Yeni Üyelik
67.
Bölüm

67.Bölüm: Sarsılmaz 3 Kadın

@happystrawberryy

"Hayır bırak şu elindeki saçmalığı! Jophiel"

"Hayır asıl sen onu bırak! onu giyemez, kızın her yerini ortaya mı sereceğiz! Ölümün Efendisinin ne kadar güçlü ve kıskanç olduğunu bilmiyor musun bizi yakacak mısın ha?!" diyerek Jophiel Anna'ya kızıyordu.

"Hayır sen aşktan anlamıyorsun çünkü Aşk Tanrıçası değilsin. Roesia ne kadar seksi olursa o kadar kıskanılır ve arzulanır" diyerek o da ona bağırıyordu.

"Ne?! Bir kere ben güzellik meleğiyim onu en iyi ben hazırlarım bir kere" diye Jophiel soluksuz bir şekilde ona karşılık veriyordu.

Onlar atışırken bunaldığım için odadan dışarı çıkıp koridordaki duvara yaslandım ve derin bir nefes aldım.

O anda önümden Metatron geçti.

"Metatron" diyerek ona seslendim.

Beni görmüştü ama bir şey demeden yanımdan geçmişti.

"Efendim" deyip koridorun ilerisinde durmuş arkasını bile dönmemişti.

"Biraz konuşabilir miyiz?" Dedim.

"Ne hakkında?" Dedi.

Onun yanına doğru yürüyüp yüzüne baktım.

"Biliyorsun ne hakkında olduğunu. Ben özür dilerim seni haksız yere suçladım." Dedim.

"Bu senin suçun değildi" dediğinde biraz daha sinirli duruyordu.

"Neden sinirlisin" dedim merakla.

Gözleri dolmaya başladı ve elinin tersiyle akan gözyaşını sildi.

"Sana zarar vermek şöyle dursun ben sen istemeden tek bir zerrene bile dokunmam Carmente." Dediğinde karşımda çocuk gibi hıçkırmaya başlayınca dayanamadan ona sarıldım.

Ona sarılmama şaşırmış donup kalmıştı. Ardından kollarını belime dolayıp başını saçımın arasına gömdü ve kokumu içine çektiğinde kendimi ondan yavaşça ayırdım.

"Bir şeytanın oyununa geldim. Böyle bir şey olacağını bilmiyordum. Haksız yere suçladım seni bu yüzden pişmanlık duyuyorum" deyip gözlerinin içine baktım.

"Biliyorum ama lütfen pişmanlık duyma. Bu senin suçun değildi. Sen hep masumdun ki. Sadece seni o halde görmek bilemiyorum keşke dünyadaki o pisliklerden intikamını ben alabilseydim keşke seni Aequitas'tan ben kurtarsaydım. Keşke o sorguda intikamıma odaklanmadan her şeyi açık edip seni korusaydım. Ben ben kendime kızıyorum Carmente" deyip gözleri acı içerisinde bana baktı.

"Belki de kaderden öte yol yoktur Metatron" diyerek buruk bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

"Her zaman o olacak değil mi?" Dedi.

"Her zaman oydu" dedim.

"Carmente" dedi hafif bir tınıyla.

"Benim için Carmente olsan?" Dedi yalvaran bakışlarla.

Hafifçe gülümsedim.

"Eğer bir gün içimdeki Carmente bedenimin enerjisini çıkarabilirsem senin için onu var etmeye çalışacağım" diyerek güldüğümde anlamazcasına kaşlarını çattı.

"Ne? Nasıl?" Dediğinde sadece gülümsedim.

"Roesia! Nereye kaçtın çabuk gel buraya?!" Jophiel kapıyı aralamış beni çağırıyordu.

"Tamam geliyorum hemen, sen geç" dediğimde içeri geri geçti.

"Şimdi gitmeliyim Metatron" dediğimde elimi tuttu.

Ona döndüğümde "Carmente" dedi yine.

"Hayır ben sadece Roesia'yım. Bana bundan sonra Roesia de lütfen. Carmente'nin seninle olabilmesi için her şeyi yapacağım" diyerek gülümsediğimde bana soluksuz bir şekilde bakıyordu.

