@happystrawberryy
|
"O ölüyor" dedi Luna yüzünde hafif bir sırıtışla. "Hayır hayır hayır bu olamaz Kharoon bir şey yap çabuk" diye ona doğru gözlerim yaşlı bir şekilde baktım. Kharoon yanıma gelip Metatron'un omzunu sıktı. "Çıkar şu içindeki lanet topu onu ben temizleyeceğim" dedi sert bir ses tonuyla. O anda arkadaki Luna'nın yanına gittim. "Söylesene ne yaptın? Çabuk o şeyi Metatron'un içinden çıkart" diyerek onun göğsüne vurdum. O ise ellerimi tutup çekerek "artık çok geç Roesia o enerji topu karanlık enerjiyle kaplı ya kötülüğü seçip yaşayacak ya da şuanki gibi ölüme mahkum olacak! Onu içinden hiçbir güç çıkaramaz!" Dediğinde kulaklarım derin bir uğultuyla kaplandı. Kharoon, Metatron'u sarsıyor çıkarması için resmen her şeyi yapıyordu. Onları izlerken dışarıdaki tüm sesler bir anda kayboldu. Metatron'un gözleri yukarı doğru kayıp geri yerine geliyordu. Geldiğinde ise bana bakıyordu. "Hayır! Bunun olmasına izin vermeyeceğim bu vicdan azabıyla asla yaşayamam" diyerek ona doğru koştum. Hızla yere çöktüm. Kharoon "ne yapacaksın?" Dedi endişeli bir sesle. Ona kısa bir saniye bakıp "özür dilerim" dedikten sonra Metatron'un dudaklarına yapıştım. İçindeki enerjiyi son gücümle kendime çekmeye çalıştım. Çekerken Metatron'un gözleri açıldı ve omuzumdan tutup beni kendine çekerek dudaklarımı öpmeye başladı. Odağımı kaybetmeden içimden o sarı enerji topuna seslendim, Sen bana aitsin, gel ve bu aciz bedende yaşamı simgelemeye devam et! Bana itaat et benim olan! Bir anda boğazımda bir yanma hissettim. Sonra bedenim sertçe odanın içinde havalandı. Odanın tam ortasında havada asılı şekilde kalmıştım. Her yer ışıkla aydınlanırken çevremdeki tüm ışıkları kendi bedenime toplamaya başladım. Doğan güneşin ışığı bile tüm hücrelerime doluyordu. "Bu bu da ne?!!! Şuanda Güneş Tutulması mı yaşanıyor! Sen sen aslında kimsin? Bu güç de ne böyle!" Luna gözlerini açmış şaşkın bir şekilde bakıyordu. Onun yanına Kharoon ve Metatron da ayağa kalkıp gelmişti. Metatron şaşkın bir ifadeyle beni izlerken Kharoon gururlu bir şekilde gülümsüyordu. "İşte benim Kadınım" dediğinde ise sesinde mutluluk ve güç vardı. Her yer soğuk karanlığa gömülüyken bir tek benim bedenim ışık ile aydınlanıyordu. Ayaklarım yavaşça yere değdiğinde derin bir nefes aldım. Metatron titreyerek "Carmente sen sen O'sun" dedi. Ama Kharoon ona doğru döndü, "Hayır o sadece Roesia o benim kadınım, o bu evrenin Kraliçesi, Aydınlığın Hükümdarı, Karanlığa hükmeden tek kadın" dediğinde saygıyla önümde dizini kırıp eğildi. "Ama bu nasıl olur tarihte bile böyle bir şeyin olması mümkün değil bu bir efsane" dedi Luna. Ardından korkuyla pencereden atlayıp hızla karanlığın içine karıştı. Metatron arkasından gitmek için yeltendi ama elimi kaldırıp onu durdurdum. Metatron'da gözlerimin içine baktı ve dizini kırıp başını eğerek konuştu, "Aydınlığın Hükümdarına selam olsun!" Dedi. Sırtımda güçlü bir şeylerin varlığını hissediyordum. Bunlar benim kanatlarım olmalıydı. Onları usulca sallıyordum. Şimdi o güçlerini hayranlıkla izlediğim iki adam karşımda saygı ile eğiliyorlardı. Onların içinde gezinen yaşam enerjilerini görebiliyordum. Zihnim sarsılmaz bir enerjiyle doluydu. Gözlerimi kapattığım an evrendeki akan su damlalarının seslerini, yeni tomurcuklanan bitkileri, yere düşen ilk kar tanesini, kuş seslerini, insanların gülüşme seslerini, yeni doğan bebeklerin ağlayışlarını, perilerin kanat