Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bağların İradesi

@haqleah

"Kimse bana inanmayacağı için gördüklerimin yarısını bile anlatamadım. Ve en nihayetinde ben bir insanım. Yaşamın tüm o acımasızlığına karşı ayakta kalmak için çabalıyorum." Arif Kthroabl, Zamanın Kırbacı isimli kitapta Kadim Yolların içinde yaptığı yolculuktan sonra bu kelimeleri yazmış. Yolların tehlikesine karşı hazırlıklı olmayan canlıları ne hale getirdiğini görmüş, zihin bütünlüğüne sahip olmayan herkesi bekleyen o sonsuz hiçliğin içinde yürümüş ve hayatta kalmıştı. Tabi buna hayatta kalmak denirse."

Harlbror - Kadim Günlerin Keşfi Üzerine

 

"Çapcup!"

Adakhan suratında bir çift küçük el hissetti. Gördüğü rüyanın hatıraları zihninden uçmaya başlarken gözlerini açtı. Kocaman kulaklı, büyük gözlü, bolca kıl yumağı içinde kaybolan bir surata sahip olan evcil aqran*'ı kafasını yana eğmiş ona bakıyordu.

"Çapcup" dedi aqran. Hevesle kulaklarını salladı. Tüylü suratı komik bir görüntü oluşturuyordu. Kendi türü insanlardan üç dört kat daha büyük olurken Çapcup (söyleyebildiği tek kelime bu olduğu için ismini öyle koymuştu) sadece kol boyu kadardı. Kulakları akrabalarına oranla büyüktü ama gövdesi çok küçüktü. Parmaklarında pençe yerine küçük tırnaklar vardı ve yolculuğu Adakhan'ın omzunda tutunarak yapıyordu.

"Çapcup" dedi Adakhan gözlerini ovuşturarak.

"Çapcup " dedi aqran tekrardan. Minik kıllı ellerini sallıyor, kendi adını tekrar ve tekrar söylüyordu. Kollarıyla pencereyi işaret ediyordu. İnce tiz sesi Adakhan'ın sinirli bir şekilde kahkaha atmasına neden oldu.

"Tekrar aynı yere mi döndük Çapcup? Seni anlamak istiyorum ama biraz daha sakin olman gerekiyor. Lütfen derin bir nefes al!"

Aqran derin bir nefes aldı. Sağ elinin küçük işaret parmağı pencereyi işaret etti. Diğer eliyle bir daire yapıp aşağıdan yukarıya yavaşça haraket ettirdi. Adakhan'ın suratındaki boş bakışları gördüğünde yataktan pencereyi kapatan perdeye atladı. Tekrar ciyaklamaya başladı.

"Çapcup çapcup çapcup!" Uzun kulakları zıplarken gözlerini kapatıyor, elleriyle kavrayarak yukarı kaldırmaya çalışıyordu. Bu çabasını içten içe takdir etti Adakhan. Bir şeylerin farkında olduğunu anlamıştı. Yataktan kalktı ve perdeyi çekti. Odaya hücum eden güneş ışıkları nedeniyle geçici bir körlük yaşamaya başlarken elleriyle gözlerini kapattı.

Yatağın sıcaklığını terk etmenin getirdiği bir hüzün hissetti. Taze hava hasreti canlandı zihninde ve pencereyi biraz araladı.

Odası küçüktü ve yer yer çatlak oluşmuş beyaz boyalı duvarlar nefes alıyormuş gibi geliyordu Adakhan'a. Bir ayağı diğerlerinden kısa oldugu için sallanan masasının altına birkaç tane küçük, yatay taş parçası iliştirilmişti. Giysi dolabı pencerenin yanında ismiyle tezat oluşturarak boş bir şekilde yaşlanıyordu.

"Memnun oldun mu ?" diye sordu Çapcup'a.

Çapcup kuyruğunu sallayarak güneşi işaret etti.