Ardından "Na-nasıl?" Dedi heyecanla.

Omuzlarımı silkip "bilmem göreceğiz" deyip koridorda ilerlemeye başladım.

Odaya girerken son kez Metatron'a baktığımda bana kafası karışmış bir şekilde bakıyordu. Ona el sallayıp odaya girdiğimde Anna ve Jophiel ikisi de ellerini beline koymuş kızgın bir şekilde bana bakıyorlardı.

"Hangi ara kaçtın sen hemen buraya gel ve şunları dene" diyerek elime bir sürü kıyafet tutuşturmuşlardı.

İkiletmeden hepsini tek tek denemeye başladım.

8. Elbiseyi üzerime giydiğimde ikisi birlikte yine hayır anlamında başlarını salladılar.

"Ay kızlar yeter ama birisini seçin" dedim isyan edercesine.

İkiside aynı anda "devam devam" deyip ellerini belime koyarak beni giyinme odasına iteklediler.

.

.

.

Tamı tamına 5 saat geçmişti ve hava iyice kararmış dışarıdan coşkulu müzik sesi yükseliyordu.

Anna ve Jophiel aynı anda konuşup "Roesia sen sen inanılmaz görünüyorsun" diyerek ellerini birleştirip dönüştürdükleri kişiye bakıyorlardı.

İkisi de benimle birlikte hazırlanmışlardı ve onlar da çok güzel görünüyorlardı.

Boy aynasına dönüp kendime baktığımda bulunduğum kıyafetin ışıltısı gözlerimi alıyordu. Sarı parlak olan kanatlarıma bile iksirle renkli bir görüntü vermişlerdi.

 

https://pin.it/2kKvO7jNp

 

"Kızlar bu çok fazla değil mi? Beni de sizin gibi giydirseydiniz sanki bu eğlence için çok abartı. Ya hem bilemiyorum Jophiel ya o gösterdiğin hareketleri de yapamadan yorulur düşersem ne olacak? Ben galiba biraz korkmaya başladım" diyerek endişeli bir şekilde onlara baktım.

"Hayır güzelim sen bu gece ışıldamalısın. Herkesin gözü senin üzerinde olmalı. Hem biz bunları senin korkman için yapmıyoruz. Aksine sen mutlu ol ve içindeki o karanlığı yenebil diye yapıyoruz" deyip Jophiel usulca koluma girdi.

"Evet canım Jophiel'e katılıyorum" diyerek Anna da diğer koluma girmişti.

"İyiki varsınız kızlar çok teşekkür ederim" deyip duygulu gözlerle onlara baktım.

Jophiel "Hadi bakalım sonra duygusallaşırız ben ağlamaya başlarsam kimse tutamaz beni diyeyim. O yüzden hemen gidelim" dediğinde ikimizde gülüp ona ayak uydurduk.

Saraydan dışarıya çıktığımızda ana kapıda Metatron, Mars ve Silvanus durmuş bize doğru bakıyorlardı. Galiba birlikte geçecektik eğlence alanına.

"Kharoon nerede acaba?" Dedim Jophiel'e.

"Bilmiyorum canım o meydanda seni bekliyor olabilir"

"Nasıl yani beni almaya gelmeyecek mi?" Dediğimde Jophiel tekrar bilmiyorum anlamında omuz silkti.

Birlikte ilerleyip onların yanlarına doğru geçtik.

"Oo kızlar galiba gözlerimi kaybettim. Bir güzeller güzeli Aşk Tanrıçası bir Meleklerin Güzellik Leydisi ve bir Aydınlığa Hükmeden Kraliçe olarak üçünüz çok sarsılmaz görünüyorsunuz" diyerek Silvanus hepimize iltifat edip Anna'nın elini öpüyordu.

Anna ise utançla kızarmış gülümsüyordu.

Jophiel "teşekkür ederiz iltifatların için Silvanus. Ama bizi gören bir tek sensin galiba çünkü bu Düşmüş Melek ve Savaş Tanrısının gözü tek bir yerde" dediğinde yüzümü bana bakan iki adama çevirdim.

Benim baktığımı görünce ikisi de bakışlarını bir anda ayaklarına doğru çekti.

