Yeni Üyelik
6.
Bölüm

YENİ BAŞLANGIÇLAR

@handsimy

25 Ekim 2024:

Azat Deniz Erdemir'in Anlatımıyla:

Saat gece 2.00:

Hücremin demirlerine vurulma sesi ile uyandım. Kalk! Çabuk uyan! Serbestsin artık. Yavaşça gözlerimi açtım. Kalk! Serbestsin kaç buradan! Kulağıma gelen sesler ile yatakta hızlıca doğruldum. Serbest miyim? Nasıl? Soru sorma bu gece buradaki herkesi özgür bırakıyorlar! Ne demek özgür bırakıyorlar? Soru sorma! Özgürüz artık. Kaç git buradan! Yatağımdan kalkıp hücre kapısının önüne geldim. Kapımın kilidi anahtar tarafından açıldı ve bana bağıran adam hızla başka hücrelere doğru gitti. Hücremden çıkarak dışarıya doğru yürüdüm. Ortalık yangın yeriydi. Tüm hücrelerin kapısı açılmış, etraf dağıtılmış ve mahkumlar kaçıyordu yani sanırım kaçıyorduk. İyi ama bu nasıl mümkün olmuştu ki?

Dışarı çıktım. 5 yılı aşkın süredir bu hapishanede tutsaktım. Geceye çevirdim gözlerimi. Ay tepede kocaman bir şekilde durarak denizimi aydınlatıyordu. Durdum ve izledim birkaç saniye. Hadi hızlı ol bin şu deniz altına. Deniz altı mı? Burada neler dönüyordu?

Herkes burada mı? İçeride kimse kalmadı değil mi? Yetkililer hemen burayı basabilir hızlı davranmamız lazım. Kaptan! Ne zaman harekete geçiyoruz? Kolumdan tutarak biri beni deniz altına bindirmişti. Zekice bir plandı aslında. Kameralar imha edildiyse eğer deniz altından kaçışımızı göremezlerdi ama buna kim cüret edebilirdi ki?

Kısa bir süre sonra kaptan dedikleri kişi deniz altını çalıştırdı ve denizin altında yol almaya başladık. İçeride tahminimce 30 kişiydik. İçinde bulunduğumuz deniz altı ile körfezin başlangıç noktasına gideceğiz. Orada bizleri bir araba bekliyor olacak araba bizi havalimanına götürecek ve her birinize verilen sahte kimlikler ile uçaklara bineceksiniz. Arabaya bindikten sonra her birinize bir uçak bileti verilecek. O uçak bileti ile uçağınıza binecek ve bilette yazan ülkelere gideceksiniz. Uçaktan indikten sonra size arabada verilen telefonu kullanın ve içindeki numaraları arayın. Onlar size ne yapmanız gerekeceğini söyleyecektir. Dikkatli olun ve yakalanmayın. Yakalanırsanız ölürsünüz.

Deniz altından indikten sonra dedikleri gibi bizi kıyıda bir araba bekliyordu. Hepimiz arabalara bindik sırayla. Arabada her birimize sahte kimliklerimiz, dikkat çekmemiz adına her birimize günlük kıyafetler, yine çeşitli eşyalar ile dolu bir bavul, sahte pasaportlarımız, içinde çok ama sınırlı miktar para bulunan limitli bir kredi kartı ve deniz altında dedikler gibi içinde herkeste farklı olan ve bir numara içeren bir telefon verildi. Araba toplamda yarım saat bir yolculuk yaptıktan sonra havalimanına vardık. Araba tatil şirketi arabası gibi olunca göz çekmeden normal bir şekilde arabadan indik. Bagajdan her birimize ayrılan bavulları teker teker aldıktan sonra havalimanına doğru yürümeye başladık. Her birimiz bilet üzerinde yazan saate göre belirli saatlerde uçağa binecektik. Benim uçağım yaklaşık 25 dakika sonrayı gösteriyordu. Gerekli işlemleri yapıp bileti görevliye teslim ettim. Türkiye uçağı 25 dakikaya kalkacaktır efendim iyi yolculuklar diyen görevliye başımla selam verip uçağıma doğru ilerlemeye başladım. 5 yıl aradan sonra nihayet Türkiye'ye geri dönüyordum...

Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:

Türkiye güne Azat Deniz Erdemir'in de içinde olduğu Alcatraz Hapishanesi'ndeki büyük kaçış ile başlamıştı güne. Haber gece verilmesine rağmen çoğu kişi uyuduğu için yeni haberdar oluyordu bu hadiseden. Herkes kaçan mahkumlar hakkında konuşurken benim aklımda tek bir isim vardı nam-ı değer "Deniz Katili. Gelecekti eminim. Hiç kimsenin beklemediği bir anda bilinmeyen bir nedenle kendi iradesi ile teslim olmasına inanmamıştım elbette. Teslim olduğu sıralarda hala akademide okuduğum için pek fazla hakkında araştırma yapamamıştım onun hakkında. Zaten soruşturması da gizlilikle yürütülüyordu. Sadece aldığı cezaları öğrenebilmiştim herkesle. İfadesini bile çok gizli tuttukları için okuma fırsatım olmamıştı o zamanlar. Mezun olup işe başladığım ilk dönemde zor olsa da öğrenebilmiştim hakkındaki detayları. Pek fazla bir şey yoktu ifadesinde. Sadece öldürdüğü kişileri nerede ve nasıl öldürdüğü yazıyordu ki bunları bizde biliyorduk zaten. Bütün cinayetleri kendi isteği ile işlediğini, kimse tarafından zorlanmadan kendi iradesi ile öldürmeye başladığı hakkında bir ifadesi vardı sadece ama ben inanmıyordum. Kesinlikle arkasında biri vardı. Bütün cinayetleri kendisi işleyemezdi. Mutlaka yardım aldığı birileri vardı. Geçmiş yaşantısını da incelemiştim Azat Deniz Erdemir'in. 10 yaşına kadar gayet zengin bir ailenin tek çocuğuydu kendisi. 10 yaşında babasının annesini öldürmesi üzerine evden kaçmıştı ve sokaklarda yaşamaya başlamıştı. Zamanla durumu iyileşmiş ve İstanbul da gayet güzel ve lüks bir villada yaşamaya başlamıştı kardeşi ile birlikte. Kardeşi büyük ihtimalle üvey olmalıydı çünkü gerçek annesi ve babasından başka kardeşi yoktu kayıtlara geçen. 9 yaşında bir kız kardeşi vardı Melek adında. Abisinin teslim olduğu gün kayıplara karışmış ve bir daha haber alınamamıştı kendisinden. Polisler tarafından çokça deniz incelenmişti ölüm durumuna karşı ama ne cesedi ne de kendisi bulunabilmişti küçük Melek'in. Kafama takılan nokta ise 10 yaşında sokakta yaşamaya başlamış bir çocuk olarak bu kadar lüks bir yaşantıya nasıl sahip olmuştu Azat Deniz Erdemir. Kayda değer bir işi yoktu. Lise mezunuydu kendisi. Üniversiteye bile gitmeden nasıl bu kadar zengin olabilmişti ki? İşte bence bu yüzden ona kesinlikle yardım eden birileri vardı. Kendi isteği ile mi katil olduğunu bilmem ama biri tarafından yönlendirildiği çok açıktı. Kafamda bir sürü soru işareti vardı onun hakkında ve içimden bir ses zamanla bu soru işaretlerini çözebileceğimi söylüyordu.

