@haqleah
|
"Geçmişin karanlığından korkmuyorum. Artık yoruldum. Kendi benliğimi kabul etme zamanım geldi." Harlbror - Kilazhe'nin Yükselişi
Adakhan Bağ Kulesi'nde, Leon'un çalışma odasında bulunan sandalyenin birine oturmuş, dalgın dalgın yaşlı adamın kitapları karıştırmasını ve kendi kendine konuşmasını izliyordu. Yüzünü yıkamanın verdiği rahatlıkla biraz olsun sakinleşmişti ama tanık olduğu ölüm, ruhunun kirlendiğini hissetmesine neden oluyordu. Çapcup sessizliğe bürünmüştü. Onun da oldukça etkilendiğini düşünüyordu. Zihni ile ulaşmaya çalışıyordu ancak küçük aqran inatla kendini kapatmış gibiydi.
"Olabilir mi gerçekten?" diye sordu Leon. "Bunun mümkün olduğunu düşünmüyordum."
"Belki de bir zayıflık var ha? Ne dersin?" diye cevapladı kendini.
"Bir şey gözümüzden kaçmış."
"Evet, evet. Peki ama ne?" Eliyle sakalını taramaya başladı.
"Yaşlandık. Hislerimiz zayıfladı. Peki ya sen dostum? Benim kibrime ortak mı oldun?"
Leon sanki bir fırtınanın içindeymiş gibi sarsıldı ve saçlarıyla sakalları uçuşmaya başladı.
"Anladım," bir süre sonra. "Adı ne demiştin?"
Sesslik uzadı gitti.
"Evlat sağır mı oldun. Adı ne demiştin?"
Adakhan silklenerek kendine geldi. "Kho... Khorlat, efendim."
"Hmm." dedi Efendi Leon ve yeniden kitapları karıştırmaya başladı. Ancak uzun sürmedi. "Kütüphaneye gidiyorum," dedi ayağa kalkarak. "Buradan ayrılma çocuk."
Öyle bir niyetimiz yok...
Adakhan Leon'un odadan çıkmasıyla ayağa kalktı ve gerindi. Zihninde ölen adamın anıları birbiri ardına dönüyordu. Açıdan gerilmiş ve uzaktan gülüyormuş gibi görünen yüzler, üzerine konan sineklerden rengi siyah gibi gözüken bedenler ve koku. Yüce Sin kokuyu alabiliyorum.
Odanın içinde yürümeye başladı. Karnı ağrıyor, bacakları titriyordu. Bir ileri, bir geri devam etti. Yürüdükçe zihni toparlanmaya, kalıp gibi sert olan uzuvları ısınmaya başlamıştı. Ama koku gitmiyordu.
Kapı birden açıldı ve Leon bir kucak dolusu kitapla tekrar odaya girdi.
"Kendine gelmiş gibisin." dedi yüzünden terler akarken. Derin derin soluyordu. " Gel evlat yardım et!"
Adakhan atılarak kucağındaki kitapların bir kısmını aldı. Yaşlı adam tekrar yere çökerek ellerini boşalttı ve aynısını Adakhan'a da işaret etti.
"Khorlat," dedi yavaşça. " Bu ismi duyan ama nefes alan kimse kalmadı Arzennar üzerinde."
Adakhan yaklaşarak Efendi Leon'un tam karşısına çöktü. "Efendim o bir insan değildi."
"Hayır Adakhan," dedi Leon. " O bir insandı." Cüppesinin cebinden çıkardığı piposundan bir nefes çekti. " Uzun zaman önce, kendi zihninden vazgeçmeden önce. Khorbanis'le beraber Lin'e hizmet etmeye başladı. Hatırlamamam çok kötü oldu. Erken harekete geçebilirdim."
"Efendim. Ben... O... Yaşlı adamı öldürdüğünde onun anılarını gördüm."
Leon öksürmeye başladı. "Ne... Ne dedin?"
"Ölen adamın anılarını gördüm. Kasveti ve soğuğu. Khorlat'ın ona ne yaptığını gördüm."
"Evlat," dedi sessizce Leon. Elini uzatıp Adakhan'ın omzuna dokundu.
Yarım düzine kalp atışı sonra Adakhan zihninde ona işkence eden tüm duygulardan arınmış gibiydi. Sıcaklık bir bahar esintisi gibi suratını yaladı. İstemsizce sırıtmaya başladı.
"Efendim bu... Teşekkür ederim." Rahatlamanın insana verdiği huzurla gözleri dolmuştu.
"Teşekkür edecek bir durum değil evlat. Senden bu acıyı almadım. Sadece hislerini dağladım. Zaman içinde ortaya çıkacaklar ama şu anki halinde olmayacağın için bugünkü gibi etkilemeyecekler."
Adakhan başıyla onayladı. Çapcup sanki ona yapılanlar kendisine de yapılmış gibi birden hoplayarak Adakhan'ın omzuna atladı ve yanağını yalamaya başladı.
*******************
"Çocuk güçlü."
