@happystrawberryy
|
Kharoon Vanth (Ölüm) Gözünden Vücudum kara deliğin içine doğru çekiliyordu arkamdan Noah'ın sesini duydum. "Hayııırr Efendiimm! Yapmayın ona bunu" Kendimi oynatmaya çalışıyordum ama karanlık beni iyice içine çekiyordu. Gözümün önünde hızlı hızlı renkli şeritler geçiyordu. Roesia, yardımcım ve tüm ordum bir anda gözlerimin önünden kaybolmuştu. Şimdi cehennemin boğucu gökyüzünde havada duruyordum. Ama her yerim zincirliydi. Kanlı yağmur tüm hiddetiyle üzerime akıyordu. 6 kural koyucu daire şeklinde her biri bana bağlı bir zinciri tutarak çevreme dizilmişti. Şimdi ise cezam veriliyordu. "Kadim Ölümün Efendisi, sen bu zamana kadar görevini eksiksiz gerçekleştirdin. Lakin o insan kızı alıp Kemikler Şehrine getirene kadar" ilk kural koyucu konuştu. Telepati yöntemiyle işlediğim yasakları sırayla sayacaklardı. Ama sorun şu ki ben bunların hiçbirisinden pişman değilim... "Gerçekleştirilmesi gereken ölüm gerçekleşmedi. Birden fazla kişiye kendini gösterdin" dedi ikincisi. Ardından sırayla diğerleri saydılar; "Kendi şehrinde kendi halkından görevli birisini hiçbir sebep sunmadan hayatına son verdin" "Dünyadaki 28 kişinin kaderleriyle oynadın" "Vakti gelmeyen ölümleri gerçekleştirdin. Ölüm tarihleriyle oynadın" "İki insana daha hayattayken kendini gösterdin" Altıncı da son yaptığımı söylediği anda dikenli zincirlerin rengi bir anda kırmızıya döndü. Tüm vücudum kızgın yanan zincirle yanmaya başladı. Dişlerimi sıktım. "Cezam ne?!!" Dedim güçlükle. Hepsi aynı anda "Cehennemin 7 boyutundan geçeceksin. En acılı olandan en hafife doğru olacak. İlk acın en ağırı olacak. Çünkü hiçbir şekilde kaçamayacağını ve Tanrının ne kadar erişilemez bir güce sahip olduğunu, yasak işlemenin hafif bir şey olmadığını öğreneceksin" dediler ardından yüksek bir sesle beynimin içinde tekrar konuşmaya başladılar. "Şimdi cehennemin tüm katları birleşsin Evrenin Ebedi Ölümü acının en güçlüsünü tadacak" O anda kafam hızla gökyüzüne çevrildi. Kanlı yağmur şimşek gibi yüzüme çarpmaya başladı. Gözlerim deliniyor içine işliyordu. "Ihhh" acıyı hissediyordum. Ama buna dayanabilirdim. Fakat o anda kollarımın içinde zemheri mızraklarının geçişini hissettim. "Aghh" güçlü ses tellerim bile donmuştu. Bunlar cehennem bekçilerinin mızraklarıydı. Şiddetli dondurma etkisi yaratırdı, insan bedenine tek bir dokunuşuyla kahreden etki yaratırdı. Şuan ise kollarımın içinden geçmişti. Siyah kanım bile akamadan donmuştu. Kendi içimdeki enerji özünü toplayıp içten bir savunma açtım. Bu sayede kendimi kaybetmeyecektim. Cehennem bekçileri beni gökyüzünden yere indirdi ardından mızraklarla yerde sürüklemeye başladılar. Cehennemin tabanı yanık insan balçığından oluşuyordu. İnsan-Tanrı bedenine göre oluşan yeni bedenimin derisi daha kalındı ama bu yanık insan balçıkları derimi etimle birlikte söküp atıyordu. "Uhh" Bacaklarımı toparlayıp sıktım ve gücümü kullanmaya çalıştım. Ama tam olarak ulaşamıyordum. Ben kendimi zorlamaya devam ederken etrafımda bana bakan birden fazla gözü farkettim. Şuanda cehennemin ortasındaydım. Sadece insanlar yoktu... Canını aldığım tüm hayvanlar, bitkiler, elfler, insanüstü yaratıklar ve azılı insanlar... Hepsinin hayatını ben sonlandırıp Azraille yollamıştım ve o da onları buraya, acının bağrına getirmişti. Şimdi ise cehennemin bekçileri gitmiş çevremde milyarlarca bana öfke kusan kişileri bırakmışlardı. "SENİN YÜZÜNDEN!" Diye haykırarak üzerime doğru koşmaya başladılar. O anda Roesia'nın adımı söylediğini hissettim. Gözlerimi kapatıp onu hissetmeye çalışacaktım ki üzerime doğru koşan azgın güruh vücudumun üzerine doğru atlayıp etimi ısırarak çiğnemeye başladı. "Ahhh kahretsin!" Diye bağırıp hızla üzerime gelenleri savuşturmaya başladım. Kollarımdan, bacaklarımdan, boynumdan ısırıp saldırıyorlardı. Güçlü sihirli alan açıp hepsini üzerimden püskürttüm. Ardından kalkan oluşturdum. Tekrardan Roesia'yı hissettim. Bir şeyler oluyor. Ama ne oluyor?! Kalbim yanıyordu. Dikkatim