@handsimy
|
Azat Deniz Erdemir'in anlatımıyla: Kayra'yla yediğimiz akşam yemeğinden sonra dışarı çıkmıştım hava almak için. Evin bulunduğu arazi epey bir geniş olduğundan dolayı birkaç gündür her akşam yürüyüş yapmak için dışarı çıkar olmuştum. Kayra'nın getirdiği kurbanlarla cinayetlerimi işlemeye devam ediyordum. Şuana kadar biri başhekim diğeri boksör 2 kişi öldürmüştüm. İşlediğim cinayetleri Kayra ve adamları görünür bir deniz kenarına koydukları için işlediğim cinayetler denize koyulduktan yaklaşık birkaç saat sonra habere düşüyordu. Planım kurduğumuz gibi sorunsuz işliyordu. Halkın kahramana bakış açısı değişmişti şu son birkaç gündür. Öldürdüğüm adamların bilgileri de saklı olunca sanki ikimizin birlikte çalışıp cinayet işlediğimizi düşünüyordu herkes. Oturduğum çardakta elimdeki telefonda gördüklerimle şaşkınca ekranı yaklaştırdım yüzüme. Tutuklanmış mıydı? İyide nasıl? Çardaktan kalkarak eve doğru yürüdüm hızlıca. Kayra! Neredeysen çık ve yanıma gel hemen! Üst katlardan birinde Kayra'nın sesi yükseldi. Günümüz muhabirleri ne kadarda hızlılar. Ben bile adamlarımdan yeni haber alabilmişken nasıl hemen haberlere düşer ki? Sanırım kendime muhabir adamlar tutmalıyım. Sinirlice merdivenleri çıktım. 2. katta merdivenin başında beni bekliyordu. Ne yapmaya çalışıyorsun adi herif! Benden habersiz kurduğum plan üstüne plan oynamakta ne oluyor? Sakinleş ve odaya geç lütfen. Kumsal! Bize iki Türk kahvesi getir. Acı ve şekersiz olsun! Odaya geçip odanın ortasında dikildim. Kayra bana cevap ver! Benden izinsiz kızı nasıl tutuklattırırsın! Amacın ne senin piç kurusu! Hey hey sakin ol önce. Omuzlarımdan tuttu koltuğa oturmam için. Gel otur şöyle. Ayaklarını da uzat. Bir gevşe, sakinleş. Evet, özür dilerim arkandan iş çevirdim ama yapmak zorundaydım. Koltuktan kalkarak karşısına dikildim. Bana bak Kayra Karaman. O kıza ne yaparsan yap, umurumda değil ama sakın ola arkamdan iş çevirmeye kalkma. Aksi takdirde hiç kimseyi dinlemez onu da öldürürüm senide. Haklısın, özür dilerim ama sana bunu neden yaptığımı anlatmama izin ver önce lütfen. Oturduğum koltuğa geri oturdum. Nasıl tutuklattırdın kahramanı? Bugünkü depodaki ceset var ya onun koluna adını yazdım. Neyle bıçakla mı? Tabii ki de hayır. Çıkmayan bir kalemle yazdım. Keçeli kalemmiş. Kurbanımı mahvetmişsin. Deseydin ben yazardım bari. Sen çoktan gitmiştin. Bende o an öyle bir çözüm buldum işte. Cesedi nereye koydun peki? Kahramanın evinin önündeki deniz kenarına. İlk o mu gördü peki? Yok, cesedi koyar koymaz adamlarımdan biri ihbar etti cesedi. Polisler olay yerine gelip cesedi incelediklerinde gördükleriyle kahramanın evine gitmişlerdir ilk iş muhtemelen. Eee, kızı hapse attırıp işini orada mı bitireceksin yoksa? Beni niye tuttun oğlum o zaman? Hayır, düşündüğün gibi hapse tıktırtmayacağım. Hatta bu gece sabah olmadan karakoldan elini kolunu sallayarak çıkacağına da eminim. Amacın kız değil değil mi? Aynen öyle. Ona yardım eden kişiyi bulacağım bu gece. O kızı anca ona yardım eden kişi çıkarabilir. İyi öyle olsun. Cinayetlere devam ediyoruz değil mi? Devam edeceğiz, onda bir aksaklık olmayacak merak etme. Kahramanın kendisi bize gelene kadar durmayacağız kesinlikle. Oturduğum koltuktan kalktım. Sakın bir daha arkamdan iş çevirmeye kalkma Kayra! Bunu bir daha yaparsan seni boş yere tehdit etmediğimi anlamış olursun yoksa. Nereye gidiyorsun, kahve söyledim ya? Kahveleri sen iç bu gece ihtiyacın olacakmış gibi görünüyor... Gece saat 4 civarıydı. Uyku tutmadığı için balkonda sigara içerek dikiliyordum yarım saattir. Sigarayı Alcatraz'a girmeden önce çok içerdim. Alcatraz'a girdiğim 5 sene boyunca içmek şöyle dursun; kokusunu dahi hissedememiştim. Bu eve geldiğimden beridir içmeye tekrar başlamıştım. Eskisi kadar fazla içemiyordum ama en azından geceleri dışarıya doğru tüttürüyordum işte. Kayra'yla odalarımız üst üsteydi. Benim odam 2. katta onun odası ise son kattaydı. İlk geldiğimde kendisi ısrarla bana onun kaldığı katta bir oda ayarlamayı teklif etmiş fakat ben kabul etmemiştim. En üst katta sadece Kayra'nın odasında balkon vardı. Gerçi o kadar büyük bir alana da balkon denilirse. Balkonlu