Sahra! Sahra! Beni beklesene kızım! Arkamda duyduğum ses ile arkama döndüm. Efendim Esra. Ne efendim Esra? Kızım unuttun mu yoksa? Bugün Tuna'nın doğum gününü kutlamaya gidecektik ya iş çıkışı. Elimle alnıma vurdum. Doğru ya ben unutmuşum onu! Akşam 30 kere yazdım ya Sahra. Bir kerede telefonundaki mesajlarımı ciddiye alsan keşke. Belki o zaman unutmazsın. Haklısın. Akşam bir işim vardı o yüzden hiç bakamadım telefonuma kusura bakma ama bundan sonra söz daha dikkatli davranacağım mesajlarına. Hep aynı teraneler Sahra hanım. Ne yapacağız sizin bu ilgisizliğinizle hiç bilmiyorum valla. Yanağına bir öpücük kondurdum. Gerçekten çok meşgulüm şu sıralar o yüzden ilgilenemedim sizinle affedemez misin beni ? Hemen güldü. Nasıl da biliyor gönlümü almanın yolunu. Tamam affettim gitti seni. Hadi o zaman gidiyoruz şimdi. Kolundan tutarak durdurdum Esra'yı. Yine ne var gibisinden bir bakıl attı yüzüme. Ne oldu Sahra? Neden durdurdun beni? Esra iyi de ben Tuna'ya bir hediye almadım ki. Ne yapacağım şimdi? Elini çenesine koyarak birkaç saniye düşündü Esra. Aman dert ettiğin şeye bak. Doğum gününe gidiyorsun ya beyefendinin bundan büyük hediye mi olur Sahra? Olmaz Esra. Ayıp olur. Gitmesem mi acaba. Bu seferde o kolumdan tutarak çekiştirdi beni. Olur olur bal gibi olur. Oraya gidip, doğum gününde Tuna ile birlikte olman ona en büyük hediye zaten Sahracığım. Nasıl yani? Kıkırdadı. Yürü itiraz istemiyorum gidiyoruz Sahra...

Mekana varır varmaz yapılan hazırlıklara yardım etmeye başladık Esra'yla. Esra beni durdurup bir paket tutuşturdu elime. Sahra al sen bunları giyin de gel hadi. Ne? Kızım soru sorma da dediğimi yapıver işte. Görmüyor musun şık bir mekandayız bu üstümüzdekiler ile olmaz. Eee sen niye normal kıyafetlerinlesin o zaman? Ben mi? Benim az daha işim var sen git üstünü değiştir bende geleceğim arkandan. Yardım etseydim hazırlıklara. Daha bitmemiş görünüyor. Sırtımdan iterek: Ben hallederim sen üstünü giyin gel hadi...

Esra'nın bana verdiği siyah elbiseyi giyindim. Elbise güzeldi güzel olmasına ama Tuna'nın doğum günü için aşırı fazlaydı sanki. Aynadan kendime bakarken kapı açıldı ve Esra girdi içeriye. Oha! Olay olmuşsun kızım çok yakışmış Sahra. Esra sence de bu elbise Tuna'nın doğum gününe abartı değil mi? Sonuçta Tuna'nın düğününe gitmiyoruz değil mi? Yok yok yok çok güzel olmuşsun, ne abartısı. Boş ver üstüne yakıştıktan sonra abartıymış değilmiş bir önemi yok. Bir dön bakayım etrafında şöyle sen. Yavaşça kendi etrafımda döndüm. Valla esmer bir bomba olmuşsun kızım bayıldım. Teşekkür ederim. Sen niye giyinmedin hala. Elindeki torbayı göstererek: Şimdi giyineceğim işte. Sen makyajını tazele ben giyinip geliyorum hemen. Çantamdaki makyaj malzemelerimi çıkartarak hafif bir makyaj yaptım yüzüme sade bir şekilde. Saçımı da açık bıraktıktan sonra Esra giyinip geldi yanıma. Toz pembe midi boy bir elbise giyinmişti o da. Çok yakışmış elbisen. Demi, bende beğendim. Teşekkür ederim. Esra'da saçlarını toplayıp yüzüne hafif bir makyaj yaparak yanıma geldi ve dışarı çıktık. Herkes hazırlanıp masanın başına geçmişti. İş yerinden birkaç arkadaşımız Tuna'yı mekana getirecekti ama daha gelmemişlerdi anlaşılan. Bize hazırlanan masaya doğru ilerledik Esra'yla. Mirza bize doğru gelerek ıslık çaldı. Ooo kızlar taş gibi olmuşsunuz vallahi. Esra: Çok teşekkür ederiz Mirzacım. Sende çok yakışıklı olmuşsun. Hani Tunalar daha gelmedi mi? Kardeşi Nesrin'i aradım. Mert ile Tuna'yı da alıp geliyorlar yoldalarmış geliyorlar yani. Tamamdır. Mirza gözlerini bana çevirerek: Yalnız baya güzel olmuşsun Sahra ilk defa seni böyle görüyorum. Geçen seni Nihat'ın düğününe de buna benzer bir elbiseyle gelmiştim Mirza. Öyle mi? Dikkat etmedim herhalde ama bu daha çok yakışmış. Sağol teşekkür ederim. Esra'yı da kolundan çekerek masaya doğru ilerlemeye devam ettim. Esra benimki çok abartı olmuş baksana herkese. Yoo gayet geceye uygun oldun Sahra. Boş ver sen hem bak kötü mü oldu? Arada abartmak da iyidir.