Adakhan güneşe baktı. Sıcaklığını hissedemiyordu. Hava sisliydi ve sabahın soğukluğu titremesine neden oldu. Çapcup tekrar güneşi işaret etti ama Adakhan'ın anlaması için bir kaç kalp atışı zaman geçmesi gerekiyordu. Uyandığı anlarda kafası geç çalışmaya başlıyor ve nadiren de olsa kendi adını unuttuğu anlar oluyordu.

"Çapcup"dedi Adakhan.

"Çapcup"dedi aqran sırıtarak.

"Geç kaldık "dedi Adakhan hızlıca üzerini değiştirmeye başladı. "O yaşlı adamdan tekrar azar yemek istemiyorum."

"Çapcup " dedi aqran ellerini birbirine çarparak.

Adakhan ceketini giymeye çalışırken aniden durdu ve Çapcup'a baktı. Durumu fark eden aqran kafasını yana eğerek ilgiyle onu süzmeye başladı.

"Gülümseyebildiğini bilmiyordum Çapcup."

***************

Kule merdivenlerini tırmanırken nefes nefese kaldı Adakhan. Bağkulesi Sehr'in kuzeyinde Kor Tepesi'nin üzerinde yükseliyordu. Tepenin eteklerinden yukarıya doğru tırmanan taş basamakları koşarak geçtiği için alnından akan terler zeminde koyu renk izler bırakıyordu. Çapcup omzunda tünemiş bir şekilde keyifle mırıldandı. Kuyruğunu sırtına vurup ritim tutuyordu.

"Büyüdüğünde," dedi Adakhan soluk soluğa, harcadığı efordan dolayı yüzü kızarmaya başlamıştı. "ben de senin sırtına bineceğim."

" Çapcup!"dedi aqran ciyaklayarak.

"Çünkü bu simbiyotik ilişki beni yormaya başladı dostum. Zamanı geldiginde beni sırtında taşıyacağına dair söz vermen gerekiyor."

"Çapcup?"dedi aqran, omzundan aşağı atladı. Bir ritim mırıldanarak basamakları zıplaya zıplaya çıkmaya başladı. Adakhan homurdanarak peşinden tırmanmaya başladı.

Dakikalar sonra kulenin ikinci katında Efendi Leon'un odasına geldiğinde durdu ve derin bir nefes aldı. Çapcup tembel bir şekilde mırıldanarak basamaklarını çıkıyordu. Kulakları düşmüş, kollarını sallayarak yanına geliyordu. Bağ kulesinin içinde oradan oraya koşturan öğrencilerin hiçbiri de görünmüyordu.

"Epey bi geç kaldık Çapcup. Hadi dostum. " dedi Adakhan omzunu işaret ederek. Aqran çölde su bulmuş kwratsh gibi koşarak atladı üzerine. Aklına bir kwratsh esprisi geldi ve gülümsedi. Zihni olup olmadık yerlerde, derinlerde gizlenmiş şeyleri ortaya çıkararak onu insanların gözünde kendi kendine gülen bir deli gibi gösteriyordu. Buna alışmıştı ancak hiçbir zaman anlam verememişti Adakhan. İnsan kendi zihninde yalnız yaşıyordu sonuçta.

Nefesini toplayıp kapıyı tıklattı. İçeriden bir homurtu geldi. Efendi Leon bazen konuşkan olabiliyor, bir sonraki gün ise bir önceki güne nispet eder gibi sessizliğe bürünüyordu. Homurtu bugün hangi durumda olduğunu anlayamayacak kadar boğuk geldiği için cesaretini toplayan Adakhan kapıyı açtı.

Doğan güneşin dolgun sarı ışıkları odayı sarmıştı. Her yerde kitaplar odanın tavanına doğru yükseliyordu. Her bir kitap kümesi Adakhan'ın boyundan büyüktü. Ortada yanan sobanın üzerinde hafifçe ötmeye başlayan çaydanlıktan buharlar yükseliyordu. Kapının karşısında sırtı dönük bir şekilde oturan Efendi Leon öne doğru eğilmiş çalışıyordu.

