Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6. Kırık Zihin

@haqleah

Sinrath kırmızı ve altın gözlüydü. Gümüşyar üzerinde Tombul ile savaştığı efsanevi düelloda ağır yara almıştı ancak üzerinde oturan Falar'ı hayatta tutmayı başarmıştı. Tomar'ın Kadimleri küçümsemesi ona pahalıya patlamıştı. Tombul yaralı kanatlarıyla yalpalayarak kaçarken baygın Falar'ı bırakmayan Sinrath'ın öfkeli haykırışı insanların dizlerinin üzerine çökmesine neden olmuştu. Kilazhe'den yoksun Gümüşyar'ın bu saldırıya karşı direnmesi letrah bağının zirve noktasının ne denli kudretli olduğunu bizlere kanıtlıyor.

 

Harlbror-Kadim Günlerin Keşfi Üzerine

 

 

Adakhan Bağ Kulesi'nde Leon'un çalışma odasında oturmuş kitap raflarını düzeltiyordu. Bağbüyücüsü düzenli biri olarak ün salmamıştı. Dağınık ve toz içinde kalmış kitapları siliyor, rafların tozunu alıyordu. Çapcup kendi halinde söylene söylene kendinden daha ağır kitapları ağır ağır taşıyarak Adakhan'a daha da fazla iş çıkarıyordu. Neredeyse boyu kadar olan bir kitabı daha önüne bıraktıktan sonra ellerini kaldırarak nefes nefese ağzını açtı aqran.

 

"Çapcup!" diye pufladı yere çökerek. "Çapcup, çapcup, çapcup... Çapcup!"

 

"Evet haklısın Çapcup." Adakhan kol yeniyle alnını sildi. "Bitirmek ve yıkanmak istiyorum. Toz sırtımda daha önce bilmediğim noktalara bile yapıştı."

 

"Çapcup," dedi Çapcup kendi göbeğini kaşıyarak.

 

"Dinlenebilirsin dostum. Benim bu sırayı bitirmem gerekiyor. En azından yarın daha az çalışmak için bitirmeyi deneyeceğim."

 

Aqran başını sallayarak zıplaya zıplaya odanın girişinde bulunan koltuğa kendini attı. Adakhan Çapcup'u uzamasını sevgiyle izledi. Bir dosta sahip olmak ne demek anlamaya başladım, diye düşündü.

 

Dönerek kaldığı yerden kitapları ayırmaya, kapaklarında birikmiş tozu silmeye ve isim sırasına göre tasnif etmeye kaldığı yerden devam etti. Oldukça yıpranmış Orman İnsanları Kültürü'nü silmiş olduğu rafa bıraktı. Chorakh ve Doğu Denizi Kırıkları'nı bir diğer rafa koydu. Çapcup'un en son getirdiği kitabı alıp tozlarını silmeye başladı. Kitap o kadar yıpranmıştı ve o kadar yaşlı kokuyordu ki Adakhan sanki tanıdık bir koku almış gibi hissetmişti. Deri kaplı cildi çatlamıştı. Üzerindeki kapakta önceden var olduğuna inandığı yazılar çoktan silinip gitmişti.

 

Merakla yere çökerek bağdaş kurdu. Kitabı kucağına alarak sayfalarını karıştırmaya başladı. Çevirdiği her sayfada daha da fazla toz çıktığını görünce şevki kırılır gibi oldu ama gördüğü bir çizim dikkatini çekti.

 

Elinde üç tane ejderha yumurtası tutan siyahlar içinde kukuletalı biri dizlerinin üzerine çökmüş, önünde yükselen kızıl bir sise bakıyordu. Sis kızıl ve eflatun renkler içinde çalkalanıyormuş gibiydi. Garip bir biçimde baktıkça sahne oldukça güzel çizilmiş görünüyordu.Çizimin altında minik harflerle yazılmış metni okumaya çalıştı ama loş ışıkta seçemedi.

 

Kitabı kaldırarak Efendi Leon'un çalışma masasına götürdü. Çizimin altında yazanları heceleyerek okumaya çalıştı.

 

"Karanlık ve daim olan/ Dillendirdi ruhun ritmini/ Kaderin yazgısını çizdi eliyle/ Hükmetti kaosa benliğiyle "

 

"Karanlığa çok fazla bakarsan sevgili Adakhan ,ondan hoşlanmaya başlarsın." Tok ses arkasından konuştuğu anda Adakhan olduğu yerde zıpladı. Bir el omzunu sıkarak onu yerine oturttu. "Korkma çocuk. Merakın beni daima şaşırtıyor."

