. Ellerimle kazdığım mezara doğru gitmeye başladım. Ormanlık alanı görünce durdum. İçime titrek bir nefes çekerek yürümeye devam ettim ve mezarının önüne geldim. Gözlerimi kapatıp bağırarak yere çöktüm. Mezar boştu. Melek'im gitmişti. Onu benden 2. defa almışlardı. Ellerimi yumruk yapıp defalarca yere geçirdim. "Melek" diye bağırarak yerden kalktım. İçimde bitmek bilmeyen bir öfke vardı ve ben artık bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum.

Arabama bindim. Arabada 2 silahım ve bir adet bıçağım vardı. Gereksiz durumlarda kullanmamam konusunda Kayra sıkı bir şekilde uyarmıştı fakat ben şuan kullanmanın aşırı gerekli olduğunu hissediyordum içimde. Cana karşılık can istiyordum. Melek'imin boş mezarına karşılık dolu mezarlar yaratmak istiyordum bu gece. Herkesin üzerine korku, telaş, endişe salmak istiyordum. Kan, vahşet, cinayet işlemek istiyordum. Denizim yokluğumda çok hırçınlaşmıştı. Ona ait olanları ona verip dalgalarını dindirmek zorundaydım.

Arabamı sürerken kurbanlarımı arıyordum bir yandan da. Bu gece birini değil birilerini öldürmek istiyordu canım. Dudaklarımdaki titrek duran kocaman gülümsememi durduramıyordum. Sonunda galiba kafayı sıyırmıştım. Tamam, hiçbir zaman normal biri olduğumu bende kabul etmemiştim lakin şuan bir farklıydım. Sanki tamamen öldürmeye programlanmış bir makine gibi hissediyordum kendimi. Birden boş bir yolda sahilde oturan genç bir grup gördüm. Kamp ateşi etrafında oturmuşlar ve sanırım sohbet ediyorlardı. Buldum sizi diyerek ani bir frenle arabamı durdurdum. Yere sürtünen tiz lastik sesiyle arabanın durduğunu anladım. Sağ ve sol belime silahlarımı yerleştirip arabadan indim. Yolu kontrol ettikten sonra dikkatli bir şekilde karşıya geçip denize inen merdivenlerden inip gençlerin yanına doğru gitmeye başladım.

Ellerinde telefon ışıklarıyla kamp ateşi eşliğinde şarkılar söyleyen gençlerin yanına yürüdüm

Ellerinde telefon ışıklarıyla kamp ateşi eşliğinde şarkılar söyleyen gençlerin yanına yürüdüm. İçlerinden birkaçı geldiğimi fark edip ayaklandı. Merhabalar birine mi bakmıştınız acaba? Ellerimi yavaşça belimin sağına ve soluna koydum. Hepsi 18-19 yaşlarında gen çocuklardı. Evet, birine bakmaya geldim. Benimle konuşan çocuk ağzına iki parmağını koyup ıslık çalarak: Samet! Samet! Abin geldi lan herhalde bir gel buraya diye Samet adlı bir genci yanına çağırdı. Biz daha geç gelirsin sanıyorduk Ezher abi. Katılmaz mısın sende bize? Samet denen çocuk yanımıza gelerek: Ya abi! Kaç kere daha sana söylemem gerekiyor arkadaşlarımın yanında beni almaya gelm- Hararetli bir şekilde konuşan çocuk bir anda susarak yüzümü incelemeye başladı. Pardon, kusura bakmayın. Siz kimsiniz? Etrafımdaki çocuklar birden bana bakarak cevap beklemeye başladı. Ben mi? Belimdeki silahları hızlı bir şekilde çekerek çocuklara teker teker ateş etmeye başladım. Sorsanız herkes bilir aslında ama yokluğumda biraz unutulmuşum sanırım. "deniz katili" desem hatırlar mısınız? Çocuklar hep bir ağızdan çığlık çığlığa kaçışmaya başladılar. Teker teker etrafa kaçışanları vurmaya devam ettim. 7, 8 , 9 ,... Öldürüyordum herkesi. Vurduğum her bir kişi ile içim rahatlar gibi oluyordu ama sonra geçiyordu. Kalıcı bir rahatlama ve mutluluk için buradaki herkesi öldürmem gerekiyordu sanırım...