bir odada kalmak istediğimi söyleyince biraz düşündükten sonra bana bu 2. kattaki odayı vermeyi uygun görmüştü. Ne yalan söyleyeyim bunun için ona çok minnettardım. Elimdeki bilmem kaçıncı sigarımı bitirip tam odama geçecektim ki üst kattaki balkonda Kayra'nın sesini duydum. Sinirli bir şekilde sesini yükseltmemeye çalışarak telefonda konuşuyordu. Normalde hiç bu şekilde birilerini gizlice dinlemek gibi bir alışkanlığım yoktu ama bugün yaşananlar aklıma gelince ne konuştuğunu dinlemeye başladım. Olmaz, deniz katili ile şimdi o kızı yüzleştiremem. O kız bana bir süre daha canlı lazım arkasındakini bulmak için. Tamda tahmin ettiğim gibi benim hakkımda konuşuyordu. İyice öne yaklaşarak dinlemeye devam ettim. Anlaşılan onu takip ettiğimizi biliyor. Açıkçası böyle bir hareket beklemezdim ondan. Bu işte bir iş var. Aklınca bizimle oyun oynuyor. Güya deniz katilinin kız kardeşini kullanarak aklınca bizi tongaya düşürecek. O deniz kenarından uzaklaşmayın. İzlemeye devam edin. Duyduklarımla kan beynime sıçradı. Kardeşim... Benim melek kızıma ne yapıyorlardı. Odamdan çıkarak üst kata Kayra'nın odasına girdim kapıyı çalmadan. Şiddetli bir şekilde açtığım kapının sesiyle bana döndü Kayra. Şimdi kapatıyorum bir şey olursa haberdar edersiniz. Azat ne yapıyorsun gecenin bu saatinde odamda? Tehlikeli bir şekilde sinirle sırıttım. Benimle konuşmayı sevdiğini söylememiş miydin Kayra Karaman? Seninle konuşmaya geldim tamda istediğin gibi. Şimdi mi? Aynen öyle. Bakışlarıyla beni inceledi. İyi geç otur şöyle. Ne hakkında konuşmak istiyorsun Azat? Biraz önceki kapattığın telefon konuşması hakkında. Ne saçmalıyorsun sen? Ayağa kalkarak benden beklemediği bir şekilde boğazını sıkıp koltuğa yapıştırdım onu. Seni bildiğin soruların cevapları hakkında yalan söylememen gerektiği hakkında uyarmamış mıydın? Şimdi ben tekrar sormadan cevap ver! Kardeşime ne olmuş? Azat... B- boğazımı bırak. Duyduklarımla iyice sıktım boğazını. Soruma cevap verirsen neden olmasın? Azat nefes alamıyorum bırak boğazımı. Dediklerini umursamadım. 3'e kadar sayacağım. Eğer duymak istediğim cevapları vermezsen gördüğün son yüzün ve duyduğun son sesin ben olmasını sağlarım. 1... Elleriyle boğazımdaki ellerini çekmeye çalışıyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. 2... Cevap vermesini bekledim. Hala suskun olduğunu görünce tam 3 deyip onu öldürecektim ki Kahraman... kahraman kardeşinin mezarının yanında. Duyduklarımla üstünden geri çekilerek boğazını serbest bıraktım. Boğazını serbest bırakmamla şiddetli bir şekilde öksürmeye başladı. Sen... delinin tekisin. Öksürüğünü kontrol altına almaya çalışarak yüzüme baktı. Az daha beni öldürüyordun katil herif! Aniden odanın kapısı açılıp içeriye birkaç koruma girdi. Abi! İyi misin! Kayra elleriyle korumalarını durdurdu. Çıkın odadan. Abi- Çıkın odadan ve bizi yalnız bırakın derhal! Korumaları Kayra'nın sözünü ikiletmeden dışarıya çıktılar. Odada yine sadece ikimiz kalmıştık. Devam et. Melek'e ne yapıyorlar? Söyleyip söylememe arasında gidip geldi. Kayra! Melek'e kim ne yapıyor seni bu odada sikmeden söyle çabuk! Kardeşine bir şey yaptıkları yok Azat. Kahraman... Kahraman ne? Ne yapmış o siktiğimin kızı yine? Bana kız kardeşinin mezarını kimin bulduğunu ve polise ihbar ettiğini sormuştun ya. O kişi kahramanmış. Gözlerimi kapattım sinirle. Nerede! Söyle bana nerede o! Azat gidemezsin! Çok tehlikeli! Sence dediklerini umursuyor gibi görünüyor muyum amına koyayım! Nerde o söyle! Hayır! Gitmene katiyen izin veremem Azat! Sırf senin intikamın yüzünden her şeyi riske atamam ben! Kayra'nın balkonda duyduğum konuşması aklıma geldi bir anda. Deniz kenarı. Melek'in mezarını kazdığım deniz kenarı... Hızlıca çıktım odadan. Kendi odama giderek arabamın anahtarını ve silahımı alarak odamdan çıktım ve aşağı indim. Kayra peşimden geliyordu. Kahretsin Azat! Bunu yapamazsın! Bunun tuzak olduğu barizce ortada! Oraya gitmene izin veremem! Kayra'nın dediklerine kulak asmadan evden çıktım. Kayra dışarıdaki adamlarına seslendi. Tutun şunu! Emriyle adamları üstüme gelmeye başladı. Arabamla olan mesafeme baktım. Koşsam yetişebilirdim ama yakalanma ihtimalim