@happystrawberryy
|
"Ayrıca Kont Dominic Larson'un sizinle evlendiği gün ölmesi de pek bir ironik" diyerek lanetli sözlerine ekleme yaptı Kraliçe Irene. "Talihsiz bir ölümü bu zafer yemeğinde konuşmayalım Irene" dedi Kral Harold Ona beni bu durumdan kurtardığı için minnettar bir şekilde baktım. Biraz daha sohbet edip karnımı da tıka basa doyurduktan sonra eve gitmek için kalktım. Prens Drew beni bırakmak için ayaklandı. Ona istemediğimi söylesem de itiraz etmemin bir faydası olmayacağını söyledi. Eh ben de imparatorluk arabasının rahatlığını sevdiğim için tamam dedim. Arabaya bindiğimizde iyice gece çökmüş vakit geçmişti. Nomi ile Jayla eminim ki benim için endişelenmişlerdir. Prens Drew birkaç soru sordu onları cevapladıktan sonra eve kadar sessiz bir yolculuk yaptık. O da yolculuk esnasında full beni izledi. Kafasına yumruk atmamak için elbisemi nasıl sıktığımı bile bilmiyorum. Nihayet eve gelmiştik Drew'e veda edip kontluğa giriş yaptım. İçeri girer girmez. Tatum, Nomi ve Jayla başıma üşüştüler. "Leydim neredesiniz sizi ormanda aradık ama bulamayınca beklemeye karar verdik" dedi Jayla. "Evet Alexandra hem o imparatorluk arabası mıydı saraya mı gittin sen neler oluyor? Bir sorun yoktur umarım." Dedi Tatum. Arkasına hızla Nomi girdi "evet Leydim iyisiniz değil mi sizi yakaladılar mı yoksa ne oldu?" Dedi. "Heeyy! Hepiniz önce bir sakin olun bakalım. Sandığınız gibi bir durum yok. Sadece ormanda 2 vatan hainini öldürdüm ve Prens Drew de beni ödül yemeğine saraya götürdü bu kadar" dedim ve kendimi salondaki koltuğa bıraktım. "Ne vatan haini mi? Hem sen birini mi öldürdün Alexandra neler oluyor ?" Dedi Tatum. "Lütfen sakin olun Leydi Tatum ormanda hainlik yapan iki adamdı daha fazla içeriğini anlatamam Kral Harold bu konu hakkında detay vermemem için önemle ricada bulundu" dedim. "Peki tamam anlıyorum canım" dedi Tatum üzgün bir sesle. Kızlar da anlayışla başlarını salladılar. Sonunda pes ettirmiştim. "Neyse ben ziyadesiyle yorgunum odama geçiyorum. Ormanda avladığım hayvanları prense verdim o yüzden kusura bakmayın getiremedim size. Başka bir gün yine avlanırım" dedim ve yukarı doğru çıktım. Odaya geldim ve dolabın yanına yasladığım kılıcımı gördüm. Onu biraz incelemek istiyordum. Kılıcı alıp yatağa oturdum. Kabzasından çıkardım ve parmaklarımla onu okşadım. Bunu yapmamla kılıcın demirinde bir sıcaklık yayıldı. "Sen nasıl bir kılıçsın böyle her yaptığıma tepki veriyorsun sanki canlı gibisin" dedim. Bunu dememle birlikte ısı kendisini dışarı ışık gibi verip yanıp yanıp söndü. "Hımm demek beni duyuyorsun o zaman sana bir isim vermeyi istiyorum eğer evet dersen ışık yay ve 5 saniye bekle hayır dersen iki kere yanıp yanıp sön" dedim. Kılıç bu sefer ışığını yaydı ve 5 saniye boyunca yandı sonra söndü. "Demek isim vermemi istiyorsun. Peki o zaman senin ismin Immortal olsun yüzyıllardır varsın sana ancak ölümsüzlük anlamına gelen Immortal yakışır ne diyorsun sevdin mi? Yak bakalım bana 3 ışık" dedim kılıca. O da 3 kere yanıp yanıp söndü. Demek sevdin ismini. Immortal'ı biraz sevip geri kabzasına koydum. Onu tam yatağımın başucuna koyuyordum ki içeride bir hareketlilik hissettim. Kılıcı sertçe geri çıkardım. "Kim var orada?" Dedim. "Benim Eldon, sakin ol Alexandra" diyerek yanıma koca bir şey yaklaştı. Oda mumla aydınlatılıyordu ve baya loştu. O yaklaşırken ben de hemen ayağa kalktım ve kılıcı geri yerine koydum. "Eldon senin yine ne işin var odamda iyice sinirleniyorum bak kafana göre girip çıkamazsın!" Dedim kaşlarımı çatarak. "Alexandra senin mananı çıkartmak için geldim buraya istemiyorsan gideyim" dedi Eldon. "Ben sana 2 gün sonra gel demiştim. Hemen gecesinde yanıma damla dememiştim. Ayrıca ben dinlenmek istiyorum şimdi" dedim. "Peki sen bilirsin o zaman şansını