 

"Efendi Leon," diye kekeledi Adakhan dönerek.

 

Leon koltukta hafifçe horlayan aqrana bakarak başını salladı. Uzun gri sakalları açık pencereden esen meltemle hafifçe sallanıyordu.

 

"Kitaplara olan düşkünlüğünü takdir ediyorum çocuk. Ama bu demek değil ki her kitabı istediğin anda okuyabileceksin."

 

"Efendim sadece tozunu alırken göz attım." diye masumca yalan söyledi Adakhan. Ama yaşlı adamın gözlerine bakınca sinmek zorunda kaldı. "Biraz da okumuş olabilirim."

 

Yaşlı adam onaylayan bir homurtu çıkardı. Uzanarak masadan kitabı almaya yeltenirken gözü açık olan sayfaya kaydı. "Harlbror'un yazdıklarını okumak için henüz gençsin çocuk. İdrakının ötesinde bulunan olgulara anlam vermeye çalışarak delirmeni görmek istemem."

 

"Efendim sadece öğrenmek istiyorum."

 

"Sana içemeyeceğin kadar suyu zorla veremem evlat. Bana güvenmelisin. Senin iyiliğini düşünüyorum. Yürüdüğün yolda sadece kendinin yürüdüğünü düşünme. Bağbüyücüsü olmanın anlamı empati ve güvendir." Sonra Adakhan'ın omzuna vurarak neşeli bir şekilde, "zamanı geldiğinde -ki bu ne zaman olur bilmiyorum- anlayacaksın. Otuz yıl çıraklık yapanların olduğunu bile hatırlıyorum." dedi sakalını kaşıyarak.

 

Otuz yıl, diye zihninden haykırdı Adakhan.

 

Gözlerindeki dehşet ifadesini gören Leon gülümseyerek, "Aldırma. Seni bugün biriyle tanıştıracağım. Haydi, o minik aqran'ı uyandır ve gidelim. Ortalığı daha sonra toplarsın."

 

**********************

 

Adakhan Bağkulesi'nin merdivenlerini inerken zorlanmadı. Yokuş aşağı gidiyormuş gibi hissettiriyor, çıkarken harcadığı eforun onda birini bile harcamıyordu. Omzunda kendi kendine mırıldayan Çapcup tedirginlikle tırnaklarını ceketine bastırıyordu. Ceketi için endişeliydi. Tırnakları istediği zaman yeterince keskin olabiliyordu. Bunu dile getirmek için ağzını açtı ama arkasından oflayarak gelen Efendi Leon'un sesini duydu.

 

Solgun meşale ışıkları altında kule merdivenlerinin trabzanlarına tutunarak inmeye çalışan yaşlı adam sık sık nefes alıyordu. Bir eli belinde diğer eli ise alnından akan terleri siliyordu. Cüppesi yerlerde sürünürken hışırdıyordu. Çizmelerin tok sesi zeminde hafif titreşimler yayıyordu ama sürekli değildi. Çünkü yaşlı adam her iki basamakta bir soluklanmak zorunda kalıyordu.

 

"Benim önden gitmemi ister misiniz? "diye sordu Adakhan. " Size bir tahtırevan çağırabilirim."

 

"Ne!" diye öfkeyle soludu Leon. " Ancak öldüğümde ona binerim. "

 

Basamakların sonunda ulaştıklarında alnından terler akarken soluk almaya çalışan Leon'u kolundan tutan Adakhan sordu. "Nereye gidiyoruz efendim?"

 

"Sadece ... beni... takip.." Leon eğilerek öksürmeye başladı. Gözleri kıpkırmızı olmuş bir şekilde başını kaldırdığında soluğu düzelmişti. "Çok soru soruyorsun evlat. Sadece takip et." Ardında yürümeye başladı. Adakhan da takip etti, omzundaki Çapcup'la.

 

Kor Tepesi, Sehr'in en görkemli yeriydi. Kuzeyden güneye akan Değirmen Akarı nehri kıvrılarak şehrin içinde yılan gibi dolanıyordu. Tekneler için önemli bir ulaşım aracı olan bu nehir Sehr ticaretinin merkeziydi. Stratejik açıdan da önemliydi ama Adakhan bunun ne olduğunu bilmiyordu. Sadece kitaplarda okuduğu cümleler aklına geliyordu. Bazen sadece kelimeler...