de vardı. Buna karşılık belimdeki silahı çıkardım ve üzerime gelen korumanın bacağına ateş ettim. Korumalar üzerime gelmeye devam ederken silahı Kayra'ya doğrulttum. Korumalarına bana yaklaşmamalarını söyle yoksa yemin olsun seni hiç düşünmeden vururum. Azat, yapma! Gir içeriye başka bir yol bulalım. O kız kendisi gelecek zaten ayağımıza. Görmüyor musun, besbelli bir tuzak bu. Kes sesini ve adamlarını üzerimden çek Kayra! Kayra belindeki silahı çekerek hiç beklemediğim bir an koluma ateş etti. Hiçbir yere gitmiyorsun Azat Deniz Erdemir. Derhal emrime uy ve içeriye geç! Kurşun saplanan koluma baktım. Seni tam adımı kullanmaman gerektiği konusunda uyarmıştım. Acısını umursamadan silahımı ateşleyerek Kayra'ya sıktım. Kurşun hızlıca hareket kabiliyetini yitiren elim yüzümden hedeflediğim alnının ortası yerine kulağının kenarına isabet etti. Arabamın yanına gelmiştim kaşla göz arasında. Cebimden anahtarı çıkarıp kitli arabayı açtım. Yakalayın, kaçmasına izin vermeyin sakın! İstersen arkama bir ordu gönder yine de bu gece o kızı öldürmeme engel olamazsın! Lanet olsun Azat! Bekle bende geliyorum seninle! Hızlıca yanıma gelerek yanıma bindi. O kızı öldürmene izin veremem. Sadece o kızı kaçıracağız. Kaçırdıktan sonra ne yapacağımızı düşünürüz. O kıza bu gece elini sürmüyorsun Azat. Anladın mı beni? Cevap vermedim. Arabayı çalıştırarak harekete geçtim... Deniz kenarına gelince sertçe arabamı durdurdum. Kapıyı hızlıca açıp arabadan indim. Kayra da benim inmemle arabadan indi ve beni takip etmeye başladı. Denize inen merdivenlerden indim. Hava aydınlanıyordu. Silahını bana ver. Kumun üstünde yürürken yan gözle Kayra'ya baktım. Bakma öyle. Kızı öldürmene izin veremem. Her ne yapacaksan " öldürmek dışında" bunu kızı kaçırdığımız zaman yaparsın Azat. Adımlarımı hızlandırarak kumda yürümeye devam ettim. Sen beni dinliyor musun! Kes o sesini, bana emir verme Kayra dedim sakince. Sonunda kumdan çıkarak Melek'i gömdüğüm ormanlık alana doğru ilerleyince mezarın başında bana bakan bir kadın gördüm. Bu oydu. Beni görünce konuşmaya başladı. Hoş geldin deniz katili. Bende korkak gibi kaçtığını düşünüp hiç gelmeyeceksin zannetmiştim. Kayra koluma dokundu. Sakin ol. Seni kışkırtmaya çalışıyor. Dediklerimi unutma. Kolumdaki elini çektim ve yavaşça ayağa kalkan kızın karşısında dikildim. Ne o bakıyorum da vurulup gelmişsin. Seni her gördüğümde niye bu kadar zayıf dav- Elim boğazını sardı ve kızın boğazını güçlüce sıktım. Sen... Azat! Kızı bırak. Onu öldürmeyeceksin. Bunu konuşmuştuk. Kafamı sinirle sağa ve sola doğru çevirdim kızı bırakmadan. Sen bunun bedelini ödeyeceksin kış çiçeği. Sana cezanı bizzat ben vereceğim. O sırada kızın cebine giden elini gördüm ve bir elimi bırakarak cebindeki elinin bileğini sıktım. Sence aynı tuzağa bir daha düşer miyim sanıyorsun ha? Düşmez misin deniz katili? Bunlar çok fazla cesurca söylenmiş altı boş sözler değil mi sence de kış çiçeği? Bileğini kendime çekerek elindeki bıçağı aldım sertçe ve yanımda duran Kayra'ya verdim. Tut şu bıçağı. Kayra elimdeki bıçağı alıp cebine koydu. Boğazını sıktığım kız cesur gözükmeye çalışsa da ellerimin altında kıvranıyordu. Boğazındaki ellerimi daha da sıkılaştırdım ve yüzümü kızın yüzüne yaklaştırdım. Bu sefer ben senin öldüğüne emin olacağım kış çiçeği. Yüzümü kulaklarına yaklaştırdım ve onun duyacağı bir şekilde fısıldadım. Tabii gereken cezayı sana çektirdikten sonra. Kız sıktığım boğazına karşılık beni engellemeye çalışmıyordu. Tutamayacağın sözler vermeni tavsiye etmem deniz katili. Sen bana çok istesen de hiçbir şey yapamazsın dedikten sonra kollarımın arasına yığıldı kaldı. Onun düşmesine izin vererek ellerimi çektim. Kayra yere düşen kızın yanına eğilerek onu kucağına aldı. Kayra'yı beklemeden arabama doğru yürümeye başladım. Arabaya binmeden son bir kez denizime baktım. Şuanda arka koltukta baygın yatan bu kızı denizime kurban etmeyi ne de çok isterdim oysa... Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla: Yavaşça gözlerimi açtım. Yutkundukça boğazım acıyordu. Şuandaki olduğum durum yüzünden Asaf'a içimden bildiğim tüm küfürleri sıralıyordum. Ona müdahale etmemem gerektiğini söylemişti. Bana bir bıçak vererek onun görebileceği açıda ona saplar gibi hareket etmemi istemişti. Derdi beni güçsüz göstermekse bunu çok güzel becermişti. Nerede olduğuma baktım. Bir depodaydım. İki kişilik bir yatakta zincirlenmiş bir şekilde yatıyordum. Yatakta zincirli elimin izin verdiği kadarıyla oturur pozisyona geçtim. Tam karşımda yatağın önünde o oturuyordu. Tiksinir gözlerle beni izliyordu. Sonunda uyanabildin kış çiçeği. Gözlerimi ona doğru diktim. Konuşmaya çalıştım ama sesim pütürlü ve kısık çıkıyor ve her konuşmaya yeltendiğimde boğazımda dayanılmaz bir acı nüksediyordu. Sanırım boğazını biraz hırpalamışım ha? Sinirle benimle dalga geçen adama baktım. Hiç sinirli, mağdur kızı oynamanı tavsiye etmem kış çiçeği. Beni bunlarla kandıramazsın artık. Depoya başka kimse var mı diye göz attım. Görünürde kimse yoktu. Kendimi zorlayarak konuşmaya çalıştım. Beni bu şekilde mi cezalandırıyorsun deniz katili? Sıradaki planın ne? Üzerimde değişik fantezilerini uygulamak mı? Edepsiz kız... Sana o yatakta neler yapacağımı bilseydin emin ol o aklındaki düşünceleri üzerinde gerçekleştirmemi isterdin. Yanıma doğru ilerledi yavaşça. Biliyor musun çok şanslısın. Kayra'nın bugün çokça işi var o yüzden burada sadece sen ve ben varız ve ben sana karşı kendimi tutmayı hiç düşünmüyorum... Acıyla bağırdım. Dayanılmaz bir acı vardı vücudumda. Bu manyak tek tek eklem yerlerimi yerinden çıkaracağını söylemişti ve bunu yapmaya omzumdan başlamıştı. Sol kolumu omuzumdan ayırmıştı ve ben şuan çok fazla acı çekiyordum. Her çığlık atışımda boğazım yırtılıyormuş gibi hissediyordum ama şuan omuzumdaki acı daha baskındı boğazıma göre. Acele etmeden bunu tek tek yapacağım kış çiçeği merak etme. Çok fazla acıdan bayılmanı istemiyorum. Sana bunu yaparken uyanık kalman lazım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Konuşuyordum ama sesim çıkmıyordu. Attığım çığlıkları ve boğazımdaki hasarı göz önüne alacak olursak gayet normaldi sesimin çıkmaması. O ise bundan müthiş derecede zevk alıyordu ve bunu saklamam gereği de hissetmiyordu. Yeterince bekledikten sonra sol kolumun dirseğini tuttu. Ne yapacağını anlayınca kolumu elinden çekmeye çalıştım ama çıkık omzum buna engel oluyordu. Bu biraz acıyabilir kış çiçeği diyerek kolumu tuttu ve güçlü bir şekilde çekerek dirsek bölgemdeki eklemi de çıkarttı. Canımın yanmasıyla tiz bir çığlık attım. Burnumdan hızlı hızlı nefesler alıyordum. Başım ağrıyordu. Sol kolumun çıkık yerlerinde hissettiğim acı bütün vücuduma dağılıyordu. Elleriyle başımı tuttu ve gözümden akan yaşları sildi. Ağlama. Daha yeni başlıyorum. Enerjini burada tüketme. Nasıl olsa önümüzde upuzun bir gün var değil mi kış çiçeği? Gözlerine sinirle baktım sanki onu parçalayacakmış gibi. Bakıyorum da hala cesur rolünü oynamayı devam ediyorsun bana karşı. Sana bir istisna sağladım kış çiçeği ama sen buna uymak yerine defalarca karşıma çıkmayı seçtin ve bana başka seçenek bırakmadın. Üstelik beni daha da sinirlendirerek sanki başka bulunacak mezar yokmuş gibi gittin kardeşimin mezarına bulaştın. Onu çekip kopardın benden! Senin yüzünden onu tamamen kaybettim ben! Sertçe sol elimi tuttu bu seferde. Elimi elinden kurtarmaya çalıştım. Şuanda kendini kaybetmiş gibiydi. İyice kontrolden çıkmıştı. Buda ondan gerçek anlamda korkmama neden oluyordu. Baş parmağımı tutup hızlıca çekerek onu da yerinden çıkardı. Bu daha da çok acımıştı. Ya da ben acım katlandıkça daha fazla acı çekiyordum. Nefesim kesiliyor, kalbim sıkışıyordu. İşaret parmağımı tuttu bu seferde. Yapma diye bağırınca sesim acı bir şekilde boş depoda yankılandı. Beni duymuyormuşçasına işaret parmağımı da yerinden çıkardı. Bir çığlık daha attım. Sanki kurtulabilirmiş gibi elimin bağlı olduğu zincirleri çekiştirdim. Neden yaptın bunu! Neden kardeşimi benden aldın! Ne istedin kardeşimden söyle! Oldukça yüksek çıkan sesi bende ellerimle kulaklarımı kapatma isteği uyandırıyordu. Orta parmağımı tuttu. Şuanda kendimi berbat hissediyordum. O ise bunu umursamıyordu. Orta parmağım onun tarafından sertçe çekilerek yerinden çıkarıldı. Bana bak! Yüzünü asla yere eğme. Bundan kaçmaya çalışma. Bağır, çağır