Yeni Üyelik
25.
Bölüm

RÜYALARA SOR

@handsimy

Sahra! Sahra beni duyuyor musun! Sahra cevap ver! O piçi bulduğum an kendi ellerimle geberteceğim! Sesler duyuyordum boğuk boğuk. Çok yorgundum. Kolumdaki acı vücudumun her yerine dağılmıştı iyice. Hiçbir şey düşünemiyordum. Daha fazla dayanamayarak kendimi bıraktım ve vücudumun karanlığa çekilmesine izin verdim...

Gözlerimi açtım yavaş yavaş. Etrafımı inceledim usulca. Bir hastane odasındaydım. Sol kolum alçıya alınmıştı. Sağ elimde bir serum vardı. Odayı inceledim yavaş yavaş. Solumdaki koltukta Tuna elini kafasına dayamış dirseğinden destek alarak uyuyordu. Hala sol kolumda kayda değer bir acı hissediyordum ama eskisi kadar değildi. Sanırım sağ elimde takılı olan serumla birlikte bana morfin veriyorlardı acımın dinmesi için. Bir süre sessizce koltukta uyuyan Tuna'yı izledim. Sadece o mu vardı yanımda? Beni bulan Tuna mıydı? Nihat abiyi aramıştım oysa. Onunla konuşurken telefonu dahi kapatamadan bayılmış olmalıydım kumun üstünde çünkü gerisini hatırlamıyordum. Nihayet onu izlediğimi anlamış olacak ki gözlerini yavaşça açtı ve direk bana baktı. Sahra diyerek şaşırmış bir şekilde yanıma geldi. Nasılsın, iyi misin? Ağrın sızın var mı? Doktor çağırayım mı senin için? Ahhh, ne saçmalıyorum ben? Bekle burada doktoru çağırıp geliyorum.

Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Sahra hanım? Hafif yorgunum ve sol kolumda ağrım var. Ne kadarlık bir ağrı hissediyorsunuz? Bana 1 ila 10 arasında bir sayı söyler misiniz acınızı tarif etmek için? Sanırım 6. Anlıyorum. Hissettiğiniz acı normal. Buraya geldiğinizde sol kolunuzda ciddi bir hasar vardı. Siz baygınken tek tek çıkık eklemlerinizi yerine taktık. Şanslısınız ki baygındınız. Aksi takdirde gerçekten kırılmasından daha da çok acı çekerdiniz çünkü eklemleriniz çıkalı üstünden bayağı bir saat geçmişti buraya geldiğinizde. Peki boğazım? O nasıl durumda? Boğazınız sıkılmaktan bayağı bir tahriş olmuş ama endişelenmeyin ses tellerinizde bu sıkılma kalıcı bir hasar yaratmamış. Sadece birkaç gün yediğiniz yemeklere dikkat edin. Çok soğuk ve sıcak gıdalar ile katıklı besinler tüketmemeye dikkat edin. Sesim ne zaman düzelir peki? 3 gün ila 1 haftayı bulabilir. Bu süreçte sabırlı olmaya çalışın lütfen. Hemşirelere söyleyeceğim serumunuzdaki morfin dozunu biraz daha arttıracaktır sizin için. Bu şekilde ağrınız daha da çekilebilir bir seviyeye gelecektir. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Tekrardan geçmiş olsun. Sağ olun. Doktor bunları söyledikten sonra odamdan çıktı ve Tuna ile odada yalnız kaldık.

Diğerleri nerede? Beni sen mi buldun? Seni Nihat abi ile ikimiz bulduk. Sen Nihat abiyi aradığında bende onun yanındaydım. Kimseye haber etmeden telefonundan olduğun konumu tespit ederek yanına geldik. Yoldayken de Nihat abi iyi olmadığını düşünüp ambulansı aradı vakit kaybetmemek için. Geldiğimizde deniz kenarında baygın bir şekilde yatıyordun. Tenin o kadar soğuk ve renksizdi ki başta öldüğünü düşündük Nihat abiyle. Çok geçmeden de ambulans geldi zaten ve aceleyle hastaneye getirildin. Hastanede kolundaki bütün çıkıları yerine taktılar ve seni bu odaya aldılar. Nihat abi? O nerede? Merkezde şuan. Merkezdekilere bir şey belli etmemek için çalışmaya gitti. İş çıkışı gelir. Sen neden buradasın? Sahra saçmalama seni bu halde yalnız mı bıraksaydım? Nihat abiye gitmesi için ben ısrar ettim. Seni bu halde bırakamazdım hele de o katil seni bu hale getirip dışarıda elini kolun sallayıp gezerken. Esra? Esra bilmiyor mu? Açıkçası Nihat abiyle ikimiz Esra'ya söylesek mi bilemedik. Bunu ilk önce sana soralım dedik. Ama bu gidişle zaten biz söylemeden bulacak gibi seni. Hakkında arama kararı çıkartması an meselesi. İyi etmişsiniz ama daha fazla endişelenmesin madem. Söyleyelim mi? Yok ben söylerim. Onu tanıyorum. Sesimi duymazsa iyice endişelenir. Bu arada ne zamandır hastanedeyim tam olarak? 3 gün oldu. Ne! 3 gündür uyuyor muydum? Doktorlar bilerek uyuttular seni fazla acı çekme diye. Yoksa dayanamazdın. Bu öğlen sana verdikleri ilacı kestiler. Muhtemelen o şekilde uyanmış olmalısın. Başka soracak sorum kalmayınca sustum. Tuna endişeli gözlerle beni izliyordu. Sahra... Hafifçe gülümsedim. Ne soracağını biliyorum ama bunu şuan açıklamasam daha iyi sanki. Saat kaç. 5' e geliyor. Nihat abi merkezden çıkmak üzeredir. Telefonum burada mı? Tuna yanındaki çekmeceyi açarak telefonumu verdi. Ne yapacaksın, Esra'yı mı arayacaksın? Kafa salladım. Daha fazla endişelenmesin. Bilirim onu şimdi o çok stres yapar. 3 gündür burada olduğumu söylüyorsun. Dediğin gibi hakkımda arama kararı çıkartmadan onu haberdar etsem iyi olacak gibi görünüyor. Peki, sen bilirsin...

