@happystrawberryy
|
Alexandra'nın acı dolu hikayesini tüm açıklığıyla okuyacağız. Umarım onun duygularını size geçirebilirim... Ah bunlar gerçek bedenin yani Alexandra'nın anılarıydı... 4-5 yaşlarımdan itibaren hatırlıyordum. Annem ben yemek masasının sandalyesine yerleşip oturduğum için sandalyeme tekme atıp beni yere düşürmüştü. Kolumun üzerine düştüğüm için canım acımış ağlamaya başlamıştım. Her ne kadar acımın sebebi annem olursa olsun anne diye ağlamaya devam ediyordum. "Kes ağlamayı ben senin gibi lanet bir çocuğun annesi olamam sen bu yemek masasında bizimle yemek yiyemezsin! Ah çoktan seni öldürmüştüm ama dua et ki o baban merhametli" diyerek tükürürcesine bağırdı bana. "Beni neden sevmiyorsunuz ben sizi çok seviyorum hem ben lanetli değilim ki buradayım anne bak senin yanındayım" dedim ağlayıp bir parça sevgi kırıntısı görebilmek için can atarken. Annem son derece soğuk bakışlarıyla yerde bir böcek görüyormuş gibi bir tiksinti ifadesi takındı. "O lanet gözlerin bir şeytanın gözlerine ait kıpkırmızı sen bırak bizim çocuğumuz, bu krallığa bile ait olamazsın! Senin gibi bir şeytanı nasıl doğurdum ben bile bilmiyorum" dedi. Ne yani gözlerim kırmızı olduğu için miydi tüm bu lanetli ilan edilme sebebim. Sonra bir diğer anıya geçtim 10 yaşındaydım, bu yaşa gelene kadar her türlü sözlü ve fiziksel şiddete, aşağılanmaya maruz kalmıştım. Ama ilk defa açık açık işkencelere 10 yaşımdan sonra başlamışlardı ve buna eğitim diyorlardı. Tek yaptıkları beni bir şeytan olarak görüp öldüresiye dövüp o acıyı çektirip izlerimi silmekti. Şimdi beni bir odaya kapatmışlardı karanlık bir odadaydım korkuyordum, güçsüzdüm, bedenim tir tir titriyordu. Beni çırılçıplak soymuşlar soğuk bir odaya tekmeleyerek atmışlardı. Canım yanıyordu. Utanıyordum kollarımı bedenime doladım. İçeriye babam ve abim girdi. Onlara baktım bu zamana kadar bana şiddetin her türlüsünü yaşatmışlardı. Ama ben yinede çocuktum daha 10 yaşındaydım. "Bak Owen bugün Alexandra'nın ilk alacağı ders günü bu yüzden sende girip izleyeceksin. Benim olmadığım zamanlarda bu görevi sen üstleneceksin" dedi babam tüm soğukluğuyla. Abim bana bakarak "tabiki baba sen endişe etme sen olmasan bile onun dersini ben vereceğim" dedi sanki çok önemli bir görevi devralmış gibi. Ben korkuyla bekliyordum. Bana ne dersi vereceklerdi ki. Belki gerçekten beni buradan çıkartıp derse, eğitime başlatacaklardı. Sonuçta annem beni öldürmeyi istiyordu ama babam beni öldürmüyordu beni yaşatması bile bana önem verdiği anlamına gelmez miydi? (Gelmezdi...) Vücudum odanın soğukluğuyla birlikte bir an için titredi sonra babama baktım "babacım ne dersi vereceksiniz bana yeni bir şeyler mi öğreneceğim ne isterseniz yaparım gerçekten"dedim. Merak ediyordum, saftım, küçüktüm... Babam abime bakarak "hahaha duyuyor musun Owen kardeşin ne kadar da hevesli ders alacağı için, o zaman onu bekletmeyelim hadi kelepçele kollarını" dedi. Ne beni kelepçeleyecekler mi ama neden ki bütün çocuklar derslerini okulda veya odalarında almazlar mıydı? Abim beni tutup duvara döndürdü. Sol elimi sol duvarın altındaki kelepçeyle kelepçeledi sağ elimi de sağ duvarın altındaki kelepçeyle kelepçeledi. İki kolumda iki yanda bağlı, duvara bakıyordum sırtım babam ve abime dönük dizlerimin üzerinde oturuyordum. Bu kelepçeleri görmemiştim çünkü oda karanlıktı. Kalbim inip inip kalkıyordu. "Baba ne yapa-" . . . Sözümü söyleyemeden belime hızla sert bir şey inmişti. Titreyerek bağırmaya başladım "a-abiii, b-b-abaa neler oluyor yapma-ayınn yalvarırım bu bu çok acı-ıtıyor" diyebildim güçlükle. Derin derin nefes alıp vermeye başladım. Babam sert bir kahkaha attı. "Alexandra dayanmalısın kızım bu senin dersinin ilk günü eğer evdeki bu derse yani kırbaçlanmaya katlanırsan sana söz veriyorum okula göndereceğim seni" dedi. Okula mı yani beni diğer çocuklar gibi okula göndereceklerdi. 