Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11-Gencecik Dul

@happystrawberryy

Azgın boğamızın rotası belliydi...

Sırtında kırmızı havlu olan bir adet göbekli domuz...

Boğa boynuzlarını sertçe Kont Dominic'in arkasından geçirip onu yangının tam göbeğine attırdı. Üzeri alkollü olan Dominic'in üstü hızla alev aldı.

Woww bu görüntü nefes kesiciydi.

Bizim göbekli domuz kaçmaya çalışıyordu ama Jayla kenardayken onun önüne ayağıyla bir odun yuvarladı ve Dominic ona takılıp düştü.

Ben bu kızları şimdiden çok sevdim.

Sinirli boğa her yere saldırmaya başladı bir anda. Yangını söndürmeye çalışanları da oradan kaçırdı.

Kont Dominic yangının içinden çıkmaya çalışıyor, yardım çığlıkları atıyordu. Ben ise tekrar ormanlık alana geçip bir ağacın arkasına saklanmıştım.

Herkes boğadan kaçıyordu. Komşu evlerden gelen bir adam boğanın boynuzları üzerinde bağıra çağıra seyahat ediyordu.

Ah bu görüntüye gülmeden edemiyordum.

Etrafta kimse kalmamıştı. Nomi ve Jayla da geri eve girmişlerdi.

Yangının büyük bir çoğunluğunu söndürmüşlerdi ama ahırın içi yanmaya devam ediyordu ve o yangının içinde bağıran bir adet Dominic vardı.

Ağacın arkasından çıktım ve kendimi gösterdim. Beni gören Dominic "Alexandra yardım et yalvarırım" diye son çare direndi. Vücudu yanmıştı derisinden ve etinden gelen yanığının kokusu burnuma geliyordu.

Ben ise ona bir el sallayıp gülümsedim.

En son "şeytan kadın" dediğini duydum galiba.

Her neyse, boğa o adamla birlikte gözden kaybolmuştu. Ben de evin önüne geldim.

Role büründüm anında.

Ellerimle dizlerimi döve döve bağırmaya başladım.

"Yardım ediiinn!! Kocam yanıyorrr!!"

"Sesimi duyan kimse yok muu?"

"Yalvarırım yetişinn!"

O sırada iç sesim;

(Yangın var yangın var ben yanıyorum yetişin a dostlar tutuşuyorum (Ay!) )

Benim bağrışlarımla birlikte daha deminki 3 hizmetçi koşarak geldiler. Arkasından da bizim kızlar çıktılar.

Ben baya bir şey yapıyormuş gibi kovalardaki suyu ateşe döküyor söndürmeye çalışıyordum.

Ama Kont Dominic çoktan yanmıştı ölmüş bedeni kömürleşmeye başlıyordu. Etinin pişmiş kokusu her yeri sarmıştı gelen hizmetçilerden birisi bu görüntü karşısında dayanamayıp kusmaya başladı. Diğerlerinin de yüzleri morarmıştı.

"Lütfen yardım edin kızlar hadi su dökün siz de" dedim gözlerimden yaşlarımı akıtarak.

Benim bu halime evin hizmetçileri çok üzülmüştü. Birisi yanıma gelip kolumu tutarak "leydim sakin olun şuanda şok geçiriyorsunuz siz oturun lütfen çok az kaldı yangını biz söndürürüz" dedi.

Şok geçirdiğimi düşünecek kadar iyi rol yaptığım için içten içe sevindim. Şimdi ise üzülmüş, kahrolmuş bir şekilde yere atıverdim kendimi.

Erkek bir hizmetçi "Kontes Alexandra! İyi misiniz leydim? Buradan uzaklaşsanız sizin için daha iyi olur sizi yukarı çıkarmama izin verin lütfen" diyerek koluma girdi.

"Ahh canım çok acıyor daha evliliğimizin ilk gününde böyle talihsiz bir acı çok ağır geliyor şimdi ben ne yaparım onsuz ühüüü" hemen inci gözyaşlarımı da kattım.

