Yeni Üyelik
34.
Bölüm

34.Bölüm: Bir Yangın Meselesi

@happystrawberryy

Eldon yatakta doğrulmuş üstü çıplak bir şekilde gözlerini ovuşturup bana bakıyordu.

Bu görüntü karşısında istemsizce yutkundum.

"Evet Alexandra beni ne diye uyandırdın? Hem sana gelme demiştim" dedi uykuyla karışık.

"Aaa öylemi ben gel dedin sanmıştım. Öhöm her neyse ben bebekleri gün doğmadan dışarı çıkartacağım ya onların üzerine ayrıca bir şey giydireyim mi giydirmeyeyim mi?" Dedim.

O da bana ne saçmalıyorsun bakışı attı.

"Ejderha bebeklerinin derilerinin senin derinden bile kalın olduğundan haberin var mı senin?" Dedi.

"Aaaa doğruu o zaman ben gideyim eh peki sana iyi uykular" dedim gülerek.

"Ooff Alexandra uykumun içine ettin git hadi" dedi isyan edercesine.

Bende aşağıya inip ejderhaların yuvasına gittim.

Ejderha bebekleri mışıl mışıl uyuyorlardı. Onları uyandırmaya kıyamadım. Zarifçe kucağıma alıp yatırdım.

Daha sonra Abderus'un yanına gittim. O da uyuyordu.

Sonra ejderha bebeklerini dışarıya çıkardım. Sabaha karşı olduğu için hava iyice soğumuştu. Üzerime daha kalın bir şeyler almadığım için şuanda pişman olmuştum.

Ejderha bebeklerini iyice kucağımda bir kumaşla sarıp sarmaladım. Onlarla birlikte karşıdaki tepeye doğru tırmandım.

Güneş daha yeni yeni varlığını hissettiriyordu. Şuan inanılmaz bir şekilde bu hava bana da çok iyi geliyordu.

Tepede bir kayanın üzerinde oturmuş üşüyerek güneşin doğuşunu izliyordum.

Sonra birden omuzlarımda bir sıcaklık hissettim.

Arkamı dönüp baktığımda bu kişinin Saray Şövalyesi Glenn Wilson olduğunu gördüm. Sırtıma ceketini koymuştu. Bu zarif hareketinden dolayı ona teşekkür ettim.

O da gelip yanıma oturdu.

"Güneşin doğuşunu izlemek için en güzel yere gelmişsin Kontes Alexandra" dedi Glenn.

"Evet burası gerçekten çok güzelmiş" dedim.

"Sarayın çetrefilli havasından boğulduğum zamanlarda hep buraya gelip temiz bir hava alırım ayrıca güneşin doğuşunu görmek bana yeniden doğduğumu hissettiriyor" dedi Glenn.

"Bilmiyorum bana sadece hayatın acımasız ama tatlı bir yüzü gibi gözüküyor" dedim acı gülümsemeyle.

"16 yaşında olmanıza rağmen yaşıtlarınızdan çok olgun ve yeteneklisiniz" dedi Glenn.

"Belki de ruh yaşım daha yaşlıdır" deyip güldüm.

O da benimle birlikte güldü.

"Bu arada bana Alexandra diyebilirsiniz sadece" dedim.

"Siz de bana sadece Glenn diyebilirsiniz saygı ifadeleri biraz kasıntı hissettiriyor insanı" dedi.

"Doğru" deyip gülümsedim.

"Alexandra eğer sen de her sabah buraya gelirsen bana bıçak atışı öğretmek ister misin? Tabi sen öğretince ben de sana kılıç tekniklerini gösteririm" deyip göz kırptı.

"Tabiki Glenn neden olmasın zaten öğretmek için söz vermiştim" dedim. Ki ben de mecbur sabahın köründe kalkacaktım bari bir işe yarasın kalkmam.

Güneş doğduktan sonra ejderha bebekleri uyandılar ve beni gördüler.

"Anne anne anne senin kokun çok güzel"

"Hep burada uyusak keşke"

"Babama söyle bir daha seni bizden almasın lütfenn"

Diye ikisi birlikte bir o bir o hızlı hızlı konuşuyorlardı.

Buna gülmeden edemedim. "Tamam bebeklerim siz merak etmeyin sizi bolca kucağıma alıp sevip okşayacağım" dedim ve sıkıca kollarımı sardım.

"Alexandra gerçekten onları anlıyor musun?" Dedi Glenn.

"Evet Glenn gerçekten konuşuyorlar ve seslerini duyman gerekir o kadar tatlılar ki. Benim kokumu çok sevdiklerini söylüyorlar şuan" dedim.

"Bu zamana kadar dünyada tek güzel yürekli kişinin Azize olduğunu düşünürdüm ama senin varlığın her şeyi değiştirdi sanki bir anda sen çok iyisin onlarla kalpten ilgileniyorsun" dedi gözlerimin içine bakarak.

"Teşekkür ediyorum Glenn bu güzel düşüncen için" dedim ben de ona gülümseyerek.

Sonra birlikte yavaşça oturduğumuz yerden kalktık ve aşağıya doğru indik.

.

.

.