 

Kor Tepesine rakip Camtepe ise karşıda yükseliyordu. Belediye Binasının bulunduğu yüksek yerleşke Sehr'in yönetici meclisinin yaşadığı konutlarla doluydu. Halk bu ikisine ikizler diyordu. Gettolarda ise buna Sin'in Göğüsleri denirdi. Buradan baktığı zaman ikincisine daha yakın olduğunu hissetti Adakhan.

 

Bağ Tepesinden aşağı, Efsun Caddesi boyunca uzanan taş döşeli yola indiler. Kalabalık insan grubu acele içinde koşuşturuyordu. Gözlerini donuk bir şekilde sadece yola ve gidecekleri yere odaklanmış, kimseyi umursamadan ilerliyorlardı. Yolun ortasında sinmiş bekleyen yavru köpeği umursamıyorlardı. Adakhan istemsizce durarak sahneye bakakaldı. Hayvanın zihninde oluşan korkuyu hissedebiliyordu.

 

Ancak içinde bir huzursuzluk peydah olmaya başladı. Bu durumu daha önce de yaşamıştı. Tedirginlik vücudunun titremesine neden oluyordu. Yüzü terlemeye ve geçmişin anıları zihnine dolmaya başlamıştı. İnsanların ilerleyişinde bulunan umursamazlığı hissediyordu. Diğerlerini umursamadan önünde duran herkesi ezerek adım adım öfkelerine kurban olanları.

 

Sonra küçükken kaybettiği köpeğini anımsadı. Kahverengi tüylerle bezeli bedeni küçük bir kuyrukla bitiyordu. Gözlerinin altındaki beyaz renkli benekler ona haylazca bir hava katıyordu. Bıyıkları siyahtı ama kirpikleri beyazdı. Uzun burnu daima kuru toprak kaplı oluyordu . Sallanan kuyruğu ve ona bakarken sırıtıyor gibi olmasını hatırlıyordu.

 

Sevgisini zihninde tekrar hissetti. Karşılıksız, çıkar gözetmeden verilen bir sevgi. Sonra acısını hissetti. Canı yanarken attığı çığlıklar, ona yetişemediği için kalbinde hissettiği o hayal kırıklığı... Bu düşünceler Adakhan'ın tekrar titremesine yol açtı. Onu kurtaramamıştı. Acizliği ilk defa o anda tatmıştı.

 

Omzunda sarsılmaz derecede sağlam bir el kondu. " Senin suçun değildi" dedi Efendi Leon. . "O duyguları hissetmek için çok küçüktün. Yaşamla ölümü ayırt etmekten uzak bir şekilde büyüdün. Buhrandan kurtulman için bunu anlaman gerekiyor."

 

" Sadece anlamalarını beklemiştim. O benim dostumdu. Yanlış bir şey yapmadı."

 

"İnsanları algılarının ötesinde ki şeyleri anlamadıkları için suçlama." dedi Leon.

 

Adakhan yerinden kıpırdanmadı. Çapcup omzunda tırnaklarını derisine gömerek tutunurken mırıldanmaya başlamıştı. "Onu bırakamam Efendi Leon," dedi fısıldayarak.

 

Yaşlı adam homurdandı ama karşı da çıkmadı. Adakhan kalabalığın arasına dalarak yavru köpeği kucağına alıp geri döndü. Hayvanın titremesi ve çok hızlı atan minik kalbi kendini iyice kötü hissetmesine neden olmuştu. Köpeğin korkusunu gidermeye çalışarak başını okşamaya başladı. "Annesini kaybetmiş sanırım."

 

"Olabilir evlat. Ama geç kalıyoruz. Kucağında sıkıca tut ve sakın kaybetme. Ona bir yuva bulabiliriz."

 

Leon yürümeye başladı, Adakhan da onu takip etti. Doğu Kapısı tarafına doğru giden yola saptı. Aslında merdivenlerden inerken zorlanan kişi kendisi değilmiş oldukça hızlı yürümeye başlamıştı. " Yaşlanınca anlarsın. Vücudun emirlerine karşı gelmeye başlar. Onu tekrar eski haline getirmek için ısıtmak gerekir. " demişti Leon. Eski formuna dönmüş gibiydi

 

"Onları suçlamıyorum. Sadece nedenini anlamak istiyorum. " diye konuştu Adakhan, Kalyon Sokağı'na saparlarken.

