@haqleah
|
"Galip geldim ama kaybettim. Galibiyet tek başına kazanç değilmiş. Bunu zor yoldan öğrendim. İnsan kendi galibiyetine karşı da kazanmak zorundaymış."
Harlbror - Kilazhe'nin Yükselişi
"Yüce Sin!" dedi Lena korkuyla. " Bunlar ne ?".
Lena Sina'nın her adımında arkasına dönüyordu. Onlar yaklaştıkça bastıkları toprak yol kararmaya başlıyordu. Böyle bir şey görmemişti daha önce. Bilinmezliğin korkutucu güzelliği önüne beliriyordu. Sis ağızlarından çıkıyor gibiydi. Sisi soluyorlar ? Ve onlar yaklaştıkça daha da belirgin bir şekilde görmeye başladı.
Ayı, sırtlan, kurt kırması garip bir birleşime sahiptiler. Sayıları belli değildi. Sis etraflarında dönüyor ve bulanıklaştırıyordu. Burunları yassıydı ama dişleri çok sık ve büyüktü. Kuyrukları yoktu. Kulakları sahipleri tarafından kesilmiş gibi birbirleriyle orantısızdı. Ağızlarından akan salyaları düştükleri zaman yerden siyah duman bulutları çıkarıyordu.
Lena, diye bağırdı Sina. Sesi zihninin duvarları arasında yankılandı. Bunlar Barakh.
" Ne!" Lena içinde beliren o umutsuz bezginliğin nedenini anladı. "Burada ne işleri var?"
'Tahmin etmeliydik!' Sina'nın sesi hüsranlıydı.
"Endişelenme dostum. Bizi yakalayamazlar."
'Gücüm kalmadı Lena. Sehr'e varamayız.'
Çığlıklar, haykırışlar ve kahkahalar arkalarından yaklaşıyordu. Lena sırt çantasının kemerini iyice sıkılaştırdı. "Binicileri yok Sina. Belki bir şansımız..." sesi soldu. Dağılan sisin ardından yarım düzine Barakh ve onlardan bir buçuk kat daha büyük olan binicisiyle arkalarından koşan alfayı gördü.
Sina yavaşlıyor, Barakhlar yaklaşıyordu. Hırıltılı nefesleri iyice duyulmaya başlamıştı.
İleride bir yol ayrımı gördüler. Lena, "Sina," dedi tereddütle. "Yollar'a ne kadar yakınız?"
'Emin değilim Lena. Ormanın içine girmemiz gerekiyor ama bu bizi yavaşlatacak.'
"Evet ama onlarıda yavaşlayacak. Bir şansımız olabilir dostum."
Sina onaylayarak yol ayrımına yakın bir yerde sağ tarafa doğru ormana hızla daldı. Lena yüzüne çarpan dallardan korunmak için kendini Sina'nın üzerine doğru iyice eğdi.
Yer yer çalıların ve karadiken ağaçlarının etrafından dolaşmak için yavaşlıyor sonra tekrar hızlanıyorlardı. Arkalarındaki hırlamalar Sina'nın ayakları altında ezilen yaprakların sesinden dolayı çok az duyulur olmuştu ama Lena hissediyordu. O bezgin duygu ağırlığı hala üzerindeydi.
"Yedi tane sayabildim. Neredeyse bir yumruk burada." Lena onların neyin peşinde olduğunu bilmiyordu. Tahminleri vardı ama bunların imkansız olması gerekirdi. "Devam dostum"
Ormanın sıklığı azalmış daha da derinlere doğru yol almışlardı. Sina'nın tüm bedeninin yorgunluktan ağrıdığını hissediyordu Lena. Kendine bunu sık sık hatırlatıyordu. Bir grisoy ölümsüz değildir. Ancak Sina tüm bunlara karşı ayakta kalmaya devam ediyordu. Ruhunun sağlamlığı Lena'ya da güç veriyordu.
Arkalarından bir haykırış daha koptu. Lena refleksle döndü.O anda Barakh binicisi elini sırtına götürüp arbaletini eline aldı. Nişan alıp ateş etti. Hazırlıksız yakalanan Lena omzundan tüm bedenine yayılan bir acı hissetti. Hissettiği acı Sina'nın şaha kalkmasına neden olurken, yelesine tutunamayan Lena yere düştü. Acı dayanılmazdı ve bağı hissetmesini engelliyordu. Sina tekrardan ileri atıldı ama Lena'nın uzerinde olmadığının farkında değildi.
Temas olamadan bağın gücü zayıftı.Letrah seviyesine göre bağın kudreti artar, güçlerini birbirlerine yakın olmasalarda kullanabilirlerdi ancak Lena ve Sina bağ kuralı çok zaman geçmemişti. Bu nedenle omzunda hissettiği acı dayanılmaz seviyeye geldiğinde Lena'nın gözleri karardı. Duyuları zayıflamış, zihni bulanmıştı. Düşüncelerini toplamaya çalışırken nerede olduğunu anlamaya çalıştı.
Bedenini hareket etmeye zorlarken ayağa kalkmaya yeltendi ama dizlerinin üzerine çöktü. Koluyla yerden destek almaya çalışırken sağ omzunda bir acı hissetti. Kara bir ok eti parçalamış, ucu omzundan dışarı fırlamıştı. Düşerken yanağı ok tarafından kesilmişti, gömleğinin rengi akan kandan dolayı koyulaşıyordu. Ancak iyi tarafından bakmaya kendini zorladı çünkü acıdan dolayı zihni berraklaştı ve gözlerini açtı.