Ahhh lanet olsun saat öğle vaktine gelmişti ama ben hala Abderus'un bokunu temizliyordum. O Eldon olacak acımasız dağ ayısı beni bir saniye boş bıraktırmıyordu.

Ne vardı sanki hayvanı kilitlemeseniz o da özgürce gidip rahatça dışarıda yapsa şu tuvaletini.

Bir de o kadar büyük ve kokuluydu ki burnum sızlıyordu kokudan.

Efendi Dean ve Glenn'de ejderha bebeklerini besliyorlardı.

Onların durumu benden daha iyiydi.

Sonunda son boku da temizlediğimde rahat bir nefes verdim ve hızla saraya doğru yol aldım.

Saraya girdiğimde karşıma Elina çıktı.

"Alexandra odana mı gidiyorsun?" Dedi.

"Evet Elina hemen duş almam gerekiyor büyük ejderhanın tuvaletini temizledim" dedim.

"Bir dakika Alexandra dur, abim Drew'in ofisinde küçük bir yangın oldu" dedi.

"Ne sen ciddi misin Elina kimseye bir zarar gelmedi değil mi?" Dedim endişeyle.

"Ah hayır hayır hizmetçi giderken muma çarpmış olmalı. Bunun yüzünden de oda alev almış olmalı" dedi düşünceli bir şekilde.

"Peki yapabileceğim bir şey var mı? Söndürüldü mü yangın?" Dedim.

"Evet evet söndürüldü ama sizin odanızdaki sular kullanıldı. Fakat benim odamda su var sen kıyafetlerini odaya bırak hizmetçi alır onları yıkamaya atar. Duştan çıkınca da benden bir kıyafet alırsın. Ben şimdi annemin çay partisine katılacağım" dedi gülümseyerek.

"Peki olur Elina teşekkür ediyorum" dedim.

"Rica ederim" derken ben onun odasına doğru ilerlemeye başladım.

Arkamdan bir şeyler geveledi ama ne dediğini anlamadım.

Elina'nın odası boş ve rahattı. Üzerimdekileri çıkarttım ve bir kenara koydum.

En iyisi elimi felan bir taraflara sürmeden direkt banyoya gireyim.

Üstüm çıplak bir şekilde banyoya girdim.

"Ah sevgili Elina suyu bile hazırlamış üstü çiçeklerle kaplı mis gibi kokuyor bu kız gerçekten harika" diye sesli bir şekilde mırıldandım ve gözlerimi kapatıp kendimi suyun içine bıraktım.

Keyifle suda dönerken ayağıma bir şey çarptı.

"Kyaaa~"

Çığlığı bastım.

Suyun içinde kaşlarını çatmış bana bakan Eldon'u gördüm.

"S-Senin ne işin var burada??!!!" Dedim.

O anda sudan çıktığımı farkettim üstüm çıplaktı hızla geri suya girdim ve saçlarımla önümü kapattım.

"İlk ben geldim buraya Alexandra asıl senin ne işin var burada?" Diye sordu sinirli bir şekilde bana Eldon.

"Ama seni görmedim ben suyun yüzeyinde değildin sonradan geldin değil mi kandırma beni" diyerek parmağımı ona doğrulttum.

O da parmağımı tutup suya indirdi."Saçmalama istersen Alexandra ben suyun içine dalmıştım tüm vücudumu arındırıyordum. Sonra bir anda sen girdin suya girer girmez de gözlerini kapattığın için beni görmedin" dedi sözcüklerini bastıra bastıra sıraladı bana.

"Beni ilgilendirmez bu sen de kafanı dışarı çıkarsaydın öyle banyo yapmak mı olurmuş burada tas denen bir şey var onunla kafana suyu dökebilirdin!" Dedim.

"Nasıl banyo yapacağımı senden öğrenecek değilim herhalde Alexandra ayrıca banyom bitene kadar da çıkmaya niyetim yok!" Dedi.

"Asıl benim banyom bitene kadar benim çıkmaya niyetim yok sen git kendi odanda yıkan lütfen" dedim.

"Kendi odamda su olsa sence burada mı olurdum?" Dedi.

O sırada banyo kapısına birisi vurmaya başladı.

Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Kim bu Eldon çabuk çık şurdan seninle görünmek istemiyorum" dedim endişeyle.

"Alexandra sen iyi misin çıksam nereye saklanacağım istersen gidip kapıyı açayım bu halde" dedi.

Ay iyice batıyorduk. Şuan bana etmediğini bırakmayan dağ ayısı Eldon ile aynı banyoda çırılçıplak duruyordum.

Kalbim deli gibi çarpıyordu.

Kapı daha hızlı çalmaya başladı.

Sonra kapı bir anda açıldı.

"Sen daha iyi nefesini tutarsın" deyip Eldon'un başını suya soktum.

Umarım gözleri kapalıdır...

 

.

.

.

.

 

Eveet bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayızzzz..

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alalım.

Peki ya Eldon ve Alexandra'nın düştüğü duruma ne diyorsunuz 🔥

Oylar ve yorumlar dolsun😘😘

Sizleri çokça öpüyorumm❤️❤️❤️

Loading...
0%