@happystrawberryy
|
Ona bakarken heyecanlansam da odaklanmaya devam ettim. Ellerimi hafifçe yukarı kaldırdım ve yukarıdaki enerjilerin aşağıya doğru akmasına izin verdim. Kendi etrafımda bir iki adım öne geçip bedenimi hafifçe döndürdüm. Işık patlaması bitmiş gökyüzünden sarı simli minik enerji parçacıkları bir yağmur misali yağıyordu. Şimdi herkesin bakışları geri bana kaymıştı. Ben ise Jophiel'in gösterdiği dansı sergilemeye başlamıştım. Yavaşça ayağımdaki topukluları yere vurdum. Ellerimi boynum ve saçlarım arasında gezdirip bedenimi oynattım. Sonra dizlerimi kırarak el çırptım ve hızlı bir şekilde dönmeye başladım bu sırada yağan enerjiler de benim dansıma eşlik edip etrafımda dönmeye başladılar. Bedenim ışık topuyla aydınlanırken dönmeyi bırakıp ayaklarımla 2 geri bir ileri yaparak kollarımı açıp onların bedenimde süzülmesine izin verdim. Göğüs kafesim patlayacak gibiydi. Bedenim inanılmaz yorgun ve acı içinde yanarken kimseye bir şey belli etmemek için adeta kendimi zorluyordum. Son bir hareket kalmıştı. Kanat çırparak yukarıda dönüp inecektim. Güçlü bir nefes alıp kanatlarımı çırpmaya başladığımda yukarı doğru yükseleceğim esnada belimde bir acı hissettim ve yükselemeden yerde kaldım. Çevremdeki gözler rahatsız edici bir şekilde üzerimdeydi. Ne yapacağımı bilemiyordum vücudum acıyla yanarken ellerimi bir anda birileri tuttuğunda başım önce sağa sonra sola gitti. Şimdi sağımda Jophiel solumda ise Anna vardı. Benim kollarımdan tutarak gökyüzüne çıkmamı sağladılar. Az önce birlikte çalıştığımız gökyüzü hareketini yine onlarla birlikte yapmanın verdiği güven ve acımın dinmesinin verdiği huzurla gülümsedim. Üçümüz birlikte gökyüzünde dönmeye başladık. Onların pembe ve kırmızı enerjisi bedenimle bütünleştiğinde ortaya daha hoş bir görüntü çıkmaya başladı. Ardından yavaşça aşağıya doğru süzüldük. İkisi de elimi bırakıp yandaki Metatron, Silvanus ve Mars üçlüsünün yanına geçip beni izlemeye koyulduklarında gözlerimi kapattım. Dans sahnem bitmişti. Şimdi sıra güç sahnemdeydi... Asıl odaklanmam gereken andaydım. Çünkü bu yapacağım şey bize müttefik kazandıracaktı... Bunu yapabilecek miydim? Denemeye değer... Sesimi duy! Masumiyetin simgesi, iyiliğin temsilcisi, yaşamın, doğumun, aydınlığın sonsuz gücü seni uyandırıyorum... Sevgili gücüm Aydınlığın Kraliçesine itaat et! Yavaşça belimi geriye doğru atıp göğsümü yakan sıcak ışığa ulaşmaya çalıştım. Sanki çok derinlerde bastırılmış gibiydi. Ama sesimle birlikte içimde karıncalanmalar yaşanıyordu. Kendimi tutamadan dudaklarım açıldı ve bir anda çığlık atmaya başladım. "Ahhhhh!!!!!" O anda gözüm açıldı ve bedenim hızla meydanın ortasında havaya yükseldi. Bedenim yatar pozisyonda havada asılı kalmış. Vücudumun içinden güçlü bir ışık patlaması yayılıyordu. Her yerimden sarı ilahi bir ışık çıkıyordu. Bir anda hissettiğim güç ile güçlü bir kahkaha attım. "Bedenimdeki iğrenç lekenin nasıl benden kaçtığını görüyor musun ha DECCAL!" Diyerek bağırdığımda gökyüzünde kanlı bir görüntü belirdi. Gözlerimi kısarak baktığımda sol gözü olmayan bir varlık kollarını bağlamış bana doğru bakıyordu galiba onu daha önce görmüştüm. Kıvırcık saçları, iri cüssesi, kısa boyu, sağ gözünün dışa doğru çıkıklığı... Evet onu Kharoon'un bana dokundurduğu kutsal nesnedeki