Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29.Bölüm: Acımasız Sorgu 1

@happystrawberryy

Roesia'nın Gözünden

Duvar Konuşmasından, 11 Saat Önce

"Roesia canım hazır mısın sorgu için?"

"Evet Atropos verdiğin beyaz kıyafetleri giydim hazırım şuanda"

"Tamamdır o zaman başlıyoruz" deyip el çırparak yürümeye başladı.

Ben de odadan çıkıp onu takip ettim. Koridorları geçip bir odaya girdik ardından odanın içerisindeki kapıdan başka bir odaya geçiş yaptık.

Burası gökyüzüyle birleşmiş bir yerdi. Sis merdivenlere zuhur ediyordu. Tanrılar Şehri, Kemikler Şehrine göre daha aydınlık bir görünüme sahipti ve her yerde Tanrı heykelleri bulunuyordu. Bu odada da aynı şekilde her köşede heykeller vardı.

 

(Görsel eklenecek)

 

İçeride bugün yemek masasında gördüğüm Tanrı ve Tanrıçalar vardı. Mars ise daha gelmemişti.

Ama garip bir şekilde Ay Tanrıçası Luna gülümseyerek bana bakıyordu. Galiba sorgudan sonra benden kurtulacağı içindi.

"Hoşgeldin Roesia lütfen buraya gel" diyerek birisi beni yanına doğru çağırdı. Büyük ihtimalle sorgudaki en yetkili kişi oydu.

Onu dinleyip eliyle gösterdiği yere oturdum.

"Kendimi takdim edeyim ben Aequitas Adalet Tanrısıyım ve buradaki en üst Tanrı benim" dedi ve sıcak bir şekilde gülümsedi.

 

*Adalet Tanrısı Aequitas

(görsel eklenecek)

 

"Tanıştığıma memnun oldum" deyip ben de ona gülümsedim.

"Yerinde olsam bu kadar kısa sürede memnun olmazdım. Askerler zincirleyin kızı" deyip eliyle beni işaret etti.

"Bir dakika neler oluyor? Ne zinciri? Sorguya geldim neden zincir?" İtiraz ediyordum ama kollarıma zincirler geçirilmişti.

Beni odanın ortasında yukarı doğru yükseltip gökyüzüne zincirlemişlerdi. Kollarım acıyordu.

"Bu gerekliydi üzgünüm insan. Şimdi ilk sorumu soruyorum hazır mısın?" Deyip kaşlarını çattı.

"Ne soracaksınız hemen sorun!" Diyerek bağırdım. Kızmıştım çünkü çok aptalcaydı ve bu halime Luna'nın gülmesi hiç hoşuma gitmiyordu.

"Kemikler Şehrinde ölümlerin belirlendiği, kaydedildiği yer nerede?"

"Bir dakika bunu neden soruyorsunuz bu sorgu benim hayatımla ilgili olmayacak mı? Cennete gitmem için bir sorgu değil mi bu?" Dedim şaşırarak.

"Senin önemsiz hayatınla ilgilenmiyoruz insan bize işe yarar bir şey söylemelisin!" Diyerek tam önümde durmuştu.

Şuanda insan görünümünden çıkıp kendi orijinal görünümüne dönmüş bir Adalet Tanrısı vardı karşımda.

Çok büyüktü, yukarı kaldırılmama rağmen onunla aynı boydaydım.

"Ne istiyorsunuz benden?" Diyerek bağırdım tekrar.

"Ölümün Kalbini istiyoruz. Ölümler nerede gerçekleşiyor? Kimin kontrolünde gerçekleşiyor? Gözetleme büyüleri hangi konumlara yerleştirildi? Hepsini bize söyleyeceksin?!" Diyerek adeta yüzüme doğru kükredi.

"Ben ben bir şey bilmiyorum yemin ederim. Sadece sarayda bir odada kaldım o kadar"

"Demek sarayda bir yerde" deyip elini çenesine götürerek düşünmeye başladı.

"Hayır ben öyle bir şey demedim" diyerek kızdım.

Buradakilerin amacını şimdi anlamıştım. Onlar benden bilgi koparmaya çalışıyorlardı. Kendi ölümlerinin tarihleriyle mi oynayacaklardı yoksa? Lanet olsun Kharoon ile konuşmadan buraya gelmemeliydim.

Kendi kendime düşünürken bir anda belimin ortasına gürültülü bir şimşek çaktı.

"Aaahhhhh bu da neee???!!!" Canım çok fena acıyordu.

Aequitas "bu senin konuşman içindi" deyip yüzüne pis bir sırıtış yerleştirdi.

"Atropos yalvarırım sana yardım et bana, neler oluyor?" diyerek son çare ondan medet umuyordum. O ise arkada durmuş izliyordu.

