Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7. İnancın Ritmi

@haqleah

Yollar. Kadim Yollar. İnsanlığın henüz Arz üzerinde yürümeye başlamadığı zamanlardan kalma yapılar. Ay ışığı altında hafifçe parlayan ve üzerinde seyahat eden canlıyı zamandan uzaklaştıran kadim mekan. Ariflerin incelemelerinin tamamı okudum. Eski Kütüphane'nin tüm tozlu raflarına dokundum. Hiçbiri tam anlamıyla açıklayamıyor. Ancak hepsinin ortak olduğu bir konu var. Enerji. Tüm bu yapıyı ayakta tutan kaynağın çok güçlü olduğunu söylüyorlar. Ancak Caraxibor'un Düşüşü sonrası Yollar asla eski haline dönmedi. Odhark'tan Arzennar'a uzanan Yollar'ın akıbetinin ne olacağını tahmin edemiyorum. Çözmem gerek bir bilinmezlik daha ancak ömrüm yeteri kadar uzun mu? Bilmiyorum...

 

Harlbror- Kadim Günlerin Keşfi Üzerine

 

 

Güneş ufuktan yükselmeye başlamıştı. Gökyüzünde parça parça bulutlar arasından süzülen kızıl renkli ışıklar altında Lena Kirve'den sessizce ayrılmıştı. Yumurta yüzünden zihninde oluşan hezeyanlara daha fazla dayanamamış ve Oeryon'la ilgili tüm soruşturmayı Zerian'a bırakmaya karar vermişti. Tabi onun bundan haberi yoktu. Belki de vardı. Konu Zerian olduğu zaman nerede kulakları olduğunu Sin bilebilirdi.

 

Konak'a uğrayıp Sina'yı aldığı zaman kendini sanki bir şeylerden kaçıyormuş gibi hissetmişti ancak şehirden uzaklara, orman yolu boyunca kuş cıvıltıları arasından yavaşça ilerlerken o his kaybolmaya başlamıştı. Önceleri tek başına yolculuklar konusunda çekinirdi. Ormanlar Lena için hep ürkütücü olmuştu ama zamanla alışmış hatta şehirlerde uzun süre kaldığı zamanlar kendini rahatsız hissetmeye başlamıştı. Bu değişimin nedeni yaşamına ayak uydurması mı yoksa bağın Lena'yı zamanla etkilemesi mi emin olamıyordu.

 

Sina'yla beraber tek başına yolculuk yaptıkları her sefer istemsizce geçmişi düşünüyordu. Bunu bilinçli olarak mı yaptığından emin olamıyordu ama nedense anılar yolun tekdüzeliğinden dolayı gözlerinin önünden geçiyordu.

 

Sehr Ulak Loncası için eğitime katıldığı ilk gün cılız, yeterince beslenmemiş, rüzgar esse uçacak biriydi. Leon onu Alkız'dan alıp ortaya çıkan yeteneğini denetim altına alması için götürdüğünde aklından çok fazla şey geçmişti. Kendini elinde kılıcı ve dilinde büyülü sözlerle ona kötülük yapan herkesi öldürürken hayal etmişti. Zaman acımasızdı gerçekten. Bir çocuğun kendi geleceğiyle igili tahminleri genelde çok yüzeysel oluyordu ve Lena'da bundan muzdaripti.

 

İlk günü hiç unutamazdı. Leon Lena'yı eğitim sorumlusu olan Timov'a teslim etmişti. Timovn ince uzun yapıda köşeli suratı olan ve Lena'dan bir iki yaş büyük biriydi ancak gördüğü ilk an onun görünüşünün ölümcül bir tehdit yaydığını hissetmişti. "Koş," demişti Lena'yı parkura doğru iterken. " Arkana bakma. Sadece koş." Lena nedenini saniyeler sonra anlamıştı. Parkurun solunda ahşap kafeslerden salınan bir düzine Alev Semenderi tıslayarak üzerine doğru koşuyordu. Lena koşmuştu. Koşmuş ve bitişe vardığında kusmuştu. Nefes almış ve kusmuştu. Daha doğrusu sadece kusmuş da olabilirim.

