Yeni Üyelik
1.
Bölüm

ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDA BİR ÇİZGİ

@handsimy

16 MAYIS 2019:

İnsan ölümlü bir varlıktır. Sınırlı bir ömrü ve o ömre sığdırdığımız belirli bir yaşantımız vardır hepimizin. Kimi yaşadığı bu sınırlı zaman diliminde dünyada cenneti yaşayarak kendini bu yaşama adapte eder. Kimi de daha doğduğu andan itibaren bir cehennemin içine doğar ve yaşamına lanet eder. Ben ikisinin de tam ortasındaydım. Ne yaşadığım hayatı pek sevebiliyordum ne de gitmek isteyecek kadar yaşadığım bu hayata lanet ediyordum. Düzenli, sıradan bir hayata sahiptim. Bir evim, bir ailem ve çevremde belli başlı arkadaşlarım vardı. Daha 20 yaşına bugün giren sıradan bir üniversite öğrencisiydim. Polislik okuyordum. Bu mesleği, okuduğum bir kitap karakterinden özenip seçmiştim. Çok iyi hatırlıyorum üniversite sınavından bir gün önce bu şekilde bir karar verip sınava girmiştim. Tabii ailem ve çevrem beni sınava tıp kazanmak için hazırlanan bir doktor adayı olarak gördüğü için sınav sonuçlarım görünce büyük bir hüsrana uğramışlardı. Üniversiteye gidene kadarki süreçte yani yaz tatili sürecinde ne annem ne de babam benimle tek kelime konuşmamışlardı. Güya beni protesto ediyorlardı. Üniversite tercihlerimi bile tek başıma yapmıştım onlardan habersiz. Onlara kalsa tercih yapmayıp tekrar sınava hazırlanmalıydım ama öyle yapmadım. Bir şeyi kafama koydum mu onu yapıncaya kadar kimseyi görmezdi gözüm. O yüzden her şeyi tek başıma yaparak çeşitli polis akademisi için sınavlara girip başarılı olduktan sonra okumaya hak kazanmıştım. Bu sene akademideki 2. Yılımdı. Ailemden uzakta İstanbul'da okuyordum. İstanbul çok güzeldi. İlk geldiğim sene boş vakitlerimde sürekli kendimi gezmeye adamıştım. Bazen kendim gezmiştim bu şehri bazen ise akademideki arkadaşlarımla. Küçük bir gezi grubumuz vardı hatta. Her haftanın belirli günlerinde bu grupla gezmeye çıkıyorduk İstanbul'u. Bugün de benim doğum günümü kutlamaya çıkmıştık dışarıya grupçak. 20 yaşıma giriyordum bugün. Arkadaşlarım da bunu bildiği için küçük bir kutlama hazırlamışlardı bana. Gece'nin geç saatlerine kadar yiyip, içip eğlenmiştik. Sonra da herkes dağılmıştı işte. Şimdi bende kaldığım eve doğru gidiyordum tek başıma. Hafif sarhoştum sanırım. Genelde alkolün bulunduğu ortamlara pek girip içmek tarzım değildi ama doğum günüm şerefine biraz içmiştim kafa dağıtmak amacıyla. Mayıs ayı gelmesine rağmen hala soğuk bir hava vardı İstanbul'da. Şuanda yürüdüğüm yol insanların sıklıkla sabah sporlarını yapmak için koştuğu o deniz kenarlarından biriydi. Saatin ilerlediğinden mi ne bilinmez, etraf bayağı bir ıssızdı. Yürüdüğüm yolda kimse yoktu. Kafam hafif dumanlı olduğu için yalnız başıma yürümekten pek de korktuğum söylenemezdi şuan. Birden Kayalıkların üstünde dikilen iki adam girdi görüş açıma. Yüzleri denize doğru dönük olduğu için balık tutuyorlardır diye geçirdim içimden. Sabah akademiye erken bir vakitte gittiğim için bazı adamları görüyordum burada. Balık tutuyorlardı her gün. Umursamadım o yüzden. Adamlarla aramda az bir mesafe kalınca sağdaki adamın soldaki adamı bana doğru çevirdiğini gördüm bir anda. Adımlarımı durdurup gözümü yavaşça kapatıp açtım. Alkolü gerçekten çok kaçırmıştım galiba ki halüsinasyonlar görmeye başlamıştım birden. Gözlerimi yere yönlendirip deniz tarafına bakmamaya karar vererek yürümeye devam ettim. Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm ve yanımda bir ağlama sesi duyunca durup kafamı kaldırdım ve onu gördüm. Türkiye'nin aranan adamı deniz katili olarak da bilinen adamı tam karşımdaydı. Elindeki bıçağı rehin aldığı adamın boynuna bastırmış bir şekilde öylece bana bakıyordu. Birkaç adım geri gittim korkuyla. Adamın boğazına bıçağı biraz daha bastırarak: Orada dur! Hareket etme sakın dedi. Deli gibi titriyordum. Yavaşça etrafıma baktım. Boşuna etrafına bakma. Bakışlarıyla beni süzerek: Hiç mi televizyon izlemedin sen ? Herkes cinayetlerimi her gece gece deniz kenarında işleyeceğimi ya da denize bir ceset getireceğimi bilir ? Doğrudan