Yeni Üyelik
10.
Bölüm

MAHKUMİYET

@handsimy

Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:

Lanet olsun! Yakalanmıştım. Hem de tam kadını öldürdüğüm anda, cinayeti işlerken yakalanmıştım. Kapıda dikilen adama baktım. 60'lı yaşlarının başında bir adamdı. Elindeki bastonuna yaslanaraktan gülümseyerek bana bakıyordu. Yüzünde herhangi bir korku ya da edişe yoktu. Sanki buraya beni kendisi getirmiş ve onun için herhangi bir işini halletmişim gibi bakıyordu. Hava soğuk değil mi genç bayan? Burada daha fazla böyle durma. Hava soğuk muydu bilmiyordum ama ben buz kesmiştim. Ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Bu nasıl gerçekleşmişti? Ben nasıl yakalanmıştım ve bu karşımdaki adam kimdi? Yerdeki kanlar içinde kalan biraz önce bıçakladığım kadına baktım. Kadının bedeninden akan kanlar o kadar çok yayılmıştı ki burada biraz daha durmaya devam edersem ayakkabılarıma kadar ulaşabilirdi. Kadını boş ver ve terastan çık genç bayan. Adama baktım. Acaba işlediğim cinayeti kafamın içinde falan mı işledim diye kendimi sorgulamadan edemedim. Terasın girişinde duran adam İşlediğim cinayetle ilgilenmiyordu sanki. Yağmur yağacak sanırım. İçeri geçmeniz daha iyi olur. Burayı bana bırakın. Anlamadım? Anladınız bence. Sadece ufak çaplı bir şok geçiriyorsunuz genç bayan. Burayı bana bırakın ve masanıza geri gidin. Genç beyefendi sizi bekliyor. Onu daha fazla bekletmeyin. Tuna! Doğru ya! Buraya Tuna ile gelmiştim. Masada hala beni bekliyor olmalıydı. Tekrardan yerdeki kadına baktım. Yayılan kan ile ayak ucum arasında neredeyse birkaç santim vardı. Hızlı bir hareketle birkaç adım geriye çekilmiştim. Kolumu tutan adamın ellerinden kolumu geri çektim. Üzgünüm genç bayan. Yanlış anlamayın lütfen. Niyetim sizi korkutmak değildi. Gözleriyle yere yayılan kanı gösterdi. Ayakkabınıza bulaşacaktı. Yürürken arkanızda iz bırakmak istemezdiniz değil mi? Olduğum yerde öylece durdum. Derin bir nefes aldı karşımdaki adam. Sonra bana birkaç adım daha yaklaşıp bordo renkli bir zarf uzattı. Yardımıma karşılık; yardımın genç bayan. Bir zarfa bir de zarfı elinde tutan adama baktım. Burada neler dönüyordu şuan? Yardımınızı istediğimi belirtmedim yalnız. Bence yardımıma ihtiyacın var. Bunu da nereden çıkardınız? Deneyip görelim mi? Neyi? Yardımıma ihtiyacın olup olmadığını? Nasıl yani? Seni ilk gördüğümde akıllı bir genç bayan sanmıştım oysa. Titremeye başladı önümdeki adam. Dehşete düşmüş gibi bir yüz ifadesine bürünmüştü. Gözleri dolmuştu. Neredeyse ağlayacaktı. Yavaş adımlarla geriye doğru gitti. İmdat! İmdat! Yardım edin! İmdat! Dur! Yeter! Tamam. Yardımına karşılık yardımım, anlaştık. Bir anda normal haline geri büründü. Psikopat, ruh hastası bir adamla karşı karşıyaydım. Beni yakalatmak için öyle bir role bürünmüştü ki. Bir an ben bile sanki terasın kapısından tesadüfen girmiş ve ceset ile beni görmüş yaşlı ve korkmuş bir adam sanmıştım bu adamı. Gülümseyerek tekrar konuştu. Yarın zarfta yazılı yerde seni bekliyor olacağım genç bayan. Geleceğine eminim. Şimdi çık buradan ikimizde yakalanmanı istemeyiz değil mi? Son kez baktım karşımda dikilen adama. Nasıl halledeceksiniz? Bilmem? Hallederim bir şekilde. Pek düşünmem hiçbir şeyi. Arkamı dönüp tam gidiyordum ki tekrardan bana seslenen sesini duyunca durdum. Dümdüz gidip sola dön. 3. Bordo kapının arkasında bir lavabo olacak. Ellerimi gösterdi. Restoranıma böyle kanlı ellerinle girip ortalığı karıştırmanı istemem. Ne? Bu restoranın sahibi ile mi konuşuyordum ben dakikalardır? Yüzümdeki şaşırmış ifadeyi görüp: Acele et. Genç beyefendi seni çoktan merak etmeye başlamıştır. Arkamı döndüm ve hızlı bir şekilde bana tarif ettiği lavaboyu buldum. Kapı açıktı. Elimdeki kanı bir yere bulaşmadan çeşmeyi açıp hızlıca ellerimi yıkadım. Bu kapının ardındaki her şey bordo renginden oluşmaktaydı. Akan suyun şeffaflığı dışında. Işık bile hafiften kırmızı bir renkte aydınlatıyordu sanki. Etrafı fazla incelemeden çıktım hemen. Kimseye görünmeden Tuna ile oturduğumuz masaya gittim. Sahra! Neredeydin? Seni merak ettim. Yüzüme yalandan bir gülümseme takıp: Üzgünüm tuvaletin kapısı tutukluluk yaptı ve kilitli kaldım. O yüzden geciktim. Tatlını yememişsin. Seninle birlikte yemeye devam etmek istediğim için yemedim. Yeseydin keşke. Mühim değil, otursana. Sandalyeme geri oturdum. Sen yokken restoranın sahibi geldi biraz önce. Ayaküstü sohbet etme fırsatımız oldu. Tuna'nın söyledikleriyle gerildim ve ona belli etmemeye çalıştım. Öyle mi? Aynen, çok tatlı bir adamdı kendisi. Seni göremeyince tekrar geleceğini söyledi vakti olursa. Buranın özel konseptiymiş. Akşam yemeği için gelenler müşterilerinin her birisiyle sohbet edermiş tek tek. Ne ince bir davranış değil mi? Terasta yaşananlar aklıma gelince yüzümdeki gülümsememi korumakta zorlandım. Yaa, ne demezsin. Ne kadar da nazik bir davranış. Adı neymiş gelen beyefendinin? Tuna elini çenesine koyarak düşündü birkaç saniye. Bilal'di sanırım. Sen biliyor muydun bu restoranın sahibini? Yok, bu gece tanıştım kendisiyle sen yokken. Belki birazdan tekrar gelir. Seninle de tanışmak istediğini söylemişti. Gülümsemekle yetindim...