Erkek hizmetçi bana öyle bir bakıyordu ki yemin ederim ben bile kendime acıdım amk.

"Sizi anlayabiliyorum Kontes Alexandra ama güçlü olmalısınız bunu şuan söylemem erken ama kontluğa sahip çıkmalısınız hepimizin size ihtiyacı var" dedi.

"Doğru söylüyorsun ah her neyse şuan bunları düşünmek istemiyorum odamda biraz istirahat etmeliyim" dedim elimi alnıma koyarak.

Hizmetçi beni odaya getirmişti nihayet.

Oh be odaya geldim sonunda. Kendimi hızla yatağa attım. Dünya varmış be...

Seni adi domuz demek ailem beni hayvan gibi yetiştirdi haa ilahi adalet işte sen de hayvan gibi bir ahırda geberdin gittin.

Onca zavallı kızı öldürdün, senden kaçan kızlar bu haberi alınca göbek atacaktır eminim.

Ha haa haa...

.

.

.

Sabah kapımın tıklanma sesiyle uyandım. Gelen Jayla'ydı.

"Leydim günaydın, bugün cenaze töreni için hazırlık yapmalıyız" dedi.

"Haklısın Jayla bugün defnedilecek adam. Herkese haber gönderildi mi peki?" Dedim.

"Evet leydim, sizin ailenize de gönderildi diğer düklüklere, kontluklara ve baronlara da mektup gönderildi ayrıca kraliyet ailesi de defin işlemi sırasında orada olacaklar" dedi.

"Oyy tamamdır Jayla akşam üzerine doğru defin olacak zaten ben biraz daha uyuyayım siz gerekli hazırlıkları yapın ne giyeceğim de belli zaten öğlene doğru beni uyandırırsınız" dedim esneyerek.

Gece yangın söndükten sonra kızları odama almıştım. Baya eğlendik. Aynı zamanda fırsattan istifade onlardan biraz bu evren ve kraliyet ailesi hakkında bilgi almıştım.

Uyandığımda kızlar beni güzelce hazırladılar. Siyah bir elbise giymiştim.

Defin işlemi yerine geldiğimde herkes baş sağlığı dileklerini ilettiler. Yanımda, arkamda fısıldaşma sesleri geliyordu,

"Ay kız daha 16 yaşındaymış o moruğun ölmesine sevindim gerçi"

"Haklısın ya şimdi gencecik bir dul olarak hayatını geçirecek üzüldüm"

"Ama bu kızın lanetli olduğunu söylüyorlar gözleri ateş gibi kıpkırmızı ilk defa böyle bir şey görüyorum"

"Evet evet ben de inanamadım ama nasıl bir lanet olabilir ki sadece bir göz"

"Neyse bilmiyorum susalım hadi adamı gömdüler ayrılırız şimdi"

Benim duyduğumu hiç mi düşünmüyorlar yoksa umursamıyorlar mı anlamadım cidden.

Ben mezarlığın giriş kısmında bulunuyordum. Mezarlıktan ayrılanlar tekrardan beni görüp gidiyorlardı.

"Kontes Alexandra acı kaybınız için çok üzgünüm, sizi ayrı bir gün ziyaret etmeyi isterim biliyorsunuz kontluğun iş yükü ağır olur" dedi karşımdaki adam.

"Teşekkür ediyorum Dük Javed çok anlayışlısınız" dedim burnumu çekerek.

Dük olduğunu öğrendiğim bu kişi Javed Kane'di okulda Alexandra'yı az kalsın öldürecek olan Francis Kane'nin ağabeyi oluyordu. O Francis'de intikam listemde vardı o yüzden Javed ile aramı iyi tutmalıydım.

Kraliyet ailesinden Kral Harold Armstrong ve kızı Prenses Elina Armstrong gelmişti. Onları karşılayamamıştım. Bu yüzden gidecekleri vakit yanlarına ulaştım.

