Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@harbidengerek

RÜYA

Ayça öğretmenim! Sizin burada ne işiniz var? Ve biz neredeyiz?

Uyandığımda, tepeden kırmızı bir ışık yanan, duvarlarının beyaz olduğunu tahmin ettiğim dar bir odadaydım. Yanımda Ayça öğretmenim ve birkaç sınıf arkadaşım vardı. Sanırım altı kişilerdi: iki erkek, dört kız. Arkadaşlarım her zamanki gibiydiler, ama Ayça öğretmenim garip davranıyordu. Bana sanki onu kırmışım gibi bakıyordu; o güzel yüzünü asmıştı. Diğerlerine alışkındım, ama Ayça öğretmenin bu hali çok farklıydı.

Bir gün, sınıfta rahatsız, düz tahta sıramda oturuyordum. Önümde evde hazırladığım sandviç duruyordu. Sınıfımız, içinde küçük bir soba bulunan, pencereleri kapalı, güneş almayan, karanlık bir yerdi. Sıralar birbirine çok yakındı ve her hareket ettiğimde, sıranın gıcırdaması mermer zeminde yankılanıyordu. Bu sıra benim sığınağımdı, sınıfımdaki "canavarlardan" yani sınıf arkadaşlarımdan saklandığım tek yerdi. Ama nafile, beni buluyorlardı.

Soğuk bir kış günüydü. Her zamanki gibi önümde sandviçim, elimde kitabım vardı. O sırada, Mehmet arkasına üç çocuk takıp geldi. Mehmet benden en az on santim uzundu ve güçlüydü; bir koyunu tek eliyle devirdiğini görmüştüm. Ona bulaşmazdım, çünkü bana ne yapacağını düşünmek bile istemezdim. Nitekim geldi, sandviçimi aldı, büyük bir iştahla ısırdı. Ağzı açık bir şekilde çiğniyordu ki zevk aldığını göreyim. Sonra beğenmedi ve ağzındaki lokmayı kitabımın üzerine tükürdü. Kitabım "Pollyanna" idi, o mutlu kızın ilham veren hikayesi artık tükürük ve bayat ekmekle kaplıydı. Kitaba bakmaya fırsatım olmadan, başımı kitabın ve tükürüğün içine bastırdı. "Ye" dedi. Mide bulantım artıyor, ama anlatmaya devam etmeliyim. Yedim, başka çarem yoktu, yoksa beni daha kötü dövecekti.

"Ekmek bayat" dedi ve kolumdan çekti, sonra kafamı sıraya vurdu. İlk dişimi orada kırdım. Sonra saçlarımdan tutup sürüklemeye başladı. Küçük köy okulunun kapısına kadar mermer zeminde sürüklendim. Karlı zemine vardığımızda, kar buz tutmuştu ve canım daha da çok yanıyordu. Sonunda beni bir köşeye attı ve "Soyun" dedi. Soğuk içime işliyordu; buz, etime yapışıyordu ve derimi soyuyordu. Son gördüğüm şey elindeki buz sarkıtıydı, son hissettiğim ise sırtımda büyük bir acı. Tahminen birkaç kez daha vurduktan sonra bayılmışım. Uyandığımda hastanedeydim. Yanımda Ayça öğretmen vardı. Doktor içeri girip şöyle dedi: "Dizlerde, kollarda ve vücudun çeşitli yerlerinde deri kopmuş, neredeyse kangren olmuş. Çok kan kaybetmişsin. Dört dişin kırılmış, kolunda çatlak ve bir kaburga kırığı var."

O günden sonra Ayça öğretmenim bana çok iyi davranıyordu. Ama şimdi, bu odada, bana diğerleri gibi bakıyordu. Bir anda üstüme atıldılar, Ayça öğretmenim dahil. Çiğ çiğ yeniyordum, canım çok acıyordu. Her yerimi ısırıyorlardı.

Terler içinde uyandım ve beni gerçekten ısıran sokak köpeklerini kaçırdım. Kafamdakiler ısırmıyordu, ama bunlar beni gerçekten yiyorlardı. Ah, dilencilikle geçen bir gece daha...

Loading...
0%