çırpma seslerini ve bir arının polen taşıdığı anı görüyordum. Zihnim, düşünme yetim, duygum ve hislerim zamandaki varlığını kaybediyor gibiydi. Sonsuz akan bir kum saati içimde varlığını hissettiriyordu. Nefes nefese gözlerimi açtığımda kendimi pencereden aşağıya atma hissiyle doluydu içim. Koşarak pencereden kendimi attığımda arkamdan Kharoon ve Metatron'un sesini duymuştum. "Roesia! Carmente!" Kemikler Şehri puslu, karanlığa gömülmüştü. Kanatlarımı güçlü bir şekilde çırparak gökyüzünde yükseldim. Şehrin merkezinde ellerinde küçük ışıklar tutan kişileri görüyordum. Herkes dışarıya çıkmıştı. Işığımla Kemikler Şehrini apaydınlık yapmıştım. Ellerimi iki yana açıp onlara baktım. Diğer diyarlardan ve şehirlerden gelenler de merakla beni izliyorlardı. Tanrıların arasından bir ses yükseldi ve o ses çevresinde yankılanarak gür bir şekildeki nidalara dönüştü. "O Aydınlığın Hükümdarı! Kurtarıcımız! O ışığın ta kendisi! Selam olsun sana" Herkes hep bir ağızdan bu kelimeleri tekrarlıyorlardı. Koca bir topluluk önümde saygıyla eğiliyordu. Kalbim bu sarsılmaz enerjinin varlığıyla çarparken onlara gülümsedim. "Selam olsun kıymetli evrenin paydaşları!" Dediğimde içimdeki ışık yavaş yavaş etrafa yayılmaya başladı. Güneş ışığını tekrar alırken bir anda öksürmeye başladım. Karnımda ve göğüs kafesimde tarifi olmayan bir ağrı saplanmıştı. Öksürürken elime kan dolmuştu. Kanatlarımın üzerindeki hakimiyetimi kaybediyordum sanki. Bedenim hızla yere düşmeye başlarken birisi beni kollarının arasına aldı. Bu Kharoon'du. "Roesia iyi misin güzelim? Sorun nedir?" Dedi. Vücudum bitkin düşüyordu. Kharoon'un sureti geri yerine gelmişti. Onun o mavi-gri gözlerine baktım uzunca. İlk kez beni Aequitas'tan kurtardığı zaman görmüştüm. Şimdi beni yine düşmekten kurtarıyordu. "Benim için çok şey yaptın Kharoon" dedim gülümseyerek. "Neler oluyor Roesia?!" Diyerek benimle birlikte yere doğru inmişti. Sertçe yutkunduğumda kanın demirsi tadı boğazımdan aşağıya doğru aktı. "Roesia! Ona neler oluyor Ölümün Efendisi" diyerek Mars diğer bize merakla bakan kişilerin arasından sıyrılarak yanımıza doğru geldi. "Evet benim meleğime ne yaptınız ne oldu ona böyle bir gecede?! Söyleyin hemen!" Diyerek Jophiel şaşkınlıkla haykırıyordu. Kharoon ise durumu idrak etmeye çalışıyordu. "Carmente ona neler oluyor?!" Diyerek Metatron yanımıza gelmişti. Kharoon kaşlarını çatıp ona döndü "o Roesia!" Deyip tekrar bana baktı. "Evet ben hep sadece Roesia'ydım" diyerek gülümsedim ve elimi Kharoon'un yüzüne doğru kaldırdım elimdeki kanım onun yüzüne bulaşmıştı. "Sen bu evrende gördüğüm en harika adamsın Kharoon Vanth" dediğimde Kharoon'un gözündeki dolan yaşlar yüzüme doğru aktı. Gökyüzünden bir şimşek çakma sesi geldiğinde kafamı hafifçe yukarı kaldırdım. Yukarıdan 20 kişiye yakın kanatlı varlıklar iniş yapıyordu. Arkada ise Kural Koyucular ve daha önce hiç görmediğim varlıklar dizilmişlerdi. En başlarında ise Aequitas, Atropos ve Luna vardı. Aequitas kahkahalar atarak yere iniş yaptı. Onlara kaşlarımı çatarak bakarken Aequitas konuştu, "İşte gördüğünüz gibi Kural Koyucular demiştim size o kız Yaşam Tanrıçasının gücünü çaldı!" Dedi. Metatron "hayır! O zaten Carmente'nin ta kendisi" dedi sertçe. "Eğer öyle olsaydı Yaşamın enerjisini hissederdik. Bu başka bir şey. Vücudu enerjiyi kaldıramadığı için bitkin düşmüş şuna bakın!" dedi Aequitas. "Kes sesini Aequitas sarı ışık topuna karanlık