Sahra! Esra ağlayarak kapıdan içeri girdi ve yanıma doğru koşup bana sarıldı. Sahra. Ne yaptılar sana? Hıçkıra hıçkıra kollarımın arasında ağlıyordu. Sol koluma bedeniyle istemeden baskı yapınca inlememi içimde tutamadım. Ne oldu? Bir şey mi yaptım? Özür dilerim. Çok özür dilerim. Dikkatsiz aptalın tekiyim. Şşştt, sağ elimin izin verdiği kadarıyla gözlerindeki yaşları sildim. Sorun yok, iyiyim, korkma. Ne demek iyiyim. Haşatın çıkmış Sahra. Görmediğimi mi sanıyorsun? Berbat bir durumdasın şuan. İyiyim rolü kesme bana sakın. Yatağımın ucuna oturdu usulca. Kim? Kim yaptı bunu sana? Gözlerimi kısa süreliğine Esra'dan çekip Nihat abiye baktım. Geçmiş olsun Sahra'm daha iyi misin abim. Sağ ol abi. Olduğu kadar işte. Sizi de endişelendirdim kusuruma bakmayın. O nasıl söz, duymamış olayım bir daha sakın ha. Bizden yardım istemeyip de kimden isteyecektin kızım? Öyle düşünme hiç. Gözlerim doldu ama saklamaya çalışarak konuştum. Sanırım bedenim kadar sinirlerim de yıpranmıştı ve iyileşmesi biraz zaman alacak gibi görünüyordu. Merkezde durumlar nasıl? Ben yokken herhangi bir şey oldu mu? Yok her şey aynı bildiğin gibi işte. Nihat abi daha fazla ayakta dikilmeyi bırakıp Tuna'nın yanındaki koltuğa geçti. Sahra ne yaşadın bilmiyorum. Nasıl bu hale geldin ve biz nasıl fark etmedik bunu da bilmiyorum. Açıkçası sana yaşadıklarını anlattırıp tekrardan acı çekmeni de istemiyorum ama yine de sormak durumundayım. Bunu şuan bir sorgudaymışsın gibi düşünme. Asla seni hiçbirimiz sorgulamıyoruz buna emin olabilirsin. Kendini çok zorlamadan başından geçenleri bize anlatabilir misin? Çünkü şuanda bulunduğun durum hafife alınacak bir durum değil. Tuna söylemiştir sanırım. Seni bulduğumuzda o kadar kötü bir haldeydin ki bir anlığına öldüğünü sandık. Kafamı salladım anlayışla. Onlara tabii ki de tüm olanları bütün çıplaklığıyla anlatamazdım ama yine de eksik bir şekilde, kafamda kurduğum planın yürürlüğe girmesi için bu konuşmayı yapmalıydım. Deniz kenarında yaşanılanları atlayarak konuşmaya başladım. Buradaki herkes tutuklandığımı biliyordur. Aslında o gece başladı her şey. Evet, tutuklandığını duydum hemen o sabah ve açıkçası çok şaşırdım. Öldürdüğü kurbanının üstüne senin adını yazması açıkça seni kafasında takıntı haline getirdiğini gösterir. Ama anlayamadığım şeyler var Sahra. Neden sen? Seni nereden tanıyor bu katil? Nihat abinin sorusuyla birkaç saniye ne cevap vereceğimi düşündüm. Sanırım onlara hikayenin en başından başlayarak anlatmam lazımdı...

