@haqleah
|
'Cesaret ölümü görenler için anlamlıdır.' Gümüşyar'ın kuzey kapısında böyle yazardı.Ancak o kadar çok ölüm gördüler ki cesaretlerinin sarsılmaması imkansızdı. Özellikle hala yaşayan ama ihanet eden ölümler yüzünden Harlbror- Kilazhe'nin Yükselişi
Lena kendini zorlayarak gözlerini araladı ama bir şey göremiyordu. Tekrar kapadı ve tekrar açtı. Ama gözlerinin ne zaman kapalı, ne zaman açık olduğunu anlayamıyordu. Engin bir karanlık sarmıştı etrafını ve tek bir ışık kaynağı bile yoktu . Etrafında bazı sesler duyuyordu. Bir hışırtı, bir sürünme, ince tiz bir kahkaha. Bir ritmi olmadan tekrar eden bir ses döngüsü... Konuşmaya çalıştı ama sesi çıkmıyordu. Konuştuğunu hissediyor ama kendi sesini duyamıyordu. Derinden gelen bir homurtu arkasına bakmasına neden oldu ancak gerçekten de o taraftan mı geldiğini bilmiyordu. Birden önünde sadece bir çift gözden oluşan bir silüet belirdi. Göz akı olması gereken yerler kor gibi yanıyordu. Ağzı yoktu ama buna ihtiyacı olmadığını hissediyordu Lena. Zihninde dayanılmaz bir acı belirdi. Bazen insanı delirtecek türden hafif , bazense kendi gözlerini çıkarmasına neden olacak şekilde tarifsiz bir acı. Dizlerinin üzerine çöktü ve eline akan gözyaşlarını hissetti. "Acıya aşina mısın böcek? " dedi ses zihninde gürleyerek. Lena çığlık attı. Düşüyordu. Farkındalığın kaybolduğu bir ortamda düşünebilmesi zordu. Düşüncelerini bir araya getiremiyordu. Birkaç kırıntı halinde zihninin derinliklerinden çıkan bilinç iplikleri dışında kendi varlığından bile emin değildi. Kafasının içinde çığlıklar duyuyordu. Kendi sesi olduğunu düşündü bir an için. Sonra ne düşündüğünü unuttu. Bir şeyi unuttuğunu anımsadı ama onun bile ne olduğunu unuttu. Çığlıklar tekrar geldi. Kendi sesi olduğunu düşündü lakin sesinin nasıl olduğunu hatırlamıyordu. Lena düşüyordu. Yüzyıllardır karanlık bir ortamda savruluyordu. Bedeni yoktu. Zihni yoktu. Hissettiği tek şey sürekli devam eden ve bir süre sonra umursamamaya başladığı acıydı. Öyle ki bu duruma gelene kadar gözlerini kendi eliyle çıkarmış gibiydi. Bundan da emin değildi çünkü gözleri açık olsa bile bunu anlayamazdı. Korkunç bir siyahlık etrafında dalganıyordu. Kahkaha sesleri kulaklarında çınlıyor, o kor gibi yanan kızıl gözleri görmemek için ölmeyi dilerken buluyordu kendini. Umutsuzdu. Tüm özgüvenini kaybetmiş bir şekilde sürükleniyordu dibe doğru. Geçmişini hatırlamıyordu. Gelecekle ilgili bir düşünceye sahip değildi. Ama şu an ölmeyi istiyordu.
İnsan kendi zihnine bile güvenemezse zaten ölmüş demektir, dedi bir şey zihninde. Ardından o korkunç, insanın kemiklerini çatlatan kahkaha doldurdu her yeri. Lena bağırmak istedi ama sesi yine çıkmıyordu. Bu durumdan kurtulmak gibi hayali kalmamıştı. Teslim olmuştu. Umudunu kaybetmişti. Dümeni olmayan bir kayık gibi okyanusta sürükleniyordu. Kızıl gözler tekrar önünde belirdiğinde artık korkmadığını anladı Lena. Umarsızlığın devinimi zihninde dolanıyordu. Işığa olan hasreti solmuştu . Bunun neticesinde tüm bedenine yayılan o özgürlük hissini tadıyordu. Hafifti artık. Rüzgarda savrulan yaprak gibi. Ölümü kabullenen insanlar görmüştü. Yüzlerindeki ifadeleri umursamamıştı. Ölüm herkes için gelen sıradan bir olaydı. Yakınlarını kaybedip kendileri de peşlerinden giden insanlar görmüştü. Anlamamıştı daha önce. Bir insanın neden ölmek için bu kadar acele edeceğini. Artık anlıyordu. Acıyla dolan zihin herhangi bir şeyi umursamanı engelliyordu. Kabullendi Lena. Umrunda değildi. Geride bıraktığı şeyler , vermiş olduğu sözler ve ettiği yeminler... Hepsi önemsizdi artık onun için. Sevginin ne olduğunu bilmiyordu. Bilmekte istemiyordu. Çünkü ölümü kabullenmişti. Sadece kaçınılmaz olanı bekliyor ve onu coşkuyla karşılamak istiyordu. Hala içinde bir yerlerde olan 'o' benlik kırıntılarına sahipken. Gözler karşısında parlarken kendi gözlerini açtı Lena. İçerilerine baktı ve yanık suratını gördü. Kahkaha attı neşeyle. Hala görebilmenin verdiği hissi minnetle tattı. Umursamadığını kendine defalarca söylese bile pes etmeyeceğini biliyordu. Kendi için olmasa bile Sina için hayatta kalmaya çalışmalıydı. Buradayken kendi zihninde yaptığı yolculuklar Lena'nın duygularını silmişti. Dünya üzerinde elde etmek istediği bir şey yoktu. Daha iyi olmak adına ona motivasyon sağlayan hırsını kaybetmişti. Aklı yok olmanın eşiğindeyken bile bunları düşünebilmesine şaşırıyordu. Hiçlik etrafında dans ederken düşmeyi bıraktı. " Kendi zihnime senin gözlerinden bakmak çok güzel" dedi ses kükreyerek. Karanlık büküldü o konuşunca ardından dalgalanarak uzaklaştı. O kısacık anda Lena zihninde bir seyler hissetti. Sıcak bir hatıra.