"İmparatorluğun güneşine ve onun gözleri kamaştıran prensesine selamlarımı sunarım" deyip kralın önünde eğildim.

"Başını kaldırabilirsin Kontes Alexandra"

Başımı kaldırıp kralın gözlerine baktım. Bana gülümseyen ifadesinin bir anda değiştiğini gördüm. Şaşırmış bir ifade takınarak,

"Bu gözler.." deyip içinden bir şeyler mırıldandı.

Ona anlamsız bir bakış atarken Prenses Elina'da beni selamladı. Prensesin su gibi bir güzelliği vardı beyaz gri saçlara ve mor gözlere sahipti. Ona iltifat etmem hoşuna gitmiş olacak ki kıkırdamasını duydum.

Ardından kral tekrar konuştu "Kontes Alexandra eğer gözleriniz yüzünden size bir zorluk çıkartan olursa sizden bana mektup yazmanızı rica ediyorum" dedi.

"Ah çok teşekkür ediyorum Kral Harold, çok anlayışlısınız" dedim.

"Ne demek Kontes! Öyleyse biz artık gidelim tekrardan başınız sağolsun Kontes Alexandra" dedi.

Ben de ona tekrar teşekkür edip önünde eğilip geçmesini bekledim. Kral ve kızıda ayrılınca herkes birer birer ayrıldı.

Buradaki kişilerle tanıştıkça zihnim sanki bir şeyleri hatırlamaya başlıyor gibi dejavular yaşatıyordu bana arada.

Dur bir dakika!! Ben Evan'nın yeğeni David'in verdiği kitabın içinde miyim lan şuanda.

Düşün düşün düşün Darci düşün...

Düşünürken zihnim kaymaya başladı. Ne olduğunu anlamadan mezarlıkta bayılmışım.

Birkaç ses duyuyordum sanki. Birileri öldü mü? Felan diye soruyordu galiba.

 

*(O sırada yazarın aklına gelen)

(Komik bir şey vardı... resim ekleyemiyorum umarım bu sorun bir an önce giderilir)

 

Sonra büyük bir şeyin beni kucağına aldığını hissettim ama gözümü açamıyordum.

Zihnime bazı bilgiler dolmaya başlamıştı.

Evet burası bir kitaptı bana çarpan kamyon sayesinde gelmiştim yani truck-kun beni bulmuştu.

David 12 yaşında bir çocuktu ve manga, novel hastasıydı bana da ısrarla okumam için verdiği 'Büyük Yıkım' adlı bir kitap vardı.

Kitabı onun gönlü olsun diye hızla okuyup bitirmiştim. Şimdi o kitabı iyice odaklanıp okumayan beynime sokmak istiyorum.

Fakat bildiğim şeyler üzerine gidersem, kitabın sonunda tüm krallık savaşla birlikte yerle bir oluyordu. Bu krallığı yıkan diğer küçük krallıklardı onlar kendilerini geliştirip gizli antlaşmalar yaparken bu krallık tabiri caizse yatıyordu.

Benim bugün tanıştığım insanlar vahşice öldürülüyordu.

Ah detayları tam hatırlayamıyorum ama finalde ejderhalara sahip acımasız olan 2. Prens tüm ailesinin ölümüyle birlikte çıldırıp tüm küçük krallıkları yok ediyordu.

Yanlış hatırlamıyorsam bu prensin gözleri de kırmızıydı. Hatta bu yüzden ejderhalara hükmedebiliyordu ve cidden inanılmaz güçlüydü.

Sonunda bu prens monarşiyi getiren bir şeytana dönüşüyordu ve bu yıkımla dünya kıyametle karşı karşıya kalıyordu...

 

.

.

.

.

.

 

Eveett ballarııım bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Yorumlar ve oylar aksın lütfenn💃🏻

Bu bölümde sizi en çok şaşırtan yer neresi oldu?

Neler hissediyorsunuz?

Darci sonunda kitabı hatırlamaya başladı...

Pekiii sizce kitabın sonunu değiştirebilecek miii???

Loading...
0%