Mezar... Aslında o zamanda ona ait olduğunu düşünmüştüm bulduğun mezarın. Ama beni en çok şaşırtan durum sizin daha önce tanışmış olmanız oldu. Neden bir polise gitmedin? Dediğim gibi o dönemlerde henüz hapse girmemişti. Polisler onu yakalamak için ümidini kesmiş durumdaydı bunu sizde biliyorsunuz. O yüzden bir yardımı olmayacağını düşünerek polise gitmeye gerek duymadım. Esra şüphe ve merakla yüzüme baktı. Seni neden bırakmış olabilir ki? Hepimizin bildiği üzere o dönemler kimseye acımadan, canice önüne geleni öldürüyordu. Acaba sende ilgisini çeken ne oldu? Dudaklarımı büzerek: Bilmem, çok düşünmedim üstünde. Zaten o dönemlerde kimse onu tanımıyordu biliyorsunuz sizde. O yüzden kurtulduğum için sadece Allah'a şükrettim. Zaten kısa süre sonrada kendisi gidip teslim oldu. Sana o zamandan beri takık olma ihtimali yüksek o zaman. Hayır dedim Tuna'ya dönerek. O bana takık değildi. O kardeşi Melek Erdemir'e son derece takıntılıydı. Bulduğum mezar onun kardeşine ait çıkınca benden intikam almak istedi büyük ihtimal. Yeni oldu diyorsun yani. Bence öyle. Aksi takdirde gelir gelmez peşime düşerdi ve beni öldürürdü. Bu onun için zor bir şey değil. Haklısın. Peki seni nasıl kaçırdı? O gece beni eve Bilal Bey bırakmıştı. Eve geldiğimde geç bir saat olmuştu zaten. Bu yüzden uyuyamadım. Beni sorgulayan polis cesedi evime en yakın deniz kenarında bulduklarını söylemişti. Merakıma yenik düşerek sabaha karşı evden çıktım ve o deniz kenarına gittim. İyide ceset zaten sen tutuklanmadan götürülmüştür otopsiye. Ne bulmak istedin ki orada? Bakışlarımı bana soru soran Tuna'ya çevirdim. Bilmiyorum. bir iz, kanıt belki de içimi rahatlatmak için gittim oraya. Eee sonra ne oldu peki? Bir süre öylece denizi izledim. Sonrada tam gitmek için arkamı dönmüştüm ki bir el ağzımı kapatarak beni durdurdu. Ondan sonrasında boş bir depoda uyandım zaten. Bir sandalyeye mi bağlıydın? Hayır. Söyleyip söylememek arasında kaldım. Ellerim zincirlenmiş bir şekilde bir yatakta yatıyordum kendime geldiğimde. Esra'nın gerilen vücudunu elimin sıkmasıyla hissetti. Yanlış anlaşılmaması için hızlıca konuştum. Siz sormadan söyleyeyim. O yatakta sol kolumun eklem yerlerini çıkartmaktan başka bir şey yapmadı. Esra titreyen sesiyle: Nasıl dayandın o acıya? Omzumu, dirseğimi, parmak eklemlerimi yerinden çıkarırken dayandım güçlükle. O anları hatırlayınca ister istemez keskin bir şekilde sol kolumdaki acı kendisini hatırlattı. Belli etmemeye çalışarak konuşmaya devam ettim. Son olarak bileğimi de yerinden çıkarınca o acıyla bayılmışım işte. Esra elimi sıktı ve gözünden akan yaşlarla: Biliyor musun Sahra, sen hayatımda gördüğüm en güçlü kadınsın. Ben olsam çoktan ölümü çıkarmışlardı o depodan. Gözyaşlarını silerek: Ağlama, geçti gitti zaten her şey. Anlatmaya devam ettim. Uyandığımda depoda iki kişilerdi. Kim? Diğeri kimdi? Adını söyledi mi sana? Nasıl unutabilirdim ki o soyadı? Uzun zaman önce öldürdüğüm bir itin kardeşiydi o adam. Kayra, Kayra Karaman. Ne! Bildiğimiz Kayra Karaman mı? Hani şu Türkiye'nin ilaç sektörünü ayakta tutan Kayra Karaman? Odadaki şaşkınlığa son vermek üzere devam ettim. Ta kendisi. Adını duyunca bende şaşırdım ilk başta ama deniz katiline yardım eden kişi o. Bizzat Kayra