Omuzlarımdan inen sıcak şimşek belimin ortasını delmiş gibiydi canım çok yanıyordu. Etimden yanık kokusu burnuma geliyordu. Dişlerimi sıkarak acıya katlanmaya çalıştım. Gözlerimden yaşlar akıyordu.

O anda Atropos öne doğru çıkıp yüzüme gülmeye başladı. Ona anlamazcasına bakarken konuştu,

"Tıch tıch Roesia insanların daha kurnaz olduğunu sanırdım. Ama sen fazla safsın. Şansın varken Ölümün Efendisinin kollarında, onun şiddetiyle ölmeliydin" dedi.

"Sen ne n-ne diyorsun o kırmızı iksiri sen mi?"

"Evet ben kattım suya. Ölümün Efendisi seni kendi elleriyle öldürmenin verdiği azapla yıkılacaktı. Bu da bize şehire girme fırsatı tanıyacaktı. Ama zeki Ölümü kandırmayı başaramadım" diyerek gözlerini devirdi.

"Ben ben inanamıyorum nasıl yaparsın bunu?!" Diyerek sertçe çıkıştım ona.

Kalbim kandırılmanın verdiği kötü hissiyatla kavruluyordu.

Karşımda insan formunda olan Atropos bir anda kendi orijinal formuna dönüştü ve bana doğru yaklaştı.

Ardından elini kaldırıp yüzüme sertçe bir tokat attı. Başım yana kayınca kollarımdaki zincirleri ve aşağıdaki insan formundaki Tanrı ve Tanrıçaları gördüm hepsi beni izliyordu. Bazıları başını eğmiş bakmıyordu bile.

"Seni aşağılık! Bir Tanrıçaya hesap mı soruyorsun?" Diyerek Atropos yüzüme doğru bağırdı.

Yüzüm acı bir şekilde yanıyordu. Kalbim ise hızlı hızlı çarpıyordu.

"Bana bunu yapamazsın Atropos!" Dedim gözlerimdeki yaşlarla.

Ne zaman geldiğini görmediğim Mars ise şaşkınca bir bana bir Atropos'a bakıyordu.

"Durun neler oluyor burada?! Roesia'ya ne yaptınız? O azılı bir katil mi ki onu zincirleyip eziyet ediyorsunuz?!" Diye sertçe çıkıştı.

"Bak sen küçük insanımız birilerini fazla etkilemiş anlaşılan. Sen karışma Mars! Burada kimin yetkili, kimin üst olduğunu unutuyorsun galiba" diyerek Adalet Tanrısı Aequitas, Mars'ın üzerine doğru yürüdü.

O esnada Orman Tanrısı Silvanus ve ismini bilmediğim bir kadın daha öne çıktı ve Adalet Tanrısının önünde diz çöktüler.

"Efendimiz lütfen bu kıza merhamet edin" deyip beklediler.

"Siz bu kızın intihar etmeye çalıştığını ve Ölümün Efendisi olmasa çoktan ölüp direkt cehenneme gideceğini bilmiyor musunuz?! Şuan ona fırsat tanıyorum. İşe yarar bilgi verdiği zaman onu öldürüp cennete göndereceğim şimdi kendi güçlerinizden olmak istemiyorsanız geçip sessizce izleyebilirsiniz" diyerek üstten bir şekilde bakmaya devam etti.

Ardından bu iki kişi geri çekilip başları eğik bir şekilde yerlerine geçtiler.

"Efendim sorgunuzu yapabilirsiniz ama ona işkence etmenize lüzum yok!" Diyerek Mars tekrardan Aequitas'a çıkıştı.

"Mars daha fazla kararlarıma karşı çıkarsan sadece güçlerini değil seni de Tanrı mahzenine zincirlerim! Sorgu sürecine de dahil olamazsın. Haddini bil ve sadece izle." Deyip başını bana doğru çevirdi.

Mars ise sorgudan ayrılmamak için kenara geçip olanları izlemeye devam etti.

Kalbim korkuyla çarpıyordu. Her şey sarpa sarıyordu. Adalet Tanrısı beni öldürdükten sonra cennete göndereceğini söylemişti ama Kharoon bana ruhundan üflediği için onun haricinde hiçkimse beni öldüremezdi. Bu durumu ise kimsenin öğrenmemesi gerekiyordu.

Şuan ise bana tek çıkar yol kalıyordu.

"Bırakın beni ben Ölümün Efendisinin yanına gideceğim" diyerek haykırdım.

 

.

.

.

 

Eveet bölüm sonuna geldik 🥹

Sorgu sürecini 2 bölüm şeklinde atacağım🙈

Atropos'un kırmızı iksiri (şehvet duygusunu uyandıran iksir) kattığını tahmin etmiş miydiniz?

Diğer bölümde görüşmek üzere ballarımm🎀

Loading...
0%