çığlık at canının yandığını bana göster kış çiçeği. İnatla başımı yerde tutmaya devam ettim. Elimi bırakıp yüzümü yukarı kaldırdı zorla. Ona direnmek istesem de acım büyük olduğu için pek direnemedim. Elleriyle gözyaşlarımı sildi. Melek'in mezarının boş olduğunu görünce bu acının bin katını yaşadım ben içimde biliyor musun kış çiçeği? İçimdeki bütün kemikler un ufak oldu sanki. Bende nefes alamadım o an. Neden? Hepsi senin yüzünden! Yüzük parmağımı da tuttuğu gibi onu da çıkartınca attığım çığlıkla ağzımda kan tadı hissettim. Boğazımdan gelen kan dudaklarımın kenarlarından süzüldü yavaşça. Bunu gören katil birkaç dakika durup acımın içime dökülmesine ve hissetmeme izin verdi. Ben seni kurtardım o gece. Kaçman için sana bir şans verdim. Anlaşılan bu uyarımı dikkate almayıp şansını değerlendirmeyi hiç düşünmemişsin bile. Sol elimdeki tek sağlam parmağım olan serçe parmağımı tuttu. Yapmaması için çığlık atarak kafamı sağa sola salladım. Bundan sonra beni dinlemeyi öğrenirsin umarım diyerek sol elimdeki tek çıkık olmayan parmağım olan serçe parmağımı da yerinden çıkarınca iyice kendimden geçtim. Bakışlarım kaymaya başladı. Acım hala yerini koruyordu ama vücudum uyuşmuştu resmen. Kafam algılamayı bırakmıştı. Puslu bir zihne sahiptim artık. Kafamı kaldırıp gözyaşlarımı yeniden sildi. Onun bana her dokunuşunda iğreniyordum artık. Elimde olsa seni çok çabuk öldürürdüm biliyor musun kış çiçeği. Ama bunu çok istesem de yapamıyorum. Biraz daha yaşaman gerekecek maalesef. Sana işkence çektirerek içimi tamamen rahatlatamayacağımın bende farkındayım. sol eli sol bileğimi tuttu. Ama en azından içimin biraz olsun rahatlamasına izin ver dedikten sonra bileğimi de yerinden çıkarttı ve ben onun acısını dahi hissedemeden gözlerim kapandı. Duyduğum son ses ise yine ona aitti. Sana bunları yaşattığım için suçlama beni. Çünkü bunları yaşamanı hiçbir zaman ben istemedim kış çiçeği dedi ve her yer karanlığa büründü... Kızın bütün kemiklerini kırdığını mı söylüyordun? Hayır, sadece sol kolundaki bütün eklem yerlerini kırdım. Aradaki fark ne Azat? İnsanın kolu toplam 64 kemikten oluşur Kayra. Ben senin söylediğin gibi 64 kemiği kırmak yerine sadece eklem yerlerini kırdım. Buda şuan sol kolunda 8 çıkık var demektir. Gerçekten şu durumda bana anatomi dersi mi veriyorsun cidden Azat? Sordun cevapladım Kayra. Geciktin, fazlasıyla seni bekledim. İşlerim vardı, anca gelebildim. Kıza başka hiçbir şey yapmadın değil mi? Yapmama fırsat kalmadan bayıldı maalesef. İyi bari için rahatladı mı? Belki biraz, ama hala onu öldürmeyi her şeyden çok istiyorum. Ahhhh, dostum sen gerçekten bir katilsin. Beni hafife almaman gerektiği hakkında seni daha önceden uyarmıştım Kayra. Sol kolumda inanılmaz bir acı hissediyordum. Bilincim yeni yeni yerine geliyordu. Konuşmaları duyunca gözlerimi açmadan dinlemeye çalıştım. Kolumun durumundan ötürü bu çok zordu çünkü her an acıdan inlemek ve çığlık atmayı istiyordum. Umarım Asaf sözünü tuttuğu gibi çabucak beni kurtarmaya gelirdi. Aksi takdirde buradan çıksa çıksa ölüm çıkar gibi hissediyordum. Adım sesleri duydum. Sanırım buraya geliyorlardı. Ne zamandır böyle baygın dedi adının Kayra olduğunu öğrendiğim adam. 3 saattir böyle. 3 saattir başında uyanmasını mı bekledin? Ya ne yapsaydım. Öldürse miydim? Ah, pardon buna izin vermemiştin değil mi! Bana sinirlenme Azat. İnan bana bu kızın en çok ben ölmesini istiyorum ama şuan değil. Bu kız öldürülüp kenara atılacak birisi değil. Onunla daha çok işimiz var. Elini çabuk tutsan iyi olur o halde. Çünkü onu her an öldürebilirim. Bir elin sol koluma yaptığı baskı ile ne kadar direnmek istemesem de çığlık atarak gözlerimi açtım. 