Karaman. Yok artık. Nasıl olur böyle bir şey? Neden böyle bir işe girişsin ki? Aklım almıyor doğrusu. Şahsen bende bilmiyorum Nihat abi ama eminim oydu. Sana bir şey yaptı mı peki? Asaf gelmese şuan sağ kolumun da alçıda olacağını bir kenara bırakarak: Yok bir şey yapmadı. Bir süre sonra da gitti zaten. Seni Azat Deniz Erdemir ile yalnız mı bıraktı o depoda? Evet. Nereye gitti biliyor musun? Yok, söylemedi. Peki, nasıl kaçtın o depodan? Asaf'ın gelip beni kurtardığını anlatamazdım. O yüzden o kısmı tamamen mantığa uygun bir şekilde salladım çaktırmadan: Sanırım ben baygınken Kayra Bey, deniz katili ile konuşmuş olmalı. O gidince deniz katili beni tekrar bayılttı boğazımı sıkarak. Bu izlerin nereden geldiği şimdi anlaşılıyor. Orospu çoçuğu! Nihat abi daha fazla sinirlenmeden anlatmaya devam ettim hızlıca. Kendime geldiğimde yarı baygın bir şekilde kumlara sırt üstü uzanmış deniz kenarında yatıyordum. Telefonun? Garip bir şekilde yanımdaydı. Ne demek yanımdaydı? Bu adam kendini deşifre etmek uğruna niye seni serbest bıraktırtsın ki deniz katiline. Hem de senin işini kolaylaştırarak telefonunu bırakmış yanına. Allah Allah, aklım almıyor yahu. Belki de deniz katili ile çalışmıyordur. Deniz katili ona bunu zorlamıştır. Nihat abi lafı devraldı. Yok, yine mantıksız oğlum. Sahra'yı kaçırmak ikisinin yaptığı bir plan. Seni neden bıraktılar onu anlamadım ben hala. Korkutma amaçlı desem 1.'si deniz katili o kadar iyi niyetli bir katil değil; 2.'si Kayra Karaman bu kadar düşük işler yapacak bir adam değil. Az çok tanırsınız onu sizde. Son derece zeki bir adamın böyle bir şeye girişmesi olacak iş değil. Nihat abi oturduğu koltuktan kalktı. Anlaşıldı. Kayra Karaman'ı kati suretle sorgulamamız gerekecek en yakın zamanda. İfadeni ben hazırlarım karakolda aynen anlattığın şekilde. Deniz katilinin soruşturması korkarım ki bu saatten sonra bize geçmiş bulunuyor çocuklar. Bunu titiz ve dikkatli bir şekilde yürütmek de bizim görevimizdir. Sahra sen iyileşmene bak. Acele etme. Güzelce dinlen. Bizde bu sırada şu Kayra Karaman'ı iyice bir araştıralım bakalım. Abi. Söyle Sahra'm. Ben iyileşinceye dek bunu gizli tutsak? Anlamadım? Soruşturmaya diyorum şuanda başlamasak? Neden? Bu soruşturmanın en ince ayrıntısına kadar takip etmek istiyorum ve şuanda gördüğün gibi buna durumum pek müsait değil. Sahra, biliyorum ondan intikam almak istiyorsun ama bunu ertelemek ne kadar doğru be kızım? Biz elimizden geleni yapacağız se hiç merak etme. Elinden geleni yapacağını hatta fazlasını da yapacağını biliyorum ona asla şüphem yok ama benim iyileşmemi beklemeni istiyorum senden. Endişeli ve anlayışlı gözlerle bana baktı Nihat abi. İyi tamam öyle olsun. Ama iyileşir iyileşmez derhal başlatırım haberin olsun. Sağ ol abi. Tuna, Esra kalıyor musunuz siz Sahra'nın yanında? İkisi de hep bir ağızdan kalıyoruz deyince Nihat abi gülümseyerek veda etti ve odadan çıktı. Seni yeni buldum, iyileşene kadar hiçbir güç de bıraktıramaz artık. Esra, ben iyiyim burada. Cidden git istersen sen de. Delirdin mi be? Ne gitmesi? Ölürüm de gitmem buradan. Esra bakışlarını Tuna'ya çevirdi. Değil mi Tuna. Yalnız bırakmayız Sahra'mızı. Tuna yarım bir şekilde gülümsedi bırakmayız. Gözlerimin içine baktı: Bırakmam...

