@happystrawberryy
|
"Hımm neden olmasın" dedim ben de gülümseyip içten bir bakış atarak. "Tamam o zaman bugün kılıcınızı alın yarın sizdeyim" dedi. "Tamamdır sayın eğitmenim merakla bekliyor olacağım ben de sizi" dedim gülerek. Bunu söylemem hoşuna gitmiş olacak ki "çok hızlı öğreniyorsun Kontes Alexandra" dedi gülerek. Ben de ona gülümsedim. Daha sonra kıyafetlerden alacaklarımı seçip oradan ayrıldık. Tüm kıyafetlerle birlikte kahyayı eve postaladım. Sırada kılıç alma vardı fakat giderken kızlar yolumuzun üzerindeki büyü dükkanını gösterdi. Önce oraya girelim dedim. Ben hızla büyü dükkanını kontrol ettim. Ama detaylı incelemeye ihtiyacım vardı. Tabiki buna yardımcılarım sayesinde ulaşacaktım. Yoksa çok dikkat çekerdim. Kızlara burada kalıp büyü dükkanını her yerini özenle incelemelerini söyledim. Bu sırada ben de kılıcımı alıp gelecektim. Şövalyelere de büyü dükkanının önünde kalmalarını emrettim. Kılıç dükkanı, büyü dükkanının biraz daha ilerisinde solda kalıyordu. Oraya vardığımda ilk olarak dışarıdaki kılıçları gözlemledim. Kendime ait beni çekecek bir kılıca ihtiyacım vardı. Kapı girişine de birkaç tane kılıç koymuşlardı. Buradaki kılıçların hepsini inceleyeceğim tek birisini bile es geçmeyeceğim. O yüzden en dıştan bakmaya başladım. Kapının hemen yanındaki kılıca eğilmiş bir şekilde bakarken arkamdan birisi beni sertçe tekmeyle yere ittirdi. Sonra "çekil önümden" diye bağırıp hızla kılıçların dövüldüğü tarafa geçti. Yere düşmemle birlikte kılıç dükkanının sahibi beni kollarımdan tutup kaldırdı. Kolumu yana dayalı olan bir kılıç kesmiş kanıyordu. Bunu gören dükkan sahibi "ah zavallı kızım iyi misin?" Dedi. "Merak etmeyin iyiyim bayım ama şimdi bir ders verdikten sonra daha iyi olacağım" dedim. Hızla oturduğum yerden kalkıp elime bir kılıç geçirdim. Kılıç bana biraz ağır gelmişti bu beden çok güçlü değildi ama yine de onu kullanabilirdim. Beni itekleyip kılıç dövülen yere geçen arsızın yanına hızlı adımlarla yürüdüm ve arkadan gelip elimdeki kılıçla benim sağ üst kolumda kesilen yerle aynı olan yeri kestim. Onu kesmemle birlikte adam bir anda kabzasındaki koca kılıcı çıkarıp bana doğrulttu tabi ben bunu tahmin ettiğim için kendimi hızla geriye attım. Bir dakika ama bu adam bir yerlerden tanıdık geliyor. "Alexandra sen yine beni kestin nasıl manyak bir soylusun böyle" dedi sinirle karışık bir şekilde kılıcını bana doğrultuyordu. Bu dağ ayısı soylulardan nefret ediyordu anlaşılan. "Asıl sen nasıl bir manyaksın Eldon ben kılıçlara bakarken beni nasıl olur da iteklersin bu ne hadsizliktir böyle!" Dedim ona bağırarak. Kılıç dükkanındaki herkes nefeslerini tutmuş bir şekilde bizi izliyorlardı. Eldon'nun yanındaki adamlar da bana saldıracak gibi bir atılma davranışında bulundular ama Eldon onları eliyle durdurdu. "Sen benim önüme çıkmaya cüret ettiysen ben de seni pek ala itekleyebilirim" dedi. "Senin yüzünden kolum kesildi bir leydinin vücudunu mahvetmeye ne hakkın var" dedim. Bu sefer bana tuttuğu kılıcı indirip geri kınına koydu. "Her şey bu değil mi? Kendini sergileyeceğin, beğendireceğin erkeklerin sırf yara olan görüntün belli olur diye senden uzaklaşmalarını istemiyorsun" dedi sinsice bana bakıp sırıtarak. Bana ima ettiği şey sinirimi bozuyordu. Dayanamadım ve elimle güçlü bir tokat attım. Attığım tokatla birlikte yüzü yana düştü ve anında kızarmaya başladı. Bu sefer parmağımı ona doğrulttum, "Sen gerçekten ruh hastasısın. Biliyor musun ben bu yarayı büyüyle iyileştiririm ama bu yara kalacak da olsa tüm vücudum yaralarla da kaplı olsa hiçbir şeyi bir erkeğe yaranmak için yapmam!" Deyip hızla kılıç dükkanından çıktım. Bu adam gerçekten sinirlerimi bozuyordu benim. Hem kolum kesildi hem de bir kılıç alamadan dönüyordum. Şövalyelerin yanına geldiğimde kızlar çoktan dışarıya çıkmışlardı. Beni görür görmez yanıma koştular. "Leydim