"Buhar kitaplar için zararlı değil mi efendim?" dedi Adakhan kendini büyük bir aptal gibi hissederek. Geç kalmanın mazeretini uydurmak için zaman kazanmaya çalışıyordu.

"Buhar zararlı mı? Kimin umrunda çocuk." dedi Leon, kafasını çalışmasından kaldırmadan konuşmuştu.

"Uyuyakaldım efendim. Özür dilerim."

"Bazen sana çok fazla yük yüklediğimi düşünüyorum çocuk,"dedi Leon sakince. "Henüz on iki yaşında olduğunu unutmak kolay oluyor."

Adakhan buraya ulaşmak için harcadığı çabadan dolayı alnından akan terleri kol yeniyle bir kez daha sildi. "Ben memnunum efendim. Sadece zihnimde oluşan yorgunluğun üstesinden gelemiyorum."

Leon hala sırtı dönük duruyordu. Üzerine eğildiği kitabın kapağını kapattı ve geriye doğru yaslandı.

"Eh, o aqran kitaplarımdan uzak durduğu sürece ortada özür dilenecek bir şey yok Adakhan" dedi Leon ve arkasını dönerek babacan bir tavırla gülümsedi. Beyaz ve uzun saçları deri bir kayışla bağlanmış omzunun üzerinde sallanıyordu. Suratındaki keskin çizgiler ve yaşlılığın getirdiği düşünceli kırışıklıklar ona bir bilge havası katıyordu. Tok ve kalın sesi insanın içini ısıtıyordu.

Hah , diye düşündü Adakhan. Bugün o günlerden biri değil.

"Çapcup" dedi aqran, ciddi bir ifadeyle kafasını öne doğru salladı .

"Güzel." Leon sandalyesini gıcırdatarak geriye doğru itti. Ayağa kalktı ve yaklaşmasını işaret etti.

"Gel evlat gel." Masasından aldığı bir kitabı Adakhan'a doğru uzattı.

Kahverengi boyası çatlamış, deri kapağı beyaz ince bir urganla bağlanmıştı. Kapağın üzerine sürülmüş balmumu cildi kayganlaştırsada Adakhan sanki dünyanın en önemli nesnesi elindeymiş gibi sıkıca tutmuştu. Okumak istediği ama izin almadan dokunmadığı bu kitaba duyduğu açlık rüyalarına girmeye başlamıştı artık. Bağların İradesi.

"Hazır mıyım artık?" diye sordu nefesi kesilerek.

Leon umursamazca, "Geldiğinde hazırdın zaten. Sadece kuralları öğrenmen ve empatini geliştirmen gerekiyordu."

"Ama bağ kurmadan bağı anlamanın, uçmaya çalışan bir balığın amacına benzediğini söylemiştiniz." diye hatırlattı merakla.

"Uçmaya çalışan bir balık mı evlat? Daha neler. Ben bundan daha iyi benzetmeler yapabilirim." Leon çenesini kaşıyarak devam etti. "Hem bir balık neden uçmak istesin ki? Suyun altında uçuyor zaten."

"Iıııııh." Adakhan'ın buna verecek bir cevabı yoktu.

"Aptallıktan olabilir mi? Cesaret? Aşık olduğu bir balığı etkilemek istediği için bunu denemek istemiş olabilir. Balıkları anlamak hiçbir zaman mümkün değil Adakhan."

"Evet efendim." Adakhan ağzını açtı ama sonrasında tekrar kapadı. Aklına gelen ve sormak istediği o kadar çok soru vardı ki hangisinden başlayacağını bilemiyordu. "Efendim, bağın temeli tam olarak nedir?"

"Hmmm. Bağbüyücüleri bu temelin genelde irade olduğunu söyler. Elindeki kitabı okuduğunda anlayacaksın. İradenin tuttuğu zincirleri koparmak sadece daha güçlü bir iradeyle mümkün olur. Zihnin dolaysızlığı da önemli tabi."