3 saattir bekliyorum kış çiçeği. Artık uyuma numarası yapmayı kesmeni düşündüm. Sinirle ve acıyla kasılan yüzümle ona baktım. Sonra da yanındaki adama çevirdim bakışlarımı. Tahminen Azat ile aynı yaşıt ya da birkaç yaş daha büyüktü karşımdaki adam. Ne yani deniz katiline yardım eden bu genç adam mıydı? Ona bakmaya devam ederken konuşmaya başladı. Günaydın kahraman ya da Azat'ın hitabıyla kış çiçeği. Ben kahramanı tercih edeceğim senin için bir sıkıntısı olmaz umarım. Ne istiyorsunuz benden diye sordum kısık çıkan sesimle. Biz seni istiyorduk ve aldık. Bu soruyu asıl benim sana sormam gerekir kahraman. İyice yanıma gelerek başını eğdi. Asıl sen ne istiyorsun da kendi ayaklarınla bize geldin? Gecenin bir vakti kalkıp Azat'a meydan okuyorsun ve bizi kendi ayağına çağırıyorsun. Neden sen cevap ver? Sence sağ kolunun eklemlerini de kırmalı mıyım diyen deniz katiline baktım öfkeyle. Azat, önemli konuşmaları bölmekte üstüne yok. Eğer hıncını alamayıp birine işkence etmek istiyorsan sana birini bulup getiririm merak etme. Ama maalesef bu kız senin tarafından şimdilik işkence kotasını doldurdu. Söyle bakalım kahraman gerçek amacın ne? Bu kadar acı çekmeyi göze aldıysan bizden değerli bir bilgi koparma peşindesin demektir yanılıyor muyum? Acıyla inip kalkan göğsüm yüzünden istemeden de olsa yüzümü buruşturdum. Demek karşımda sadece acı çekip konuşmayacaksın öyle mi? Bizden uzakta deponun içinde tur atan deniz katiline seslendi. Azat fikrimi değiştirdim sanırım sağ kolu da halletmemiz lazım. Belki çekeceğin daha fazla acı seni bizimle konuşmaya çalıştırır. Korkuyla nefesimi tuttum. Kayra denen adamın verdiği komutla sanki korkumun vücuduma dağılması için yavaş adımlarla gülümseyerek yanıma geldi deniz katili. Bunu yapmamı istediğinden emin misin? İzlerken attığı çığlıklar seni kötü etkilemesin sonra. Sence bunu yapmalı mıyım kahraman? Dolu gözlerim iki adam arasında gidip geldi. Hayır, konuşmayacaktım. Konuşmamam gerekiyordu. Muhtemelen 3 saat uyuduğuma göre akşam üzeri vaktiydi şuan. Asaf'ın gelip beni kurtarmasını beklemekten başka çarem yoktu. Aksi takdirde gerçekten bu gidişle yarına çıkamazdım. Derin bir nefes aldı adam. Başlayabilirsin diyerek deniz katiline komut verdi ve yatağın ucundaki diğer sandalyeyi çekti. Benden biraz uzak bir konumda sol tarafımda oturuyordu. Deniz katili ise sağ koluma doğru sandalyesini iyice yaklaştırarak kolumu tuttu. Titrek bir nefes aldım. Deniz katilinin elleri omzumda gidip gelirken adam aceleyle sandalyesinden kalkarak yanıma geldi. Azat bir dakika bekle. Kafamı tutarak kendine çevirdi ve gözlerimin içine dikkatlice baktı. Ahhhh, kahretsin! Kahretsin! Kahretsin! Deniz katili ellerini omzumdan çekerek ayağa kalktı. Neler oluyor Kayra? Adam bir hışımla bana döndü ve yanıma gelerek sıkıca sol kolumu tuttu. Acıyla kasıldım. Söyle! Başka nerende var söyle! Gerçekten en heyecanlı yerinde bölmek zorunda mıydın? Ne oldu? Ne gördün? Kızın gözünün içinde kamera var! Koluma sanki daha çok sıkması mümkünmüş gibi sıktı. Gözüm karadı. Sanırım tekrardan bayılacaktım. Adama gülümseyerek: Ara ve kendin bul. Adamın elleri boğazımı buldu. Ya başka nerede kamera var söylersin ya da seni şimdi burada öldürürüm. Yavaşça tekrardan bilincimin kapandığını hissediyordum. Aniden arkadan gelen gürültüyle adamın boğazımdaki eli gevşedi ve depoda Asaf'ın yankılanan sesi duyuldu. O eli oradan çek Kayra Karaman! Gelmişti. Sözünü tuttuğu gibi gelmişti. Şuan baygınlık ve ayıklık arası bir yerde gittiğimden ötürü onu tam seçemiyordum ama sesi kulaklarıma ulaşıyordu. Deniz katilinin şaşkın sesi depoda yankılandı. Sen... Görüşmeyeli uzun zaman oldu Azat Deniz Erdemir. Kükremeyi andıran bir sesle gürledi deniz katili. Sus! Kes sesini! Sakın tam adımı bir daha söylemeye kalkışma! Buna karşılık Asaf'ın gür kahkahası kulaklarıma geldi. Bakıyorum da hiç değişmemişsin. Hala devam ediyorsun cinayetlere. Bu arada sorma fırsatı bulamadım kusuruma bakma. Denizin için verdiğim hediyeyi beğenmiş miydin? Senin için onu özenle hazırlamıştım. Görüşüm yavaş yavaş düzelirken Kayra denen adamın endişeyle deniz katilinin kolunu tutmasını gördüm. Sana şuanda bu adamla olan bağlantını sormayacağım ama yapma. dedi adam deniz katiline. Asaf'ın deniz katiliyle nasıl bir bağlantısı olabilirdi ki? Neden birbirlerine böyle sinirlenmişlerdi. Sanki ezeli düşman gibilerdi. Asaf bu katile ne hediyesi vermişti? Konuşulanları çözmeye çalışıyordum içimde. O sırada yine Asaf'ın sesini duydum. Beni bu şekilde mi karşılayacaksın Azat? Sessizlik oldu bir anlığına. Yatakta yarı oturur pozisyondan olanları izlerken Asaf'ın gözleriyle gözlerim