Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7-Kalbim deliniyor gibi!

@happystrawberryy

Aniden arkamdan gelen bir tekmeyle yüzümü yere çaktım.

Sınıfta benimle alay eden erkekler peşimden gelip bana tekme atmışlardı.

Aralarından uzun boylu siyah saçlı olan birisi "hangi cesaretle bu okula gelirsin anlamıyorum ki annem senin gibi kırmızı gözlü birisinin idam tahtasında başının kesilmesi gerektiğini savunuyor" dedi.

Yerden elimi ittirerek kalkmıştım. Çenem acıyordu ve yüzümü sertçe çarptığım için burnum kanıyordu. Burnumu koluma sildim hızla.

Konuşan çocuğun yanındaki daha kısa boylu kahverengi saçlı çocuk;

"Annen çok haklı Francis duyduğuma göre yüzyıllar önce böyle kırmızı gözlü bir erkek çocuğu tüm ailesini ve arkadaşlarını katletmiş bir şeytanmış böyle bir şeytanın nerede olduğu bile bilinmeyen bir sır olarak kalmış" dedi.

"Oha Elvis annem gerçekten haklıymış bu lanetli sürtük bizi de öldürebilir" dedi Francis bana kaşlarını çatarak.

Ayakta durmuş onların aşağılamalarını dinliyordum. Gözlerimden yine yaşlar akıyordu.

Bu gözleri oyup oymamayı çok düşündüm. Bazı günler Tanrıya bana bu gözleri verdi diye isyanlar ediyordum.

Francis'le Elvis bir şey için anlaşmışlar gibi bakıştılar. Sonra hızla üzerime geldiler, arkamı döndüm kaçmaya çalıştım ama arkamdan birisi kıyafetimi tutup çekti.

Beni hızla yere attılar. Yanlarındaki iki çocuk da kollarımı tuttu okulun yanındaki ormanlık alana doğru beni sürüklemeye başladılar.

Bağırmaya başladım "lütfen yardım edin kimse yok mu bırakın beniii!!" Diye çığlıklar atarken okulun arkasındaki pencereden birinin burayı izlediğini gördüm.

Bu sefer daha sesli bağırdım "beni görüyorsun heyy! Lütfen bana yardım et yalvarırım" dedim.

İyice odaklanıp baktığımda bunun okulun müdürü olduğunu gördüm 2. kattan bana bakıyordu. Ama bir gariplik vardı.

O gülüyordu...

O çocuklar beni ormana sürüklerken okulun müdürü sadece gülerek izliyordu.

Hızla sürüklenirken bacaklarıma yerdeki çalılar batıyordu hatta bir tane camın bacağımın kenarını kesmesiyle birlikte acıyla inledim.

Bacağımdan kan akmaya başladı. Artık beni kan etkilemiyordu çünkü kendimi bildim bileli küçüklüğümden beri ailem vücudumun her yerini ayrı ayrı kesip büyüyle iyileştirmişlerdi çok kez midem bulanmış kusmuştum. Bir zaman sonra burnum kan kokusuna bünyem de işkenceye alışmıştı.

Francis beni tutup sertçe bir ağaca bağlamaya başladı. Ardından üzerimdeki kıyafetlerimi yırtmaya başladı. Açılan göbeğime yerden aldığı keskin taşla bir çizik attı.

"Ben açılışı yaptım arkadaşlar bu lanetli sürtüğe dersini vermeye ne dersiniz?" dedi yaptığından keyif alarak.

Gözlerimden yaş akıyordu "lütfen Francis yapmayın canımı çok acıtıyorsunuz siz benim sınıfımdaki arkadaşlarımsınız hem ben kimseye zarar veremem ki bu gözle doğmak benim istediğim bir şey değildi" dememle birlikte Elvis ayağıyla suratıma vurdu.

Yaşadığım şokla birlikte ağzımdan kanlar akmaya başlamıştı. Yüzüm Elvis'in ayakkabısından gelen çamurla karışık kan kaplıydı. Canım çok yanıyordu. Göz yaşlarım artık kendi kendilerine akmaya alışmıştı.

