@hasretisblack
|
Ateş Çemberinde Barış 1
Güneşin ilk ışıkları İstanbul’un karmaşık sokaklarını yavaşça aydınlatmaya başlamıştı. Ben, Mira Yılmaz, 26 yaşında bir kıdemli yüzbaşıyım ve sabahın erken saatlerinde uyanmak, bana bir alışkanlık haline gelmişti. Yarı sarı, yarı turuncu saçlarım, askeri üniformamın düzeni içinde bana bir güç hissi veriyordu ama içimde her zaman bir boşluk vardı.
Kardeşlerim, hayatımın önemli bir parçasıydı. Her biri farklı bir karaktere sahipti; en büyük kardeşim Pars, aklımda güven ve güç simgesi olarak yer etmişti. Ancak, ailemin üzerine düşen sorumluluklar bazen üzerime yük oluyordu. Kendi başıma durmak ve sevdiklerimi korumak zorundaydım. Her zaman, sevdiklerime zarar gelmesi ihtimali beni geriyordu. Bu, içimdeki öfkeyi ve huzursuzluğu artırıyordu.
Canan, kuzenim, sabah antrenmanımda yanımda beliriverdi. "Hadi Mira! Bugün biraz daha çalışmalıyız," dedi, gülümseyerek. Onun bu enerjisi bazen beni irite ediyordu. Benim için hayat sadece eğlenceden ibaret değildi. Antrenman alanında sadece başarıya odaklanmak, rakiplerimi geçmek zorundaydım. Ama Canan’ın ısrarı karşısında sabırlı kalmak zorundaydım.
Ardından Burak ve Ozan antrenman alanına geldi. Burak, askerlik kariyerimdeki başarımı her zaman takdir etmişti. Ozan ise sürekli şaka yaparak beni güldürmeye çalışıyordu. Ama ben, gülümsemektense, onlara mesafeli durmayı tercih ediyordum. İçimdeki gerilim, çoğu zaman sosyal etkileşimlerden kaynaklanıyordu.
Sıcak bir gülümseme ya da samimi bir konuşma benim için o kadar kolay değildi. Benim görevim, sevdiklerimi korumak ve en iyisini yapmaktı. Arkadaşlığın bana getirdiği yük, beni daha da soğuk hale getiriyordu.
Bugün, sıradan bir antrenman olmayacaktı. İçimdeki huzursuzluk, bu kadar tanıdık olan antrenman alanında bile beni bırakmıyordu. Sevdiklerimle olan bağlarım, karşılaşacağım zorluklarda ne kadar işe yarayacaktı? Bunu sadece zaman gösterecekti. |
0% |