neler oluyor kolunuz kanıyor ayrıca kılıç da almamışsınız dükkan sahibi size zorluk mu çıkardı?" Dedi Jayla. "Hayır Jayla geçen gün mezarlıktaki size bahsettiğim dağ ayısıyla karşılaştım bir takım sorun yaşadım. Eve geçince anlatırım hadi gidelim şimdi" dedim. Sonunda eve gelmiştik. Nomi yarama pansuman yapıyordu. Maalesef evde bir büyücü olmadığı için büyüyle iyileştiremiyordum. Aslında anne, babam ve abim hepsi büyü yapabiliyordu. Ama benim büyü gücüm daha açığa çıkmamıştı. Kitapta da Alexandra 16 yaşında ölüyordu. Bu yüzden hiç büyü gücü var mı bilmiyorum. Bunu keşfetmek için acilen büyü kitaplarına ulaşmalıydım. Nomi pansumanı bitirdikten sonra Jayla ile ikisi bana büyü dükkanı ile ilgili tüm detayları vermeye başladılar. Tahmin ettiğim gibi gizli giriş yerleri vardı. Aynı zamanda orada belki kırmızı gözlü olmamla ilgili bir kitap olabilir diye bakınacaktım biraz. Kitaptaki 2. Prens isimleri tam hatırlayamıyorum ama onun gözleri kırmızıydı ve bu sayede ejderhalara hükmedebiliyordu. Eğer ben de ejderhalara hükmedebilirsem diğer krallıklara daha kısa sürede gidebilirdim. Ama daha bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Aynı zamanda 2.prensle aramı iyi tutarsam eminim bana bu konuda destek olacaktır. Evet bunu kafama kazıdım. Onun hakkında biraz daha bilgi toplayıp ona sevdiği, değerli ürünlerden götüreceğim. Şimdi gece olmasını bekliyordum. Hava iyice kararmış vakit de gece yarısına gelmişti. Üzerime bir pantolon takım giydim. Sırayla vücudumun her bölgesine bıçakları yerleştirdim. Ne olur ne olmaz beni gören olursa kellem her an gidebilirdi. Akıllı olmak lazımdı. Üzerime uzunca da bir kap geçirdim. Saçlarımı arkadan toparlayıp bir şapka taktım ve boynuma yüzümün yarısını kapatacak şekilde bir atkı doladım. Evin girişinden çıkmam çok dikkat çekeceği için kızlar pencereme merdiven dayadılar. Merdiven sayesinde oradan indim. İner inmez aşağıdaki pencereye vurdum. Orası mutfaktı ve sadece Nomi ile Jayla oradaydı işaretimle merdiveni kaldıracaklar ben geldiğimde geri koyacaklardı. Evin arka kapısına bağladığımız atı çözdüm ve üzerine atladım. Normal yoldan gitmek dikkat çekebilirdi bu yüzden mümkün mertebe orman tarafından ve ara sokaklardan ilerlemeye çalıştım. Büyü dükkanına yaklaştığımda 200 metre kadar öteden attan inip onu bir direğe bağladım. Gizli ve sessiz adımlarla ilerleyerek. Büyü dükkanının arkasından ilerledim ve arkadaki gizli kapıyı buldum. Bu kapının gözükmemesi için dışarıdan kabartmalar ve süslemeler yapılmıştı. Ama kızlar bana yerini tarif etmişlerdi. Kapı tahmin ettiğim gibi kilitliydi. Ama bu konuda tecrübeliydim aynı zamanda bu kapılar benim dünyamdakilere göre daha kolay açılıyordu. Bileğimdeki küçük ince uçlu bıçağımı çıkartıp kapıyı açtım. Gizlice içeriye girdim. Bu kapı doğrudan merdivene çıkıyordu. Ben de merdivenleri hızla çıktım. Şimdi yukarı kattaki bölümdeydim. Başlangıç büyü kitapları ise aşağı katın en solundaki raflarda bulunuyordu. Üst katın sağ duvar tarafında bir oda bulunuyordu. Kızlar buranın yasak olduğunu onları oraya girdirmediklerini söylediler. Orası yasaksa eminim benim ilgimi çekecek kitaplar da vardır. Sessizce kapının önüne doğru ilerledim. Elimdeki bıçağı kilide yerleştirip açmak için iyice uğraştım ve tik sesi gelince kapı açıldı. İçeride inanılmaz bir ışık görüntüsü görüyordum. Mor, pembe, mavi, beyaz, turuncu, kırmızı birbirleriyle ahenk içindeydi. Işıklar gözlerimi almaya devam ederken birden boğazıma bir el sarıldı. Ve elindeki bıçağı boynuma dayamasıyla adeta nefesim kesildi... . . . .. Eveet canlarım bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız☺️ Eveet olaylar olaylaaarrr neler düşünüyorsunuz bakalımm? Alexandra'nın boğazına bıçak dayayan kim olabilir?? Oylar ve yorumlar aksın lütfenn sizleri öpüyorum ve bol sevgiyle uğurluyorumm❤️❤️❤️❤️😽😽😽 |
0% |