"Öyle," Leon zihninden ejderhası Phelgros'a. " Yaşlanıyorum artık. Çocuğun yükünü ilk başta keşfetmem gerekiyordu. Cesaret edip kendisi bahsetmese..."
"Bana seni anımsatıyor." Phel'in sesinden eğlenti akıyordu. "Cesur bir aptal."
"Bunda eğlenceli bir şey yok Phel."
Leon kendini öfkeli hissediyordu. Bu kendisine olan bir öfkeydi. Zamanın ahengine uyum sağlamak gitgide zorlaşırken geçmişin eylemlerinin şimdiyi tehdit etmesi sakin kalmayı zorlaştırıyordu.
"Hadi ama Yele. Çocuğa merhamet göstermen bile ironik." diye konuştu Phel.
"Merhametim kendim içindi dostum." diye fısıldadı Leon. "Lena'dan sonra birini daha kaybedemem."
"Onun ölmediğini biliyorsun."
"Evet," Leon'un sesi çatallanmıştı. "Terk edildiği yerin merhameti yok."
"Khorlat," İsmi söylerken Phel'in sesi kükremeye benzemişti. "Sence onun gücünü toplamasını sağlayan kim?"
Leon elleriyle şakaklarını ovalamaya başladı. "Bilmiyorum. Hapishanesi Lin'in dokunuşunun ötesinde. Ve eğer Khorlat uyandıysa..."
"Lorn da uyanacaktır." diye tamamladı Phel.
"Onu tek başımıza yenemeyiz Phel. Artık değil."
"Evet," Bağdan Leon'a doğru bir anlayış hissi aktı. "Ancak Altın hala uyuyor."
"Kardeş'in kaybı planlarımızı bozdu. Grisoy'dan hala iz yok mu?"
"Aylardır bir ize rastlamadım. Sinsi yaratıklar görünmez olmayı iyi beceriyorlar." Phel bunu sanki takdir edermiş gibi söylemişti.
"Hmm." dedi Leon. Göz ucuyla Adakhan'a baktı. Çocuk omzunda aqranla pencereden dışarı seyrediyordu. Rahatlamış gibi görünüyordu. Leon onu iyileştirmemişti. Sadece bir süreliğine gizlemişti. "Kardeşlik haberdar edilmeli. Bunu benim için sen yapar mısın?"
Phel bir süre düşündü. "Aklından ne geçiyor Yele?"
"Tomar'ın yaşama ihtimali nedir Phel?"
"İmkansız Yele. Onun küllerini bir kez daha yaktım. İhtimalleri düşünmek benin işim biliyorsun." Phel yine de endişeli gibiydi.
"Biliyorum dostum, biliyorum. Ama zihnimde bazı sorular var." Leon sakalıyla oynamaya başladı. "Çevik'in cesedi asla bulunmadı."
"Sinrath öldüğünden emindi. Dağın ateslerinin içinden haykırışını duyduğunu söylemişti."
"Sinrath Falar'ın yasını tutuyordu dostum." Leon piposundan bir duman çekti. "Galibiyete o kadar sevinmiştim ki kontrol etmek şu an aklıma geldi. İmkansızın gerçekleşmesine tanık olmak çoğu şeyi göz ardı etmemize neden oldu."
"Kafamı karıştırıyorsun Yele. Kendimden şüphe edecek değilim. Senin aksine hatıralarım hala taze." Phel öfkelenmişti. " Kardeşlik bilgilendirilecek." dedi. Ardından bağı baskılayarak geri çekildi.
Leon ağzındaki dumanı havaya doğru üfledi. Özür diledim Phel, diye düşündü. Bunları hatırlamak senin için zor.
Leon içinde zordu. Alevler içinde son bir direniş için ölen insanların çığlıkları binlerce yıldır zihninden silinmemişti. Tomar'ın Çevik'in sırtında nasıl dehşet saçtığını hatırlıyordu. An meselesiydi. Her şey tek bir ana odaklanmıştı.
Düşünme, diye konuştu kendi kendine. Onlar başardılar.
Peki geriye ne kalmıştı?
Leon omzunun dürtülmesiyle silkindi. Adakhan gözleri kocaman açılmış bir şekilde pencereyi işaret ediyordu. "Efendim sizde hissediyor musunuz?"
"Ne... Neyi?"
Leon olduğu yerde donakaldı. Bu güç... diye düşündü. İmkansız.
Hava muazzam bir güç kalıntısıyla çatırdıyordu. Pencere hızla koşarak gökyüzüne baktı. Her şey normaldi. Bağ Kulesinden insanları görebiliyordu. Ama o his gitmiyordu. Fırtınanın öncesinde oluşan sessizlik ve devamında gelen çatırtılar gibiydi. Alnında terler birikmeye başlamıştı.
Efendim," dedi Adakhan, surların ötesinde ormanı işaret ederek. Ormanın ortasında bir çizgi halinde ışıltılar görülüyordu. Yollar mı?
Güç geldiği gibi kayboldu. Leon Adakhan'la göz göze geldi.
"Benimle gel." dedi sadece ve odadan koşarak çıktı
|
0% |