Birkaç gün sonra:

Uzan bakayım yatağına. Aman kolundaki alçıya dikkat et. Hah şöyle. Bekle ben bir yastık daha bulup getireyim. Esra! Bekle buna gerek yok iyiyim ben! Arkasından seslensem de duymadı. O konuşmanın ardından 3 gün geçmişti. Nihayet eve varabilmiştim. Bu süreçte Tuna ve Esra bana fazlaca destek olmuşlardı. İkisine de gerçekten minnettardım. Tuna işleri olduğunu söyleyip Esra ile beni evime bıraktıktan sonra akşam üzeri tekrar uğrayacağını söyleyip gitmişti. Esra odaya elinde yastık yığınıyla tekrardan çıkageldi. Onlar ne be! Nereye sığdıracağız o kadar yastığı Esra? Sen dur bakayım bir. Ben halledeceğim şimdi. Tek tek yastıkları vücudumun çeşitli yerlerine sıkıştırdı. Esra? Yastıklardan birini bacağımın altından çektim gülerek. Biliyorum benim için endişelisin ve bana en iyi şekilde bakmak istiyorsun ama sence bu kadarı da fazla değil mi? Ayyy, Sahra! Ben ne yaptığımı biliyor muyum sence? İşte bende onu diyorum ya canım arkadaşım. Gel, sakince otur şöyle. Bir dinlen. Kaç gündür peşimde koşuşturmaktan harap oldun. Aşk olsun Sahra. Duymamış olayım bir daha. Yatağımın boş kısmına gelip oturdu. İyisin değil mi? Ağrın, sızın yok eminsin? Sağ elimi iki elinin üzerine bastırdım. Eminim. Bak ne diyeceğim. Madem bugün ikimiz de tim gün beraberiz kalk mısır patlat da bir film izleyelim. Ne zamandır izlemiyorduk beraber. Film mi? Bu halde mi? Ayyy, Esra yemin ederim çıldıracağım birazdan! Bir şeyim yok! İyiyim diyorum ya kaç gündür. Endişeli gözlerle bana baktı birkaç saniye. Sonra da gülümseyerek yataktan kalktı. İyi gel seni salona götüreyim. Oradan da mutfağa geçip mısır patlatayım bari ikimize...