kesişti. Birbirimize bakarken Kayra denen adam tekrar konuştu. Azat yapma. Seni kışkırtmaya çalışıyor. Sakin kalmaya- Kesin sesinizi! Deniz katili hızla Asaf'ın üzerine doğru koşup onu sertçe yere devirince yataktan kalkmaya çalıştım ama zincirli ellerim anında buna engel olarak sadece bana acı verdi. Seni orospu çocuğu. Sen benim Melek'imi nasıl denizime kurban edersin lan! Ne istedin ondan! Bir dakika ne! Dehşetle hem olanları izliyor hem de konuşmalara kulak vermeye çalışıyordum. Azat Deniz Erdemir'in kardeşi Melek Erdemir'i Asaf mı öldürmüştü? Kayra denen adam olanları yeni fark etmiş olacak ki hızlıca deniz katilinin yanına giderek onu Asaf'dan ayırmaya çalıştı. Bırak beni Kayra! Sakın beni ayırmaya çalışma yoksa and olsun bu depodaki hiç kimseyi sağ çıkartmam! Bağırmasıyla içim sıkıştı. Onu daha önce gerçekten bu kadar sinirli görmemiştim. Şuan gerçekten dediğini yapıp herkesi öldürebilecek bir korkunç bir enerji yayıyordu etrafa. Asaf gülerek konuşmaya devam etti. İnan bana yanına gelmeyi çok istedim Azat ama ziyaretçi kabul etmiyorlarmış biliyor musun? Deniz katili sinirden gözü dönmüş bir şekilde yumruklarımı Asaf'ın yüzüne geçirmeye başladı. Öldürürüm lan! Öldürürüm seni! Geberteceğim bugün burada seni! Asaf'ın adamlarına seslenmesiyle deponun her tarafı adamlarla doldu. Deponun her yerini saran adamlar hızlıca Asaf'ın üstünden deniz katilini almışlardı. Kayra denen adam adamlarına bağırıyordu ama gelen giden yoktu. Asaf neşeli bir sesle konuşmaya devam etti. Kendine daha iyi adamlar seçmelisin. Onları öldürmek sandığımdan da kolay oldu Kayra Karaman. İstersen benimkilerden birazını sana verebilirim ne dersin? Depodaki o kadar adama rağmen deniz katili onu tutan adamlardan kurtularak gözü dönmüş bir şekilde tekrardan Asaf'ın üstüne atladı. Her taraf adamlarıyla dolu olduğu için daha deniz katili ona yaklaşmadan Asaf'ın adamları tarafından engellendi. İki taraf olarak da birbirimizin sonunu getirmeyi çok istesek de buraya sadece tanışma faslı için geldiğimi belirtmek isterim üzüntüyle. Ama emin olun daha karşılaşacağımız çok zaman olacaktır buna eminim. Şimdilik sizden alacağımı alıp gitmeliyim. Asaf adamlarına gözleriyle beni işaret etti. Kızı çözün ve bana getirin. Yanıma gelen adamlar ilk önce bana baktıktan sonra zincirleri çözmeye kalkıştılar ama zinciri aceleyle çektikleri acıyan kolum onlara izin vermedi ve tiz bir çığlık attım. Dişlerimi sıkarak: Öteki kolumdan başlayın bu kolumun bütün eklem yerleri çıkık dememle adamlar acıyla yüzlerini buruşturdular ve sağ tarafıma geçip oradaki zincirleri hallettiler. Kısa bir süre sonra sağ elimin zincirlerden kurtulmasıyla sol elimdeki zincirleri çözmek isteyen adamlara baktım. Üzgünüm biraz dişini sık çünkü elini bu zincirden kurtarmam gerekiyor diyen korumaya izin verdim. Birkaç saniye sonra ise dayanılmaz bir şekilde acıyan kolumla birlikte zincirlerden kurtulduğumu anladım. Yavaşça yataktan çıkarak yürümeye başladım. Asaf hızlıca yanıma geldi. Neyin var? Dişlerimi sıkarak: Kolum... kolumdaki bütün eklem yerlerim çıkık. Asaf dehşet içinde gözlerini büyüttü ve öfkeyle deniz katilinin olduğu tarafa doğru yürüdü. Kızı arabaya götürüp arabaları çalıştırıp beni bekleyin. Yavaş adımlarla korumanın birinin beni desteklemesiyle yürüyordum ki öne doğru tökezlemem ile koruma beni kucağına aldı. Yanlış anlamayın lütfen. Şuanda durumunuz iyi değil. Sizi arabaya kadar ben taşırım diyen korumaya başımla izin vererek: Teşekkür ederim dedim. Beni taşıyan korumanın kolları arasında giderken son kez deniz katiliyle göz göze geldik. Tehlikeli bir şekilde sırıttı. Seninle işim henüz bitmedi kış çiçeği. Bir dahaki karşılaşmamızı dört gözle bekliyor olacağım dedi. Sözlerine kulak asmadan depodan çıkıp bir arabaya bindirildim. Biraz bekledikten sonra Asaf birkaç adamı ile birlikte benim bulunduğum arabaya doğru geldi. Kapıyı açarak yanımdaki boş koltuğa oturdu. O ikisini de çabucak halledin. Kayra'nın adamları yoldadır. Acele edin diyerek kapıyı kapattı. Özür dilerim Sahra. Anca gelebildim. Umarım çok canını yakmamışlardır. Kendimi zorlayarak konuştum. Bir daha benim zarar göreceğim planlarını