@happystrawberryy
|
"İmkansız aşkınız yüzünden kimseyi yakmayın daha fazla!" "Kaybedeceğimiz bir savaşa girmek istemiyoruz!" "Sadece kızı verip kurtulacakken neden yapıyoruz bunu Ölümün Efendisi!" Sarayın dışından gelen haklı isyanlar içimi acı bir şekilde yakıyordu. Herkes ölmekten, cehenneme gitmekten ya da tamamen yok olmaktan korkuyordu. Şehri derin bir karanlık sarmıştı. Kapının dışında ise tanıdık konuşma sesleri duyuluyordu. Kulağımı kapıya koyup dinlemeye koyuldum. "Ne olacak Kharoon? Roesia'yı nasıl korumalıyız? O gerçekten de efsanelerde adı geçen kadın o zaman. Açıkçası bu beni bile şaşırttı. Onun insan bedeni başlı başına kutsal olmalı. Carmente bedenindeki enerjisini bile kolayca yuttu. Tanrı onu reenkarne olduğu hayatlarda envai çeşit acı ile sınamış sence üstesinden gelebilecek mi bu gücün?" diyordu Metatron. "Roesia'ya inanıyorum ben o Kraliçe olmak için doğdu. Tüm yaşama ve aydınlığa hükmettiği gibi içindeki karanlığa da hükmedecek. Sadece biraz zamana ihtiyacı var ve içindeki karanlık enerji neye bağlı kim tarafından yapıldı bunları da öğrenmemiz gerekecek" Dedi Kharoon. "Evet sanırım haklısın. Bu arada savaşta daha güçlü aletlere ihtiyacımız olacak" dedi Metatron. "Bulacağız Metatron benim birkaç fikrim var sen diğer diyar ve şehirlerden önemli kişileri ikna edebildin mi?" Metatron "Yani kendi diyarımın çoğunluğunu ben ve Jophiel ikna ettik ama bize rağmen katılmayı reddeden veya karşı çıkan da çok fazla. Herkes kızı verince böyle bir savaşın olmayacağını ve her şeyin biteceğini söylüyor" dedi. "Onun ışığını gördüklerinde saygıyla önünde eğilmişlerdi inançları bu kadar mı? Ben hiçbir bahane istemiyorum Roesia'yı onların eline asla teslim etmeyeceğim" dedi Kharoon. "Haklısın Kharoon ben elimden geleni yapacağım. Ama yeterli sayıya ve ekipmana ulaşamazsak ne olacak o zaman herkesin ölümüne sebep olabiliriz" dedi Metatron endişeyle. Kharoon'un derin soluk alma sesi buraya kadar duyuluyordu. "Bu bir savaş Metatron kayıplar elbette olacak! Ayrıca sen ne öneriyorsun onu kurbanlık koyun gibi zebanilerin yok etmesini mi izleyelim ha?!" Dedi Sertçe. Metatron "Hayır tabiki öyle demek istemedim her neyse şimdi gidip birkaç şehir ile daha görüşme yapmalıyım sen Roesia'ya bak istersen" dediğinde biraz daha hızlı adımlarla yatağın yanına geçip oturdum. İki dakika sonra Kharoon içeri girdi. O içeri girdiğinde tekrardan sesler yükselmeye başladı. "Kızı verin savaş istemiyoruz!" Kharoon "Bu lanet olasıların ölümü benim elimden olacak anlaşılan" diyerek pencereleri kapattı. "Belki de onlar haklıdır Vanth" dedim üzgün bir sesle. Bana doğru döndüğünde yavaşça elimi tutup kalkmamı sağladı. "Onlar haklı felan değil Roesia! Şu haline bak saçların sarıdan griye döndü, tenin soluklaştı. Senin bu şekilde acı içinde olmana bile içim dayanamazken yok olmanı izlememi mi istiyorsun?!" Dediğinde biraz daha yüzüme doğru yaklaşmıştı. O da çok yorgun ve solgun görünüyordu. "Kharoon bizim cezamız bu. Biz yasak olanı çiğnedik bu yüzden acıyla yoğruluyoruz" "Senin o güzel ve masum yüzünü sevmek mi yasak? Acı içindeki hayatında tek ışık olmam mı yasak? Sana dokunmam mı yasak? Seni o binanın üzerinden kurtarıp kendi şehrime getirmem mi yasak? Sana dokunan o elleri kırmak mı yasak ha?!" "Yasaksa ben hayatımda bu yasağı çiğnediğim için kendimle gurur duyuyorum. Çünkü sen buna değersin sevgilim..."