Gözümü açtım. Boş bir depoda ellerim zincirlenmiş bir şekilde yatakta yatıyordum. İyide en son evdeydim. N- Nasıl buraya getirilmiştim tekrardan? Ayak sesleri duydum boş depoda yankılanan. Etrafıma baktım ama kimseyi göremedim. Ellerimdeki zincirleri çekiştirerek kurtulmaya çalıştım umutsuzca. Hızlı hızlı nefesler alıyordum. Hayır. Hayır. Hayır! İmdat! Yardım edin! Kimse yok mu! Çıkarın beni buradan! Ayak sesleri çok daha yakınıma geldi. Kimsin? Seni neden göremiyorum? Saçlarımın arasında sıcak ürpertici bir nefes hissettim. Çünkü her yerdeyim. Duyduğum hırıltılı sesle bütün vücudum gerildi korkudan. O.... O buradaydı. Git! Rahat bırak beni! Yetmedi mi bana yaptıkların? Kulaklarımı kapatmak isteyeceğim bir kahkaha sesi yükseldi çok yakınımdan. Sana ne yaptım ki kış çiçeği? Asıl her şeye şimdi başlıyoruz. Bir anda yüzüme çok yakında duran yüzünü gördüm. Nefesim kesildi. Beni neden rahat bırakmıyorsun deniz katili? Bildiğin soruların cevabını bana sorma kış çiçeği. Ne yaptım ben sana? Ne istiyorsun benden? Senden ne mi istiyorum? Senden seni istiyorum. Beni mi? Ne için? Yarım kalan kapanmamış bir hesabımız var senle kış çiçeği ve bu benim oldukça sinirimi bozuyor. Öldürecek misin beni? Hayır, öyle kolay ölmeyeceksin merak etme. Seninle özel olarak ilgileneceğim. İlk defa cezayı kesen kişi ben olacağım. Seni denizime kurban etmeyeceğim. Seni kendime kurban edeceğim kış çiçeği. Özel ve güzel bir ölümün olacak bizzat benim ellerimden. Gözümden bir yaş aktı. O kadar yakınımdaydı ki nefesi tenimi yakıyor ve acı çekmeme sebep oluyordu. Bırak... Bırakmam. İstemiyorum. İstiyor musun diye sormadım. Sol elinin işaret parmağının tersiyle gözümden akan yaşları aldı hafifçe. Bulunduğumuz ortam değişti bir anda. Ellerimdeki zincirler yok oldu. Ayakta duruyordum. Karanlıktı etraf. Sanırım bir deniz kenarındaydık. N-Nasıl? Ama biraz önce? İşaret parmağı beni susturmak istercesine dudaklarımda baskı yaptı. Sessiz ol. Kulağıma kıyıya vuran dalgaların sesi geliyordu. Üşüyordum ama rüzgardan mı korkudan mı kestiremedim. Niye geldik buraya? Görmek için. Kimi? Karanlık bir sokak lambasıyla aydınlandı ve onu gördüm. Kollarının arasında ona sırtını yaslamış bir adam duruyordu. Korkuyla nefesimi tuttum ve birkaç adım geriledim. Yapma! Tanıdın mı sende bu adamı kış çiçeği? Bırak onu! Kollarındaki adam yardım istercesine bana bakıyordu. O ise bunu fark edince elindeki bıçağı adamın boynuna doğru iyice bastırdı. Anlık bir cesaretle öne doğru atıldım adamı kurtarmak için ve bir anda kendimi onun kolları arasında buldum. Adam? Nereye gitmişti? Sırtımın göğsüne değmesiyle kaskatı kesildim. Nasıl? Biraz önce kollarında bir adamı tutmaktaydı. Yer mi değiştirmiştik? Adama ne yaptın? Onu bırakmamı istememiş miydin az önce? Boynuma bir bıçak dayandı. Onu bırakıp beni öldür demedim sana! Beni iyice kendine bastırdı. Burayı hatırladın mı kış çiçeği. Etrafa baktım istemsizce. Şaşkınlıkla gözlerim büyüdü. Buraya nasıl geldik? Bu senin rüyan. Bunu sadece sen kontrol edebilirsin. Ben mi istemiştim buraya gelmeyi? Kaşlarımı çattım öfkeyle. Yalan söylüyorsun. Buraya gelmeyi neden isteyeyim ki? Hem de seninle! Aklını kaçırmış olmalısın! Pis gülüşü kulaklarımda yankılandı. Aklını kaçıran sensin. Dediğim gibi burası senin rüyan. İster inan ister inanma bunlar senin kafanın içinde yaşanıyor. Neredeyse ağlayacaktım sinirden. Niye seni görüyorum o zaman. Burada bari rahat bıraksana beni. Boğazımdaki bıçağı bana hatırlatmak istercesine tehlikeli bir yavaşlıkta boynumda sürttü. Seni bırakacağımı sana düşündüren nedir? Kendi isteğinle kollarımın arasına kendin geldin. Hiçbir güç seni şuanda öldürmeden bırakmama vesile olamaz. Kulakları tırmalayan bir çığlık attım. Ama o bunu umursamadı. Cezanı çekmek zorundasın kış çiçeği. Bıçağın keskince boğazımı kestiğini hissettim ve dayanılmaz bir acı içinde onun kolları arasında güçsüzce yere yığılacağımı hissettiğim an yere düşmek yerine yumuşak bir toprağa düştüm. Hadi ama! Ne zaman bitecekti bu rüya? Üstüme atılan toprakla gözlerimi yukarıya kaldırdım. Ne yapıyorsun? Görmüyor musun? İlk önce seni öldürdüm şimdide gömüyorum. Öldüysem nasıl yaşıyorum? Yaşamıyorsun ki? Neredeyiz? Rüyanda. Her zaman bu şekilde sinir bozucu cevaplar vermek zorunda mısın? Cevap vermeden gülümseyerek üstüme toprak atmaya devam etti. Hey, ölmedi diyorum sana! Ne diye gömüyorsun beni canlı canlı? Delirdin mi be adam! Üstüme toprak atmaya devam etti. İçinde olduğum mezardan çıkmaya çalıştım ama üstümde görünmez bir yük vardı sanki ve kıpırdamamı engelliyordu. Sadece dudaklarımı hareket ettirip konuşmak dışında bir şey yapamıyordum. İşe bak kendi rüyamda kendi kendimi kontrol edemiyordum daha. Üstüme atılan topraklar yüzüm dışında her yerimi kaplamıştı. Son toprağı atmadan yüzüme baktı. İyi uykular demeyi çok istesem de uyanmalısın kış çiçeği. Uyan...