kendine sakla Asaf Arşın. Aksi takdirde benim katlandığım işkencelerin acısını sen ve adamlarından çıkarırım. Merak etme bundan sonra kesinlikle böyle bir şey olmayacak. Evimde senin için doktorlar bekliyor. Kolunla onlar ilgilenecekler. Yardımların için çok teşekkür ederim Sahra. Karşılığını fazlaca alacaksın bundan emin olabilirsin. Baygın gözlerle ona baktım. Hayır. Anlamadım? Evine gitmeyeceğiz. Sahra şuanda bulunduğun durumun farkında mısın acaba? Kolundaki hasarın durumunu bilmiyorum ve acele etmemiz gerekiyor. Bu halde nereye gitmek isteyebilirsin ki? İnlemelerimi bastırarak konuşmaya çalıştım. Beni... beni bir deniz kenarına bırak. Ne? Ne yapacaksın deniz kenarında? Telefonum yanında mı? Gözleriyle sağımdaki çantayı işaret etti. Orada, çantanın içinde telefonun. Dediğimi yap ve beni bir deniz kenarına bırak. Onun soruşturmasının bizim karakola geçmesi gerekiyor. Böylece ona daha yakın olurum ve onu araştırırken göz çekmem. Sahra sen zaten bir polis değil misin? Onu araştırsan da bu zaten göz çekmeyecektir. Hayır anlamıyorsun. Şuanda polisler için baş şüpheli konumundayım. Onu araştırmam bu nedenle uygun olmayacaktır. Tüm gözler üstümde olacak bundan sonra. Dediğimi yaparsan onun soruşturması bizim karakola geçer ve herkes bana yaptıkları için sürekli onu araştırarak intikam almak için çabaladığımı düşünecektir sadece. İkimiz arasındaki mesele artık çığırından çıktı. İkimizden birisi ölmediği sürece de bitmeyecek. Artık her şeyimi onu yok etmek için adayacağım. Dediğimi yap ve beni bir deniz kenarına bırak. Durdu ve bir süre düşündü. Emin misin? Eminim. Sen sadece dediklerimi yap ve beni bir deniz kenarına bırak. Arabayı durdur. Asaf'ın emriyle araba durdu. Telefonumu ver bana. Açık kapının yanındaki korumaya seslendi. Çantadaki telefonu Sahra hanıma verin. Telefonumu bana veren korumanın elinden telefonumu aldım. Bu biraz önceki beni taşıyan korumaydı. Senden bir şey daha isteyebilir miyim. Adam Asaf'a baktı. Asaf izin vermiş olacak ki: tabii nedir ? Beni deniz kenarına kadar taşıyabilir misin? Adam kafa salladı. Gitmeden son bir kez Asaf'a baktım. Kahramanlarda bazen zayıf düşer. Zayıf düşmeleri onların kaybettiğini ya da öldüğünü göstermez Asaf. Tekrar görüşünceye dek hoşça kal. Korumanın beni kucağına almasıyla arabadan indim ve korumanın kucağından deniz kenarına götürüldüm. Takatimi kaybediyordum. Beynim tekrardan uyuşmuştu ve çokça uykum vardı. Uyuyup bir daha da uyanmak istemiyordum. Biraz daha yürüdükten sonra tam deniz kenarına gelir gelmez adamı durdurdum. Beni buraya bırak. Adam sözümü ikiletmeden beni yere bıraktı. Başka bir isteğiniz var mı efendim? Yok, teşekkür ederim gidebilirsin diyerek korumayı gönderdim. Elimdeki telefonu açıp rehbere girdim. Bilincimi kaybetmeden bizimkilerden birini aramalıydım. Nihat abinin telefon numarasına ilişti gözüm. Bu telefon konuşmasını bitirene kadar uyanık kalmayı becermeliydim. Telefonu kulağıma dayayarak Nihat abiyi aradım. Telefon 3. çalışta açıldı. Endişeli bir sesle: Sahra! Sen misin? Neredesin kızım sen? Arıyoruz arıyoruz yoksun? İş çıkışı Esra da gitti Mirza'yla evine onlara da kapıyı açmamışsın. Nihat abinin sesi kesik kesik geliyordu kulağıma. Üşüyordum, titriyordum ve uykum vardı. Hepsine direnmeye çalışarak konuştum. Abi yardım et. Sahra? Bu sen misin? Ne oldu sesine? Neredesin sen? Söyle de gelip alayım seni. Etrafıma baktım ve bilincim kapanmadan son kez konuştum. Denizdeyim. Sahra! Sahra beni duyuyor musun? Sahra! Elimdeki telefon kayıp kumlara düştü ve ben kendimi uykunun emin ellerine teslim ettim...
Evett, biten bir bölümle daha karşınızdayım. Aslında tam Asaf'ın, Sahra'yı kurtarmaya depoya geldiği yerde bitirecektim bölümü ama bir dahaki bölümde çok kısa olurdu o zaman diyerek bu bölümü uzatmaya karar verdim. Hatırlar mısınız bundan sanırım 78 bölüm önce uzun bölüm sevmediğimi söylemiştim. İnanır mısın o günden beri çoğunlukla uzun bölümler yazarken buluyorum kendimi artık gtrtyjyuhgfdsdh. Demek ki neymiş büyük konuşmamak gerekmiş grhytjuyıkjhngfdsa. Her neyse. Bu bölümü de burada noktalamış olayım izninizle. O zaman bir dahaki bölüme dek hoşça kalın...
|
0% |