https://pin.it/K44rbkNt2
Gözümden bir damla yaş aktığında elimle sileceğim esnada Kharoon elimi tuttu ve dudaklarıyla gözyaşıma bir öpücük kondurdu. "Ben ben çok korkuyorum" dedim dudaklarım titreyerek. "Korkma güzelim seni almalarına ve yok olmana asla izin vermeyeceğim!" "Hayır yok olmaktan korkmuyorum" "O zaman neyden korkuyorsun?" "Bir daha sonsuzluk vadisine gidememekten, seninle birlikte renkli denizde dolaşamamaktan, senin elini tutamamaktan ben ben seni bir daha görememekten korkuyorum Kharoon" dediğimde gözlerimdeki yaşlar damla damla aktılar. Kharoon ise "şişştt sakin" deyip dudaklarıma küçük tatlı bir öpücük kondurdu. "Ben hep seninleyim tamam mı? Bana güvenmeni istiyorum. Bugün Elf Diyarının şifacıları gelecek onlar bakacaklar sana ne olduğuna ama benim için güçlü dur olur mu?" Deyip alnımı öpüp bana sıkı sıkı sarıldı. Bende onun büyük bedenine sımsıkı sarılıp derince kokusunu içime çektim. "Tamam Vanth sana güveniyorum senin için dayanacağım her şeye" dedikten sonra başımı göğsüne gömdüm. "Seninle burada böyle saatlerce kalabilirim bunu biliyorsun ama sevgilinin halletmesi gereken işler var yanında Jophiel olacak. Savaş Tanrısının bizimle olması güzel bir avantaj oldu onun stratejilerini kullanmalıyız" diyerek hafifçe kendini geri çekti. "Ah peki peki haklısın bende bir an önce iyileşip size yardım etmek istiyorum" deyip kendimi ondan ayırdım. Kharoon ise son kez bana bakıp gülümseyerek odadan ayrıldı. Aequitas ve ekibinin savaş ilanından sonra tam 3 gün geçmişti. Ben ise vücudumdaki acıya dayanamadan bayılmıştım. 3 gün boyunca uyku ile uyanıklık arasında savaş verirken bugün nihayet uyanabilmiştim. Lavabonun önüne gidip aynadan kendime baktım. Yüzüm soluk bir beyaza bürünmüştü. Saçlarım ise tamamen grileşmişti. Yaşıyor olmamın tek sebebi Kharoon'un vücuduma üflemiş olduğu ruhuydu. Ama bedenimin bir ölüden farkı yok gibiydi. Kapı tıklatılınca yüzüme hızlı bir su çarpıp kuruladım ardından "giriniz" dedim. "Roesia rahatsız etmedim umarım. Jophiel'den rica ettim. Seni önce ben görmek istedim" deyip Metatron içeri başını eğerek gelmişti. "Diğer şehirlerle görüşme yapmaya gittiğini sanıyordum" dedim ve elimdeki mendile tekrardan öksürmeye başladım. Metatron bana doğru gelerek kolumu tutup yatağın üzerine doğru çekti. "Lütfen otur bolca dinlenmeye ihtiyacın var Roesia" dedi. "Bana artık Carmente demiyorsun" diyerek hafifçe gülümsedim. Kafasını biraz kaşıyarak "aslında ismini söylerken içimden Carmente'yi tekrar ediyorum" dedi. Kafamı çevirip dışarıya doğru baktım. Sisli hava biraz olsun dağılmaya başlıyordu. "Biliyor musun Metatron sen Carmente'ye takılı kalmışsın. Onu öyle çok arzulayıp istemişsin ki bu senin hayat gayen haline gelmiş ulaşamadıkça da onu kendine daha da takıntı haline getirmişsin" deyip onun gözlerine baktım. Yüzü hafif kızarıyordu. "O sensin en başından beri de sendin Carmente" dedi ve derken göğüs kafesi hızla inip kalkıyordu. "İlk ne zaman anladın? Yani Carmente olduğumu ne zamandan beridir biliyordun?" Dedim. "En başından beri" deyip kızarmış bir yüzle bana doğru baktı. "Nasıl?" Dedim. "Yani Kharoon seni bu evrene, Kemikler Şehrine getirdiğinde gerçeklik aynasında bir