Çığlık çığlığa gözlerimi açtım. Sol kolum sanki onun varlığını bana hatırlatmak ister gibi acıyordu. Terlemiştim. Sanki gerçek anlamda gördüklerimi yaşamış gibiydim. Kolumun ağrısıyla odada yüksek sesli inlemelerim yankılandı. Anlaşılan Esra çığlıklarımı duymamıştı. Aksi takdirde hemen beni sakinleştirmek için yanıma gelirdi. İzlediğimiz filmi bitirdikten sonra ikimiz de acıktığımız için akşam yemeği hazırlamıştık. Tabii Esra kolumu bahane ederek beni sadece izleyici olarak tutmuştu mutfakta. Yemeğimizi hazırlayıp yedikten sonra Bu sabah iş çıkışı yanımıza uğrayacağını söyleyen Tuna geldi. Biraz bizimle oturduktan sonra müsade isteyerek evine gitti. Hala bana karşı ilgisi olsa da deniz kenarında ona haddini bildirdiğim için eskisi gibi davranmıyordu artık. Tuna ne kadar iyi bir çocuk olsa da doğru olanı yapmıştım kendimce. O gidince Esra'yla gece geç saatlere kadar elimizde kahve fincanlarıyla konuşmuştuk. Aslında bu ortamı özlediğimi fark etmiştim o an. Uzun zamandır biriyle bu şekilde zaman geçirmiyordum. Bu iyi gelmişti bana. Sonrasında ise Esra dinlenmemi söyleyerek kendi elleriyle beni yatırmıştı yatağıma. Kendi de salondaki koltukta uyuyacağını söylemiş ve ben itiraz dahi edemeden kapıyı üzerime kapatıp gitmişti deli kız. Yataktan kalkarak balkona çıktım elime telefonum alarak. Köşedeki sandalyeme geçerek dışarıyı izlemeye koyuldum kendimi sakinleştirerek. Rüyaydı hepsi Sahra. O sana bundan sonra sen istemediğin sürece dokunamaz. Geçti gitti her şey diyerek kendimi rahatlatmaya çalıştım. Sandalyenin üstünde yavaş yavaş uykum gelirken masada titreşen telefonumu elime aldım. Kimdi gecenin bu saatinde? Ekrana baktım. Günler sonra Asaf gecenin bu saatinde beni arıyordu Nihayet. Telefonu açarak kulağıma yerleştirdim. Sahra Nasılsın? Arayamadım seni kusura bakma. Başın hep kalabalıktı. Uygun olmayacağını düşündüm. Dedikleriyle dışarıya göz gezdirdim. Beni gözetletiyor musun Asaf? Seni o halde bırakamazdım Sahra. Tabii ki olası başına gelecek kötü bir duruma karşı seni gözetletiyorum Sahra. Hele de Azat'a kimin yardım ettiğini öğrendikten sonra bunu yapmam lazımdı. Kayra Karaman hiç de hafife alınacak bir adam değil Sahra inan bana. Sanki onu tanıyor gibi konuşuyorsun Asaf. Elbette onu tanıyorum ama sizin bildiğiniz gibi değil. Nasıl yani? Kayra Karaman herkesin bildiği gibi biri değil. Siz onu ilaç sektörünü elinde tutan başarılı bir iş adamı olarak görüyorsunuz. Emin ol bu sadece halka gösterdiği kimliklerinden biri. O, Türkiye'deki yer altı mafyasını kontrol eden önemli liderlerden biri Sahra. Asıl işlerini yeraltındaki ortaklarıyla halleder. O şirket göründüğü gibi sadece ona ait değil. Ona yardım eden çokça ortakları var. Nasıl genç yaşında bu kadar zengin ve tanınır biri oldu sanıyorsun? Derin bir nefes bıraktım dışarıya doğru. Peki şimdi ne yapacağız? Şuanda iyileşmeni beklemekten başka yapacağımız bir şey yok Sahra. Öylece oturup bekleyecek miyiz yani? Hayır tabii ki de. Kayra Karaman'ın yakın zamanda geliştirdiği yeni bir ilacı piyasaya sürmeden önce gizli bir lansman partisi düzenleyecek. Bu parti her sene iki kere yapılır. Bu düzenlenen partiler sırasıyla bütün ortaklar tarafından yapılır. Şimdi sıra Kayra Karaman'da. Bu partiye o ev sahipliği yapacak. Anlayacağın düzenlenen bu parti büyük önem teşkil eder. Bizde onu bu partiden vuracağız. Ne yapmayı düşünüyorsun? Sen şimdilik bunları düşünme. İyileşmene odaklan. Ben senden başka bir şey istemek için aradım. Nedir? Kayra Karaman'la küçük bir görüşme yapmanı istiyorum. Azat Deniz Erdemir'in soruşturması size geçmedi mi? Evet. Onu zaten ifade için karakola çağırtmayı düşünüyorduk. O zaman henüz harekete geçmediler çünkü karakola gelseydi bunu bilirdik. Neyse senden onun şirketine küçük bir ziyaret düzenleyip onunla konuşmanı istiyorum. Ne hakkında? Ona sadece küçük bir gözdağı vermeni istiyorum, yapabilir misin? Yaparım da neden benden bunu istiyorsun ki? Şuanda Kayra Karaman'ın bütün dikkati düzenlendiği lansman partisinde. Onunla konuşarak aklını karıştırmanı ve kafasını sana takmasını istiyorum. Bu şekilde aklını meşgul ettiğimiz için lansman partisini pek düşünemeyecektir. İllaki bir hata yapacaktır kafayı sana taktığı için. Bu şekilde yaptığı en ufak açıklıktan sinsice içeri sızıp o partiyi mahvedeceğiz. Emin misin Asaf? Bu gayet riskli bir plan. Denemeye değer. Bunu yapabileceğini biliyorum Sahra. Onun aklını öyle bir karıştır ki başka hiçbir şey düşünemeyecek hale gelsin kısa bir süreliğine. Asaf salak bir adam değildi. Aklında bir planı olmadan boş yere adım atmazdı. Bugüne kadar dediği her şeyi bir şekilde gerçekleştirmiş bir adamdı. Ona güvenmeyi seçerek: Dediğin gibi olsun. Seni haberdar ederim. Teşekkür ederim Sahra. Haberlerini merakla bekleyeceğim. İyi geceler. İyi geceler diyerek telefonu kapattım. İsteğim üzerine Nihat abi henüz kimseye bir şey söylememişti. Benim iyileşmemi bekliyordu. Ama daha fazla istesem de bekleyemezdi bunu biliyordum. Bu nedenle hızlıca harekete geçip Kayra Karaman'la herkesten önce konuşmam lazımdı...