Sis güneş ışıkları altında dağılmaya başlıyordu. İnsanın içini ısıtan sıcaklık uzun dalların arasından çizgi halinde toprağa iniyordu. Zihninde Sina'yı hissetmeye çalıştı, onu ararken arkasından tıngırtıya dikkat kesildi. Dizlerinin üzerinde dönmeye çalışırken kuru dalların kırılma sesi geldi. Yaklaşıyordu.
Korku duymuyordu. Eğitiminin getirdiği alışkanlıklardan biri şartlar ne olursa olsun çözüm üretme kabilyetiydi. Soğukkanlı olması gerekiyordu ama mevcut durumun içinden çıkılmaz olduğunu seziyordu . Döndü ve kafasını kaldırdı. Sağ omzunu ve kolunu hareket ettiremiyordu. Eli kılıcının üzerine koymaya çalışırken kolu sırt çantasına çarptı. Hala burada.
Kara zırhlara bürünmüş Barakh binicisi ona yaklaşıyordu. Suratında ki beyaz dövmeler hariç simsiyahtı. Gece kadar siyah... Güneşin etkisi mi emin değildi ama gözleri renk değiştiriyordu. Etrafında anormal bir hale göze çarpıyordu. Attığı adımlar solgun yaprakların koyulaşmasına neden oluyor, vücudu solgun bir şekilde parlıyordu. Herhangi bir silahı yok gibiydi ama o kadar garipti ki, olsa bile gözlerinin seçemeyeceğine inanıyordu.
Renkleri soğuruyor, diye düşündü Lena hayretle.
Binici Lena'nın karşısında durdu ve sakince konuştu. "Kardeşi almaya geldim."dedi çantasını işaret ederek. Sesi onu ürpertti.
"Kardeş mi?"diye sordu Lena. "Ne taşıdığımız hakkında bir fikrin yok !"
Binici gülümsedi . Gayet sıcak bir gülümsemeydi. Farklı şartlar altında yemek yemek isteyebileceği tarzda bir gülümseme. Ama bu fikrinden vazgeçti. Çünkü üzerindeki hale kaydıkça gülümsemesinin çarpıklığı daha belirgin olmaya başlıyordu. Acı çekiyor ama bunu umursamıyor gibiydi.
Binici ona bir adım daha attığı zaman Lena kılıcını çekti. Sağ omuzunu ve bileğini hissetmiyordu "Bir ulak emaneti sadece tek bir kişiye teslim eder ."dedi gururla. Kafasını kaldırmıştı, kızıl saçları hafif rüzgarla dalgalanıyordu. Caydırıcı olma hedefinden uzak bir şekilde kılıcını kaldırmıştı. Zayıf eli olması dezavantajıydı ve bunun korkunç derecede gülünç olduğunu biliyordu.
Çarpık gülümseme durdu ve kılıcını çekti.
" Neden olmasın?"dedi. "Böyle anları nadiren buluyorum. Ayrıca Lordun isteklerine karşı gelmemiş olurum."
Sanki kendi kendini ikna etmeye çalışıyor gibiydi. Eğer öyleyse ikna olma seviyesi gayet düşüktü çünkü hemen kafasını sallayıp kendini onaylamaya başladı. Aklının delirmiş olduğundan gittikçe emin oluyordu Lena.
"Evet evet" dedi Barakh binicisi. " Geçmişin yükü bizden azade artık." Kafasını kaldırdı ve yıldırım hızıyla kılıcını savurdu. Lena engellemek için kolunu kaldırmakta yavaş kalmıştı. Çarpışan metallerden kıvılcımlar fırladı. Lena kendini toprağa doğru savrulurken buldu.
Yere sert bir şekilde çarpmıştı. Bu kuvvet ...
Hızla yüzüstü dönerek ayağa kalkmaya çalıştı. Kılıcına uzanmak için yerde debelendi. Yaprakların altından solgun bir ışık parlamaya başlamıştı. Olabilir mi? Tek bir şansım var.
Lena gözlerini kapatıp odaklanmaya çalıştı. Zihni boşaldı. Hisler kayboldu. Kızıl saçları gümüşi renkle parlarken kafasını kaldırdı ve gözlerini açtı. Üzgünüm Sina.
Binici tekrar kılıcını savururken bir parlama etrafı aydınlattı. Binici ışık karşısında haykırarak gözlerini kılıcıyla kapatmak zorunda kaldı. Sina binicinin arkasında belirdi. Kaynağa uzanan Lena kayba doğru daldı.
*******************************
Sina peşinden koşan Barakhları atlatmış, ormanda yönünü değiştirip Lena'yı hissettiği yöne doğru hızla koşmaya başlamıştı. Bağ temas olmadan sadece duyguları hissetmesini sağlıyordu. Ve bildiği tek şey korkuydu.
Bir daha olmaz, dedi haykırarak. Bir daha asla. Tekrar aynı şeyleri yaşayamam.
Öfke tüm bedenini yakan kavurucu bir ateş gibi ele geçirdi Sina'yı. Koşarken dünya etrafında soluklaştı ve birkaç kalp atışı sonra durdu.
Siyahlar içindeki binici kılıcını kaldırmış Lena'ya doğru yürüyordu.
Sina haykırdı.
Işık patlaması gün doğumu gibi gölgelik ormanı aydınlattı.
Lena gözlerini açtı.
Bağdan tek bir his geliyordu. Üzüntü.
Lena'nın elini koyduğu yerden ani bir çekiş hissi geldi. Renkler birbirine girdi. Hava Lena'ya doğru hızla vakumlanıyordu. Saniyeler sonra ortadan kayboldu.
Sina orada öylece acıyla haykıran binicinin yanına, açıklığa giren Barakhla yalnız başına kaldı.
|
0% |