Anna "Aaa hadi biz önden gidelim" diyerek Silvanus ve Jophiel'in koluna girip orman yoluna doğru ilerlemeye başladılar.

Kemikler şehrinin meydanı orman ve çarşı arasında kalıyordu ve gerçekten çok büyük bir alandı.

Mars boğazında gıcık varmış gibi öksürünce bakışlarımı ona çevirdim.

"Şey Roesia sence de bu çok fazla değil mi?" Dediğinde anlamazcasına kaşlarımı çattım.

"Ne çok fazla? Aaa evet demi ya kızlara ben de aynısını söyledim çok abartılı oldu bu elbise diye off" dediğimde bir anda başını sağa sola sallamaya başladı.

"Hayır hayır öyle demek istemedim. Şey sen gerçekten çok güzelsin bunu söylerken utanıyorum ama gözlerimi bir an olsun senden ayırmayı istemiyorum" dediğinde biraz ilerimizdeki Jophiel bunu duyup arkasını dönmüştü.

"Heyy Savaş Tanrısı unutma sen bir ölümlüsün. Her an bu dediklerini Ölümün Efendisine diyebilirim haberin olsun" diye bağırdığında Mars'ın yüzü kızarmıştı.

"Merak etme Mars ben bana arkadaşça yaklaştığını biliyorum iltifatların beni gerçekten çok mutlu etti" diyerek gülümsediğimde o da içi rahatlamış gibi gülümseyip elini kalbine götürdü ve "huh" dedi.

"Roesia" hafif sinirli bir ses duyduğumda bakışlarımı solumda kalan Metatron'a çevirdim.

"Hımm güzel" diyerek gülümsedim.

"Ne güzel?" Dedi.

"Bana Carmente demedin"

Mars "Ne? O sana Carmente diye mi sesleniyor?" diye sorunca başımı olumlu anlamda salladım.

Metatron "evet ilk defa içimden tekrar etmeden sana Roesia diyebildim ve sanırım bu daha iyi hissetmeme sebep oldu" dediğinde hafifçe gülümsemeye başladı.

"Buna sevindim" diyerek bende ona gülümsedim.

"Bu arada sen gerçekten olağanüstü görünüyorsun Roesia"

"Hımm ama sen Carmente simamı görmeyi isterdin değil mi?" Diyerek ona kaçamak bir bakış attım.

O da utanmış bir şekilde güldü.

"Carmente siması mı? Tanrı aşkına ne haltlar dönüyor sizin aranızda?!" Diyerek Mars sinirli bir şekilde yürümeye başlamıştı. Bizde onunla birlikte ilerlemeye başladık.

"Mars aslında tam hafızam yerinde değil ama ara ara kafamın içine görüntüler geliyor. Kendimi aynaya bakarken bu simam ve Carmente simamın özdeştiğini görüyorum ama kendi simam hep baskın geliyor. Metatron'un ise neden Düşmüş bir Melek olduğunu da biliyorsun. O daima Carmente'ye bağlıydı" dediğimde kafasını kaşıyarak bana doğru baktı.

"Anlıyorum bu yüzden öyle söyledin" dediğinde "evet" diyerek hafifçe elbisemi tuttum ve yürümeye devam ettim.

Metatron "Aslında Kharoon'un sana bu kadar tutkuyla bağlı olmasını anlayabiliyorum" dediğinde Mars ile ikimiz aynı anda "Nasıl?" Dedik.

Ona dönüp kısa bir bakış attığımda "ne var bunu bende merak ediyorum" diyerek gülmeye başladı.

Ardından bakışlarımı geri Metatron'a çevirdim,

"Roesia yani düşünüyorum, senin yerinde bir başkası olsaydı beni orada ölüme terkederdi. Çünkü sana ait olan sarı ışık topunun içindeki tüm karanlık enerjiyi bedenime çekiyordum. Ben öldüğümde ise temizlenip sana geri dönecekti" dedi.

Ardından birkaç dal parçasının üzerine basıp ilerlemeye devam etti.