Şşştt susun geliyorlar galiba. Selim pastayı elime tutuşturarak: Sahra pastayı tutar mısın bende konfetileri alayım deyip pastayla beni yalnız bırakıp gitti. Selim! Selim! Pastayı al benden düşürürüm ben şimdi. Seli- Mekana Tunaların gelişiyle elimde pastayla kalakaldım. Herkes hep bir ağızdan: İyi ki doğdun Tuna! nidaları yükselince bozuntuya vermemek amaçlı elimde pastayla onlara katıldım. Yaa bütün gün gerçekten doğum günüme mi uğraştınız. Teşekkür ederim hepinize diyen Tuna kapıda yüzünde gülümsemeyle bakakaldı. Yavaş adımlarla bana doğru gelince yüzümde gülümsemeyle ona doğru birkaç adım geldim ve pastadaki mumları üflesin diye pastayı Tuna'nın önünde tuttum. Tuna gözlerini gözlerime kenetleyerek mumları üfledi ve alkışlar koptu etrafımızda. İyi ki doğdun Tuna. Yüzündeki gülümsemeyi genişleterek bana baktı. Birkaç dakika sonra pastayı kesmek üzere elimden aldılar ve tuttuğum pastadan kurtuldum bende. Herkes sırasıyla Tuna'ya hediyelerini verirken Tuna'nın etrafındaki kalabalık azalınca yanına doğru gittim. Tekrardan doğum günün kutlu olsun Tuna. Hediye'ni alamadım maalesef. Kusuruma bakma. En kısa sürede hediyeni alacağım ama . Mühim değil Sahra. Buraya gelmen benim için en büyük hediyen zaten hediyeye gerek yok gerçekten. Ama bir hediye vermek istersen şimdi sana soracağım soruyla bana bu geceki en büyük hediyemi vererek beni çok mutlu edersin. Yüzümdeki gülümsememi koruyarak: Tabii ki cevap veririm sor lütfen dedim. Tuna elindeki bardağı masaya koyarak herkese seslendi. Rica etsem herkes buraya bakabilir mi lütfen. Bağırması ile herkes susup Tuna'nın söyleyeceklerine odaklanmaya başladı. Öncelikle bu gece buraya gelip yanımda olan herkese teşekkür etmek istiyorum. Beni çok mutlu ettiniz. İyi ki sizin gibi arkadaşlara sahibim. Bunun için hepinize minnettarım. Fakat bu gece burada olup biraz sonra olacaklara şahit olmanız benim için daha önemli elbette. Kaşlarımı hafifçe çatarak konunun nereye gideceğini merak etmeye başlarken Tuna elinde yüzük kutusuyla önümde eğilerek hiç beklemediğim bir şey yaptı. Şimdi hepinizin huzurunda bu soruyu soruyorum. Kardelen Sahra Aktaş benimle evlenir misin ?

Evett, bir bölümün sonuna daha gelmiş bulunmaktayız. Bakalım bundan sonra işler nasıl ilerleyecek? Yeni bölüme dek hoşça kalın...

Loading...
0%