Tuna ile tatlılarımızı bitirip hesabı istedik. Tuna hesabı ödedi bizim için ve restoranın otoparkına doğru gitmeye başladık. Tuna bu akşamki centilmenliğini kaybetmeden binmem için kapımı açtı. Tam açık kapıdan içeri girip arabaya binecektim ki birinin bana seslenmesiyle durup arkamı döndüm. Sesleneni görünce gözlerim şokla büyüdü. Ne işi vardı bu adamın yine burada? Pardon, işlerimden ötürü yanınıza tekrar uğrayamadım genç beyefendi. Gideceğinizi görüp yanınıza gelmek istedim. Kusuruma bakmayın lütfen sizinle istediğim gibi ilgilenemedim. Elini uzattı bana doğru. Kendimi tanıtmama izin verin genç bayan. Ben Bilal Giray. Bu restoranın sahibiyim. Eline dik dik bakmayı bırakarak bozuntuya vermeden önümdeki adamın elini sıktım. Kardelen Sahra Aktaş. Tanıştığıma memnun oldum. Bende genç bayan. Umarım bu akşamki hizmetimizden memnun kalmışsınızdır. Herhangi bir kusurumuz olduysa affola. Estağfurullah Bilal Bey, asıl siz kusura bakmayın sizi peşimizden sürükler gibi olduk. Sorun değil Genç beyefendi. Sizinle tanıştığıma memnun oldum. Gözlerimin içine bakarak: En kısa sürede tekrar beklerim. Tuna bana bakarak utangaç bir şekilde gülümsedi önümüzdeki adama. Umarım tekrar geliriz. Hizmetinizden çok memnun kaldık. İyi geceler. Size de Bilal Bey. Arabaya binerek restorandan uzaklaştık. Tuna ile yol boyunca ara ara sohbetimize devam ederek benim evimin önüne kadar geldik. Tuna arabayı durdurup benden önce arabadan inerek kapımı açtı ve inmem için kenara çekildi. Arabadan inerek kapıyı kapattım. Her şey için çok teşekkürler Tuna. Çok sağol. Asıl ben teşekkür ederim Sahra bu gece beni kırmayıp teklifimi kabul ettiğin için ve ayrıca tekrar özür diliyorum senden. Umarım kendimi sana affettirebilmişimdir. Seni affettiğimi bugün merkezde de söylemiştim Tuna. Yanlış bir şey yaptığını düşünme. Ben seni affettim. Sende kendini affet artık. İçten bir şekilde gülümsedi. Öyle diyorsan öyle olsun Kardelen Sahra Aktaş. İyi geceler o zaman. İyi geceler Tuna yarın merkezde görüşürüz. Görüşürüz. Eve gelip hemencecik üstümü çıkartıp banyoya girdim. Hızlıca yıkanarak bornozuma sarılarak kendimi yatağıma attım. O an yatağımın üstündeki çantam dikkatimi çekti. Zarf. Doğru ya. O adam terasta elime bir zarf vermişti. Merak edip çantama uzandım ve zarfı çantamdan çıkardım. Bordo renkli bir zarf olup siyah bir gül mührüyle kapatılmıştı. Dikkatlice açtım zarfı. Bordo bir kağıt üzerinde siyah dolma kalemle el yazısıyla bir adres yazılıydı kağıtta. Bilinmeyen bir yerdeydi. Çıkartamamıştım adresi. Çok düşünmeyerek zarfı elimden koyarak yatağıma geri bıraktım kendimi. Yarın gidip görecektim zaten. Ne olacaksa yarın olsundu artık. Bugün yeterince şey yaşamıştım. Kalanı da yarınaydı artık...