 

" Nedeni bu zaten. Anlamadıkları, anlayamadıkları veya anlamak istemedikleri için. Bu tarz yeteneklerden korkmayı öğrendiler masallardan ve efsanelerden. Binlerce yıllık bilgi yozlaşmasını parmaklarını şıklatarak engelleyemezsin. "

 

Adakhan kafasını salladı. Kalyon Sokağı boyunca sessizce yürüdüler. İkiside düşünceliydi. İnsanlar etraflarından ilerliyor, bazen kalabalıktan dolayı oluşan sıkışıklık nedeniyle karınlarını dirsek darbelerinden koruymaya çalışıyorlardı. Yavru köpeğin titremesi geçmişti. Çapcup omzunda aşağı eğilerek köpeğe bakmaya çalışırken kuyruğunu Adakhan'ın burnuna sokuyordu.

 

Saçları sarı renkte genç bir kadın Leon'a bakınca gözlerini kocaman açtı. Küçük suratı şaşkınlıkla bir etrafına bakıyor sonra da Leon'a dönüyordu. Giydiği çuval bezinden yapılmış, çiçek nakışlı elbisesinin eteklerini tutan elleri beyaz şeritler halinde yara izi doluydu. Adakhan'ın burnuna gelen kokudan anladığı kadarıyla balık pazarında çalışıyordu.

 

"Efendi Leon. Sizi sağlıklı görmek ne kadar güzel. Yürüyüş bacaklarınıza iyi gelecektir ."

 

Leon durdu. Kadını tanımaya çalışıyordu. Gözlerini gözlerine dikmiş zihnini taradığı belli oluyordu . En sonunda duraksayarak, "Evladım. Sen de kimsin ?"

 

Kadın , Leon'un onu tanımasını beklemediğini belli eden neşeyle çınlayan bir kahkaha attı. Gülümsemesi gerçekten harikaydı. Adakhan nadiren böyle güzel gülümseme görmüştü. Dişleri avını parçalayan kurt gibi parlıyordu. Yaşama devam etmek için bir neden daha. İnsan güzellikleri unuttuğu zaman ölümü kabullenmesi ne kadar kolay oluyor, diye düşündü.

 

"Adım Yasena"dedi kadın. Leon'un gözlerinin şaşkınca açıldığını fark edince ona doğru atılarak sarılmaya başladı." Size teşekkür etme fırsatını bulduğum için çok şanslıyım. Yaptıklarınız için teşekkür ederim."

 

"Evet .. evet.... Çocuğum dur! Ben yaşlı bir adamım. Bu kadar kuvvetli kucaklamak için ise baya bir.. MMM... Nasıl söylenir.. "

 

" Özür dilerim Efendi Leon."dedi Yesena ayrılarak. "Sadece sizinle ilgili olan hatıralarım o kadar azdı ki. Sizi tanıyınca kendime engel olamadım."

 

"Önemli değil çocuğum. Kemiklerimin sızlamasına alışığım. Bu arada annen nasıl ?."

 

Gözleri parlayan Yasena hafifçe kızararak," Son ziyaretinizin üzerinden yıllar geçtiği için kalbinde derin bir ızdırap çekiyor. Özellikle tatil günlerinde."

 

"Yıllar mı geçti gerçekten?" diye kendine sordu Leon. Düşünceliydi ama düşüncelerinin ne olduğunu belli etmiyordu. " Ona söyle Yasena. Müsait bir zamanda tekrar geleceğim. Ancak şu an olmamız gerek bir yer var ve biz geç kaldık."

 

"Peki, Efendi Leon. Kendiniz dikkat edin lütfen ."diye konuştu Shrua. Hızlıca tekrar Leon'a sarıldı ve gitti.

 

Adakhan şaşkınca Leon'a baktı. Hayatında biri olduğunu bilmiyordu. Yanında geçirdiği kısa zaman diliminde herhangi biriyle flört ettiğini de görmemişti. Açıkçası yaşlı olması nedeniyle zihninde böyle bir sahnenin canlanmasına karşı önyargısı olduğunu düşünüyordu. Kimseyi küçümsememesi gerektiğini bir kez daha anladı.