kıyamet sahnelerinde görmüştüm. O insanları ve diğer varlıkları saptırıp saldırganlığa sürüklüyordu. Kaşlarımı çatıp hafifçe etrafımı kontrol ettim ama onu kimse görmüyor gibiydi. "Beni senden başkası göremez Aydınlığın Hükümdarı!" Bakışlarımı ona çevirdiğimde elinin birisini çenesine koymuş sağ gözüyle beni süzüyordu. "Sen dikkate alınacak bir düşmansın" dediğinde bir anda gözden kayboldu. Yavaşça ellerimi açıp yere doğru iniş yaptığımda derin derin nefesler almaya başladım. Karşımda beni benim gibi nefes nefese kalmış bir şekilde izleyen bir adam vardı. Anlaşılan o keskin bakışlarını bir an olsun üzerimden ayırmamıştı. Peki ya o da Deccal'ı görmüş müydü? Daha demin bile isteye Deccal'e seslenmemiştim ama içimden güçlü bir istek bunu yapmamı istiyordu. Umarım bu durum işleri zorlaştırmaz. Kendimi toparlayıp etrafıma kısa bir bakış attım. "Şimdi herkes gördü mü? Herkes inandı mı gücümün kudretine? Ben bu savaşta sizinleyim ya siz? Sizler de benimle misiniz?!" Diyerek haykırdım. Tüm meydan sessizliğe bürünmüş şaşkın bir şekilde bana bakarken önümdeki adam, hayatım olan adam ellerini kaldırıp güçlü bir şekilde beni alkışlamaya başladı. O sırada alkışlar güçlendi ve tüm meydanda gür bir şekilde yankılanmaya başladı, aralarda "EVET!" Sesleri yükseldiğinde yavaşça çevremde dönerek onlara gülümsedim. Tam Kharoon'un yanına doğru ilerleyeceğim sırada biri beni arkaya döndürdü. "Roesia sen kızım sen inanılmazsın iyi yapacağını biliyordum ama bu kadar iyi olacağını tahmin etmemiştim" diyerek Jophiel gelmiş bana sarılıyordu. "Çok teşekkür ederim Jophiel her şey senin sayende oldu. Gücüme ulaşmamı sen sağladın" dediğimde başını sağa sola salladı. "Hayır Roesia gücüne ulaşmanı sağlayan kişi ben değildim benden bunları yapmamı isteyen Ölümün Efendisiydi ben sadece aracı oldum" dediğinde beni kolumdan tutup kenarda sohbet eden kişilerin arasına doğru götürdü. Demek her şeyi ayarlayan Kharoon'du... "Şey aslında ben Kha-" lafımı devam ettiremeden Jophiel "hayır sen neden onun yanına gidiyormuşsun. O gelsin değil mi? Aydınlığın Kraliçesi" diyerek bana göz kırptı. Aklıma planımız gelince "yaaa peki o zaman senden bir şey rica edebilir miyim?" diyerek ona gülümsedim. "Nedir tatlım?" "Beni önemli gördüğün kişilerle tanıştırabilir misin?" Dediğimde periler diyarından iki kız bizim yanımıza doğru geliyordu. "Vay canına sen gerçekten Aydınlığın Hükümdarı olmalısın o ışık patlaması o gösteri o zarif hareketler sen sen hepimizin aklını başından aldın gerçekten" diyerek gülümseyen turuncu küt saçlı kız ellerini birleştirmiş heyecanla bana bakarken onun arkasından gelen topluluğa doğru göz ucuyla baktım. Kızın dedikleriyle iyice utanmıştım. Jophiel kulağıma eğilip "anlaşılan seni tanıştırmaya gerek kalmadı herkes seninle konuşmaya can atıyor" dediğinde ona kısa bir saniye bakıp tekrar kıza döndüm. "Çok teşekkür ediyorum umarım keyif almışsınızdır" diyerek gülümsediğimde kız bir anda "aww bir de nazik şuna bakın" dediğinde gülüşme sesleri geldi. Bende gülümseyip onlarla konuşmaya devam ettim. Yaklaşık yarım saattir herkesle tanışıp konuşuyordum. Bu sırada Jophiel'de bana eşlik edip bilmediğim kişiler hakkında bilgiler veriyordu. Yanıma gelen insanlara hoş cevaplar verip onları bir bir gönderiyordum. Bu esnada