kaçırırsın" dedi. Of bir yandan manamın ne olduğunu, hangi renk olduğunu ve büyü yapmanın nasıl hissettirdiğini acayip merak ediyordum. Neyse en azından bugün manam çıkarsa 2 gün sonra direkt büyülere başlarız. "Tamam kabul ediyorum ve çıkınca 2 gün sonra da geleceksin. Peki söyle bakalım şimdi ne yapıyoruz?" Dedim merakla. "Daha önce de bahsettiğim gibi mananı çıkartmak için sana heyecan yaşatacak bir durumla karşılaşmalısın. Bu hayatta korktuğun bir şey var mı veya seni gerçekten heyecanlandıracak bir şey?" Dedi. Korktuğum bir şey hımm. Düşünüyorum ama hiçbir şeyden korkmuyorum. Bir fobim de yok yani herhangi bir hayvanı düşündüm önce ama onları kolaylıkla öldürebilirim. İnsanlardan da korkum yok. Ailemden de artık korkmuyorum aksine nefret ediyorum. "Ah bu çok zor düşününce hiçbir şeyden korkmuyorum veya heyecanlanmıyorum nasıl olacak bu Eldon?" Dedim yılmışlıkla. "Off Alexandra sana vakit ayırıyorum ama sen ruhsuz bir cesetten farksızsın. İnsan hiç mi bir şeyden korkmaz veya heyecanlanmaz o zaman sen ne için yaşıyorsun?" Dedi. Bu zamana kadar hiçbir şeyi umursamayan kalbim Eldon'un söyledikleriyle birlikte kötü bir şekilde teklemeye başladı. Gözüm hafifçe doldu ama hızla toparladım kendimi. Ona intikam için yaşıyorum diyemezdim. "Ben bilmem manamı sen çıkartmak zorundasın. Sonuçta bana manamı çıkartacağına ve büyüyü öğreteceğine söz verdin" diyerek topu ona attım. "Tabi söz verdim arkasına sen de Drew'le yiyiştin" dedi. "Nee! Ne yiyişmesi seni kurtarmak için sarıldım ona sadece. Aynı zamanda o dolapta akıllı durup ses çıkartmasaydın bunu yapmama gerek bile olmayacaktı" dedim. "Farkında değil misin salağa mı yatıyorsun Alexandra adam resmen sana yavşıyordu" dedi. "Bu seni ilgilendirmiyor Eldon! Sen kimsin de benim hayatıma karışıyorsun adam da yavşar veya yavşamaz bu hayatı ben yönetiyorum. Ayrıca senin yüzünden katlandım ben orada bunun farkında olursan iyi olur" dedim. Bunları söylememle bir süre bekledi. Başını eğip gözlerini önce aşağıya kaydırdı. Bir şeyleri hesaplıyor gibiydi. Sonra başını yukarı kaldırıp gözlerini bana çevirdi. Sonra üzerime doğru hızlı adımlar atarak vücuduma sarılıp üstüme atladı bir anda. Üstüme atlamasıyla anında koca ayıyla birlikte yatağın üstüne düştük ve yatak kırıldı bir anda. Yatak kırılınca ses gitmiş olmalı ki ardından kapı tıklatıldı. Ama Eldon eliyle büyü yapıp kapıyı kilitledi. Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde ellerimi birleştirip tek eliyle yukarı doğru sabitledi. "Eldon ne yapıyorsun?" Diyebildim sadece. O da hiç ses çıkarmadan devam etti. O an durumu idrak etmeye çalışıyordum. Sırf Eldon geldi diye de kılıcımı bırakmış gardımı düşürmüştüm. Bir an nefesim kesilir gibi olmuştu. Sonra üzerimdeki Eldon nefesini yüzüme üfledi. Eşsiz odunsu, erkeksi kokusu burnuma doluyordu. Gözlerimin içine uzunca bakıyordu. Vücutlarımız birbiriyle bütün olmuş bir şekildeydi. Göğüslerim onun altında eziliyordu. İstemsizce vücudumun yandığını hissediyordum. Onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum ama kalbim deli gibi atıyordu. Galiba benim korkum ölmekti. Ölmekten korkuyordum. Beni sıkıştırmıştı şuan savunmasızdım elimde bıçağımda yoktu. Beni öldürecek miydi peki? O ise bana baktı yaklaştı ve, "Mhmpt" yanağıma bir öpücük kondurdu. Bu hareketiyle birlikte kan anında kafama doluştu. Kalbim ağzımda atıyordu. Bu ne demek oluyordu. Beni neden öptü ağzında zehir mi vardı? Ben heyecandan bayılacak gibi olurken o gülümsüyordu ve bu istemsizce daha da heyecanlanmama sebep oluyordu. Yoksa şuanda zehir yüzüme mi yayılıyordu?
. . . .
Evetttt yeni bir bölüm sonu dahaaa;)) Ne düşünüyorsunuz bakalım bu bölüm içinn?? Peki ya Alexandra'nın halleriiii Oylarınızı atmayı ve yorumlar yapmayı unutmayın🤓 Bol sevgilerrr 💖💖💖 |
0% |