@happystrawberryy
|
Kharoon Vanth (Ölüm) Gözünden "Hayırrr hayıırrr hayırrr!!!" "Gitme yalvarırım gitme, beni böyle bırakma" ellerim titreyerek ona uzanmaya çalıştım. Peşlerinden gitmeye çalıştım ama sol kanadım paramparça olmuştu ve şuanda gitmesine izin verdiğim için kendimden tiksiniyordum. İskelet denizinin suyu ben ağladıkça daha da hırçınlaşmaya başladı. "Efendim lütfen izin verin" diyerek Noah ve Harvey koluma girmiş beni götürmeye çalışıyorlardı. "Bırakın beni!" Deyip sertçe kollarımı çektim onlardan. Zar zor ayağa kalktım ve cebimdeki yüzüğü çıkardım. "E-efendim bu bu cennet taşı mı?" Dedi Alice. "Bu akşam halkımın, herkesin gözü önünde ona evlenme teklifi edecektim. Ama onu paramparça ettim onu kendi ellerimle öldürdüm" deyip elimdeki yüzüğü sıktım iyice. Ormanın içerisine doğru girip yürümeye başladım. Ağacın yanında kanlı siyah taşlı babetleri görünce onları elime aldım ve hafifçe onun kanına dokundum. "Canın çok acımış olmalı" dediğimde Alice konuşmaya başladı, "Ona dikkat et demiştim ama metrelerce yükseklikten buraya kadar yuvarlandı. Peşinden koşup geldiğimde ise uçurumun kenarında ruhsuz bir şekilde duruyordu" dediğinde kalbimde derin bir sızı oluştu. Yıkılmıştım. Kaybolmuştum. Karanlıktaydım. Zihnim evrendeki hakimiyetini kaybediyordu. Onu bir daha nasıl görebilecektim?! Kırmızı onun saf bedeninde gücünü yitirmişti. Öyle büyüleyiciydi ki onun akışına kapılmamak elde değildi... Şimdi ise ellerimin arasından kayıp gitmişti. Onu görmeyi istiyorum. Ama yeminimi de tutmalıydım yeminin Büyük Tanrı tarafından yasal bağlayıcılığı vardı eğer bu yemini tutmayıp onunla olursam büyük Tanrı onu bu dünyada hiç varolmamışcasına yok edebilirdi. Bunu ben ve Metatron çok iyi biliyoruz. Roesia'yı bir daha göremeyecek olmak beni daha da kahrediyor. Ama en azından o hayatta varlığını sürdürebilecek ve yaşayacağı bir hayatı olacak. Ormanda ilerlerken arkamdan yavaşça gelen Noah, Alice ve Harvey'e seslendim. "Gidin ve Carmente'yi buraya getirin. Ben saraya geçiyorum" "Peki efendim saraya bir de şifacı yolluyoruz" deyip hızla yanımdan uzaklaştılar. Ormanda tek başıma kalmıştım ama bir anda gökten bir uğultu koptu. "Demek sonunda buldunuz beni" deyip gülümseyerek karşıladım onları. Kural Koyucular etrafımı sarmıştı. Görü yetilerini aldığım için evrenin farklı noktalarında ölümleri gerçekleştiren yardımcılarımı ben sanıp didik didik arıyorlardı. Birkaç kez Kemikler Şehrine gelmişlerdi ama Noah'la yön şaşırtma yapıp burada olmadığımı hissettirmiştik. Şimdi ise bedenim üzerindeki hakimiyetimi kaybettiğim için açılan enerji özümden beni bulmuş olmalılardı. Telepati yöntemiyle bana seslendiler "Ölümün Efendisi! Görü yetilerimizi geri ver!!" Dediklerinde ikiletmeden geri verdim. Hepsi birden başlarını yukarı kaldırıp güçlerini içlerine çektiler. Onlara bakıp ellerimi yukarı kaldırdım. "Cezam neyse çekmeye hazırım. Beni cehenneme götürebilirsiniz hatta çekeceğim acının iki katını çekmeye de razıyım" dedim. Ama onların kahkaha sesleri bir anda zihnime doldu. "Tanrı ve Tanrıçalar senin için günahlarını üstlendiler 1 ay değil 2 ay secde edecekler. Adalet Tanrısının ölümünde ise şimşek senin yerine şahitlik etti o ölümü haketmişti cezan affedildi Ebedi Ölüm. Şimdi gidip yeminini tut. Carmente seninle" dedikten sonra ortadan kayboldular. Her şey değişmişti. Carmente artık bana yasak değildi yemine göre onunla olmalıydım. Onunla sonsuza kadar olmalıydım. Ama neden mutlu hissetmiyorum kendimi? Ormandan saraya vardığımda ana kapıdaki asker başını eğip "efendim Kraliçemizi buldunuz mu?" Dedi merakla. Kraliçem... Gözlerim dolu bir şekilde askere bakıp cevap vermeden hızla saraya girdim. Odama geldiğimde yatağın üzerindeki beyaz örtüyü gördüm. Yavaşça yatağın üzerine oturdum ve beyaz örtüyü elime alıp derince kokusunu içime çektim. Onun eşsiz kokusu örtüye dolmuştu bu öyle güzeldi ki. Bu anı kapı çalma sesi kesti. "Girin" dedim ifadesizce. Ay Tanrıçası Luna gelmişti. Onda gerçekten Carmente'nin enerjisini alıyordum. Siyah saçları değişmiş yerini Carmente'ninki gibi ışıldayan sarı saçlara bırakmıştı. Bana gülümseyerek bakıyordu ama ben hiçbir şey hissetmeden ona bakıyordum. "Merhaba Ölümün Efendisi beni çağırtmışsın" dedi ve beni bekledi. "Evet. Şimdi gidip eşyalarını sana gösterilen odaya yerleştirebilirsin" dedim. "Şey ben seninle kalmayı düşünüyordum hem sen beni özlemedin mi?" Deyip gözlerimin içerisine baktı. Ona baktığımda zihnimde onu ellerimin arasında canını verirkenki halini gördüm. Bir anda kalbim sıkışmaya başladı. O da gelip hızla koluma girdi. "Lütfen otur ve dinlen Ölümün Efendisi" dediğinde kolumu ondan çektim. Gözlerime anlamazcasına bakıyordu. "Kendim hallederim" dediğimde hızla arkasını döndü. "Görmüyor musunuz! Kralınız yaralı, şifacıları hemen buraya getirin!" Diyerek bağırdı. "Hemen geliyorlar Leydim" dedi Noah. "Sen daha Kraliçe olmadın benim yardımcılarıma emir veremezsin Luna!" Dedim sertçe. "Ben ben özür dilerim sadece seni düşünmüştüm" derken gözleri doluyordu. "Git lütfen" deyip odadan çıkmasını bekledim. O da çıkmadan önce "ben Carmente'yim artık Luna değil" dedikten sonra odadan çıktı. İçim dolu doluydu kendime hakim olamadan odadaki her şeyi yerlebir etmeye başladım. Dolapların içindeki camların hepsini ellerimle devirip ayaklarımla tekmeliyordum. Her yerim paramparça olmuştu, odanın içerisi siyah kanımla kaplanmıştı. "Roesia! O şuanda başka bir adamın kollarının arasında ve ben burada hiçbir şey yapamadan kaldım" "AHH LANET OLSUN!!!"
. . .
Eveet bölüm sonuna geldik🙃 Çiçeklerim bölüm hakkında neler düşünüyorsun bakalım? Kharoon ne yapacak sizce? Tam bir çıkmazın içerisinde... Diğer bölümde görüşelimmm 🌸 |
0% |