parlama yaşandı. Senin aslında Carmente olduğunu anladım" dedi. "O zaman sen Tanrılar Şehrindeyken de, sorgu sürecini ve Aequitas'ın bana yaşattıklarını da biliyorsun çünkü sen de oradaydın ve Ölümün Kalbi'nin yerini orada öğrendin" dedim gözlerinin içine bakarak. "Şey evet ama kendimi açık edemezdim Carmente" dedi. Gözlerim ufaktan yaşarmaya başladı ve gözyaşlarım aktı usulca. "Neden ağlıyorsun?" Diye sordu Metatron. "Eğer sorgu sürecinde Kharoon olsaydı ne pahasına olursa olsun benim işkence çekmemi izlemezdi" dedim. "Ama o an çıkmamın, kendimi açık etmemin imkanı yoktu inan bana Carmente ben seni alabilmek için bekledim" dedi biraz endişeli bir şekilde. "Peki ya Aequitas'ın bana sahip olmaya çalıştığı zaman neredeydin?" Dedim ve tekrar mendile doğru öksürmeye başladım. "Ben o zaman Mars'ın bir arkadaşının bedenindeydim. Aequitas bizi hapise atmıştı. Çıktıktan sonra geldiğimde seni Kharoon'un aldığını gördüm. Zaten seni onun alacağını tahmin ediyordum" dedi. "Yani Aequitas'ın yapacaklarını tahmin edip Kharoon'un beni alacağını biliyor muydun anlayamadım bir dakika" dedim. "Yani evet bir nevi çünkü senin bileğindeki kemiksi yapıyı görüp ona sahip olmak isteyebileceğini düşünmüştüm ama bu kadar ileriye gidebileceğini tahmin edememiştim" dedi üzgün bir sesle ve yatağın üzerine koyduğum sağ elimin üzerine elini koydu. Elimi onun elinden çekip konuştum. "Sen sadece Carmente'ye sahip olabilmek için benim acı çekmemi bile umursamamışsın Metatron" dedim. "Ama sen Carmente'sin seni Kharoon'dan almalıydım hatırlasana seninle nasıl güzel vakitler geçirmiştik. Ben senin için her şeyi yaparım Carmente. Bilemiyorum eğer istersen senin 2. Erkeğin olmaya da razıyım" dediğinde kaşlarımı çattım. "Ne demek istiyorsun?" Dedim. "Kharoon'dan sıkıldığın zaman veya başka bir omuz aradığında seninle olurum. Seni hiç yalnız bırakmam ben inan bana" deyip yüzünü bana biraz daha yaklaştırdı. Kendimi hafifçe geriye doğru çektim. "Sorgu sürecinde şimşek belime indiğinde ölecek gibi bir acı yaşamıştım o an içten içe birinin beni kurtarmasını istemiştim ama kimse beni kurtarmadı ve sen beni orada izliyordun. Aequitas bedenime saldırdığı zaman yine beni birinin kurtarmasını istemiştim sen Tanrılar Şehrindeyken beni kurtarmak yerine kendi amacına sadık kaldın ama Kharoon o benim için cehennemden geldi hem de acının en kötüsünü yaşadığı anda kendi acısını düşünmeden sadece beni düşündü. Hiçbir kuvvetin aşamadığı Tanrıların Kozmik Duvarını parçaladı. O benim için kendi halkını savaşa sürükledi" derken gözlerim iyice dolmuştu. Metatron ima ettiğim şeyi anlamış gibi hafifçe kendini geriye çekti. "Şimdi anladın mı Metatron? Buraya ilk geldiğim anı biliyorsun. Peki ya geldiğimde her gece kabuslarımla da boğuştuğumu biliyor musun?" Dediğimde üzgün bir şekilde başını salladı. "Benim o kabuslarım ne zaman kesildi biliyor musun?" Dedim. "Ne zaman?" Dedi meraklı ve üzgün bir ifadeyle. "Kharoon'un dünyamdaki o iğrenç insanlardan intikam aldığını öğrendiğimde kesildi. Artık onlar peşimde olmayacaktı bu yüzden rahat uyuyabildim. Bir gün Aequitas bana aynı şeyleri yaşatmaya başladı. Korkum öyle büyüktü ki ondan nasıl kurtulacağımı bile