"Ben kimsenin benim yüzümden ölmesini istemiyorum Metatron. Evet sana kızgındım çünkü sen bize bir oyun oynadın ama bu ölmen gerektiği anlamına gelmezdi" dedim ve yerdeki çamur olan yerlerin üzerinden atlayıp yeşil otların üzerine doğru bastım.

Müzik sesi daha da yüksek gelmeye başladığında yaklaştığımızı anlamıştım.

Metatron "Gerçekten büyük bir kalbin var" diyerek gülümsediğinde sol elimi tuttu. Mars da "ilk defa Metatron'a katılıyorum" deyip sağ elimi tutarak ikisi birlikte son ağacın arasından beni geçirdiklerinde meydanın girişine gelmiştik.

Herkes ileri kısımda toplanmış içecekler içip gülüşerek eğlenip dans ediyorlardı. Renkli ışıklar yanıp yanıp sönüyordu.

Şuanda dünyadaki büyük bir konser alanının içerisine gelmiş gibi hissediyordum kendimi. Ama buranın ambiyansı çok daha farklıydı.

Peri kanatları, Elf kulakları, bazı iblislerin boynuzları vardı. Meleklerin nurlu görüntüsü ve Tanrıların mükemmel vücutları bu meydanı daha da ilgi çekici hale getiriyordu.

Anna'lar daha iç kısma geçmemişler, girişte durmuş bekliyorlardı. Jophiel bizi görünce hızla yanımıza doğru geldi.

"Bırakın bakalım onu. Yeminle sizin yüzünüzden ben azarı yiyeceğim. Şimdi ışığın gücünü gösterme vakti" dediğinde elimi Metatron'un ve Mars'ın elinden alıp beni ortada serili olan kırmızı halıya doğru getirdi.

O sırada hareketli müzik durdu. Klasik kemanın büyülü sesinin yayıldığı bir parça çalmaya başladı. Gözlerimle Kharoon'u arıyordum ama o ortalıkta görünmüyordu.

"Hadi Roesia meydanın ortasına doğru yürü, başını dik tut güzelim sana gösterdiğim dansı unutma onu tam meydanın ortasına geldiğinde yapacaksın" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım ve kırmızı halının üzerinden ağır adımlarla yürümeye başladım.

Kalbim korku ve heyecanla çarpıyor ellerim ve ayaklarımın terlediğini hissediyordum. Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmek için çabalamaya başladım.

Çalan klasik parçayla birlikte herkes yavaşlamış, geldiğimi fark eden kişiler ise birbirlerinin omuzlarına vurup beni gösteriyordu.

Tüm bakışlar üzerimdeyken başımı dik tutup karşıya bakmaya devam ettim. Yoğun kalabalık aralarında fısıldaşarak benim için yolu açıyordu. Meydanın ortalarına doğru geldiğimde Jophiel'in kanatlarıma ışık patlaması için yerleştirdiği ipi gizlice çektim.

İpi çeker çekmez kanatlarımın arasından binlerce ışık topu gökyüzüne ulaşıp patlamaya başladı.

Kemikler Şehri kanatlarımdan çıkan bu sarı ışıkla birlikte geceden gündüze dönmüştü.

Sarı ışık topları hem iksirle hem de benim gücümle oluşturulmuş bir nevi dünyadaki havai fişek görünümünde olan güçlü enerjilerdi.

Herkesin başları yukarıya çevrildi ve gönderdiğim ışık toplarından oluşan gösteriyi hayranlıkla izlemeye başladılar. Ama onların arasında bir çift göz sadece bana odaklanmış bakıyordu.

Kalabalığın arasındaki mavi gri gözlerin içi gururla parlıyordu. O uzun boyu, geniş cüssesi ve derin bakışlarıyla gözlerime bakıp gülümsüyordu.

 

 

.

.

.

 

Eveeet bölüm sonuna geldiikkk☺️

Wuhuu dans başlıyor 💃🏻

Nasıl buldunuz bölümü 🥹

Ayy kimin o gözler biliyorsunuz sizz 🥳

Merak etmeyin savaşı unutmadık bu eğlence aynı zamanda savaş içinde önemliii 🧚🏻‍♀️

Bakalımmm neler olacak ayyyy heyecannn bastııı🐥🐥🐥

Loading...
0%