2 hafta sonra:

Nihayet şirketin önündeydim. İçeri girmeden önce biraz toparlanmak adına durdum. Esra'yı evine göndermek hiç kolay olmamıştı ama bugün alçım çıktıktan sonra onu iyi olduğuma ikna edince hiç istemeyerek de olsa kendi evine gitti 2 hafta sonra. Sağ olsun bu süreçte benimle çok ilgilenmişti. Alçımın kolumdan çıkmasını fırsat bilerek ilk iş Asaf ile konuştuğumuz gibi Kayra Karaman'ın şirketine gelmiştim. Artık iyileştiğime göre bugün, yarın haberlerde onun karakolda görüntülendiğine dair başlıklar yerini alırdı. Şirkete doğru emin adımlarla yürüdüm. Görkemli, büyük kapının içinden geçerek lobiye doğru ilerledim. Lobinin önüne gelmem ile görevli kadın başını kaldırarak bana gülümseyerek baktı. Buyurun, ne için gelmiştiniz? Kayra Karaman şu an şirkette mi acaba? Onunla görüşmeye gelmiştim. Kendisi şuanda önemli bir toplantıda. Randevunuz var mıydı Kayra Bey'le görüşmek için? Eğer varsa sizi bekleme odasına alabilirim. Randevum yok ama yine de sizden onunla görüşmek adına beni bekleme salonuna götürmenizi istemek durumundayım. Maalesef, eğer randevunuz yoksa böyle bir şeyi yapmaya yetkim yok hanımefendi. Çantamı açarak içinden cüzdanımı çıkardım ve rozetimi gösterdim. Ben polis Kardelen Sahra Aktaş. Kayra Karaman'la derhal görüşmeyi talep ediyorum. Aksi takdirde ekip arkadaşlarımla gelerek onu gözaltına almamız gerekecek. Bunu ona iletmenizi tavsiye ederim. Karşımdaki kadın ciddi bir ifadeyle baktı. Kendisine ileteceğim Kardelen hanım. Buyurun sizi bekleme odasına alalım. Gülümseyerek kadını takip ettim ve bir asansöre bindik. Kayra Bey ile ne hakkında görüşeceksiniz acaba? Maalesef bunu size söyleyemem mesleğimin icabı uygun olmaz, kusura bakmayın lütfen. Kadın anlayışla başını salladı. Bu yüksek katlı binanın 10. katında durarak asansörden indik. Kadını takip ederek bir süre yürüdükten sonra kadın bir odanın önünde durup benim için kapıyı açtı ve içeriye girdim. Sizi burada biraz bekletmek durumundayım kusura bakmayın lütfen. İstediğiniz başka herhangi bir şey var mı acaba? Yok, teşekkürler. Kayra Bey'i hemen haberdar ederseniz sevinirim. Kadın başını sallayarak çıktı odadan ve onun gidişiyle yalnız kalarak beklemeye başladım. Yaklaşık 1 saat sonra kapı açıldı ve içeriye bütün heybetiyle bana bakan Kayra Karaman girdi. Onun gelişiyle ayağa kalktım. Yürüyerek tam karşımda durdu. Elimi uzattım gözlerinin içine bakarak. Kardelen Sahra Aktaş, bir polis memuruyum. Gülümseyerek elimi sıktı beklemeden. Kayra Karaman, içinde bulunduğunuz şirketin Ceo'suyum. Size nasıl yardımcı olabilirim Sahra hanım? Sizinle konuşmamız gereken önemli konularımız var Kayra Bey. Tabii buyurun. Biraz önceki oturduğum koltuğa geri oturdum. Ne içersiniz? Ne ikram edelim size? Gerek yok, teşekkür ederim. Israr ediyorum. Bir Türk kahvenizi içerim o zaman. 2 Türk kahvesi getirin ve bizi odada yalnız bırakın. Tabii efendim. Adamın gidişiyle odada sadece ikimiz kaldık. Yüzündeki gülümseme silinmeden şekil değiştirdi ve içtenlikten uzak sinsi bir gülümsemeye dönüştü. Benimle konuşmak istediğiniz konu nedir kahraman hanım? Beni bildiğini zaten biliyordum. Bunu saklamadan benimle konuşarak beni sindirmeye çalışıyordu. Bozuntuya vermeden: Emin ol ilgini çekebilecek bir konu Kayra Karaman. Rahatça arkasına yaslanarak gözlerimin içine baktı dinliyorum...

 

Evett, bu bölümü de burada bitirmiş bulunmaktayım. Yazdığım 3 bölüme kıyasla daha kısa bir bölümle karşınızdayım bu sefer. Gördüğünüz üzere artık her iki tarafta birbirini tanıyor ve bunu saklamıyorlar. Lansman partisi yaklaşıyor. Bakalım Asaf'ın aklındaki plan ne? Partiye nasıl bir damga vuracak? Kayra buna izin verecek mi? Hepsi ve daha fazlası ilerleyen bölümlerde. Bu arada daha önce vermeyi unuttuğum birkaç bilgiyi de buradan vermiş olayım. Bu seri benim yazdığım ilk kurgu. Eksik ve hataları illaki olacaktır. Şuanda mezun bir öğrenci olarak YKS sınavına hazırlanırken yazıyorum bu seriyi kafa dağıtmak adına ve yazmaya devam ettikçe hoşuma gidiyor. O yüzden bu seriyi yazmayı seviyorum. Umarım sizde okumayı seviyorsunuzdur. İyi ya da kötü eleştirilere "saygı çerçevesinde" olmak şartıyla her zaman açığım bunu da burada belirtmiş olayım. Kitap hakkında vereceğim bilgilere gelecek olursak bu seriyi 2 kitaplık bir seri olarak yazmayı düşünüyorum. Şuanda yazdığım ilk kitap "Kandelen "40 bölüm olacak. Göründüğü üzere yarıyı çoktan geçtik. İlk kitaptan sonra yazmaya sezon finali arası verir miyim şuan bilmiyorum. 2. kitaba gelecek olursak ismi "Kardelen" olacak ve o da aşağı yukarı 30-40 bölüm arası bir şey olur gibime geliyor. Her iki kitapta da ne yazacağım, nasıl ilerleyecek her şey belli buna ikinci kitabın sonu da dahil olmak üzere. Durumlar şimdilik böyle bu açıklamayı sizlere daha önceden yapmadığım için yazıyorum şuanda. Aklınıza takılan sorular olursa yorumlara yazmaktan çekinmeyin lütfen. O zaman bir dahaki bölüme dek hepiniz hoşça kalın...

 

Loading...
0%