bilmiyordum. Aciz bedenim tir tir titriyordu. Bana herkesin önünde sahip olacağı zaman her şey bitti artık dediğim anda ben o siyah kanatları gördüm. Her yeri kesilmiş, vücudu parçalanmış, kan içindeki Ölümün Efendisi hiç acımadan benim kabusum olacak bu adamı öldürüp onu cehenneme gönderdi" diyerek gözyaşları içerisinde ona baktım. "Ben çok üzgünüm Carmente keşke sana bu zamanlarda yardım etseydim. Ama senin o zaman karşına çıksam seni alamazdım böyle düşünüyordum" dedi ve kendi eliyle parmaklarını sıktı. Gözlerim titreyerek konuştum. "Çünkü sen kendi intikamına öyle odaklıydın ki, Carmente'yi alabilmek için tüm bunları hiçe saydın Metatron. Gerçeklik aynasını gösterirken de onun aşık olmasını beklediğini söylemiştin bu sayede ona aynı acıyı yaşatabilecektin. Kharoon'un en mutlu anında onu bozguna uğrattın. Çünkü sen bizim 10 gün sonra evleneceğimizi duyup harekete geçtin ve her şeyi mahvedip beni aldın" dedim sert bir ifadeyle. Gözleri şaşkınlıkla aralanmıştı. "Ne oldu? Neden şaşırıyorsun?" Dedim. "Ama seni benden aldığı için ona çok öfkeliydim. Sen bir tek benim olmalıydın Carmente. Ona da benim yaşadığım acının aynısını yaşatmak istedim zamanını bekledim bu yüzden. Ama yanlış yaptım intikamım ve seni tekrardan alma arzum benim gözümü kör etti. Beni orada ölüme terk etmeliydin! Neden beni öperek içimdeki enerji topunu aldın ha Carmente söyle?!" dedi sesini yükselterek. "Çünkü kimsenin benim yüzümden ölmesini istemedim. Çünkü Kharoon'un üzülmesini istemedim anlıyor musun? Sen onun arkasından kuyusunu kazarken o seni düşündü biliyor musun? O an nasıl endişelendiği hakkında bir fikrin var mı? Seni öpmem hakkında bile yorum yapmadı. Ha sanma ki bunu önemsemedi, hayır o senin beni öpme olanağında bile kelleni alabilecek kadar kıskanç bir adamken hiçbir şey söylemedi! Çünkü ben bunu seni hayata döndürebilmek için yaptım!" Dedim sertçe. Ardından devam ettim. "Aç gözünü artık Metatron hayat devam ediyor. İntikamın ve Carmente takıntını serbest bırak çık artık şu hayal dünyasından" deyip ayağa kalktım. Kalbim garip bir şekilde gümbürderken burnuma kan kokusu doluyordu. Metatron "ya çıkmazsam?" Diyerek eliyle boynumu tutup yüzünü yüzüme değdirdi. Burunlarımız birbirine değiyordu. "Bırak beni Metatron" diyerek elimle göğsünü ittirdim. "Carmente sen bana ait olmalısın" dedi ve dudağını dudağıma bastırdı. Onu ittirmeye çalıştıkça daha da baskı kuruyordu üzerimde. Bir anlık boşluk yakalayınca "bırak beni istemiyorum seni bırak" deyince bedenim yere düştü ve geri geri gitmeye başladım. "Bana nasıl Kharoon'u savunursun! Seni nasıl sevdiğimi istediğimi arzuladığımı görmüyor musun Carmente" deyip üzerime doğru gelmeye başlayınca bir anda gözüme Aequitas ve dünyadaki pislikler gibi görünmeye başlamıştı. Kalbim hızlı hızlı çarparken bağırdım. "Hayır bırak beni hayıır kimse yok mu yardım edin!" "Kimse yok sana burada sahip olacağım! Sen benim olacaksın!" "Hayır hayır hayır yalvarırım biri yardım etsin yalvarırım..."
. . .
Eveet bölüm sonu🫶🏻 Neler düşünüyorsunuz merak ediyorum🐥 Uzun bir bölüm oldu seviyor musunuz böyle? Fikirlerinizi ifade etmekten kaçınmayın beybiler öpüyorum sizi❤️😘 Diğer bölümde görüşmek üzere ❤️ |
0% |