Adakhan iradenin tuttuğu zincirlerin ne olduğunu bilmiyordu. Dolaysız bir zihin ne demek hiçbir fikri yoktu. "Bu tam olarak nasıl oluyor efendim. Düşüncelerinle bir şeyleri bağlamak gibi mi?"

Leon gür bir kahkaha attı. "Evlat," dedi soluk aldığı anda. "tam olarak söylediğin gibi. Hahaha. Kitabı oku Adakhan. Sorularını ondan sonra sor. Ama öncesinde biraz bilgi vermemin bir mahsuru olmaz elbette."

Leon toparlanak doğruldu ve genzini gürültü bir şekilde temizledi. "Doğada her şey birlikte hareket eder. Bunu içgüdüsel bağ ile yaparlar. Yaşayan her canlı bu bağı farkında olmadan hisseder. Toprakta, suda, havada. Farkındalığı kazanmak söz konusu değil maalesef. Ya bununla doğarsın yada elinde olanla dünyayı anlamlandırmaya çalışırsın. Bizler yani Bağbüyücüleri bu yetenekle doğar ve Arz'ın üzerinde yaşayan canlıları inceleriz. Ve evet sen sormadan söyleyeyim insanları da inceleriz." Leon bir an duraksadı. "Sanırım daha çok insanları inceliyoruz."

"İnsanlar derken Letrah'ları kastediyorsunuz değil mi efendim?" Adakhan'ın sorusunu duymayan Leon devam etti.

"İnsanlar dediğime bakma. Herkesi göz önünde tutacak ve inceleyecek kadar Bağbüyücüsü yok Arzennar üzerinde. Sayımız bir avuç kadar sadece. O yüzden sadece Letrah'ları inceliyor ve bağın gelişimini takip ediyoruz." Adakhan'a dönerek, "Sen ne diyordun evlat?"

Adakhan sorusuna cevap aldığından dolayı memnuniyetini belli etmeden cevapladı. "Hiç bir şey efendim."

"Hah. Öyleyse şunu bilmen gerek. Bağbüyücüsünün gücü empatiden geçer. Karşısındaki zihnin hareketini öngörmek ve bunun karşısında benliğinin kontrolünü kaybetmemek en önemli noktadır. Çünkü zamanla anlayacağın üzere zihinler müdahaleye karşı kendini savunur. Kendini bir başkasının zihninde mahsur halde bulmak istemiyorsan evlat, bu uyarımı dikkate almalısın. Kendi gücünün sınırını öğrenene kadar da asla deneme."

Gözleri korkuyla açılan Adakhan, "Denemem efendim." dedi yutkunarak. Bir başkasının zihninde yaşamak mı? Yanına bile yaklaşmam.

Leon ayağa kalkarak odasının içinde yürümeye başladı. "Arifler Arzennar'ın bereketli topraklarının nedenin bağ olduğunu söylerler Adakhan. Yaşayanlar doğayı kendi isteklerine uydurmak yerine doğanın isteklerine uymayı tercih ettikleri için böyle geliştiğini anlatırlar."

Adakhan kafasını salladı. " Orman Halkı buna örnek olabilir sanırım. "

"Orman Halkı farklı bir durum. Her insan topluluğu yaşadığı coğrafyanın etkisiyle bağı farklı hisseder ve yorumlar . Onlar bağ ile bir bütün olmayı öğrenmişler." Leon konuştukça suratına kan hücum ediyor, yaşlı hücreleri canlanmaya başlıyordu.

Masaya doğru yürüyen Adakhan kitabı kucağından bıraktı. Leon odada volta atarken kitabın cildini bağlayan urganı çözerek kapağını kaldırdı. Girişte bütün sayfaya çizilmiş bir portre vardı. Savaş alanına benzettiği bir yerde kocaman altın sarısı bir ejderha kanatları açmış havaya ateş üflüyordu. Yerlerde toprağa saplanmış mızraklar ve yanan insan cesetlerine benzeyen garip şekiller vardı. Etraflarındaki hava kasvetli hissettiriyordu.