Saat 5'e geliyordu. Merkezdeki işim bitmişti ve çıkmaya hazırlanıyordum. Masamı toplayıp, çantamı da alıp çıktım merkezden. Etrafımı kontrol ettim hızlıca. Tanıdık kimseyi görmeyince çantamdaki zarfı çıkarıp tekrardan benim için hiçbir anlam içermeyen zarfa baktım. Bugün bu yere gitmem gerekiyordu. Açıkçası gitmeyi de hiç istemiyordum ama mecburdum. İlk önce eve gidip üzerimi değiştirmem gerekiyordu. Sonra taksiyle zarftaki yazılı adrese gidecektim başka çarem yoktu.

Eve gelince üzerime hızlıca beyaz bir gömlek siyah bir pantolon ve siyah paltomu giydim ve saçlarımı da tepeden topladım. Dudaklarıma hızlıca kırmızı rujumu sürerek makyajımı tazeledim. Gün içinde fazla makyaj yapmadığım için tazelememe de gerek kalmıyordu. Sadece gideceğim yerlere özel klasik birkaç rujum ve rimel ile eyelinerim vardı. Herhangi bir yüz ürünü kullanmıyordum. Yüzüm zaten yeterince sağlıklı bir yapıya sahipti. Bugün de gideceğim yere özel kırmızı rujumu sürmek istemiştim. Kırmızı ruj bir kadının en önemli silahıydı bana göre. Sizi güçlü ve cesur gösterirdi. Her zaman sürecek cesareti kendimde bulmasam da bugüne özel sürmek istemiştim işte. Makyajım bitince çantamı da alıp çıktım evden. Kapımda siyah bir araba bekliyordu beni. Arabaya görünce kaşlarımı çattım. Ne alaka ya? Arabanın önünde duran adam yanıma geldi. Kardelen Sahra Aktaş? Benim. Asaf Bey'in özel emriyle sizi almaya geldim. Asaf Bey mi? Oyun mu oynuyordu bu adam? Ne diye adresi vermişti ki bana o zaman? Zorluk çıkartmadan arabaya bindim. Aynı adam tekrardan konuşmaya başladı. Zarf lütfen. Zarf mı? Nereye gideceğimizi bilmiyor musun? Ben sadece bana söyleneni yapmakla yükümlüyüm. Zarf lütfen. Çantamdan zarfı alarak adama verdim. Adam zarfı açıp içindeki adrese baktıktan sonra sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Sinirle ofladım. Ne biçim bir adamın eline düşmüştüm ben? Gidip görecektim artık. İçimden bir ses pek de iyi şeyler yaşayacağımı söylemiyordu bana...