 

Kalyon Sokağı'ndan çıkıp Konak'a yaklaştıkları sırada bir platformunda üzerinde etrafına topladığı kalabalığa konuşma yapan bir adamın gür sesini duydular. Adam hararetli bir şeklide coşkuyla bağırıyordu. Yüzü uzaktan görünmüyordu ama siyah pelerini rüzgarda dalgalanırken kollarıyla aynı şekilde hareket ediyor gibiydi. Etraflarından dolanırlarken Adakhan adamın suratında bir maske olduğunu fark etti. Sehr'de maske takan birine daha önce rastlamamıştı.

 

"Bu adam kim Efendi Leon?" diye sorarak platformu işaret etti Adakhan.

 

" Kimsesizin Çocukları." diye karşılık verdi Leon. O tarafa bakmıyordu. Sesinden tiksindiğini anlayabiliyordu

 

" Kimsesizin Çocukları mı ?"dedi Adakhan ürpererek. " Maske taktıklarını bilmiyordum ."

 

" Buradaki çoğu insan da ilk defa görüyordur muhtemelen. Kendilerini gizleme ihtiyacı duydukları zaman maske takarlar. Taşrada bunu önemsemezler çünkü onlara karşı koyacak kuvvette bir rakiple hiçbir zaman karşılaşmazlar."

 

" Burada ne işleri var acaba" diye konuştu Adakhan. " Sin öğretisi ile bağlantılı olabilir mi ?

 

" Yine doğru soruları sormuyorsun çocuk" dedi Leon. " Bugün hissettiğin tek şey bu mu gerçekten?"

 

Adakhan anlamıyordu. Leon onu kalın kafalı olmakla suçluyordu ama bugün yaşadığı duygu patlamaları aklını toplamasına engel oluyordu. Sonra birden aklına gelmiş gibi konuştu.

 

" Onlar da mı hissettiler? "

 

"Hahhaha çocuk. "diye gür bir kahkaha attı Leon. Beyaz bıyıkları kahkahasına ayak uydurarak sallanıyordu. "Beni gerçekten nasıl güldürmen gerektiği biliyorsun."

 

Adakhan şaşırmıştı. Leon'un zihninden gelen eğlence hissi kuvvetliydi ve bu durum etkilenmesine neden olduğu için o da gülümsedi.

" Çok fazla soru sorduğum için bazen kendime kızıyorum Efendi Leon. Ancak sorularıma bir yanıt bulamadığım zamanlar uyumakta sorun çekiyorum."

 

" Merak ilerlemek için yeterli bir motivasyon."dedi Leon. Adakhan'a yaklaşarak sadece ikisinin duyabileceği bir şiddette fısıldayarak devam etti." Onlar bağı hissedemezler . Çünkü bağnazlık bilinmeyenden korkmayı öğretir. Onların sezgileri değil burunları kuvvetli. Çıkar kokusu aldıkları zaman kan kokusu almış sırtlan gibi sıraya dizilirler pay almak için."

 

Ardından yürümeye başlayarak tekrar devam etti Leon. " Bunlardan ne uzak durabilirsin ne de yanına yaklaştırabilirsin. Her iki ihtimalde de senin kanını emmek isteyen kene gibi yapışırlar. En iyisi eğer bir gün bunlardan biriyle tekrar karşılaşırsan kaçmaya bak. Olmadı önemsiz görünmeye çalış. Ama dikkat et burunları keskindir."

 

Adakhan platformun etrafından Konak'ın göründüğü yola giderken konuşmacının sesi kulağına geldi. " ...insan yalnızdır. Ama en kötüsü kendi zihninde yalnız olanlardır " diye bitirdi ve kafasını çevirerek Adakhan'a baktı. Adakhan ürperdi. Zihnini hissedemiyordu ama o korkutucu maskesini görmeye başlamıştı. Gözlerinin olduğu yerde kırmızı birer nokta kor gibi yanıyordu.

 

"Çapcup"dedi aqran. Omzundan ceketinin içine girmeye çalıştı. Yavru köpekle beraber düğmelerini çözerek içeri girmesine izin verdi. Çapcup'un Efendi Leon'dan başka bir şeyden çekindiğine ilk defa tanık olmuştu.

 

"Hızlan evlat "dedi Leon arkasına bakmadan. Adakhan takip etti. Çapcup'un sıcaklığı göğsünde beliren korkunun sinmesini sağlamıştı.

 

Loading...
0%