"Efendi Leon "dedi merakla. Leon'un bakacağı şekilde kitabı çevirdi. "Bu portre bende garip bir duygu uyandırdı. Sanki canlıymış gibi."

Yaklaşan Leon Adakhan'ın işaret ettiği portreyi görünce suratındaki kan geri çekildi. "Bunu eklendiğimi hatırlamıyorum." Elini sayfanın yüzeyinde gezdirmeye başladı. "Hmm. Kadimlerin gücü asla kaybolmaz." diye mırıldandı.

"Caraxibor mu o ?"diye sordu Adakhan şaşkınlıkla. Heyecanına yenik düşen dizleri titremeye başlamıştı. "Onu hiç öyle hayal etmemiştim."

"O bir ejderha evlat. Grisoy yada diğer efsanevi yaratıkların soyundan değil. Hayallerinin ötesinde bile zuhur ettiği şekil kitaptaki gibidir. 'Kadimlerin gücü kelimelerde bile yaşar.' der Arif Kthroabl ve haklıdır. Baktığın zaman sana ne hissettiriyor?"

Adakhan resme daha yakından bakmak için Leon'un soluna geçti. "Kasvetli efendim. Zorlanmış bir vahşet. Yanan bedenlerin ve ruhlarının çığlığı ejderhayı öfkelendiriyormuş gibi. Her ateş üflediğinde intikam alıyor sanki." Sustuktan sonra farklı bir detay daha fark etti. Ejderhanın üzerinde duran bir şekil. Siyahlar içinde kılıcınını kaldırmış, yüzü kapalı karanlık bir şekil. Kulağına o binicinin haykırışı geliyormuş gibiydi. Çığlıklar, kılıç sesleri... Yoğun duman kokusunu bile alabiliyordu. Omzunu sıkan bir çift el kendine getirdi.

"Kadimlerin büyüsü yaşar Adakhan. Letrah'ların yaptığına benzemez. Odağını kaybetme ve konuşmanın başında söylediklerimi de unutma. Bugünlük bu kadar yeterli. Günün geri kalanında izinlisin."

"Teşekkür ederim Efendi Leon. Sadece... korkutucu şekilde güzel." diye fısıldadı.

"Güzel," dedi Leon. "Ancak bir kılıç ne kadar güzelse o kadar. Kılıcı tutan el ne kadar güzelse o kadar."

"Çapcup."dedi aqran bir anda masanın üzerine çıkarak. Bağların İradesi'nin üzerine oturdu ve Adakhan'a bakmaya başladı. "Çapcup." dedi karnını ovarak.

"Aqran acıkmış evlat. Doymasına yardım et ki kitaba bir zarar vermesin." dedi Leon Çapcup'a bakarak.

Çapcup kendinden emin bir şekilde sanki hayatta asla öyle bir şey yapmayacak birinin edasıyla Leon'un koluna vurarak onu temin etti.

Leon Çapcup'un bu hareketi onu korkutmuş gibi hızlıca konuştu. "Aslında kitabı teslim edene kadar öğününü iki katına çıkarsan iyi edersin."

*Aqran= Normal boyutları beş metreye kadar büyüyebilen memeli bir kemirgen. Uzun kulakları doğada en ufak sesleri algılama yeteneğine sahiptir. Uzun gövdeli ve toprağı kazmasına yardım eden keskin pençeleri vardır. Binek hayvanı olarak kullanılır. Vahşi doğadan evcilleştirme olanağı genelde kısıtlıdır. İradeleri kolay kolay efendi kabul etmez. Nadiren de olsa yük çekmek için de kullanılır. Ancak aynıi sime sahip olan evcil aqranlarla bir bağları yoktur. Uzun kulaklarından dolayı Arzennar yerlileri onlara da bu isimle seslenmeyi tercih etmişlerdir.

 

Loading...
0%