Lütfen! Lütfen gelme! Ne olursun beni öldürme! Daha çok gencim ben! Karşımda duran çocuğa baktım. Sahildeki herkesi tek tek öldürmüştüm bu çocuk hariç. Adı Samet'ti sanırım. İçlerinden bir tek o kalmıştı yaşayan. Şu an ölmemek için yalvarıyordu bana. Şuana kadar kaç kişiyi öldürdüm bilmiyordum. Yarın haberlerde öğrenirdim artık. Ne de olsa çıkış cinayetimi işliyordum şuan. Sabırsızca nefesimi verdim. Neden sende arkadaşların gibi hemen ölmüyorsun ki? Daha hepinizin cesetlerini toplayıp denizime atmam gerekiyor. İşimi kolaylaştır ve öl artık çocuk! Karşımdaki çocuk durmadan ağlıyordu. Neden biz? Ne istedin bizden? Biz sadece kendi halimizde bir kamp yapmak istemiştik. Suçumuz neydi de hepimizi öldürmeye geldin. Hıçkırarak konuştuğu için zar zor anlamıştım dediklerini. Sizin bir suçunuz yok çocuk. Siz sadece şanssız birer kurbansınız o kadar. Neyin kurbanıyız? Niye bizi öldürüyorsun deniz katili? Bir katile sorulmaması gereken sorulardan birini soruyorsun şuan çocuk. Katil öldürdüğü için katildir. Sen hiç yaşatmak için öldüren bir katil gördün mü? Evet. Evet mi? Ne demek evet? Kahraman bir katil var. O sırf bizler daha rahat yaşayalım diye suçluları öldürüyor. Suçlulardan kastın nedir? Tacizci, tecavüzcüleri temizliyor bu dünyadan. O da bir katil; sende bir katilsin. Neden o yaşatırken, sen öldürmeyi seçiyorsun ki deniz katili? Yine mi şu kahraman? Kayra'nın dedikleri zihnime düştü o an. Bana kahramanı öldür demişti. Sanırım bu kahraman o kahramandı. Silahı çocuğa doğrulttum. Çünkü bende bir ölüyüm çocuk. Kendim bir ölüyken nasıl herkesi yaşatabilirim ki? Hiç yaşamayı, hayata tutunmayı denedin mi ki deniz katili? Ben bir ölü olarak doğdum. Henüz yaşamayı bilmezken nasıl öldürmeden durabilirim? Silahın tetiğine baskı yaptım. Yapma! Üzgünüm çocuk. Adı üstünde ben bir katilim. Öldürürüm işim bu benim. Tetiğe bastım. Silahtan çıkan kurşun çocuğun kalbine isabet ederek durdu. Kurşunun girdiği bölge siyahımsı bir renge bürünüyordu hızlıca. Çocuk kalbini tutarak dizlerinin üstüne çöktü acıyla. Göz göze geldik o an. Yaşa dedi bana ve sert bir şekilde kalbini tutarak yere düştü. Yanına doğru giderek dizlerimin üstüne çöktüm. Gözleri kapalıydı. Açık ağzını elimle kapattım. Geri dönüşü olmayan bir ölüyken nasıl yeniden yaşayabilirim ki çocuk?

Cesetleri sırasıyla denize taşıyıp bıraktım tek tek. Denizime yeni ölüler getirmiştim. Hırçın dalgaları durmuştu denizimin. Hissetmişti benim tekrar geldiğimi. İşim bitince arkama bile bakmadan arabama doğru gittim. Büyük bir katliam yapmıştım. Bunu bütün Türkiye'nin öğrenmesi ise an meselesiydi artık. Gitmek için arkamı dönüp arabama yürümeye başladım. Sönmüş olan kamp ateşini gördüm giderken. Üstünde hala çok az da olsa dumanı yükseliyordu. Sönmüş ateşin içindeki küllere baktım. Yere eğilip bir avuç sıcak külü avucuma aldım. dudaklarımdan benden bağımsız birkaç cümle döküldü .

İçimde bir şey kanıyor
Keskin bir vedanın yarası sızlıyor
Yüzümde bir şey soluyor
Aynı değil umudun rengi kayboluyor

Kalbimde bir yerde bir orman yanıyor
Bıraktığın şarkılar sahipsiz susuyor
Şiirler hep dargın, dualar şifasız
Ömrüme mıhlanmış bir cümle...

Sustum. Elimdeki külleri üfledim denize doğru. İçimdeki küller ise öylece kaldı benimle birlikte. Onlardan kurtulamazdım işte. Onlar hep benimle birlikteydi. Ben küllerimden yeniden doğmayı değil; tekrar ölmeyi, öldürmeyi göze almıştım. Benim için tek seçenek buydu işte...

Evett, bir bölümün daha sonuna geldik. Deniz katili sahalara geri döndü. Bakalım bundan sonra işler nasıl ilerleyecek. Bir sonraki bölüme dek görüşmek üzere hoşça kalın. Dinlemek isterseniz diye alta bu bölümün şarkısını bırakıyorum...

https://youtu.be/gdFVBaZ3EXo

 

 

 

Loading...
0%