"Senin arkadaşın mıyız? Hıh! Gerçekten mi Alexandra? Neden anlamıyorsun herkes senden nefret ediyor. Bizi sence buraya kim gönderdi dersin?" Dedi Elvis alayla.

Korkuyordum onları kim göndermiş olabilirdi ki kanlı dudaklarımı hafifçe aralayıp, yaşlı gözlerimle ona baktım sessizce "kim?" Dedim.

Francis araya girdi "seni öldürene kadar dövmemizi isteyen senin öz ve öz annendi Alexandra! baban seni öldürmediği için, okulda bir kavgaya karıştı ve öldü diyecekler bu sayede annen de senden kurtulacak" dedi.

Elvis alayla karışık "Tıch Tıch ne kadar acıklı bir durum insanın annesinin onu öldürtmesi için çocuklara para verip desteklemesi artık kadına neler yaptıysan" dedi.

Bu sözleri duyunca şok olmuştum ne yani beni annem mi öldürtmek istemişti.

Bu zamana kadar verdiği her işi yapmıştım en ağır işleri bile yerine getirmiştim.

Olurda bir gün annem benim gerçekten iyi birisi olduğuma ve gözlerimin bir önemi olmadığına inanır diye onun için çabalamıştım.

Dışarıda yorulduğu için bana sandalye olmamı bile söylemişti onun için eğilmiştim üzerime oturmuştu saatlerce yerde öyle durmaktan tutulmuştum.

Çünkü o anneydi belki beni anlardı belki gerçekten onu sevdiğime ve lanetli olmadığıma inanırdı.

Ama hayır bu düşüncelerim birer yanılgıdan ibaretti o hiçbir zaman beni sevmemişti beni bulduğu her fırsatta öldürmek istemişti babamdan korkusundan evde öldüremeyince okulda bu çocuklara öldürtmek istemişti.

Ben düşünürken çocuklar beni tekmelemeye başladılar. Gözlerim sabitti hiçbir tepki vermiyordum. Ruhum çekilmiş gibiydi. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Her acıyı sessiz hıçkırıklarla karşılıyordum.

Çünkü şuan yaşadığım acı daha büyüktü beni kendi annem öldürmek istemişti, beni annem hiç sevmemişti...

Her yanım kanıyordu. Tekme attıkları yerler sızlıyordu. Ama ölümü kabullenmiştim.

Ben 14 yaşında bir kız çocuğuyum batıl bir inanıştan dolayı beni eve, okula, bu dünyaya sığdırmamışlardı. Onlara hiç zarar vermedim onları sevmekten başka hiçbir şey yapmadım.

Gözlerimi kapattım ve Francis'in elindeki bıçakla beni kesmesini bekliyordum. Boynumu açtım. Belki ölürsem bu acımasız hayattan kurtulabilirdim.

Ama öyle olmadı...

Bir ses onları durdurdu. "Dur çocuk eğer onu öldürürsen seni öldürürüm!"

Bu ses babama aitti. Benim ölmemi istemiyordu. Beni kurtaracak mıydı gerçekten. Ne olursa olsun onun kızıydım bana bir sürü işkence etmiş olsa da belki içten içe beni seviyordu yaptığı işkenceleri göstermelik yapıyordu belki...

Babam o çocukları durdurdu ve beni çözmeye başladı.

Francis sızlanmaya başladı "hadi ama Dük Ferguson eşiniz verdi bize bu emri bunun karşılığında ciddi bir para alacağız" dedi.

Babam "kes sesini çocuk bu kız benim çocuğum ve onunla istediğimi yaparım sen ve eşim buna karışamazsınız" dedi.

Babam beni çocuğu olarak kabul edip söylemişti bu beni nedense huzurlu hissettirmişti beni çocuğu olarak görüyordu annemin aksine.

Babam beni çözüp eve getirdi.

"O çocuklara nasıl olur da yakalanırsın Alexandra annen yarım aklıyla bir plan yapmış ama benim itibarımı hiç mi düşünmüyorsun çabuk ders odasına git ve sırtını aç!" Dedi şiddetle.

Sözleri karşısında tüm bedenim irkildi. Daha çocukların yaptıkları yaralar iyileşmemişti ama babam bana ders vermek istiyordu.