ara ara Kharoon'a baksam da onu göremiyordum. Yanıma en son Elf Hükümdarı Ryan geldiğinde Jophiel heyecanla üzerindeki kıyafetleri düzeltmeye başladı. Bir ona bir de Elf hükümdarına bakıyordum. O da heyecanlı gözüküyordu. Anlaşılan aralarında bir şeyler vardı. Ryan "Aydınlığın Kraliçesine selamlarımı sunarım" diyerek önümde saygıyla eğildiğinde ben de "Elf Hükümdarına selamlarımı sunarım" diyerek onun önünde karşılık olarak eğildim. "Savaşta tarafsız kalmayı düşünürken bize bir şansımız olduğunu ispatladın Roesia. Bu savaşta sizin yanınızda olacağımızı belirtmek isterim. İblis Diyarını Deccal'den dolayı ikna etmeniz biraz zor olabilir. Ya da ikna olup savaşta döneklik yapabilirler dikkatli olmanı öneririm" dediğinde yüzü daha ciddi bir ifadeye bürünmüştü. "Bizim yanımızda olmanıza gerçekten çok sevindim. Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağımıza emin olabilirsiniz. Ayrıca önerileriniz için teşekkür ediyorum Bay Ryan mutlaka dikkate alacağım" diyerek gülümsedim. Arkasından "ben sizi biraz yalnız bırakayım" diyerek ikisine kaçamak bakışlar attım. Jophiel utançla kızarmıştı. Ryan başını eğip teşekkür edince onların yanından uzaklaştım. Elf Diyarı, Peri Diyarı, Melekler Diyarı ve Tanrılar Şehri bizim safımızda savaşacaklardı. Ama İblisler Diyarı hala karar vermemişti. Eğer bizim safımızda yer alacaklarını belirtirlerse burada kalacaklardı. Eğer karşı tarafa geçerlerse kendi Diyarlarına geri döneceklerdi. "Deccal'i gördün" Arkamdan gelen erkek sesiyle hemen dönüp bu sesin sahibine baktım. İblis Diyarının Hükümdarı Mephisto elinde bir karga ölüsünü döndürerek bana bakıyordu. Gözlerimi elinden çekip ona baktım. "Siz nereden?" Dediğimde derin bir nefes alıp kırmızı ve siyah kürklü pelerininden tutarak bana doğru bir iki adım attı. "Sence diyarımızın başını göremez miyiz sandın?! Aydınlığın Hükümdarıymış! Sen topraktan yaratılan, aciz bir insan bedeni nasıl böyle zorlu bir savaşı kazanabilir ha?!" Deyip gözlerini sert bir şekilde üzerimde gezdirdi. Kalbim hafif korkuyla çarparken kendimi hızla toparladım. "Aydınlığı bu evrene getireceğim" deyip başımı kaldırdım. Bir anda benimle alay edip gülmeye başladı. "Ne sen mi?!" Diye gülerken birisi daha geldi. "Efendim bu güzel kadına haksızlık ediyorsunuz! Onun sergilediği enerji akışı çok yüksekti hepimiz hissettik. Onu hafife almayın lütfen" diyerek İblis Hükümdarı Mephisto'nun omzuna dokundu. "Hımm doğru söylüyor olabilirsin Satanus ama hala bu savaşı kazanabileceklerini düşünmüyorum. Şu bir avuç topluluk koca Cehennem Zebanilerine ve Tanrının Kural Koyucularına karşı pek bir şansları yok hepsi yok olacaklar" diyerek arkasını dönüp bizden uzaklaştı. "Lütfen Efendi Mephisto'yu mahzur görün. Eminim o da benim gördüklerimi görecektir" diyerek Satanus olduğunu öğrendiğim bu kişi gülümsemeye başladı. "Peki siz ne görüyorsunuz" diyerek onun kehribar rengindeki gözlerine baktım. "Masumiyet, derin saflık, su, güzellik sizin akışınıza kapılmamak elde değil Aydınlığın Kraliçesi" diyerek bana doğru bakarken göğüs kafesi inip kalkıyordu. Ona doğru bakarken bir anda arkasında büyük bir cüsse belirdi. "Yakaladım Seni!" Dediği an adamın etrafı bir anda siyah dumanla çevrildi. "Bırakın beni bu ne cüret!" Diyerek bağırdı adam sertçe. "Sen içindeki