@happystrawberryy
|
"Noah sandalı hazırla Roesia ile renkli denize açılacağız" "Tabi efendim hemen" deyip Noah hızla ayrıldı yanımızdan. "Bu saray dünyadaki canlıların ölüm nedenlerinin, anlarının ve ölümünün nasıl olacağına dair tüm evrakları barındıran bir nevi ölümün kalbi olan bir yerdir Roesia" dedi ölüm saraya doğru bakarak. Demekki bizlerin ölümünü ayarlayan yer burasıydı. Ona kafa sallamakla yetinip sustum. Bu sefer sarayın dışına doğru ilerlemeye başladı ben de onu takip ettim. İlerlerken konuşmaya devam etti. "Şehir yüzyıllar önce nasıl bıraktıysam şuanda aynı. Gitmeden önce verdiğim bir emirdi bu halkım bana çok bağlıdır" dedi. "Bir şey sormak istiyorum ölüm?" Dedim. "Sor" "Halkının ilki sensen eğer senin çocuğun bu nesli sürdürmüş olması gerekmez mi?" "Halkımın ilki benim fakat yüzyıllar öncesinde insanoğlu, hayvanlar, çeşitli canlılar, bitkiler daha da üreyip çoğaldıkça iş yüküm arttı. Tanrıların Tanrısı ise bana yarı insan yarı ölü bir kadın bir erkek bahşetti. Onlar kendi aralarında çoğalıp benim iş yükümü sırtlandılar. Ben de bu şehri kurdum" dedi. "Ne yani Kemikler Şehrini sen mi kurdun?" Dedim merakla. O da başını aşağı yukarı salladı. Ardından ben yürürken beni bir anda kucağına aldı. "Neden beni kucağına aldın?" "Böyle daha hızlı olacak" deyip güçlü bir şekilde kanatlarını tüm ihtişamıyla açtı. Sonrasında yukarı doğru hızla havalandık ve ilerlemeye başladık. Biraz sonra berrak suyun aktığı bir yer gördüm. "Geldik" deyip yavaşça aşağıya doğru indik. Noah sandalı hazırlamış orada duruyordu. "Aferin Noah" dedi ölüm memnun bir şekilde. "Teşekkür ederim efendim umarım memnun kalırsınız" deyip gururlu bir şekilde gülümsedi. "Tamam Noah sen gidebilirsin" dedi Ölüm. Ardından benim elimi tutup zarifçe sandala beni bindirdi. Sandala oturup etrafa baktığımda. Denizin tam ortasında büyük bir iskelet kafası gördüm. Rengarenk desenler çiziliydi üzerinde ve ferahlatıcı bir hava vardı. Bu yüzden renkli deniz denmiş olmalıydı. Ardından ölüm de gelip karşıma oturdu ve usulca kürek çekmeye başladı. Ortamızda yiyecekler vardı çeşit çeşit ben hızla onları yemeye koyuldum. Ben yerken ölüm konuştu "burası benim ilk eserim" deyip gururlu bir edayla iskelet kafasına baktı. "O sen misin?" Dedim. "Burada gördüğün her kurukafa beni simgeler Roesia. Şehrin her yerinde onları görebilirsin. Bu halkımın kimin efendi olduğunu unutmaması içindir" dedi. "Peki üzerindeki bu rengarenk desenler. Onları da mı sen yaptın?" Dedim merakli bir şekilde. Sanki bunu söyleyince gülümsediğini hissettim. "Bu desenleri bana sevgilerini, saygılarını ifade etmek için halkım yaptı. O günden beri ben de bu denizin adını Renkli Deniz koydum" dedi hafif tınılı bir sesle. Ben de gülümsedim. "Halkın seni gerçekten seviyor olmalı" dedim. O da bana bakıp kafasını salladı. Sonrasında ikimizde sessizleştik. Ben etrafı izlemeye koyuldum. Her yeri ayrı ayrı öğrenmeye çalıştım. Sonrasında aramızdaki sessizliği ölüm bozdu. "Sana ismimi bahşetmek istiyorum Roesia" dedi zifiri karanlık gözlerini gözlerime dikerek. "Senin ismin mi vardı. Sana herkes Ölümün Efendisi diye hitap edince isminin Ölüm olduğunu düşünmüştüm" deyip gülümsedim. "Hayır Roesia. İsmimi bana bahşeden Tanrıların Tanrısıydı ve bana ismimi herkese söylememem, söylediğim kişiyi de özenle seçmemi emretti. Sen ismimi başkalarının yanında söylesen bile onlar saniyesinde unutacaklar. Fakat sana ben söyleyeceğim için sen unutmayacaksın. Ayrıca ismimi her söylediğinde senin yanında olacağım" dedi ve kaslı kemikli göğsü hızla inip kalkmaya başladı. "O zaman ismini öğrenmek benim için bir şeref olacak" dedim. Bunu söyleyince bakışlarının sanki değiştiğini hissettim. "Benim ismim Kharoon Vanth" . . . . .
Eveet bölüm sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ne düşünüyorsunuz 🥹 Bambaşka bir dünya benzersiz olaylar yaşanacak 😻 Hepiniziii çoook seviyorummm bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalımmm ⭐️⭐️⭐️ |
0% |