Araba tam bir buçuk saat boyunca durmamıştı. Son yarım saattir gittiğimiz bu toprak yolda telefon da çekmiyordu artık. Defalarca nereye gittiğimizi sorsam da bir cevap alamamıştım. Adam sadece yola odaklanmış arabayı sürmekle meşguldü. Gözlüğünü bile çıkartmamıştı yanımda. Kimdi bunlar ? Türkiye'nin en ünlü mafyası mı? Anca filmler ya da kitaplarda olurdu böyle sahneler. Hatırlıyordum da gençken okuduğum çoğu kitapta da böyle karakterler vardı. Kendimi başrolü ben olan bir romanın içinde hissediyordum doğrusu. Okuduğum kitaplarda bu kızların başına pek de iyi şeylerin geldiği söylenemezdi bakalım benim hikayem nasıl bir yönde ilerleyecekti. Çok merak ediyordum...

Araba sonunda bir dağın tepesinde durmuştu. Dışarısı sisle kaplıydı. İstanbul'un , Karadeniz'ine gelmiştik sanki. Her taraf yemyeşil çam ağaçları ve sislerle kaplıydı. Hafif üzerime atıştıran yağmur da sahneyi daha da gerçekçi yapıyordu. Tamamen ahşap büyükçe bir evin önüne gelmiştik. 2 katlı bir evdi burası. Tahmin edin dışı hangi renkti? Tabi ki de bordo. Gözlerimi devirmeden edemedim. Bu adamın kesinlikle bordo rengine takık bir psikopat olduğunu öğrenmiştim artık. Evin dışında ordu gibi oradan oraya dolanan korumalar vardı. Arabadan indikten sonra bir koruma daha gelerek: Asaf Bey sizi bekliyor, sizi onun yanına götürmeliyim dedikten sonra yürümeye başladı. Korumayı takip ederek eve girdim. Koruma beni evin salonuna götürerek durdu. Asaf denen adam arkası dönük bir şekilde koltukta oturup şarabını yudumluyordu. Sırf renginden ötürü en sevdiği içecek olduğuna emindim. Geldiğimi görünce ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Kardelen Sahra Aktaş. Evime gelmen benim için bir onurdur. Eliyle evini gösterdi: Evime hoş geldin Kardelen Sahra. Sadece Sahra. Öyle mi? Oysaki Kardelen daha çok yakışıyor gibi sana. Sadece Sahra diyerek düzelttim. Peki madem öyle olsun. Daha üzerinde konuşulacak önemli konularımız var vaktimizi harcamayalım otursana lütfen. Ayakta durma. Bordo renkli deri koltuklardan birine geçip oturdum. Bacaklarımı üst üste atıp koltuğa iyice yerleştim. Elindeki bardağı göstererek: Şarap? Teşekkür ederim içmiyorum. Başka bir şey? Elimi kaldırdım. Böyle iyiyim. Lüzumu yok. Peki. Biraz konuşalım mı müsadenle o zaman? Kafamı olur anlamında salladım. Sahra Aktaş. Yaş 25. Bir polis memuru olarak görev yapıyorsun doğru mudur? Evet. Neden polis oldun Sahra? Anlamadım? Derin bir nefes alarak nefesini dışarı bıraktı. Anladın Sahra. Sorum gayet açıktı. Neden polis oldun? Dudaklarımı büktüm. Bilmem içimden geldi. Bir anda mı karar verdin. Sınavdan bir gün önce. Başarılı bir genç kızmışsın. Ailen polis olmana karışmadı mı? Umursamadım. Anlıyorum. Hakkında öğrendiklerim bu kadardı. Birde senden duymak istedim. Şimdi asıl merakımı cezbeden kısma geçmek isterim izninle. Doğu Batu. Tanıdık geliyor mu? Kendisi İstanbul'da sıradan bir semtinde kendi halinde bir tekel bayiciydi. 19 Mart 2023'de karnından bıçaklanarak halka açık bir tuvalette bulundu. Otopsi sonucunda kan kaybından öldüğü açığa çıktı ama karnındaki bıçak yarasından ötürü değil; cinsel organı kesilmiş ve o bölgesindeki kan kaybından dolayı ölmüş. Polisler tarafından Doğu Batu hakkında bir soruşturma başlatıldı ölü bulunduğu günün ardından fakat çevredeki kamera kayıtlarına ulaşılamadı. Gören duyan bir görgü tanığı da bulunamadı soruşturma sırasında. Durum böyle olunca dosya kapandı ve rafa kaldırıldı. Betül Saruhan. Kendisi bir pavyonda çalışan 32 yaşında genç bir bayandı. Pek tanınan biri de değildi çünkü kendisi hakkında ufak çaplı bir araştırma yaptım fakat pek bir şey bulamadım. 7 Mayıs 2023'de çalıştığı pavyonun bir arka sokağında ölü bulundu oda. Sağ göğsünden bıçaklanmış bir şekilde Olay yeri ekibi olay yerini incelemeye gittiklerinde kadını yerde sırtüstü yatarken bulmuş. Onun da soruşturmasında çalıştığı pavyondaki görevliler ve gelen müşteriler sorgulandı ama ondan da bir şey çıkmadı. Hatta o kadar önemsiz işlenen bir cinayetteki ki hakkında bir haber bile yapılmadı haber kanalları tarafından. Onu da araştırdım hakkında yapılan gerçekten bir haber yok inanabiliyor musun Sahra? Neyi ima etmeye çalışıyorsun sen? Şştt büyüklerin konuşurken laflarını bölmemen gerektiğini bilmiyor musun Sahra Aktaş? Dinlemeyi öğren. Devam etti beni umursamadan. Daha bir çok örnek ver ama ölümünün üstünden birkaç ay geçen başka birini daha anlatayım sana. Kubilay Topçu. Kendisi bir ortaokulda matematik öğretmeni 29 yaşında genç bir adamdı. İşinde gücünde görünen beyefendi bir adammış duyduklarıma göre. O da 1 Eylül 2024'te İstanbul'da bulunan sayısız genelevlerin