karanlığın hesabını ver sonra bırakmayı konuşuruz Satanus" Bu Kharoon'du. Beni takip ediyordu demekki. Ama onu göremiyordum o beni nasıl takip ediyordu? "Noah hapishaneye götür bunu, sorguya alacağız" diyerek Satanus'u eliyle ittirdiğinde bana tatlı bir gülücük yapıp adamı Noah'a teslim etti. Ardından yanımdan geçerek "Harika bir avcısın" deyip göz kırptı. Şimdi ise Jophiel'lerin yanına gidiyordu. Meydanda birkaç kişi dans etmeye devam ediyor müzik hiç susmuyordu. Jophiel, Anna, Silvanus, Metatron ve Mars birlikte sohbet edip gülüşüyorlardı. Kharoon'un arkasından ilerleyip bende onların yanına doğru ilerledim. Kharoon onların karşısında durmuş elini ceplerine koymuş hafif gözlerini kısarak bakıyordu. "Tekrardan herkese merhaba huh" diyerek yanlarına katıldım. "Sonunda geldin Roesia. Tabi bu şahane gösterinden sonra herkes seninle konuşmak için can atıyordu" diyerek Mars gülmeye başladı. Onunla birlikte bende gülümsedim. "Yaa evet biraz uzun sürdü farkındayım yanınıza geç geldim kusura bakmayın" diyerek utanmış bir şekilde gülümsedim. Metatron "Sıkıntı yok geldin sonuçta" diye eklediğinde Kharoon önümüzdeki masadan bilerek yere içecekleri düşürdü. Ardından bakışlarını Jophiel'e çevirdi. "Roesia'yı partiye senin ve Anna'nın getireceğini sanıyordum" dedi sert bir şekilde. "Aaa şey evet tabiki hem biz zaten birlikte geldik değil mi? Hı Roesia" diyip Jophiel topu bana attığında ellerimle hafifçe masayı sıktım. "E-evet hepimiz birlikte geldik biz" cümlemi zar zor bitirip dışarıya endişeli bir nefes verdim. "Yanından ayrıldığım her an leş kargaları yanına damlıyor" diyerek bir Metatron'a bir Mars'a bakıyordu. "Şeyy Kharoon sen yanlış anladın onlar sadece beni geçirdiler" diyerek ona bakıp gülümsemeye çalıştım. "Öylemi o zaman seni geçirirken sana dokunamayacaklarını da bilmeleri gerekmez mi güzelim?" Diyerek bana doğru çatık kaşla baktı. "Kharoon uzatma lütfen sadece onun yanında olduğumuzu belli etmek istedik bu kadar" dedi Metatron biraz sert bir sesle. Kharoon bu sözlerden sonra biraz daha sinirlenerek "Metatron onun tek bir zerresine bile erişemeyeceksin. Buna asla izin vermem anlıyor musun?" Diyerek onun üzerine doğru hafifçe yürüdü. "Hadi ama Ölümün Efendisi onunla evli değilsin kendi kararlarına kendisi karar verebilir hem belki seninle evlenmek istemeyecek kızın fikri değişecek nereden bilebiliriz ki bunu değil mi?" Diyerek Mars araya girdiğinde Kharoon'un daha da öfkelendiğini gördüm. "Aaa susun bakalım! Mars yangına körükle gitme istersen" diyerek Jophiel araya girmişti. "Evet Jophiel'e katılıyorum. Hem benim size başka bir şey söylemem gerekiyor" dedim endişeli bir yüzle. Hepsi aynı anda "evet söyle" dediklerinde gözlerimi bir iki saniye üzerlerinde gezdirdikten sonra konuştum. "Işığımı yayıp içimdeki karanlık enerjinin bir kısmını dışarıya atarken DECCAL'i gördüm. O buraya geldi!"
. . .
Eveet bölüm sonuna gelmiş bulunuyoruz🐥 Nasıldı bölüm beğendiniz mi? Satanus o karanlık enerjiyi barındıran 5 kişiden birisi hatırlarsanız Kharoon 19 kişiden bahsetmişti. 14 kişi belliydi fakat bu 5 kişi ortaya çıkmamıştı. Şimdi bir kişiyi avladılar 🙃 Savaşta hemen hemen saflar belli olmaya başladı. Bir tek İblisler Diyarı şüpheli gibi. Bakalım neler olacak🥹 Diğer bölümde görüşmek üzere💃🏻 |
0% |