"Senin adın ne ?"diye sordu Lena "Hahhhhahha. BEN Mİ KİMİM ? Tanıyorsun beni. Hapishanemin duvarlarını senin soyun ördü." Elini salladığında karanlık yarılarak sallandı. Beyaz ışık hüzmeleri Lena'nın gözlerini kamaştırdı. Çizgi halinde hapishane duvarları aşağı doğru karanlığı savurarak iniyordu. Parmaklık şeklinde ışık çubukları ortamı aydınlatırken gözlerinin içinde yanan ateşler sönmeye başladı. Baktığında sadece dumanlardan oluşan bir çift çukur vardı. Gözlerini kırpıştırtı Lena. Hala anlayamıyordu neden burada olduğunu. Kim olduğunu bilmiyordu. Benim soyum mu ?
" Seni tanımıyorum. Ya kim olduğunu açıkla ya da buna bir son ver. "
Gözlerindeki çukurlardan çıkan duman birden yine alevlendi. Lena'nın suratındaki yanıklar acıyla sızlamaya başladı. Bedeninin durumunu bilmiyordu. O anlık parlamada sadece kendi yüzünü görebilmişti ama bir bedeni oldugundan şüphe ediyordu. Bu düşüncesi omzundan gelen parıltı ile bölündü. Aldığı yara kor gibi yanıyordu. Yüce Sin. Onun gözleri gibi! "Ben hakimiyetim. Tüm Kurakh'ın efendisi. Benden çalınmış olanı geri almaya geldim böcek!" diye gürledi ses. O kadar kuvvetliydi ki karanlık etraflarında çatırdıyordu. Lena onu hissetti. Daha önce hiç anlayamadığı ve düşüncesinin bile olmadığını fark etti. Onun herşeyi özümsemek istediğini biliyordu. Nüfuz ettiği zihinleri kendi iradesine boyun eğdirmek istediğini biliyordu. Herkesin önünde diz çöküp itaatkar bir hayvan gibi olmasını istiyordu. Bu onun için muazzam bir tatmin olma aracıydı. Kimseyi umursamıyordu. Artık bende öyleyim, diye düşündü Lena. Ben de umursamayı bıraktım. Kendimi bile. "Öyle"dedi ses. "Güçsüz aptalların uydurduğu zırvalar. Anlamaya başlıyorsun." Zindan parmaklıklarının ışığında bedeni olduğunu gördü . Karanlık çekildikçe vücudu belli olmaya başlıyordu. Bardağı dolduran su gibiydi. Kendi kabı içinde dönüyordu. Ağzı yoktu ama ihtiyacı olmadığını biliyordu Lena. Karanlık bir gölgeden ibaret olan kolunu salladı. Lena'nın önünden bir şey fırladı. Etrafında döndü ve karşısında bir açıklık meydana getirdi. Açıklığın içinde kendini gördü Lena. Sargılı kolu gözlerini kapatmış ağzı açık bir şekilde yatıyordu. Bedenine saplanan kramplarla ayakları ve gövdesi çarpık bir şekilde duruyordu . Ağzı sonuna kadar saçılmış çığlıklar atıyor, uzun kızıl saçlarının birkaç tutamı dudaklarının kenarından sarkıyordu. Barakh. Aldığım yaradan dolayı mı buradayım, diye geçirdi zihninden. "Çocuklarım görevlerini yerine getirdiler. "dedi ses. Bedeni savurlarak açıklığı parçaladı. "Seni öldürmeye çalışmıyorum. Seni hizmet etmeye de zorlamıyorum . Bunlar son geldiğinde neler hissedeceğinin küçük bir kısmı sadece. Atalarının ödediği bedel sona erdi!" Lena haykırarak çığlık attı. Karanlık onu ezerken ve kemiklerini unufak ederken haykırdı. Ağladı. Kahkahalar eşliğinde tekrar düşmeye başladı. Sonunda yere çarptığında hissizleşmeye başlamış zihni kapanmıştı. Ve uyandı.
|
0% |