gözlerimin içine baktı : Adın ne senin ? Bırak gideyim, lütfen. Hayır yanlış cevap. Adamın boynuna bıçağı biraz daha bastırdı. Bunun üzerine rehin tuttuğu adam acı içinde onun kollarında kıvrandı. Biraz önce sorduğum soruyu sormadığımı varsayalım olur mu ? Şimdi tekrar soruyorum sende cevap veriyorsun anladın mı ? Bıçağı adamın boynuna biraz daha bastırdı. Bıçak adamın boynuna girmeye başlamıştı. Ölmesi an meselesiydi. Adın ne ? Titrek bir sesle: Kardelen Sahra Aktaş dedim. Kardelen demek. Şimdi adamı bırakır mısın lütfen. İsmini söyleyince adamı bırakırım dedim mi sana ? Bıçak iyice adamın boynunda saplanmıştı. Fazlaca kan kaybediyordu bu da ayakta durmasını zorlaştırıyor gibiydi. Adamı bırak, öldürme onu. Tanıyor musun bu adamı ? Hava iyice buz kesmişti sanki. Dişlerim bile birbirine vuruyordu. Yapma. O sadece sıradan bir adam. Bırak adamı. Yerinde olsam adam için endişelenmezdim biliyor musun Kardelen. Bu gece seni öldürmeyeceğimi sana düşündüren ne ki de bu değersiz adamı kurtarmaya çalışıyorsun ? Dondum. Kelimenin tam anlamıyla donmuştum o an. Öldürürüm. Seni de öldürürüm, kaçışın yok diyordu. Gözümden durmadan yaşlar akıyordu. Akan yaşlar bile soğutulmuş gibiydi içimde. Üşüyordum, titriyordum. Bir adım daha geriye gittim. Bıçağı adamın boynundan çekip çıkardı ve tekrar soktu. Çıkardı ve tekrar sokmaya başladı. Bunu görünce dayanamadım ve çığlık atmaya başladım. Yapma! Yapma ! Yapma! Yalvarırım Yapma! Her bağırışımla birlikte attığı korkunç kahkahaların sesi yükseliyordu. Neyi yapmamamı istiyordun Kardelen ? Adamı bırak ! Yeter artık ! Bıçağı adamın boynundan çekip gözlerine getirdi ve gözlerini hızlıca kaydırarak kesti. Yapma! Bırak ne istersen yaparım! Yalvarırım bırak. Bıçağı bu seferde adamın ağız kısmına dayadı ve gözlerimin içine bakarak onuda çevik bir hareketle kaydırarak kesti. Bir adım daha geriye adım attım. Düşmek üzereydim. Korkudan ve geçirdiğim şoktan bayılacaktım sanırım. Havaya yaran bir sesle kükredi adeta. Sana bir adım daha gitmemeni söylemiştim değil mi Kardelen. Bıçağı adamın boynuna tekrar getirerek: Bana bak Kardelen. Yapamam. Bırak adamı yalvarırım bırak ! Ne istersen yaparım öldürme onu. Ne olur bunu benim yanımda yapma! Her ne istersem mi ? Evet. Her ne istersen yaparım. Yeter ki adamı bırak. Benim yanımda öldürme. Gözlerime baktı bir süre. Sonra bana korkunç bir şekilde gülümseyerek adamın boğazındaki bıçağı hızlı bir şekilde kaydırarak adamın boğazını kesti. Bu hayattan isteyeceğim hiçbir şey yok artık Kardelen. Bu hayatta kazanacağım ya da kaybedeceğim hiçbir şeyim kalmadı. O yüzden hiçbir kazancı olmayan bir adama teklif yaparken 2 kere düşün diyerek adamı kayalıklardan aşağı fırlattı. Adamla birlikte yere düştüm. Bunu görünce bana doğru dönerek yürümeye başladı. Gelme! Gelme! İmdat! Yardım edin! İmd- Yanıma gelerek ağzımı kapattı ve bıçağı benim boğazıma dayadı. An itibariyle ölümle bayılma arasında gidip geliyordum. Gözlerim kapanmaya başlarken sesini duydum. Seni öldürmemem için bana tek bir sebep söyle Kardelen. Ağzımdaki elini çekti konuşabilmem için. Kelimeler ağzımdan benden bağımsız bir şekilde döküldü o an. Yaşamak istiyorum. Güldü. İlginç. İlginç olan ne ? Bir kış çiçeğinin yaşamak istemesi. Yani ? Kış çiçekleri kışa özeldir Kardelen. Kış ölümlüdür, herkese ölümü getirir kardelenler hariç. Kış herkesi öldürürken kardeleni yaşatır. Ne demek istiyorsun ? Yaşaman için herkesin ölmesi, ölmen için herkesin yaşaması gerekiyor Kardelen ve sen yaşamak istediği söylüyorsun. Madem yaşamak istiyorsun. Sadece bu gecelik bir istisna yapacağım kış çiçeği. Bir daha sakın karşıma çıkma. Gözlerim kapanırken ona dair duyduklarım bunlarla sınırlı oldu ve gözlerim kapandı. Eğer olur da karşılaşırsak bu sefer senin öldüğüne emin olurum bende. Sonuçta ben bir kış çiçeğiyim yaşamam için ölmen gerekir değil mi "deniz katili"?

Evet, herkese merhabalar. Bu Kandelen'in ilk bölümüydü. İlk defa tam teşekküllü bir kurgu yazmaya çalışıyorum. Eksik ve hatalarım için kusura bakmayın lütfen.

 

Loading...
0%