 

Deneyim rahat yatağında uyuyarak veya yaşamın sana sunduklarıyla yetinerek kazanılmaz. Deneyim savaşarak kazanılır ve sen buradan çıktığında ölümcül bir yaratık olacaksın, demişti Timovn, ardından omzuna vurarak oradan uzaklaşmıştı. Lena Timovn'un motivasyonunu hiçbir zaman anlayamamıştı. Yinede içten içe ona teşekkür ediyordu. En derin korkularının üzerine yürümesini sağlamıştı. Korkuların üstesinden gelince ortaya çıkan güven yaşama dair bakışını daha iyimser kılıyordu.

 

'İyimserlikle yollar bitmez Lena. Artık hızlanmamız lazım, diye fısıldadı zihninde Sina. Kirve girerken hissettiğim o karanlığın kokusu hala taze.'

 

"O halde dostum ilerle," dedi coşkuyla Lena. "Şu kokuların tazeliğine bak. Güneşin sıcaklığına ve kuşların cıvıltılarına. Tüm bunlardan nasıl şikayet edebilirsin Sina." Düşünceyle çenesini kaşıdı. "Alıç'la vedalaşmadığın için mi?"

 

'Onunla bir ilgisi yok Lena. Sadece tüylerim diken diken oluyor. Bu hissi tarif etmek için bu sözü mü kullanıyorsun. Diken diken olmak?'

 

"Evet," diye cevapladı. Yakınlarda bir baykuş öttü. Lena'nın tüyleri diken diken oldu.

 

'Sanırım sen de anladın,' dedi Sina ve hızlanmaya başladı. Güneş yükselmeye başlamıştı.

 

*****************************

 

Sis kadim toprakların üzerine çökmüş, tüm canlıların zihninde dehşet uyandırıyordu. Güneş ortadan kaybolalı saatler olmuştu ve neredeyse tepeye varan ayın ışıkları az da olsa ışık yayıyordu. Yaşlı meşe ormanının oluşturduğu kasvetli ortam inlerine dönen vahşi hayvanları bile ürkütüyor, yer yer tökezlemelerine neden oluyordu. Sessizlik uyanan birkaç kuş dışında bozulmuyordu.

 

Rüzgar hafifçe uğuldayarak esiyordu. Sallanan dalların hışırtısı ve narince düşen yapraklar dışında hareket yoktu. Sina hızla ormanda daldığında yolun ortasında bekleyen bir tavşan hızla ağaçlıkların arasına doğru koşmaya başladı. Kızıl saçları süratin etkisiyle dalgalanıyor Sina'nın adım sesleri ormanın sessizliğini bozuyordu. Bu durumdan rahatsızlığını dile getiren bir kaç kuzgun öfkeyle havalandı.

 

 

"Uykunuzu böldüğüm için özür dilerim," diye seslendi Lena, Sina'nın hızı dolayısıyla etrafını seçmekte zorlanıyordu. "Ya da her ne iş yapıyorsanız," diye ekledi.

 

Devrilmiş ağaçların onları yavaşlattığı nadir anlarda bakışlarını arkasına çeviriyor, hala takip edilip edilmediğini anlamak için göz atıyordu. Sina'nın ayak sesleri ormanı uyandırmaya devam ettikçe endişesi de hafiflemeye başlamıştı.

 

"Daha hızlı dostum " dedi sakince sırt çantasına dokunarak. Emanet'in hala orada olduğunu bilmek onu rahatlatıyordu. "Huzursuzluğum üzerimde olabilir ama emin olmak istiyorum. "

 

Sina azimle karşılık verdi. Hızını artırırken gümüşi bir renkle parlamaya başladı. Grisoy ırkının kalıtsal gümüş rengi beyaza dönmeye başladı ve hızlandı.