10 yaşıma kadar bana dersleri bir eğitmen veriyordu. Eğitmen her yanlış teleffuzumda beni dövüyordu ya da ağaca bağlayıp bir gece orada bekletiyordu. İdrarımı bile orada bırakmıştım. Sabah olduğunda okula giden çocukların bana güldüğü anı hala hatırlıyordum. Ama ne olursa olsun ben de okula gitmek istiyordum belki beni seven arkadaşlarım olurdu hem. En azından bu ailemden uzak kalmak için bir fırsattı. Ben düşüncelere dalarken babam bana kırbaçla vurmaya devam ediyordu. Gözlerimden yaş akıyordu. Dayanmalıydım okula gitmek için. Babam dayandığımı görmüş olmalı ki bu sefer çok sert bir şekilde kırbacı vurdu. Dişlerimin arasından "aahhhh çok acıyorr" diye bağırdım. Gözlerimdeki yaşları tutamıyordum. Sırtım acıyla yanıyordu. Çok canım yanıyordu acıyor çok acıyor... Küçük bedenim böyle bir işkenceye zor dayanıyordu en sonunda gözlerim ağır ağır kaymaya başladı ve kapandı. Gözlerimi açtığımda beni odama atmışlardı. Yerde yüzüstü çırılçıplak yatıyordum. Kendime gelmemi beklemişlerdi. Hizmetçilerin hiçbirisinin bana dokunmalarına, yardım etmelerine izin verilmemişti. Sırtımdaki kanlar halının üzerine akmış kurumuştu. Yavaşça ellerimi yere koyup kaldırdım kendimi. İki hizmetli beni öylece korku dolu gözlerle izlemeye devam ediyordu. Gözlerimin altı gözlerimin rengiyle uyumlu kıpkırmızıydı. Kalkıp aynaya baktım. Bakmaya devam ederken arkamı döndüm sırtım boydan boya kırbaç izleriyle karışık kanla kaplıydı. Bu görüntüyü görmemle midem bulandı bir anda yere kusmaya başladım ama mide öz suyumdan başka bir şey gelmemişti çünkü 4 gündür açtım midemde bir şey yoktu. Gözlerimden yaşlar hızla yağan yağmur gibi ben kontrol edemeden akıyordu. Ama içim öyle bir kavruluyordu ki kendi ailem bana bunu yapmıştı. Ama anne ve babalar çocuklarını korumaz mıydı? Onlara sahip çıkmaz mıydı? Eğitmenim bana görgü kurallarını öğretiyordu, ben ne yanlış yapmıştım da ailem bana şiddet yöntemini kullanıyordu. Gözlerimin kırmızı olması benim suçum muydu? Bu düşüncelerle boğuşurken bir sonraki anıya geçtim gördüğüm her anıda kalbim alev alev yanıyordu. Çünkü Alexandra'nın yaşadıklarını sadece görmüyordum. Aynı zamanda hissediyordum da... Bu sefer 14 yaşındaydım. Artık okula gidiyordum belli ki çünkü şuan bir okuldaydım. Sınıfın en köşesindeki sıraya gidip oturdum. Ben girdikten sonra sınıfın hocası da içeriye girmişti. Hoca içeri girer girmez gözünü bana dikmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Neden bana bakıyordu ki acaba bir şey mi isteyecekti? "Alexandra oradan kalk yeni bir öğrencimiz gelecek" dedi. O sırada içeri bir kız girdi. Bu kız da sınıfa yeni gelmişti. Kızı gördükten sonra hocaya döndüm "ama hocam buradan başka oturacak boş yer yok ki" dedim. Hoca kaşlarını çattı "sen yerde oturup sırtını duvara yaslayarak dersi dinleyebilirsin bence"dedi. İnanamayarak hocaya baktım "hocam b-ben nasıl oraya oturayım herkes sıralarda otururken" dedim. Hoca kısa bir of çekip "Alexandra bu okulda olman bile bir mucize o yüzden sözümü ikiletmezsen iyi olur yoksa tüm dersi tek ayak dinlersin"dedi. Gözlerim yaşla doldu. Tek bir şey söyleyemedim. Usulca duvara sırtımı yaslayıp yere oturdum. Zil çalmıştı. Yeni arkadaşlar edinebilirdim. Acaba birkaçına selam versem konuşmak istesem benimle arkadaş olurlar mıydı? Hımm ya da onlara bir şeyler mi sunsam. Evet evet evden getirdiğim kurabiyeyi çıkardım. Üçlü bir kız grubu oturuyordu. Yavaşça onlara yaklaşıp selam verdim. "Merhaba tanışabilir miyiz? Ben Alexandra" dedim ve güzel bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Onlar önce gözlerime baktılar sonra içlerinden siyah saçlı bir kız "ıyyyy bu kız bizimle konuşmaya mı çalışıyor yoksa bana mı öyle geliyor" dedi. O sırada arkadan gülüşme sesleri geldi birkaç erkek grubu vardı. Oradan bağıran bir çocuk "kızlar hala orada nasıl oturuyorsunuz o kız elindeki kurabiyelerle sizi lanetleyebilir" dedi gülerek. Bunu duyan kızlardan birisi kurabiye kutumu alıp kafamın üstünden döküp başımı ittirdi. Çok kızmıştım ellerimi yumruk yapıp sıkmaya başladım çünkü ben hiçbir şey yapmamıştım onlara. Ben böyle bakarken sarı saçlı gri gözlü bir kız "ayyyy gözlerinin içini gördünüz mü resmen ateş var içinde bu kız gerçekten bir şeytan olmalı" dedi ve koşarak benden uzaklaştılar. Gözlerimden yaş akıyordu. Koşarak dışarıya çıktım. Okulun arkasına kadar gelmiştim. İyice nefes alabilmek için ellerimi dizlerime dayadım tam derince nefes aldım onu bırakacaktım ki, Aniden arkamdan gelen bir tekmeyle yüzümü yere çaktım. . . . . .
Bir bölümün daha sonuna geldik arkadaşlar bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?❤️ Diğer bölümde de biraz daha Alexandra'nın anılarından vermeyi istiyorum ne kadar acı çektiğini görmenizi istiyorum. Acı ne kadar büyükse intikam da o kadar büyük olur... Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen sizi çok seviyorumm ve öpüyorummm🫰🏻🫶🏻🫶🏻😘 |
0% |