@happystrawberryy
|
Kharoon Vanth (Ölüm) Gözünden Roesia hızla kapıyı çarpıp dışarıya çıkmıştı. Onun arkasından çıkacağım sırada Metatron tekrardan saldırmaya başladı. Üzerime doğru kırmızı enerjiden yapılma bıçakları hızla atıyordu. Kendimi savunmaya alıp hepsini savuşturuyordum. Metatron "Onu yalnız bıraksan iyi olur Kharoon. Eh kadınlar kendilerinin yanında başka bir kadının sözünün geçmesine bile tahammül edemezler ki sen resmen onun yanında başka bir kadına, bana aitti dedin!" Diyerek gülmeye başladı. İyice sinirleniyordum. "Kes sesini Metatron hafızam daha yeni geldiği için bir anlık dalgınlıkla böyle bir şey söyledim" deyip ona güçlü bir siyah ateş topu gönderdim. "Sen onu haketmiyorsun Ölüm anlasana! İkimizde biliyoruz ki o kız tamamen saf bir ruh o bir masum. Bu zamana kadar kimse için kötülük düşünmemiş onun saf enerjisi seni güçlendiriyor değil mi?" Diyerek benim ataklarıma son sürat karşılık veriyordu. "O benim aşkım! O benim herşeyim! O benim geçmişim, bugünüm, geleceğim sakın ona göz koyayım deme Metatron inan ki eski dostluğumuzu hiçe sayıp seni kendi ellerimle yok olmaya mahkum ederim!" Dediğimde yüzü ciddileşmişti. Metatron'la neredeyse 40 dakikadır savaş halindeydik. Fırsatını kollayıp Roesia'nın peşine düşecektim. "Sen hiçbir şey yapamayacaksın şu haline bak!" Dediğinde kendi enerjisini çekmeye başlamıştı. Bende hızla enerjimi çektiğimde ellerime baktım. Ellerimin üzerinde soluk bir görüntü oluşuyordu. Kalbimin içi patlıyordu sanki. Acıyla kalbimi sıkarken dizlerimin üzerine çöktüm. "Ahhh olamaz Roesiaa!!" "Neler oluyor?! Ebedi Ölümün ruhu zarar mı görüyor yoksa yanlış mı görüyorum şuanda?" Diyerek Metatron iyice yakınıma gelmişti. "Roesia'nın içindeki ruhum ahhh acı çekiyor o kendini öldürmeye çalışıyor" dediğimde iç organlarım patlayacak gibi şişiyordu sanki. "Nasıll?! Neden? Neler oluyor? Onu bulmaya çalışacağım ben" deyip Metatron hızla odadan ayrıldı. Kalbimi sımsıkı tutup güçlükle ayağa kalktım. Gözlerimi kapattım. Onun içindeki ruhuma iyice odaklanmaya çalıştım. Gözümün önüne kesik kesik görüntüler geliyordu. "Su, iskelet denizi o iskelet denizinde" Koşarak sarayın penceresinden atladım. Gökyüzünde ilerlerken hızla denizi taradım. Yüzeyde hiçbir şey yoktu. İskelet denizinin derin, tehlikeli sularının olduğu uçurumun kenarında Metatron, Alice, Noah ve Harvey vardı. Hızla onların yanlarına gittim. "Neler oluyor? O nerede!!" Dedim hiddetle. "Yemin ederim onu durdurmaya çalıştım Ölümün Efendisi, ben ona dur yapma dedim özür diledim ama o beni duymadı sanki transa girmiş gibiydi o o bir anda atladı buradan" dediği anda geri geri gitmeye başladım ve hızla uçurumdan attım kendimi. Suya girdiğimde kollarımı kullanarak iyice derine ilerledim. Durmadan arıyordum onu. Benim arkamdan suya Metatron da girmişti. O sağ tarafa doğru ilerlemeye başladı ben de sol tarafa doğru ilerleyip biraz daha derine doğru indim. Denizin dibinde uçuşan sarı saçları görmemle birlikte ona doğru yüzdüm. Ellerinin arasına büyük bir taş almış yerde hareketsiz bir şekilde duruyordu. Bu görüntüyü görmek ellerimde istemsiz titremeler yaratıyordu. Hızla ilerledim, üzerindeki taşı kenara atıp onu kucağıma aldım ve bu zamana kadar hiçkimsenin yapmadığı o şeyi yaptım. Derin suyun içerisinde kanatlarımın zarar göreceğini bile bile açıp güçlü bir şekilde çırptım ve hızla yüzeye çıktım. Uçurumun kenarındaki yamaca koydum onun küçük bedenini. Ellerim titriyordu. Kalbim derin derin tekliyordu. "Ölümün Efendisi kenara geç ben yaparım" deyip Alice, Roesia'ya suni teneffüs yapmaya başladı. Korkuyordum. Çok çok korkuyordum. Sırtıma bir el kondu. "O ölmeyecek merak etme Kharoon" dedi Metatron. "E-evet evet o ölemez benim elimden olmadığı müddetçe ölemez. Öldüremez hiçbir şey onu, vücudu yenilenecektir" diyerek kendimi teselli ediyordum. Ama o sırada masum bir ses duydum, "Beni zaten sen öldürdün" Roesia'nin soluk bedeni yavaşça canlanmış başını kaldırmış gözlerimin içine bakıyordu. "Yapma Roesiam..." "Beni sen öldürdün Kharoon sen! Neden kurtardın ki beni o binadan! Neden ölmeme izin vermedin! Şuan cehennemde olsaydım belki daha az canım yanardı. Sen sen beni hiç mi sevmedin mi?" Deyip eliyle kendine vuruyordu. Solgunlaşmış beyaz yüzünde yaşlar akıyordu. Onu bu halde görmek içimi paramparça etmişti. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Onun önünde yine diz çöktüm. "Bana bunu nasıl söylersin Roesia?! Evet lanet olsun bu zihnim anıları hatırlayınca saçmaladı. Ama benim kalbim hep sana aitti. Bunu bilmiyor musun?" Deyip ona baktım bir çare. "Peki ya Carmente gelirse ne olacak Kharoon?! O gelip seni bulursa seninle olmak isterse? Ben öldüm bana söz vermiştin beni bulacaktın hani derse?! Ona ne diyeceksin Ölüm ha ne diyeceksin!" Diyerek gözyaşları içerisinde haykırıyordu. Kalbim derin bir sızıyla yanıyordu. Carmente kucağımda canını verdiğinde onu bulacağıma yeminler etmiştim. Onu bulup çok mutlu edeceğime söz vermiştim. Ona yaşayamadığımız aşkı yaşatacağımı ve beni beklemesini söylemiştim. Ama şimdi? Şimdi ne yapacaktım? Roesia'yı deli gibi seviyordum. Ama Roesia'ya şimdi ne diyecektim? Ne yapacaktım? Her şey karmaşıklaşıyordu. Başımı eğmiştim sadece. "Biliyordum. Sen Ölümsün senin yemininin hükmü kıyamet kopuncaya kadar devam eder değil mi?" Dediğinde acı bir şekilde gülümsüyordu. "Ben, ben çok üzgünüm..."
. . . .
Eveet bölüm sonuna geldik💔 Ağlayarak yazıldı her satır🥲 Şeyyy bölüm yorumlarınızı yazabilirsiniz... Diğer bölümde görüşmek üzere 🫶🏻 |
0% |