 

"Takip edildiğimize dair bir his var içimde Sina."

 

Bir çarpıklık var. Bir şey... ne bilmiyorum. Sina'nın sesi endişeli gelmişti.

 

Lena başını salladı. Sina'nın içgüdülerine güvenmesi gerektiğini biliyordu. Letrahların gücü güvenden gelirdi.

 

Kirve'den ayrıldıklarından beri dört gün geçmişti ve Sina kısa molalar dışında ara vermeden koşuyordu. Lena kendini sürekli rahatsız hissediyordu. Ayağına diken girmiş gibi bir histi bu. Dikeni çıkarırsın ama ucu içeride kalır. Bu en sakin insanı bile rahatsız edecek bir durumdur. Ancak diken Lena'nın zihnine saplanmış gibiydi. Kaşıntı yayıyordu. Tatlı bir kaşıntı. Durup orayı kanatmak istercesine kafasını ağaç gövdesine sürtmemek için kendini zor tutuyordu.

 

Yol dere kenarında son bulup karşıdan tekrar devam ediyordu. Suya girerken Sina yavaşlamak zorunda kalmıştı. Dizlerine kadar gelen sudan ağır ağır geçmeye başladı. Güçlü ayakları derede bulunan taşların sekmesine neden oluyordu. Sis sadece üç ayaklık bir mesafeyi görmelerine olanak sağlıyordu. Bu yüzden temkinli bir şekilde dere yatağını geçtiler.

 

"Yolumuz azaldı," dedi Lena, bir yandan da kulaklarını kabartmıştı. Suyun sesinden dolayı birşeyler duymak zordu.

 

Zihninde Sina'nın huzursuzlandığını duyumsadı. 'Lena' dedi korkarak. 'Bir şey geliyor ama ne olduğunu bilmiyorum.'

 

"Kendini gizliyor mu?"

 

'Hayır. Ve evet. Anlamıyorum.'

 

Yola adımlarını attıkları anda Sina tekrar yaydan boşalan ok gibi fırladı. Sis dağılmaya başlamıştı ve yolda ilerlemek tekrardan içlerindeki sakinliği bulmalarına yardımcı oldu.

 

Mevcut hızlarını uzun süre koruyamazlardı. Saatlerdir yüksek tempoda koşmanın zorluğunu Lena zihninde hissediyordu. Sina'nın güçlü ayak kaslarının da zorlandığının farkındaydı ancak mevcut durumda yapabileceği şeyler çok azdı. Büyü gücü düşüktü ve bağ yeterince güçlü olmadan tam gücüne ulaşamazdı. Ama durum ne olursa olsun Sina'ya karşı duyduğu güvenle her şeyin üzerinden gelebileceğini hissediyordu.

 

Bilinmezliğin sınırında, demişti Efendi Leon Sina için. Yaşlılığın bencilliği göz önüne alındığında bu övgü Lena için paha biçilemez bir hazineydi.

 

İlerledikçe yavaşlamaya, kendini zorladıkça terden köpürmeye başladı Sina. Solukları sıklaşıyor kaslarının gerginliği artmaya devam ediyordu. Lena kaçmanın çözüm olamayacağını biliyordu artık. Yüzleşmek gerektiğinin bilincindeydi ama o bezginliğin üzerinde ne gibi bir etkisi olacağını da kestiremiyordu. Sina'nın durumu zihninde belirginleşiyor, vücudunun sınırlarını zorlamasıyla birlikte hayatını tehlikeye atacak duruma yavaş yavaş yaklaşıyordu.

 

 

Lena'nın bu düşünceleri arkalarından gelen çığlık sesiyle bölündü.

 

Ani bir refleksle arkasına baktı.

 

" Yüce Sin! " dedi Lena korkuyla. " Bunlar ne ?"

 

 

Loading...
0%