birinin arka bahçesinde ölü bulundu. Ölümünü ihbar edenler genelev çalışanlarından biriydi. Polisler hemen olay yerine gelerek cesedi evin arka bahçesinden alarak acilinden bir soruşturma daha başlattılar. Şüpheli olarak geneleve düzenli aralıklarla gelen müşterilerden birkaçını sorguladılar. İçlerinden birini göz altına aldılar hatta. Sonra da yeterli bilgi ve kanıt olmayınca adamı bırakmak zorunda kaldılar. Böylece bu dosyada çözülemeden rafa kaldırılmış oldu Sahra Aktaş. Şimdi sana bunları neden anlattığımı içten içe biliyorsun ama yine de merak ediyorsundur değil mi? Sorunun cevabını vermeden dikkatimi çeken bir husustan bahsetmek isterim sana. Verdiğim örneklerle birlikte 1 yılda toplam 66 kişi çeşitli şekillerde öldürüldü ve cinayet dosyaları sırf eksik bilgi ve yetersiz kanıt yüzünden rafa kaldırıldı. Öldürülen herkesin tek bir ortak yönü vardı Sahra. Polisler ölen kişileri araştırdıkça onların aslında tacizci ya da tecavüzcü olduğunu öğrendi. İçten içe bu kişiler öldürüldüğü için sevindiler ve onların ölerek cezalarını çektiklerini düşündükleri için soruşturmaları bir süre sonra polis kendi yürütmek istemediği için rafa kaldırıldı ve bir daha açılmadı. Polis öldüren kişiye içten içe minnet duyup katili içlerinde bir kahraman ilan etti. Bu kahramanın 1 yıldır peşindeyim biliyor musun Sahra. O kahramanın bundan hiç haberi olmadı taki onunla dün tanışıncaya dek. Seninle tanışmak bir onurdur kahraman Sahra Aktaş. Dün kendi ayağınla benim restoranıma geldin ve bana seninle tanışma fırsatı verdin. Bunun için sana teşekkür ederim. Duyduklarımla kaşlarımı çattım. 1 yıldır takip ediliyordum ama hiç fark etmemiştim. Bende kendimi akıllı ve dikkatli sanırdım. 1 yıldır ruhum bile duymadan takip edilmişim de haberim yokmuş. Benden ne istiyorsun? Öldürmeye devam etmeni Sahra. Senden öldürmeni istiyorum. Kimi öldürmemi istiyorsun benden? Biri var. Bilmem tanır mısın? Kendisi "deniz katili" olarak bilinir Türkiye'de. Aslında popüler biride. Mutlaka duymuşsundur. Adını. Deniz katili mi? Azat Deniz Erdemir'den mi bahsediyorsun? Hah, aynen öyle. Azat Deniz Erdemir nam-ı değer deniz katilinden bahsediyorum Sahra. Biliyorsun mahkum edildiği hapishaneden kaçtı birkaç gün önce. Şuan nerede bilmiyorum ama o katil tekrar Türkiye'ye gelecek Sahra bunu hissediyorum. Senden onu yakalamanı ve ona da hakkettiği cezayı vermeni istiyorum. Deniz katilini öldürmemi mi istiyorsunuz benden? Evet, bu konuda sana yardım etmeyi teklif ediyorum. Birlikte çalışarak o katilin üstesinden gelebiliriz bence ne dersin? Neden o? O senin gibi bir kahraman değil sevgili Sahra. O gerçekten bir katil ve ben o katilden kurtulmayı planlıyorum. Bana onu yakalamamda yardım eder misin Sahra? Ya etmezsem? Elindeki bardağı yere bıraktı biranda. İçinde şarap bulunan bardak tuzla buz oldu. Kırık cam parçalarının ardından kan misali kan kırmızısı bordo şarap yerde yayılmaya devam ediyordu. Ölürüz Sahra. Unutma o acımasız bir katil. Bizi de öldürmeye gelecek. Bundan nasıl bu kadar eminsiniz diye sordum. Bana baktı. Kendi kardeşini bile öldüren biri nasıl bize acıyabilir ki sevgili Sahra? Kaskatı kesildim. Kardeşini kendisi mi öldürmüştü? Bunu nerden biliyorsunuz siz? Gördüm. O gün o mezarı kazarken oradaydım. Denizde kardeşini boğarak öldürdükten sonra kendi elleriyle ona bir mezar hazırladı ve kardeşini gömdü. Neden polise ihbar etmediniz? Ne yapabilirlerdi? Zaten olay gerçekleştikten bir gün sonra gidip teslim oldu. Yok artık! Kardeşini öldürdükten sonra mı teslim olmuştu. O zaman neden teslim olmuştu ki? O böyle bir katil Sahra. Ona boşuna Türkiye'nin en tehlikeli katili demiyorlar. O tekrardan gelecek. Hatta belki gelmiş bile olabilir. Belki de şuanda Türkiye'dedir. Türkiye'ye gelse durmazdı. Bunu bilirdik. Geldiğini bize haber ederdi. Geldiğinin haberini duymamız bir haber başlığına bakar. Şuanda harekete geçmek için bekliyor olabilir. Ondan önce bizim harekete geçmemiz lazım ki onu durdurabilelim. Eğer katliamlarına tekrardan başlarsa bu hepimiz için büyük bir tehlike teşkil eder. Peki benden onu nasıl öldürmemi istiyorsunuz? O çok güçlü. Onu durdurabileceğime emin değilim. Yapabilirsin Sahra. Sana yardım edeceğim korkma. Belki sen başaramazsın ama biz birlikte başarabiliriz inan bana. Karşımdaki koltukta oturan adama baktım. Sonra da yerdeki kırık bardağa. Şarap yayılmaya devam ediyordu ve müdahale etmezsek de yayılmaya devam edecekti. Peki yardımınızı kabul ediyorum. Ayağa kalkarak yanıma geldi. Elini uzattı sıkmam için. Anlaştık o zaman. Birlikte çalışmayı dört gözle bekliyorum kahraman. Elini sıktım. Bende öyle.