Dediğini yapıp ders odasına gittim sırtımı açıp yere oturdum. Babam gelince ellerimi tekrar kelepçeledi.

10 yaşımdan beri düzenli olarak kırbaçlanıyordum ama bu seferki çok fazlaydı. Sırtım ortadan ikiye ayrılıyor gibiydi her kırbaç darbesi etimin içine içine giriyordu.

Babam o kadar çok kırbaç vurmuştu ki hatta bir ara çıldırıp kafama bile isabet ettirmişti.

Artık acıya dayanacak tek bir gücüm bile yoktu kalbim zayıf atıyordu. Gözlerim karardı ve bayıldım. O ağır dersten sonra geçici bir hafıza kaybı yaşamıştım.

.

.

.

Alexandra'nın anılarını yaşarken kalbim deliniyor gibi acıyordu lanet olsun kızım sana neler yaptılar böyle.

Şimdi görmek üzere olduğum anı son anı olmalıydı. Çünkü şuanki gibi 16 yaşındaydım ve yine ders odasındaydım. Yani biraz önce sürüklenirken ki hissettiğim acı işte bu an olmalıydı.

"Alexandra hadi bekleme bugün babam geç gelecekmiş o yüzden bugünkü dersini ben vereceğim" dedi abim.

Yaşım ilerlediği ve olgunlaşmaya başladığım için bu sefer kıyafetim üzerimdeydi yani kıyafetimin üzerinden beni kırbaçlayacaktı abim.

15 ve 16 yaşımda kıyafetli kırbaçlanıyordum. Babam hep evde olduğu için bu görevi o yerine getiriyordu. Bugün ise kırbaçlanma saatimde babam önemli bir iş nedeniyle yoktu ve abim kırbaçlayacaktı.

Kırbaç dersi ayda bir kere tekrarlanıyordu. Bazen çok sinirlendiklerinde hınçlarını benim üzerimde çıkartıyorlardı.

Kırbaçlanmadığım günlerde tüm o izlerin kendi kendine iyileşmesini bekletiyorlardı yani tüm acıyı çekiyordum.

Kırbaçlanma gününden bir gün önce de yara izlerini büyüyle iyileştirip siliyorlardı. Sonra acıyı tekrar yaşamamı sağlıyorlardı.

Bazı günler uyuduğumda geceleri annem sırtıma tuz dökerdi acıyla çığlık atıp banyoya koşardım ama kapıları kilitleyip içeride bir gram su bile bırakmazdı sabaha kadar çığlıklar atıp bağırırdım.

Şimdi ise kırbaçlanma dersimin son gününe gelmiştim bu son olacaktı ve kırbaçlandıktan sonra hemen iyileştireceklerdi.

Çünkü babam beni başka birisine satmayı planlıyordu. 40-50 yaşlarında domuz gibi bir adamdı. Görünce bile iğrenmiştim.

Bu sefer son olacaktı tekrar gidip dizlerimin üzerine çöktüm ve ellerimi iki yana açtım. Abim beni kelepçeledi. Ne annemden ne de babamdan sevgi beklemeyi bırakmıştım buz gibi soğuk, yaşayan bir cesete dönüşmüştüm.

Abimde bazı zamanlar bana kötülük yapsa da genelde o annem ve babam kadar değildi sessiz kalıyordu. Bana üzülüyor muydu acaba?

Belki bu dünyada biraz olsun bana acıyan bir abim vardır diye düşündüm. Şimdi başımı kaldırmış duvara bakıyordum. Belki de bana vurmazdı ve iyileştirdiğini söylerdi babama direkt.

Yine düşünceler denizindeydim.

Ona seslenmeyi düşündüm böyle bir fikri varsa ona ortak olup hiçbir şey söylemezdim. Bu fikri ona da sunmak istedim. Karşılığında istediğini yapardım.

"abi be-"

.

.

 

Bir bölümün daha sonuna geldik❤️❤️

Eveet sizce sonda ne olmuş olabiliirr?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalımmm canlarımm🫶🏻😽

Neler düşünüyorsunuz bu bölüm için?

Sizi etkileyen kısım neresi olduu?

Loading...
0%