enerji bulaştırdığınız için o bu halde! Hem sen daha fazla yaşamak uğruna benim kadınıma el uzatmamış mıydın?! Senin cehennemde olman gerekmiyor muydu?!" Dedi Kharoon bedenimi iyice sıkarak. Boyları uzun kafalarında boynuzları olan iri yapılı iki yaratık öne doğru çıktı. "O kız bu evrenin düzenini bozdu. Bu evrende ilk defa güneş tutulması yaşanıyor. Onu bize verin o bu evrenden hiç varolmamışcasına yok olacaktır!" Dediler ve gür sesleri Kemikler Şehrinde yankılandı. Kharoon ise kaşlarını daha iyi çattı ve sinirli bir şekilde o varlıklara baktı. "Ey zebaniler cehennemin işi bitti de benim kadınımı yok etmeye mi geldiniz! Büyük Tanrı şahidim olsun ki Roesia'yı hiç kimseye vermeyeceğim!" Dedi güçlü bir sesle bağırarak. Ardından Mars'ın sesini duydum. "Evet ben de buna izin vermiyorum" diyerek öne çıktı. "Ben yaşadığım müddetçe buna kimse cesaret bile edemez" diyerek Metatron da onun yanına geçti. "Evet benim güzeller güzeli Roesia'mı kimse yok edemez buna ben de karşı duracağım" dedi ve o da onların yanına geçti. Arkalarından Noah'da onlara katıldı. "Efendimin kadınını kimse yok edemez!" Dedi ve bize kısa bir bakış atıp tekrar başı dik bir şekilde onlara baktı. Bir anda zihnimin içinde Kural Koyucuların Telepati yöntemiyle konuşma sesleri doluştu. "O zaman savaş kaçınılmaz bir son olacak! Herkes safını belirlesin! Seçiminizi iyi yapmayı unutmayın. Çünkü Kural Koyucuların, Zebanilerin, Cehennem köpeklerinin ve birlik olduğumuz bu Tanrı ve Tanrıçaların ve kemik insanımızın acıması olmayacak!" Dediğinde bir kere daha öksürüp zorla konuştum. "Kemik insan mı?" Dedim. "Evet kemik insan o benim! Metatron ile gittiğinde hiç gelmemeliydin bu şehre Roesia" diyerek Alice öne çıkmış Aequitas'ın olduğu tarafa geçiş yapıyordu. Kharoon bile şaşırmış bir şekilde ona bakıyordu. "Benim halkımdan birisi bana karşı mı oluyor?!" Diyerek ona bağırdı. "Beni sevmedin Ölümün Efendisi! Bir kere bile yüzüme bakmadın! Roesia gittiğinde bir şansım olacaktı. Öyle söylemiştin Metatron! Carmente'ye sahip olabilmek için beni de kandırdın. Senin yüzünden o kızı takip edip ona iyi davranmak zorunda kaldım ama şimdi kendin bir zavallı gibi onun yanında durmaya devam ediyorsun! Bu planı sen yapmamış mıydın ha?!" Dedi sertçe Alice. "Bu planı yaptım evet. Lanet olsun ki çok pişmanım yaptığıma da! Asıl onlar bizi kandırmış baksana, nasıl hala karşı tarafa geçebiliyorsun sen Alice" dedi Metatron'da kızgın bir şekilde. "Çünkü ben senin gibi acınası olmak istemiyorum en azından kazanan tarafta olup o lanet insanın yok oluşuna şahit olmak istiyorum!" Dedi sesini yükselterek. "Bu kadar konuşma yeter" diyerek iki zebani de haykırırken şehir gümbürtüyle sallanmaya başladı. Korkudan kalbim çıkacak gibi atıyordu. Kural koyucuların telapati sesleri zihnimizi bozguna uğratırcasına yankılandı.
"Kemikler Şehrinin birçok noktasını harap edecek şiddetli ses duyulduğunda, 2. Güneş tutulması yaşandığında, gök kan ile ağlarken, yaratıklar özgürce salıverilince, ayı tutan zebanileri gördüğünüz an savaş çanları cehennemin 7. Katında çalacaktır!" "Yok olmaya hazır olun itaatsizler!!!"
. . .
Evet bölüm sonuna geldik❤️ Herkesin sınanacağı bir ana geldik Sonunda kaçınılmaz bir ölümde var bakalım kimler nerede yer alacak? Neler yaşanacak? 2.güneş tutulmasına sebep olacak şey ne acaba 🐥 Bakalımm hepsi ve daha fazlası gelecek bölümlerde diyoruz ve şimdilik hoşçakalınnn💃🏻💃🏻💃🏻 |
0% |