Yazarın anlatımıyla:

Sahra , Asaf'ın evinden ayrılalı çok olmamıştı. Asaf evinin balkonuna çıkarak sisli manzarayı izledi. Önü görünmezdi ama sorun etmedi. Elindeki şarap bardağının hepsini tek dikişle tepesine dikerek bitirdi. Dudaklarının kenarından sızan şarapları umursamadan çılgınlar gibi kahkaha atmaya başladı. Salak kız. Yemimi hemen yuttu. Haberin bile olmadan kendi mahkumiyetini kabul ettin. Şimdi bekle beni Azat Deniz Erdemir. Zamanında kardeşini öldürdüm şimdi sıra sende. Sende o çok sevdiğin denizinde yerini alacaksın. Seni kimsenin bulmasına izin vermeyerek o denizine gömeceğim. Çok sevdiğin denizin sana kocaman uçsuz bucaksız bir mezar olacak. Bu şuandan itibaren artık an meselesi. Ecelin yazıldı deniz katili. Bakalım ne zaman öleceksin ?

 

Evett, biraz uzun bir bölümle daha karşınızdayım tekrar. Bu bölüm önceki bölümde bahsettiğim gibi tek Sahra'nın ağzından okuduk. Olayları daha iyi anlamanız için en sona kendimden bir yazı ekledim. Olaylar asıl şimdi başlıyor. İki katil de birbirlerini avlamak için silahlarını kuşanmış durumda. Bakalım bu savaşı ilk kim kazanacak. Hep beraber göreceğiz. Yeni bölüme dek hepiniz hoşça kalın...

Loading...
0%