dağılınca kalkan üzerimden kalktı. Tekrar üzerime saldırılar başlamıştı. Yeni bir atak yapacağım sırada cehennem devlerinin gümbürtüsünü duydum. Biri sağ koluma diğeri sol koluma sertçe bastılar. Saldıramadan vücudum yerdeki yanık balçıkla yanmaya başladı ve üzerime çullanan yaratıklar beni hızlı bir şekilde parçalıyorlardı. Kesik kesik nefesler alıyordum. "Lanet olsun bu çok kötü" diyebildim güçlükle. Kıpırdayamıyordum. Vücudum tekrar yenileniyordu. Yenilendikçe devler üzerime sırayla tokmakla vuruyorlar. Onlar beklerken de azılı yaratıklar bedenimi parçalıyordu. Şimdi ise yanan etimin içine doğru yerdeki balçıktan parazitler giriyordu her yerim acıyla deliniyordu. Parazitler etimi içten yiyordu. Kalbim acının dehşetiyle deli gibi çarpıyordu. Gözlerim kapanıyordu. Hiçbir şey yapamayacak hale gelmiştim. Ama bir anda bir ses duydum. Ardından gözümün önüne bir görüntü geldi geçti. "Kharoon Vanth sana diyorum! Ölümün Efendisi!! Bu insan Kemikler Şehrinin Kraliçesi olmaya evet diyor! Neredesin kurtar beni..." Duyduğum sesle hızla gözlerimi açtım. Bu ses Roesia'ya aitti. Olamaz o Kemikler Şehrine dönmemiş. Siktiğimin Tanrıları! lanet olsun bir şeyler oluyor. Onun üzerinde ona baskı yapan kişi kim lan?! "Kharoon Vanth, Kharoon Vanth, Ölümün Efendisi, kurtar beni ya-yalvarırım kurt-" onun titrek masum sesini tekrar duyduğumda ezilen ellerimi güçlü bir şekilde sıkmaya başladım. Birisi ona bir şey yapıyordu ve o bunu istemiyordu. Sesi, sesi tıpkı kabuslarını görürken korktuğundaki gibi kötü ve acılıydı. "Kimse benim Roesia'ma dokunamaz!" Diye bağırdım. Sıktığım ellerimi yerin içine doğru iyice girdirdim ve yumruk yaptım. "Ve hiçkimse hemde hiçkimse beni ona gitmekten alıkoyamazz!" Güçlü sesim şeytani bir şekilde cehennemi titretiyordu. Üzerime üşüşen azılı yaratıklar korkuyla çekiliyordu. Gözlerim ateş gibi yanıyordu. Vücudum yenileniyordu. Dişlerimi sertçe sıkıp yumruk yaptığım ellerimi hızla kaldırdım ve devlerin ayaklarını parçaladım. İkisi birden "Oğğhh" deyip bağrışarak yere yığıldılar. Gözlerimi sımsıkı kapatıp içimde kalan enerjimle kalbime ulaştım. O ilk canlanan yerimdi saf güçlü bir enerji özü barındırıyordu. Buradan kaçmak için tüm her şeyimi kullanacaktım. O öze ulaştığımda beyaz ışık topu etrafımı sardı. Beni gören Cehennem Bekçileri gelip mızraklarını bu topa girdirmeye çalıştılar ama işe yaramadı. "İşe yaramayacak ne yaparsanız yapın ben kadim bir varlığım" deyip tüm özü güçlü bir şekilde yaydım. Cehennem titriyordu tüm katmanlar birbirine karışıyordu. Cehennem Bekçileri "Cehennem kaçağını yakalayın!" Diye bağırıyorlardı. Bende hızla gökyüzüne yükseldim. Beyaz enerji topunun içerisindeydim hala ve bu beni koruyordu. Arkamdan "gidemezsin! Ölümün Efendisi cezanı çekeceksin! Tanrının emrini yerine getir hemen şimdi!" Diyerek telepati yöntemiyle Kural Koyucular yine beynimin içerisine doluşmuşlardı. Onlara doğru döndüm. "Ben buradan gideceğim ve kimse beni durduramayacak" dedim kızgın bir ifadeyle ardından ilerlemeye başladım. Çevremi ateşler sarıyordu. Beni ateş topunun içerisine sokmaya çalışıyorlardı. "Yeter artık!!" Diye bağırıp sertçe içimdeki karanlık özü saldım ve onların görü yetilerini aldım. Aldığım enerjiyle kendimi hızla Tanrılar Şehrinin girişine ışınladım. Şuan Tanrılar Şehrinin kozmik duvarının, mistik enerjisi karşımda dalgalanıyordu. Yüzyıllardır aşılamayan duvar. Seni mahvedeceğim. O kız dünyada yeterince acı çekmişti. Babası ona vururken o ona yalvarıyordu gözyaşları içerisinde kendini anlatmaya çalışıyordu. O yardım istedi, defalarca kez tacize uğradı her seferinde yardım istedi ama onun çığlıklarını hiçkimse duymadı... Peki ya ben! Ben onun çığlıklarını duyuyorum ona yardım edemezsem ne olur? Benim onlardan ne farkım kalır...
. . .
Eveet bölüm sonuna geldik 🥹 Bölümleri uzatıyorum istek üzerine 🌼 Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Cehennem sürecini aktarmak istedim ☄️ Diğer bölümde görüşmek üzere 😍🧚🏻♀️ |
0% |